Müziğin Ruhundan Trajedinin Doğuşu
![]() | Bu maddede kaynak listesi bulunmasına karşın metin içi kaynakların yetersizliği nedeniyle bazı bilgilerin hangi kaynaktan alındığı belirsizdir. (Haziran 2025) (Bu şablonun nasıl ve ne zaman kaldırılması gerektiğini öğrenin) |
Müziğin Ruhundan Trajedi'nin Doğuşu, ( Almanca: Die Geburt der Tragödie aus dem Geiste der Musik ) Alman düşünür Friedrich Nietzsche'nin 1872 yılında yayınladığı dramatik teori isimli çalışmasıdır. 1886'da Trajedi'nin Doğuşu Veya: Helenizm ve Karamsarlık (Almanca: Die Geburt der Tragödie, Oder: Griechentum und Pessimismus) adıyla yeniden basıldı. Sonraki baskıda, Nietzsche'nin bu daha önceki kitabına dair yorumlarından oluşan " Bir Özeleştiri Denemesi " başlıklı bir önsöz yazısı yer alıyordu.
Kitap
[değiştir | kaynağı değiştir]Nietzsche, klasik Atina trajedisinde , temelde anlamsız bir dünyanın karamsarlığını ve nihilizmini aşan bir sanat formu bulmuştur. Eğitimini aslen bir filolog olarak alan Nietzsche, trajik formun tarihini tartışır ve Dionysosçu ve Apolloncu arasında zihinsel bir çatışma (kabaca: biçimler tarafından düzensiz ve farklılaştırılmamış gerçeklik ile biçimler tarafından düzenlenmiş ve farklılaştırılmış gerçeklik çatışması). Nietzsche, yaşamın her zaman bu iki unsur arasında bir mücadele içerdiğini, her birinin insanlığın varlığı üzerinde kontrol sağlama mücadelesi verdiğini ileri sürer. Nietzsche'nin ifadesiyle, "Dionysosçuların hakimiyeti elde ettiği her yerde, Apolloncular kontrol altına alındı ve yok edildi... Dionysosçu saldırıya başarı ile direnilen her yerde, Delfi tanrısı Apollon'un otoritesi ve görkemi her zamankinden daha katı ve tehditkar bir şekilde kendini gösterdi." Yani her iki taraf da diğerini ebedi, doğal bir kontrol veya denge içinde tuttuğu için hiçbir zaman iki tarafın da galip gelemediği bir pozisyondalar.
Nietzsche, Antik Yunan trajedisinin, Apollon ve Dionysos öğelerinin kusursuz bir bütün halinde harmanlanması nedeniyle en yüksek sanat biçimi olmasının izleyiciye insanı tüm detayları ile incelemesine ve tecrübe etmesine olanak tanıdığını savunur. Koro müziğinde Dionysosçu öğe, diyalogda ise Dionysosçu eğlenceyi dengeleyen somut bir sembolizm sunan Apolloncu öğe bulunuyordu. Temelde Apolloncu soyut formlar, tutkulu Dionysosçu deneyime biçim verebilmiştir.
Trajediden önce, heykel biçiminde, sabit idealleştirilmiş bir sanat dönemi vardı ki bu Apolloncu dünya görüşünün bir parçasıydı. Dionysosçu unsur ise kutlamaların ve sarhoşluğun çılgınlığında, ama en önemlisi müzikte bulunuyordu. Bu unsurların tek bir sanat formunda mezcolması ile trajedi doğmuştur. Koronun başlangıçta her zaman satirlerden, yani keçi adamlardan oluştuğunu ileri sürer. (Bunun kesinliği yoktur, fakat "trajedi" kelimesi τραγωδία, tragos = "keçi" ve aeidein = "şarkı söylemek" kelimelerinden türetilmiş trag(o)-aoidiā = "keçi şarkısı" kelimesinden türemiştir. ) Dolayısıyla, onun iddiasına göre, “kültür yanılsaması, insanın ilkel imgesiyle silindi”; seyirciler koroyla birlikte ve koro olarak empatik bir şekilde katıldılar, “böylece kendilerini yeniden doğmuş doğal dahiler, satirler olarak hayal ettiler.” Fakat bu durumda, kendileri ve somutlaştırdıkları enerji hakkında Apollon tarzı bir tahayyül vizyonuna sahip oluyorlar. Sahnede korodan önce beliren tanrı Dionysos'un bir vizyonudur. Ve aktörler ve olay örgüsü, aslı tanrının coşku halinde parçalanması ve Baküs ritüelleri, insanın varoluşunun ayrılmaz coşku ve ıstırabıdır.
Aiskhylos ve Sofokles' in döneminden sonra trajedinin ortadan kaktığı bir çağ yaşandı. Nietzsche bunu Euripides gibi yazarların etkisine ve Sokrates'in temsil ettiği rasyonalizmin ortaya çıkışına bağlar. Euripides koro gösterilerini azalttı ve insan dramının temsilinde daha doğalcı oldu, bu yöntem günlük yaşamın gerçeklerini daha iyi yansıtır hale getirdi. Sokrates akla o kadar önem vermiştir ki, mitin ve ıstırabın değerini insan bilgisine yaydı. Nietzsche'ye göre bu iki aydın, bireyin sanat etkinliklerine katılım yeteneğinin zayıflamasına yol açtı çünkü olaylara fazlaca soğukkanlı ve rasyonel bir gözle bakıyorlardı. Sanatın ve mitin katılıma dayalı mistik yönü kaybolmuştu ve bununla birlikte insanın yaşamın acılarıyla iyimser bir uyum içinde yaratıcı bir şekilde yaşama yeteneğinin büyük bir kısmı da kaybolmuştu. Nietzsche , Richard Wagner'in operaları ile modern sanatta Dionysosçu ve Apollonçu anlayış arasındaki dengenin tekrar sağlanmasının, trajedinin yeniden doğuşu anlamına gelebileceği sonucuna varır.
Aydınlanma Çağı'nın antik Yunan kültürünü asil, sade, zarif ve görkemli olarak görmesinin aksine, Nietzsche Yunanlıların karamsarlıkla boğuştuklarına inanıyordu. İçinde yaşadığımız evren, birbiryle etkileşimde bukunan devasa kuvvelerin sonucudur; ancak biz bunları ne gözlemliyoruz ne de biliyoruz. Nietzsche, dünyaya ilişkin kavramlarımızın aslında altta yatan gerçekliklere asla gerçekten hitap etmediğini düşünüyordu. İnsanın kaderi odur ki, hem en karanlık evrensel gerçeklikler tarafından kontrol edilsin, hem de aynı zamanda insanın hayalindeki illüzyonlar dünyasında yaşasın.
Asıl problem Nietzsche'nin de düşündüğü gibi, Apolloncu tarafın bariz değerlerini yok etmeden, Dionysosçu tarafın nasıl deneyimleneceği ve anlaşılacağıdır. Bir bireyin veya topummun tamamının, sadece birinin veya diğerinin kurallarına bağlı kalması faydalı değildir. En dayanıklı (en sağlıklı) dayanak her ikisinde de vardır. Nietzsche'nin Atina trajik draması fikri, Euripides ve Sokrates'ten önce Dionysosçu ve Apolloncu yaşam öğelerinin sanatsal olarak nasıl birbirine bağlılığını tam olarak ortaya koyar. Yunan seyircisi, Apollon sahnesindeki koruyucu trajedi ruhu içinde Dionysos'u doğrudan deneyimleyerek sağlıklı hale geldi.
Tarih
[değiştir | kaynağı değiştir]1870 yılının Ocak ve Şubat aylarında Nietzsche antik Yunan tiyatrosu hakkında iki konferans verdi. Arkadaşları Richard ve Cosima Wagner, bu konferansların kopyalarını aldıktan sonra bu konu hakkında bir kitap yazmasını önerdiler. [1] Nisan 1871'de yayıncı Wilhelm Engelmann'a bir el yazması sundu. Englemann'ın tepkisiz kalması üzerine Nietzsche, haziran ayında el yazmasının iadesini istedi. Kitabın bir bölümünü Sokrates ve Yunan Trajedisi ( Almanca: Sokrates und griechische Tragödie) başlığı altında özel olarak bastırdı. ve arkadaşlarına gönderdi. İlk kopya 18 Haziran'da Richard Wagner'e ulaştı
Ekim 1871'de, Nietzsche Wagner tarafından yazılmış eserleri yayınlamış olan EW Fritzsch'e gözden geçirilmiş bir el yazması sundu. Fritzsch kitabı Kasım ayında kabul etti. [1] Kitabın baskısı Aralık ayının sonunda tamamlanmıştı ve adı artık The Birth of Tragedy Out of the Spirit of Music ( Almanca: Die Geburt der Tragödie aus dem Geiste der Musik ), 2 Ocak 1872'de kitapçılarda satışa sunuldu [2]. İkinci baskısı 1874 yılında Fritzsch tarafından yapıldı, fakat yayıncının ekonomik sıkıntıları nedeniyle 1875 yılında ancak ciltlendi ve çok az tirajı oldu. 1878'de, ilk iki baskının kalan kopyaları ve yayın hakları Nietzsche'nin yeni yayıncısı Ernst Schmeitzner tarafından satın alındı. [3]
1886'da Nietzsche'nin Schmeitzner'le arası açılmıştı ve Fritzsch mali sıkıntılarından kurtulmuştu. Fritzsch, Ekim 1886'da Trajedi'nin Doğuşu, Veya: Helenizm ve Karamsarlık ( Almanca: Die Geburt der Tragödie, Oder: Griechentum und Pessimismus) başlıklı yeni bir baskıyı Nietzcshe'nin ''Öz Eleştiri Girişimi'' başlıklı, önceki baskılara ilşkin yorum içeern önsöz yazısı ile birlikte yayınladı. [1]
Etkiler
[değiştir | kaynağı değiştir]Tragedyanın Doğuşu, genç bir yazarın ürünüdür ve Nietzsche’nin etkisi altında kaldığı birçok düşünürü yansıtır. Klasik Yunan kültürüne duyduğu ilgi, bir yönüyle Yunanları akılcı bir toplum olarak gören Johann Joachim Winckelmann’ın etkisine dayandırılabilir; ancak Nietzsche, birçok açıdan Winckelmann’dan ayrılır. Aynı zamanda, “naif” kavramını Friedrich Schiller’in kullandığı anlamda ele alır. Arthur Schopenhauer’in düşünceleri, özellikle İrade ve Tasarım Olarak Dünya adlı eseri, Nietzsche üzerinde önemli bir etki bırakmıştır. Apolloncu deneyim, Schopenhauer’in ifadesiyle dünyayı bir “temsil” olarak algılamaya büyük ölçüde benzer; Dionysosçu deneyim ise dünyayla “irade” düzeyinde özdeşleşmeyi çağrıştırır. Ancak Nietzsche, Schopenhauer’in iradeyi reddeden Budist yaklaşımına karşı çıkar. Ona göre, dünyada var olan yoğun acı ve eziyete rağmen, yaşam yine de sürdürülmeye değerdir.
Tragedyanın Doğuşu’nun yayımlanmasından bir yıl önce, Nietzsche Müzik ve Sözcükler Üzerine başlıklı bir yazı kaleme aldı. Bu eserde, Schopenhauer’in müziğin, her şeyin özünün birincil ifadesi olduğu görüşünü benimsemiştir. Buna karşılık, türetilmiş olanlar, nesnelerin yalnızca fenomenal görünümlerini yansıtan lirik şiir ve dramadır. Böylece müzik, trajedinin doğmasına zemin hazırlar.
Tragedyanın Doğuşu, dönemin saygın Yunan edebiyatı uzmanları tarafından sert biçimde eleştirildi. Özellikle dil bilimci Ulrich von Wilamowitz-Moellendorff, Nietzsche’nin çalışmalarını dikkatsiz ve yanıltıcı bulduğunu söyleyerek sert bir tavır takındı. Nietzsche’nin yönlendirmesiyle, kitabı hakkında ilk olumsuz tartışmayı başlatan ama olumlu bir değerlendirme yazan dostu Erwin Rohde, Wilamowitz’in Nietzsche’nin eserlerine dair yaptığı hatalı yorumları ortaya çıkararak ona yanıt verdi. Aynı şekilde, Richard Wagner de Wilamowitz’in eleştirilerine karşı bir açıklama yayımladı.
Wilamowitz, Trajedinin Doğuşu'nu kınarken şöyle diyor:
[değiştir | kaynağı değiştir]Bay N. ... aynı zamanda klasik filoloji profesörüdür; Yunan edebiyat tarihinin çok önemli bir dizi sorusunu ele almaktadır. ... Benim aydınlatmak istediğim şey budur ve burada da iddialarını sunarken kullandığı hayali deha ve küstahlığın, onun cehaleti ve hakikat sevgisinden yoksunluğuyla doğrudan ilişkili olduğunu kanıtlamak kolaydır. ... Çözümü, tarihsel-eleştirel yöntemi küçümsemek, kendi anlayışından sapan her türlü estetik anlayışı yerden yere vurmak ve özellikle Gottfried Hermann ve Karl Lachmann'ın çalışmalarıyla Almanya'da filolojinin benzeri görülmemiş bir yüksekliğe ulaştığı çağa "antik çağ çalışmalarının tamamen yanlış anlaşılması" atfetmektir.
Nietzsche, Yunanlıların sorunlar yaşamış olabileceğini öne sürerken, onları mutlu, hatta belki de saf ve sade bireyler olarak gören dönemin bilimsel anlayışından farklı bir bakış açısı sunuyordu. Tragedyanın Doğuşu, akademik filoloji, felsefi sezgi ve müzik sanatına duyulan hayranlığın iç içe geçtiği bir yapıt olarak ortaya çıktı. Ancak filolojik açıdan değerlendirildiğinde, neredeyse hepsi reddedildi ve bu durum Nietzsche’nin akademik kariyer hedeflerini büyük ölçüde sona erdirdi. Kitabın müzikle ilgili yönü, Richard Wagner’le o kadar sıkı bir şekilde bağdaştırılmıştı ki, Nietzsche daha sonra Wagner’den uzaklaştığında bu bağlantı onun için rahatsız edici bir hâl ald. Bu nedenle eser, Nietzsche’nin yayımlanan ilk felsefi kitabı olmakla birlikte; birçok sorunun gündeme getirildiği, taslak niteliği taşıyan ve cevapları da yer yer tartışmalı olan bir çalışma olarak kabul edilir.
Marianne Cowan, Yunanlıların Trajik Çağında Nietzsche'nin Felsefesi adlı eserinin önsözünde durumu şu sözlerle anlatır:
Trajedinin Doğuşu, Yunanlılara ilişkin o dönemin ruhuna ve o dönemin akademik ideallerine o kadar yabancı bir bakış açısı sunmuştu ki, Nietzsche'nin tüm akademik kariyerini mahvetti. Sağduyu, bilginlik ve akıl sağlığı gerekçeleriyle kendisine saldıran bildiriler ve karşı bildiriler yazılmasına neden oldu. Nietzsche, o sıralarda Basel Üniversitesi'nde klasik filoloji profesörüydü ve bir süre kendi alanında hiç öğrencisi olmamıştı. Dersleri, öğrencilerine Nietzsche derslerine katılmamaları yönünde tavsiyede bulunan Alman felsefe profesörleri tarafından sabote ediliyordu.
1886 yılında Nietzsche, Tragedyanın Doğuşu hakkında kendisi de bazı kuşkular taşımaktaydı ve bu yılki baskıya, metindeki temel düşünce ve kaygılarını yeniden gözden geçirdiği bir önsöz ekledi. Bu giriş yazısında Nietzsche, eserden "olanaksız bir kitap… kötü biçimlendirilmiş, ağır ilerleyen, utanılası, mecazlarla dolup taşan, duygusal açıdan yoğun, neredeyse kadınsı bir tatlılıkla yüklü, ritim açısından tutarsız ve düşünsel sadelikten uzak" sözleriyle bahseder. [1] Buna rağmen, "kibirli ve tutkulu" olarak tanımladığı bu kitabın, "aynı tutkuyu paylaşan yol arkadaşlarını" etkilediğini ve onları "yeni gizli patikalara ve dans alanlarına" çektiği için savunur.
Nietzsche, 1888’de yazdığı Ecce Homo adlı eserinde, ilk kitabı olan Tragedyanın Doğuşunu bir kez daha köklü bir şekilde savunur. Kitabını şu sözlerle açıklar:
"... Günümüzün diliyle söylersek, Alman olmayan siyasetle ilgilenmez; rahatsız edici biçimde Hegel’in etkisini taşır ve Schopenhauer’in ölüm kokusu yalnızca bazı ifadelerde kalır. Bir düşünce – Dionysosçu ve Apolloncu karşıtlığı – metafizik bir dile çevrilir; tarih bu düşüncenin gelişim süreci olarak yorumlanır; trajedide bu zıtlık bir bütünlük haline ulaşır. Bu bakış açısıyla daha önce birlikte düşünülmeyen şeyler yan yana getirilir, birbirlerini açıklamak için kullanılır ve anlaşılır hâle gelir... Mesela opera ile devrim gibi.
Kitabın iki temel yeniliği vardır: İlki, antik Yunanlılar arasındaki Dionysosçu olayın kavranmasıdır. İlk kez, bu olayın ruhsal bir çözümlemesi yapılır ve tüm Yunan sanatının bir kökeni olarak görülür. Diğeri ise Sokratçılığın doğru anlaşılmasıdır: Sokrates, ilk defa, Yunanların içsel bölünmesinin bir sembolü olarak, tipik bir çöküş insanı (dekadan) şeklinde tanınır. İçgüdülere karşı akılcılık. Yaşamı zayıflatan, tehlikeli bir güç olarak her koşulda akılcılık!
Kitap boyunca Hristiyanlık hakkında derin ama düşman bir suskunluk vardır. Ne Apolloncu ne de Dionysosçudur; estetik değerlerin tamamını reddeder—Tragedyanın Doğuşunun kabul ettiği tek değerlerdir bunlar. Hristiyanlık en derin anlamda yok edicidir (nihilist); Dionysosçu simgede ise yaşamı onaylamanın en uç noktası bulunur. Hristiyan din adamlarına, yer altında yaşayan çirkin bir cüce türü olarak gönderme yapılır...''
Thomas Mann, Büyülü Dağ adlı romanının başlığını, Tragedyanın Doğuşu eserindeki bir bölüme gönderme yaparak seçmiştir. Nietzsche’nin bu yapıtının etkisi, romanda “Dionysos ilkesini” simgeleyen karakter olan Mynheer Peeperkorn üzerinden açıkça hissedilir.
Nietzsche’nin “ateist hümanizmi”ne yönelik eleştirel bir inceleme bağlamında, önde gelen Katolik ilahiyatçılardan Henri de Lubac, bu düşünceyi “bir dahilik ürünü” olarak nitelendirmiş ve çalışmasında birkaç sayfayı Nietzsche’nin erken dönem fikirleriyle Hristiyanlık arasındaki ilişkiyi açıklamaya ayırmıştır.
Kaynakça
[değiştir | kaynağı değiştir]- De Lubac, Henri, Ateist Hümanizmin Dramı. San Francisco: Ignatius Yayınları, 2008.
- Gründer, Karlfried, ed. Der Streit um Nietzsches "Geburt der Tragödie"': Die Schriften von E. Rohde, R. Wagner ve U. von Wilamowitz-Möllendorff . Hildesheim: Georg Olms, 1969.
- Kaufmann, Walter ed. Nietzsche'nin Temel Yazıları. New York: Modern Kütüphane, 2000.
- Nietzsche, Friedrich. Yunanlıların Trajik Çağı'nda Felsefe. Marianne Cowan'ın giriş yazısıyla çevrilmiştir. Washington, DC: Regnery Yayıncılık, Inc., 1962.
- Porter, James I. Dionysos'un İcadı: Trajedinin Doğuşu Üzerine Bir Deneme. Stanford: Stanford Üniversites