Bon Jovi

Vikipedi, özgür ansiklopedi
18.04, 25 Eylül 2016 tarihinde Esc2003 (mesaj | katkılar) tarafından oluşturulmuş 17640297 numaralı sürüm (clean up AWB ile)
Bon Jovi
Soldan sağa: Tico Torres, Richie Sambora, Jon Bon Jovi ve David Bryan
Genel bilgiler
Başladığı yerAmerika Birleşik Devletleri New Jersey, ABD
Etkin yıllar1983'den günümüze
Resmî siteBon Jovi Resmi Web Sitesi Bon Jovi Türkiye Fan Sitesi
ÜyelerJon Bon Jovi
Richie Sambora
Tico Torres
David Bryan
Eski üyelerAlec John Such

Bon Jovi, 1983 yılında ABD'nin New Jersey eyaletinde Richie Sambora, Tico Torres, David Bryan ve Alec John Such'tan oluşan kadrosu ile Jon Bon Jovi tarafından kurulmuş bir rock müzik grubudur. 1994 yılında grubun bass gitaristi Alec John Such'ın ayrılığı ve 30 yıllık gitaristi Richie Sambora'nın 2013 yılındaki ayrılığı dışında grup 33 yıldır aynı kadro ile müzik hayatına devam etmektedir.

Jon Bon Jovi'nin 1982 yılında kaydettiği Runaway adındaki şarkısının New York ve çevresindeki radyo istasyonlarında en çok çalınan şarkılardan biri olmasının ardından Mercury Records ile 1983 yılında yapılan albüm anlaşmasını takiben kurulan grubun ilk albümü 1984 yılında yayınlandı. Grup asıl büyük çıkışını 1986 yılında yayınlanan üçüncü albümü Slippery When Wet ile gerçekleştirerek albümde yer alan You Give Love a Bad Name ve Livin' on a Prayer gibi şarkılar ile dünya çapında büyük bir üne erişti. 1988 yılında yayınlanan New Jersey albümü de benzer bir başarı yakaladı. Grup, New Jersey albümünün ardından çıkılan dünya turnesinin sonunda, yedi yıldır aralıksız albüm çalışmaları ve arka arkaya uzun turnelerin grup üyelerinde yarattığı tahribat neticesinde bir süre ara verdi. Bu arada Jon Bon Jovi ve Richie Sambora kendi solo albümlerini yayınladılar. Jon Bon Jovi, 1990 yılında Young Guns II filminin müziklerini içeren Blaze of Glory albümü ile büyük başarı yakalamasından sonra grubun dağılacağı söylentilerine rağmen grup dört senelik bir aradan sonra 1992 yılında yayınlanan Keep The Faith albümü ile müzik dünyasına geri döndü. 1994 yılında yayınlanan Cross Road albümünde yer alan iki yeni şarkıdan biri olan Always, Amerikan müzik listeleri'nin ilk onunda altı ay yer alıp birçok ülkede 1 numara olarak Bon Jovi kariyerinin en başarılı çalışması oldu. Verdikleri stadyum konserleri ile 90'lı yıllarda da büyük kitlelere ulaşmaya devam eden grup 2000 yılında, solo projelerle geçen beş senelik bir aradan sonra yayınlanan It's My Life şarkısı ve Crush albümü ile genç bir hayran kitlesi edindi. Bon Jovi, 2005 yılında gruba birçok ödül kazandıran, Who Says You Can't Go Home single'ı ve ardından 2007 yılında yayımlanan country etkileşimli Lost Highway albümü ile de yeni bir hayran kitlesi edindi. 2009 yılında yayımlanan The Circle albümü ile yeniden kendi tarzına dönüş yapan grubun son stüdyo albümü What About Now 2013 yılında yayımlandı.

Bon Jovi, kariyeri boyunca on bir stüdyo albümü, iki derleme albüm, bir akustik albüm ve bir de konser albümü yayınlamıştır. Tüm dünyada günümüze dek 130 milyonluk[1][2] albüm satışı yakalayan grup, Kuzey Amerika, Güney Amerika, Avrupa, Asya, Afrika ve Avustralya'da çeşitli şehirlerde toplam 50 ülkede 2700 konser verdi ve 35 milyon kişi canlı performanslarını izleme şansı buldu.[3]

Bon Jovi 2006 yılında İngiltere'de UK Music Hall of Fame tarafından onurlandırıldı[4] ve İngiliz Q dergisinin 2004 yılında hazırladığı Tüm Zamanların En Büyük Elli Grubu sıralamasında 14. sırada yer aldı[5]. Grup, 2004 yılında Amerikan Müzik Ödüllerinde Yaşam Boyu Onur ödülü[6], 2005 yılında ise Dünya Müzik Ödülleri'nde tüm dünyada 100 milyonu aşan albüm satışları nedeniyle Elmas Ödülü ile onurlandırıldı[7]. Bon Jovi, 90'larda MTV'nin gerçekleştirdiği MTV Unplugged serisine ilham kaynağı olmuştur.[8]

Grubun geçmişi

Oluşumları

Jon Bon Jovi Richie Sambora Tico Torres David Bryan

John Bongiovi, New Jersey'de ufak kulüp ve barlarda çeşitli gruplarla birlikte konserler veriyordu. Kurduğu Atlantic City Expressway, The Rest ve John Bongiovi and the Wild Ones isimli grupların ömrü kısa olunca 1980 yılında New York'ta Power Station stüdyolarında kuzeni Tony Bongiovi'nin yanıda çalışmaya başladı. Haftalık 50 dolar kazanan Jon Bon Jovi stüdyoda müzisyen veya teknisyen olarak çalışmıyordu, stüdyonun temizliğinden, getir götür işlerinden ve kahve servisinden sorumluydu. Bu durumdan şikayetçi olmamakla beraber çeşitli müzisyenleri izleyip bazen onlara eşlik ediyordu. Boş zamanlarda ise şarkılar besteliyor ve kiraladığı ucuz müzisyenlerle kayıtlar yapıyordu.

John Bongiovi, 1980 ile 1983 arasında 50 tane demo kaydetti. Elindeki demo kayıtlarla plak şirketleri ile görüşüp yanıt alamayınca 1982 yılının Haziran ayında bir yaz gecesi kaydettiği "Runaway"'i New York'ta yerel bir radyo olan WAPP 103.5 FM deki bir DJ'e dinletti. Şarkıyı çok beğenen Chip Hobart ismindeki DJ, şarkıyı radyonun hazırlayacağı amatör şarkıcıların şarkılarının yer aldığı derleme albüme koymaya karar verdi. Şarkı albüme girdi, Runaway kısa sürede sadece New York ve çevresinde değil Detroit, Denver, Tampa ve Minneapolis radyolarında en çok çalınan şarkılardan biri oldu.

Plak şirketleri vakit kaybetmeden John Bongiovi adıyla, grubu olmadan menajeri olmadan ve bir plak şirketi ile anlaşması olmadan tek başına Runaway gibi bir hiti yaratan bu gencin peşine düştü. John Bongiovi, 1 Temmuz 1983 tarihinde Polygram/Mercury Records ile kontrat imzaladı. Fakat bir grubu yoktu. Runaway, Power Station stüdyolarında çeşitli müzisyenlerle beraber kaydedilmişti. John Bongiovi, ilk olarak o yıllarda "Julliard" isimli müzik okulunda eğitim almakta olan lise arkadaşı David Bryan'ı grupta çalması için ikna etti. Ardından New Jersey'deki gruplarda bas gitar çalan Alec John Such ile tanıştı. Alec John Such'ın vasıtasıyla Franke & The Knockouts isimli grupta davul çalan Tico Torres'i grupta çalmaya ikna ettiler. Grup, küçük topluluklar önünde kulüp konserleri vermeye başladı. Bu konserlerden birinde izleyiciler arasında, o sıralar bir plak şirketi ile anlaşması olan fakat albümleri hiçbir zaman çıkmayacak olan "Message" isimli grupta çalan gitarist Richie Sambora da bulunuyordu. Richie Sambora izlediği konserden sonra John Bongiovi'nin yanına giderek birlikte çalmayı teklifi etti. John Bongiovi neden olmasın diyerek ordan uzaklaştı fakat asıl amacı onun hakkında bilgi toplamaktı. John Bongiovi' de deneyimli bir gitarist arıyordu ve birkaç gün sonra Richie Sambora'yı arayıp beraber çalmayı önerdi. Richie Sambora ilk çalışmada grup üyelerini tatmin etmişti. Böylece gelecekte grubun Jon Bon Jovi'den sonraki en popüler elemanı olacak olan gitarist Richie Sambora gruba katılmış oldu.

Plak şirketinin tavsiyesi ile John Bongiovi ismindeki "H" harfi çıkarıldı ve Bongiovi olan soyadı da daha anlaşılır bi şekle sokularak Bon Jovi'ye dönüştürüldü. Grubun ismi olarak da "Bon Jovi"'de karar kılındı. Grubun menajerliğini ise o yıllarda Mötley Crüe''nun menajerliğini yürüten Doc McGhee üstlenmişti. Doc McGhee, Bon Jovi ile anlaştıktan sonra tüm enerjisini Bon Jovi'yi dünyanın en büyük gruplardan biri yapmaya adadı. Grup 1983 yazında ABD'nin doğu yakasını dolaştıkları kısa bir bar turnesine çıktı. Böylece canlı şov deneyimleri artıyor kayıt için malzeme hazırlıyorlardı. Grubun menajeri Doc McGhee Bon Jovi'nin 1983 yılının Eylül ayında New York Madison Squere Garden'da gerçekleşen ZZ Top konserinde alt grup olarak çıkmasını sağladı.

1984-1985:Bon Jovi ve 7800° Fahrenheit

Bon Jovi'nin kendi adını taşıyan ilk albümü 21 Ocak 1984'te yayınlandı. Single olarak yayımlanan Runaway Bon Jovi'ye kariyerinin ilk hitini kazandırdı. Fakat albüm satış bazında büyük rakamlara ulaşamadı. Grup ABD'de Scorpions'ın alt grubu olarak sahneye çıktı. 11 Ağustos 1984 tarihinde MSG, Whitesnake ve Scorpions ile birlikte Japonya'da "Super Rock Festivali"ne katıldılar. Bon Jovi'nin festival kapsamında verdiği konserler beklenmedik derecede büyük ilgi gördü. Albüm Japonya'da altın plak ile ödüllendirdi Bon Jovi ise Japonya'da yılın grubu seçildi. Grup Avrupa'da ise Kiss'in alt grubu olarak sahne aldı. Grup, albüm için oldukça olumlu eleştirilerde bulunan İngiliz rock müzik dergisi Kerrang! tarafından yılın en iyi yeni grubu seçildi. 1984 yılının Kasım ayında turne sona erdikten sonra grup hemen yeni albüm çalışmalarına başladı. Grup ikinci albümü Philadelphia'da altı haftada kaydetti.

1985'in Mart ayında grubun ikinci albümü 7800° Fahrenheit yayınlandı. Albümün yayınlanmasını takiben grup turneye ilk albümleri ile birlikte büyük bir dinleyici kitlesi edindikleri Japonya'dan başladı. Japonya ve Avrupa'da ana grup olarak sahne aldılar ve İngiltere'de düzenlenen Donnington Monsters of Rock festivaline katıldılar. Grubun ilk albümü için oldukça olumlu eleştirilerde bulunmuş olan İngiliz rock müzik dergisi Kerrang! 7800° Fahrenheit için ilk albümün başarısız bir imitasyonu yorumunda bulundu. Derginin Jon Bon Jovi'yi yılın sex objesi olarak seçmesi üzerine bu duruma üzüldüğünü belirten Jon Bon Jovi; en iyi besteci ya da yorumcu ödülünü almayı tercih ederdim şeklinde bir beyanatta bulunmuştu.

Albümden ABD'de Only Lonely, In And Out Of Love ve Silent Night olmak üzere üç single yayınlandı. 7800° Fahrenheit ilk albüme göre daha başarılı olup ABD'de gruba bir altın plak kazandırsa da grup istediği çıkışı bu albümle de gerçekleştiremmişti. Grup ABD'de dönemin popüler gruplarından Ratt'in alt grubu olarak 6 aylık bir turne gerçekleştirdi. Jon Bon Jovi o günler ile ilgili ilerleyen yıllarda şu yorumu yapmıştır:

Ratt'in Round and Round'u çıktığında bizim Runaway adlı parçamız fısıltı gibi kalmıştı. 7800° Fahrenheit çıktığında onların alt grubu olduk. Sonra bütün bir yılı onların nasıl bu kadar büyüdüğünü düşünerek geçirdik. Mötley Crüe, Dokken, Ratt ve tüm diğer grupların nasıl bizden daha büyük olduğunu düşünmeden çalışamazdık.

Grup o sene Texas Jam Festivali ve 22 Eylül 1985 tarihinde Illinois Memorial Stadyumunda Amerikalı çiftçiler yararına düzenlenen Farm Aid konserine de katıldı. Jon Bon Jovi ve Richie Sambora Farm Aid için Heart Of America şarkısını besteledi ve sahnede bu şarkıyı seslendirdiler.

1986-1987: Slippery When Wet

Grup 1985 yılının Aralık ayında turne biter bitmez üçüncü albümlerinin hazırlıklarına başladı. İki orta derecede başarılı albümden sonra grup elde edecekleri büyük başarının üçüncü albümlerine bağlı olduğunu ve bu albümün ya tamam ya devam albümü olduğunu düşünüyordu. Bunun için Loverboy ile yaptığı çalışmalarla ünlü olan Kanadalı prodüktör Bruce Fairbairn ile anlaştılar ve ilk defa profesyonel bir besteci olan Desmond Child ile beraber şarkılar yaptılar. Grup albümü Kanada'nın Vancouver şehrinde kaydetti. Vancouver'da gittikleri bir striptiz klübünde bir dansçı kızın grubun In And Out Of Love şarkısı ile yaptığı dans gösterisi esnasında albümün isminin Slippery When Wet olmasına karar verdiler. Grup 6 ay içerisinde albümü tamamladı ve albüm satışa sunulmadan bir ay önce 1986 yılının Temmuz ayında Judas Priest'in alt grubu olarak turneye başladı.

18 Ağustos 1986'da Slippery When Wet adı altında yayımlanan grubun üçüncü albümü, Bon Jovi'nin kariyeri için bir dönüm noktasıydı. Slippery When Wet Bon Jovi'yi zirveye taşıyan albüm olmuştur. Günümüzde bir rock klasiği olarak anılan albümde yer alan You Give Love a Bad Name, Livin' on a Prayer, Wanted Dead or Alive ve Never Say Goodbye şarkıları unutulmaz Bon Jovi klasikleri arasındaki yerini aldı. Albümün başarısı birçok ödülü de beraberinde getirdi. Slippery When Wet, 1987'de Billboard dergisi tarafından yılın en çok satan albümü olarak belirlenirken,[9] Livin' On A Prayer, Jukebox Association Of America tarafından yılın en çok çalınan şarkısı olarak belirlendi. Bon Jovi ise People's Choice Ödülleri'nde Yılın Rock Grubu olarak seçilirken[10] MTV Video Müzik Ödülleri'nde Livin' on a Prayer ile En İyi Sahne Performansı Videosu ödülünü,[11] Amerikan Müzik Ödülleri'nde de Yılın Grubu ödülünü kazandılar.[12] Slippery When Wet'in yaptığı etki sonucu grubun ilk iki albümü de ABD'de platin plak ile ödüllendirilirken bu iki albümünden yayınlanmış video kliplerin yer aldığı Breakout: Video Singles adındaki video kaset yılın en çok satan müzik videosu olarak belirlendi.

Slippery When Wet yayınlandıktan sonra grubun ABD'de 38 Special isimli grubun alt grubu olarak sahne alması planlanmıştı ancak albümün büyük başarısı ile birlikte grup 1986 yılının Aralık ayında kariyerinin ana grup olarak çıktıkları ilk ABD turnesine başladı. Turne esnasında, New York'ta yayın yapan özel bir radyo istasyonu, şanslı dinleyicilerine Bon Jovi'yle bir gün geçirme vaadinde bulundu ve bu yarışmaya toplamda 22 milyon mektup başvurusu geldi. Daha önce hiçbir radyo yarışmasına bu kadar büyük bir katılım gerçekleşmemişti. 1987 yılının Ağustos ayında İngiltere'de düzenlenen Donnington-Monsters of Rock'a ana grup olarak katıldılar. Grubun biste söylediği We Are an American Band şarkısına Kiss grubunundan Gene Simmons ile Paul Stanley, Twisted Sister grubundan Dee Snider ve Iron Maiden grubundan Bruce Dickinson eşlik etti. Konser, 70,000 kişinin katılımıyla o güne kadar ki en fazla katılımın gerçekleştiği Donnington-Monsters of Rock festivaliydi. Turne, Eylül ve Ekim ayı içerisinde gerçekleşen Avustralya, Yeni Zelanda ve Japonya turnesinin ardından Ekim ayında Hawai 'de sona erdi. Grup, turne boyunca 200 konser vermişti.[13]

Albüm yılın en çok satan albümü turne ise yılın en başarılı turnesi idi. Daha fazla kanıtlayacak bir şey olmadığını düşünen grup bir an önce geldikleri yerin tesadüf olmadığını ve Slippery When Wet'in rastlantılarla gelen bir başarı olmadığını ispat etmek için hiç dinlenmeden yeniden stüdyoya girdi. Bir sonraki albüm müzik basınında büyük bir beklentiye yol açmıştı. Bu beklentiler nedeniyle albümün konser performansı ile kaydedileceği, ünlü solistlerle beraber çalışılacağı, Richie Sambora'nın da vokalde yer alacağı gibi söylentiler çıktı. Fakat bunların hiçbiri gerçekleşmedi.

1988-1990: New Jersey

Slippery When Wet albümünün ardından iki sene sonra yayımlanan dördüncü albüm New Jersey 13 Eylül 1988'de raflardaki yerini aldı. Hem ticari açıdan hem de müzikal açıdan Slippery When Weti aratmayan bir albüm olarak görülen New Jersey beş hit şarkı çıkararak Bon Jovi'nin başarısının tesadüf olmadığını kanıtladı. Arka arkaya piyasaya sürülen Bad Medicine, Born To Be My Baby, I'll Be There For You, Lay Your Hands On Me ve Living In Sin önemli liste başarılarına imza attı. Erotik sahneler içeren Living In Sin'in video klibi MTV sansürüne takıldı. Fakat daha sonra yeniden kurgulanan video klip MTV'de sıkça yayınlandı.

Bon Jovi, Ağustos 1989'da 160,000 kişinin katılımı ile gerçekleşen Moscow Peace Festival'da ana grup olarak sahne aldı. Motley Crue, Scorpions, Ozzy Osbourne, Skid Row ve Cinderella gibi dönemin popüler rock gruplarının yer aldığı ve Lenin Olimpiyat Stadı'nda yapılan iki günlük etkinliğin iki amacı vardı; Rus gençleri arasında hızla artış gösteren alkol ve uyuşturucu bağımlılığına dikkat çekmek ve yıllarca kapılarını Amerikan tarzı hayata kapatan Rusya'nın kapılarını Amerikan tarzı rock n roll'a açmaktı. Nitekim Rus hükümetinin Rusya'da konser vermesi için izin verdiği ilk batılı grup Bon Jovi oldu. New Jersey albümü ise Sovyet Rusya'da devlete bağlı bir şirketten yayımlanan ilk yabancı albüm oldu; daha önce ne Beatles'ın ne de Rolling Stones'un albümleri Rusya'da yayınlanmamıştı.

Aynı yıl Jon Bon Jovi ve Richie Sambora MTV Video Müzik Ödülleri'nde sahne alarak Livin' on a Prayer ve Wanted Dead or Alive şarkılarını sadece iki akustik gitar ile çaldılar. Büyük etki yaratan performans MTV'nin düzenleyeceği MTV Unplugged serisine ilham kaynağı olmuştur. Jon Bon Jovi'ye göre ise bu çok büyük bir mesele değildi şarkılarını zaten akustik gitarla yazıyolardı bu yüzden doğallıklarını bozmadan şarkılarını akustik şekilde çalabilirlerdi. Bu performansın Unplugged serisinin başlangıcına yapmış olduğu etki kadar akustik şarkıların artışının da esas kaynağı olarak gösterilmektedir.[14]

1988 yılının Ekim ayında İrlanda'nın Dublin şehrinde başladıkları dünya turu 1990 yılının Şubat ayında Meksika'nın Monterrey şehrinde aynı gün içerisinde verdikleri iki stadyum konseri ile sona erdi. Turne boyunca 232 konser veren grubun büyük başarılara imza attığı iki yıla yakın süren uzun dünya turnesi sonunda grup üyeleri hem bedenen, hem zihnen, hem de duygusal olarak iflasın eşiğine gelmişlerdi. Turne esnasında sık sık kavga etmişler ve kopma noktasına gelmişlerdi. Turne bittiğinde grubun geleceği belirsizdi. Grup üyeleri birbirine hosçakal bile demeden beşi de farklı uçaklara binip kendi yollarına gittiler.

Richie Sambora, ilerleyen yıllarda yaptığı bir demeçte grubun New Jersey turnesinin sonundaki halini şöyle anlatmıştır;

Geriye dönüp o zamanlara baktığımda çok kötü olayların olduğunu hatırlıyorum. Turne bittiğinde hepimiz birer yaşayan ölüye dönmüştük.Turne bittiğinde birbirimize güle güle bile demedik. Hepimiz farklı uçaklara bindik. Kimse umursamıyordu.

1990-1991: Gruptaki sorunlar

New Jersey turnesinin ardından grup ilk defa yeni albüm çalışmaları için stüdyoya girmeyip ara vermeyi uygun görmüştü. Fakat bu arada Jon Bon Jovi hiç hesapta yokken Young Guns II filminin müziklerini hazırlamaya başladı. Young Guns II filminin müziklerini içeren Jon Bon Jovi'nin ilk solo albümü Blaze of Glory, 1990 yılının Temmuz ayında yayımlandı. Jon Bon Jovi, Blaze of Glory şarkısı ile en iyi film müziği dalında Altın Küre Ödülü'nü[15], Amerikan Müzik Ödülleri'nde ise En iyi Pop/Rock Şarkısı ödülünü kazandı[16] ve Grammy ile Oscar'a aday oldu.

Jon Bon Jovi'nin grubu olmadan büyük başarılara imza atması grubun dağıldığı söylentilerine sebep olmuş ve grubun geleceği hakkında soru işaretleri uyandırmıştı. Menajer Doc McGhee, 31 Aralık 1990'da Japonya'da gerçekleşecek bir yeni yıl konseri için grubu tekrardan bir araya getirdi. Amerikan medyası bu konsere büyük ilgi gösterdi ve sırf Jon Bon Jovi ve Richie Sambora'nın arasındaki soğukluğu ve grubun içinde bulunduğu karışıklığı daha yakından takip edebilmek için Japonyaya kadar gittiler. Grup üyeleri bir birleri ile konuşmuyorlardı ve sahne arkasında beşide farklı odalarda oturuyorlardı. Son olarak Jon Bon Jovi sahne alacağı Oscar ödül töreni için grubu 1991 yılının Mart ayında bir araya getirdi. Fakat ödül töreninden sonra Jon Bon Jovi para için de olsa bir daha bu saçmalığı yapmayacağım dedi ve tüm grup üyeleri kendi yollarına gitti.

1991 yılında Richie Sambora ilk solo albümü Stranger in This Town'ı yayımladı. Netherworld filminin müziklerini hazırlayan David Bryan Güney Amerika'daki bir gezintisi esnasında parazit kaptı ve aylarca hastanede yattı. Alec John Such ise geçirdiği motosiklet kazasının ardından bas tutuşundaki kritik bir sinirini zedeledi. Alec bu sebepten dolayı bas tutuşunu ve gitar çalış pozisyonunu değiştirmek zorunda kaldı.

Jon Bon Jovi ise başarılı bir solo albüm ve gelen ödüllere rağmen mutlu değildi, bunalıma girmişti. Ünlü olmanın hayal ettiği gibi bir şey olmadığını ve rock'n'roll yaşam tarzının kendisine zarar verecek bir yönü olduğunu anlamaya başladı. Gruptan ayrı kaldığı süre boyunca fiziksel ve duygusal olarak kendini onarmaya çalışan Jon Bon Jovi kafasını dinlemek için 1991 yazında tüm ABD'yi kapsayan bir motosiklet turuna çıktı. Daha önce gitmediği yerlere giderek değişik insanlarla tanışarak yapacağı yeni besteler için değişik ilham kaynakları aradı. Bu gezi onun içinde bulunduğu karanlık dönemden çıkmasında büyük rol oynadı.

Grup, 1991 yılının Eylül ayında MTV Video Müzik Ödülleri tarafından yaşam boyu onur ödülü ile onurlandırıldı. Fakat Jon Bon Jovi bu fikirden hiç hoşlanmamıştı. Yıllar sonra verdiği bir demeç esnasında o gün hakkında şu yorumu yapmıştı;

MTV ödüllerine gittik. Bize yaşam boyu ödülünü layık görmüşlerdi. Ne yapmıştık ki? Dört tane albümümüz vardı ve birbirimizle anlaşamıyorduk bile. Farkettim ki oraya çağrılmamızın tek nedeni reytingleri yükseltecek olmamızdı. Oraya gittik ve ben gruptakilerle oturmak istemiyordum, zaten onlar da benim yanımda durmak istemiyorlardı. İyice sinirlenmiştim. Çıkıp ödülü aldım, sahneden indim ve orada tanıdığım bir kıza verdim o ödülü. Sonra limuzine bindik ve menajerimiz bazı değişikliklerin şart olduğunu söyledi. Ben de evet, harika fikir deyip, ekledim: İlk değişiklik şu: Kovuldun

Jon Bon Jovi kritik bir kararla ödül töreninden sonra grubun başarısında büyük rol oynamış olan ve grubun sekiz yıldır menajerliğini sürdüren Doc McGhee'nin işine son verdi. Grubun McGhee Entertaintment ile olan bağlarını tamamen kopardı. Bon Jovi'nin müziğine, kararlarna, imajına karşmayacak ve Jon Bon Jovi'den habersiz kararlar almayacak olan "Bon Jovi Manegement"ı kurdu. Bu tarihten itibaren kendi menajerlik sistemi ile yola devam eden Jon Bon Jovi, daha etkin bir rol oynama kararı aldı.

1992-1993: Geri dönüş ve Keep the Faith

Jon Bon Jovi, 1991 yılının Ekim ayında, kariyerine solo olarak devam etmesi ya da Hollywood'a giderek şansını oyunculukta denemesi gerektiği yönündeki baskılara aldırış etmeyerek grubu yeniden bir araya getirme kararı aldı. Grubun yüzleşip aralarındaki sorunları çözmesi ve kötü anıları silmesi tam üç ay aldı. Richie Sambora, ilerleyen yıllarda verdiği bir demeçte o günler ile ilgili olarak şu yorumda bulunmuştur;

New Jersey turnesinin ardından tükenmiştik. Müzik dünyasından da bir birimizden de bezmiştik ama hiçbir zaman bir birimiz için senden nefret ediyorum kelimesini kullanmadık. Hep neden sorusunu sorarak işleri yoluna koymak için çaba sarf ettik. Bu şekilde bitmeyeceğini biliyordum nasıl ve ne zaman olacağını bilmiyordum ama yeniden bir araya geleceğimiz biliyordum

Grup 1992 yılının Ocak ayında yeni albümün hazırlıklarına başladı. Dört sene aradan sonra yayınlanacak ilk Bon Jovi albümünün prodüktörlüğünü Bob Rock üstlendi ve albüm Kanada'nın Vancouver şehrinde Little Mountain Stüdyoları'nda kaydedildi.

Jon Bon Jovi grubu bir araya getirdiğinde yaptığı konuşmada, sadece bir rock n roll grubu olacağız eğer inanıyorsanız bir Rolling Stones olabiliriz diyerek grubun yeni vizyonu bu şekilde açıkladı. Jon Bon Jovi saçlarını kısaltarak yeni bir görünüm edindi. Albüm ise grup üyelerinin 30'lu yaşlarına gelmiş olmalarının da etkisi ile hem şarkı sözleri, hem de sound olarak o güne kadarki en olgun Bon Jovi albümü idi.

Grubun beşinci stüdyo albümü Keep the Faith, 3 Kasım 1992'de satışa sunuldu. Müzik medyası grubun müzikal açıdan değişimini ön plana çıkarırken magazin basını Jon Bon Jovi'nin saçlarını manşetlere taşımıştı. Dünyaca ünlü haber kanalı CNN Jon Bon Jovi'nin saçlarını kestirmesini ana haber bültenine taşımıştı.[17] Grup, albümün promosyonu için hem de köklere geri dönüş olması amacıyla ABD'de küçük kulüpleri kapsayan kısa bir bar turnesine çıktı. Son turnelerinin üzerinden yaklaşık üç sene geçtiği için grup birazda ısınmak adına bu kısa turneyi gerçekleştirdi. Albümün tanıtımı için MTV ve ABD'deki 130 radyo tarafından aynı anda yayınlanan bir konser gerçekleştirildi. Yarı akustik yarı elektrik ve yer yer cover şarkıların yer aldığı bu unplugged tadındaki konser 1993 yılında Keep the Faith: An Evening with Bon Jovi adında bir video kaset olarak yayınlanmıştır.

Albümden, "Keep the Faith", "Bed Of Roses", "In These Arms", "I'll Sleep When I'm Dead", "I Believe" ve "Dry County" olmak üzere toplam altı single yayınlandı. 12 ay sürecek asıl büyük dünya turnesi 1993 yılının Şubat ayında başladı. Grup, Keep The Faith turnesi ile birlikte daha önce hiç çalmadıkları ülkelerde de konserler verdi. Grup, Keep The Faith turnesi kapsamında Tayvan, Hong Kong, Tayland, Filipinler, Singapur, Guatemala, Venezuela ve Kosta Rika'da kariyerinde ilk kez sahne alırken 13 Eylül 1993 tarihinde İstanbul İnönü Stadı'nda gerçekleşen konserle de Türkiye'deki ilk konserini gerçekleştirdi.

Grup New Jersey turnesinde yaşadığı sorunları bu turnede yaşamamak için her ayakta en az 10 gün ara verip evlerine dönüp aileleriyle ve arkadaşlarıyla vakit geçirmeye özen gösterdi. Bu onların hem zihin olarak hem de ruhsal olarak zinde kalmalarına yardımcı oldu. Grup 2,5 milyon biletin satıldığı Keep the Faith turnesi boyunca 37 ülkede 177 konser vermişti.

1994-1995: Cross Road ve These Days

1994 yılının Ekim ayında grubun derleme albümü Cross Road yayımlandı. Albümde yer alan iki yeni şarkı Always ve Someday I'll Be Saturday Night büyük ilgi topladı. Amerikan müzik listeleri'nin ilk onunda 6 ay boyunca yer alan ve birçok ülkede 1 numara olmayı başaran Always, Bon Jovi'nin kariyerinin en başarılı single'ı olurken Cross Road, İngilterede 1994 yılının en çok satan albümü olarak belirlendi ve tüm dünyada büyük satış rakamlarına ulaşarak Bon Jovi'ye o sene Dünya Müzik Ödülleri'nde yılın en çok satan rock grubu ödülünü kazandırdı.

Cross Road albümünün yayımlanışından kısa bir süre sonra grubun 11 yıllık bas gitaristi Alec John Such gruptan ayrıldı. Alec John Such'ın ayrılışı ile, Alec'in Jon Bon Jovi'nin onun bas çalışını sürekli eleştirmesinden şikayetçi olduğu ve Jon Bon Jovi'nin onun bas çalışının berbat olduğunu düşündüğü gibi medyaya yansıyan olumsuz haberlerle ilgili Jon Bon Jovi şu yorumu yapmıştır;

Medyaya yansıyan haberleri görünce üzüldüm çünkü biz bu tarz bir grup değiliz. Alec artık yorulmuştu ailesi ile daha fazla zaman geçirmek istiyordu. Onun yerine gruba bir bas gitarist almadık çünkü biz bir aileyiz ailede bir bireyin yeri doldurulamaz. Alec ile hala, o grupta bizle beraber olduğu zamanlardaki kadar görüşüp konuşuyorum.

Alec John Such'ın yerine gruba resmi olarak yeni bir bas gitarist alınmadı. 1995'ten beri Bon Jovi albümlerinde ve konserlerinde Hugh McDonald bas gitar çalmaktadır.

Alec John Such'tan sonra grup dışı bir basçıyla yola devam kararı alan Bon Jovi, 1995 yılının Nisan ayında kariyerinin en başarılı turnelerinden birine başladı. Bu arada turne esnasında grubun altıncı stüdyo albümü These Days 1995 yılının Haziran ayında yayımlandı. "This Ain't A Love Song" ile birlikte büyük başarı yakalayan albüm, Bon Jovi'nin kariyerinin en olgun albümü olarak nitelendirildi. Grup, 23, 24 ve 25 Haziran 1995 tarihlerinde Londra'da Wembley Stadyumu'nda üç gece üst üste kapalı gişe konser vererek bu stadyumda üç gece üst üste kapalı gişe konser veren ilk ve tek grup olarak tarihe geçti. Wembley konserlerinin biletleri beş ay önceden tükenmişti ve toplamda 216 bin bilet satılmıştı. Grubun kariyerinin zirve noktalarindan olan bu Wembley konserleri filme çekildi ve "Live From London" adı altında VHS ve daha sonra DVD olarak satışa sunuldu. Live From London o yılın en iyi müzik videoları dalında Grammy'ye aday oldu. Bon Jovi, o sene MTV Avrupa Müzik Ödülleri'nde "En İyi Rock Grubu", BRIT Ödülleri'nde ise "En İyi Uluslararası Grup", ödüllerini kazandı. Grubun 43 ülkede 126 konser verdiği dünya turnesi 1996 yılının Temmuz ayında sona erdi. Grup turne esnasında Hindistan, Güney Kore, Endonezya, Ekvador ve Güney Afrika Cumhuriyeti'nde kariyerindeki ilk konserlerini verdi.

1997-2000: Solo çalışmalar

These Days turnesinden sonra grup bir kez daha ara verdi ama karar bu defa biliçliydi grup üyeleri arasındaki herhangi bir olumsuz ilişkiden kaynaklanmıyodu. Her elemanın kendi solo projelerine ağırlık vereceği üç senelik bir döneme girildi. İlk solo albüm, Jon Bon Jovi'den geldi. 17 Haziran 1997'de Jon Bon Jovi ikinci solo albümü Destination Anywhere'i yayımladı. O sene Jon Bon Jovi MTV Avrupa Müzik Ödülleri'nde "En İyi Erkek Sanatçı"; BRIT Ödülleri'nde ise "En İyi Uluslararası Erkek Sanatçı" ödüllerini aldı. Jon Bon Jovi tüm bu müzik çalışmaları arasına sinema projelerinide sıkıştırmayı ihmal etmedi ve çeşitli filmlerde rol aldı.

1998'de Richie Sambora da ikinci solo albümü Undiscovered Soul'u yayımladı. Tico Torres ise müzik dışı hobilerinde ciddi bir aşama kaydediyor sanat çevrelerinde saygıdeğer bir ressam/heykeltıraş olarak boy gösteriyordu. David Bryan'ın 1999 yılında evinde geçirdiği bir testere kazası sonucu nerdeyse parmakları parçalanıyordu. Bir yıl süren terapi ve rahabilitasyonun ardından parmaklarını haraket ettirme yetisini geri kazandı klavyesine geri döndü. David Bryan bu dönemde Ed Tv filminin soundtrack çalışması olan grubun Real Life şarkısının kaydında ve klibinde yer alamamıştır. David Bryan 2000 yılında ikinci solo albümü "Lunar Eclipse"'i yayımladı.

2000-2001: Crush

Grup, beş sene aradan sonra çıkacak ilk albümleri için 1999 yılında stüdyoya girdi. 13 Haziran 2000'de grubun yedinci stüdyo albümü Crush yayımlandı. Albümde yer alan "It's My Life" şarkısı büyük bir ilgiye neden olmasının yanı sıra Bon Jovi'nin yıllar süren kariyeri boyunca eğilimlerin sürekli değişmesine rağmen müzik dünyasındaki kalıcılığının simgesi oldu. It's My Life ile grup VH1 Ödüllerinde yılın videosu ödülünü kazandı. Gruba "En İyi Rock Albümü" ve "En İyi Rock Şarkısı" dallarındaki kariyerinin ilk Grammy adaylıklarını getiren Crush, iyi bir ticari başarı elde edip Bon Jovi'ye bu dönemde genç ve yeni bir hayran kitlesi kazandırdı. Bu hayran kitlesi ilerleyen yıllarda "Crush Generation" (Crush Nesli) olarak adlandırılmıştır.

Grup albüm sonrası geniş çaplı bir dünya turuna çıktı. Londra'nın tarihi stadı Wembley'de iki kapalı gişe konser verdiler. Bu konserlerin önemi Wembley Stadyumu yıkılmadan önceki yapılan son etkinlik ve konserler olmasıydı. Grup turnedeyken İsviçre'nin Zürih kentinde verdikleri konser The Crush Tour adında DVD olarak yayımlandı. 1985'ten bu yana verdiği konserlerin kayıtlarının derlendiği ve grubun kariyerinin ilk ve tek konser albümü olan One Wild Night Live 1985-2001, 2001 yılının Mayıs ayında yayımladı. Turne, New Jersey'de Giants Stadyumu'nda verilen iki kapalı gişe konserle sona erdi. VH1 bu konserleri canlı yayınladı ve o gece ABD genelinde en çok izlenen ikinci program olarak izlenme rekorları kırdı.

2002-2003: Bounce

2001 yılının Eylül ayında grubun yeni albümleri için çalışmak üzere stüdyoya kapandığı sırada patlak veren 11 Eylül Olayları'ndan sonra Jon Bon Jovi ve Richie Sambora daha çok 11 Eylül trajedisini anlatan ve yaraları sarmak amacı taşıyan şarkılar bestelediler. Bir önceki albüm Crush'a göre daha sert şarkılar içeren grubun sekizinci stüdyo albümü Bounce 23 Eylül 2002'de yayımlandı. New Mexico'da oldukça olumsuz hava şartlarında çekilen video klibyle dünya listelerinde iyi bir başarı elde eden ve gruba bir Grammy adaylığı daha kazandıran "Everyday"'in ardından grup albümün promosyonu için çıktıkları oldukça başarılı geçen büyük dünya turnesi esnasında birçok şehirde kariyerlerinde ilk kez akustik konserler verdi. Philadelphia'daki Veterans Stadyumu yıkılmadan önceki verdikleri son konser ve Londra Hyde Park'ta 92.000 kişi önünde verdikleri tarihi konser turnenin önemli anlarındandı.

Grubun Bounce albümü için çıktıkları turnenin sona ermesinden hemen sonra 2003'ün Kasım ayında grubun eski hitlerinin akustik sürümlerinin yer aldığı This Left Feels Right yayımlandı. 2004 yılının Kasım ayında grubun yirminci yılının şerefine dört cd ve bir dvd'den oluşan 100,000,000 Bon Jovi Fans Can't Be Wrong adında daha önceki albümlerde kullanmadıkları şarkılardan oluşan bir kutu seti yayımlayan grup, 2004 yılında Amerikan Müzik Ödülleri'nde sahne alıp "Yaşam Boyu Onur"; 2005 yılında Dünya Müzik Ödülleri'nde de "Diamond Award" (100 milyonun üzerinde albüm satanlara verilen bir ödül) ödüllerine layık görüldü. 2005 Temmuzu'nda politikacıların dikkatini Afrika'daki yokluğa çekmek ve büyük bir bağış toplamak için düzenlenen Live 8'te sahne aldılar.

2005-2008: Have a Nice Day ve Lost Highway

Grubun dokuzuncu stüdyo albümü Have a Nice Day 19 Eylül 2005'te yayımlandı. Albümden yayımlanan ikinci single "Who Says You Can't Go Home", 2007 yılında Peoples Choice Ödülleri 'nde Yılın Rock Şarkısı seçilirken gruba Grammy Ödülleri'nde En İyi Country İşbirliği ödüllerini kazandırdı ve grubu Amerikan Country müzik endüstrisinin en önemli ödülleri olan CMT Ödülleri ve CMA Ödülleri sahnelerine taşıyıp çeşitli ödüller kazandırdı. Kasım 2005-Ağustos 2006 arası süren iki milyon biletin satıldığı "Have a Nice Day Turnesi" toplamda 153 milyon dolar hasılat yaparak Rolling Stones'un A Bigger Bang ve Madonna'nın Confessions Tour turnelerinin ardından 2006 yılın en çok hasılat yapan üçüncü turnesi olmayı başardı.

Jon Bon Jovi ve Richie Sambora Dublin konseri'nde (2006).

Bon Jovi, 14 Kasım 2006'da daha önce Beatles, Rolling Stones, U2, Madonna ve Elvis Presley gibi efsane isimlerin yer aldığı UK Music Hall of Fame tarafından onurlandırıldı ve 7 Temmuz 2007'de Küresel Isınma'ya karşı mücadelede dünya insanlarını bilinçlendirmek, durumun ciddiyetini vurgulamak amacıyla düzenlenen Live Earth'ün New York sahnesinde yer aldılar.

Bon Jovi,Have a Nice Day albümünde yer alan Who Says You Can't Go Home şarkısının country müzik dünyasındaki başarısından sonra baştan sona Country etkileşimli bir Bon Jovi albümü yapmaya karar verdi. Jon Bon Jovi ve Richie Sambora Amerikan country müzik endüstirisinin kalbi olan Nashville'e gittiler ve bu tarz şarkılar bestelediler.

(You Want to) Make a Memory'nin ilk single olarak yayımlandığı, grubun onuncu stüdyo albümü Lost Highway 19 Haziran 2007'de yayımlandı. Grup, Lost Highway albümü için turneye çıkmayı planlamamıştı fakat albümün başarısı üzerine Have a Nice Day turnesinin üzerinden bir yıl geçmiş olmasına rağmen yeniden turneye çıktılar. 2007 yılının Kasım ayı ile 2008 yılının Temmuz ayı arasında gerçekleşen ve grubun 2,157,675 hayranıyla buluştuğu Lost Highway turnesi 210.6 milyon dolarlık kazançla 2008 yılının en çok hasılat yapan turnesi olmayı başardı.[18][19] Grubun bu turne esnasında konser verdiği Londra'da yeni inşa edilen O2 Arena'nın açılış konserinin biletleri 30 dakika içinde tükendi. 2007 Ekim ve Kasım ayları içerisinde New Jersey, Newark'ta açılan Prudential Center'da verdikleri on konser 2007 yılının en çok hasılat yapan olayı olurken ABD tarihinin en çok hasılat yapan altıncı etkinliği olmayı başarmıştır.

Richie Sambora ve Jon Bon Jovi 2009 Tribeca Film Festivalinde.

2009-2010-2011:The Circle & Greatest Hits

Jon Bon Jovi ve Richie Sambora 2009 yılının Haziran ayında şarkı sözü yazarları ve bestecilerin onurlandırıldığı Songwriters Hall Of Fame tarafından ödüllendirildiler.[20] Grubun, 25. yılına ithafen hazırlanan When We Were Beautiful isimli belgesel ve 197 sayfalık kitap ile birlikte country denemesi Lost Highway albümünün ardından grubun rock & roll'a geri dönüş olarak nitelendirdikleri 11. stüdyo albümü The Circle Kasım ayı içerisinde yayımlandı.

The Circle albümü için çıktıkları 146 konserlik dünya turnesi ile grup Keep The Faith ve These Days turnelerinden beri kariyerinin en geniş kapsamlı dünya turnelerinden birini gerçekleştirdi. Gurup turne esnasında Nrew Jersey'de yeni inşa edilen New Meadowlands stadının açılışını verdiği 4 konserle gerçekleştirirken Londrada O2 Arenada 12 kapalı gişe konser verdiler. 2010 yılının ekim ayında The Circle Tour: Live From New Jersey adı altında grubun New Jersey New Meadowlands Stadında verdiği konser ABD'de sinemalarda gösterime girdi. The Circle turnesi $146.507.388 hasilat ve toplam 1.591.154 bilet satışı ile 2010 yılının en çok hasılat yapan turnesi oldu ve böylece gurup 2008 yılının bir numaralı turnesi Lost Highway turnesinin ardından üç sene içinde iki kez yılın en büyük turnesini gerçekleştirerek, tarihteki Rolling Stones ve Gretaful Dead ile bu başarıyı elde eden üçüncü gurup olmayı başardı.

İki cd'den oluşan ve gurubun kariyerinin en büyük hitlerinin yanı sıra bu albüm için yazılmış dört yeni şarkıyı içeren Greatest Hits albümü 2010 yılının Ekim ayında yayımlandı. Gurup Kasım ayı içinde MTV Avrupa Müzik Ödülleri tarafından "Global Icon" ödülü ile onurlandırıldı.

Bon Jovi, 2011 Avrupa turu kapsamında 8 Temmuz 2011'de Türk Telekom Arena'da gerçekleşen ilk büyük konser etkinliği ile 40 bin kişiye unutulmaz bir konser verdi. Konserde, Bon Jovi'ye ön grup olarak Redd eşlik etti. Grup 2011 turnesi ile 68 kapalı gişe konser, 1,851,385 bilet satışı ve 192,947,951 hasılat ile 2011 yılının en çok hasılat yapan ikinci turnesinin sahibi olmayı başardı. Grup 2010-2011 yıllarını kapsayan tüm turne boyunca 146 konser verdi ve toplamda 3,705,757 bilet satılıp 375,138,461 milyon dolar hasılat elde edildi.

2012-2013: What About Now?

Because We Can Tur - Viyana 17 Mayıs 2013

Greatest Hits turnesinin ardından grup, yeni bir albüm için 2012 yazından itibaren stüdyoya girdi. California ve New Jersey'deki kayıt sürecinin ardından What About Now 11 Mart 2013'te Island Records tarafından satışa sunuldu. Albüm başta Amerikan Billboard listeleri olmak üzere birçok ülkede listelere 1 numaradan giriş yaptı. Grup albümden yayınlanan ilk single olan Because We Can'in adını taşıyan ve 101 konserden oluşan Because We Can Turnesi için 2013 yılının Şubat ayında Kuzey Amerika'dan turneye başladı. Ancak Richie Sambora henüz turnenin başında Nisan ayında kişisel sorunları nedeni ile kızına ve kendi işlerine daha fazla vakit ayırabilme gerekçesi ile turnenin geri kalan konserlerine katılmayacağını açıkladı. Richie Sambora'nın turneye devam etmeme kararı ile ilgili tatmin edici bir açıklama gerek Richie Sambora gerek Jon Bon Jovi tarafından yapılmadı. Turne boyunca Richie Sambora yerine sahnede gitarda gruba Phil X eşlik etti. Richie Sambora'nın olmamasına rağmen turne büyük ticari başarı elde ederek 2013 yılının en çok hasılat yapan turnesi olmayı başardı. Grup 2015 yılında son yıllarda yaptıkları fakat albümlerine koymadıkları şarkıların yanı sıra We Don't Run başta olmak üzere birkaç yeni şarkının da yer aldığı Burning Bridges albümünü yayınladı.

Etkileşimler ve Müzikal Tarz

Grubun kurucusu ve solisti Jon Bon Jovi'nin en büyük iki idolü kendisi gibi New Jersey'li olan Bruce Springsteen ve Southside Johnny dir. Bunların dışında Bob Dylan, Frank Sinatra, Elvis Presley, Beatles, Rolling Stones, The Animals, Aerosmith ve Thin Lizzy gençliğinde etkilendiği ve müzikal gelişiminin oluşmasında rol oynayan şarkıcılar ve gruplardır.[21].

Jon Bon Jovi, gençlik yıllarındaki müzikal etkileşimleri ile ilgili şöyle bir beyanatta bulunmuştur;

Hiçbir zaman Led Zeppelin ya da Kiss gibi olmak istemedim çünkü onlar çok büyüktü. Asbury Park bizim arka bahçemize çok yakındı. Ben de 13 veya 14 yaşlarındaydım. Orada çalınan, oradan çıkıp dünyayı etkileyen adamların müziğine karşı koyamazdınız. Bir zamanlar Seattle neyse, o zamanlar Asbury Park oydu.

Asbury Park, Buruce Springsteen'in "Greetings From The Asbury Park" albümüne ve Southside Johnny'nin "Southside Johnny & The Asbury Jukes" grubuna ilham kaynağı olmuş ve daha birçok ismi ortaya çıkartan New Jersey'de efsanevi bir gece kulübüdür.

Grupta yapılan bestelerde ve şarkı sözü yazımında Jon Bon Jovi ile birlikte ağırlığı en fazla olan Richie Sambora'nın ise en büyük idolü Eric Clapton'dır. Eric Clapton, Led Zeppelin ve Aerosmith şarkları ile gitar çalmayı öğrendiğini belirten Richie Sambora'nın en büyük ilham kaynakları arasında Jimmy Page ve Brian May de yer almaktadır.

Grup üyelerinin doğup büyüdüğü ve yaşadığı şehir olan New Jersey, işçi sınıfının yaşadığı bir sanayi şehri idi. Bon Jovi'nin şarkı sözlerinde de tıpkı Bruce Springsteen'in şarkı sözlerin de olduğu gibi işçi sınıfı ile ilgili ya da hikâye anlatımlı sözlerden farklı ve uzak olduğu görülmez. İşsiz kaldığı için gitarını satmak zorunda kalan Tommy ve onun için restoranda çalışan Gina'nın hayata tutunma hikâyelerini anlatan "Livin On A Prayer" ile yine iki sevgilinin hayat mücadelesini anlatan "Born To Be My Baby" ve üç arkadaşın maceralarını anlatan "Blood On Blood" şarkılarının sözleri bu ekolü yansıtmaktadır.[22]

New Jersey rock n roll'u ile Hard Rock elementlerini birleştiren, rock n roll, blues, country ve pop öğelerini bir arada barındıran grubun, müzikal tarzlarının katagorize edilmesinden hoşlanmadıklarını belirten Jon Bon Jovi "biz sadece rock n roll yapıyoruz ne yazarsam yazayım bu sounda bağlıyım" diyerek yanıt vermiştir.

Ödüller

Üyeler

Diskografi

Stüdyo albümleri

Derleme ve Konser Albümleri

Solo albümler

DVD ve Videolar

Kaynakça

Dış bağlantılar