Amerikan Hegemonyası

Vikipedi, özgür ansiklopedi

ABD, II. Dünya savaşı sonunda liberalizm ve demokratik kriterlerin temsilcisi olarak kendini ön plana çıkarmış ve rızaya dayalı hegemonyasının dünya üzerinde kurmayı amaçlamış ve neticesinde başarılı olmuştur. Amerikan hegemonyası terimi ise II. Dünya Savaşı sonrasında dünya ekonomisinde ABD'nin başat gücünü uluslararası ortamda herkesin kabul görmesiyle, kurulacak yeni dünya düzeninde liderliği Amerika'nın alması yani Amerikan iktidarlığı anlamına gelmektedir. Amerika'nın dünya üzerindeki evrensel iktidarlığı. Amerikan hegemonyası reel sosyalist blokun çöküşü ile 1990'larda başladı. Önceleri bu gücüyle kendi kendine yetmekten ziyade yeni dünya düzeninin öncüsü rolüne soyunmuş gözükürken 2000'li yıllara yaklaşıldığında 11 Eylül'den sonra 21. yüzyılın "Amerikan yüzyılı" olacağı, olması gerektiği görüşüne gelindi.

II. Dünya Savaşı sonrasında dünya ekonomisinde ABD'nin lider başat rolünü kabul etmesi ile başlayan dünya ekonomisinin yeniden inşa edildiği ekonomik büyüme, uluslararası ekonomi kuruluşlar, Bretton Woods sistemi ve sabit döviz kur sisteminin hakim olduğu 1973 Petrol Krizi ile sona eren dönemdir.

Hegemonya kelimesi Eski Yunan'a dayanmaktadır. Yunan kökenli bir kelimedir. İlk etapta hegemon kelimesi kullanılmıştır. Buradan da hegemonya kelimesi türemiştir. Hegemonya, egemenlik ve üstünlük durumunu ifade etmektedir. Piramidin en üst kısmındaki tabakanın kendi çıkarlarının evrensel çıkar olarak temsil edilmesi. Önceki gruba göre daha geniş çıkarlar menzili. Sürdürülebilirliği kılmak için ise piramidin en üst tabakası güç ve iktidarı elinde bulundurmak ister. Yönetici sınıf çıkarı hegemonyanın çekirdeğidir. İkinci karakterin olduğu her ortamda hegemonyadan bahsetmek mümkündür. Hegemonya bir devletin başka bir devlet ya da devletler üzerinde iktidar sağlayabilmesidir. Kendi üstünlüğünü dayatması, alternatifi olmayan teklifler sunulması ile gizli bir dayatmanın sağlanmasıdır. Hegemonik güçlerin etkin olduğu dünyada devletler bir şeye rıza gösteriyor gibi görünseler de, altında yatan ve gösterilemeyen bir psikolojik baskı vardır. Hegemonik devletler istediklerini yapabilmek için çeşitli yollar denerler ve dolaylı da olsa amaçlarına ulaşırlar.

Amerikan Hegemonyası temeli[değiştir | kaynağı değiştir]

Amerikan hegemonyası 3 sacayağına bağlıdır.

  1. Ekonomik anlamda IMF, Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü, dünya ticaret sisteminin dolar üzerinden gitmesi
  2. Sosyokültürel teknolojik bilim alanında ahlaki değerlerde lider olma
  3. Koruyan askerî güç NATO. NATO Amerikan hegemonyasının olmazsa olmazıdır.

Amerikan Hegemonyası süreci[değiştir | kaynağı değiştir]

ABD kendi yüzyılını yaratmanın sinyallerini dünya üzerinde verdi. Dünya'nın düzen ve gidişatının bir ulus devlet olarak ABD'nin kural olarak tek başına alabileceği kararlar doğrultusunda, ABD'nin gücü ve nüfusunu Batı Bloku lakabının ötesinde, II. Dünya Savaşı ertesinden 1990'lara kadarki dönemde kullandığı "liderlik" vasfından bile çok daha farklı bir role geçeceğini haber vermektedir. 40 yıllık Batı Avrupalı dostlarına kendi yaklaşımını dikte etmeye çalışan, en ufak itirazı bile tehditkar bir tavırla ciddiye almayan, masaya oturmak ya da işbirliğine yaklaşımı yerine emir veren Amerikan otoriterliğinden bahsedilmektedir.

Amerikan Hegemonyası tutumu[değiştir | kaynağı değiştir]

Batı Avrupalı dostlarına bile itaat etmesini artık kendine güç gören Amerikan otoriterliği. Artık Amerika dışındaki tüm devletler bu dünya satrancında piyondur. Uluslararası hukuka aldırmayarak Afganistan'a savaş açan kimseye aldırmayarak sadece önüne bakan, hedeflerine ilerleyen ve tüm dünyaya kendisinin tek başına aldığı kararlara ve uygulamalarına koşulsuz şartsız onay vermelerini, aksi durumda "ötekileştirileceklerini" öteki taraf sayılacaklarını açıkça ilan eden ve şu anda rakipsiz görünen ekonomik, teknolojik ve askerî güce yaslanan bir ABD'nin yüzyılına bu şekilde girmiş bulunmaktayız. Dünya'ya ideal olarak tek başına egemen olma isteği ise Amerika için doğal bir arzudur. Sürpriz bir tasarı değildir. Süper bir güç olmanın avantajı mekanik olarak şartıdır. Amerikan hegemonyasının varlığı günümüzde inkâr edilemeyecek bir gerçektir. 1990'larda sosyalist blokun çöküşü ile kendine yer bulan ABD hiç durmadan baskı ve tehditlerine devam etti. Demokrasi ve özgürlük gibi kavramları kamuflaj edinen, ABD hegemonik gücünün sonsuza kadar hiçbir şekilde sonunun gelmeyeceğine inandı ve devam etti. Fakat adalet ekseninden uzaklaşan herkesin yok olmaya mahkum olduğunu unuttu. Hegemonyasına "yeni dünya düzeni" adıyla meşruiyet kazandırmaya çalıştı. 1990'larda Afganistan'a, Irak'a, Suriye'ye ve Libya'ya saldırılarına medya adı altında masum göstermeye çalıştı. Binlerce insanın açlığına ve ölümüne neden oldu. ABD despot tavrının kuşkusuz devamı için medya ve diğer baskı araçlarını kullandı. ABD, özel mülkiyeti ve bireysel özgürlükleri kutsayan, demokratik yönetim tarzını benimseyen Batı'yla ilişkili ve liberalizmi destekleyen ve korunmasını amaç edinen bir güç olarak gündemde kalmıştır. ABD 11 Eylül saldırıları sonrasında uluslararası sisteme yaklaşımı kimlik değiştirmiştir. ABD, SSCB'nin çöküşüyle rakipsiz kaldı. Rolünü güçlendirmesi gerektiğini anladı. ABD 40 yıl boyunca kötülük imparatorluğuna karşı özgür dünyanın lideriydi. ABD açısından düşmanını kendisinin güvenliğini tehdit edecek kadar güçlü olmalıydı. İmparatorluk süreci tek bir gücün kendinde toplanması diğer ülkelerin haklarını hiçe sayabilmek anlamına gelmektedir. ABD ulusal çıkarlarını güç kullanarak hedeflemiş, tek taraflı hareket etmiş ve kendini desteklemedikleri durumlarda ise ötekileştirmiştir. Tek taraflı hareket kabiliyetine sahip olan ABD, gücünün farkındadır ve tek tabanca olarak zorlanmadan da devam etmektedir. ABD tek taraflı politikasıyla bir yandan da ABD karşıtlığını arttırmaktadır. Son yıllarda ise ekonomik kalkınmasıyla gündeme çok rahat gelebilen ÇİN ekonomik büyümesini devlet tekelinde gerçekleştirmektedir. Obama döneminde ABD hegemonyasına karşı dünyadaki tepki yumuşatılmış ve azaltılmış zıtlık ilkeleri değer kaybetmiştir. Bir ülkenin iç değerleriyle uluslararası değerleri birbirini tamamlamaktadır. ABD ise bununla çelişmesiyle inandırıcılığını kaybetmiştir. ABD'nin imparatorluk anlayışından koparak rızaya dayalı hegemonik düzen kullanabilmesi imkansız görülmektedir. Realist uluslararası ilişkiler kuramında "hegemonya" kavramı; başta askerî gücünü kullanarak, dünyanın geri kalan kısmına kendi kararlarını ve gelecek planlarını dayatması anlamında kullanılmakta iken, eleştirel kuramda kullanılan ve Antonio Gramsci'nin ortaya koyduğu ve Robert Cox'un uluslararası ilişkilere taşıdığı hegemonya kavramı zorlama sonucu değil devletlerin güç odakları etrafında o gücü kabul ederek, kendi rızalarıyla kurulan bir ilişki anlamında ifade edilmektedir. Bu anlamda Cox'un hegemonya kavramında, ABD'nin II. Dünya Savaşı sonrasında hegemonik bir düzen kurduğu söylenebilir. Ortaya bir " Yeni Dünya Düzeni Sistemi" terimi çıkmaktadır. Irak'ın Kuveyt'i 1990 Ağustos'unda işgali sonrasında Irak'a karşı ABD politikasını bu dönemde ilk kez 11 Eylül 1990'da George Bush tarafından kullanıldı. Amerikan hegemonyası hiç tartışmasız yeni dünya düzeninde süper güçtür. 1945-1973 arası dönemde Bretton Woods toplantıları ve Marshal Planı vasıtası ile ABD hegemonya kurmaya çalışmıştır. Yeni dünya düzeninde, serbest piyasa ekonomisi kabul görmüştür. Dünya'nın öte bölgelerindeki devletlerin de bu düzene uymaları ve düzende yenilenmeleri beklenmektedir. Bu beklentinin tasarısında söz konusu devletler arasında uyum, yenilenme ve dünyanın daha barışçıl bir hâle geleceği düşüncesi bulunmaktadır. Gelişmemiş ülkelerin uyumu ise kısmen bir sorun, soru işaretidir. Bölgesel modelleme ülkelerin kendi iç yapılarının değişimini yenilenmesini, gelişmesini öngören bir politikadır. Örneğin, I. Körfez Savaşı ile 1990'ların ortasında Sırbistan'a yapılan müdahale, komşularıyla daha iyi ilişkilere gelinmesinin arzusudur. Bölgesel modelleme bazı devletlerin dil, ekonomik, siyasal toplumsal düzenin değiştirilmesi amacıyla ön görülen bir dış politika aracı anlamındadır.

Bölgesel modelleme[değiştir | kaynağı değiştir]

Kavram olarak bölgesel modelleme, bölgeselleşmeyle karıştırılmamalıdır. Bölgeselleşme de bütünleşme söz konusudur. Bölgesel modellemede ise hegemonya tarafından bölgesel nitelikte sürdürülen, fakat hedefleri doğrultusunda küresel bazda olan benzeştirme politikasıdır. ABD hegemonyası düşünüldüğünde, bölgesel modellemenin anlamı önem kazanmaktadır. Tek kutuplu dünyadaki hegemonya başlığı adı altında, ABD'nin ulusal çıkarlarının ve gücünün bütün küreyi ele geçirdiği konusunda genel ve geniş bir kabul ediliş vardır. Siyasal, ekonomik, askeri alanların hepsinde söz konusu olan bu çıkarlar, doğal bir sonuç ve tepki olarak hegemonyasını korumaya itmiştir. İki kutuplu bir yapıda kaba bir tasnifle kürenin yarısını ilgilendiren hegemonya, boyut olarak küreselleşmiştir. ABD hegemonyası, dünya üzerinde kendi ulusal çıkarlarıyla ilgilidir. Hegemonyasını yakın kültürdeki devletlere empoze etmekte ve küresel ölçekte ortak bir kültür yaratılmasıyla vücut bulmuştur. Bölgesel modelleme politikası bu amaca dönüktür ve bu sebeple hegemonyasının parçası olan araçları yapboz biçiminde tamamlayıcı nitelik taşımaktadır. Hegemonya tarafından öne sürülen modelin iki kolu ekonomik ve siyasal parametrelerden oluşur. Serbest piyasa ve demokratik yönetim tarzı. Tek kutupluluğun ilk on yıllık evresindeki içeriği küreselleşme çatısı altında daha çok serbest piyasa ilkelerine göre işleyen bir pazara sahip olmaktır. Model olarak ülkenin serbest piyasaya sahip olması ve demokratik siyaset bölgesel modellemenin yapıtaşlarını oluşturur. Bu nedenle "ABD'nin çıkarı tüm dünyanın çıkarı olacaktır" başlığı söz konusudur. Hegemonyanın sonuç olarak kültürel ideallerle korunabileceği veya gelişmekte ve gelişmemiş bölgelerdeki siyasal boyutun, serbest piyasa ve demokratikleşme yolunda Batılı ideale yaklaştırılması ve ortak bir veri tabanı oluşturulması hedeflenmektedir. Küresel ortamda şiddet içermeyen iletişimlerin gerçekleştirilmesi için ortaklık sağlanmalıdır. Bunun sonucunda taraflar arasında şiddetin ortadan kaldırılabileceği düşünülür.Küreselleşme ise ABD liderliğindeki uluslararası sistemi ifade etmektedir.

ABD, Çin ve Rusya

Günümüzde ABD'nin son zamanlarda ciddi bir meşruiyet krizi içerisine girdiğini söylemek mümkündür. Şartlar Çin ve Rusya'yı birbirine yakınlaştırırken ABD karşıtı güçlü bir blokun oluştuğu görülüyor. ABD ve Çin arasında sistemik gerilim devam ederken,sonrasında sıcak bir çatışmaya girilebilir. Ancak ABD'nin kuşatma çabalarına karşılık Çin'in düşük profil duruşu ve çatışmaya zamana yayması hamleleri uzun bir süre daha gerilime devam edeceğini gösteriyor. Çin 20. yüzyılın son çeyreğinde ortaya koyduğu muazzam ekonomik kalkınma ile uluslararası sistem dengelerini yerinden oynatırken ABD bu durumu sistemik bir güvenlik tehdidi olarak algılıyor. Amerika için en büyük tehdit Çin. ABD'nin Çin'e karşı her alanda olmak üzere başlattığı mücadele küresel güvenlik maliyetlerini arttırabilecek bir kuşatma stratejisine dönüşmeye başlıyor. Çin 1978 yılından günümüze müthiş bir ekonomik büyüme gösterdi. Çin'in ekonomik yükselişi aynı zamanda küresel etkileri olan bir pimi çekilmiş bombaya dönüştü. Çin aynı zamanda birçok ülkeyle ekonomik ilişkiler içerisine girdi.Çin bu küresel kapitalizmi sonucunda oluşan politik dinamizmi, liberal ekonomik düzen içerisindeki taşları yeniden oynattı. Bunlara rağmen ABD'nin kuşatma çabalarına karşılık Çin'in karşıya karşıya gelmekten kaçınan düşük bir profili var. Çin'in "barışçıl yükseliş" konseptli geçmişteki yaklaşımını daha sonra 20. yüzyılda restore ederek hareket ediyor.Çin bu durumda oldukça dikkatli ilerlemekte ABD'nin başını çektiği hegemonya modeli çatırdamaya başlarken 2017 yıllarının yayınlanan "ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi "belgesi ABD'nin Çin'i kuşatmaya yönelik eğilimi ile ilgili ciddi ipuçları veriyor. Bu belgede Çin ve Rusya ABD'ye meydan okuyan "revizyonist güçler" olarak tanımlanıyor. Çin ve Rusya Amerika değerlerine zıt bir dünya inşa etmeye çalışıyor. ABD'nin 70 yıldır bölgede görev yapan Pasifik Komutanlığı'nın adını "Hint Pasifik Komutanlığı olarak değiştirmesi ABD'nin bölgeye kalıcı olarak yerleşeceğine işaret ediyor. Çin ise hem bölgesel hem küresel anlamda bir takım arayışlara devam ediyor. Çin Batı yaklaşımının dayandığı temel varsayımlara meydan okuyor. Çin bir yandan meydan okurken bir yandan da kendine kalkan almış durumda. Çin barış ve ekonomik büyümenin hüküm sürdüğü çok kutulu bir dünya düzenine dönüşeceğini düşünüyor. Özellikle ABD'nin Çin'i kuşatması Donald Trump ile beraber çok daha karmaşık bir seviyeye gelmiş bir halde. Donald Trump "Önce Amerika (America First)" sloganı ile göreve geldi. Bu slogan ile göreve gelen ABD başkanı Donald Trump Çin tehdidi ile ilgili algıyı sürekli alevlendirmektedir. Nüfusunun genişlemesi, ekonomik büyüme ve askeri olarak da gelişmesi Çin'i potansiyel aday ülke yapmaktadır. Çin'le Amerika'nın karşı karşıya gelmesi demek, Çin'in hegemona meydan okuması demek. Çin buna hazır değil ama sürekli adım atıyor. Çin hiçbir zaman Amerika'yı karşısına almıyor. Çin için en büyük pazar Amerika malları. Amerika pazarı çökerse, Çin de kaybedecek. Bütün düşüş tartışmalarına rağmen bu dünyada hiçbir ülke ABD hegemonyasını karşısına almak istemiyor.

Çin ve Rusya liderleri çok sık bir araya gelseler de işbirliği yapmadıklarını ekleme ihtiyacı hissediyorlar. İlginç olan Rusya, ABD hegemonyasının yerine alacak bir ekonomik donanımına sahip olmadığı halde ABD'ye en çok kafa tutan ülke.Oysa bu role Rusya'ya göre daha donanımlı olan Çin talip olabilirdi. Ama Çin daha düşük profili tercih edip hâlâ kendini güçlendirmeye çalışırken Putin Rusya'sı daha orta bir görüntü veriyor. Rusya'nın kendisine küresel sistemde alan açma stratejisinin ilk belirtisi Münih Güvenlik Konferansı'nda Putin'in ABD hegemonyasını oluşturan konuşması idi. Rusya ABD ve Batı sistemini rahatsız edecek hamlelere girişmeye başladı. 2010'da Rusya Batı sistemini geren ve zorlayan eylemlerde bulundu. Putin ABD'nin soğuk savaş sonrası kurduğu düzenin değiştiğini, küresel sistemin yeni bir düzenlemeye sahip olması gerektiğini savunuyor. Küresel hegemonya konusunda sorunlar yaşayan ABD, Rusya'yı bölgesel bir güç olarak görüp sert tepkiler vermeye başladı ve yeni bir küresel düzen arayışına şimdilik kapıyı kapattı.[1][2][3][4][5][6][7]

Ayrıca Bakınız[değiştir | kaynağı değiştir]

Kaynakça[değiştir | kaynağı değiştir]

  1. ^ "Arşivlenmiş kopya". 22 Ekim 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Mayıs 2020. 
  2. ^ "Arşivlenmiş kopya". 1 Ekim 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Mayıs 2020. 
  3. ^ "Arşivlenmiş kopya". 22 Şubat 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Mayıs 2020. 
  4. ^ "Arşivlenmiş kopya". 9 Nisan 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Mayıs 2020. 
  5. ^ https://www.academia.edu/7647483/ABD_Hegemonyası
  6. ^ "Arşivlenmiş kopya". 24 Eylül 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Mayıs 2020. 
  7. ^ "Arşivlenmiş kopya". 18 Eylül 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Mayıs 2020.