Sini

Vikipedi, özgür ansiklopedi
07.51, 2 Ocak 2021 tarihinde Cedreon (mesaj | katkılar) tarafından oluşturulmuş 24532792 numaralı sürüm (37.154.248.190 (mesaj) tarafından yapılan değişiklikler geri döndürülerek, Khutuck Bot tarafından değiştirilmiş son sürüm geri getirildi.)
"sini"de Beypazarı Sofrası.

Sini, bakır ya da gümüşten, genellikle 3-4 santimetreden yüksek olmayan kenarlarıyla, büyük, çember şeklinde levhalar olup, genellikle yemek yemek için üstüne bakır kaşık, çatal ve yemek kâseleriyle tabaklarının sığacağı şekilde tasarlanmış, bazı yerlerde tepsi adıyla da anılan bir mutfak malzemesidir. Çoğu kez sininin çevresini oluşturan kenarları ve sininin içi geometrik desenlerle süslenir, taban yüzeyleri 5 veya 6 kollu yıldızlar, kartal, kuş, balık gibi figürler, selvi ve çiçek gibi bitki motiflerin yer aldığı dövme ve oyma tekni­ğinde zengin süslemelerle, bazen özlü sözlerle donatılır, bir sanat eseri olarak yaratılır. Yapan ustanın ve / veya ısmarlayan zatın mührü, arması, ve başka bilgileri de işlenmiş olabilir.

Kullanımı

Sini çevresine bağdaş kurarak veya tek diz çökülerek yemek masası olarak kullanılır. Yemekler geleneksel olarak geniş sofra bezi ortasında sininin kasnak ya da katlanır ayaklar ile yerden yaklaşık 30 cm yükseltilmesiyle, üzerine kaplarla yemekler konularak, sofra beziyle de dizler korunarak, sağ diz sini altında, sağ elle yemeğe uzanarak yenir. Sofra bezi üzerine konulan ekmekler dilimlenir ve sofraya konur, sırasıyla yemekler sini üzerine getirilip, boşalan kaplar sininin kenarlarına ya da mutfağa kaldırılır. Yemek faslı tamamen bitince sini kasnak ve sofra bezi de kaldırılır.

Küçük siniler pişirme kabı olarak da kullanılır. Buna örnek sini kebabı, sini mantısı, sini köftesi gibi yemeklerdir.

Siniler sadece yemek pişirme ve yeme amacıyla değil farklı yiyecekleri işlemek, biriktirmek, saklamak gibi amaçlarla da kullanılır.

Üretimi

Eskiden bakırdan elde çekiç ve balyozlarla dövülerek üretilen ince levhalar bükülüp kenarları boyu makasla kesilmiş dişleri bir birine geçirilir, dövülerek deliksiz eklenir, kabın şekli verilirdi. Yeni gelişen metallürji teknolojileri sayesinde, daha ucuz, daha dayanıklı, daha az bakım gerektiren ve sağlık bakımından da daha uygun görülen metallerden, örneğin paslanmaz çelik levhalardan fabrikalarda kalıplanarak ya da preslenerek seri üretilmekte, özlenen çekiç izleri dairevi fırçalama desenlerle andırılmakta, ve gene sini adıyla satılmaktadır.

Bakımı

Siniler eskiden yemek sonrası odun külü ile ovularak temizlenirdi; şimdi bulaşık sünger ve deterjanları o geleneğin yerini aldı. Yılın belli zamanlarında, eğer bakırdan yapılmış ise, sini tamamen kırmızı bakır rengi ortaya çıkana kadar ıslak kumla kazınıp kalayı silinir, ateşte kızdırılır, kızgınken nişadır (Amonyum klorür / beyaz renkli amonyak tuzu) ile silinir, gene kızgınken sürülen taze kalay eriyerek kırmızı bakır yüzeyinde gümüş rengi bir ıslaklık görünümü alır. Üstüpü (ince iplik yumağı) ile eriyen kalay kırmızı bakır kabın tüm iç yüzüne yayılarak cilalanır yani kalaylanır ve soğuduğunda bakır zehirinin (özellikle asitli/ekşi) yemeklere karışmasını önleyen dayanıklı bir kalay tabakasıyla gümüş benzeri bir parlak metal görünümü alır.

Kültürü

En çok makbul olan gümüş sinilerdir. Günümüzde siniler yoğun bir şekilde farklı çeşitlerde tasarlanıp üretilmemektedir. Önceleri çeyizlerde mutlaka bir sini olması gerekirdi. Düğün öncesi, düğün yemeği öncesinde ya da kına gecesinde komşular çeyizlere bakarken gelinin çeyizindeki sini sergilenir ve bu seremoniye siniye bakma ismi verilirdi. Tarak, yazma, mendil, yüksük gibi diğer çeyizler ve benzeri nevaleler sininin içinde sergilenirdi. Kasabalarda düğün hediyelerini haber alıp davul zurna eşliğinde adam gönderip baş üstünde sini ile getirtme adeti de vardır.

Sini üzerinde aynı kaplardan birlikte yemek yeme kültürü, Şamanizm'e kadar kökleri uzanan bir gelenektir. Eşitlik, birliktelik, ve kader birliğini vurgular. Geleneksel sedirli evlerde özellikle kırsal kesimde hala kullananlar vardır.

Ayaklar kalça seviyesinde. yani daha yere yakın oturup kalkmanın, sol diz mideye dayalı tek diz çöküp dolayısıyla az yemekle doymanın (Japonyada "hara hachi bu", yani 80% doyma prensibi gibi), bir tepsi etrafındakiler sayısında dost ve yakınlarla ömür boyu birlikteliğin, sağlık ve uzun ömürlülük açısından faydaları olduğu iddia edilmektedir[1].

Yer sofrası üzerine konulan sinilerde yemek yeme alışkanlığı, Anadolu'nun bazı kırsal kesimlerinde hala sürse de günümüzde insanlar bu alışkanlıklarından vazgeçerek yemeklerini masada yemeye başlamışlardır. Günümüzde yemekler çoğu yerlerde artık bakır ya da gümüş sinilerde, bakır ya da gümüş kaşık çatallar yerine Batılı usulle yemek masasında, porselen tabak, çelik kaşık-çatalla yenilse de, köylerde ve kırsal yörelerde bu gelenek devam etmektedir.

Yaz tatillerinde kırsaldaki ailelerini ziyaret eden şehirliler bu kültürü devam ettirmek adına yer sofralarında ve sinilerde yemek yemekten zevk alır ve çocuklarına da bu kültürü öğretirler. Özellikle "hızlı yemek" (fast-food) kültürü ile yetişen nesiller bu kültürden uzak büyüseler de geleneksel yaşama ilgi duydukları için ailelerinden bu tip gelenekleri öğrenmek isterler.

Kaynakça

  1. ^ zones, 100 yaşını aşanların en yoğun olduğu 5 diyarı (Sardinya, Okinawa, Costa rica, Ikaria, ve Loma Linda-Kaliforniya) inceleyen bir program