1723-1727 Osmanlı-İran Savaşı

Vikipedi, özgür ansiklopedi
19.07, 26 Ocak 2021 tarihinde 85.98.77.185 (mesaj) tarafından oluşturulmuş 24735620 numaralı sürüm
1723 – 1727 Osmanlı-Safevî Savaşı
Osmanlı-İran Savaşları
Tarih1723 - 1727
Bölge
Sonuç Hemedan Antlaşması
Taraflar
Safevî Devleti Osmanlı İmparatorluğu Osmanlı Devleti
Komutanlar ve liderler
II. Tahmasb
Nadir Han
Osmanlı İmparatorluğu III. Ahmet
Osmanlı İmparatorluğu Damat İbrahim Paşa

1723-1727 Osmanlı-İran Savaşı, Osmanlı İmparatorluğu ile çöküş devrine girmiş olan İran'daki Safevî Devleti arasında 18. yüzyıl'da Batı İran ve Kafkaslar'da yapılmış olan bir dizi savaştır.

Öncesi

Lâle Devri, her ne kadar bir barış devri olarak gözükmekte ise de bu devirde İran’da hüküm süren Safevî Devleti ile girilen savaşlar buna bir istisna olarak kabul edilmektedir. Özellikle Avrupa’da kaybedilen toprakların geri alınamamış olması Osmanlı Devleti’nin gözünü karışık bir durumda bulunan İran’a çevirdi. Osmanlılar’ın gözünü İran’a çevirmesinin en büyük nedenlerinden birisi de Şiîliğin bu devletin resmi ideolojisi olmasından dolayıdır. Ayrıca bu dönemde İran’daki Şah I. Hüseyin yönetimi İran’da Şiî olmayanlara karşı baskı uygulamaktaydı. İran’da yaşayan Sünni Müslümanlar, Şah Hüseyin yönetiminden memnun değildiler ve Osmanlı padişahı III. Ahmet’e mektup yazarak Osmanlılardan yardım istemişlerdi.

Pasarofça Antlaşmasıyla Avrupa’da kaybettiği toprakları İran ile yapacağı bir savaş ile telafi etmeyi bu dönemde iyice benimseyen Osmanlı Devleti, bu nedenle Dürri Ahmet Efendi’yi de İran’ın iç durumunu öğrenmesi için bu ülkeye gönderdi. Bu görev için İran’a giden Dürri Ahmet Efendi, İstanbul’a geri döndüğünde İran’ın karışık durumunu ve Safevî Hanedanını doğudan tehdit eden Mir Üveysoğlu Mahmud Han hakkındaki raporunu sadrazam ve padişaha sundu.

Bu sırada Şirvan Han’ı Davud Han, Şiîlerin ve Rusların tazyikine uğradığını belirterek Osmanlılara sığındı ve Osmanlı Devleti’nin Davud Han’ı büyük bir salahiyet ile han tayin etmesi de Rusları son derece zor bir durumda bıraktı. Hem Osmanlılar hem de Ruslar Hazar Denizi’nin batı sahillerini ele geçirmek isteyince iki taraf Kafkaslar’da karşı karşıya geldi. Fakat Rusların erken davranıp Bakü’yü işgal etmesi sonucu savaş tehlikesi atlatıldı ve bunun üzerine Osmanlılar, Şirvan Sünnilerini himaye etmek amacı ile bu sefer de İran’ın iç işlerine karıştılar.

Savaş

Osmanlı İmparatorluğu, bütün bu gelişmeler üzerine İran-Safevî Devleti’ne savaş açtı ve İngiltere ve Fransa’nın da araya girmesiyle bir çatışma olmadan Rusya ile aralarında anlaştılar ve Ruslarla gizli bir antlaşma yaparak Safevîlerin Kafkaslar’daki topraklarını Ruslarla paylaştılar (İstanbul Antlaşması). 1723’te başlayan Osmanlı-Safevî savaşları sırasında birçok insan ya esir edildi ya da göçe zorlandı. Kuzey sınırlarından Rusya ile yaptığı antlaşmadan dolayı emin olan Osmanlı Devleti, kendinden emin bir şekilde İran üzerine yürüdü. Üç koldan bu ülkeye giren Osmanlı kuvvetleri, 1724’te Revan’ı ele geçirdikten sonra 1725’te de büyük zorluklarla Gence’yi ele geçirdiler. Bundan başka Nihavend, Nahçivan, Kirmanşah ve Hemedan gibi İran’ın önemli şehirleri de ele geçirildi. Fakat 1726’da İran Şahı I. Hüseyin’in Afganlara esir düşmesiyle ile İran’da yönetimi ele geçiren Afşar Türkmenlerinden Nadir Han, Safevî tahtına göstermelik olarak II. Tahmasb’ı çıkarttı ve şeklen de olsa Ona bağlı kaldı. Nadir Han, bu şekilde Safevîlerin de desteğini kazanarak İran’da fiilen yönetimi ele geçirdikten sonra Türkmen ve Farslar’dan topladığı ordusuyla Osmanlıların üzerine yürüdü. Osmanlılar yeni Şah’ın ordusuyla Andican denilen yerde bir meydan savaşı yapmak zorunda kaldılar ve bu savaşı kaybettiler. Osmanlıların bu savaşı kaybetmesinde, İran ordularının yanında Afgan kuvvetlerinin de yer alması ve Osmanlı Ordusunda yer alan bazı Kürt aşiretlerinin savaş sırasında taraf değiştirerek Nadir Şah’ın ordusuna katılması da önemli bir etken olmuştur.

Sonrası

Savaş sonunda imzalanan Hemedan Antlaşması ile İran’ın nazik durumundan dolayı Osmanlılar pek fazla toprak kaybına uğramadı. Fakat bu savaşta alınan yenilgi halk arasında padişaha ve sadrazama olan güveni sarstı ve Patrona Halil İsyanı'nın çıkmasının sebeplerinden biri oldu.

Kaynakça