İzzet Eyyüboğlu

Vikipedi, özgür ansiklopedi
20.45, 13 Kasım 2016 tarihinde II. Niveles (mesaj | katkılar) tarafından oluşturulmuş 17819236 numaralı sürüm (düzenleme AWB ile)
Eyübzade İzzed Bey

İzzet Eyyüboğlu ya da Eyübzade İzzed Bey (d. 1862 Trabzon), (ö. 6 Mayıs 1920), Türk siyasetçi.

Babası Ali Gâlip Efendi'dir. Trabzon Rüştiyesi mezunudur. İl Genel Meclisi Kalemi Kâtipliği ve Başkâtipliği, Genel Meclis Savcılığı, İl Basımevi Müdürlüğü ve İl İhsâiyyat İşleri Memurluğu, Görele, Tirebolu, Ordu, Giresun Kaymakamlıkları, Osmanlı Meclis-i Mebusan I., II. ve III. Dönem Trabzon Mebusluğu, Trabzon Müdafaa-yı Hukuk Cemiyeti Kuruculuğu, Erzurum Kongresi Trabzon Temsilciliği, TBMM I.Dönem Trabzon Milletvekilliği yapmıştır. Evli ve dört çocuk babasıdır.[1] Meclise katılmak üzere Ankara'ya giderken 6 Mayıs 1920'de yolda eşkiyalar tarafından öldürülmüştür.[2]

EYÜBZÂDE İZZET BEY Eyüb-zâde İzzet Bey, 1277 (1860) yılında Trabzon’da doğdu. Babası, I. Meşrutiyet meclisine Trabzon mebusu olarak katılmış olan Eyüb-zâde Ali Galib Efendi’dir. İzzet Bey, Yavuz Sultan Selim’in Trabzon valiliği döneminde, Doğuda Şiî baskısından 1507’de Silvan’dan kaçarak Aşkale-Erzurum-Bayburt-Gümüşhane yoluyla Maçka’ya, sonra Trabzon ile çevresine yerleştirilen Eyüb-oğlu (Eyyûbî) ailesine mensuptur.

         Eyüb-zâde İzzet Bey, Trabzon’da Sıbyan Mektebinden sonra Rüşdiye’yi bitirdi (30 Haziran 1294/12 Temmuz 1878). 1295’de (1878) henüz on sekiz yaşında iken Trabzon Vilayeti Meclisi İdâresi Kaleminde mülazemetle çalışmaya başladı. 23 Receb 1296’da (13 Ağustos 1876) aynı yerde 150 kuruş maaşla mübeyyizliğe, 9 Cemaziyelahır 1299’da (27 Nisan 1882) 478 kuruş maaşla aynı mecliste ikinci katipliğe, 18 Şaban 1300’de (24 Haziran 1883) 800 kuruş maaşla Başkatipliğe tayin olundu. 16 Rebiyülevvel 1302’de (3 Ocak 1885) Trabzon Vilayet Meclisi müddeî-i umumiliği ilâve memurluk olarak uhdesine verildi. 21 Rebîülahır 1303’de (27 Ocak 1886) rütbe-i sâlîse tevcih edildi. Trabzon’a gelen Hey’et-i Teftişiyyece babası Ali Galip Bey hakkında açılan tahkikat gerekçe gösterilerek Trabzon valisi Hacı Arif Paşa’nın sözlü emri üzerine Başkatiplik görevinden alındı (1 Zilkade 1306/29 Haziran 1889). İntihâb-ı Me’mûrîn Komisyonu’nun 2 Temmuz 1306 (14 Temmuz 1890) tarihli yazısından anlaşıldığına göre Mülkiye Mektebinde verdiği imtihanla üçüncü sınıf kaymakam olmaya hak kazandı. 1 Zilhicce 1308’de (8 Temmuz 1891) 800 kuruş maaşla Trabzon Vilâyeti Matbaa Müdürlüğüne tayin edildi. 5 Zilhicce 1308’de (12 Temmuz 1891) Meclis-i Vilayet Müddeî-i Umûmiliği ve 18 Rebîülahır 1309’da (20 Kasım 1891) Vilâyet İstatistik Me’mûriyeti görevlerini de yürütmeye başladı. Bu görevi sırasında iki önemli soruşturma yaptı. Bunların ilkinde 28 Mayıs 1307’den (9 Haziran 1891) 3 Haziran 1307 (15 Haziran 1891) tarihine kadar Giresun ve Tirebolu kazaları kaymakamları ile bazı subaylar arasında meydana geldiği iddia olunan hakaret hadisesini soruşturdu. İkincisinde 7 Teşrin-i sânî 1307’den (19 Kasım 1891) 12 Teşrin-i sânî 1307’ye kadar (24 Kasım 1891) Tirebolu ve Görele kazaları aşâr mültezimi Esad Bey’in ahaliye zulmünü ve yolsuzluğunu inceledi. 13 Teşrîn-i sânî 1307’den (25 Kasım 1891) 21 Temmuz 1307’ye (2 Ağustos 1891) kadar Giresun ve Görele naibleri hakkında olan şikâyeti araştırdı. 28 Nisan 1309’dan 3 Mayıs 1309 tarihine kadar Giresun kazasına sevk edildi. Ayrıca, 1 Mart 1309’dan (13 Mart 1893) itibaren Trabzon İstinaf Mahkemesi fahrî azâlığına; 16 Temmuz 1310’da (28 Temmuz 1894) İstanbul’da meydana gelen deprem (28 Haziran 1310/10 Temmuz 1894) dolayısıyla Trabzon vilayetinde oluşturulan İâne Komisyonu azâlığına getirildi. 28 Şevval 1312’de (24 Nisan 1895) 1000 kuruş maaşla Görele kazası kaymakamı oldu. Tirebolu kazası kaymakamı Rasim Efendi ile bazı memur ve memleketin ileri gelenleri arasında meydana gelen soğukluk sebebiyle Tirebolu kazasına becayiş edilmesine dair çıkan 18 Safer 1314 (28 Temmuz 1896) tarihli irade-i seniyye üzerine Tirebolu kazası kaymakamlığına (28 Safer 1314/8 Ağustos 1896) atandı. Maaşı, 9 Şevval 1314’te (13 Mart 1897) 1325 kuruşa indirildi. Kaymakamlığı sırasında eşkıyanın yakalanmasındaki hizmeti nedeniyle üçüncü rütbeden Nişân-ı âlî-i Osmânî verildi (4 Teşrîn-i sânî 1314/16 Kasım 1898).
         Bundan iki yıl sonra, Tirebolu kaymakamlığı sırasında halka zulmettiğine dair ortaya atılan iddialar ve bununla ilgili olarak hakkında yapılan soruşturma öne çıkmaktadır. İzzet Bey’in halka zulmettiğine dair iddia, kaymakamlığının dördüncü yılında Tirebolu ahalisinden Mürdüroğlu [?] Ömer, Kadıoğlu Şâkir ve Kadıoğlu Muhiddin’in “Müfettiş-i Umûmî-i Askerî Komisyonu Riyâseti”ne verdikleri 6 Teşrîn-i sânî 1315 (18 Kasım 1899) tarihli dilekçeye dayanmaktadır. Dilekçe sahiplerine göre: Trabzon Meclis-i İdâre Hey’etini teftiş için gelen Hasan Hayri Paşa ile yardımcısı Ziya Bey tarafından İzzet Bey ve babası Ali Galip Bey tahkikat sonunda görevinden alınmışlar ve hatta haklarında devlet katında görevlendirilmemesi hususunda irâde-i seniyye, yani padişah buyruğu dahi çıkmıştır. Buna rağmen İzzet Bey kaymakam olarak kazalarına tayin edilmiş ve kendi ifadelerine göre yirmi gün boyunca hayatlarında görmedikleri ve asla göremeyecekleri işkencelere uğratılmışlardır. Bu süre içinde çoluk çocuklarından ayrı kalmışlar, karanlık köşelerde gözleri yaşlı çocuklarını görmek arzusuyla beklemişler, “Trabzon ve Görele hapishanelerinde caniler arasında süründürülmüşlerdir”. Durumlarını incelemek üzere müfettiş istemelerinin sebebi ise içinden çıkılmaz hale gelen bu olayların yerinde tespit edilmesidir. Çünkü, yapılan bu zülüm ve alınmak istenilen rüşvet, büyük bir kaza olan Tirebolu ahalisinin devletten nefret etmesine de sebep olmaktadır. Geceleri sabaha kadar feryat eden çoluk çocuklarının göz yaşlarına son verilmesi için konuyu araştırmaya bir müfettişin görevlendirilmesi bilhassa gereklidir.
         Eyübzâde İzzet Bey hakkında yapılan şikâyet üzerine soruşturma 18 Teşrin-i sânî 1315 (30 Kasım 1899) tarihli irâde-i seniyye ile Trabzon Redif Fırkası Kumandanlığa havale edildi. Hatta  şikâyet üzerine konu, Tirebolu Redif Binbaşısından da gizlice soruldu. Şikâyette bulunanların hissi davranarak olayı gereğinden fazla büyütmüş olabileceği düşünülerek Dördüncü Ordu müşirinin emir ve izinleriyle Trabzon Fırkası Erkân-ı Harbiye Reisi Kolağası Tevfik Bey teftiş bahanesiyle gizli bir soruşturma yapması için Tirebolu’ya gönderildi. Yapılan soruşturma sonunda İzzet Bey’in ahaliye zülüm ettiği, nüfuz ve servet sahibi olanları tehdit ettiği, çıkarı için onları baskı altında tuttuğu kanaatine varıldı. Raporda “Tirebolu ahalisi arasında Eyübzâdeler’e mensup olanların genellikle görevleri sırasında zulüm yaptıkları, doğru yoldan saptıkları, bunu bir huy edinmiş olduklarının yaygın bir şekilde söylendiği” görüşüne de yer verildi.
         Eyübzâde İzzet Bey’le ilgili şikâyet ve soruşturmaya dair gelişmelerden Teftiş-i Askerî Komisyonu reisi tarafından 26 Kanûn-ı sânî 1315 (7 Ocak 1900) tarihli yazı ile Mabeyn-i Hümâyûn’a da bilgi verildi. Burada Eyübzâde İzzet Bey’in valinin sevgisini ve itimadını kazanmış olduğu, kazanın asayişinin ve emniyetinin sağlanması için böyle hareket ettiği söylenilse bile bunun  görünüşte olduğu, aslında kendi şahsi çıkarlarına hizmet ettiği, bu sebeple zengin ve nüfuz sahibi olanları tehdit ettiği, ahalinin ise kaymakamlarını valiye şikâyete cesaret edemedikleri, Eyübzâdeler’in genel olarak böyle zalim ve doğru yoldan sapmış insanlar olduklarından devlet katında görevlendirilmemelerine dair geçmişte bir irâde-i seniyyenin olduğunun halk arasında söylenile geldiği ifade olundu.
         Trabzon Redif Fırkası Kumandan Vekili Mirliva Azmi Bey, Teftiş-i Askerî Komisyonu Riyasetine muhatap 4 Kanûn-ı sânî 1315 (16 Ocak 1900) tarihli yazısında konu hakkındaki görüşlerini aktardı. Azmi Bey’e göre “İzzet Bey, Valinin teveccühü kazanmış biriydi. Hakkındaki şikâyet Tirebolu kasabasındaki nüfûz sahipleri tarafından ileri sürülmekteydi. Hakkındaki şikayetler gerçek olsa idi vali tarafından görevden alınırdı”.
         Ayrıca, Şâkir ve arkadaşlarının İzzet Bey’den şikayetçi olmaları sebebiyle Dâhiliye Nezâreti Mektûbî Kaleminin tahkikat yapılmasına dair Trabzon Vilâyetine muhatap 2 Kanûn-ı sânî 1315 (14 Ocak 1900) tarihli; bir işi dolayısıyla bir aylığına İstanbul’a gitmek isteyen İzzet Bey’e izin verilmeyeceği, ısrar ettiği takdirde ileride başka bir memuriyette çalıştırılmak üzere yerine bir başkasının atanacağına dair 26 Şubat 1315 (10 Mart 1900) tarihli yazı müsveddeleri bulunmaktadır. Dâhiliye Nezaretinin bir müsveddesine göre İzzet Bey, görevi sırasında kollanmakta ve korunmaktaydı. Hakkında yapılan şikâyet nedeniyle Tirebolu’daki kaymakamlık görevinden alınmalı idi. Çünkü, kaymakamın “yerli olması”, yani o yöreden olması dikkâti çeken bir başka ayrıntı idi (3 Muharrem 1318/2 Mayıs 1900).
         Trabzon valisi Kadri Bey tarafından Sadaret’e gönderilen 2 Kanûn-ı evvel 1316 (15 Aralık 1900) tarihli yazı ile “... hıfz-ı âsâyiş ve te’mîn-i idâredeki vazayif-i mevkûlede ibrâz ede geldiği meâsir-i liyakat ve rü’yet-i vücuh ile taltifini istilzâm eylediğinden” mütehayyızan rütbesinin ûlâ sınıf-ı sânîsi rütbesine çıkarılması talep edilmiştir.
         İzzet Bey’in Tirebolu kaymakamlığı sırasında hakkındaki şikâyetler bunlarla da sınırlı değildi. İzzet Bey’i şikâyet edenler arasında Dâhiliye Nezâretinin Trabzon Vilayetine muhatap 21 Nisan 1317 (4 Mayıs 1901) tarihli yazı müsveddesine göre Bayraktaroğlu İzzet Bey de bulunmaktaydı. Bayraktaroğlu İzzet Bey, Kaymakam İzzet Bey’in “istediğini muhtar tayin ederek şahsî menfaati için kullandığı, yetim ve dulların maaşlarını kesintiye uğrattığı, Liman Reisi tayin ettirdiği Siyam-oğlu Molla İbrahim’i âşâr ve muhafaza memurluğunda çalıştırarak bunun vasıtasıyla ahaliden para aldığını” iddia etmekteydi.
         İzzet Bey’e isteği üzerine İstanbul’da 31 Temmuz 1317’de (13 Ağustos 1901) yapılacak kaymakamlık terfi imtihanı için bir ay müddetle izin verildi. Katıldığı terfi imtihanında başarılı oldu ve 23 Kanûn-ı sânî 1317’de (5 Şubat 1902) ikinci sınıf kaymakamlığa yükseltildi. İzzet Bey, kaymakamlığının altıncı yılında dahi ahaliye zulüm yaptığına, eşkıya ve hırsızları koruduğuna, aşârı çok düşük bedelle kendi adamlarına verdiğine, zimmetine para geçirdiğine, rüşvet yediğine, devlete ait ya da mirasçısı bulunmayan emlâkleri sahte işlemlerle istediğine verdiğine, Esbiye köyü muhtarını kendi başına nahiye müdürü olarak atadığına, nahiye müdürü olarak atananın da ahaliyi tevkif ettiğine, hatta zincire vurduğuna, dolayısıyla kanunsuz icraatlarda bulunduğuna dair çok ağır suçlamalarla gündeme geldi.
         Sadrazam Mehmed Said Paşa tarafından padişah II. Abdülhamid’e arz edilen 27 Eylül 1317 (12 Ekim 1901) tarihli tezkire-i sâmiyye’den anlaşıldığına göre taltif edilmeleri istenilen diğer isimlerin yanında İzzet Bey için de haiz olduğu rütbe-i mütehayyızanın ûlâ sınıf-ı sânîsi rütbesine çıkarılmasına dair irâde-i seniyye çıkmıştir.
         Tirebolu’da kaymakam olarak 1 Mart 1320 (14 Mart 1904) tarihine kadar yedi yıl yedi ay on altı gün görev yaptı. 1 Nisan 1320’de (14 Nisan 1904) 1575 kuruş maaşla Ordu kazası kaymakamlığına nakledildi. Ordu’da kaymakam olarak bulunduğu 1 Teşrîn-i sânî 1322 (14 Kasım 1906) tarihine kadar otuz iki ay içinde kaza asayişini tehdit eden ünlü eşkıya Kösenin oğlu Gürcü Arslan ve Kürd Mehmed çetelerini ortadan kaldırarak asayişi sağladı. Kazanın vergi gelirleri tahsilatında artış sağladı, nüfus sayımında önemli gayretleri oldu. Sivas’a bağlı Hamidiye [Mesudiye] kazasından çıkan ve taşkın olduğu zaman etrafa zarar veren Büyük Milas deresi üzerinde halkın büyük bir güçlükle ulaşımı sağladığını görerek ileri gelenlerden yardım topladı ve buranın üzerine iki büyük demir köprü inşa ettirdi. Kasaba içinde 13 çeşme ve yetecek kadar içme suyu yolları yaptırdı, birçok vakfiyenin tamirini sağladı. Ayrıca, uzun yıllardır harap olan Ordu-Hamidiye şosesinde de tamir başlattı. Ordu kaymakamlığı sırasında hakkında bir şikâyet yapıldı. Mükerreren yapılan soruşturma sonunda kendisine isnat edilen olayın “butlan”, yani yalan olduğu, “hüsn-i vazife”, yani iyi hizmet gördüğü anlaşıldı. Ancak, Ordu’da kaymakamlığa devamının “hayırlı olamayacağını” kendisinin de beyanı üzerine, “taltîfen ve terfian” Giresun kaymakamı İbrahim Halil Paşa ile becayişi uygun görüldü ve bu hususta 16 Şevval 1324 (3 Aralık 1906) tarihli irade-i seniyye çıktı. 2 Kanûn-ı evvel 1322’den (15 Aralık 1906) 1 Teşrin-i evvel 1324 (14 Ekim 1908) tarihine kadar Giresun kazası kaymakamı olarak görev yaptı. Giresun kaymakamlığı sırasında Dâhiliye Nezareti tarafından Sadaretten “hüsn-i hizmetine binâ’en” haiz olduğu ûlâ sınıf-ı sânîsi rütbeden sınıf-ı evvele terfi veya ikinci rütbeden Mecidî Nişânı ile taltifi talep olundu (26 Şubat 1323/10 Mart 1908). Kaymakamlığı sırasında bir kez daha kötü idaresi nedeniyle şikâyet edildi ve soruşturma için Trabzon merkeze çağrıldı. Yerine, Sicill-i Ahvâl Memurin Komisyonunun 1 Teşrîn-i sânî 1324 (13 Kasım 1908) tarihli kararı üzerine 4 Zilkade 1326’da (28 Kasım 1908) Çorlu eski kaymakamı Hüseyin Hüsnü Efendi atandı.
         Ardından Meclis-i Mebusan azâlığına seçilerek Ekim 1908-1918 tarihleri arasında I., II., III. dönem Trabzon Mebusluğunda bulundu. Kasım 1918’de memleketi Trabzon’a döndü. Trabzon Müdâfaa-i Hukûk-ı Milliye Cemiyeti’nin kurucuları arasında yer aldı ve 23 Şubat 1919’daki kongrenin başkanlığını yaptı. Doğu vilayetlerinin haklarını savunmak üzere 23 Temmuz-7 Ağustos 1919 tarihleri arasında merkezi İstanbul’da bulunan Vilâyât-ı Şarkiyye Müdâfaa-i Hukûk-ı Milliye Cemiyeti’nin Erzurum şubesiyle Trabzon Muhâfaza-i Hukûk-ı Milliye Cemiyeti’nin Erzurum’da birlikte düzenledikleri mahalli kongreye Maçka temsilcisi olarak katıldı. Bu kongrede Mustafa Kemal Paşa oy çokluğu ile başkanlığa, İzzet Bey ve Erzurumlu Hoca Raif Efendi başkan vekilliğine seçildi. Sivas Kongresinde Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukûk-ı Milliye Cemiyeti Temsil Hey’etine Trabzon mümessili oldu. “Sivas Kongresi’nin yapımında, yönetiminde Erzurum Kongresi kararlarının uygulanmasında tutulan yol ve Hey’et-i Temsiliyece alınan kararlar sebebiyle milletle padişahın birbirinden uzaklaştığı, bunun da devleti kötü duruma düşüreceği kanısına vardı, Mustafa Kemal Paşa ile aralarında anlaşmazlık baş gösterdi, bu yüzden Halit Bey’in baskı ve tehditleriyle karşılaştığı” için Sivas Kongresini yapmağa giden Heyete katılmadı. Ankara’da I. Meclis için 1 Mayıs 1920’de yapılan seçimde 290 oy alarak Trabzon’dan milletvekili seçildi. Kendisi ile birlikte milletvekili seçilmiş olan Ceza Reisi Alaybey-zâde Faik Bey, Deniz kıdemli yüzbaşısı Kadı-zâde Recai Bey ve Gümüşhane milletvekili Ziya Bey ile birlikte 6 Mayıs 1920 Pazar günü Ankara’ya gitmek üzere Çarşamba’dan yola çıktıktan bir süre sonra eşkıya tarafından pusuya düşürüldüler. Muhafızlar savunma tedbirleri aldılarsa da açılan ateş sonrası önce Alemdârzâde Ziya Bey, sonra İzzet Bey şehit oldu. Kafilenin yolunu kesen Balıkesirli Çerkez Hasan Çavuş çetesiydi. Olaya dair Trabzon Müdafaa-i Hukûk Başkanlığının 8 Mayıs 1920 tarihli telgrafı, TBMM’nin 13 Mayıs 1920 tarihli birleşiminde okunduğunda üzüntü ile karşılandı ve şehitlerin anılarına birleşime beş dakika ara verildi. Eşine ve öğrenimlerini tamamlayana kadar iki oğluna vatanî hizmet aylığı bağlandı. Evli olup dört çocuk babası idi.
         Eyübzâde İzzet Bey hakkında Sicill-i Ahvâl Defterleri’nde ve kullandığımız diğer kaynaklarda verilen biyografi bilgileri bundan ibarettir. Bu bilgiler arasında Eyübzâde İzzet Bey ve babası Ali Galib Efendi ile akrabalarından büyük bir çoğunluğunun devlet hizmetinde görev verilmemesi kararlaştırıldığı halde, nasıl memur yapıldığı; ahaliye karşı kötü davrandıklarına dair şikâyet içeren dilekçenin  bulunduğu gibi bilgiler yer almaktadır. Nitekim bu hususlar, Dâhiliye Nezareti’nin  8 Haziran 1303 (21 Haziran 1887) tarihli yazı müsveddesine göre Trabzon Vilâyetinden sorulmakta ve şikayet içeren dilekçenin gereği yapılmak üzere gönderilmesi istenmekteydi.
         Görüldüğü üzere yazışmalarda Eyübzâde İzzet Bey’in kendi şahsi çıkarları için halka baskı yaptığı belirtilmekte, halk arasında söylene gelmekte olan devlet katında görev almamalarına dair çıkan bir irâdenin varlığından söz edilmektedir. Ancak, İzzet Bey’in halkın bu şikâyetine rağmen devlet katında faydalı hizmetleri görülmüş olacak ki, rütbe ve nişan ile taltif edilmektedir.
         Bütün bu belgelerden anlaşıldığına göre İzzet Bey, kaymakam olarak bulunduğu yerde sert bir idare kurmuş ve bundan rahatsızlık duyan ahali yahut eşraf durumu devlet merkezine bildirmek zorunda kalmıştır. Onun bu şikâyetlerine ve yapılan tahkikata rağmen üstün hizmetle ödüllendirilmesi bir çelişki gibi görünür ise de yapılan soruşturmanın müdellel bir temele dayanmayan rivayetleri ihtiva etmiş olması, herhangi bir işleme gerek duyulmamasına yol açmış olabilir. Yine de aileden İsmet Zeki Eyüpoğlu’nun “Bu aile çok geniş bir alana yayılmış, çevresine egemen olmuş, sırtını devlete dayamış, biraz değil çok ‘ağa tutumlu’ bir topluluktur, dağınık olmalarına karşın, başlı başına bir oymak (aşiret) niteliğindedir. Geleneklerine bağlıdır, çalışmaktan çok çalıştırmayı, yemeden çok yedirmeyi, sömürülmekten çok sömürmeyi, acınmaktan çok acımayı, yardım görmekten çok yardım etmeyi bg. seven, çelişkiler içinde bütünleşen bir topluluktur” sözlerinin geçmişle bugün arasında kurulan bir köprüyü anlamlı bir şekle büründürdüğü de düşünülebilir.
         Kaynaklar: Fahrettin Kırzıoğlu, Osmanlılar’ın Kafkas-Ellerini Fethi (1451-1590), Ankara 1976, s. 85;  Halit Eken, Bir Millî Mücadele Valisi ve Anıları: Kapancızâde Hamit Bey, İstanbul 2008, s. 139, 57; BOA, İ. DH, nr. 1336/1314 S-49; BOA, İ. TAL, nr. 157/1316 B-56; BOA, İ. DH. Nr. 1450/1324 L-17; BOA, DH. MKT, nr. 2296/130, 2316/19; İsmet Zeki Eyüpoğlu, Anılar, İstanbul 1999,  s. 9; BOA, SAİDd, nr. 10, s. 707-708; BOA, İ. DH, nr. 145/1324 L-17; Mahmut Goloğlu, Sivas Kongresi, Ankara 1969, 248-249; a. mlf., Erzurum Kongresi, Ankara 1968; Ömer Akbulut (drl), Trabzon Meşhurları Bibliyografyası, Ankara 1970, s. 59; Fahri Çoker, Türk Parlamento Tarihi, (1919-1923), III, Ankara 1995, s. 937-938.

Kaynakça

  1. ^ "TBMM Albümü". tbmm.gov.tr. 31 Ekim 2012. 4 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Aralık 2012. 
  2. ^ "TBMM Albümü". tbmm.gov.tr. 31 Ekim 2012. 4 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Aralık 2012.  Dip Not 327: Beraberindeki Milletvekili arkadaşlarıyla Ankara’ya gitmek üzere Çarsamba'dan yola çıktıktan bir süre sonra eşkıya tarafından çevrilerek, Gümüşhane Milletvekili Ziya Bey ile birlikte şehit edildiği, Trabzon Müdafaa-yı Hukuk Başkanlığının olayla ilgili 8 Mayıs 1920 tarihli telgrafının Meclis'in 13 Mayıs 1920 tarihli birleşiminde okunduğu tutanaktan görülmüştür.

Dış bağlantılar