İç konuşma
İç konuşma, içsel iletişim ya da öz iletişim, bireyin kendiyle gerçekleştirdiği iletişim biçimidir. Örneğin bir hatadan sonra “Bir dahaki sefere daha iyi yapacağım” diye düşünmek ya da işten erken çıkmadan önce patronla yapılacak hayalî bir konuşmayı zihinde canlandırmak bu türdendir. En yaygın tanıma göre, mesajın göndericisi ile alıcısının aynı kişi olduğu iletişimdir.[2] Bu iletişim türü yalnızca sözel değil, aynı zamanda düşünsel, imgesel ve duyuşsal süreçleri de kapsar.[3]
Bazı kuramcılar, bu tanımı mesaj aktarımının ötesine taşıyarak bireyin anlam üretimi, yorumlama ve öz farkındalık geliştirme süreçlerine odaklanır.[4][5] İç konuşma hem yalnızken hem sosyal ortamlarda meydana gelebilir; içsel güdülerle ortaya çıkabileceği gibi çevresel uyarıcılara da tepki olarak oluşabilir.[3][6]
Tanımı ve temel özellikleri
[değiştir | kaynağı değiştir]İçsel iletişim, bireyin kendi içinde gerçekleştirdiği iletişimdir.[7][8] Larry Barker ve Gordon Wiseman bunu “kendi içinde işleyen simgesel süreçlerin yaratımı, işleyişi ve değerlendirilmesi” olarak tanımlar.[9][10][3] En yaygın biçimleri öz konuşma (tek bir sesin kendi kendine konuşması) ve iç diyalogdur (zihindeki farklı seslerin sırayla etkileşime girmesi). Diğer içsel deneyimler de bu kapsamdadır; örneğin hayal gücü, görselleştirme ve hafıza.[7]
Bazı kuramcılar, içsel iletişimi sadece zihinsel süreçlerle sınırlarken[3], diğerleri dışsal araçlarla yapılan öz iletişimi de (örneğin alışveriş listesi yazmak ya da günlük tutmak) bu kapsamda değerlendirir.[6][1] Piotr K. Oleś ve arkadaşları, bu iletişimi tanımlarken gönderici ve alıcının aynı kişi olması zorunluluğunu reddeder. Onlara göre, bir kişi zihninde öğretmeni, bir yakını ya da ünlü biriyle hayalî bir diyalog kurabilir.[11]
İçsel iletişimde anlam üretimi, karar verme, planlama, algı, akıl yürütme, öz ikna, içe bakış ve rüya gibi süreçler yer alır. Bu nedenle birçok araştırmacı, içsel iletişimi yalnızca mesaj alışverişi olarak değil, aynı zamanda bireyin anlamlandırma çabası olarak görür.[5][4]
Modeller
[değiştir | kaynağı değiştir]İçsel iletişim modelleri, sürecin hangi bileşenlerden oluştuğunu ve bu bileşenlerin nasıl etkileştiğini inceler. Pek çok model, sürecin içsel ya da dışsal uyarıcıların algılanması ve yorumlanmasıyla başladığını varsayar. Sonraki aşamada bu algı sembolik olarak kodlanır ve yeni bir uyarana dönüşür. Kimi modellerde gönderici ve alıcı aynı “ben”dir; diğerlerinde ise bireyin kendisi içinde farklı parçalar arasında bir iletişim söz konusudur.
İçsel iletişim, kişilerarası iletişimle karşılaştırılır. Burada gönderici ve alıcı farklı bireylerdir. Ancak bu iki iletişim türü birbirini etkiler. Örneğin başkalarından gelen olumlu ya da olumsuz geribildirim, kişinin kendine nasıl konuştuğunu etkiler. İçsel iletişim hem başkalarının mesajlarını yorumlamada hem de tepki oluşturmada temel rol oynar. Bu yüzden bazı kuramcılar içsel iletişimi tüm iletişimin temeli olarak görür; ancak bu görüş genel kabul görmemektedir. Alternatif görüş, içsel iletişimi kişilerarası iletişimin içselleştirilmiş bir biçimi olarak değerlendirmektir.[12][13][14]
Psikolojik etkiler
[değiştir | kaynağı değiştir]İçsel iletişim, bireyin psikolojik sağlığı açısından temel bir süreçtir. Kişinin kendine yönelik düşünme biçimi, duygu durumunu, benlik algısını ve davranışlarını doğrudan etkileyebilir. Özellikle pozitif iç konuşma (örneğin “Elimden gelenin en iyisini yaptım”) ve negatif iç konuşma (örneğin “Ben zaten hiçbir şeyi beceremem”) bireyin ruh sağlığı üzerinde belirleyici rol oynar.[15]
Negatif iç konuşmalar sıklıkla stres, anksiyete ve depresyon gibi psikolojik sorunlarla ilişkilendirilir. Bu tür düşünce kalıpları, bireyin kendine karşı aşırı eleştirel, karamsar veya çaresiz hissetmesine neden olabilir.[16] Bu nedenle bireyin bilişsel farkındalık geliştirmesi ve bu düşünceleri gözlemleyip sorgulaması önemli bir psikoterapötik adımdır. Bilişsel davranışçı terapi gibi psikolojik yaklaşımlar, iç konuşmaların fark edilmesi ve yeniden yapılandırılması üzerine yoğunlaşır.
İçsel iletişimin niteliği, bireyin öz saygı düzeyiyle yakından ilişkilidir. Olumlu iç konuşmalar, kişinin yeterlilik ve değer algısını güçlendirerek sağlıklı bir benlik kavramı oluşmasına katkı sunar. Buna karşılık, sürekli olarak kendini değersizleştiren ya da suçlayan içsel mesajlar, düşük öz güven ve öğrenilmiş çaresizlik gibi sonuçlar doğurabilir.[17]
Araştırmalar, olumlu iç konuşma alışkanlıklarının bireyin problem çözme becerilerini artırdığını, öz düzenleme, öz yeterlik ve motivasyon gibi bilişsel süreçleri desteklediğini göstermektedir. Bu yönüyle içsel iletişim yalnızca psikolojik dayanıklılığı değil, akademik ve mesleki başarıyı da etkileyen çok boyutlu bir olgudur.
Otokomünikasyon
[değiştir | kaynağı değiştir]Otokomünikasyon, bireyin kendisiyle iletişim kurduğu özel bir iletişim türü olarak tanımlanır ve çoğunlukla içsel iletişim terimiyle eş anlamlı şekilde kullanılır. Bu kavram özellikle iş dünyası, örgütsel iletişim ve göstergebilim gibi alanlarda analitik bir araç olarak önem kazanmıştır.[18]
Otokomünikasyon iki temel biçimde incelenebilir:
- Senkron (eş zamanlı) otokomünikasyon: Bireyin, zihinsel olarak kendini rahatlatması, karar verirken düşüncelerini organize etmesi veya anlık içsel geribildirim üretmesi gibi süreçleri kapsar. Örneğin; “Sakin ol, bunu başarabilirsin” gibi telkin içeren düşünceler senkron otokomünikasyona örnektir.
- Asenkron (gecikmeli) otokomünikasyon: Kişinin daha sonra tekrar göz atmak üzere kendisine yazılı ya da görsel mesajlar bırakmasıdır. Günlük yazımı, hatırlatıcı notlar, kişisel video günlükleri veya ses kayıtları bu türdendir.[19]
Bu kavram sadece psikolojik ya da pragmatik bağlamda değil, aynı zamanda göstergebilim alanında da önemli bir yere sahiptir. Göstergebilimci Yuri Lotman, otokomünikasyonu bir bireyin kendi zihninde kodladığı anlamı kendisine geri okuması süreci olarak tanımlar. Burada gönderici ve alıcı aynı özne olmakla birlikte, bir zaman farkı ya da sembolik katmanlar aracılığıyla anlam yeniden inşa edilir.[20]
Ayrıca otokomünikasyon, bireyin öz farkındalık geliştirmesinde ve bilişsel düzenleme becerilerinde kritik rol oynar. Özellikle yaratıcı yazı, günlük tutma, içsel diyalog gibi pratikler, bireyin hem düşünsel hem duygusal deneyimlerini düzenlemesine ve anlamlandırmasına olanak sağlar. Bu nedenle birçok terapötik yaklaşımda, yazılı otokomünikasyon (örn. duygu günlüğü) önerilen yöntemler arasında yer alır.[21]
Kaynakça
[değiştir | kaynağı değiştir]- ^ a b Ehrlich 2000, ss. 38–41.
- ^ Sullivan 2009, s. 271.
- ^ a b c d Watson & Hill 2015, ss. 147–148.
- ^ a b Barnlund 2013, s. 48.
- ^ a b Catt & Eicher-Catt 2010, ss. 34–36, 43–44.
- ^ a b Lederman 2002, ss. 490–492.
- ^ a b UMN staff 2010.
- ^ Danesi 2009, s. 164.
- ^ Barker & Wiseman 1966, s. 173.
- ^ Wrench, Punyanunt-Carter & Thweatt 2020.
- ^ Oleś et al. 2020, s. 2.
- ^ Farley 1992, ss. 481–484.
- ^ Honeycutt 2014, s. 249.
- ^ Steinberg 2007, s. 62.
- ^ Demirtaş 2021, s. 79.
- ^ Ünalan 2023, s. 116.
- ^ Demirtaş 2021, s. 80.
- ^ Jensen 2022, s. 120.
- ^ Carroll 2016, s. 55.
- ^ Lotman 1990, s. 20.
- ^ Bottigheimer 1989, s. 197.