Üslûb-u hakîm

Vikipedi, özgür ansiklopedi

Üslûb-u hakîm, konuşanın, başkasına yapacağı sızlanışı kendi nefsine yapıyormuş gibi konuşmasıdır. Bundan maksat, muhatabı kızdırmadan sözü dinlemesini sağlamaktır. Bunun bir örneği, Yâsin sûresinde geçmektedir. Habîb-i Neccar, Antakya ahâlisine yaptığı konuşmada "Ben, beni yaratana neden kulluk etmeyecekmişim?"[1] derken üslûb-u hakîm kullanmaktadır. Burada asıl söylenmek istenen söz, "Siz, sizi yaratana neden kulluk etmeyecekmişsiniz?!" cümlesidir.

Tahirü'l-Mevlevi, Mesnevi-yi Manevi'nin 15. beytinde geçen ifadeleri üslûb-u hakîm örneği olarak tanımlamaktadır.

Der gam-î mâ rûzhâ bîgâh şüd
Rûzhâ bâ sûzhâ hemrâh şüd

Beytin anlamı, "Gamlı geçen günlerimiz uzadı ve sona ermesi gecikti. O günler, mahrumiyetten ve ayrılıktan hâsıl olan ateşlerle arkadaş oldu. Ateşlerle yanmalarla geçti." Tâhirü'l-Mevlevi, burada üslûb-u hakîm kullanıldığını izah maksadında şunları söylemektedir: "Hazret-i Mevlâna da henüz akl-ı meâd lisanını anlayacak idrâke nâil olamayan, lakin olmak için bekleyen talep erbabını ümitsizliğe düşürmemek emeliyle kendisini onlara benzetiyor. Füyûzât-ı ilâhiye talebiyle geçen günlerin ateşîn bir sûrette geçtiğini söylüyor."[2]

Kaynakça[değiştir | kaynağı değiştir]

  1. ^ Kuran, 36:22 3 Nisan 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  2. ^ Tahirü'l-Mevlevi, Şerh-i Mesnevi, c. 1, s. 69-70