Ermeni Kırımı: Revizyonlar arasındaki fark

Vikipedi, özgür ansiklopedi
[kontrol edilmemiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
kDeğişiklik özeti yok
Etiketler: Mobil değişiklik mobil uygulama değişikliği iOS uygulaması değişikliği
Pragdon (mesaj | katkılar)
Gerekçe: + yorum içeren katkı
27. satır: 27. satır:
Bahsi geçen toplu katliamların varlığını tamamen yok sayanlar gibi, bu katliamları tanımlamak için doğru kelimenin soykırım olmadığını savunanlar da bu terimin siyasi meşruiyetini reddederler. İlk kesimi temsil edenler, birçoğu açıklığa kavuşmamış olayların üzerindeki tartışmalara vurgu yaparak "Ermeni tezleri" , "Ermeni iddiaları"<ref>Erdoğan tells Germany to look at own 'genocide' history, Yeni Şafak, 6 Haziran 2016. "...Armenian claims of "genocide" during the 1915 events", "Turkey denies the alleged Armenian "genocide", [http://www.yenisafak.com/en/news/erdogan-tells-germany-to-look-at-own-genocide-history-2476428] {{Webarşiv|url=https://web.archive.org/web/20171020050847/http://www.yenisafak.com/en/news/erdogan-tells-germany-to-look-at-own-genocide-history-2476428 |tarih=20 Ekim 2017 }}</ref> ve "Ermeni yalanları" <ref>{{Web kaynağı | url = http://aa.com.tr/en/todays-headlines/history-group-head-slams-outlandish-german-resolution/585892 | başlık = History group head slams 'outlandish' German resolution | eser = aa.com.tr | tarih = 7 Haziran 2016 | erişimtarihi = 17 Haziran 2016 | arşivurl = https://web.archive.org/web/20180809122056/https://www.aa.com.tr/en/todays-headlines/history-group-head-slams-outlandish-german-resolution/585892 | arşivtarihi = 9 Ağustos 2018 | ölüurl = no }}</ref> gibi adlandırmaları tercih ederler.
Bahsi geçen toplu katliamların varlığını tamamen yok sayanlar gibi, bu katliamları tanımlamak için doğru kelimenin soykırım olmadığını savunanlar da bu terimin siyasi meşruiyetini reddederler. İlk kesimi temsil edenler, birçoğu açıklığa kavuşmamış olayların üzerindeki tartışmalara vurgu yaparak "Ermeni tezleri" , "Ermeni iddiaları"<ref>Erdoğan tells Germany to look at own 'genocide' history, Yeni Şafak, 6 Haziran 2016. "...Armenian claims of "genocide" during the 1915 events", "Turkey denies the alleged Armenian "genocide", [http://www.yenisafak.com/en/news/erdogan-tells-germany-to-look-at-own-genocide-history-2476428] {{Webarşiv|url=https://web.archive.org/web/20171020050847/http://www.yenisafak.com/en/news/erdogan-tells-germany-to-look-at-own-genocide-history-2476428 |tarih=20 Ekim 2017 }}</ref> ve "Ermeni yalanları" <ref>{{Web kaynağı | url = http://aa.com.tr/en/todays-headlines/history-group-head-slams-outlandish-german-resolution/585892 | başlık = History group head slams 'outlandish' German resolution | eser = aa.com.tr | tarih = 7 Haziran 2016 | erişimtarihi = 17 Haziran 2016 | arşivurl = https://web.archive.org/web/20180809122056/https://www.aa.com.tr/en/todays-headlines/history-group-head-slams-outlandish-german-resolution/585892 | arşivtarihi = 9 Ağustos 2018 | ölüurl = no }}</ref> gibi adlandırmaları tercih ederler.


Avrupa merkezci bir çifte standardın ve kilise odaklı bir ikiyüzlülüğün ürünü olarak sadece katliama uğrayan Yahudi-Hristiyan kitleleri bahse değer bulup, sadece onların kurbanlarını dikkate aldığı savıyla “soykırım” kelimesi üzerine çekince koyan ikinci kesim ise, yaşananları "1915 olayları" veya "her iki tarafın karşılıklı katliamları" şeklinde tanımlar. Bu görüşü temsil edenler, Osmanlı coğrafyasının tamamında 1820-1920 arasındaki 100 yıllık süreçte benzer toplu katliamlara ve sistematik etnik temizlik operasyonlarına maruz kalan ve her biri en az Ermeniler kadar kurban vermiş diğer Müslüman halkların, sırf Hristiyan olmadıkları için Ermenilerden daha az değerli görülüp “soykırım” kurbanı olarak anılmaya layık bulunmadıklarını öne sürerler.
Avrupa merkezci bir çifte standardın ve kilise odaklı bir ikiyüzlülüğün ürünü olarak sadece katliama uğrayan Yahudi-Hristiyan kitleleri bahse değer bulup, sadece onların kurbanlarını dikkate aldığı savıyla “soykırım” kelimesi üzerine çekince koyan ikinci kesim ise, bu katliamları "1915 olayları" ve "her iki tarafın karşılıklı katliamları" şeklinde tanımlarlar. Bu görüşü temsil edenler, Osmanlı coğrafyasının tamamında 1820-1920 arasındaki 100 yıllık süreçte benzer toplu katliamlara ve sistematik etnik temizlik operasyonlarına maruz kalan ve her biri en az Ermeniler kadar kurban vermiş diğer Müslüman halkların, sırf Hristiyan olmadıkları için Ermenilerden daha az değerli görülüp soykırım kurbanı olarak anılmaya layık bulunmadıklarını öne sürerler.


Ayrıca ABD Başkanları da genellikle Türkiye devleti ile ittifak ilişkilerini gözeterek, soykırım sözcüğünü kullanmaktan kaçınırlar ve katliamları ifade etmek için Ermenice “Büyük Felaket” anlamına gelen ''Medz Yeğern'' terimini kullanırlar.<ref>Ayda Erbal, "Mea Culpas, Negotiations, Apologias: Revisiting the 'Apology' of Turkish Intellectuals," in Birgit Schwelling (ed.), Reconciliation, Civil Society, and the Politics of Memory: Transnational Initiatives in the 20th Century, Bielefeld: Transcript, 2012, p. 88: "Seemingly unaware that any term used to refer to a historical crime of this nature is necessarily always already 'politicized,' when used in this context, just as when President Obama used the same term as a means of avoiding the word "genocide", ''Medz Yeghern'' ceases to be a private term of communal mourning for Armenians, it becomes something else: a political instrument in the hands of others."</ref>
Ayrıca ABD Başkanları da genellikle Türkiye devleti ile ittifak ilişkilerini gözeterek, soykırım sözcüğünü kullanmaktan kaçınmak için katliamları ifade etmek için Ermenice “Büyük Felaket” anlamına gelen ''Medz Yeğern'' terimini kullanırlar.<ref>Ayda Erbal, "Mea Culpas, Negotiations, Apologias: Revisiting the 'Apology' of Turkish Intellectuals," in Birgit Schwelling (ed.), Reconciliation, Civil Society, and the Politics of Memory: Transnational Initiatives in the 20th Century, Bielefeld: Transcript, 2012, p. 88: "Seemingly unaware that any term used to refer to a historical crime of this nature is necessarily always already 'politicized,' when used in this context, just as when President Obama used the same term as a means of avoiding the word "genocide", ''Medz Yeghern'' ceases to be a private term of communal mourning for Armenians, it becomes something else: a political instrument in the hands of others."</ref>


== Arka plan ==
== Arka plan ==

Sayfanın 09.11, 8 Mayıs 2020 tarihindeki hâli

Ermeni Kırımı
Osmanlı askerleri eşliğinde Harput'tan Mezire (günümüzdeki Elazığ) yakınındaki bir hapishaneye doğru sürülen Ermeniler, Nisan 1915.
BölgeOsmanlı İmparatorluğu
Tarih1915[not 1]
HedefErmeniler
Saldırı türü
Açlık · katliam · soykırım · tehcir
Ölü800.000-1.8 milyon (tartışmalı)[not 2]
İşleyenlerOsmanlı İmparatorluğu (İttihat ve Terakki)
SebepErmeni karşıtlığı

Ermeni Kırımı[9] veya Ermeni Soykırımı[10] (ErmeniceՀայոց Ցեղասպանութիւն,[not 3] Hayodz Dzeğasbanutün), Osmanlı hükûmetinin Ermenilere karşı gerçekleştirdiği etnik temizlik.[11][12] Farklı kaynaklarda tehcir ve katliamlar sonucunda ölen Ermenilerin sayısının 800.000 ile 1.8 milyon arasında olduğu belirtilmektedir.[1][13] Olayların başlangıç tarihi çoğunlukla 250 Ermeni aydının ve komite liderinin Osmanlı yöneticileri tarafından Kostantiniyye'den Ankara'ya sürüldüğü ve birçoğunun öldürüldüğü 24 Nisan 1915 ile ilişkilendirildi. Ermeni Kırımı, sağlıklı erkek nüfusun toptan öldürülmesi ya da askere alınarak zorla çalıştırılması ve sonrasında kadın, çocuk ve yaşlılarla birlikte ölüm yürüyüşü koşullarında Suriye Çölü'ne sürülmesi gibi olaylarla birlikte I. Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında iki aşamada gerçekleşti. Askerlerin koruması eşliğinde yurtlarından sürülen Ermeniler, sürgün sırasında yiyecek ve su sıkıntısı yaşadı; ayrıca çeşitli raporlara göre zaman zaman soygun, tecavüz ve katliamlara maruz kaldı.[14][15][16] Dünya genelindeki Ermeni diasporası, genel anlamda Ermeni Kırımı'nın doğrudan bir sonucu olarak ortaya çıktı.[17]

Raphael Lemkin, Yunanca'da ırk anlamına gelen genos ve Latince'de katletmek anlamına gelen -cide sözlerini birleştirerek yarattığı genocide yani soykırım kelimesini Ermeni katliamlarını tanımlamak için de kullandı.[18] Yapılan katliamların Ermenileri ortadan kaldırmak için düzenli bir şekilde gerçekleştiğini öne süren bazı tarihçiler, ölümleri ilk modern soykırımlardan biri olarak kabul etti.[19][20][21] Ermeni Kırımı, soykırım çalışmaları alanında Holokost'tan sonra üzerinde en çok araştırma yapılan ikinci konu oldu.[22][23]

Osmanlı İmparatorluğu'nun ardıl devleti olan Türkiye Cumhuriyeti, soykırım sözcüğünün Osmanlı yönetiminin son yıllarında gerçekleşen toplu katliamları tanımlamak için doğru terim olmadığını belirterek sözcüğü kullanmayı reddeder. Son yıllarda ülke, katliamların soykırım olarak tanınmasına yönelik çağrılarla tekrar karşı karşıyadır.[24] 2019 itibarıyla 29 ülke olayları resmen soykırım olarak tanımlamıştır.[25] ve bu görüş çeşitli soykırım araştırmacıları tarafından da paylaşılır.[26][27][28]

Terminoloji

Lemkin: [Soykırım] önce Ermenilerin başına geldi, ardından da Hitler harekete geçti.

Daha sonradan olayları tanımlamak için sıkça kullanılacak olan soykırım (veya jenosit) teriminin üretilmesi, Osmanlı İmparatorluğu'nda yaşanan toplu Ermeni katliamları sonrasında gerçekleşti. Raphael Lemkin, "soykırım" terimini 1943 yılında üretti ve Ermeni katliamlarının da bir “soykırım“ olduğunu şu sözlerle gündeme getirdi: "Soykırım [kavramı] ile ilgilenmeye başladım, çünkü birçok kez gerçekleşti. Önce Ermenilerin başına geldi, ardından da Hitler harekete geçti."[29]

Bahsi geçen toplu katliamların varlığını tamamen yok sayanlar gibi, bu katliamları tanımlamak için doğru kelimenin soykırım olmadığını savunanlar da bu terimin siyasi meşruiyetini reddederler. İlk kesimi temsil edenler, birçoğu açıklığa kavuşmamış olayların üzerindeki tartışmalara vurgu yaparak "Ermeni tezleri" , "Ermeni iddiaları"[30] ve "Ermeni yalanları" [31] gibi adlandırmaları tercih ederler.

Avrupa merkezci bir çifte standardın ve kilise odaklı bir ikiyüzlülüğün ürünü olarak sadece katliama uğrayan Yahudi-Hristiyan kitleleri bahse değer bulup, sadece onların kurbanlarını dikkate aldığı savıyla “soykırım” kelimesi üzerine çekince koyan ikinci kesim ise, bu katliamları "1915 olayları" ve "her iki tarafın karşılıklı katliamları" şeklinde tanımlarlar. Bu görüşü temsil edenler, Osmanlı coğrafyasının tamamında 1820-1920 arasındaki 100 yıllık süreçte benzer toplu katliamlara ve sistematik etnik temizlik operasyonlarına maruz kalan ve her biri en az Ermeniler kadar kurban vermiş diğer Müslüman halkların, sırf Hristiyan olmadıkları için Ermenilerden daha az değerli görülüp soykırım kurbanı olarak anılmaya layık bulunmadıklarını öne sürerler.

Ayrıca ABD Başkanları da genellikle Türkiye devleti ile ittifak ilişkilerini gözeterek, soykırım sözcüğünü kullanmaktan kaçınmak için katliamları ifade etmek için Ermenice “Büyük Felaket” anlamına gelen Medz Yeğern terimini kullanırlar.[32]

Arka plan

Osmanlı yönetimi altında Ermeniler

Tarihsel Ermenistan'ın Batı Ermenistan olarak da bilinen batı kısmı Amasya Antlaşması (1555) ile Osmanlı hakimiyetine girmiş ve Kasr-ı Şirin Antlaşması (1639) ile Doğu Ermenistan'dan kesin bir şekilde ayrılmıştı.[33] Bu bölünmeden sonra zaman zaman bölgeye Osmanlı veya Türk Ermenistanı şeklinde isimler verilmişti.[34] Ermeniler, Osmanlı İmparatorluğu'ndaki millet sistemi dahilinde yarı özerk bir cemaatti ve büyük bir çoğunluğu Ermeni Apostolik Kilisesi'nin ruhani liderlerinden olan Kostantiniyye Ermeni Patriği etrafında toplanmıştı. İmparatorluğun başta başkent Kostantiniyye olmak üzere çeşitli batı illerinde geniş Ermeni gruplara rastlansa da Ermeni nüfusun çoğunluğu imparatorluğun doğu illerinde yaşamaktaydı.

Ermeni cemaati üç farklı mezhepten oluşmaktaydı; büyük çoğunluğun bağlı olduğu Ermeni Apostolik Kilisesi'nin yanı sıra Ermeni Katolik ve Ermeni Protestan mezhepleri de mevcuttu. Millet sistemi sayesinde Ermeni cemaatine kendi yönetim sistemi altında (örneğin kilisenin kendi yargı sistemini oluşturması) kendisini idare etme izni verilmişti. Ayrıca bu sistemle birlikte Osmanlı yönetimi Ermeni cemaatinin işlerine oldukça az müdahale etmekteydi. Düzyanları (darphaneciler), Balyanları (saray mimarları) ve Dadyanları (barutçu ve sanayi fabrikası yöneticileri) kapsayan Kostantiniyye merkezli zengin sosyete Amira sınıfı dışındaki Ermeni nüfusun yaklaşık %70'i taşrada tehlikeli koşullar altında fakir bir şekilde yaşamaktaydı.[35][36]

10 Ocak 1828 tarihinden itibaren Katolik ve Gregoryen Ermeniler arasında ihtilaf çıkmıştı. İstanbul Ermeni Patrikliğinin baskısı ve Ermeniler arasında artan iç çatışmaların sonucu olarak Padişah II. Mahmut tarafından çıkartılan bir fermanla, Ankara ve İstanbul'da yaşayan Katolik Ermeniler, Osmanlı sınırlarında bulunan bölgelere zorunlu göçe tabi tutuldular. (II. Mehmed'in Bursa'dan İstanbul'a getirdiği Ermeniler hariç tutulmuştur.) Sürgün esnasında, Katolik Ermeniler Gregoryen Ermeniler tarafından yapılan sıkıntılı muamelelere maruz kalmış, İstanbul'da ve Ankara'da sahip oldukları gayrimenkul ve değerli eşyalara Gregoryen Ermeniler tarafından el konulmuştur. Aynı yıl patlak veren 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı'nda Katolik Ermenilerin Osmanlı yanında yer alarak Ruslara karşı Ahılkelek'teki savunmaya katılmaları, Katolik Ermenilere yönelik olumsuz izlenimi yok etmiş; baskıların azalmasını, sürgünden dönmelerine izin verilmesini sağlamıştır. Bu dönem, Katolik Ermenilerin ayrı bir millet ve kilise olarak tanınmalarına yardımcı olmuştur. 6 Ocak 1830 tarihinde Padişah II. Mahmud tarafından ilan edilen bir fermanla millet olarak tanınan Katolik Ermenilerin kilisesine diğer Katolik azınlıklar da bağlanmıştır.

Ermeni nüfusla ilgili var olan verilerde, Ermeni Patrikhanesi'ne ait rakamlar ile Osmanlı resmî rakamları birbirini tutmamaktadır. Patrikhaneye göre 1882 yılında 1.630.000'i Vilâyat-ı Sitte'de, 280.000'i Kilikya'da ve 135.000'i Kostantiniyye'de olmak üzere imparatorlukta 2.660.000 Ermeni yaşamaktaydı.[37]

Ermeniler doğu illerinde çeşitli Türk ve Kürt gruplara zaman zaman fazla vergi ödemek zorunda kalıyordu. Ayrıca haydutluk ve insan kaçırmalara maruz kalıyor, Müslüman olmaya zorlanıyorladı. Bunlar yaşanırken merkezî ya da yerel devlet makamları, Ermenileri korumak için harekete geçmiyordu.[36] Müslüman ülkelerde uygulanan zimmi sistemine uygun olarak Osmanlı İmparatorluğu'nda da Hristiyan ve Yahudilerin bazı özgürlükleri kısıtlanıyordu. İmparatorluğun zimmî sistemi büyük ölçüde Ömer Paktı örnek alınarak oluşturulmuştu. Devlet gayrimüslimlerin mülk edinme, yaşama ve ibadet etme özgürlüklerini koruyordu ancak özünde ikinci sınıf vatandaş statüsüne düşmelerini sağlıyordu. Örneğin gayrimüslimleri küçük düşürücü bir şekilde tanımlamak için gâvur sözcüğünü kullanıyordu. Ömer Paktı kapsamında gayrimüslimlerin yeni ibadet alanları inşa etmesi yasaklansa da bu yasağa Osmanlı İmparatorluğu'nun her bölgesinde uyulmadı. Bazı yerlere ibadethane inşa edilmesinin önüne geçilse de bazı bölgelerde yeni ibadet yapılarının ortaya çıkışı görmezden gelindi. Dini azınlık mahallelerinin oluşumu ile ilgili herhangi bir yasa bulunmamasına rağmen ibadet yeri oluşturma engeli yüzünden gayrimüslim halk, var olan tapınaklara yakın yerlerde toplanıp yaşamaya başladı.[38][39]

Diğer yasal sınırlamalara ek olarak, Hristiyanlar birçok alanda Müslümanlara eşit sayılmamış ve çeşitli yasaklara maruz kalmışlardır. Örneğin bir Müslüman yargılanırken Hristiyan ve Yahudilerin tanıklığı mahkemeler tarafından kabul edilmiyor; tanıklıkları ancak ticari davalarda geçerli oluyordu. Gayrimüslimlerin silah taşıması, deveye ve ata binmesi yasaktı. Evlerinin Müslümanlarınkinden yüksek olmaması gerekiyordu. Ayrıca bazı dini uygulamaları kısıtlanmıştı; örneğin kiliselerin çan çalması kesinlikle yasaktı.[38][40]

Islahat çalışmaları, 1840'lar-1880'ler

1914'te Anadolu ve Kafkasya'daki etnografik dağılımı gösteren bir Alman haritası. Ermeniler mavi ile gösterilmiştir.

19. yüzyılın ortalarında üç büyük Avrupalı güç olan Büyük Britanya, Fransa ve Rusya, Osmanlı'daki Hristiyan azınlıkların durumunu sık sık gündeme getirir oldu ve azınlıklara Müslümanlarla eşit haklar verilmesi için yönetime baskı yapmaya başladı. 1839'dan anayasanın ilan edildiği 1876'ya kadar göreve gelen Tanzimat dönemi Osmanlı hükûmetleri, azınlık haklarını iyileştirmeyi amaçlayan bir dizi ıslahat yaptı. Ancak imparatorluğun Müslüman nüfusu Hristiyanlarla eşit statülere sahip olmayı reddedince ıslahatların çoğu hiçbir zaman uygulamaya geçemedi. 1870'lerin sonunda Rumlar ve Balkanlardaki çeşitli Hristiyan milletleri Osmanlı yönetimini istemiyorlardı ve zayıf durumdaki Osmanlı'dan ayrılmak için büyük güçlerden yardım alıyorlardı.[41]:192[42]

Diğer Hristiyan toplulukların ayrılıkçı hareketlerini sürdürdüğü yıllarda Ermenilerin büyük çoğunluğunda böyle bir girişim gözlemlenmemişti ve bu yüzden millet-i sadıka yani "sadık millet" şeklinde anılıyorlardı.[43] 1860'ların ortalarında ve 1870'lerin başlarında Ermeni toplumundaki bu pasiflik yerini yeni düşünce akımlarına bıraktı. Avrupa üniversitelerinde ya da imparatorluktaki Amerikan misyoner okullarında eğitim gören aydınların öncülüğünde Ermeniler, ikinci sınıf vatandaş statülerini sorgulamaya ve Osmanlı yönetiminden daha iyi bir muamele görmek için çeşitli yöntemlerle baskı uygulamaya başladı. Böyle bir zamanda Ermeni Cemaati Konseyi, Batı Ermenistan'daki köylülerin imzalarını toplayarak Osmanlı hükûmetine bir dilekçe yazdı. Bu dilekçede "Ermeni kasabalarında [Müslüman] Kürtler ve Çerkesler tarafından yapılan yağma ve işlenen cinayetler, vergi toplanmasında usulsüzlükler, hükûmet yetkililerinin cezaî davranışları ve Hristiyanların mahkemelerdeki şahitliğinin kabul edilmemesi" konularındaki mağduriyetlerin giderilmesi talep edildi. Osmanlı yönetimi bu şikâyetleri kabul ederek sorumluların cezalandırılacağının sözünü verdi ancak tam anlamıyla herhangi bir adım atmadı.[40]:36

Özellikle Bosna Hersek, Bulgaristan ve Sırbistan'dakiler olmak üzere Büyük Doğu Buhranı sırasında Hristiyan halklar tarafından çıkarılan ayaklanmaların Osmanlı yönetimi tarafından şiddet kullanarak bastırılması sonucunda Birleşik Krallık ve Fransa, 1856 Paris Antlaşması'nın kendilerine Osmanlı İmparatorluğu'ndaki Hristiyan azınlıkları koruma ve olaylara müdahale hakkı verdiğini hatırlattı.[40]:35vd Bu devletlerin bu yöndeki baskısı iyice artarken Sultan II. Abdülhamid, kısa süreliğine anayasa ilan edip meclis açarak meşruti monarşiye geçti ve Büyük Güçler ile görüşmelere başladı. Aynı sıralarda Kostantiniyye Ermeni Patriği II. Nerses, Ermenilerin "topraklara el konulması ... kadın ve çocuklara dinden dönme baskısı, kundaklama, şantaj, tecavüz ve cinayet" gibi olaylar yüzünden oluşan şikayetlerini Büyük Güçler'e iletti.[40]:37

1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı, Rusya'nın kesin zaferiyle sona erdi ve Rus ordusu Osmanlı'nın doğu topraklarının büyük bölümünü işgal etti. Bu işgal, doğudaki Ermeni köylerinde Osmanlı yöneticileri tarafından gerçekleştirilen katliamların öncesine denk gelmekteydi. Bu olayların arefesinde Patrik Nerses ve elçileri, Ermenilere yerel özerklik verilen bir maddenin 3 Mart 1878'de imzalanacak olan Ayastefanos Antlaşması'na eklenmesi yönündeki isteklerini Rus liderlere sundu. Ruslar maddenin eklenmesine sıcak bakarak konuyu gündeme taşıdı, ancak madde Osmanlılar tarafından görüşmelerde kesin bir şekilde reddedildi. Bunun üzerine iki taraf da Bâb-ı Âli'nin yoğun Ermeni nüfuslu illerde şartları iyileştirecek ıslahatlar yapması üzerinde anlaşmaya vardı ve Rusya ıslahatların garantörü oldu.[44] Durum antlaşmaya 16. Madde olarak geçti ve böylece sonradan Ermeni Sorunu olarak adlandırılacak mesele ilk kez Avrupa diplomasisinde gündeme geldi.

Antlaşmanın bir kopyasını aldıktan sonra Britanya, antlaşmayı beğenmeyerek özellikle bölgeyi Rusya'nın etkisine fazlasıyla açan 16. maddeye itiraz etti. Ardından antlaşmayı yeniden gözden geçirip tartışmak için hızlı bir şekilde Haziran-Temmuz 1878'de Berlin Kongresi düzenlendi.[not 4] Patrik Nerses, Ermeniler adına konuşmaları için kongreye Başpiskopos Hrimyan Hayrik liderliğinde bir heyet gönderdi. Ancak herhangi bir ülkeyi temsil etmediği gerekçesiyle heyetin kongredeki oturumlara katılması kabul edilmedi. Yine de heyetin üyeleri, Büyük Güçler'in temsilcileriyle iletişime geçip Osmanlı İmparatorluğu içinde Ermenilere idari özerklik verilmesini tartışmak için çeşitli girişimlerde bulundu.

Osmanlı temsilcileri ile ortak bir noktaya varılmasının ardından Britanya, 16. Madde'nin hafifletilmiş yeni bir sürümünü hazırladı. Maddede bahsedilen illerde ıslahat yapılması hükmü aynen kaldı ancak Rus müdahalesiyle ilgili kısımlar kaldırılarak ıslahatların garantörlüğü daha fazla ülkeye bölüştürüldü. Büyük Güçler'in gözetimine dair muğlak bir ifade içeren yeni madde, Rusya'nın garantörlüğünü somut olarak kaldırmakta ya da dengelemekte başarısız oldu. Böylece ıslahatların zamanlaması ve uygulanması Bâb-ı Âli'nin eline kalmış oldu.[40]:38-39 Yeni madde, kongrenin son gününde kabul edilerek eski antlaşma yerine imzalanan Berlin Antlaşması'nda 61. Madde olarak kendine yer buldu ve talepleri karşılanmayan Ermeni heyetini hayal kırıklığına uğrattı.

Ermeni Ulusal Hareketi

1878 Berlin Antlaşması'nın imzalanmasından sonra ıslahatların yapılması için oluşan beklentiler, Ermeni illerinde gidişatın daha da kötüleşerek şiddet olaylarının artması yüzünden hızla unutulup gitti. Olayların gidişatıyla ilgili artan kaygılar, Avrupa ve Rusya'da yaşayan Ermeni aydınlarının siyasi partiler ve topluluklar kurmasına yol açtı. Bu parti ve topluluklar, Osmanlı İmparatorluğu'nda yaşayan Ermenilerin her bakımdan daha iyi şartlara sahip olması amacıyla kuruldu. 19. yüzyılın son çeyreğine gelindiğinde Ermeni aydınlarının bu hareketi üç parti etrafında yoğunlaştı: Etkisi Van çevresi ile sınırlı kalan Armenakan, Sosyal Demokrat Hınçak Partisi ve Ermeni Devrimci Federasyonu (Taşnaksutyun). İdeoloji farklılıkları bir kenara bırakıldığında tüm partilerin ortak hedefi meşru müdafaa yoluyla Osmanlı İmparatorluğu'ndaki Ermenilere daha iyi şartlar sağlamaktı. Ayrıca partiler Avrupalıların ıslahatlar konusunda Osmanlı yönetimine daha fazla baskı yapmasını destekliyordu.[46]

Hamidiye katliamları, 1894-96

Erzurum'da katledilen Ermenilerin cesetleri, 1895.[47]
1895’te Ermeni (diğer Hıristiyanlar) ve Müslüman nüfusun Türk (Batı) Ermenistan’da ve Kuzeydoğu Osmanlı İmparatorluğu’nun diğer komşu bölgelerindeki dağılımının haritası
  %75 ve üzeri Müslüman nüfusu
  %50 - %75 arası Müslüman nüfusu
  %50 - %75 arası Ermeni nüfusu
  %50 - %75 arası Rum ve Nestoriyan nüfusu

Berlin Antlaşması'nın imzalanmasının hemen ardından Sultan II. Abdülhamid (1876–1909), Ermenilerin imparatorluktaki hiçbir ilde çoğunluğu oluşturamadığını ve düzenlenen hak ihlali raporlarının abartılmış ya da yanlış olduğunu ileri sürerek ıslahat hükümlerinin uygulanmasının önüne geçti. 1890'da çoğunlukla Kürt çetelerini birleştirerek Hamidiye Alayları'nı ortaya çıkardı ve alaylar "istedikleri gibi Ermenilerle uğraşmaları" için görevlendirildi.[39]:40 Genellikle aşırı vergi tahsisi yüzünden Osmanlı yöneticilerinin provokasyonuyla Ermeni nüfuslu yerlerde çıkan ayaklanmalar (örneğin 1894'te Sason ve 1895-96'daki Zeytun İsyanı), Hamidiye Alayları tarafından baskı ve katliam yoluyla bastırıldı. Bazı durumlarda Ermeniler alaylara karşı üstün geldi ve 1895'te olaylar Büyük Güçler'in fazlasıyla dikkatini çekti. Sonuç olarak Bâb-ı Âli, katliamlar yüzünden kınandı.[40]:40-42

Ekim 1895'te Büyük Güçler, Berlin Antlaşması'na benzer şekilde, Hamidiye Alayları'nın yetkilerini kısıtlamak için tasarladıkları yeni bir ıslahat paketini imzalatmak için Abdülhamid'i baskı uygulasa da bu başarıya ulaşamadı. 1 Ekim 1905'te 2 bin Ermeni, ıslahatların uygulanması için dilekçe vermek amacıyla Kostantiniyye'de bir araya geldi ancak Osmanlı inzibat birlikleri mitingi şiddet uygulayarak dağıttı.[39]:57-58 Kısa bir süre sonra Kostantiniyye'de Ermenilere yönelik şiddet olayları patlak verdi ve Ermeni nüfusun çok olduğu Bitlis, Diyarbekir, Erzurum, Harput, Sivas, Trabzon ve Van illerinde katliamlar yaşandı. Hamidiye katliamları olarak adlandırılan bu pogromlarda ölen Ermeni sayısı kaynaklara göre farklılık gösterse de Avrupalı araştırmacılar sayının 100.000 ile 300.000 arasında olduğunu öne sürer.[48]

Abdülhamid, Ermenilerin katledilmesine dair hiçbir zaman doğrudan emir vermese de bazı araştırmacılar padişahın dillendirilmeyen desteğinin olaylarda var olduğunu belirtmektedir.[40]:42 Katliamlar karşısında Avrupa devletlerinin sessizliğini öfkelenen Ermeni Devrimci Federasyonu, Avrupa sermayeli Osmanlı Bankası'nı 26 Ağustos 1896'da işgal etti. Osmanlı Bankası Baskını, Avrupa kamuoyunda Ermenilere yönelik sempati uyandırarak övgü topladı. Avrupa ve ABD'de çıkan çeşitli gazetelerde Abdülhamid eleştirilerek "büyük katil" ve "kızıl sultan" şekilde adlandırıldı.[39]:35, 115 Büyük Güçler, yeni ıslahatları yürürlüğe koyma sözü verse de çatışan siyasi ve ekonomik çıkarlar nedeniyle bu söz hiçbir zaman yerine getirilmedi.

Kırım'ın başlangıcı

1908 Jön Türk Devrimi

Kostantiniyye'deki Ermeniler İTC hükûmetinin başa gelişini kutluyor.

24 Temmuz 1908'de Selanik merkezli Üçüncü Ordu subayları, II. Abdülhamid'e darbe yaparak Hamid'in devlet üzerindeki mutlak otoritesine son verdi ve anayasa tekrar ilan edilerek otuz yıl önce tatil edilen meclis tekrar açıldı. Ermeniler, anayasanın ilanını eşitlik taleplerinin sağlanması konusunda bir umut olarak yorumladı. Darbeyi yapan subaylar, çökmekte olduğu anlaşılan devletin yönetiminde ıslahatlar yapmayı ve onu modernleştirerek Avrupa standartlarına ulaştırmayı amaçlayan Jön Türk hareketine bağlıydı.[49] Hareket Abdülhamid karşıtı meşrutiyetçiler ve milliyetçilerin birleşiminden oluşuyordu; ilki daha demokratik ve Ermenilerin kabul edildiği bir kanat iken ikincisi Ermenilerden ve Ermenilerin sürekli Avrupa'dan yardım istemelerinden rahatsızlık duyan bir kanattı.[39]:140-41 1902'de Jön Türklerin Paris'te düzenlediği bir kongre sırasında hareketin liberal kanadının başları Prens Sabahaddin ve Ahmed Rıza Bey, imparatorluğun tüm azınlıklara bazı yeni haklar tanımasının kendi amaçları açısından da gerekli olduğuna milliyetçi kanadı kısmen de olsa ikna etmişti.

Jön Türk hareketi içinde gizli faaliyet yürüten sayısız devrimci örgütlenme vardı ve bunlardan birinin adı İttihat ve Terakki Cemiyeti (İTC) idi. Yönetime muhalif subayların üye olduğu Selanik merkezli İttihat ve Terakki, merkezî yönetime karşı yapılan bazı isyan hareketlerinin arkasında yer alıyordu. Ek olarak 1908'de Üçüncü Ordu ve İkinci Ordu Birlikleri'ne bağlı kişiler de Sultan II. Abdülhamid'e karşı olduklarını ilan etmişlerdi. Bu muhalif asker dalgası yüzünden Abdülhamid'in otoritesinin sarsılışı imparatorlukta yaşayıp baskı gören Arapları, Bulgarları, Ermenileri, Rumları, Süryanileri ve Türkleri sevindirmişti.[39]:143-44

1909 Adana Katliamı

Adana'daki katliam sonrası bir Ermeni mahallesi, 1909.

1909 başlarında gerçekleşen karşı darbe, 13 Nisan 1909'da 31 Mart Vakası ile sonuçlandı. İslamcı ilahiyat öğrencilerinin ve softaların desteğiyle ayaklanan bazı gerici Osmanlı askeri güçleri bu karşı darbe sonucunda, ülkeyi padişahın ve şeriatın kontrolü altına döndürmeyi amaçlamıştı. Gerici güçler ile İttihat ve Terakki arasında patlak veren kargaşa ve çatışmalar, İttihatçıların ayaklanmayı kontrol altına alıp karşıt liderleri askerî mahkemelerde yargılamasına kadar devam etti.

Şeriatçı ayaklanma başta Jön Türk hükûmetini hedef alsa da, daha sonradan anayasanın yeniden yapılandırılmasında desteği olduğu varsayılan Ermenilere karşı bir pogroma dönüşerek Adana'da yayıldı.[40]:68-69 Ermenilere yönelik saldırılara yaklaşık 4000 Türk sivil ve asker katıldı.[50] Adana Katliamı olarak adlandırılan bu olayda tahminlere göre 15.000 ile 30.000 arasında Ermeni öldürüldü.[40]:69[51]

Balkanlar ve Rusya'daki çatışmalar

1912'de patlak veren Birinci Balkan Savaşı, Osmanlı İmparatorluğu'nun yenilgisiyle ve Avrupa topraklarının %85'inin kaybıyla sonuçlandı. İmparatorluktaki birçok insan yenilgiyi "Bir araya gelmeyi bilmeyen bir millete Allah'ın verdiği ilahi ceza" olarak yorumladı.[40]:84 Bu olay üzerine ülkedeki Türk milliyetçisi hareketi, Anadolu'yu yavaş yavaş son sığınak olarak görmeye başladı. Ermeni nüfus ise burada önemli bir azınlığı oluşturmaktaydı.

Balkan Savaşları sonucunda muhacir olarak da adlandırılan Balkan Müslümanları yaşadıkları ülkeler Osmanlı'dan bağımsızlık kazanınca topluca sınır dışı edildi. Rus-Türk savaşları ve Balkanlardaki çatışmalar yüzünden 19. yüzyılın ortalarından itibaren Türkler, Çerkesler ve Çeçenlerden oluşan yüz binlerce Müslüman, Kafkaslardan ve Rumeli'den Anadolu'ya kaçtı ya da sınır dışı edildi. İmparatorluğun Müslüman kesimi, zulmü gören bu mülteciler yüzünden öfkeli bir hâle büründü. O sıralar Kostantiniyye'de yayımlanan bir dergi, havayı şöyle yansıttı: "Bu bir uyarı ... Ey Müslümanlar, rahatlamayın! İntikam almadan kanınızın soğumasına izin vermeyin!"[40]:86 850.000 civarındaki Müslüman sığınmacı, Osmanlı'da Ermenilerin yaşadığı yerlere yerleştirildi. Tarihçi Taner Akçam'a ve diğer tarihçilere göre muhacirler, Hristiyan komşularıyla iyi anlaşmayı kabul etmeyerek Ermeni katliamları ve Ermeni mülklerine el koyulması sırasında önemli bir rol oynadılar.[40]:86-87

I. Dünya Savaşı

Osmanlı İmparatorluğu, 2 Kasım 1914'te İtilaf Devletleri'ne karşı İttifak Devletleri'nin yanında I. Dünya Savaşı'na dahil olarak savaşın Orta Doğu cephesini de açmış oldu. Kafkasya Cephesi, İran Cephesi ve Çanakkale Cephesi'nde meydana gelen çatışmalar Ermeni nüfuslu bazı şehirleri de etkiledi. Savaşa girmeden önce İttihat ve Terakki hükûmeti, Erzurum Ermeni Kongresi'ne özel bir heyet göndererek Ermenilere çeşitli taleplerini iletti. Bu kongrede, Kafkasya Cephesi açıldığında Rusya Ermenilerinin Rus ordusuna karşı ayaklanarak Güney Kafkasya'nın Osmanlı tarafından ele geçirilmesini kolaylaştırmaları istendi.[40]:136[52] 24 Aralık 1914'te Harbiye Nazırı Enver Paşa, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı'nda imparatorluğun kaybettiği bölgelere yeniden sahip olmak için Rusya'nın Kafkas Ordusu'nu Sarıkamış'ta kuşatıp yok etmeyi amaçlayan planını uygulamaya koydu. Ancak Osmanlı kuvvetleri muharebede bozguna uğratılarak neredeyse tamamen yok edildi. İstanbul'a döndüğünde Enver Paşa, muharebenin bölgedeki Ermenilerin Rusların yanında yer alması yüzünden kaybedildiğini ilan ederek Ermenileri suçladı.[39]:200 Bunların yanı sıra Kasım 1914'te şeyhülislamın Hristiyanlara karşı cihat ilan etmesi de bazı milliyetçi kesimleri Ermenileri karşı kışkırttı.[53]

Ağustos ayında Rusya'da birliklerin askerî eylemleri başlar. Rusya tarafından istila esnasında karışıklık çıkartmak için teşvik edilen ve denizden desteklenen Rum ve Ermeni unsurlardan oluşan bir takım çeteler hırsızlık ve öldürme gibi faaliyetlerde bulunurlar.[54] Ermeni ve Rum komitacıları, sonralardan İngiliz subayları ile bazı Amerikan memurlarının suskunluklarından kuvvet alırlar.[54] Ve bu unsurlar siyasi bir kimlik kazanırlar. Kafkas sınırlarında, Ermeni köylerine, siyasi ve dini liderlere yönelik saldırılar ve katliamlar Eylül ayında başlar, Erzurum'da Bahattin Şakir'in kurduğu çetelere Hasan İzzet Paşa'nın emriyle 9. Kolordu'ya bağlı birliklerden en güzide subay ve Erzurum'un en babayiğit gençler verilir.[55][56] Almanya'nın Erzurum Konsolosu'nun raporuna göre, birlikleri Ermeni köylere baskın, öldürme ve soygun yapmışlardır.[57] Savaş çıktıktan sonra Ermeni gönüllülerinin bir kısmı milis (veya çete) gücü olarak dağlara çıkar, bir kısmı da gönüllü olarak Rus Ordusu'na Ermeni Gönüllü Tugayları'na katılır.[kaynak belirtilmeli] Ermeni milis ve gönüllülerinin neden olduğu Osmanlı asker ve sivil kaybı sayısı konusunda farklı görüşler vardır.[58]

Amele Taburları

25 Şubat 1915'te Osmanlı Genelkurmayı, Harbiye Nazırı Enver Paşa tarafından "güvenlik ve önlemleri artırmak" amacıyla hazırlanarak Osmanlı kuvvetlerinde görev yapan tüm etnik Ermenilerin görevlerinden uzaklaştırılması ve terhis edilmeleri emrini veren 8682 sayılı emri yayımladı. Görevden uzaklaştırılan kişiler silahsız bir şekilde Amele Taburları'na yollandılar. Emirde Ermeni Patrikhanesi, devlet sırlarını Ruslara açıklamakla suçlandı. Enver Paşa, bu kararın "Ermenilerin Ruslar ile iş birliği yapacağına dair kaygı" üzerine çıktığını ifade etti.[59] Normalde Osmanlı Ordusu, yalnızca 20 ile 45 yaş arasındaki gayrimüslim erkekleri düzenli orduya alıyordu. Daha genç (15-20) veya daha yaşlı (45-60) gayrimüslim erkekler ise her zaman Amele Taburları'nda ücretsiz emekle yol yapımı vb. işlerde lojistik destek olarak yer almışlardı. Şubat'tan önce ise bazı Ermeniler hamal olarak kullanılmıştı ancak sonraları idam edilmişlerdi.[60] Ermeni askerlerin görevden uzaklaştırılması ile silahsız lojistik taburları, sonradan gerçekleşecek kırımın önemli bir habercisi olarak nitelendirilir. Andonyan Belgeleri'nin aktardığına göre bu taburlarda Ermenilerin idam edilmesi, İttihat ve Terakki'nin önceden planlanmış stratejisinin bir parçasıydı. Bu Ermeni acemi birliklerinin ortadan kaldırılması sonradan yerli Türk çeteleri tarafından gerçekleştirildi.[39]:178

Van, Nisan 1915

Kafkasya'da Teşkilât-ı Mahsusa üniteleri ile birlikte görevde bulunan, ve bunları caniler olarak tanımlayan, Alman subay Louis Mosel bölgede görev yapan Jön Türk komitesine bunların işten el çektirilmesi talebinde bulurur. Van civarında görevli olan Alman subay Friedrich-Werner von der Schulenburg[61] ve Büyükelçi Hans von Wangenheim komitenin bölgedeki eylemlerine son verilmesi için gayret ederler.[62][63] 19 Nisan'dan itibaren Van İsyanı başlar. Ermenilerin isyanı sonrasında Mayıs ayı içinde Rus birlikleri kenti ele geçirirler.[64] Bu dönemde Van çevresinde 250 bin kadar Ermeni toplanır.[64] Ağustos ayı içinde Osmanlı Devleti'nin Van'ı bir süreliğine ele geçirmesine rağmen, Rus ve Ermeni kuvvetleri şehri tekrar geri alırlar.[64] Ve 18 Nisan'da Bitlis İsyanı yaşanır.[64]

Ermeni aydınların tutuklanması ve sürülmesi, Nisan 1915

24 Nisan 1915'te tutuklanan Ermeni aydınlar zorla göç ettirildi ya da öldürüldü.

1914'e gelindiğinde Osmanlı yöneticileri, imparatorlukta yaşayan Ermenilerin devlet güvenliğini tehdit ettiğine dair açıklamalar yapmaya çoktan başlamıştı. Bir Osmanlı deniz subayı tarafından bu durum şu şekilde kaleme alınmıştı:[65]

İstanbul'da bu muazzam cinayeti haklı göstermek için lazım gelen propagandalar [şu ifadelerle] hazırlanmıştı: Ermeniler düşmanla ittifak etmişler, İstanbul'da isyan çıkaracaklar, İttihad rüesasını öldürecekler, [Çanakkale'deki] boğazı açmaya muvaffak olacaklar [gibi gösterilecekti].

Tutuklamaları emreden Hariciye Nazırı Talat Paşa.

Ermenilerin Kızıl Pazar (ErmeniceԿարմիր Կիրակի Garmir Giragi) olarak adlandırdığı 23-24 Nisan 1915 gecesinde Osmanlı hükûmeti, başkent Kostantineyye'de yaşayan yaklaşık 250 Ermeni aydın ve komite liderinin il genelindeki çeşitli yerlerde toplanmasını ve derhal tutuklanmasını emretti. Bu kişiler daha sonra Ayaş ve Çankırı'daki iki toplama merkezine gönderildi.[39]:211-12 Bu tarih Çanakkale'de İttifak Devletleri'nin boğazı geçerek başkente ulaşmak için Şubat ve Mart 1915'te giriştikleri başarısız deniz harekâtlarının hemen sonrasına denk düşmekteydi.

24 Nisan tutuklamalarından Kostantiniyye'ye dönen az sayıdaki Ermeni lider haricindekiler 29 Mayıs 1915'te Tehcir Kanunu'nun meclisten geçmesinin ardından zorla göç ettirildi ya da öldürüldü.[66][67][68] 24 Nisan tarihi günümüzde dünya genelindeki Ermeniler tarafından Ermeni Soykırımı'nı Anma Günü olarak anılmaktadır.

Tehcir

Tehcir yollarını ve katliam yerlerini gösteren harita.[69]

27 Mayıs 1915'te çıkarılan “Tehcir Kanunu” Kanun-ı Muvakkat (geçici yasa) ile,yerel mülki ve askeri yöneticilere, uygun görecekleri kişileri geçici olarak başka vilayetlere nakletme yetkisi verilir.[64] 30 Mayıs günü Meclis-i Vükelâ (Bakanlar Kurulu) kararıyla tehcir süresiz hale getirilir.

10 Haziran'da “Ermenilere Ait Mal, Mülk ve Arazilere Uygulanacak İdare Hakkında Yönetmelik” bir kararname ile nakledilen kişilerin gayrimenkul varlıklarının nasıl tasarruf edileceği belirlenir.[70] Ermenilerin boşalttığı yerler muhacirlere verilecek, buna karşılık Ermeniler'e mal ve mülklerine karşılık benzerleri yerleştirme bölgelerinde verilecekti.[64]

Türk Tarih Kurumu eski başkanı Yusuf Halaçoğlu'ca Osmanlı arşivlerine dayanan rakamlara göre, 413.067[71] Ermeni tehcire tabi tutulmuştur.

Ancak bu rakam, tehcir arşivleri ellerinde bulunmayan kimi kurumlarca bunlara kendi imkanları ile göçeden Ermeniler eklenerek farklı rakamlar verilegelmiştir.

Encyclopedia Britannica, İngiliz Yabancı İşler Dairesi Yetkilisi Arnold J. Toynbee'nin 1.000.000-1.200.000 Ermeni'nin tehcire tabi tutulduğunu ve bunlardan 600.000'inin hayatını kaybettiğini söylediğini aktarmaktadır.[72].

Tehcire tabi tutulanlar ABD resmî kaynaklarına göre 486.000[73], Catholic Encyclopedia'ya göre 600.000[74], Salahi Sonyel'e göre ise 700.000[75] olarak tahmin edilmektedir.

Bu dönemde Yakın Doğu Amerikan Yardım Heyeti (İngilizce: American Committee for Relief in the Near East-ACRNE) tehcire tabi olanlara Eset Paşanın onayıyla göç bölgelerinde yardımda bulunmuştur. Yakın Doğu Amerikan Yardım Heyeti ismini 1918'den sonra almış olan Ermenilere ve Süryanilere Amerikan Yardım Heyeti adı altında başlayan ve kısaca Yakın Doğu Yardımı (Near East Relief) olarak bilinen ve I. Dünya Savaşı sırasında kurulan bir yardım organizasyonu idi.

İstanbul, İzmir, Kütahya, Balıkesir gibi güvenlik sorunu olmayan bölgelerde göç uygulanmayacaktır.[76][77][78] Karar ve yönetmeliklerde güvenilir, sanatkâr ve ticaret erbabı olan ve kadın, kimsesiz çocuk ve yaşlılar tehcire tutulmayacaklardır.[79] Uygulanması emredilen Ereğli’de ise Müslümanlar karşı çıkarlar ve büyük oranda yerlerinde kalacaklardır. Ne var ki Ereğli'den techir edilenler olacak, ve bunlar “ayrılıkçı” olarak adlandırılacaklardır. Techir kanunun bir başka dikkat çeken yönü ise Müslüman evlerinin aranmasını içermemesidir. Bunun sayesine Anadolunun birçok kentinde Müslüman komşularının sakladıkları Ermeniler de tehcire tabi tutulmayacaklardır.[80]

Anadolu'da kendi imkanlarıyla göç yerlerinden ayrılanlar serbestçe yer değiştirirler, ve bunlar arasında Anadolu’dan İstanbul'a gelen tahminlere göre yaklaşık 15.000 Ermeni İstanbul Ermenilerinin evlerinde yerleşir. Arşavir Şiraciyan İstanbul'da saklananların büyük çoğunluğunu genç erkekler oluşturduğunu, komitacı olduklarını ve silahlarının bulunduğunu yazmıştır.[81]

Mardin ve Diyarbakır bölgesindeki Süryaniler ile Hakkâri'deki Nasturiler'in bir kısmı karara aykırı bir şekilde tehcire tabi tutulmuştur. Diyarbakır'da Ermeniler ve diğer Hristiyan ahaliden yaklaşık 2.000 kişi öldürüldüğünde ise Osmanlı hükûmeti, Ermeniler için uygulanan inzibat tedbirlerinin (Akçam'ın kitabında öldürme eylemleri[82]) diğer hristiyanlar için uygulanmaması gerektiğini hatırlatan telgraf çekmiştir.[83]

Bunu izleyen aylarda Anadolu'nun Ermeni nüfusunun büyük bir kısmı kafileler şeklinde yola çıkarılarak, bölgedeki varlık mücadelesinin zorlukları nedeniyle çatışmalardan arık bulunan nadir osmanlı toprakları arasına giren, Suriye Çölü'ndeki Deyrizor'da kurulan toplama kamplarına sevkedilir. Kafilelere katılanların önemli bir bölümü yolda ölür veya öldürülür. 4 Ağustos'ta yayımlanan bir hükûmet emriyle Katolik ve Protestan Ermenilerin sevki durdurulsa da bu emrin bir etkisi olmaz.

Türk Tarih Kurumu eski başkanı Yusuf Halaçoğlu'nun Osmanlı Arşivlerine dayanan rakamlarında, bölgedeki çetelerin saldırısı, hastalık vb. durumlarla toplam 56.610 Ermeninin öldüğü aktarılmaktadır.[84]

Toplama kampları

Tehcire tabi tutulan kimselerin mecliste, 1919 senesinden itibaren tekrar iskan edilmesi kararı alınır, ve uygulamalar sonucuna, mahfuz arşiflere göre, 277.000 civarında Ermeni tekrar memleketlerine yerleştirilmiştir.[85]

Teşkîlât-ı Mahsûsa

I. Dünya Savaşı'nda Osmanlı, Teşkîlât-ı Mahsûsa adlı özel birlikler kullanılır ve bunlar bu iş için planlanmış gizli birimler (Special Organization) tarafından yapılır.[86] Osmanlı Devleti'nin gizli servisi olan organizasyon İngiliz elçisi Canning Startfort'un (Civinis Efendi) önerileri ile kurulmuş olan düzensiz bir harb birimidir.[87] 17 Kasım 1913 tarihinde Enver Paşa idaresinde ve örgütlenmeden ise Süleyman Askeri sorumluluğunda kurulmuştur.[88] Teşkilât-ı Mahsusa birliklerinin insan kaynakları Kürt aşiretleri, mahkûmlar ve Kafkas ve Rumeli göçmenleri'nden oluşmakatdır.[89][90]

Mülklere el konması

Tehcir Kanunu, sınır dışı edilen Ermenilerin mülkleri ile ilgili bazı tedbirler uygulamaya koydu. 13 Eylül 1915'te Osmanlı meclisinden geçen "Geçiçi Müsadere ve Kamulaştırma Kanunu" ile birlikte "Emvâl-i Metruke" yani terk edilmiş mallar olarak tanımlanan araziler, çiftlik hayvanları ve evler dahil olmak üzere Ermenilere ait tüm mallara Osmanlı yönetimi tarafından el konuldu.[41]:224 Meclis-i Mebusan Reisi Ahmed Rıza bu kanunu kınayarak şunları söyledi:

Kanununun bahsettiği emvali de Emvâl-i Metruke diye tavsif etmek de ka­nunî bir şey değil. Çünkü, bu emvalin sahibi olan Er­meniler, mallarını isteyerek terk etmemişler, onlar yerlerinde teb'îd edilmiş, zorla, cebir ile çıkarılmış. Hükümet, onların mallarını, memurları vasıtasıyla sattırıyor. ... Eğer bu memlekette Kanun-u Esasi ve Meşrutiyet varsa bu olamaz, bu bir zulümdür. Beni kolumdan tut, köyümden dışarı at, malımı mülkümü de sonra sat, bu hiçbir vakitte caiz değildir. Bunu ne Osmanlı vicdanı kabul eder ne de kanun.[91]

Ermeni Kırımı sonrası el konulan Ermeni mal ve eşyalarının açık artırmayla satıldığı ve dağıtıldığı Trabzon'daki bir Ermeni kilisesi, 1918.[92]

1919 Paris Barış Konferansı sırasında bir Ermeni heyeti, yalnızca Ermeni kilisesinin uğradığı $3.7 milyar (2024 enflasyon oranları ile yaklaşık $546 milyar) maddi zarara ilişkin bildirimde bulundu.[93] Ermeni cemaati daha sonra Osmanlı yönetimi tarafından el konulan mülk ve malların iadesine ilişkin ek bir talep sundu. Ermeni heyeti tarafından Yüksek Kurul'a sunulan ve Ermeni cemaatinin dini liderleri tarafından hazırlanan ortak bir beyanname, Osmanlı hükûmetinin 2.000 kilise ile 200 manastırı yıktığını ve Ermeni mallarının başkalarına verilmesi için yasal zemin oluşturduğunu iddia etti. Beyanname, Türk ve Rus Ermenistanı'ndaki kişisel mülk ve varlıkların toplam zararıyla ilgili mali bir değerlendirme de sunarak bu zararın sırasıyla 14.598.510.000 ve 4.532.472.000 frank (2024 enflasyon oranları ile yaklaşık $354 milyar) olduğuna yer verdi.[94][95] Ermeni cemaati, aslen kilisenin sahip olduğu mülkün iadesini ve getirilen gelirin geri ödenmesini de istedi. Osmanlı yönetimi hiçbir zaman bu taleplere cevap vermedi ve bu yüzden herhangi bir iade gerçekleşmedi.[96]

Sürgün edilen Ermenilere ait malların tümüne 1930'ların başında el konuldu.[97] O zamandan beri, Ermeni Kırımı sırasında el konulan malların hiçbirinin iadesi yapılmadı.[98] Türk tarihçi Uğur Ümit Üngör gibi Ermeni mallarına el konması üzerine araştırmalar yapan çeşitli tarihçiler, kitlesel bir şekilde devlet kontrolüne geçen Ermeni mallarının günümüz Türkiye Cumhuriyeti'ne sermaye sağlayarak ülkenin ekonomik temellerinin oluşumunda önemli bir rol oynadığını savunmaktadır.[99] El konulan mallar; köylü, asker ve işçi gibi alt sınıf Türklere orta sınıfa yükselme fırsatı sağlamıştır. Üngör'e göre "devletçi Türk ulusal ekonomisinin inşası, Ermeni mallarının yıkımı ve kamulaştırılması olmadan" mümkün olamazdı.[100]

Mahkemeler

Eylül 1915 ile Haziran 1916 arasındaki örfi yargılamalar

Tehcir sürerken, kendilerine verilen yetkiyi istismar eden, görevini kötüye kullananlar hakkında yargılama yapılmıştır. Henüz savaşı hangi tarafın kaybedeceğinin de belli olmadığı Eylül 1915 ile Haziran 1916 arasında, vilayetlerde kurulan Divan-ı Harbi Örfi mahkemelerinde 1.673 kişi yargılanmış, 67’si idam olmak üzere 659'u cezalandırılmıştır. Bu yargılamalar, Osmanlı devletinin sistematik soykırım amacı gütmediğinin kanıtlarının başında gösterilmektedir. Asker, memur ve sivillerden oluşan toplam 1.673 kişi yargılanır. Bunlardan 67’si idama, 524 kişi hapse, 68 kişi kürek, para, pranga ve sürgün cezalarına çarptırılırlar. 1918 senesi ve Mondoros Mütarekesi’ne kadar aralıklarla yapılan yargılamalarda cezalandırılanların sayısı bir kat daha artarak 1.397'ye kadar yükselir.[101]

Mehmed Talat ve Said Halim'in Yüce Divan'a sevki

1918 senesinde ise, ilk olarak 28 Ekim 1918’de Talat Paşa ve Said Halim paşa Yüce Divan'a sevkedilecekler. Çok geçmeden de 19 Şubat 1919’da Birinci Cihan Harbi'nin tarafsız ülkeleri Danimarka, İsveç, İsviçre, Hollanda ve İspanya’ya başvurularak iddiaları soruşturmak üzere ikişer yargıç görevlendirmelerini talep edilecektir. Ancak, bu girişimi İngilizler ve Fransızlar engelleyeceklerdir.

Âliye Divan-ı Harb-i Örfi ve Malatya sürgünleri

Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra 18 Ocak 1919 tarihinde Britanya Yüksek Komiseri Amiral Calthorpe Malta Adası'na götürülür ve bu olaylarda katliam yapmakla suçlanan 145 kişinin yargılandığı bir mahkeme kurulur. 29 Temmuz 1921'de İngiliz Kraliyet Başsavcısı sanıkların hepsine beraat kararı verir. Bu mahkemede ABD tarafından da ellerinde bu konunun soykırım olduğunu gösterir hiçbir belge olmadığı bildirilmiştir (ABD o dönemde bölgede konuyla ilgili gözlemciler bulundurmaktadır).[102]

1914'ten 1918'e Ermeni nüfusu, ölenler ve sağ kalanlar

Ermeni Kırımı sırasında kaç Ermeni'nin hayatını kaybettiğine dair fikir birliği olmamasına rağmen batılı tarihçiler, 1914 ve 1918 arasında 500.000'den fazla Ermeni'nin öldüğünü genel anlamda kabul eder. Tahminler 800.000[103] ile 1,500.000 (Fransa,[104] Kanada[105] ve diğer bazı devletlerin rakamı) arasında değişiklik gösterir. Encyclopædia Britannica, Britanya Dışişleri Bakanlığı yetkilisi Arnold J. Toynbee'nin yaptığı bir araştırma sonucunda 600.000 Ermeni'nin "öldüğünü veya tehcir sırasında katledildiğini" belirttiği 24 Mayıs 1916 tarihli rapora dayanarak aynı sayıyı aktarır.[106][107] Ancak bu rakam Kırım'ın yalnızca ilk yılını hesaplamıştır ve Mayıs 1916'dan sonra hayatını kaybedenler bu sayıya dahil değildir.[108]

Daha önceden Talat Paşa'ya ait olan belgelere göre 1915'ten 1916'ya kadar 970.000'den fazla Osmanlı Ermenisi, ülkenin resmî nüfus kayıtlarında ortadan kayboldu. Belgeler ve kayıtlar, 1983'te Paşa'nın eşi Hayriye Talat Bafralı tarafından bunları Talât Paşa'nın Evrak-ı Metrukesi (Talat Paşa'nın Kara Kaplı Defteri olarak da bilinir.) adıyla yayımlayacak olan Türk gazeteci Murat Bardakçı'ya verildi. Belgelere göre, Osmanlı İmparatorluğu'nda 1915 yılına gelmeden önce 1,256.000 Ermeni yaşamaktaydı. Ancak Talat Paşa'nın kendisinin eklediği dipnotta bu sayının yüzde 30 kadar fazlasının gerçek rakamı vereceği tahmin edilmiştir. Buna ek olarak Paşa, yaptığı hesaplamaya Protestan Ermenileri dahil etmemiştir. Bu yüzden tarihçi Ara Sarafyan'a göre savaş başlamadan önce imparatorluğun Ermeni nüfusu 1,700.000 civarındaydı.[109] İki yıl sonra 1917'ye gelindiğinde ise bu sayı 284.157'ye düşmüştü.[110]

Amerikalı tarihçi Justin McCarthy, savaş öncesindeki Ermeni nüfusunu ve ardından ölümden kurtulan kişi sayısını tahminen hesaplayarak 600.000'den biraz az sayıda Ermeni'nin 1914 ile 1922 arasında öldüğünü öne sürdü.[111] Daha sonradan yayımladığı makalelerden birinde ise 1913'teki kayıtlar göz önüne alındığında sayıya 250.000 kişinin daha eklenmesi gerektiğini yani toplamda 850.000 kişinin hayatını kaybettiğini ifade etti.[112]

Ancak McCarthy'nin rakamlarına birçok uzman tarafından karşı çıkılmıştır. Bunlardan Frédéric Paulin, McCarthy'nin metodolojisini sert bir şekilde eleştirerek kusurlu olduğunu öne sürdü.[113] Diğer uzmanlardan Hilmar Kaiser de[114] profesörler Vahakn Dadrian[115] ve Levon Marashlian gibi benzer eleştiriler sundu.[116] Bu eleştiriler yalnızca McCarthy'nin metodolojisi ve hesaplama sonuçlarıyla ilgili değildi, ayrıca kendisinin birincil kaynaklarıyla yani Osmanlı nüfus sayımlarıyla da ilgiliydi. Eleştiri yapan uzmanlar, 1912'de yapılmış resmî bir nüfus sayımı olmadığına dikkat çekerek rakamların 1905'te II. Abdülhamid tahttayken yapılan sayıma dayandığını bildirdi.[117] Osmanlı nüfus sayımları Ermeni nüfusunu 1,2 milyon olarak iddia ederken Harput Kaymakamı Faiz El-Guseyn, bu sayının 1,9 milyon olduğunu iddia eder.[118] Bunların yanı sıra bazı modern çalışmalar 2 milyonun üzerinde bir sayı verir. Alman konsolos yardımcısı Max Erwin von Scheubner-Richter, 100.000'den az sayıda Ermeni'nin Kırım'dan kurtulduğunu ve diğerlerinin ortadan kaldırıldığını (Almancaausgerottet) yazar.[119]:329-30

Toplu ölümler, Türkiye kurulmadan birkaç yıl önce Kurtuluş Savaşı sırasında Doğu Cephesi'nde devam etti.[120] Kayıtlara göre 60.000 ile 98.000 arasında Ermeni sivil, Türk ordusu tarafından öldürüldü.[121] Bazı sayımlarda ise katledilen toplam Ermeni sayısı yüz binler olarak geçti.[40]:327[122]

Arşiv kaynakları

Tehcir Emri Osmanlı Arşivi'nden
ABD Büyükelçisi Henry Morgenthau Sr. tarafından ABD Dışişleri Bakanlığı'na gönderilen 16 Temmuz 1915 tarihli telegraf. Katliamlardan “Irk imha harekâtı” (“campaign of race extermination.”) olarak bahsetmiştir.
Osmanlı kaynakları
İlgili maddeler : Tehcir Kanunu, Ermenilerin Nakil ve Sevklerini Gerektiren Siyasî Sebepler[123], Ermenilere Ait Mal, Mülk ve Arazilere Uygulanacak İdare Hakkında Yönetmelik[124], Ermenilerin İskân ve İaşeleri ile Diğer Konular Hakkında Yönetmelik[125].

Teşkilât-ı Mahsusa'nın kayıtlarının imha edilmiş bulunması ve İttihat ve Terakki Cemiyeti kayıtlarının kaybedilmiş olması, bunların işe bulaşmış olup, tehcir kanununun gerçekde bir toplu imha projesi olduğu tezini kanıtlamayı kimilerince güçleştirmektedir.[126]

Teşkilât-ı Mahsusa ve İttihat ve Terakki arşivlerinin Ekim-Kasım 1918'de, yani Osmanlı Devleti'nin savaşta yenildiği ve Talât Paşa hükûmetinin düştüğü günlerde, yakılarak imha edildiği aktarılmaktadır.[127]

Şevket Süreyya Aydemir, Talât Paşa'nın 7 Kasım 1918'de yurt dışına kaçmadan önce Arnavutköy'de bulunan bir dostunun yalısına bavullar dolusu evrak götürdüğünü ve bu evrakların yalının alt katındaki ocakta yakıldığı nakledildiği aktarmıştır.[128]

Teşkilât-ı Mahsusa şefi Hüsamettin Ertürk'e göre, 14 Ekim 1918'de kurulan Ahmet İzzet Paşa hükûmeti, Teşkilât-ı Mahsusa Müdürlüğü'ne çalışmaların derhal durdurulması ve arşivlerin yokedilmesi emrini vermiştir.[129]

Mithat Şükrü (Bleda) ve Ziya Gökalp'a göre, önemli evraklar Dr. Nazım Bey tarafından alınıp götürülmüştür.[130]

Teşkilât-ı Mahsusa hakkında (bu güne kadar tek köklü araştırmanın yazarı olan) Philipp Stoddard'a göre, Teşkilât-ı Mahsusa Ermeni tehcirinde hiçbir rol oynamamıştır. Guenter Lewy Stoddard'la 2001 senesinde görüştüğünü ve Stoddard'ın hâlâ aynı görüşü savunduğunu bildirmiştir.[131]

2005 senesinde yayınlanan, Talat Paşa'nın Enver Paşaya yazmış olduğu bir mektupta Teşkilât-ı Mahsusa ile ilgili şu ifadeleri bu iddianın yanlışlığını belgelemektedir : "(...) Mayıs'ın yirmi beşine kadar olan İstanbul gazetelerini okuduk. Arkadaşları Teşkilât-ı Mahsusa'dan dolayı itham ediyorlar. Guya bütün Ermeni ve Rum tehcirini ve bir takım fenalıkları Teşkilât-ı Mahsusa yapmış. Bu da İttihat ve Terakki Merkez-i Umumisi'ne tabi imiş. Bundan bir netice çıkaramadıkları reis ve müddeiumumilerin mütemadiyen istifa ettikleri anlaşılıyor. Mahkûm edemeyeceklerini anladıklarından dolayı, Malta'ya göndermiş olacaklar. (...)"[132]

Örgütün kayıtlarını ermeni sorunu nedeniyle imha etmiş olması tezi, Talat Paşa'nın ermeni tehciri konusunda kaleme almış olduğu evrâk-i metrukesi'nin mahfuz olması nedeniyle, savunulan imhanın önceliğinin ermeni faciası olamayabileceği antitezini ayrıca kuvvetlendirmektedir[133].

Kayıtların imha edilmesi konusunda, somut olarak soykırım projesinin belgelerinin yok edilmesi tezinin haricinde farklı gerekçeler öne çıkmaktadır. Teşkilatın yurt içi ve yurt dışında, (kimileri idamla sonuçlanabilecek olan) çok sayıda yasa dışı eylemleri bulunuyordu : karşı-istihbarat, propaganda, örgütlenme, suikast ve darbe gibi. Bu gizli örgütün 8 Ekim 1918'de İttihat ve Terakki hükûmetinin iktidardan ayrılması ile tasfiye edilmiş olması neticesinde üyelerinin divan-ı harpça takibe alınılması kararlaştırılmıştı. Söz konusu kayıtların imha edilme gerekçelerinin, savunulan tehcirde teşkilatın rol oynamasıyla ilintilendirilmesinin dışında, dönemin osmanlı hukukunca idama kadar gidebilecek olan pek çok suçları olması kayıtlarını imha etmelerini kuvvetle izah etmeye yetebilir niteliktedir.

Ankara İstiklal Mahkemesinde İzmir Suikastı sanıklarından Kör Ali İhsan Bey sorgu esnasında elindeki (Kırım ile ilgili ?) bütün belgeleri yaktığını söylemiştir.[134]

Ermeni kaynakları

Belgelerin bazısının (örneğin: Andonyan Belgeleri) düzmece olduğu ortaya çıkarılmıştır. Bundan dolayı hükûmetin parmağı olduğunu kanıtlama iddiasındaki yayınların birçoğu savaş zamanındaki propagandanın damgasını taşımaktadır.[135]

Alman kaynakları

Savaş zamanının Alman kaynakları hakkında aynı şey (propaganda olduğu) savunulmamıştır.[135]

Türklerin tepkileri

Enver Paşa'nın amcası Halil Paşa (Kut) anılarında (güncel Türkçe çeviriye göre) şöyle yazmıştır:[136]

Vatanımın en korkunç ve acı günlerinde vatanımı düşmana esir olarak tarihten silmeye kalktıkları için son ferdine kadar yok etmeye çalıştığım Er­meni Milleti, bugün Türk milletinin âlicenaplığına sığındığı için huzura ve rahata kavuşturmak istediğim Ermeni milleti. Eğer siz Türk vatanına sâdık kalırsanız elimden gelen her iyi şeyi yapacağım. Eğer yine bir takım şuursuz komitacılara takılarak Türk'e ve Türk vatanına ihanete kalkarsanız bütün memleketinizi saran ordularıma emir vererek Dünya üstünde nefes alacak tek Ermeni bırakmayacağım, aklınızı başınıza alın.

Ahmet Refik 1919'da yayımlanan İki Komite İki Savaş adlı eserinde İttihatçıların Ermenileri imha etmek ve bu surette Vilâyât-ı Sitte meselesini ortadan kaldırmak istediğini aktarmıştır.[137]

Bursa milletvekili Hasan Fehmi Bey (Kolay), TBMM'nin 17 Teşrinievvel 1336 (17 Ekim 1920) tarihli gizli oturumunda şöyle konuşmuştur:[138]

Tehcir meselesi, biliyorsunuz ki Dünya'yı velveleye veren ve hepimizi katil telâkki ettiren bir vaka idi. Bu yapılmazdan evvel Âlem-i Nasraniyet'in bunu hazmetmeyeceği ve bunun için bütün gayz ve kinini bize tevcih edeceklerini biliyorduk. Neden katillik unvanını nefsimize izafe ettik? Neden o kadar azim, müşkül bir dava içine girdik? Sırf canımızdan daha aziz ve daha mukaddes bildiğimiz vatanımızın istikbalini taht-ı emniyete almak için yapılmış şeylerdir.

Vahakn N. Dardian'ın aktardığına göre, Mustafa Kemal (Atatürk), yabancı basına karşı kitle halinde acımasızca evlerinden göçürülen ve kırıma uğratılan milyonlarca Hristiyan yurttaşımızın hayatlarının hesabını vermek zorunda olduğunu söylemiştir.[139] Fakat Türkiye'de zuhura gelmiş şayan-ı arzu olmayan bazı ahval olarak bahsettiği olaylarda Ermenilerin başına ne geldiyse kendi politikaları yüzünden geldiğini söyleyerek Müslümanların sorumlu tutulmayacağını eklemiştir.[140]

Mustafa Kemal Atatürk, bu Ermeni sorununun kapitalist devletler tarafından kendi yararlarına göre çözümlenmek istediğini şu sözleri ile belirtmiştir:

Ermeni sorunu denilen ve Ermeni milletinin gerçek olmayan isteklerinden çok dünya kapitalistlerinin ekonomik yararlarına göre çözülmek istenilen sorun, Kars antlaşması ile en doğru şekilde çözüme ulaştırılmış oldu. Yüzyıllardan beri dostluk içinde yaşayan iki çalışkan halkın iyi ilişkileri memnuniyetle yeniden kuruldu.

Ermeni Kırımı ve soykırım kavramı

Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi'nin tanımlamasına göre: öldürmese bile bir millete veya ırka yöneltilen saldırılar soykırım sayılır ve katliam olsa bile bir millete veya ırka yöneltilmediği takdirde soykırım sayılmaz. Birleşmiş Milletler Soykırım Sözleşmesi (9 Aralık 1948) 260 A-III BM Kararıdır. Jenosit (soykırım) kavramı Polonyalı hukukçu Raphael Lemkin tarafından ortaya atılmıştır. Raphael Lemkin, kavramı Yunanca “genos” (soy, kavim) ve Latince “cidus” (öldüren) kelimelerini bir araya getirerek oluşturmuştur. Ermeni Soykırımı tezi ve 11 Ağustos 1933'te Irak'ın kuzeyinde Duhok ve Musul illerinde yaşanan Süryanilere yönelik katliamı (Simele Katliamı) inceleyerek 'Crime of Barbarity' (Barbarlık suçları) adlı yazısını hazırlayan Lemkin, aynı yılda İspanya'nın başkenti Madrid'de toplanan Milletler Cemiyeti'nin Hukuk Konseyi'nde “Bir kişiyi öldüreni yargılamak mümkünken, bir milyon insanı ölüme göndereni yargılamak niçin mümkün olmuyor” sorusunu ortaya atarak uluslararası bir soykırım sözleşmesi çabası içine girdi. Soykırım sözcüğünü 1944 yılında Axis Rule in Occupied Europe (İşgal Altındaki Avrupa'da ittifak Güçlerinin İktidarı) adlı kitabında ilk olarak kullanan Raphael Lemkin. Lemkin, Ermeni meselesini 20. yüzyıla ait tipik bir soykırım örneği olarak tanımlıyordu.[141]

Zamanın İçişleri Bakanı Mehmed Talat Bey'in 1915 yılı içinde Andonyan belgeleri diye bilinen ünlü “Talat Paşa telgraflarının” kopyalarını barındıran kitapta soykırımı planladığı öne sürülmüştür. Andonyan Belgelerinde Ermeni tehciri sırasında Ermenilerin imha edilmesini emreden 50 telgraf ve 2 mektup mevcut. Andonyan Belgeleri düzmece olduğu ortaya çıkarılmıştır. Bundan dolayı hükûmetin parmağı olduğunu kanıtlama iddiasındaki yayınların birçoğu savaş zamanındaki propagandanın damgasını taşımaktadır.[142]

Teşkilât-ı Mahsusa nın sadece cephe ve cephe gerisi Ermeni güçlerin tavsiyesinin (Ermeni İsyanlarına karşı enformasyon toplama ve değerlendirme, toplanan enformasyonun operasyonel şekilde kullanılması ve örtülü faaliyette bulunma) yanında “Tehcir” edilen Ermeni sivil halka karşı planları olduğu ve bu planların “soykırım” tanımına girdiği ileri sürülmektedir.

İttihat ve Terakki sözcülerinden Hüseyin Cahit (Yalçın)'a göre yurdun Ermenilerden arındırılması “müthiş ve memleket için zaruri olduğu sarahatle anlaşılan” bir karardır.[143] 2 Ağustos 1914'te seferberlik günün gecesi, Kuşçubaşı Eşref'in “Anadolu'dan gayri Türk unsurların tasfiye” planı doğrultusunda İttihat ve Terakki Cemiyeti Merkez-i Umumi'de alınan karar ile Doğu Anadolu Bölgesi'nde Teşkilat-ı Mahsusa birlikleri oluşturulmuştur.[144][145][146] Celâl Bayar'ın Teşkilat-ı Mahsusa şefi Eşref Kuşçubaşı'ya atfen belirttiğine göre Mayıs-Ağustos 1914'te Harbiye Nezaretinde yapılan toplantıların başlıca konusu stratejik noktalarda kümelenmiş ve dış tesirlere bağlı gayrı Türk yığınlarının tasfiyesi idi.”[147]

Teşkilat-ı Mahsusa hakkında araştırma yapan yazar Philipp Stoddard'a göre, Teşkilat-ı Mahsusa, Ermenilerin sınır dışı edilmesinde herhangi bir rol oynamamıştır.[148] Soykırım inkar tezini başlatan kişi olarak tanınan Guenter Lewy Stoddard'la 2001 senesinde görüştüğünü ve Stoddard'ın hâlâ aynı sonucu savunduğunu bildiriyor.[131] Lewy, soykırım tezinin savunucularından olan Vahakn Dadrian'ın, orijinal kaynakların imkân vermeyeceği varsayımlarda bulunduğunu bildiriyor.[149]

Soykırımı tanımında insan kayıplarının hangi amaçla gerçekleştirildiğini içermektedir. 1915 olaylarının ardındaki hükûmet politikasını kanıtlayacak belgelerin ortaya çıkarılması, soykırım tartışmalarının ana eksenini oluşturmuştur. Ayrıca Osmanlı arşivlerinde yer alan kayıtlara göre, 1906-1922 yılları arasında Anadolu'da ve Kafkaslar'da, 517.955 Müslüman Osmanlı vatandaşının öldüğü aktarılmıştır.[150]

Taner Akçam, İnsan Hakları ve Ermeni Sorunu: İttihat ve Terakki'den Kurtuluş Savaşı'nda adlı eserinde Jenosit'in Türkçe karşılığı olarak kullanılan Soykırım kavramını tercih etmediğini açıklamaktadır. Bunun nedeni olarak Kırım kavramının sıradan bir katliamdan farklı olarak Ermenilere yapılanları tanımlamak için Anadolu'da yaygın olduğunu ve Soykırım kelimesinin Nazilerin Yahudilere yönelik ırkçılığa dayalı bir jenosit türünü çağrıştırması ve konuyla uğraşan tüm araştırmacıların Ermeni Kırımı'nın arkasındaki ana nedeninde ırkçılığın yatmadığı noktada hemfikir olduklarını göstermektedir. Ayrıca Kırım kavramını tercih etmesinin psikolojik boyutunun olduğunu da itiraf etmektedir.[151]

Yakın yıllarda Ermeni Soykırım hakkındaki eserlerden biri de Ermeni asıllı Amerikalı tarihçi Vahakn Dadrian'ın The History of the Armenian Genocide (1995) adlı eseridir. Ermeni soykırımının resmî Osmanlı makamları tarafından değil, İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne bağlı gizli bir örgüt olan Teşkilat-ı Mahsusa eliyle yürütüldüğü de iddia edilir.[152]

Ayrıca Toynbee, 1967'de yayımlanan Acquaintances adlı eserinde “1915'te Türkiye'de işlenmiş olan soykırım üstüne çalışmalarım bana ilk günahın gerçekliğini gösterdi” diye yazmış,[153] Vahakn Dadrian'a yazdığı 6 Aralık 1973 tarihli mektubunda “Ermeni Soykırımı büyük bir suçtur” demiştir.[154]

Soykırım olarak tanımlayan ülke ve kuruluşlar

Ermeni Soykırımı'nı tanıyan devletler koyu renkte görülmektedir.

Ermeni Soykırımı son yıllarda bazı uluslararası kuruluşlar ve pek çok devletlerin parlamentoları tarafından resmen tanınmıştır.

Erivan'daki Tsitsernakaberd'de gerçekleştirilen 100. yıl anma töreninden bir kare.

Günümüzde İsviçre'de Ermeni Soykırımını reddetmek suçtur. Benzer bir yasa taslağı da Fransız parlamentonun her iki kanadında kabul edilmiş; ancak Fransa Anayasa Konseyi “anayasaya aykırılık” gerekçesiyle yasayı iptal ettiği için yürürlüğe girmemiştir.[155] Bunun dışında 20 kadar ülke, parlamentolarında, Ermeniler'in soykırıma uğradığı tezlerini tanıyan yasaları kabul etmişlerdir. Amerika Birleşik Devletleri federal devlet olarak böyle bir yasayı kabul etmemiştir. Ancak eyalet (İngilizce: state) bazında, 50 eyaletten 49'unda[156] ve Washington, DC yönetimince kabul görmüştür.[157]

İlk Ermeni Kırımı Anıtı 24 Nisan 1968 tarihinde Lübnan'ın Beyrut şehrinde dikilmiştir. Bundan sonra Ermenistan, ABD, Mısır, Fransa, Brezilya, Bulgaristan ve İtalya gibi ülkelerde de bu tip anıtlar dikilmiştir.

Türkiye'deki yaklaşımlar

Yusuf Hikmet Bayur, 12 Temmuz 1921 tarihli Vakit gazetesinden alıntı yaparak birçok yerde çoktan beri süregelmiş olan sorunların bu olay ile baş göstererek asla arzu etmediği suistimallere sebep olduğu, birçok memurun haddinden ziyade zulüm ve şiddet gösterdiği ve birçok yerde birtakım masumların da kurban olduğunu aktarmaktadır.[158] Ayrıca, tehcir sırasında Ermenilere karşı herhangi bir saldırıda bulunanların tevkif edilerek, Divan-ı Harp Mahkemesine sevk edilmesi ve en ağır şekilde cezalandırılmaları da karara bağlanmıştır.[kaynak belirtilmeli]

Yusuf Halaçoğlu, tehcire tabi tutulan Ermeniler'in sayıları Halep'ten gelenlerle birlikte 438.758 kişi olduğu, Açlık, tifo ve dizanteri gibi hastalıklar, iklim koşulları, Arap aşiretleri ve eşkıyaların saldırıları sonucu ancak 382.148 kişi iskân sahasına varabildiğini söylemektedir.[159]

Bunların yanında Türkiye'nin tezine göre Ermeniler I. Dünya Savaşı sırasında büyük bir isyan başlatmış ve birçok yerde katliamlar yapmışlardır. Buna dair Ermeniler'e (Bir Ermeni'nin Fransız Horizon Gazetesi'nde yayınlanan mektubu) ve Ruslar'a (Rusya'nın Paris Büyükelçisi Sazanov'a ait bir yazı) ait önemli vesikalar mevcuttur.[160]

Türk gazeteci Güneri Cıvaoğlu 11 Ekim 2007 günlü Milliyet Gazetesindeki yazısında[161], Ermeni siyasetçi ve Ermenistan'ın ilk başbakanı olan Ovanes Kaçaznuni'nin 1923 yılında Bükreş'te yapılan Ermeni meselesiyle ilgili Taşnak Partisi toplantısında bir rapor sunduğunu, ilgili raporda önemli itirafların yer aldığını belirtmiştir.İlgili rapor [162][163] Ocak 2008 tarihli ve İstanbul Ticaret Odası başkanlığınca Türkçe olarak kitapçık halinde yayımlanmış olup, raporun ön sözünde İTO başkanı Murat Yalçıntaş'ın yaptığı açıklamada "1882 yılında kurulduğunda ilk başkanı Osmanlı tebası bir Ermeni olan İstanbul Ticaret Odası, Birinci Dünya Savaşı yıllarında yaşanan tarihi olayların hiçbir politik kaygı taşımadan değerlendirilmesini arzu etmektedir. " ifadesine yer vermiştir. Ayrıca, ilgili raporda Ovanes Kaçaznuni'ye ait " Osmanlı'dan, Akdeniz'e uzanan bir Ermenistan talep ettik. Derhal gönüllü birlikleri oluşturduk, Türklere karşı ayaklandık ve savaştık. İsyanımızın temelinde İtilaf Devletleri'nin bize vadettiği Ermenistan hayali vardı, gerçeği göremedik." şeklinde ifadeler de yer almaktadır.[162] [164]

Ağustos 2009'da bir Ermenistanlı Haber Ajansı'nın yayınladığı Atatürk'ün Amerikalı Amiral Bristol'e 7 Mart 1920'de gönderdiği telgrafta, “Kendi çıkarlarının peşinde koşanlar Anadolu'da 20 bin Ermeninin öldürüldüğü yalanını uydurdu.” diyerek, bu olayın bir katliam olmadığını ve Ermenilerin saldırmasına yerel halkın gösterdiği direnişin doğal sonucu olduğunu belirterek bunun dünya kamuoyuna bildirilmesini istemiştir.[165][166][167]

Milas doğumlu olup 1910'de ABD'ye göç eden Yahudi Albert Amateau yeminli noter beyanında “Soykırım'ın tamamen yalan ve bir iftira kampanyası eseri olduğu” nu beyan etmektedir.[168]

Türkiye'de öğretim üyeleri ve gazetecilerden oluşan bir grup 2008'de Ermenilerden Özür Diliyorum adıyla, imza kampanyası başlattılar.[169][170] Prof. Ahmet İnsel, Prof. Baskın Oran, Dr. Cengiz Aktar ve gazeteci-yazar Ali Bayramoğlu, kampanyanın öncülüğünü yaptılar. Ermenilerin başına gelenlerin yıllardır konuşulmamış olunmasından dolayı kişisel olarak özür dilenmektedir.[171][172] Kampanya yayınlandığı ilk 24 saat içinde 5000 kişi tarafından imzalandı.[173] Bu kampanyaya karşı olanlar ise yeni kampanyalar başlattılar.[174]

Türkiye'deki siyasetçiler, öğretim üyeleri, gazeteciler, öğrenciler, meslek kuruluşları ve her kesimden insanın katıldığı [175] " (Ermenilerden) Özür Dilemiyoruz " adlı imza kampanyasına[176] iştirak edenlerin sayısı Mayıs 2015 tarihi itibarıyla 91.000 kişiden fazla olmuştur.[177]

Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, aydınların 1915 olayları konusunda Ermenilerden özür dileme kampanyası başlatmasına tepki göstererek, konu ile ilgili olarak yaptığı açıklamada: "Herhalde onlar böyle bir soykırımı işlemiş olacaklar ki özür diliyorlar. Türkiye Cumhuriyeti'nin böyle bir sorunu yok" dedi.[178]

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, yaptığı yazılı açıklamada, kendilerini aydın olarak tanımlayan bir grubun Ermenilerden özür dilenmesi amacıyla başlatmak istedikleri "özür diliyorum" kampanyasının "yozlaşma ve çürümenin ulaştığı vahim durumu göstermesi" açısından ibret verici olduğunu söyledi.[179]

Türk Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanlığı, yaptığı açıklamada kampanyayı doğru bulmadığını, özür dilemenin yanlış olduğu ve zarar verici sonuçlar da doğurabilecek bir davranış olduğunu belirtti.[180] Genelkurmayın yaptığı açıklama, Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Koray Çalışkan ve Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP) Genel Başkanı Filiz Koçali tarafından "demokrasiye müdahale" olarak değerlendirildi.[181]

TÜRKSAM Başkanı Sinan Oğan, özür metninde "Ermeni Soykırımı" adı yerine "Büyük Felaket" (Մեծ Եղեռն Medz Yeğern) adının kullanılmasının Türk halkını aldatmaya yönelik bir kelime oyunu olduğunu iddia etti. Oğan, Ermenicede bu kavramının İsa'nın çarmıha gerilmesi için de kullanıldığını belirti. Bu ismin seçiminin Holokost (Yahudi Soykırımı) örneğinde olduğu gibi Ermenilerin de kendilerine has bir soykırım adı oluşturma çabası olduğunu iddia etti. Özür metninde soykırım kelimesinin kullanılmamasının amacının konu hakkında fazla bilgiye sahip olmayan Türk halkını aldatmak ve olayı basit ve masum bir özür kampanyası olarak göstererek imza toplamak ve dünyanın en büyük suçu kabul edilen soykırım suçunu Türk halkına kabul ettirmek olduğunu savundu.[182]

Kültürel kayıp

Van'daki Yedi Kilise'nin Türk ordusu tahrip etmeden önce 1913'te çekilmiş bir fotoğrafı.[183]

Ermeni kültür, din, tarih ve toplumsal mirasına ait nesnelerin yok edilmesi, hem kırımın kendisinin hem de sonrasındaki inkâr sürecinin bir başka önemli parçasıydı. Bu bağlamda Ermeni kiliseleri ve manastırları tahrip edildi veya camilere dönüştürüldü, Ermeni mezarlıkları yerle bir edildi ve Van gibi bazı şehirlerde Ermeni mahalleleri yıkıldı.[184]

Katliamlarla aynı dönemde Ermeniler tazminat almaksızın servetlerini ve mülklerini kaybetti.[185] İş yerleri ve çiftleri ellerinden alındı; tüm okullar, kiliseler, hastaneler, yetimhaneler, manastırlar ve mezarlıklar Türk devletinin mülkü hâline geldi.[185] Ocak 1916'da Osmanlı Ticaret ve Ziraat Nezareti, imparatorluğun sınırları içinde faaliyet gösteren tüm mali kuruluşların Ermeni varlıklarını hükûmete devretmesini emreden bir kararname çıkardı.[186] Gayrimenkul, nakit, banka mevduatı ve mücevheratın yanı sıra altı milyon Türk altın parasının böylece Ermenilerden alındığı kaydedildi. Bu varlıklar daha sonra Deutsche ve Dresdner bankaları dahil çeşitli Avrupa bankalarına yatırıldı.[186]

I. Dünya Savaşı'nın son bulmasıyla Ermeni Kırımı'ndan sağ kalanların bazıları evlerine geri dönmeye ve mülklerini geri istemeye çabaladı ancak Ankara Hükûmeti bunun önüne geçti.[185]

1914'te Konstantiniyye Ermeni Patriği, gözetimi altındaki Ermeni kutsal bölgelerinin bir listesini hazırladı. Bu listede 200 tanesi manastır, 1.600 tanesi kilise olmak üzere 2.549 dini yer vardı. 1974'te UNESCO, 1923’ten sonra Türkiye'nin doğusunda ayakta kalan 913 Ermeni tarihi eserinden 464 tanesinin tamamen ortadan kaybolduğunu, 252 tanesinin harabeye dönüştüğünü ve 197 tanesinin onarılması gerektiğini belirten bir açıklama yaptı.[187]

Galeri

Popüler kültüre etkileri

Romanlar

Ermeni soykırımı tezlerine dayanak oluşturan önemli birincil kaynaklar, ABD Büyükelçisi Henry Morgenthau'nun Büyükelçi Morgenthau'nun Öyküsü (1919), Alman din adamı Johannes Lepsius'un Bericht über die Lage des armenischen Volkes in der Türkei (Ermeni Halkının Türkiye'deki Durumunu Anlatan Rapor - 1916) adlı eserleri ile, İngiliz Hükümeti'nin tarihçi James Bryce ve Arnold Toynbee'ye hazırlattığı bir belge derlemesi olan Mavi Kitap 'tır.

  • Franz Werfel, Musa Dağ'da Kırk Gün (1936) adlı Samandağı Ermenilerinin direnişini anlatan romanı yazmıştır.
  • Douglas Scott, The Disinherited (Mirassız bırakılanlar), Century, 1990
  • Louis Carzou, La Huitième Colline (Sekizinci Tepe), Liana Levi, 2006
  • Halil İbrahim Özcan, Küller Arasında, NoktaKitap, 2009
Filmler
  • Ravished Armenia (ABD, 1919)
  • America America (ABD, 1963)
  • Nahapet (Sovyetler Birliği, 1977)
  • The Forty Days of Musa Dagh (ABD, 1982)
  • Mayrig (Fransa, 1991)
  • Avetik (Hollanda, 1992)
  • Ararat (Kanada, 2002)
  • Tarlakuşları Çiftliği (İtalya, 2007)
  • Ravished Armenia, restore edilmiş ve 23dk. eklenmiş versiyonu (2009, ABD)
  • Kesik (Almanya, 2014)
  • 1915 (ABD, 1915)
  • The Promise (ABD, 2016)
  • Osmanlı Subayı (2017)
Müzik
  • System of a Down: P.L.U.C.K.
  • System of a Down: Forest
  • System of a Down: Holy Mountains
  • Serj Tankian: Yes, It's Genocide
  • Diamanda Galas: Defixiones, Will and Testament: Orders from the Dead

Ayrıca bakınız

Şablon:Portal bar

Notlar

  1. ^ Ermeni katliamları, 1915 yılında yoğunlaştığı için genellikle bu yıl ile ilişkilendirilir. Çeşitli kaynaklar katliamların şu yıllar arasında gerçekleştiğini yazar: 1915-1916, 1915-1917, 1915-1918, 1915-1923, 1894-1915, 1894-1923
  2. ^ 1,5 milyon en çok kabul gören sayıdır.[1][2][3][4] Ancak çeşitli kaynaklara göre sayı 800.000'den 1.800.000'e kadar değişir.[5][6][7][8]
  3. ^ Klasik Ermeni ortografisinde Հայոց ցեղասպանութիւն
  4. ^ Berlin Kongresi'ndeki Büyük Güçler şunlardı: Rusya, Büyük Britanya, Fransa, Avusturya-Macaristan, İtalya ve Almanya.[45]

Kaynakça

  1. ^ a b "8 facts about the Armenian genocide 100 years ago". CNN. Erişim tarihi: 13 Aralık 2015. 
  2. ^ "Tsitsernakaberd Memorial Complex". Armenian Genocide Museum-Institute. 13 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Şubat 2015. 
  3. ^ Kifner, John (7 Aralık 2007). "Armenian Genocide of 1915: An Overview". The New York Times. 
  4. ^ "The forgotten Holocaust: The Armenian massacre that inspired Hitler". The Daily Mail. Londra. 11 Ekim 2007. 
  5. ^ Göçek, Fatma Müge (2015). Denial of violence : Ottoman past, Turkish present and collective violence against the Armenians, 1789-2009. Oxford University Press. s. 1. ISBN 019933420X. 
  6. ^ Auron, Yair (2000). The banality of indifference: Zionism & the Armenian genocide. Transaction. s. 44. ISBN 978-0-7658-0881-3. 
  7. ^ Forsythe, David P. (11 Ağustos 2009). Encyclopedia of human rights (Google Books). Oxford University Press. s. 98. ISBN 978-0-19-533402-9. 
  8. ^ Chalk, Frank Robert; Jonassohn, Kurt (10 Eylül 1990). The history and sociology of genocide: analyses and case studies. Institut montréalais des études sur le génocide. Yale University Press. ss. 270-. ISBN 978-0-300-04446-1. 
  9. ^ Avcıoğlu, Doğan (1998). Millî Kurtuluş Tarihi 1838'den 1995'e. Tekin Yayınevi. s. 1138. ISBN 975-478-081-1. 
  10. ^ Ermeni Soykırımı (teyit), Uluslararası Soykırım Araştırmacıları Derneği, 3-11 Haziran 1997'de Montreal'de düzenlenen Soykırım Araştırmacıları Derneğinin işbu toplantısı, 1915'te Türkiye'de gerçekleşen toplu Ermeni katliamlarının Birleşmiş Milletler Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi tüzüğüne istinaden soykırım olduğunu tekrar teyit eder. Ayrıca Ermeni Soykırımının, Türk hükûmeti ve Türk hükûmetinin resmî ve gayriresmî temsilcileri ya da destekçileri tarafından reddedilmesini kınar. 
  11. ^ Dabağyan, Levon P. (2007). Emperyalistler kıskacında: Ermeni tehciri. IQ Kültür Sanat Yayıncılık. ISBN 978-975-255-127-5. 
  12. ^ Dündar, Fuat (8 Eylül 2018). Modern Türkiye’nin Şifresi: İttihat Ve Terakki’nin Etnisite Mühendisliği (1913-1918). İletişim Yayınları. ISBN 978-975-05-2485-1. "Türkiye'de 'Ermeni tehciri' ve Türkiye dışında 'Ermeni soykırımı' olarak tanımlanan... 
  13. ^ "100 Years Ago, 1.5 Million Armenians Were Systematically Killed. Today, It's Still Not A 'Genocide.'". The Huffington Post. 12 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 13 Aralık 2015. 
  14. ^ Kieser, Hans-Lukas; Schaller, Dominik J. (2002). Der Völkermord an den Armeniern und die Shoah (Almanca). Chronos. s. 114. ISBN 3-0340-0561-X. 
  15. ^ Walker, Christopher J. (1980). Armenia: The Survival of A Nation. Londra: Croom Helm. ss. 200–03. 
  16. ^ Bryce, Viscount James; Toynbee, Arnold (2000). Sarafian, Ara (Ed.). The Treatment of Armenians in the Ottoman Empire, 1915–1916: Documents Presented to Viscount Grey of Falloden (uncensored bas.). Princeton, NJ: Gomidas. ss. 635–49. ISBN 0-9535191-5-5. 
  17. ^ "The Many Armenian Diasporas, Then and Now". GeoCurrents. 14 Temmuz 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 13 Aralık 2015. 
  18. ^ Hyde, Jennifer (2 Aralık 2008). "Polish Jew gave his life defining, fighting genocide". CNN. 3 Aralık 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  19. ^ "Council of Europe Parliamentary Assembly Resolution". Armenian genocide. 12 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Eylül 2010. 
  20. ^ Ferguson, Niall (2006). The War of the World: Twentieth-Century Conflict and the Descent of the West. New York: Penguin Press. s. 177. ISBN 1-59420-100-5. 
  21. ^ "A Letter from The International Association of Genocide Scholars" (PDF). Genocide Watch. 13 Haziran 2005. 
  22. ^ Rummel, RJ (1 Nisan 1998), "The Holocaust in Comparative and Historical Perspective", The Journal of Social Issues, 3 (2) 
  23. ^ Bartrop, Paul R. (18 Ekim 2018). Modern Genocide: Analyzing the Controversies and Issues. ABC-CLIO. s. 74. ISBN 978-1-4408-6468-1. 
  24. ^ "For Turkey, denying an Armenian genocide is a question of identity". america.aljazeera.com. 25 Şubat 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 13 Aralık 2015. 
  25. ^ "National Assembly of the Republic of Armenia - Official Web Site". parliament.am. 4 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 27 Nisan 2015. 
  26. ^ Monroe, Kristen Renwick (2012). Ethics in an age of terror and genocide : identity and moral choice. Princeton, N.J.: Princeton University Press. s. 13. ISBN 0691151431. 
  27. ^ Loytomaki, Stiina (2014). Law and the Politics of Memory: Confronting the Past. Routledge. s. 31. ISBN 1136007369. To date, more than 20 countries in the world have officially recognized the events as genocide and most historians and genocide scholars accept this view. 
  28. ^ Frey, Rebecca Joyce (2009). Genocide and international justice. New York: Facts On File. s. 83. ISBN 0816073104. 
  29. ^ Stanley, Alessandra (17 Nisan 2006). "A PBS Documentary Makes Its Case for the Armenian Genocide, With or Without a Debate". The New York Times. 
  30. ^ Erdoğan tells Germany to look at own 'genocide' history, Yeni Şafak, 6 Haziran 2016. "...Armenian claims of "genocide" during the 1915 events", "Turkey denies the alleged Armenian "genocide", [1] 20 Ekim 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  31. ^ "History group head slams 'outlandish' German resolution". aa.com.tr. 7 Haziran 2016. 9 Ağustos 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Haziran 2016. 
  32. ^ Ayda Erbal, "Mea Culpas, Negotiations, Apologias: Revisiting the 'Apology' of Turkish Intellectuals," in Birgit Schwelling (ed.), Reconciliation, Civil Society, and the Politics of Memory: Transnational Initiatives in the 20th Century, Bielefeld: Transcript, 2012, p. 88: "Seemingly unaware that any term used to refer to a historical crime of this nature is necessarily always already 'politicized,' when used in this context, just as when President Obama used the same term as a means of avoiding the word "genocide", Medz Yeghern ceases to be a private term of communal mourning for Armenians, it becomes something else: a political instrument in the hands of others."
  33. ^ Herzig, Edmund; Kurkchiyan, Marina (2004). The Armenians: Past and Present in the Making of National Identity. Routledge. s. 47. ISBN 978-1-135-79837-6. 
    Khachaturian, Lisa (2011). Cultivating Nationhood in Imperial Russia: The Periodical Press and the Formation of a Modern Armenian Identity. Transaction Publishers. s. 1. ISBN 978-1-4128-1372-3. 
  34. ^ Adalian, Rouben Paul (2010). Historical Dictionary of Armenia (2nd bas.). Scarecrow Press. s. 337. ISBN 978-0-8108-7450-3. 
  35. ^ Barsoumian, Hagop (1982), "The Dual Role of the Armenian Amira Class within the Ottoman Government and the Armenian Millet (1750–1850)", Braude, Benjamin; Lewis, Bernard (Ed.), Christians and Jews in the Ottoman Empire: The Functioning of a Plural Society, I, New York: Holmes & Meier 
  36. ^ a b Barsoumian, Hagop (1997), "The Eastern Question and the Tanzimat Era", Hovannisian, Richard G (Ed.), The Armenian People From Ancient to Modern Times, II: Foreign Dominion to Statehood: The Fifteenth Century to the Twentieth Century, New York: St. Martin's, ss. 175–201, ISBN 0-312-10168-6 
  37. ^ Léart, Marcel [Zöhrap, Kirkor] (1913). La Question arménienne à ta lumière des documents. Paris: A Challamel. ss. 50-59. 
  38. ^ a b Gábor Ágoston; Bruce Alan Masters (21 Mayıs 2010). Encyclopedia of the Ottoman Empire. Infobase Publishing. s. 185. ISBN 978-1-4381-1025-7. 
  39. ^ a b c d e f g h i Balakian, Peter (2003). The Burning Tigris: The Armenian Genocide and America's Response. New York: HarperCollins. ISBN 0-06-019840-0. 
  40. ^ a b c d e f g h i j k l m n Akçam, Taner (2006). A Shameful Act: The Armenian Genocide and the Question of Turkish Responsibility. New York: Metropolitan Books. ISBN 0-8050-7932-7. 
  41. ^ a b Dadrian, Vahakn N (1995). The History of the Armenian Genocide: Ethnic Conflict from the Balkans to Anatolia to the Caucasus. Oxford: Berghahn Books. ISBN 1-57181-666-6. 
  42. ^ Suny, Ronald Grigor (1993). Looking toward Ararat Armenia in modern history. Bloomington: Indiana university press. s. 101. ISBN 0253207738. 
  43. ^ "What happened to the Armenians (Millet-i Sadıka)?". DailySabah. 26 Haziran 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Mayıs 2018. 
  44. ^ "16. Madde", Ayastefanos Antlaşması, As the evacuation of the Russian troops of the territory they occupy in Armenia ... might give rise to conflicts and complications detrimental to the maintenance of good relations between the two countries, the Sublime Porte engaged to carry into effect, without further delay, the improvements and reforms demanded by local requirements in the provinces inhabited by Armenians and to guarantee their security from Kurds and Circassians. 
  45. ^ Elik, Suleyman (2013). Iran-Turkey Relations, 1979-2011: Conceptualising the Dynamics of Politics, Religion and Security in Middle-Power States (İngilizce). Routledge. s. 12. ISBN 9781136630880. 
  46. ^ Nalbandian, Louise (1963), The Armenian Revolutionary Movement: The Development of Armenian Political Parties through the Nineteenth Century, Berkeley: University of California Press, ISBN 0520009142 
    Libaridian, Gerard (2011). "What was Revolutionary about Armenian Revolutionary Parties in the Ottoman Empire?". Suny, Ronald; ve diğerleri. (Ed.). A Question of Genocide: Armenians and Turks at the End of the Ottoman Empire. Oxford: Oxford University Press. ss. 82–112. ISBN 9780195393743. 
  47. ^ "The Graphic" (İngilizce). 7 Aralık 1895. s. 35. Erişim tarihi: 5 Şubat 2018 – The British Newspaper Archive vasıtasıyla. 
  48. ^ "Armenian Genocide". history.com. History. 22 Ağustos 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Ağustos 2018. 
    The German Foreign Ministry operative, Ernst Jackh, estimated that 200,000 Armenians were killed and a further 50,000 expelled from the provinces during the Hamidian unrest. French diplomats placed the figures at 250,000 killed. The German pastor Johannes Lepsius was more meticulous in his calculations, counting the deaths of 88,000 Armenians and the destruction of 2,500 villages, 645 churches and monasteries, and the plundering of hundreds of churches, of which 328 were converted into mosques.
  49. ^ "Young Turk Revolution". matrix.msu.edu. 5 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 13 Aralık 2015. 
  50. ^ "Details of Slaughter Received". The New York Times (İngilizce). 5 Mayıs 1909. Erişim tarihi: 17 Şubat 2018. 
    Kaynak verildi: Shirinian, George N. (13 Şubat 2017). Genocide in the Ottoman Empire: Armenians, Assyrians, and Greeks, 1913-1923 (İngilizce). Berghahn Books. s. 121. ISBN 9781785334337. 
  51. ^ "30,000 Killed in massacres; Conservative estimate of victims of Turkish fanaticism in Adana Vilayet". The New York Times. 25 Nisan 1909. 
  52. ^ Walker, Christopher J. "World War I and the Armenian Genocide". The Armenian People from Ancient to Modern Times. II. s. 244. 
  53. ^ "La Turchia in guerra " in "Pro Familia", Milanօ, 17 Geniano, 1915 pp. 38-42
    "Berliner Morgenpost", " Der Heilige Krieg der Muselmanen", 14 November 1914
    Ludke T., Jihad made in Germany, Ottoman and German Propaganda and Intelligence Operations in the First World War, Transaction Publishers, 2005, pp. 12-13
    Vahakn Dadrian, The History of the Armenian Genocide. Ethnic Conflict from the Balkans to Anatolia to eh Caucasus, Berghahn Books, Oxford, 1995, ss. 3-6
  54. ^ a b "ATATÜRK'TEN ERMENİ SORUNU". 10 Haziran 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Mayıs 2011. 
  55. ^ Akçam, A.g.e., s. 233-234.
  56. ^ Müteakid Kaymakam Şerif Köprülü, Sarıkamış İhata Manevrası ve Meydan Muharebesi, İstanbul, 1338, s. 119.
  57. ^ PA-AA / R 14085. Erzurum Konsolosu Max Erwin von Scheubner-Richter'in 5 Aralık 1914 tarihli raporu.
  58. ^ ABD eski Başkanı Reagan'ın danışmanı Fein'den Takvim'e özel açıklama: “Beyaz Saray araştırma yaptı Ermeniler'in 2 milyon Müslüman Osmanlı'yı katlettiği ortaya çıktı.”
  59. ^ Suny, Ronald Grigor (2015). "They Can Live in the Desert but Nowhere Else": A History of the Armenian Genocide. Princeton University Press. s. 244. ISBN 1400865581. 
  60. ^ Toynbee, Arnold Joseph; Bryce, James Bryce (1915). Armenian atrocities, the murder of a nation. University of California Libraries. Londra, New York [etc.] : Hodder & Stoughton. ss. 81-82. 
  61. ^ A.A. Weltkrieg, 11 d secr., Band 4, A 37451. Schulenburg"un Ermurum, 28 Kasım 1915 tarihli raporu.
  62. ^ Wolfdieter Bihl, Die Kaukasus-Politik der Mittelmächte, Teil 2, Wien / Kölm / Glatz, s. 67-68.
  63. ^ Akçam, A.e.g., s. 235.
  64. ^ a b c d e f Kaynak hatası: Geçersiz <ref> etiketi; Prof.Akşin isimli refler için metin sağlanmadı (Bkz: Kaynak gösterme)
  65. ^ Altınay, Ahmet Refik (1919). İki Komite, İki Kıta. İstanbul. s. 40. 
  66. ^ Sarafian, Ara (30 Mayıs 2012). "24 Nisan 1915'te ne oldu?". Agos. 17 Temmuz 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  67. ^ Sarınay, Yusuf. "İstanbul'da Ermeni Faaliyetleri ve Alınan Tedbirler (1914-1918)". Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, 67-68-69. 4 Ağustos 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  68. ^ Uğur Üngor; Mehmet Polatel (9 Haziran 2011). Confiscation and Destruction: The Young Turk Seizure of Armenian Property. Bloomsbury Publishing. s. 65. ISBN 978-1-4411-1020-6. ...were rounded up and deported to the interior where most were murdered. 
  69. ^ Hewsen, Robert H.; Salvatico, Christopher C. (2001). Armenia : a historical atlas. Chicago: University of Chicago Press. s. 224. ISBN 0-226-33228-4. OCLC 995496723. 
  70. ^ Sabah Arşiv Erişim: 05 Aralık 2005
  71. ^ "TSK Genelkurmay Başkanlığı Sitesi (Word dosyası)". 30 Aralık 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Mart 2008. 
  72. ^ Kaynak hatası: Geçersiz <ref> etiketi; BritannicaArmenian isimli refler için metin sağlanmadı (Bkz: Kaynak gösterme)
  73. ^ [2]
  74. ^ Edward Aloysius Pace, 1922, The Catholic Encyclopedia: An International Work of Reference on the Constitution, Doctrine ... p. 57.
  75. ^ Lewy, Guenter, "The Armenian Massacres in Ottoman Turkey: A Disputed Genocide", p. 248.
  76. ^ BOA, DH.ŞFR, 63/37; BOA, DH.ŞFR, 63/137.
  77. ^ BOA, DH.ŞFR, 55/59.
  78. ^ Davut Kılıç, “1915 Sevk ve İskan edilmeyen Ermeniler”, Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim Dergisi, Sayı:38 (Nisan 2003).
  79. ^ Muammer Demirel (2005). "Türkiye'de Kalan Ermeni Nüfus". ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ DERGİSİ. XXI (62). 
  80. ^ Sarkis Çerkezyan, Dünya Hepimize Yeter, İstanbul, 2003, s.71-72.
  81. ^ Arşavir Şiraciyan, Bir Ermeni Teröristin İtirafları, (Çeviren: Kadri Mustafa Orağlı), İstanbul, 1997, s.54-61.
  82. ^ Akçam, A.g.e., s.26.
  83. ^ Ermeniler hakkında ittihaz edilen tedabir-i inzibatiye ve siyasiyetnin diğer Hristiyanlara teşmili kat'iyyen geyr-i ca'iz olduğundan efkar-ı umumiye üzerinde pek fena tesir bırakacak ve bi'lhassa ale'l-itlak Hrisiyanların hayatını tehdid edecek bu kabil vekayi'e derhal hitam verilmesi ve hakikat-ı halin işarı, Akçam, A.g.e., s.25, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Osmanlı Belgelerinde Ermeniler 1915-1920, Ankara, 1994, s. 68-69, Belge No: 71.
  84. ^ Yusuf Halaçoğlu, Ermeni Tehcirine Dair Gerçekler (1915), Türk Tarih Kurumu Yay., Ankara, 2001.
  85. ^ http://www.devletarsivleri.gov.tr/geri-donmek-isteyen-ermenilere-musaade-edilmesi-1715 DH.ŞFR 102/58 7 Ağustos 1919.
  86. ^ Dadrian, Vahakn (November 1991). "The Documentation of the World War I Armenian Massacres in the Proceedings of the Turkish Military Tribunal". International Journal of Middle East Studies. 23 (4). ss. 549–76 (560). 
  87. ^ Bovenkerk, Frank (2004). "The Turkish Mafia and the State". Cyrille Fijnaut, Letizia Paoli (Ed.). Organized Crime in Europe: Concepts, Patterns and Control Policies in the European Union and Beyond. Springer Science+Business Media. ss. 594–5. doi:10.1007/978-1-4020-2765-9. ISBN 1-4020-2615-3. 
  88. ^ Eren, M. Ali (11 Kasım 1995). "Cumhuriyeti Teşkilat-ı Mahsusa kurdu". Aksiyon. Cilt 49. Feza Gazetecilik A.Ş. Erişim tarihi: 5 Eylül 2008. 
  89. ^ Akçam, A.g.e., s. 227-231.
  90. ^ Mil, A.g.e.
  91. ^ Eroğlu, Tayfun (2008). Tehcirden Milli Mücadele'ye Ermeni malları (1915-1922) (PDF) (Yüksek lisans). Dokuz Eylül Üniversitesi. s. 45-46. 
  92. ^ Üngör & Polatel 2011, s. 74.
  93. ^ Avedian, Vahagn (21 Mayıs 2008). "The Armenian Genocide 1915: From a Neutral Small State's Perspective: Sweden" (PDF). Uppsala University. Erişim tarihi: 17 Haziran 2016. 
  94. ^ Baghdjian, Kevork K. (2010). A.B. Gureghian (Ed.). The Confiscation of Armenian properties by the Turkish Government Said to be Abandoned. Printing House of the Armenian Catholicosate of Cilicia. s. 275. ISBN 978-9953-0-1702-0. 
  95. ^ Turabian, Hagop (1962). L'Arménie et le peuple arménien (PDF) (Fransızca). Paris, France: Katcherian. ss. 265–7. 
  96. ^ Marashlian, Levon (1999). Richard G. Hovannisian (Ed.). Finishing the Armenian Genocide: Cleansing Turkey of Armenian survivors. Wayne State University Press. s. 118. ISBN 978-0-8143-2777-7. 
  97. ^ Winter, Jay, (Ed.) (2003). America and the Armenian genocide of 1915. New York: Cambridge University Press. s. 18. ISBN 978-0-511-16382-1. 
  98. ^ Üngör & Polatel 2011, s. 59.
  99. ^ Üngör & Polatel 2011, s. 80.
  100. ^ Üngör, U. Ü. (2008). Seeing like a nation-state: Young Turk social engineering in Eastern Turkey, 1913–50. Journal of Genocide Research, 10(1), 15–39.
  101. ^ Şafak Ural, Kâzım Yetiş, Feridun Mustafa Emecen, Çeşitli yönlerden Türk-Ermeni ilişkileri, İstanbul Üniversitesi, 2006, s.196.
  102. ^ Konuyla ilgili TBMM tutanağı: http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/tutanak_b_sd.birlesim_baslangic?P4=11665&P5=B&page1=10&page2=10
  103. ^ John G. Heidenrich (2001). How to prevent genocide: a guide for policymakers, scholars, and the concerned citizen. Greenwood Publishing Group. s. 5. ISBN 978-0-275-96987-5. 
  104. ^ "French in Armenia 'genocide' row". BBC News. 12 Ekim 2006. 7 Nisan 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  105. ^ Woods, Allan (6 Mayıs 2006). "Turkey protests Harper's marking of genocide". Ottawa Citizen. 13 Mart 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  106. ^ Viscount Bryce (1916). "The Treatment of Armenians in the Ottoman Empire 1915–16: Documents presented to Viscount Grey of Falloden, Secretary of State for Foreign Affairs". New York and London: GP Putnam's Sons, for His Majesty's Stationery Office. 
  107. ^ "Death toll of the Armenian Massacres". Encyclopædia Britannica. 
  108. ^ Melson, Robert (1996). Revolution and genocide: on the origins of the Armenian genocide and the Holocaust (1. pbk. bas.). Şikago: University of Chicago Press. s. 147. ISBN 0226519910. 
  109. ^ Sarafian, Ara (13 Mart 2009). "Talaat Pasha's Black Book documents his campaign of race extermination, 1915–17" (PDF). Armenian Cause Foundation. The Armenian Reporter. 
  110. ^ Tavernise, Sabrina (8 Mart 2009). "Nearly a Million Genocide Victims, Covered in a Cloak of Amnesia". New York Times. 
  111. ^ Justin McCarthy, The End of Ottoman Anatolia, in Muslims and Minorities: The Population of Ottoman Anatolia and the End of the Empire, New York Univ. Press, 1983.
  112. ^ Justin McCarthy, The Population of the Ottoman Armenians, in The Armenians in the Late Ottoman Period, The Turkish Historical Society For The Council Of Culture, Arts And Publications Of The Grand National Assembly Of Turkey, Ankara, 2001, ss. 65-86
  113. ^ Frédéric Paulin, Négationnisme et théorie des populations stables : le cas du génocide arménien, in Hervé Lebras (dir.), L'Invention des populations. Biologie, Idéologie et politique, Editions Odile Jacob, 2000.
  114. ^ Hilmar Kaiser, a German expert on the Armenian genocide, also criticizes McCarthy's calculation techniques in an interview with Dirk van Delft published in the NRC Handelsblad, s. 51, Amsterdam, Saturday, 27 Mayıs 2000
  115. ^ Vahakn N. Dadrian, Warrant for Genocide: Key Elements of Turko-Armenian Conflict, New Brunswick, N.J.: Transaction Publishers, 1999. See also his essay: Ottoman Archives and Denial of the Armenian Genocide, in The Armenian Genocide: History, Politics, Ethics, R.G. Hovanissian, ed. New York: St. Martin's Press, 1992 ss. 294-7
  116. ^ Levon Marashlian, Politics and Demography: Armenians, Turks and Kurds in the Ottoman Empire, Zoryan Institute for Contemporary Armenian Research & Documentation Inc. Eylül 1990.
  117. ^ Kemal H. Karpat, Ottoman Population 1830–1914: Demographic and Social Characteristics, Madiscon, Wisconsin: University of Wisconsin Press, 1985. See also Tableau indicant le nombre des divers éléments de la population dans l'Empire Ottoman au 1er Mars 1330 (14 Mars 1914), Istanbul: Zellitch Brothers, 1919. Foreword by Refet. FO 371/4229/86552. Mayıs 1919.
  118. ^ El-Ghusein, Fà'iz (1917). Martyred Armenia. s. 7. 
  119. ^ Fisk, Robert (2005), The Great War for Civilisation: The Conquest of the Middle East, New York: Alfred A Knopf, ISBN 1-84115-007-X.
  120. ^ Christopher J. Walker (1980). Armenia, the Survival of a Nation. St. Martin's Press. ISBN 978-0-312-04944-7. 
  121. ^ These are according to the figures provided by Alexander Miasnikyan, the President of the Council of People's Commissars of Soviet Armenia, in a telegram he sent to the Soviet Foreign Minister Georgy Chicherin in 1921. Miasnikyan's figures were broken down as follows: of the approximately 60,000 Armenians who were killed by the Turkish armies, 30,000 were men, 15,000 women, 5,000 children, and 10,000 young girls. Of the 38,000 who were wounded, 20,000 were men, 10,000 women, 5,000 young girls, and 3,000 children. Instances of mass rape, murder and violence were also reported against the Armenian populace of Kars and Alexandropol: see Vahakn N. Dadrian. (2003). The History of the Armenian Genocide: Ethnic Conflict from the Balkans to Anatolia to the Caucasus. New York: Berghahn Books, ss. 360-361. ISBN 1-57181-666-6.
  122. ^ Armenia : The Survival of a Nation, Christopher Walker, 1980.
  123. ^ https://tr.wikisource.org/wiki/Ermenilerin_Nakil_ve_Sevklerini_Gerektiren_Siyas%C3%AE_Sebepler
  124. ^ https://tr.wikisource.org/wiki/Ermenilere_Ait_Mal,_M%C3%BClk_ve_Arazilere_Uygulanacak_%C4%B0dare_Hakk%C4%B1nda_Y%C3%B6netmelik
  125. ^ https://tr.wikisource.org/wiki/Ermenilerin_isk%C3%A2n_ve_ia%C5%9Feleri_ile_di%C4%9Fer_konular_hakk%C4%B1nda_y%C3%B6netmelik_-_10_Haziran_1915
  126. ^ Erik Jan Zürcher, Modern Türkye'nin Tarihi, İletişim Yayınları, İstanbul, 1995, ISBN 975-470-514-3, s. 171.
  127. ^ Örneğin, Taner Akçam, İnsan Hakları ve Ermeni Sorunu, İmge Kitabevi, Mart 1999, s. 308-309.
  128. ^ Şevket Süreyya Aydemir, Makedonya'dan Orta Asya'ya Enver Paşa, C. 3: 1914-1922, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1985, s. 468.
  129. ^ Bilge Criss, İşgal Altında İstanbul 1918-1923, İletişim Yayınları, İstanbul, 1993, s. 147.
  130. ^ 2. Oturum, Ana İddianame, Takvim-i vakayi, No. 3543, 27 Nisan 1335, Aktaran, Akçam, a.g.e., s. 308.
  131. ^ a b Guenter Lewy The Armenian Massacres in Ottoman Turkey: A Disputed Genocide (Osmanlı Türkiyesinde Ermeni Katliamları: Tartışmalı bir soykırım), Salt Lake City 2005, sayfa 291
  132. ^ Murat Bardakci, TALAT PAŞA’NIN EVRAK-I METRÛKESİ157.sayfa. Eversest yayınevi. (2013).
  133. ^ Kitabiyat, fuat dündar TALAT PAŞA’NIN EVRAK-I METRÛKESİ’ni ‘okumak (2005).
  134. ^ 1926 Ankara İstiklal Mahkemesi, İzmir Suikasti İddianame ve Savunmalar, s. 36, Aktaran, Akçam, a.g.e., s. 309.
  135. ^ a b Zürcher, a.g.y.
  136. ^ Halil Paşa, (haz. Taylan Sorgun), İttihat ve Terakki'den Cumhuriyet'e Bitmeyen Savaş, Kamer, İstanbul, 1997, s. 240-241.
  137. ^ Ahmet Refik, (haz. Hamide Koyukan), İki Komite İki Kıtal, Kebikeç Yayınları, Ankara, 1994, ISBN 975-7981-00-1, s. 27, Aktaran, Akçam, a.g.e.,
  138. ^ Türkiye Büyük Millet Meclisi Gizli Celse Zabıtları, C. 1, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara, 1985, s. 177.
  139. ^ Emile Hildebrand, “Kemal Promises More Hangings of Political Antagonist on Turkey”, 1 Ağustos 1926 tarihli Los Angels Examiner, Sunday edition, section VI, Vahakn N. Dardian, “The Documentation of the World War I Amrenian Massacres in the Proceedings of the Turkish Military Tribunal”, International Journal of Middle East Studies, Cilt 23, 1991, s. 569-570.
  140. ^ Gazi Mustafa Kemal, Nutuk - Söylev, Cilt III, Vesikalar, Vesika 220, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1981, s. 256-257.
  141. ^ Samantha Power, A Problem from Hell: America and the Age of Genocide, Basic Books New York 2002.
  142. ^ Erik-Jan Zürcher Turkey: A Modern History, Londra 2004, S.115/116 The Armenian side has tried to demonstrate this involvement, but some of the documents it has produced (the so-called Andonian papers) have been shown to be forgeries.
  143. ^ Hüseyin Cahit Yalçın, Yakın Tarihimiz, C. I, s. 89.)
  144. ^ Akçam, A.g.e., s. 211.
  145. ^ A. Mil, Umumi Harpte Teşkilatı Mahsusa, Vakit, 2 Ekim (İkinciteşrin) 1933.
  146. ^ Talat ve Atıf'ın ifadeleri, Takvim-i Vekayi, 4 Mayıs 1335.
  147. ^ Celâl Bayar, Ben de Yazdım, C. 5, s. 1573.
  148. ^ Philip H. Stoddard’ın önsözü. Eşref Kuşçubaşı, The Turkish Battle of Khaybar (Hayber Savaşı) Philip H. Stoddard and H. Basri Danışman, (İstanbul: Arba Yayınları, 1999), ss. 21-32
  149. ^ Guenter Lewy Ermeni Soykırımına Yeniden Bir Bakış
  150. ^ Arşiv Belgelerine Göre Kafkaslar’da ve Anadolu’da Ermeni Mezalimi, T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri, Yayın No: 23, 24, 34, 35.
  151. ^ Akçam, a.g.e., s. 21-22.
  152. ^ Vahakn N. Dadrian, The History of the Armenian Genocide, New York 2nd paperback ed. 2004, s. 235-243.
  153. ^ Arnold J. Toynbee, Acquaintances, Oxford University Press, London, 1967, s. 242.
  154. ^ V. N. Dadarian, 'The Naim-Andonian Documents on the World War I. Destruction of Ottoman Armenians: The Amatomy of Genocide', International Journal of Middle East Studies, Vol. 18, No. 3, August 1986, s. 343.
  155. ^ "Decision n ° 2012-647 DC of 28 February 2012". conseil-constitutionnel.fr. 10 Aralık 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Aralık 2012. 
  156. ^ "Alabama Becomes 49th U.S. State to Recognize the Armenian Genocide". Armenian Weekly. 20 Mart 2019. 
  157. ^ "District of Columbia Council passes Armenian Genocide recognition resolution". Armenpress.am. 29 Kasım 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 27 Kasım 2019. 
  158. ^ Yusuf Hikmet Bayur, a.g.e., Cilt: III, Kısım: III, s. 43-44.
  159. ^ Yusuf Halaçoğlu, Ermeni Tehcirine Dair Gerçekler (1915), Türk Tarih Kurumu Yay., Ankara, 2001.
  160. ^ TTK 21 Aralık 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (Belgelerin orijinalleri mevcuttur).
  161. ^ Milliyet, Güneri Civaoğlu
  162. ^ a b The Armenian Revolutionary Federation Has Nothing To Do Any More: The Manifesto of Hovhannes Kajaznuni. New York 1955.
  163. ^ "Ermenistan'ın ilk başbakanı Ovanes Kaçaznuni'nin 1923 yılında Bükreş'te yapılan Taşnak Partisi toplantısına sunduğu raporun Türkçe baskısı (İstanbul Ticaret Odasınca hazırlatılmış)" (PDF). 30 Nisan 2015 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 1 Mayıs 2015. 
  164. ^ Berna TÜRKDOĞAN, TÜRK-ERMENİ İLİŞKİLERİ(TEHCİRDEN GÜNÜMÜZE)-(Doktora Tezi, ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH (TÜRKİYE CUMHURİYETİ) ANABİLİM DALI Ankara,2008)
  165. ^ "Atatürk, ABD'den destek istedi". CNNTÜRK.com. 28 Ağustos 2009. 7 Nisan 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Ağustos 2009. 
  166. ^ "Ermeni ajansı Atatürk'ün mektubunu yayınladı". HaberTürk.com. 26 Ağustos 2009. 19 Şubat 2010 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Ağustos 2009. 
  167. ^ "Atatürk'e çirkin eleştiri". ShowHaber.com. 28 Ağustos 2009. Erişim tarihi: 28 Ağustos 2009. 
  168. ^ Wendy O'steen Noteri 1 Aralık 1992
  169. ^ "www.ozurdiliyoruz.com ana sayfası". ozurdiliyoruz.com. 15 Ağustos 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Şubat 2008. 
  170. ^ "Ermeni sorunuyla ilgili yeni kampanya". TimeTurk. Erişim tarihi: 30 Aralık 2008. 
  171. ^ "´Ermenilerden özür diliyorum´". SkyTürk. Erişim tarihi: 21 Aralık 2008. 
  172. ^ Bülent Tegün (16 Aralık 2008). "Ermenilerden özür diliyorum". turquieeuropeenne. Erişim tarihi: 15 Haziran 2009. [ölü/kırık bağlantı]
  173. ^ "´Erdogan lehnt Entschuldigung bei Armeniern ab´ (Almanca)". Der Spiegel. Erişim tarihi: 2 Ocak 2009. 
  174. ^ ""Özür diliyorum"a karşı "Özür bekliyorum'u başlattılar". Radikal. Erişim tarihi: 19 Şubat 2009. 
  175. ^ "Arşivlenmiş kopya". 17 Şubat 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Mayıs 2015. 
  176. ^ "Ermenilerden özür dilemiyoruz imza kampanyası". 24 Nisan 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Mayıs 2015. 
  177. ^ "Kampanyaya katılanların listesi". 25 Nisan 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Mayıs 2015. 
  178. ^ Time Türk, Başbakan'dan özürcü aydınlara tepki
  179. ^ "Bahçeli, özür dilenecek bir konu yok". Mynet. Erişim tarihi: 21 Aralık 2008. 
  180. ^ "Genelkurmay: Özür dileme zarar verir". NTVMSNBC. Erişim tarihi: 21 Aralık 2008. 
  181. ^ Kaynak hatası: Geçersiz <ref> etiketi; Genelkurmay isimli refler için metin sağlanmadı (Bkz: Kaynak gösterme)
  182. ^ "TÜRKSAM Uluslararası İlişkiler ve Stratejik analizler Merkezi". 6 Mayıs 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Mayıs 2015. 
  183. ^ Kévorkian, Raymond H. (2011). The Armenian Genocide: A Complete History. Londra: I.B. Tauris. s. 326. ISBN 978-1-84885-561-8. 
  184. ^ Bevan, Robert. The Destruction of Memory: Architecture at War. Reaktion Books, 2007, ss. 52-60.
  185. ^ a b c Totten, Samuel; Parsons, William S.; Charny, Israel W. (2004). Century of Genocide: Critical Essays and Eyewitness Accounts. Psychology Press. s. 69. ISBN 978-0-415-94430-4. Erişim tarihi: 24 Nisan 2016. 
  186. ^ a b "Armenian Genocide Descendants File Class Action against Deutsche Bank and Dresdner Bank Announces Kabateck Brown Kellner LLP". Business Wire. 6 Mayıs 2010. 
  187. ^ Kültürel Soykırım, The Armenian Genocide Museum-Institute.
    Bevan, Robert (2006). The destruction of memory architecture at war. London: Reaktion. ss. 52–59. ISBN 1-86189-638-7. 

Ek okumalar

Dış bağlantılar