Evlilik: Revizyonlar arasındaki fark

Vikipedi, özgür ansiklopedi
[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
giriş daha genel
akraba evliliği - kilise mülkü ilişkisi
12. satır: 12. satır:
== Tarihçe ==
== Tarihçe ==
[[Dosya:Kapelle-in-Kohlstein.JPG|200px|thumb|right|Yeni evli [[hristiyan]] çift, [[kilise]]de [[dua]] ederken.]]
[[Dosya:Kapelle-in-Kohlstein.JPG|200px|thumb|right|Yeni evli [[hristiyan]] çift, [[kilise]]de [[dua]] ederken.]]
[[10. yüzyıl]]a kadar [[Roma]]'da evlenme işlerinde yasama ve yargılama yetkileri devlete aitti. Bununla birlikte, [[hristiyan]] [[kilise]]si, kuruluşundan itibaren, kendi mensuplarının evlenmelerinde uyulması gerekli bazı özel emirler ve yasaklar getirmişti; bunlara karşı gelen dini cezalara çarptırılır, en önemlisi de [[aforoz]] edilirdi. [[Batı Roma İmparatorluğu]]'nun yıkılışından sonra siyasi otoritesinin ortadan kalkması, kilisenin bu yasama ve yargılama yetkilerini yavaş yavaş benimsemesine yol açtı. [[10. yüzyıl]]dan itibaren de onun bu yetkilerine karşı çıkan olmadı. Fakat yeniden güçlenen [[krallık]], öteki işlerde olduğu gibi evlenme konusunda da kilisenin yetkilerine sahip çıkmaya kalkıştı. Bu çaba Batı'da [[16. yüzyıl]]dan [[18. yüzyıl]]a kadar sürdü. Günümüzde din ve devlet işlerinin genelde ayrılması ile evlenme töreninin hala kilisede yapılması revaçta olsa bile, akitlerinin [[belediye]]lere bırakılmasıyla son buldu.
[[10. yüzyıl]]a kadar [[Roma]]'da evlenme işlerinde yasama ve yargılama yetkileri devlete aitti. Bununla birlikte, [[hristiyan]] [[kilise]]si, kuruluşundan itibaren, kendi mensuplarının evlenmelerinde uyulması gerekli bazı özel emirler ve yasaklar getirmişti; bunlara karşı gelen dini cezalara çarptırılır, en önemlisi de [[aforoz]] edilirdi. [[Batı Roma İmparatorluğu]]'nun yıkılışından sonra siyasi otoritesinin ortadan kalkması, kilisenin bu yasama ve yargılama yetkilerini yavaş yavaş benimsemesine yol açtı. [[10. yüzyıl]]dan itibaren bir çok Avrupa krallığı [[Şarlman]]ı örnek alarak kilise-devlet ikilisinin yan yana simbiyoz gelişmesini tercih etmiş ve kayıtları kilise tutmuştur. Özellikle akraba evliliğine aşırı dini kısıtlamalar sebebiyle bölünerek miras kalan küçük tarlaların kiliseye hibe edilmesi konusu kilisenin aşırı zenginleşmesine sebep olmuş, devletin zararına olmaya başlamıştı. Kilise reformu ertesi yeniden güçlenen [[krallık]]lar, mülk işinde olduğu gibi evlenme konusunda da kilisenin yetkilerini kısıtladı. Bu süreç Batı'da [[16. yüzyıl]]dan [[18. yüzyıl]]a kadar sürdü. Günümüzde de din ve devlet işlerinin genelde birbirinden ayrılması ile evlenme töreninin hala kilisede yapılması revaçta olsa bile, akitlerinin [[belediye]]lere bırakılmasıyla son buldu.


Evlenmenin hukuki ve dini esasları zamanla çok değişmiştir: [[kan]] akrabalığıyla ilgili yasaklar her yerde geçerli olmadığı gibi bazı [[halk]]ların egzogamik (aile veya kabile dışından evlenme) kanunları son derece karmaşıktır; bir kural haline gelen tek kişiyle evliliğin, çok kişiyle evliliği ortadan kaldırması uzun sürdü. Bazı toplumlarda nişanlı, karısını, ailesinden başlık parası ile ister, bazı yerlerde ise kocaya bir hediye veya drahoma verilir. Nişanlı, damat olarak kabulünden önce müstakbel kayınbaba ve kayınvalidesinin evinde bir süre hizmet etmek zorunda kalabilir. Çoğu yerde evlenme ilk çocuk doğmadıkça geçerli olmaz.{{kaynak belirt}}
Evlenmenin hukuki ve dini esasları zamanla çok değişmiştir: [[kan]] akrabalığıyla ilgili yasaklar her yerde geçerli olmadığı gibi bazı [[halk]]ların egzogamik (aile veya kabile dışından evlenme) kanunları son derece karmaşıktır; bir kural haline gelen tek kişiyle evliliğin, çok kişiyle evliliği ortadan kaldırması uzun sürdü. Bazı toplumlarda nişanlı, karısını, ailesinden başlık parası ile ister, bazı yerlerde ise kocaya bir hediye veya drahoma verilir. Nişanlı, damat olarak kabulünden önce müstakbel kayınbaba ve kayınvalidesinin evinde bir süre hizmet etmek zorunda kalabilir. Çoğu yerde evlenme ilk çocuk doğmadıkça geçerli olmaz.{{kaynak belirt}}

Sayfanın 13.31, 15 Ağustos 2017 tarihindeki hâli

Evlilik sembolü yüzükleri taşıyan güvercin heykelleri
Gelin ve damat nikâh defterini imzalarken.

Evlilik, iki kişinin aile kurmak üzere kanunların uygun gördüğü şekilde, ruhen ve bedenen bir ömür boyu sürecek şekilde bir araya gelmesi.

Evlilik, genellikle karşı cinsten iki kişi arasında yapılagelmiştir. Değişik toplumlar iki kişinin evlenme öncesi evlenebilmeleri için şartlar koşmuş, evlendikten sonraki hayatları için de başka çeşitli kurallar koymuşlardır. Bu şartlar ve kurallar zaman içinde de değişikliklere uğrasalar da genel olarak cinsiyetleri, ait oldukları toplumsal gruplar, sağlık ve kısırlık durumu, akrabalık derecesi, ayrı / ortak mülkiyet, birbirlerini ve ortak çocuklarını temsil edebilme, onların sorumluluklarına ortaklık, soyadı, miras, sadakat (-sizlik), ayrılma, boşanma, nafaka, çocukların veya eşin söz konusu olduğu hukuki davalar veya toplumsal meselelerde karar verme veya şahitlik etme/etmeme yetkisi/hakkı gibi konuları içerir. Örneğin günümüzde bir çok ülkede hemcins bireyler eşcinsel evlilik yapabilir; Buna karşılık bu ülkelerde belli bir süre önce, eşcinsellik çok ağır cezalara layık görülürdü. Bazı ülkelerde ise halen eşcinsellik yasaktır. Pek çok toplum, kişinin aynı anda birkaç eşle birden evlendiği çok eşliliğe izin vermemektedir. Yakın akrabalık sınırı ortaçağ hıristiyanları için latin hesabıyla 6 derece, alman hesabıyla 3 derece idi; Bugünlerde akrabalık sınırlamaları en azlara yakındır. Eskiden dinler veya etnik gruplar arası evlilikler yasak olabiliyordu.

Evlilik olağan olarak, ailenin çoğalmasının temelini oluşturur. Yani, evli çiftin çocuk yaparak onları yetiştirmeleri beklenir. Nitekim, insan topluluklarının çoğunda, evlenme vardır ve dünyaya çocuk getirilmesi, bunların korunması, eğitilmesi, düzgün bir hayat için donandırılması gibi uzun soluklu amaçları gerçekleştirmek için eşlerin bir araya gelmesi, bunun gereği olan sorumlulukları toplum gözetiminde üstlenmesi olarak kabul edilir. Bununla beraber, bazı evlenmelerin böyle bir amacı bulunmadığı da bir gerçektir, örneğin geç yaşta yapılan evlilikler, anlaşmalı çocuksuz evlilikler, eşcinsel evlilikler, veya ölüm halindeyken yapılan evlenmeler gibi.

Medeni hukuk ve tarihte evlenme aktinin amacı, müstakbel eşlerin birbirlerine yaptıkları karşılıklı taahhütlere, ve toplumun koyduğu kuralların muhasebesi ve kontrolüne resmi bir nitelik kazandırmak ve bu işlemler için gerekli kayıtları biriktirmektir. Bazı ülkelerde ispatlanmış uzun süre birliktelik özellikle ortak çocuk varsa bir çok konuda evlilik akti ile eşdeğerli sayılabilmektedir.

Tarihçe

Yeni evli hristiyan çift, kilisede dua ederken.

10. yüzyıla kadar Roma'da evlenme işlerinde yasama ve yargılama yetkileri devlete aitti. Bununla birlikte, hristiyan kilisesi, kuruluşundan itibaren, kendi mensuplarının evlenmelerinde uyulması gerekli bazı özel emirler ve yasaklar getirmişti; bunlara karşı gelen dini cezalara çarptırılır, en önemlisi de aforoz edilirdi. Batı Roma İmparatorluğu'nun yıkılışından sonra siyasi otoritesinin ortadan kalkması, kilisenin bu yasama ve yargılama yetkilerini yavaş yavaş benimsemesine yol açtı. 10. yüzyıldan itibaren bir çok Avrupa krallığı Şarlmanı örnek alarak kilise-devlet ikilisinin yan yana simbiyoz gelişmesini tercih etmiş ve kayıtları kilise tutmuştur. Özellikle akraba evliliğine aşırı dini kısıtlamalar sebebiyle bölünerek miras kalan küçük tarlaların kiliseye hibe edilmesi konusu kilisenin aşırı zenginleşmesine sebep olmuş, devletin zararına olmaya başlamıştı. Kilise reformu ertesi yeniden güçlenen krallıklar, mülk işinde olduğu gibi evlenme konusunda da kilisenin yetkilerini kısıtladı. Bu süreç Batı'da 16. yüzyıldan 18. yüzyıla kadar sürdü. Günümüzde de din ve devlet işlerinin genelde birbirinden ayrılması ile evlenme töreninin hala kilisede yapılması revaçta olsa bile, akitlerinin belediyelere bırakılmasıyla son buldu.

Evlenmenin hukuki ve dini esasları zamanla çok değişmiştir: kan akrabalığıyla ilgili yasaklar her yerde geçerli olmadığı gibi bazı halkların egzogamik (aile veya kabile dışından evlenme) kanunları son derece karmaşıktır; bir kural haline gelen tek kişiyle evliliğin, çok kişiyle evliliği ortadan kaldırması uzun sürdü. Bazı toplumlarda nişanlı, karısını, ailesinden başlık parası ile ister, bazı yerlerde ise kocaya bir hediye veya drahoma verilir. Nişanlı, damat olarak kabulünden önce müstakbel kayınbaba ve kayınvalidesinin evinde bir süre hizmet etmek zorunda kalabilir. Çoğu yerde evlenme ilk çocuk doğmadıkça geçerli olmaz.[kaynak belirtilmeli]

Türk topluluklarında evlilik

Söz, nişan ve evlilik sembolü yüzükler.

Türk topluluklarında boyların, obaların, yaşama kurallarına, ahlâk anlayışlarına, gelenek ve göreneklerine ve yaşanan ortamın kültür durumuna göre az çok değişen evlenme törenleri vardı. Bu törenler, yapı ve nitelikleri bakımından ilden ile, bazen köyden köye göre de değişiklik gösterebilir. Eski çağlardan kalma gelenek ve inançlar farklı tutumlarla bu törenlerde yaşar. Bu yüzden, Türk evlenme törenlerini tek bir ölçüye göre açıklamak yeterli sayılmamalıdır.

Karadeniz, Doğu Anadolu, Ege bölgeleri, Güney Anadolu ve Rumeli yörelerinde değişik şekilde evlenme törenleri yapılır. Evlenmeyi sağlayacak ön işlemler de birbirine benzemez. Birbirine benzeyen tek nokta evlenen kimselerin belli törenlerden sonra ayrı ev kurmaları, belli kurallara uyarak yuvalarını sürdürmeleridir.

Orta Asya Türklerinde, bilinen en eski evlenmeler, toplumun bağlı olduğu din inançlarına göre yapılırdı. Boyun, obanın dini önderi olan kam veya şaman, evlilik kurumunun gerçekleşmesinde en önemli görevi yerine getirir: evlenmeye kararlı çiftleri törenle birleştirir, bölgenin durumuna göre ev veya çadır sahibi yapardı.

Evlilik töreni öncesi

Özel olarak çiçeklerle süslenmiş gelin arabası.
Gelin ve damat, faytonla yolculuk esnasında.

Oğlunu evlendirmek isteyen analar en yakın ve samimi dostları arasından iki kadın seçerek üç kişilik bir görücü topluluğu halinde, önceden tanıdığı veya adını duyduğu kızın evine gider, görülen kız beğenilirse durum birkaç gün içinde ailesine bildirilir. Karşılıklı bir anlaşmaya varılırsa kız, ailesinden istenir. Kız tarafı "evet" derse o akşam erkek evinde bir horoz kesilir, suyundan pilav yapılır, ailenin en yakın ileri gelenleri yemeğe çağrılır. Bu gelenek bazı Anadolu ailelerinde, özellikle Harput yörelerinde bugün de vardır. Taraflar anlaşıp söz kesildikten sonra evlilik başlangıcının ikinci dönemi olan nişan töreni yapılır. Bazı Anadolu köylerinde nişan töreninden önce erkek tarafının kızın babasına ödeyeceği para miktarı üstünde anlaşmaya varılır. Buna "ata yolluğu" denir. Daha sonra kızın oğlana, oğlanın kıza vereceği eşya, yakınlarca gösterilir.

Anadolu'nun bazı yerlerinde nişandan sonra gelen ilk gün kız evinde bütün davetlilere şerbet sunulur. Önceden iki tarafın kararlaştırdığı bir gün, nikâhtan önce kız evinde toplanan iki taraf kadınları kızın eline kına yakarlar. Bu işler, bazı çevrelerde nikâhtan önce, bazılarında nikâhtan sonra ve gerdekten biraz önce görülür.

Eski Türk evlenme törenlerinde nikâh ile gerden aynı gün yapılırdı. Bugün, eski geleneklerini sürdüren birçok Anadolu köyünde durum aynıdır. Gelin, kınalanıp gerekli süslemeler yapıldıktan sonra güvey ve yakınlarınca düzenlenen bir törenle erkek evine götürülür. Çevrenin geleneklerine, ahlâk anlayışına, yaşama imkânlarına ve arazinin coğrafi durumuna göre gelin özel olarak süslenmiş, renkli kumaş ve boncuklarla donatılmış ata, arabaya veya faytona bindirilir. Ata bindirilmişse atın yanı sıra iki yancı yer alır, atın yularını bir seyis tutar, arkasında konuklar sıralanır. Kız, baba evinden ayrılırken dualar okunur, başta ana-baba ve yakınlar olmak üzere hepsiyle vedalaşır, bazen kurban kesilir, gelin son defa olmak üzere evinin her tarafını dolaşır. Gelin alayı, kadınlı erkekli birlikler halinde güvey evine doğru yola çıkınca çalgılar çalınır, oyunlar oynanır.

Evlilik törenleri

Evlilik töreninde gelin ve damadın birlikte kestikleri düğün pastası.

Evlenmelerde alışılagelen kurala göre biri kız, biri oğlan evinde olmak üzere iki düğün yapılır. İlk düğünü kız tarafı, ikinci düğünü erkek tarafı yapar. Kına gecesi gibi yalnız kadınlar arasında yapılan törenlere erkekler, erkekler arasında yapılan törenlere de kadınlar katılmaz. Gelin, duvağa girdikten sonra düğün töreninin yapıldığı yere getirilince ortaya alınır. Başına, varlıklı kimseler para, yoksullar darı veya buğday serperler. Darısı başına deyimi bu töreyle ilgilidir. Tören bitip de gelin ile güvey başbaşa kalınca gelin yüzünü açmaz, güveyden hediye ister, bunun üzerine güvey, geline para veya altın verir. Kayınvalide ve kayınbaba ilk el öpüşte bağışta bulunurlar.

Evlenme törenlerinde her bölgenin geleneksel oyunları olan halay, horon, tamzara, bar, zeybek adı verilen mahalli oyunlar oynanır, kemençe, davul, zurna, tulum, tef, çalpara gibi çalgılar çalınır. Düğüne katılanlara yemek çıkarılır. Törenler yapılırken kızın yakın komşuları, tanıdıkları, arkadaşları, akrabası kendisine ev için gerekli hediyeler sunarlar. Gelin, gerdekten bir gün önce ve bir gün sonra bölgenin inançlarına göre kadınlar arasında yapılan özel bir törenle hamama götürülür. Gelin, evliliği başladığı ilk günden yedinci güne kadar ana, baba ve aile büyüklerine görünmez, yedinci günü eşi ve eşinin birkaç yakınıyla baba evine gider.

Evlenme törenleri ve gerdeğin cuma akşamları yapılması bir gelenek halini aldığı için, gelinin baba evini ilk ziyareti de perşembeye tesadüf eder. Gelin, gerdekten çıkıp konu komşuyla görüşmeye başlayınca kundakta bulunan tanıdık çocuklarının en küçüğü kucağına konur ve hayır dualar edilir.