Tevessül: Revizyonlar arasındaki fark

Vikipedi, özgür ansiklopedi
[kontrol edilmemiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
ayrıca bakınız
Dr. Coal (mesaj | katkılar)
özgün araştırma bkz:Özgün araştırma + yorum içeren katkı + Hz vb ifadeler Tarafsız Bakış Açısı'na aykırıdır
1. satır: 1. satır:
'''Tevessül''' ({{lang-ar|توسل}}) ya da '''Vesile''', [[Allah]]'a yakarmakta başkaları hesabına araya Allah'a yakın aracı ve [[şefaat]]çilerin konulması anlamına gelir. Kişi burada kendi [[şeyh]] ya da [[mürşid]]inin kendi günahlarının affı için şefaatçi olmasını dilemektedir. [[Allah]]'a her yakaracağı anda aşırı saygı beslediği mürşid, [[pir]] ya da şeyh'inin adını zikreder. Bu hadiseye [[Sünnilik]], [[Şiilik]] ve [[Sufi]]liğin her birinde farklı şekillerde rastlanılabilmektedir.
'''Tevessül''' ({{lang-ar|توسل}}) ya da '''Vesile''' [[Allah]]'a yakarmakta başkaları hesabına araya bazı aracı ve şefaatçilerin konulması anlamına gelir. Kişi burada kendi [[şeyh]] ya da [[mürşid]]inin kendi günahlarının affı için şefaatçi olmasını dilemektedir. [[Allah]]'a her yakaracağı anda aşırı saygı beslediği [[mürşid]], [[pir]] ya da [[şeyh]]inin adını zikreder. Bu hadiseye [[Sünnilik]], [[Şiilik]] ve [[Sufi]]liğin her birinde farklı şekillerde rastlanılabilmektedir.
== Maksad ==
== Maksad ==
16. satır: 16. satır:
[[Dua]]lar esnasında [[İslâm]] [[Dîn]]i'nin [[Peygamber]]i [[Muhammed]]'den başka şefaatçi ya da aracılardan medet umulması [[İbn-i Teymiyye]]'nin görüşüne göre, [[Ehl-i Sünnet vel Cemaat]] [[Akide (din)|akide]]sine göre [[Allâh’û-Celle-Celâle’hû]]'ya ortak koşulması manasına gelir ki, bu [[şirk]] olarak nitelendirilmektedir. Onun görüşü, medet ve şefaatin ''sadece ve sadece'' [[Allâh’ûr-Râhman’ûr-Râhîym]]'den olduğu istikâmetindedir.
[[Dua]]lar esnasında [[İslâm]] [[Dîn]]i'nin [[Peygamber]]i [[Muhammed]]'den başka şefaatçi ya da aracılardan medet umulması [[İbn-i Teymiyye]]'nin görüşüne göre, [[Ehl-i Sünnet vel Cemaat]] [[Akide (din)|akide]]sine göre [[Allâh’û-Celle-Celâle’hû]]'ya ortak koşulması manasına gelir ki, bu [[şirk]] olarak nitelendirilmektedir. Onun görüşü, medet ve şefaatin ''sadece ve sadece'' [[Allâh’ûr-Râhman’ûr-Râhîym]]'den olduğu istikâmetindedir.
{{ayrıca bakınız|Selef-i Salihin|Şeyh’ûl-İslâm Takiy’ûd-Dîn İbn-i Teymiyyet’ûl-Harrânî|Selefîyye|Muhammed bin Abdülvahhab|Vehhâbîler}}
{{ayrıca bakınız|Selef-i Salihin|Şeyh’ûl-İslâm Takiy’ûd-Dîn İbn-i Teymiyyet’ûl-Harrânî|Selefîyye|Muhammed bin Abdülvahhab|Vehhâbîler}}
== Kur’ân-ı Kerîm'de tevessül örnekleri ==
{{Kur'an}}
* [[Maide Suresi]]'nin 112 ilâ - 115inci âyetlerinde [[İsâ]]'nın müridlerinin kendisinden yiyecek talep ettikleri, ve bu durumda İsâ'nın niye [[Hakk Teâlâ]]'dan istemiyorsunuz diye bir karşılık vermediği öne sürülebilir. Hattâ, arkasından gelen âyetlerde [[Allâh’û-Celle-Celâle’hû]]'nun onları bu durumlarından dolayı kınama istikâmetine gitmediği ''"Tevessül"'' [[i'tikad]]ının [[şirk]] olamayacağına dair bir örnek olarak gösterilmektedir.


* [[Araf Suresi]]'nin 160ıncı âyetinde ise [[İsrailoğulları]]'nın [[Musa]]'dan su talebinde bulunmaları üzerine [[Allah-u Teâlâ]]'nın doğrudan kendisine yakarmamış olmalarından ötürü [[İsrailoğulları]]'nı azarlamak cihetine gitmediği, ama [[Musa]]'ya nasıl su bulabileceği hususunda yol gösterdiği diğer örnek olarak gösterilebilmektedir.
=== Kur’ân-ı Kerîm'de tevessül ===


==Bibliografya==
Mâide, 112. Ayet: Hani havariler de, "Ey Meryem oğlu İsa! Rabbin bize gökten bir sofra indirebilir mi?" demişlerdi. İsa da, "Eğer mü'minler iseniz, Allah'a karşı gelmekten sakının" demişti.

Mâide, 113. Ayet: Onlar, "İstiyoruz ki ondan yiyelim, kalplerimiz yatışsın. Senin bize doğru söylediğini bilelim ve ona, (gözü ile) görmüş şahitlerden olalım" demişlerdi.

Mâide, 114. Ayet: Meryem oğlu İsa, "Ey Allahım! Ey Rabbimiz! Bize gökten bir sofra indir ki; önce gelenlerimize (zamanımızdaki dindaşlarımıza) ve sonradan geleceklerimize bir bayram ve senden (gelen) bir mucize olsun. Bizi rızıklandır. Sen rızıklandıranların en hayırlısısın" dedi.

Ayetlerde, Hz İsa'nın Allah'a aracısız dua ettiği açık bir şekilde görülmektedir.
Havariler Hz. İsa'ya ''Rabbin senin yüzü suyu hurmetine bize sofra indirebilir mi'' dememişler. Bir inananın peygamberine bilmediğini sorar gibi soru sordukları açıkca görülmektedir.


Fâtiha, 5.. Ayet: Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.

En'âm, 93. Ayet: Allah'a karşı yalan uyduran veya kendine bir şey vahyedilmemişken, "Bana vahyolundu" diyen, ya da "Allah'ın indirdiğinin benzerini ben de indireceğim" diye laf eden kimseden daha zalim kimdir? Zalimlerin şiddetli ölüm sancıları içinde çırpındığı; meleklerin, ellerini uzatmış, "Haydi canlarınızı kurtarın! Allah'a karşı doğru olmayanı söylediğiniz, ve O'nun âyetlerinden kibirlenerek yüz çevirdiğiniz için bugün aşağılayıcı azap ile cezalandırılacaksınız" diyecekleri zaman hâllerini bir görsen!

En'âm, 94. Ayet: Andolsun, sizi ilk defa yarattığımız gibi teker teker bize geldiniz. Size verdiğimiz dünyalık nimetleri de arkanızda bıraktınız. Hani hakkınızda Allah'ın ortakları olduğunu zannettiğiniz şefaatçilerinizi de yanınızda görmüyoruz? Artık aranızdaki bağlar tamamen kopmuş ve (Allah'ın ortağı olduklarını) iddia ettikleriniz, sizi yüzüstü bırakıp kaybolmuşlardır.

Yûnus, 3. Ayet: Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı gün içinde (altı evrede) yaratan, sonra da Arş'a kurulup işleri yerli yerince düzene koyan Allah'tır. O'nun izni olmaksızın, hiç kimse şefaatçi olamaz. İşte O, Rabbiniz Allah'tır. O hâlde O'na kulluk edin. Hâlâ düşünmüyor musunuz?

Secde, 4. Ayet: Allah, gökleri ve yeri, ikisi arasındakileri altı gün içinde (altı evrede) yaratan sonra da Arş'a kurulandır. Sizin için O'ndan başka hiçbir dost, hiçbir şefaatçi yoktur. Hâlâ düşünüp öğüt almayacak mısınız?

Zümer, 44. Ayet: De ki: "Şefaat tümüyle Allah'a aittir. Göklerin ve yerin hükümranlığı O'nundur. Sonra yalnız O'na döndürüleceksiniz."

Yûnus, 18. Ayet: Allah'ı bırakıp, kendilerine ne zarar, ne de fayda verebilecek şeylere tapıyorlar ve "İşte bunlar Allah katında bizim şefaatçılarımızdır" diyorlar. De ki: "Siz, Allah'a göklerde ve yerde O'nun bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz!? O, onların ortak koştukları şeylerden uzaktır, yücedir.".

Zümer, 2. Ayet: Emin ol, biz sana kitabı hakkıyla indirdik. Onun için dini yalnız kendisine halis kılarak Allah'a ibadet ve kulluk et.

Zümer, 3.. Ayet: Gözünüzü açıp kendinize gelin! Arı-duru din yalnız ve yalnız Allah'ındır! O'nun yanında birilerini daha veliler edinerek, "Biz onlara, bizi Allah'a yaklaştırmaları dışında bir şey için kulluk etmiyoruz." diyenlere gelince, hiç kuşkusuz, Allah onlar arasında, tartışıp durdukları konuyla ilgili hükmü verecektir. Şu bir gerçek ki, Allah, yalancı ve nankör kişiyi iyiye ve güzele kılavuzlamaz.

Mekkeli kâfirler ve genelde tüm müşrikler, "Biz başka kimselere yaratıcı oldukları için kulluk etmiyoruz. Biz sadece Allah'ı yaratıcı olarak kabul ediyor ve O'na itaatte bulunuyoruz. Ancak O'nun yüce makamına doğrudan ulaşamadığımız için, arada bulunan mübarek zatlara dua ediyor ve dualarımızı Allah'a çabucak ulaştırsınlar diye onlara müracaatta bulunuyoruz" demektedirler.

Yani, "İttifak ancak tevhid üzerinde sözkonusudur, şirk üzerinde ise ittifak etmek mümkün değildir." Hiçbir müşrik hangi ilâhın, hangi aracının Allah'a daha yakın olduğu konusunda hemfikir değildir. Bazıları aya, güneşe ve yıldızlara vs. aracı olarak tapmaktadır ama, aralarında, bunlardan hangisinin Allah'a daha yakın olduğu konusunda bir birliktelik yoktur. Yine bazıları ölmüş bulunan muhterem zevatın Allah indinde kendilerine şefaat edeceğine inanmalarına rağmen hangisinin orada daha etkili olduğu konusunda ayrılık içindedirler. Dolayısıyla bu tür inançların hiçbiri bir ilme dayanmaz. Çünkü kimin ilahî yetkiyle donatıldığı, kimin sözlerinin Allah indinde geçerli olduğu, Allah tarafından bir liste halinde gönderilmiş değildir.
Tüm bunlar cahilce inanışlar ve ataları körü körüne taklidin bir sonucu olduğu için, ihtilafın vukû bulması kaçınılmazdır.

==Ayrıca bakınız==
*[[Şefaat]]

==Bibliografi==
* Chiabotti, Francesco, Shafa'a (Intercession), in Muhammad in History, Thought, and Culture: An Encyclopedia of the Prophet of God (2 vols.), Edited by C. Fitzpatrick and A. Walker, Santa Barbara, ABC-CLIO, 2014. ISBN 1610691776
* Chiabotti, Francesco, Shafa'a (Intercession), in Muhammad in History, Thought, and Culture: An Encyclopedia of the Prophet of God (2 vols.), Edited by C. Fitzpatrick and A. Walker, Santa Barbara, ABC-CLIO, 2014. ISBN 1610691776



Sayfanın 11.34, 12 Kasım 2015 tarihindeki hâli

Tevessül (Şablon:Lang-ar) ya da Vesile Allah'a yakarmakta başkaları hesabına araya bazı aracı ve şefaatçilerin konulması anlamına gelir. Kişi burada kendi şeyh ya da mürşidinin kendi günahlarının affı için şefaatçi olmasını dilemektedir. Allah'a her yakaracağı anda aşırı saygı beslediği mürşid, pir ya da şeyhinin adını zikreder. Bu hadiseye Sünnilik, Şiilik ve Sufiliğin her birinde farklı şekillerde rastlanılabilmektedir.

Maksad

Bir mürşid, pir ya da şeyh vesilesiyle Allah-u Teâlâ'ya yakınlaşmaktır. Tevessülü uygulayan Müslümanlar bunu Kur'ân-ı Kerîm'e dayandırdıklarını söylerler. Çoğu bunun onları Cenâb-ı Hakk'a yaklaştırdığına inanırlar.[1] Sünnî İslâm mezheplerince de, Onikiciler İslâm mezhebi'nde olduğu gibi Hakk Teâlâ'ya bir peygamber, imam ya da ölü veya sağ Sufi bir Velî aracılığıyla yalvarma ve ricacı olma durumu mevcuttur. Allah'ın Kur’an-ı Kerîm'deki ifadesine göre İslam'da şehitler ölmezler. [2] Zakir Naik gibi diğerlerine göre ise ölüler aracılığıyla ricacı olunamaz. Hamza Yusuf ise aynı görüşte olmamakla birlikte bunun fitneye sebep olabilecek kadar büyük bir mesele olmadığını, tarihte bu meselenin kaynağının ilk defa Takiy’ûd-Dîn İbn-i Teymiyye tarafından ortaya çıkarıldığını ve büyütüldüğünü ifade etmektedir.

Aracılar ve şefaatçilerin nitelikleri

Kimlerin aracı ve şefaatçi olabilecekleri hususu tartışmalı bir konu olup, tarikattan tarikata değişmektedir.[3] Genelikle, Ali, Abdülkâdir Geylânî gibi hayatta olmayan bir pir ya da tarikat şeyhinden medet umulmakta ve onların şefaatlerine nail olmak için dua edilmektedir.

Kullanılan tabirlerden bazıları

  • Medet yaa Seyyid Abdülkâdir Geylânî
  • Medet yaa Ali gibi tabirler kullanılarak onlardan kendi adlarına ricacı olmaları beklenmektedir.

İbn-i Teymiyye'nin tutumu

Dualar esnasında İslâm Dîni'nin Peygamberi Muhammed'den başka şefaatçi ya da aracılardan medet umulması İbn-i Teymiyye'nin görüşüne göre, Ehl-i Sünnet vel Cemaat akidesine göre Allâh’û-Celle-Celâle’hû'ya ortak koşulması manasına gelir ki, bu şirk olarak nitelendirilmektedir. Onun görüşü, medet ve şefaatin sadece ve sadece Allâh’ûr-Râhman’ûr-Râhîym'den olduğu istikâmetindedir.

Kur’ân-ı Kerîm'de tevessül örnekleri

  • Maide Suresi'nin 112 ilâ - 115inci âyetlerinde İsâ'nın müridlerinin kendisinden yiyecek talep ettikleri, ve bu durumda İsâ'nın niye Hakk Teâlâ'dan istemiyorsunuz diye bir karşılık vermediği öne sürülebilir. Hattâ, arkasından gelen âyetlerde Allâh’û-Celle-Celâle’hû'nun onları bu durumlarından dolayı kınama istikâmetine gitmediği "Tevessül" i'tikadının şirk olamayacağına dair bir örnek olarak gösterilmektedir.
  • Araf Suresi'nin 160ıncı âyetinde ise İsrailoğulları'nın Musa'dan su talebinde bulunmaları üzerine Allah-u Teâlâ'nın doğrudan kendisine yakarmamış olmalarından ötürü İsrailoğulları'nı azarlamak cihetine gitmediği, ama Musa'ya nasıl su bulabileceği hususunda yol gösterdiği diğer örnek olarak gösterilebilmektedir.

Bibliografya

  • Chiabotti, Francesco, Shafa'a (Intercession), in Muhammad in History, Thought, and Culture: An Encyclopedia of the Prophet of God (2 vols.), Edited by C. Fitzpatrick and A. Walker, Santa Barbara, ABC-CLIO, 2014. ISBN 1610691776

Dış bağlantılar

Kaynakça