Carl Linnaeus: Revizyonlar arasındaki fark

Vikipedi, özgür ansiklopedi
[kontrol edilmemiş revizyon][kontrol edilmemiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
Elyıl (mesaj | katkılar)
dipnot
Elyıl (mesaj | katkılar)
k yanlış
121. satır: 121. satır:
HAYATI:
HAYATI:
23 Mayıs Güney İsveç’te Rashult’ta (Smalad) doğdu. Annesi Christina bir rahip ailesine mensuptu, babası ise Nils adında bitkilere meraklı bir rahipti. Aile daha sonra Stenbrohult’a yerleşti, burada Nils kilisenin yanındaki bahçede sebze çeşitleri, meyve ağaçları, nadir ve yabancı bitkiler yetiştirirdi. Linenaeus böyle bir bahçede oynar, babasından bitki adlarını öğrenirdi. Bitkilerle iç içe yaşaması onun botanik bilimine ilgi duymasını sağladı. Linenaeus ilk ve orta öğrenimini Vaxjö’de yaptı. Tıp eğitimi için 1727’de Lund Üniversitesine gitti. Bir yıl sonra Uppsala Üniversitesine geçti. Burada doğa ile ilgili kitaplardan yararlanıyor, bitkileri inceliyor ve bu merakından dolayı dikkat çekiyordu. 1730’da daha öğrenciyken, botonik dersini geçici olarak vermeye başladı, bunun yanı sıra başka öğrencilere de bahçedeki tıbbi bitkiler hakkında bilgi veriyordu. Bu sırada bitkilerde eşeylik konusu ile ilgili görüşlerini, Uppsala Botonik Bahçesi’nde yetişmekte olan bitkilerin listesini yayımladı ve botonik görüşleri ile ilgili eserler yazmaya başladı. 1732’de ders verme görevi bitti ve Kraliyet Bilim Derneği’nin desteği ile Laponya’ya bir araştırma gezisi yaptı. 1734’te Falun’daki maden ocaklarını gezdi. Şubat 1735’te tıp alanında ün yapmış H.Boerhaave, J.F.Gronovius, j.Burmann gibi hocalara sahip ve doktora unvanı veren bir araştırma merkezi olan Hollanda’ya gitti. 13 Haziran’da Amsterdam’a gitti, orada çeşitlik açısından zengin olan Amsterdam Botonik Bahçesini gezdi. Johann Burmann’ı ziyaret etti, eczacı Albert Saba’nın Tabiat Tarihi Müzesini gezdi. Boerhaave ve Gronovius ile tanıştı. 17 Haziran’da doktor unvanını ve diplomasını aldı. Daha sonra George Clifford’un zengin bir kütüphaneye ve birçok yerden gelen bitkilere sahip olan bahçesinde iki yıl çalıştı.
23 Mayıs Güney İsveç’te Rashult’ta (Smalad) doğdu. Annesi Christina bir rahip ailesine mensuptu, babası ise Nils adında bitkilere meraklı bir rahipti. Aile daha sonra Stenbrohult’a yerleşti, burada Nils kilisenin yanındaki bahçede sebze çeşitleri, meyve ağaçları, nadir ve yabancı bitkiler yetiştirirdi. Linenaeus böyle bir bahçede oynar, babasından bitki adlarını öğrenirdi. Bitkilerle iç içe yaşaması onun botanik bilimine ilgi duymasını sağladı. Linenaeus ilk ve orta öğrenimini Vaxjö’de yaptı. Tıp eğitimi için 1727’de Lund Üniversitesine gitti. Bir yıl sonra Uppsala Üniversitesine geçti. Burada doğa ile ilgili kitaplardan yararlanıyor, bitkileri inceliyor ve bu merakından dolayı dikkat çekiyordu. 1730’da daha öğrenciyken, botonik dersini geçici olarak vermeye başladı, bunun yanı sıra başka öğrencilere de bahçedeki tıbbi bitkiler hakkında bilgi veriyordu. Bu sırada bitkilerde eşeylik konusu ile ilgili görüşlerini, Uppsala Botonik Bahçesi’nde yetişmekte olan bitkilerin listesini yayımladı ve botonik görüşleri ile ilgili eserler yazmaya başladı. 1732’de ders verme görevi bitti ve Kraliyet Bilim Derneği’nin desteği ile Laponya’ya bir araştırma gezisi yaptı. 1734’te Falun’daki maden ocaklarını gezdi. Şubat 1735’te tıp alanında ün yapmış H.Boerhaave, J.F.Gronovius, j.Burmann gibi hocalara sahip ve doktora unvanı veren bir araştırma merkezi olan Hollanda’ya gitti. 13 Haziran’da Amsterdam’a gitti, orada çeşitlik açısından zengin olan Amsterdam Botonik Bahçesini gezdi. Johann Burmann’ı ziyaret etti, eczacı Albert Saba’nın Tabiat Tarihi Müzesini gezdi. Boerhaave ve Gronovius ile tanıştı. 17 Haziran’da doktor unvanını ve diplomasını aldı. Daha sonra George Clifford’un zengin bir kütüphaneye ve birçok yerden gelen bitkilere sahip olan bahçesinde iki yıl çalıştı.
Linenaeus koleksiyondaki kitapların listesini hazırlıyor, bahçeye yeni bitkiler temin ediyor aynı zamanda beraberinde getirdiği manüskrileri bastırıyordu.[[BAYTOP Asuman, Türkiye’de Botonik Tarihi Araştırmaları, Tübitak yayınları, Ankara, 2003, syf.519.]]
Linenaeus koleksiyondaki kitapların listesini hazırlıyor, bahçeye yeni bitkiler temin ediyor aynı zamanda beraberinde getirdiği manüskrileri bastırıyordu.
Leiden ve Amsterdam’da 14 eserini bastırma imkânını buldu. 1736’da yazında İngiltere’ye geçti. J.J.Dillenius, Sir H.Salano ve Ph.Miller ile tanıştı. Hartekamp’ta yetiştirmek üzere, Chelsea ve Oxford bahçelerinden canlı bitki örnekleri aldı. Mayıs 1738’de Paris’te idi. Burada Antoine de Jussieu ve Bernard de Jussieu kardeşlerin koleksiyonlarını, Joseph Pitton de Tournefort’un herbaryumunu, Paris Botonik Bahçesini gezdi.
Leiden ve Amsterdam’da 14 eserini bastırma imkânını buldu. 1736’da yazında İngiltere’ye geçti. J.J.Dillenius, Sir H.Salano ve Ph.Miller ile tanıştı. Hartekamp’ta yetiştirmek üzere, Chelsea ve Oxford bahçelerinden canlı bitki örnekleri aldı. Mayıs 1738’de Paris’te idi. Burada Antoine de Jussieu ve Bernard de Jussieu kardeşlerin koleksiyonlarını, Joseph Pitton de Tournefort’un herbaryumunu, Paris Botonik Bahçesini gezdi.
Paris’ten geldikten sonra Eylül 1738’de, Stockholm’a yerleşti ve burada hekimlik yapmaya başladı. Madencilik Koleji’nde mineraloji ve botonik dersleri veriyordu. Ekim 1738’de Uppsala Bilim Derneğine üye oldu. 1739’da İsveç Kraliyet Bilimler Akademisini kurdu ve buranın başkanı oldu. Falun’da tanışmış olduğu Sarah Elisabeth Moraea ile evlendi. 1741’de Uppsala Üniversitesi’nde profesörlük kadrosuna atandı ve oraya yerleşti. Sosyal ve maddi yönden başarılı olmuş, bahçeyi ve herbaryumu zenginleştiriyor, kitaplarını bastırıyordu. 1753’te Species Plantarum’u yayımladı. 1751’de kutup yıldızı rütbesi ile ödüllendirildi. 1762’de kendisine asalet verildi ve Carl Von Linné adını taşıdı. Hammerby’de geniş bahçeli bir ev satın aldı. Kışın Uppsala’da, yazın da Hammerby’de çalışıyordu. Şuanda iki evi de müze olmuştur. 1763’te aynı üniversitede görevli olan oğlu Carl Linenaeus fil.’a kısmen devretti. 1772’den itibaren başlayan ve iki yıl devam eden bir hastalıktan sonra 10 Ocak 1778’de yetmiş yaşında Uppsala’da öldü ve naaşı törenle Uppsala’da Katedral’e defnedildi.
Paris’ten geldikten sonra Eylül 1738’de, Stockholm’a yerleşti ve burada hekimlik yapmaya başladı. Madencilik Koleji’nde mineraloji ve botonik dersleri veriyordu. Ekim 1738’de Uppsala Bilim Derneğine üye oldu. 1739’da İsveç Kraliyet Bilimler Akademisini kurdu ve buranın başkanı oldu. Falun’da tanışmış olduğu Sarah Elisabeth Moraea ile evlendi. 1741’de Uppsala Üniversitesi’nde profesörlük kadrosuna atandı ve oraya yerleşti. Sosyal ve maddi yönden başarılı olmuş, bahçeyi ve herbaryumu zenginleştiriyor, kitaplarını bastırıyordu. 1753’te Species Plantarum’u yayımladı. 1751’de kutup yıldızı rütbesi ile ödüllendirildi. 1762’de kendisine asalet verildi ve Carl Von Linné adını taşıdı. Hammerby’de geniş bahçeli bir ev satın aldı. Kışın Uppsala’da, yazın da Hammerby’de çalışıyordu. Şuanda iki evi de müze olmuştur. 1763’te aynı üniversitede görevli olan oğlu Carl Linenaeus fil.’a kısmen devretti. 1772’den itibaren başlayan ve iki yıl devam eden bir hastalıktan sonra 10 Ocak 1778’de yetmiş yaşında Uppsala’da öldü ve naaşı törenle Uppsala’da Katedral’e defnedildi.
142. satır: 142. satır:
Bitkiler âlemini sınıflandırırken, kendi geliştirdiği ve eşeysel sistemi yani stamen ve pistil sayısına ve özelliklerine dayanan sınıflandırmayı kullanmıştır, çiçekli bitkileri 23 sınıfa ayırmış, çiçeksiz bitkileri 24. Sınıf altında toplamıştır. Taşlar âlemini Mineraller, Kayalar ve Fosiller olarak üç gruba ayırmış ve her grubu takımlara ayırmıştır. Hayvanlar âlemi de doğrudan doğruya dört ayaklılar; Kuşlar, Amfibiler, Balıklar, Böcekler ve Solucanlar olarak 6 sınıf altında incelemiştir.
Bitkiler âlemini sınıflandırırken, kendi geliştirdiği ve eşeysel sistemi yani stamen ve pistil sayısına ve özelliklerine dayanan sınıflandırmayı kullanmıştır, çiçekli bitkileri 23 sınıfa ayırmış, çiçeksiz bitkileri 24. Sınıf altında toplamıştır. Taşlar âlemini Mineraller, Kayalar ve Fosiller olarak üç gruba ayırmış ve her grubu takımlara ayırmıştır. Hayvanlar âlemi de doğrudan doğruya dört ayaklılar; Kuşlar, Amfibiler, Balıklar, Böcekler ve Solucanlar olarak 6 sınıf altında incelemiştir.
Bu kitabında sınıflandırmanın nasıl yapılması konusunda fikirlerini açıkladı ve sınıflandırması tablo şeklinde sekiz büyük sayfadan oluşmaktaydı. Daha sonra çıkacak olan genişlettirmiş ve geliştirilmiş baskıların etkisi büyük oldu. Onuncu baskısı ve sonuncu baskısı 1758’de yayınlandı. Bu edisyon, Linnaeus’un bitki ve hayvan sınıflandırması için kullandığı binominal yani iki kelimeli adlandırma sistemini açıkladığı için önemlidir. Yerleştirdiği bu ikili adlandırma prensibi, bitkilerin adlandırılması sorununa bir çözüm getirmiş, hem kolaylık hem de düzen sağlamıştır. Ona göre tür raslantısal bir nedenle (iklim, toprak, sıcaklık, rüzgâr gibi) bağlı olarak değişik örneklerin bir araya gelmesiyle oluşuyordu.
Bu kitabında sınıflandırmanın nasıl yapılması konusunda fikirlerini açıkladı ve sınıflandırması tablo şeklinde sekiz büyük sayfadan oluşmaktaydı. Daha sonra çıkacak olan genişlettirmiş ve geliştirilmiş baskıların etkisi büyük oldu. Onuncu baskısı ve sonuncu baskısı 1758’de yayınlandı. Bu edisyon, Linnaeus’un bitki ve hayvan sınıflandırması için kullandığı binominal yani iki kelimeli adlandırma sistemini açıkladığı için önemlidir. Yerleştirdiği bu ikili adlandırma prensibi, bitkilerin adlandırılması sorununa bir çözüm getirmiş, hem kolaylık hem de düzen sağlamıştır. Ona göre tür raslantısal bir nedenle (iklim, toprak, sıcaklık, rüzgâr gibi) bağlı olarak değişik örneklerin bir araya gelmesiyle oluşuyordu.
Türlerin sabit olduklarına her zaman emindi. Bu yüzden sınıflandırmasının gerçek olup olmadığını, Tanrı’nın bitki ve hayvanlar âlemini gerçekten bu sınıflandırmaya uygun yaratıp yaratmadığını tekrar tekrar kendine sordu; zira bilimini Tanrı’nın eserine uydurduğuna şüphesiz inanmaktaydı.[[RONAN, C. A. , Bilim Tarihi: Dünya Kültürlerinde Bilimin Tarihi ve Gelişimi. çev. Eklemeddin İhsanoğlu ve Feza Günergun. 3. Baskı, Ankara: TÜBİTAK Yayınları, 2003, syf.445]]
Türlerin sabit olduklarına her zaman emindi. Bu yüzden sınıflandırmasının gerçek olup olmadığını, Tanrı’nın bitki ve hayvanlar âlemini gerçekten bu sınıflandırmaya uygun yaratıp yaratmadığını tekrar tekrar kendine sordu; zira bilimini Tanrı’nın eserine uydurduğuna şüphesiz inanmaktaydı. Kelimelerden birincisi cinsi (genusu) yani ortak özelliği, diğeri de türü belirtiyordu. Böylece köpek familyasının cins adı Canis idi; kurt (canis lupus) ve evcil köpek (canis familiaris), bu cinsin farklı iki türüydü. Linnaeus gerekli olduğu zaman, hayvanların halk arasında gerekli olan isimlerini de verdi.
Kelimelerden birincisi cinsi (genusu) yani ortak özelliği, diğeri de türü belirtiyordu. Böylece köpek familyasının cins adı Canis idi; kurt (canis lupus) ve evcil köpek (canis familiaris), bu cinsin farklı iki türüydü. Linnaeus gerekli olduğu zaman, hayvanların halk arasında gerekli olan isimlerini de verdi.
Bu sistem biyoloji açısından hem sağlam hem de çok yararlıydı; o kadar ki bu gün bile hala kullanılmaktadır. Sınıflandırma kriteri olarak belli organları seçti; memelileri dişlerine göre, kuşları gagalarına göre, balıkları yüzgeçlerine göre ve böcekleri kanatlarına göre tasnif etti. Sürüngenler ve “kurtlar” için ayrı sınıflandırma açtı.
Bu sistem biyoloji açısından hem sağlam hem de çok yararlıydı; o kadar ki bu gün bile hala kullanılmaktadır. Sınıflandırma kriteri olarak belli organları seçti; memelileri dişlerine göre, kuşları gagalarına göre, balıkları yüzgeçlerine göre ve böcekleri kanatlarına göre tasnif etti. Sürüngenler ve “kurtlar” için ayrı sınıflandırma açtı.
Sonunda Linnaeus, 5897 türü sınıflandırmayı başardı. Mineralleri sınıflandırmada kristal yapıya önem verdi. Fakat minerallerin kimyasal bileşenleri hakkında pek fikri yoktu ve mineral sınıflandırması daha sonraki araştırmalarına göre en az etkisi olan sınıflandırma oldu. Systema naturae 10. Baskısı zoolojide adlandırmada bir başlangıç noktası olarak kabul edilmiştir.
Sonunda Linnaeus, 5897 türü sınıflandırmayı başardı. Mineralleri sınıflandırmada kristal yapıya önem verdi. Fakat minerallerin kimyasal bileşenleri hakkında pek fikri yoktu ve mineral sınıflandırması daha sonraki araştırmalarına göre en az etkisi olan sınıflandırma oldu. Systema naturae 10. Baskısı zoolojide adlandırmada bir başlangıç noktası olarak kabul edilmiştir.

Sayfanın 09.51, 19 Aralık 2014 tarihindeki hâli

Carolus Linnaeus
Carl Linnaeus
Doğum23 Mayıs 1707
Stenbrohult İsveç
Ölüm10 Ocak 1778
Uppsala İsveç
Milliyetİsveçli
Kariyeri
DalıBiyolog, hekim ve fizikçi
İmza

Carl Linnaeus (sonra Carl von Linné, Latince yazılı kitaplarda Carolus Linnaeus) 23 Mayıs 1707 Råshult'da doğdu (Stenbrohult, Güney İsveç), 10 Ocak 1778 Uppsala'da öldü; İsveçli biyolog, hekim ve fizikçi.

Linnaeus, biyoloji ve botanikte sınıflandırma esasını getirmiş, bütün canlıları bir cetvelde göstermiştir. Onun bu metodu, bugün de kullanılmaktadır.

1727'de Lund Üniversitesine başladı. 1735'te Hollanda'ya gitti. Orada tıp doktoru unvanını aldı ve üç sene kaldı. 1737 yılında yayınladığı Genera Plantarum (Bitki Cinsleri) adlı yapıtında bitkileri çiçek yapılarına göre cins düzeyinde tavsif etmiştir. Daha sonra Stockholm'de deniz fizikçisi oldu. 1741'de Uppsala'da tıp kürsüsünü kabul etti ve ertesi yıl profesör oldu. Linnaeus 1753'te derlediği Species Plantarum (Bitki Türleri) kitabında 6 bin kadar bitki türüne ikili adlandırma sistemini uyguladı. 1761'de kendisine asalet imtiyazı verildi ve Carl von Linné diye anılmaya başlandı.

Linnaeus, bitki ve hayvanlarda ikili isimlendirmeyi başlatmıştır. Bu sistemde Latince veya Yunanca bir isimden sonra özel bir ikinci isim gelmektedir. Bitkiler için yaptığı sınıflandırma ile, o güne kadar tarif edilemeyen bazı bitkiler, kolaylıkla tarif edilebildi. Bitki ve hayvanları, iç bünyelerinin benzerliğine göre cins cins gruplandırdı. Botanik ve zoolojide bugün de kısmen kullanılan taksonomiyi (isimlendirmeyi) başlattı.

Bunlardan başka, Linnaeus ilaçlar üzerinde, İsveç etnolojisi ve coğrafyası üzerinde de çalışmaları bulunmaktadır. İsveç'in gelişmemiş bölgelerini gezmiş ve gördüklerini anlatmıştır.

Çalışmaları

Linnaeus, her türün iki Latince kelimeden oluşan bir birim ile adlandırılmasını da önermiş ve bu kullanımda ısrar etmiştir. Bu iki kelimelik yapının ilk kelimesi o yaşam formunun ait olduğu cinsin ismidir. İkinci kelime ise o cinsin değişik türlerini belirtmek için kullanılan ve türün genel özelliklerine bağlı olarak seçilmiş bağımsız bir kelimedir. Bu yaklaşım şimdi kullanılan iki kelimelik isimlendirme için bir temel teşkil etmiştir. Bu iki kelimelik isimler türlere ait bilimsel isimler veya türlerin sistematik isimleridir. Türlerin ayırt edilmesini daha da kolaylaştırmak için üç kelimelik isimlendirme kullanılmaktadır. Bilimsel adların doğru yazılması için; cins isimleri büyük harfle başlamalı, tür isimleri küçük harfle başlamalı ve yazar ismi ve yayın notu eklenmelidir.

Linnaeus'dan önce, bazen bir tanımlayıcı sıfat içeren bazen ise farklı birçok kelimeden oluşan bir isimlendirme kullanılıyordu. Bilim insanları aynı tür için farklı isimlerde kullanabiliyorlardı. Bu adlandırma bilim dünyasında birçok karışıklığa neden oldu. Linnaeus'un sistemi bitki ve hayvan türlerine verilen bu farklı isimlendirmeleri bir standarda ve kolay anlaşılan bir şekle kavuşturdu. Linnaeus sistemini cins, takım, sınıf gruplarını ekleyerek daha da geliştirdi ve vefat etti.

İnsan sınıflandırması

Linnaeus insan'ın deri rengine göre ayırt ettiği dört değişik ırk tanımladı. Onu izleyen biyologlar da fiziksel özellikleri temel alan ırk grupları üstünde çalıştılar. Ne var ki, bu tür sınıflandırmaların bilimsel ve kesin olmadığı daha sonra anlaşıldı.

Ayrıca bakınız


Şablon:Link KM Şablon:Link SM Şablon:Link SM Şablon:Link SM Şablon:Link SM Şablon:Link SM Şablon:Link SM

HAYATI: 23 Mayıs Güney İsveç’te Rashult’ta (Smalad) doğdu. Annesi Christina bir rahip ailesine mensuptu, babası ise Nils adında bitkilere meraklı bir rahipti. Aile daha sonra Stenbrohult’a yerleşti, burada Nils kilisenin yanındaki bahçede sebze çeşitleri, meyve ağaçları, nadir ve yabancı bitkiler yetiştirirdi. Linenaeus böyle bir bahçede oynar, babasından bitki adlarını öğrenirdi. Bitkilerle iç içe yaşaması onun botanik bilimine ilgi duymasını sağladı. Linenaeus ilk ve orta öğrenimini Vaxjö’de yaptı. Tıp eğitimi için 1727’de Lund Üniversitesine gitti. Bir yıl sonra Uppsala Üniversitesine geçti. Burada doğa ile ilgili kitaplardan yararlanıyor, bitkileri inceliyor ve bu merakından dolayı dikkat çekiyordu. 1730’da daha öğrenciyken, botonik dersini geçici olarak vermeye başladı, bunun yanı sıra başka öğrencilere de bahçedeki tıbbi bitkiler hakkında bilgi veriyordu. Bu sırada bitkilerde eşeylik konusu ile ilgili görüşlerini, Uppsala Botonik Bahçesi’nde yetişmekte olan bitkilerin listesini yayımladı ve botonik görüşleri ile ilgili eserler yazmaya başladı. 1732’de ders verme görevi bitti ve Kraliyet Bilim Derneği’nin desteği ile Laponya’ya bir araştırma gezisi yaptı. 1734’te Falun’daki maden ocaklarını gezdi. Şubat 1735’te tıp alanında ün yapmış H.Boerhaave, J.F.Gronovius, j.Burmann gibi hocalara sahip ve doktora unvanı veren bir araştırma merkezi olan Hollanda’ya gitti. 13 Haziran’da Amsterdam’a gitti, orada çeşitlik açısından zengin olan Amsterdam Botonik Bahçesini gezdi. Johann Burmann’ı ziyaret etti, eczacı Albert Saba’nın Tabiat Tarihi Müzesini gezdi. Boerhaave ve Gronovius ile tanıştı. 17 Haziran’da doktor unvanını ve diplomasını aldı. Daha sonra George Clifford’un zengin bir kütüphaneye ve birçok yerden gelen bitkilere sahip olan bahçesinde iki yıl çalıştı. Linenaeus koleksiyondaki kitapların listesini hazırlıyor, bahçeye yeni bitkiler temin ediyor aynı zamanda beraberinde getirdiği manüskrileri bastırıyordu. Leiden ve Amsterdam’da 14 eserini bastırma imkânını buldu. 1736’da yazında İngiltere’ye geçti. J.J.Dillenius, Sir H.Salano ve Ph.Miller ile tanıştı. Hartekamp’ta yetiştirmek üzere, Chelsea ve Oxford bahçelerinden canlı bitki örnekleri aldı. Mayıs 1738’de Paris’te idi. Burada Antoine de Jussieu ve Bernard de Jussieu kardeşlerin koleksiyonlarını, Joseph Pitton de Tournefort’un herbaryumunu, Paris Botonik Bahçesini gezdi. Paris’ten geldikten sonra Eylül 1738’de, Stockholm’a yerleşti ve burada hekimlik yapmaya başladı. Madencilik Koleji’nde mineraloji ve botonik dersleri veriyordu. Ekim 1738’de Uppsala Bilim Derneğine üye oldu. 1739’da İsveç Kraliyet Bilimler Akademisini kurdu ve buranın başkanı oldu. Falun’da tanışmış olduğu Sarah Elisabeth Moraea ile evlendi. 1741’de Uppsala Üniversitesi’nde profesörlük kadrosuna atandı ve oraya yerleşti. Sosyal ve maddi yönden başarılı olmuş, bahçeyi ve herbaryumu zenginleştiriyor, kitaplarını bastırıyordu. 1753’te Species Plantarum’u yayımladı. 1751’de kutup yıldızı rütbesi ile ödüllendirildi. 1762’de kendisine asalet verildi ve Carl Von Linné adını taşıdı. Hammerby’de geniş bahçeli bir ev satın aldı. Kışın Uppsala’da, yazın da Hammerby’de çalışıyordu. Şuanda iki evi de müze olmuştur. 1763’te aynı üniversitede görevli olan oğlu Carl Linenaeus fil.’a kısmen devretti. 1772’den itibaren başlayan ve iki yıl devam eden bir hastalıktan sonra 10 Ocak 1778’de yetmiş yaşında Uppsala’da öldü ve naaşı törenle Uppsala’da Katedral’e defnedildi.


ARAŞTIRMA GEZİLERİ: Carlos Linnaeus 1732 yılında araştırma gezilerine başladı. 1732 yılında İsveç Kraliyet Bilimler Derneği’nin desteği ile İlk olarak Laponya gezisini yaptı. Uppsala’ya döndüğünde getirdiği materyal ve orda gördükleri hakkında derneğe rapor sundu. İkinci araştırma gezisini Dalarna yöresinde yaptı. 1733’te birkaç kez Fadun’a gitti. Burada bakır kumtaşı ocaklarını gezdi. İşçilerin sağlık durumlarını, yörenin florasını, faunasını, madenlerini inceledi.

Gezi sonunda Maden ocaklarına Gezi, Doğal Diyet, Taşların Sınıflandırılması adlı manüskrilerini hazırladı. Daha sonra 1735-1738 arasında Hollanda, Fransa, İngiltere’dedir. Yurda dönüşünde yurt içi birkaç gezi daha yaptı. 1741 madencilik yetkilileri onu, yörenin ekonomik potensiyelini araştırması için İsveç’in güneydoğusundaki iki adaya, Öland ve Gotland Adalarına gönderdi. Sonra 1746’da Vastergotland (İsveç’in güneybatısında ) , 1749’da Skane (İsveç’in güney uç yöresi) bölgelerini gezdi ve bunlar son gezileri oldu.

Linenaeus gezilerinde Hollanda, Fransa ve İngiltere dışında Avrupa ülkesine gitmedi ve kendi ülkesinin kuzey ve güney bölgelerine gitti, gittiği yerlerde sadece bitkilerle ilgilenmedi bir hekim ve tabiatçı olarak, gezdiği yörenin halk sağlığı, yörenin coğrafyası, tarımı, madenleri, ekonomik düzeni, insanları, hayvanları, taşları vb. hakkında da bilgi kaydediyordu. Bu bakımdan onun notları tarihi belge niteliğindeydi.


ESERLERİ: Linenaeus bilim dili olarak eserlerinde Latinceyi çok kullanmıştır. Latinceyi bir botanik Latincesi haline getiriyordu ve botanikçi Latinceyi ortak olarak kullanılmasını istedi, bu dil zamanla kalıcı hale geldi ve biyolojinin bir ortak dili oluşmasını sağladı. Hollanda’da bastırılan eserleri onun ilk yayınları oldu. Bunlar şöyledir: Systema naturae (1735, Doğanın Sınıflandırması), Bibliotheca botanica (1736, Botonik kitapları), Fundamenta botanica (1737, Botonik temel bilgiler), Genera plantarum (1737, Bitki cinsleri), Critica botanica (1737, Botanik prensipleri), Flora lapponica (1737, Laponya florası), Classes plantarum (1738, Bitki sınıfları), Hortus Cliffortianus (1738, Cliffort’un bahçesi). 1735’ten önceki döneme ait olup basılmamış ve daha sonra basımları yapılmış ilk manüsklerden başlıca ikisi botonik yönünde bir değer taşır. Praeludia sponsalorium plantarum (1729, Bitkilerde döllenmeye giriş) adlı yazısında bitkilerde eşeylik konusuna yöneldi. Hortus Uplandicus (1730, Upland botonik bahçesi) yazısında da Uppsala Botonik Bahçesinde yetiştirilmekte olan bitkileri kaydetti, burada sınıflandırmayı Josep Pitton de Tournefort’un sistemine göre yaptı. Daha 1732’deki basımında kendini geliştirdi ve eşeysel sistemi kullanarak bir sınıflandırma yaptı. Bu sistem dönemin birçok botanisti tarafından benimsendi ve 19.yüzyıla kadar Avrupa’da kullanıldı. Philosophia botanica (ilk baskı 1753.Botanik Bilimi) bu eserde Linenaeus botanik bilimi hakkındaki bilgilerini, prensip ve yöntemlerini açıklar. Burada botonik alanında eser vermiş botonistlerden, botoniğin konularından bahsetmiş, çiçeğin yapısı, eşeylik, ayırıcı karakterler, cins, tür, betimleme vb. gibi konulardaki prensiplerini maddeleyerek açıklamıştır. Eser teorik bir bitki taksonomisi niteliğindedir ve aynı baskısı yapılmıştır. Genera plantarum (ilk baskı 1737, 5. Baskı 1754, 6. Baskı 1764. Bitki cinsleri), bu eserde Linenaeus kendinden önceki J. P. De Tournefort tarafından ileri sürülen cins kavramını kabul etmiş, her cinse bir özel ad vermiş, her birini betimlemiştir. Cinsleri birbirinden ayırmak için çiçek yapısını kullanmış, aynı yapıya sahip olan türleri aynı cins adı altında toplamıştır. Linenaeus Genera plantarum içinde 935 cins betimlemiştir. Systema naturae (ilk baskı 1736, 10. Baskı 1758 (Animalia) ve 1759 (Vegatabilia), 12. Baskı (3 kısım) 1766, 1767, 1768.Tabiatın sınıfları) Linenaeus bu kitabında tabiatın üç âleminden bahseder: Mineraller, Bitkiler, Hayvanlar. Bu üç âlemi şöyle birbirinden ayırır “taşlar büyür, bitkiler büyür ve yaşar, hayvanlar büyür, yaşar ve hisseder .” Bitkiler âlemini sınıflandırırken, kendi geliştirdiği ve eşeysel sistemi yani stamen ve pistil sayısına ve özelliklerine dayanan sınıflandırmayı kullanmıştır, çiçekli bitkileri 23 sınıfa ayırmış, çiçeksiz bitkileri 24. Sınıf altında toplamıştır. Taşlar âlemini Mineraller, Kayalar ve Fosiller olarak üç gruba ayırmış ve her grubu takımlara ayırmıştır. Hayvanlar âlemi de doğrudan doğruya dört ayaklılar; Kuşlar, Amfibiler, Balıklar, Böcekler ve Solucanlar olarak 6 sınıf altında incelemiştir. Bu kitabında sınıflandırmanın nasıl yapılması konusunda fikirlerini açıkladı ve sınıflandırması tablo şeklinde sekiz büyük sayfadan oluşmaktaydı. Daha sonra çıkacak olan genişlettirmiş ve geliştirilmiş baskıların etkisi büyük oldu. Onuncu baskısı ve sonuncu baskısı 1758’de yayınlandı. Bu edisyon, Linnaeus’un bitki ve hayvan sınıflandırması için kullandığı binominal yani iki kelimeli adlandırma sistemini açıkladığı için önemlidir. Yerleştirdiği bu ikili adlandırma prensibi, bitkilerin adlandırılması sorununa bir çözüm getirmiş, hem kolaylık hem de düzen sağlamıştır. Ona göre tür raslantısal bir nedenle (iklim, toprak, sıcaklık, rüzgâr gibi) bağlı olarak değişik örneklerin bir araya gelmesiyle oluşuyordu. Türlerin sabit olduklarına her zaman emindi. Bu yüzden sınıflandırmasının gerçek olup olmadığını, Tanrı’nın bitki ve hayvanlar âlemini gerçekten bu sınıflandırmaya uygun yaratıp yaratmadığını tekrar tekrar kendine sordu; zira bilimini Tanrı’nın eserine uydurduğuna şüphesiz inanmaktaydı. Kelimelerden birincisi cinsi (genusu) yani ortak özelliği, diğeri de türü belirtiyordu. Böylece köpek familyasının cins adı Canis idi; kurt (canis lupus) ve evcil köpek (canis familiaris), bu cinsin farklı iki türüydü. Linnaeus gerekli olduğu zaman, hayvanların halk arasında gerekli olan isimlerini de verdi. Bu sistem biyoloji açısından hem sağlam hem de çok yararlıydı; o kadar ki bu gün bile hala kullanılmaktadır. Sınıflandırma kriteri olarak belli organları seçti; memelileri dişlerine göre, kuşları gagalarına göre, balıkları yüzgeçlerine göre ve böcekleri kanatlarına göre tasnif etti. Sürüngenler ve “kurtlar” için ayrı sınıflandırma açtı. Sonunda Linnaeus, 5897 türü sınıflandırmayı başardı. Mineralleri sınıflandırmada kristal yapıya önem verdi. Fakat minerallerin kimyasal bileşenleri hakkında pek fikri yoktu ve mineral sınıflandırması daha sonraki araştırmalarına göre en az etkisi olan sınıflandırma oldu. Systema naturae 10. Baskısı zoolojide adlandırmada bir başlangıç noktası olarak kabul edilmiştir. Systema naturae bu kitapta üreme iki insanın ilişkiye girmesine benzetilerek anlatılıyor, ahlaki bir dil olmadığı için eleştirilere maruz kaldı ve kültürel olarak engellendi.


EŞEYSEL SİSTEM (SYSTEMA SEXUALE): Linnaeus, incelediği bitki türlerinin gittikçe artan sayısı karşısında bir sınıflandırma yapma yoluna gitti. Ondan önce Tournefort bir sınıflandırma yapmış burada petal özelliklerine dayanarak bitkileri çiçekler petali veya petalsiz, petaller serbest veya birleşik, aktinomorf veya zigomorf gibi korolla karakterlerinden faydalanarak çiçekli bitkileri 22 sınıfa ayırmıştı Linnaeus, kendi sistemini kurarken çiçekleri temel aldı, stamen ve pistili kullandı onların sayılarına ve özelliklerine dayandı. O biliyordu ki iki eşeysel organ olmaksızın bitkide meyve olmazdı. Linnaeus, çiçekli bitkileri, çiçekleri erdişi ve çiçekleri tek eşeyli olarak iki gruba ayırdıktan sonra, stamenlerin boyu, sayısı, serbest veya birleşik oluşuna göre, onları 23 gruba ayırdı. Çiçeksiz bitkileri 24 sınıfta topladı. 1789 tarihli Genera plantarum adlı kitabında bitkileri Acotyledonae, Monocotyledonae ve Dicotyledonae olmak üzere üçe ayırıyor, Dicotyledonae’yi korolla karakterlerine göre Apetalae, Petalae, Monopetalae, Polypetalae ve Diclinae olarak 5 gruba bölüyordu.

Linnaeus eşeysel sistemi yapay bir sistemdi, kendisi bunun farkındaydı. Aslında bu sınıflandırmayı, teşhiste faydalı olabilmek, botonistlerin bitki tayin edebilmeleri için hazırlamıştır. Bu sistemin zayıf tarafı, tabii yakınlığı olmayan bitkilerin aynı sınıf altında bir araya gelmiş olmasıydı: Bugün birbirinden uzak iki familya içinde incelediğimiz Valeriana ve Crocus cinslerinin Triandria Monogynia grubu altında birlikte bulunuşları gibi. 

Linnaeus Genera plantarum adlı kitabının 1764 yılındaki baskısında (6. baskı) başka bir sistem üzerine yoğunlaşıyor burada bitkiler üzerinde doğal bir yakınlık (akrabalık) olduğunu öne sürerek Tanrının bitkileri tabii sınıflar halinde yarattığını bitki sınıflarının cinslerinden, cinslerin türlerinden oluştuğunu açıklıyor, varyete ve hibritlerin varlığını kabul ediyor. Tabii sistem için bir sistem hazırlamanın zor olduğunu ve suni sistemin yalnız tayin işleminde bir değer taşıdığını belirtiyordu. Linnaeus bu doğal sisteminde bitkileri 58 takım altında toplamıştır. (Palmae, Piperatae, Calamariae…) Linnaeus familya (familia) terimini hiç kullanmamıştır.

NOT: Pistil: Çiçeğin en iç halkasında yer alan dişi organ, stamen: bitki erkek organı.

Tür: Ortak özellikler taşıyan, aynı veya yakın gen havuzunda bulunan biyolojik gruptur. Cins: Birbirine benzeyen ve ortak birçok karakterleri olan türler topluluğu. Taksonomideki en önemli sınıflandırma basamaklarından biridir. Cins isimleri tek kelime olmak zorundadır.

ÇİÇEKLİ BİTKİLERİ Çiçekler erdişi, Stamenler serbest, Stamen boyları arasında belirli bir orantı yok. 1. Monandria (stamen 1) 2. Diandria (stamen 2) 3. Triandria (stamen 3) 4. Tetrandria (stamen 4) 5. Pentandria (stamen 5) 6. Hexandria (stamen 6) 7. Heptandria (stamen 7) 8. Octandria (stamen 8) 9. Enneandria (stamen 9) 10. Decandria (stamen 10) 11. Dodecandria (stamen 12- 20) 12. Icosandria (stamen 20 veya daha fazla, kalikse bağlı) 13. Polyandria (stamen 20’den fazla, reseptakuluma bağlı), Stamenlerin 2’si diğerlerinden kısa; 14. Didynamia (stamen 4, ikisi kısa) 15. Tetradynamia (stamen 6, ikisi kısa), Stamenler aralarında veya pistil ile birleşik; 16. Monadelphia (stamenler bir kümeli) 17. Diadelphia (stamenler 2 kümeli) 18. Polyandelphia (stamenler 3 veya daha fazla kümeli) , Çiçekler tek eşeyli; 19. Syngenesia (stamenler anterleriyle birleşik) 20. Gynandria (stamenler pistil ile birleşik) 21. Monoecia (erkek dişi çiçekler aynı fert üzerinde) 22. Dioicia (erkek ve dişi çiçekler farklı fertler üzerinde) 23. Polygamia (erkek, dişi ve erdişi çiçekler aynı fert üzerinde) ÇİÇEKSİZ BİTKİLER 24.Cryptogamia





                                       KAYNAKLAR

• Alfabetik Okul Ansiklopedisi, cilt 9, görsel yayınları,2004 • Ansiklopedik Sözlük (Dil ve Genel Kültür ansiklopedisi), pars yayınları, cilt 2, İstanbul, 1972 • Büyük Ansiklopedi cilt 10, Milliyet yayınları, İstanbul, 1990 • BAYTOP, Asuman, Türkiye’de Botonik Tarihi Araştırmaları, Tübitak yayınları, Ankara, 2003 • KÜÇÜKER, ORHAN, Biyoloji Tarihi, Nobel Tıp kitapevleri Tic. Ltd. Şti. İstanbul,2014 • RONAN, C. A. , Bilim Tarihi: Dünya Kültürlerinde Bilimin Tarihi ve Gelişimi. çev. Eklemeddin İhsanoğlu ve Feza Günergun. 3. Baskı, Ankara: TÜBİTAK Yayınları, 2003 • THEODORIDES, Jean, Biyoloji Tarihi, çev. Teoman, Tunçdoğan, iletişim yayınları, 1. Basım, İstanbul, 1992 • YALÇIN, Şahin, Biyolojide Geçmişe yolculuk: Düşünce, tarih, gerçeklik noktasında, Ankara, Palmiye yayınları, 2007