Mustafa Kemal Atatürk: Revizyonlar arasındaki fark

Vikipedi, özgür ansiklopedi
[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmemiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
Aybeg (mesaj | katkılar)
Değişiklik özeti yok
Etiketler: Mobil değişiklik Mobil ağ değişikliği
1923 TC (mesaj | katkılar)
k Eksiklikler ve yazım hataları giderildi
Etiketler: Görsel Düzenleyici Mobil değişiklik Mobil ağ değişikliği
100. satır: 100. satır:
|ödüller = [[Mustafa Kemal Atatürk'ün ödülleri listesi|Liste (24 madalya)]]
|ödüller = [[Mustafa Kemal Atatürk'ün ödülleri listesi|Liste (24 madalya)]]
}}
}}
'''Mustafa Kemal Atatürk'''<ref group="n">Atatürk 1934'ten sonra Mustafa adını kullanmadı. 1935'te kendisine Kamâl adını verdi. Buna rağmen, hayatının çok büyük bir bölümünde kullandığı Mustafa ve Kemal adlarıyla yâd edilir. Bakınız: [[Mustafa Kemal Atatürk#Adı ve soyadı|Adı ve soyadı]].</ref> (1881<ref group="n">Atatürk'ün doğum günü bilinmemektedir. 19 Mayıs tarihi, Samsun'da [[Türk Kurtuluş Savaşı|Millî Mücadele]]'nin başlatıldığı gün olması hasebiyle onun sembolik doğum günüdür. Bunun yanı sıra, Atatürk'ün 1880 yılında doğduğu da öne sürülmüştür. Bakınız: [[Mustafa Kemal Atatürk#Doğum tarihi|Doğum tarihi]].</ref> - 10 Kasım 1938), Türk [[Mareşal (Türkiye)|mareşal]], devlet adamı ve [[Türkiye|Türkiye Cumhuriyeti]]'nin kurucusu. 1923'ten 1938'e kadar ülkenin [[Türkiye cumhurbaşkanı|cumhurbaşkanı]] olarak görev yaptı.
'''Mustafa Kemal Atatürk'''<ref group="n">Atatürk 1934'ten sonra Mustafa adını kullanmadı. 1935'te kendisine Kamâl adını verdi. Buna rağmen, hayatının çok büyük bir bölümünde kullandığı Mustafa ve Kemal adlarıyla yâd edilir. Bakınız: [[Mustafa Kemal Atatürk#Adı ve soyadı|Adı ve soyadı]].</ref> (1881<ref group="n">Atatürk'ün doğum günü bilinmemektedir. 19 Mayıs tarihi, Samsun'da [[Türk Kurtuluş Savaşı|Millî Mücadele]]'nin başlatıldığı gün olması hasebiyle onun sembolik doğum günüdür. Bunun yanı sıra, Atatürk'ün 1880 yılında doğduğu da öne sürülmüştür. Bakınız: [[Mustafa Kemal Atatürk#Doğum tarihi|Doğum tarihi]].</ref> - 10 Kasım 1938), Türk [[Mareşal (Türkiye)|mareşal]], devlet adamı ve [[Türkiye|Türkiye Cumhuriyeti]]'nin kurucusu. 1923'ten 1938'e kadar '''TBMM''' tarafın’dan seçilerek [[Türkiye cumhurbaşkanı|cumhurbaşkanı]] olarak görev yapmıştır.


[[I. Dünya Savaşı|Birinci Dünya Savaşı]] sırasında [[Osmanlı ordusu (modern dönem)|Osmanlı ordusu]]na hizmet eden Atatürk; [[Çanakkale Cephesi]]'nde albaylığa, [[Sina ve Filistin Cephesi]]'nde ise [[Yıldırım Ordular Grubu|Yıldırım Orduları]] generalliğine atandı. Savaşın sonunda [[Osmanlı İmparatorluğu]]'nun yenilgisini takiben [[Türk Kurtuluş Savaşı]]'ndaki [[Türk Ulusal Hareketi]]'ne önderlik etti. Türk Kurtuluş Savaşı sürecinde [[Ankara Hükûmeti]]'ni kurdu, Türk Orduları Başkomutanı olarak [[Sakarya Meydan Muharebesi]]'ndeki başarısından dolayı 19 Eylül 1921 tarihinde "[[Gazi (askeriye)|Gazi]]" unvanını aldı ve mareşalliğe yükseldi, askeri eylemleriyle [[İtilaf Devletleri]] tarafından gönderilen askeri güçleri bozguna uğrattı ve Türk milletini zafere götürdü.
[[I. Dünya Savaşı|Birinci Dünya Savaşı]] sırasında [[Osmanlı ordusu (modern dönem)|Osmanlı ordusu]]na hizmet eden Mareşâl Gazi Mustafa K.Atatürk; [[Çanakkale Cephesi]]'nde albaylığa, [[Sina ve Filistin Cephesi]]'nde ise [[Yıldırım Ordular Grubu|Yıldırım Orduları]] generalliğine atandı. Savaşın sonunda [[Osmanlı İmparatorluğu]]'nun yenilgisini takiben [[Türk Kurtuluş Savaşı]]'ndaki [[Türk Ulusal Hareketi]]'ne Liderlik etti. Türk Kurtuluş Savaşı sürecinde [[Ankara Hükûmeti]]'ni kurdu,'''Türk Orduları Başkomutanı''' olarak [[Sakarya Meydan Muharebesi]]'ndeki başarısından dolayı 19 Eylül 1921 tarihinde "[[Gazi (askeriye)|Gazi]]" unvanını aldı ve mareşalliğe yükseldi, askeri stratejik eylemleriyle [[İtilaf Devletleri]] tarafından gönderilen askeri güçleri bozguna uğrattı ve '''Türk''' milletini zafere götürdü.


Atatürk daha sonra eski Osmanlı İmparatorluğu'nu modern, [[ilerlemecilik|ilerici]] ve [[Seküler devlet|laik]] bir [[ulus devlet]]ine dönüştürmek için politik, ekonomik ve kültürel alanlarda [[Sekülerizm|sekülarist]]<!--TDK'ye göre "sekülarist"--> ve [[Türk milliyetçiliği|milliyetçi]] karakterdeki [[Atatürk Devrimleri|reformlar]]ını başlattı. Yabancılara tanınan ekonomik imtiyazlar kaldırıldı ve onlara ait üretim araçları ve demiryolları millîleştirildi. [[Tevhîd-i Tedrîsât Kanunu]] ile eğitim Türk hükûmetinin denetimine girdi. [[Sekülerite|Seküler]] ve [[bilim]]sel eğitim esas alındı. Binlerce yeni okul inşa edildi. İlköğretim ücretsiz ve zorunlu hale getirildi. Yabancı okullar devlet denetimine alındı. Köylülerin sırtına yüklenen [[aşar|ağır vergiler azaltıldı]]. Erkeklerin [[Şapka Devrimi|serpuş]] ve [[Kıyafet İnkılâbı|kıyafet]]lerinde değişiklikler yapıldı. [[Takvim, saat ve ölçülerde değişiklik]]lere gidildi. [[Mecellenin Kaldırılması|Mecelle kaldırılarak]] yerine seküler [[Türk Kanunu Medenisi]] yürürlüğe konuldu. Kadınların [[Türk siyasetinde kadınların yeri|sivil ve politik haklar]]ı pek çok [[Batı dünyası|Batı ülkesi]]nden önce tanındı. [[Çok eşlilik]] yasaklandı. Kadınların şahitliği ve miras hakkı erkeklerinkiyle eşit hale getirildi. Benzer şekilde, dünyanın çoğu ülkesinden önce olarak Türkiye'de kadınların ilkin yerel seçimlerde (1930), sonra genel seçimlerde (1934) [[Türkiye'de kadınlara seçme ve seçilme hakkının tanınması|seçme ve seçilme hakkı]] tanındı. Ceza ve borçlar hukukunda seküler yasalar yürürlüğe konuldu. [[Sanayi Teşvik Kanunu]] kabul edildi. [[Toprak Reformu]] için çabalandı.<ref>Atatürk 1 Kasım 1936'da, TBMM 5. dönem 2. yasama yılı açılış konuşmasında bu konuya ilişkin olarak şunları söyledi: "Toprak Kanunu'nun bir neticeye varmasını Kamutay'ın yüksek himmetinden beklerim. Her Türk çiftçi ailesinin geçineceği ve çalışacağı toprağa malik olması, behemehal lazımdır. Vatanın sağlam temeli ve imarı bu esastadır." (Millet Meclisi Tutanak Dergisi D. V, C. 13, Sa. 4)</ref> Arap harfleri temelli [[Osmanlı alfabesi]]nin yerine Latin harfleri temelli [[Türk alfabesi]] tanıtıldı. Halkı okuryazar kılmak için [[millet mektebi|eğitim seferberliği]] başlatıldı. [[Üniversite Reformu]] gerçekleştirildi. [[Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı (Türkiye)|Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı]] yürürlüğe konuldu. Sınıf ve statü farkı gözeten [[Lâkap ve Unvanların Kaldırılması Hakkındaki Kanun|lâkap ve unvanlar kaldırıldı]] ve [[Soyadı Kanunu|soyadları yürürlüğe konuldu]]. Homojen ve birleşmiş bir ulus yaratılması için [[Türkleştirme]] politikası yürütüldü.<ref name="Tormented by history: nationalism in Greece and Turkey">{{Kitap kaynağı |soyadı = Sofos |ad = Umut Özkırımlı & Spyros A. |başlık = Tormented by history: nationalism in Greece and Turkey |yıl = 2008 |yayıncı = Columbia University Press |location = New York |isbn = 9780231700528 |sayfa = 167 }}</ref><ref name="Citizenship and Minorities: A Historical Overview of Turkey's Jewish Minority">{{Dergi kaynağı |soyadı = Toktas |ad = Sule |başlık = Citizenship and Minorities: A Historical Overview of Turkey's Jewish Minority |journal = Journal of Historical Sociology |yıl = 2005 |cilt = 18 |sayı = 4 |url = https://www.academia.edu/761586 |erişimtarihi = 7 Ocak 2013 }}</ref><ref name="Social relations in Ottoman Diyarbekir, 1870-1915">{{Kitap kaynağı |editor1-last = Jongerden |editor1-first = Joost |başlık = Social relations in Ottoman Diyarbekir, 1870–1915 |yayıncı = Brill |location = Leiden |isbn = 978-90-04-22518-3 |sayfa = 300 |editör2-soyadı = Verheij |editör2-ad = Jelle |tarih =18 Mart 2019}}</ref> Türk olmayan azınlıklar kamuoyunda [[Türkçe]] konuşmaya zorlandı,<ref name="Turkey beyond nationalism: towards post-nationalist identities">{{Kitap kaynağı |editör-soyadı = Kieser |editör-ad = Hans-Lukas |başlık = Turkey beyond nationalism: towards post-nationalist identities |yıl = 2006 |yayıncı = Tauris |location = London |isbn = 9781845111410 |url = https://books.google.com/books?id=VKVSHjjUT2UC |baskı = [Online-Ausg.] |erişimtarihi = 18 Mart 2019 |sayfa = 45 }}</ref> Türkçe olmayan [[toponomi]]ler ve azınlıkların soyadları Türkçeye çevrildi.<ref>{{Dergi kaynağı |soyadı = Öktem |ad = Kerem |başlık = The Nation's Imprint: Demographic Engineering and the Change of Toponymes in Republican Turkey |journal = European Journal of Turkish Studies |yıl = 2008 |sayı = 7 |url = http://ejts.revues.org/index2243.html |erişimtarihi = 18 Mart 2019 }}</ref><ref>{{Dergi kaynağı |soyadı = Aslan |ad = Senem |başlık = Incoherent State: The Controversy over Kurdish Naming in Turkey |journal = European Journal of Turkish Studies. Social Sciences on Contemporary Turkey |sayı = 10 |url = http://ejts.revues.org/index4142.html |erişimtarihi = 18 Mart 2019 |alıntı = the Surname Law was meant to foster a sense of Turkishness within society and prohibited surnames that were related to foreign ethnicities and nations |tarih =18 Mart 2019}}</ref>
Atatürk daha sonra '''Türkiye Cumhuriyeti’'''ni modern, [[ilerlemecilik|ilerici]] ve [[Seküler devlet|laik]] bir [[ulus devlet]]ine dönüştürmek için politik, ekonomik sosyal ve kültürel alanlarda [[Sekülerizm|sekülarist]]<!--TDK'ye göre "sekülarist"--> ve [[Türk milliyetçiliği|milliyetçi]] Devletçi karakterdeki [[Atatürk Devrimleri|reformlar]]ını başlattı. Yabancılara tanınan ekonomik imtiyazlar kaldırıldı ve onlara ait üretim araçları ve '''Demir yolları Milli’'''leştirildi TCDD ismini aldı. [[Tevhîd-i Tedrîsât Kanunu]] ile eğitim Türk hükûmetinin denetimine girdi. [[Sekülerite|Seküler]] ve [[bilim]]sel eğitim esas alındı. Binlerce yeni okul inşa edildi. İlköğretim '''ücretsiz''' ve '''zorunlu''' hale getirildi.'''Yabancı''' okullar '''Devlet''' denetimine alındı. Köylülerin sırtına yüklenen [[aşar|ağır vergiler azaltıldı]]. [[Şapka Devrimi|serpuş]] ve kıyafetler’de değişiklikler yapıldı. [[Takvim, saat ve ölçülerde değişiklik]]lere gidildi. [[Mecellenin Kaldırılması|Mecelle kaldırılarak]] yerine seküler [[Türk Kanunu Medenisi]] yürürlüğe konuldu. Kadınlara [[Türk siyasetinde kadınların yeri|sivil ve politik haklar]]ı pek çok [[Batı dünyası|Batı ülkesi]]nden önce verildi, Kadınlar’da eşit birey haline getirilip '''Seçme ve seçilme''' gibi bir çok haklar tanındı.. [[Çok eşlilik]] '''yasaklandı.'''Kadınların şahitliği ve miras hakkı erkekler gibi eşit hale getirildi. Benzer şekilde, dünyanın çoğu ülkesinden önce Türkiye'de kadınların ilkin yerel seçimlerde (1930), sonra genel seçimlerde (1934) [[Türkiye'de kadınlara seçme ve seçilme hakkının tanınması|seçme ve seçilme hakkı]] tanındı. Ceza ve borçlar hukukunda seküler yasalar yürürlüğe konuldu. [[Sanayi Teşvik Kanunu]] kabul edildi. [[Toprak Reformu]] için çabalandı.<ref>Atatürk 1 Kasım 1936'da, TBMM 5. dönem 2. yasama yılı açılış konuşmasında bu konuya ilişkin olarak şunları söyledi: "Toprak Kanunu'nun bir neticeye varmasını Kamutay'ın yüksek himmetinden beklerim. Her Türk çiftçi ailesinin geçineceği ve çalışacağı toprağa malik olması, behemehal lazımdır. Vatanın sağlam temeli ve imarı bu esastadır." (Millet Meclisi Tutanak Dergisi D. V, C. 13, Sa. 4)</ref> Farsça arapça’dan olan [[Osmanlı alfabesi]]nin yerine Latin harfleri [[Türk alfabesi]] tanıtıldı. Halkı okuryazar kılmak için [[millet mektebi|eğitim seferberliği]] başlatıldı. [[Üniversite Reformu]] gerçekleştirildi. [[Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı (Türkiye)|Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı]] yürürlüğe konuldu. Sınıf ve statü farkı gözeten [[Lâkap ve Unvanların Kaldırılması Hakkındaki Kanun|lâkap ve unvanlar kaldırıldı]] ve [[Soyadı Kanunu|soyadları yürürlüğe konuldu]].Bağdaşık birleşmiş bir ulus yaratılması için Türk’lük politikası yürütüldü.<ref name="Tormented by history: nationalism in Greece and Turkey">{{Kitap kaynağı |soyadı = Sofos |ad = Umut Özkırımlı & Spyros A. |başlık = Tormented by history: nationalism in Greece and Turkey |yıl = 2008 |yayıncı = Columbia University Press |location = New York |isbn = 9780231700528 |sayfa = 167 }}</ref><ref name="Citizenship and Minorities: A Historical Overview of Turkey's Jewish Minority">{{Dergi kaynağı |soyadı = Toktas |ad = Sule |başlık = Citizenship and Minorities: A Historical Overview of Turkey's Jewish Minority |journal = Journal of Historical Sociology |yıl = 2005 |cilt = 18 |sayı = 4 |url = https://www.academia.edu/761586 |erişimtarihi = 7 Ocak 2013 }}</ref><ref name="Social relations in Ottoman Diyarbekir, 1870-1915">{{Kitap kaynağı |editor1-last = Jongerden |editor1-first = Joost |başlık = Social relations in Ottoman Diyarbekir, 1870–1915 |yayıncı = Brill |location = Leiden |isbn = 978-90-04-22518-3 |sayfa = 300 |editör2-soyadı = Verheij |editör2-ad = Jelle |tarih =18 Mart 2019}}</ref> Türk olmayan azınlıklar kamuoyunda [[Türkçe]] konuşmaya zorlandı,<ref name="Turkey beyond nationalism: towards post-nationalist identities">{{Kitap kaynağı |editör-soyadı = Kieser |editör-ad = Hans-Lukas |başlık = Turkey beyond nationalism: towards post-nationalist identities |yıl = 2006 |yayıncı = Tauris |location = London |isbn = 9781845111410 |url = https://books.google.com/books?id=VKVSHjjUT2UC |baskı = [Online-Ausg.] |erişimtarihi = 18 Mart 2019 |sayfa = 45 }}</ref> Türkçe olmayan [[toponomi]]ler ve azınlıkların soyadları Türkçeye çevrildi.<ref>{{Dergi kaynağı |soyadı = Öktem |ad = Kerem |başlık = The Nation's Imprint: Demographic Engineering and the Change of Toponymes in Republican Turkey |journal = European Journal of Turkish Studies |yıl = 2008 |sayı = 7 |url = http://ejts.revues.org/index2243.html |erişimtarihi = 18 Mart 2019 }}</ref><ref>{{Dergi kaynağı |soyadı = Aslan |ad = Senem |başlık = Incoherent State: The Controversy over Kurdish Naming in Turkey |journal = European Journal of Turkish Studies. Social Sciences on Contemporary Turkey |sayı = 10 |url = http://ejts.revues.org/index4142.html |erişimtarihi = 18 Mart 2019 |alıntı = the Surname Law was meant to foster a sense of Turkishness within society and prohibited surnames that were related to foreign ethnicities and nations |tarih =18 Mart 2019}}</ref>


Atatürk İlk açıklamasını (6 Aralık 1922) yapmıştır. “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti”, “Halk Fırkası”na dönüştürülmüş ve Mareşâl Gazi Mustafa K. Atatürk, 9 Eylül 1923’te '''içişleri''' Bakanlığı’na başvurarak, “'''Halk fırkası”'''nın kuruluşunu bildirmiştir. [[Cumhuriyet Halk Partisi]]'ni. 9 Eylül 1923’ten önce “Halk Fırkası” adıyla kurulmuştur. '''1924''' yılında “Cumhuriyet Halk Fırkası”, '''1935''' yılında ise “Cumhuriyet Halk Partisi” adını almıştır.
Atatürk [[Cumhuriyet Halk Partisi]]'ni Halk Fırkası adıyla kurdu ve ilk genel başkanı oldu. Çok sayıda kamu kurumu onun tarafından veya onun desteğiyle [[Mustafa Kemal Atatürk#Atatürk tarafından kurulan kurumlar|kuruldu]]. Türkiye'nin ilk yerli uçağı, onun döneminde [[Vecihi Hürkuş]] tarafından üretildi.<ref>İsmail Yavuz, ''Mustafa Kemal'in Uçakları'', İstanbul, 2013. ISBN 978-605-360-901-8</ref> 1938 yılındaki vefatına kadar arka arkaya 4 kez cumhurbaşkanı seçilen Atatürk, bu görevi en uzun süre yürüten cumhurbaşkanı oldu.

'''Türkiye Cumhuriyeti ilk Yerli uçağı’nı (Atatürk)''' döneminde [[Vecihi Hürkuş]] tarafından üretildi.<ref>İsmail Yavuz, ''Mustafa Kemal'in Uçakları'', İstanbul, 2013. ISBN 978-605-360-901-8</ref> 1938 yılı vefatına kadar '''TBMM''' tarafından 4 kez cumhurbaşkanı seçilen Mustafa K.Atatürk bu görevi en uzun süre yürüten ilk cumhurbaşkanı oldu.Emekliliğe ayrılıp biraz kendine vakit ayırmayı ve kurmuş olduğu Türk Devleti’ni takdirle izlemek istediği anıların’da yazmaktadır fakat ömrü yetmedi.57 yıllık ömrü’nün çocukluk dönemi hariç, tamamı Devlet Milletine Hizmet etmek için geçmiştir.Atatürk milleti’ni tüm Dünya’daki millet’ler den daha üstün olarak görmek istiyordu.


[[Birleşmiş Milletler]]'in [[UNESCO]] örgütü, "olağanüstü bir reformcu olduğunu göz önünde tutarak, özellikle sömürgecilik ve emperyalizme karşı en önce açılan savaşların ilk liderlerinden biri olduğunu kabul ederek, dünya ulusları arasında karşılıklı anlayışın, sürekli barışın kurulması için çalışmalarının olağanüstü bir örnek olduğunu ve tüm yaşamı boyunca insanlar arasında hiçbir renk, din ve ırk ayrımını gözetmeden, bir uyum ve işbirliği çağının doğacağına olan inancını anımsatarak, eylemlerini her zaman barış, uluslararası anlayış ve insan haklarına saygı yönünden yapmış" Atatürk'ü, 100. doğum yılı olan 1981'i tüm ülkelerin oy birliğiyle "[[Atatürk Yılı]]" olarak kabul ederek onurlandırmıştır.<ref name="ATATURK: Creator of Modern Turkey">{{Web kaynağı | url = http://www.columbia.edu/~sss31/Turkiye/ata/hayati.html | başlık = ATATURK: Creator of Modern Turkey | website = www.columbia.edu | erişimtarihi =18 Mart 2019| arşivurl = http://web.archive.org/web/20180730171424/http://www.columbia.edu:80/~sss31/Turkiye/ata/hayati.html | arşivtarihi = 30 Temmuz 2018}}</ref><ref name="Landau 1984">{{Kitap kaynağı |url = https://books.google.com/?id=8_n93Kq5PwMC&pg=PR13&dq=1981+declared+ataturk+year#v=onepage&q=1981%20declared%20ataturk%20year&f=false |başlık = Atatürk and the Modernization of Turkey |soyadı = Landau |ad = Jacob M. |tarih = 1984 |yayıncı = BRILL |isbn = 978-9004070707 |dil = İngilizce }}</ref>
[[Birleşmiş Milletler]]'in [[UNESCO]] örgütü, "olağanüstü bir reformcu olduğunu göz önünde tutarak, özellikle sömürgecilik ve emperyalizme karşı en önce açılan savaşların ilk liderlerinden biri olduğunu kabul ederek, dünya ulusları arasında karşılıklı anlayışın, sürekli barışın kurulması için çalışmalarının olağanüstü bir örnek olduğunu ve tüm yaşamı boyunca insanlar arasında hiçbir renk, din ve ırk ayrımını gözetmeden, bir uyum ve işbirliği çağının doğacağına olan inancını anımsatarak, eylemlerini her zaman barış, uluslararası anlayış ve insan haklarına saygı yönünden yapmış" Atatürk'ü, 100. doğum yılı olan 1981'i tüm ülkelerin oy birliğiyle "[[Atatürk Yılı]]" olarak kabul ederek onurlandırmıştır.<ref name="ATATURK: Creator of Modern Turkey">{{Web kaynağı | url = http://www.columbia.edu/~sss31/Turkiye/ata/hayati.html | başlık = ATATURK: Creator of Modern Turkey | website = www.columbia.edu | erişimtarihi =18 Mart 2019| arşivurl = http://web.archive.org/web/20180730171424/http://www.columbia.edu:80/~sss31/Turkiye/ata/hayati.html | arşivtarihi = 30 Temmuz 2018}}</ref><ref name="Landau 1984">{{Kitap kaynağı |url = https://books.google.com/?id=8_n93Kq5PwMC&pg=PR13&dq=1981+declared+ataturk+year#v=onepage&q=1981%20declared%20ataturk%20year&f=false |başlık = Atatürk and the Modernization of Turkey |soyadı = Landau |ad = Jacob M. |tarih = 1984 |yayıncı = BRILL |isbn = 978-9004070707 |dil = İngilizce }}</ref>


== Çocukluk ve gençlik (1881-1904) ==
== Çocukluk ve gençlik (1881-1904) ==
1839'da [[Kocacık]]'ta doğduğu sanılan<ref name="Cunbur">[[Müjgân Cunbur|Cunbur, Müjgân]]. ''Türk dünyası edebiyatçıları ansiklopedisi, 2. cilt'' (2004), Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı: "Babası Ali Rıza Efendi (doğ. 1839), annesi Zübeyde Hanımdır Baba dedesi Hafız Ahmet Efendi, 14-15. yüzyılda Anadolu'dan göç ederek Makedonya'ya yerleşen Kocacık Yörüklerindendir."</ref> babası [[Ali Rıza Efendi]], aslen [[Manastır, Makedonya|Manastır]]'a bağlı [[Debre|Debre-i Bâlâ]]'dandır.<ref name="Kocacik">Kartal, Numan. ''Atatürk ve Kocacık Türkleri'' (2002), T.C. Kültür Bakanlığı: "Aile Selânik'e Manastır ilinin Debrei Bâlâ sancağına bağlı Kocacık bucağından gelmişti. Ali Rıza Efendi'nin doğum yeri olan Kocacık bucağı halkı da Anadolu'dan gitme ve tamamıyla Türk, Müslüman Oğuzların Türkmen boylarındandırlar."</ref> Babasının ailesi 14-15. yüzyılda Anadolu'dan bölgeye göç etmiş olan [[Kocacık|Kocacık Yörükleri]]ndendir.<ref name="Cunbur" /><ref name="Kocacik" /><ref name="Dinamo16">Dinamo, Hasan İzzettin. ''Kutsal İsyan: Millî Kurtuluş Savaşı'nın Gerçek Hikâyesi, 2. cilt'' (1986), Tekin Yayınevi</ref><ref>Vamık D. Volkan & Norman Itzkowitz, Ölümsüz Atatürk (Immortal Atatürk), Bağlam Yayınları, 1998, ISBN 975-7696-97-8, s. 37, dipnote no. 6 (Atay, 1980, s. 17)</ref><ref>[http://www.whereismacedonia.org/en/where-to-go-in-macedonia/museums-in-macedonia/327-mustafa-kemal-ataturk-memorial-museum-in-village-kodzadzik-in-municipality-centar-zupa Mustafa Kemal Ataturk – memorial museum in village Kodzadzik (Коџаџик) in Municipality Centar Zupa (Центар Жупа)]</ref> Bazı yabancı kaynaklara göre ise babasının ailesi [[Arnavutlar]]dandır.<ref>Andrew Mango, ''Atatürk: The Biography of the Founder of Modern Turkey'', Overlook TP, 2002, s. 27.</ref><ref>Ernest Jackh ''The Rising Crescent'', Goemaere Press, 2007, [http://books.google.com.tr/books?id=Pxs-DAIVxqYC&printsec=frontcover&dq=The+Rising+Crescent&hl=tr&ei=bI7GTNu-J4i8vgPS0dzQDw&sa=X&oi=book_result&ct=result&resnum=1&ved=0CCcQ6AEwAA#v=onepage&q=Turkish%20mother&f=false s. 31, ''Turkish mother and Albanian father'']</ref><ref>Isaac Frederick Marcosson, ''Turbulent years'', Ayer Publishing, 1969, [http://books.google.com.tr/books?id=399LkTqBLdAC&printsec=frontcover&dq=inauthor:%22Isaac+Frederick+Marcosson%22&hl=tr&ei=inXGTMnzJYSuvgPPvLTZDw&sa=X&oi=book_result&ct=result&resnum=1&ved=0CCcQ6AEwAA#v=onepage&q=Ali%20Riza&f=false s. 144.]</ref><ref>Yale Richmond, ''From Da to Yes: understanding the East Europeans'', Intercultural Press Inc., 1995, s. 212.</ref> Annesinin kökeni ise Karaman'dan Rumeli'ye gelen Türkmenlerdendir.<ref>Sevtap Gamsız, T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük, 2012 İstanbul, s. 12</ref> Ailesi ile [[Selanik]]'e göç eden Ali Rıza Bey,<ref>Önder, Ali Tayyar. ''Türkiye'nin Etnik Yapısı: Halkımızın Kökenleri ve Gerçekler'' (2008), Kripto Kitaplar, s. 320</ref> burada gümrük memurluğu ve kereste ticareti yaptı.<ref>''Türk Dili: Dil ve Edebiyat Dergisi, 493-498. sayılar'' (1993), Türk Dil Kurumu, s. 135</ref> Ali Rıza Bey ayrıca [[93 Harbi]] (1877-78) esnasında yerel birliklerde [[teğmen]]lik yapmıştı.<ref name="Britannica">{{BritannicaDVD|Atatürk, Kemal|2011}}</ref>
Osman’lı Devleti’ne bağlı Balkan’ların [[Kocacık]]'köyünde 1839 doğduğu sanılan<ref name="Cunbur">[[Müjgân Cunbur|Cunbur, Müjgân]]. ''Türk dünyası edebiyatçıları ansiklopedisi, 2. cilt'' (2004), Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı: "Babası Ali Rıza Efendi (doğ. 1839), annesi Zübeyde Hanımdır Baba dedesi Hafız Ahmet Efendi, 14-15. yüzyılda Anadolu'dan göç ederek Makedonya'ya yerleşen Kocacık Yörüklerindendir."</ref> babası [[Ali Rıza Efendi]], aslen [[Manastır, Makedonya|Manastır]]'a bağlı [[Debre|Debre-i Bâlâ]]'dandır.<ref name="Kocacik">Kartal, Numan. ''Atatürk ve Kocacık Türkleri'' (2002), T.C. Kültür Bakanlığı: "Aile Selânik'e Manastır ilinin Debrei Bâlâ sancağına bağlı Kocacık bucağından gelmişti. Ali Rıza Efendi'nin doğum yeri olan Kocacık bucağı halkı da Anadolu'dan gitme ve tamamıyla Türk, Müslüman Oğuzların Türkmen boylarındandırlar."</ref> Babasının ailesi 14-15. yüzyılda Anadolu'dan göç ettirilerek Osman’lı vilayetleri olan Balkan’lardaki Rumeli şehirlerinin Türk’leştirilmesi için göç etmişlerdir. [[Kocacık|Kocacık Yörükleri]]ndendir.<ref name="Cunbur" /><ref name="Kocacik" /><ref name="Dinamo16">Dinamo, Hasan İzzettin. ''Kutsal İsyan: Millî Kurtuluş Savaşı'nın Gerçek Hikâyesi, 2. cilt'' (1986), Tekin Yayınevi</ref><ref>Vamık D. Volkan & Norman Itzkowitz, Ölümsüz Atatürk (Immortal Atatürk), Bağlam Yayınları, 1998, ISBN 975-7696-97-8, s. 37, dipnote no. 6 (Atay, 1980, s. 17)</ref><ref>[http://www.whereismacedonia.org/en/where-to-go-in-macedonia/museums-in-macedonia/327-mustafa-kemal-ataturk-memorial-museum-in-village-kodzadzik-in-municipality-centar-zupa Mustafa Kemal Ataturk – memorial museum in village Kodzadzik (Коџаџик) in Municipality Centar Zupa (Центар Жупа)]</ref> (yörük) göçebe yaşam yürüyen Türk’ler anlamında’dır) Bazı yabancı kaynaklara göre ise babasının ailesi [[Arnavutlar]]dandır.<ref>Andrew Mango, ''Atatürk: The Biography of the Founder of Modern Turkey'', Overlook TP, 2002, s. 27.</ref><ref>Ernest Jackh ''The Rising Crescent'', Goemaere Press, 2007, [http://books.google.com.tr/books?id=Pxs-DAIVxqYC&printsec=frontcover&dq=The+Rising+Crescent&hl=tr&ei=bI7GTNu-J4i8vgPS0dzQDw&sa=X&oi=book_result&ct=result&resnum=1&ved=0CCcQ6AEwAA#v=onepage&q=Turkish%20mother&f=false s. 31, ''Turkish mother and Albanian father'']</ref><ref>Isaac Frederick Marcosson, ''Turbulent years'', Ayer Publishing, 1969, [http://books.google.com.tr/books?id=399LkTqBLdAC&printsec=frontcover&dq=inauthor:%22Isaac+Frederick+Marcosson%22&hl=tr&ei=inXGTMnzJYSuvgPPvLTZDw&sa=X&oi=book_result&ct=result&resnum=1&ved=0CCcQ6AEwAA#v=onepage&q=Ali%20Riza&f=false s. 144.]</ref><ref>Yale Richmond, ''From Da to Yes: understanding the East Europeans'', Intercultural Press Inc., 1995, s. 212.</ref> Annesinin kökeni ise Karaman'dan Rumeli'ye gelen Türkmenlerdendir.<ref>Sevtap Gamsız, T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük, 2012 İstanbul, s. 12</ref> Ailesi ile [[Selanik]]'e göç eden Ali Rıza Bey,<ref>Önder, Ali Tayyar. ''Türkiye'nin Etnik Yapısı: Halkımızın Kökenleri ve Gerçekler'' (2008), Kripto Kitaplar, s. 320</ref> burada gümrük memurluğu ve kereste ticareti yapmıştır.<ref>''Türk Dili: Dil ve Edebiyat Dergisi, 493-498. sayılar'' (1993), Türk Dil Kurumu, s. 135</ref> Ali Rıza Bey ayrıca [[93 Harbi]] (1877-78) esnasında yerel birliklerde [[teğmen]]lik yapmıştır.<ref name="Britannica">{{BritannicaDVD|Atatürk, Kemal|2011}}</ref>


[[Dosya:Mustafa Kemal Atatürk'ün Manastır Mekteb-i İdâdî-i Şâhânesi karnesi.png|200px|küçükresim|sol|Mustafa Kemal'in Manastır Mekteb-i İdâdî-i Şâhânesi karnesi.]]
[[Dosya:Mustafa Kemal Atatürk'ün Manastır Mekteb-i İdâdî-i Şâhânesi karnesi.png|200px|küçükresim|sol|Mustafa Kemal'in Manastır Mekteb-i İdâdî-i Şâhânesi karnesi.]]
118. satır: 120. satır:
{{Mustafa Kemal Atatürk kenar}}
{{Mustafa Kemal Atatürk kenar}}


Ali Rıza Bey, 1871 yılında, 1857 yılında Selanik'in batısındaki [[Langaza]]'da [[çiftçi]] bir ailede doğan<ref name="Britannica"/><ref name=Cunbur2>Cunbur, Müjgan. ''Türk dünyası edebiyatçıları ansiklopedisi, 2. cilt'' (2004), Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı, s. 1: "Anne Zübeyde Hanım, Sangüllü Hacı Sofu soyundan Varyemezoğlu İbrahim Feyzullah Efendinin kızıydı. 1857 yılında doğan Zübeyde, henüz on dört yaşında iken evlendi. Ailesi, Selânik civarındaki Langaza beldesine gelip yerleşen Anadolu Türk"</ref> Zübeyde Hanım'la evlenmişti.<ref>Kutay, Cemal. ''Atatürk'ün Beraberinde Götürdüğü Hasret: Türkçe İbadet: Ana Dilimizle Kulluk Hakkı, 1. cilt'' (1998), Aksoy Yayıncılık, s. 130</ref> Mustafa Kemal Atatürk, bu çiftin çocuğu olarak [[Rumî takvim|rumî]] 1296 (miladî 1881) yılında Selanik'te doğmuştur. [[Atatürk'ün Samsun'a çıkışı|Samsun'a çıktığı]] 19 Mayıs tarihini doğum günü kabul etmiştir.<ref>{{Web kaynağı | url = http://www.ntvmsnbc.com/id/25096543 | başlık = 19 Mayıs: Ata'nın doğum günüm dediği tarih | tarih = | yayımcı = ntvmsnbc | erişimtarihi = 20 Ağustos 2011 | arşivengelli = evet}}</ref>
Ali Rıza Bey, 1871 yılında, 1857 yılında Selanik'in batısındaki [[Langaza]]'da [[çiftçi]] bir ailede doğan<ref name="Britannica"/><ref name=Cunbur2>Cunbur, Müjgan. ''Türk dünyası edebiyatçıları ansiklopedisi, 2. cilt'' (2004), Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı, s. 1: "Anne Zübeyde Hanım, Sangüllü Hacı Sofu soyundan Varyemezoğlu İbrahim Feyzullah Efendinin kızıydı. 1857 yılında doğan Zübeyde, henüz on dört yaşında iken evlendi. Ailesi, Selânik civarındaki Langaza beldesine gelip yerleşen Anadolu Türk"</ref> Zübeyde Hanım'la evlenmiştir.<ref>Kutay, Cemal. ''Atatürk'ün Beraberinde Götürdüğü Hasret: Türkçe İbadet: Ana Dilimizle Kulluk Hakkı, 1. cilt'' (1998), Aksoy Yayıncılık, s. 130</ref> Mustafa Kemâl, bu çiftin çocuğu olarak [[Rumî takvim|rumî]] 1296 (miladî 1881) yılında Osmanlı vilayeti olan Selanik' şehrinde doğmuştur.Doğum tarihi o yıllar’da kayıt altına alınmaz önem verilmezdi,Zübeyde hanım ('''Mustafa''') nın doğduğu tarihi evlerinde bulunan bir Kur’an kerim’ kenarına not düştüğü tarih kitaplarında belirtilmiştir.Fakat Mustafa, büyüdüğün’de ve zaman içinde geçen bir çok olay’dan sonra kirabın akıbeti bilinmediğin’den Atatürk’ün doğduğu tam tarih günü bilinememiştir. Atatürk ‘te [[Atatürk'ün Samsun'a çıkışı|Samsun'a çıktığı]] 19 Mayıs tarihini doğum günü olarak kabul etmiştir.<ref>{{Web kaynağı | url = http://www.ntvmsnbc.com/id/25096543 | başlık = 19 Mayıs: Ata'nın doğum günüm dediği tarih | tarih = | yayımcı = ntvmsnbc | erişimtarihi = 20 Ağustos 2011 | arşivengelli = evet}}</ref>
Fatma, Ömer, Ahmet, Naciye ve [[Makbule Atadan|Makbule]] adlı beş kardeşinin ilk dördü küçük yaşta hayatını kaybetmiştir.<ref name=Pars2>Tuğlacı, Pars. ''Çağdaş Türkiye, 1. cilt'' (1987), Cem Yayınevi, s. 2</ref><ref>{{Kitap kaynağı
'''Fatma,Ömer,Ahmet, Naciye''' ve [[Makbule Atadan|Makbule]] adlı beş kardeşi vardır, ilk dört kardeşi,o dönemdeki salgın hastalık’lardan dolayı küçük yaşta hayat’larını kaybetmiştirler.<ref name=Pars2>Tuğlacı, Pars. ''Çağdaş Türkiye, 1. cilt'' (1987), Cem Yayınevi, s. 2</ref><ref>{{Kitap kaynağı
| son = Aydemir
| son = Aydemir
| ilk = Şevket Süreyya
| ilk = Şevket Süreyya
141. satır: 143. satır:
}}</ref>
}}</ref>


Öğrenim çağına gelen Mustafa'nın hangi okula gideceği konusunda annesi ile babası arasında anlaşmazlık çıkmıştı. Annesi Mustafa'nın Hafız Mehmet Efendi'nin mahalle mektebine gitmesini istiyor, babası ise o dönemki yeni yöntemlerle eğitim yapan seküler<!--ideolojik anlam yok--><ref name="Britannica"/> Mektebi Şemsi İbtidai'nde ([[Şemsi Efendi Mektebi]]) okumasını istiyordu. En sonunda önce mahalle mektebine başlayan Mustafa, birkaç gün sonra Şemsi Efendi Mektebi'ne geçti.<ref>''Atatürkçü düşünce'' (1992), Atatürk Araştırma Merkezi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, [http://books.google.com.tr/books?ei=VK-uTdv5OYHrOZyR7eMB&ct=result&id=m41pAAAAMAAJ&dq=Haf%C4%B1z+Mehmet+Efendi%27nin+mahalle+mektebi&q=sorunu+onun+da+g%C3%B6nl%C3%BCn%C3%BC+alacak+bi%C3%A7imde%2C+%C5%9Fu+%C5%9Fekilde+%C3%A7%C3%B6zd%C3%BC.+Mustafa+%C3%B6nce%2C+t%C3%B6renlerle+mahalle+mektebine+ba%C5%9Flad%C4%B1#search_anchor s. 696]</ref> Atatürk, okul seçimindeki bu kararı için hayatı boyunca babasına minnettarlık duymuştur.<ref name="Britannica"/> 1888 yılında babasını kaybetti.<ref>Baba, İmran. ''Културните взаимодействия на Балканите и турската архитектура. Международен симпозиум 17-19 май 2000, Шумен-България'' (2001), Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı, [http://books.google.com.tr/books?ei=v7CuTduFHYKaOtSVyeQB&ct=result&id=3vLVAAAAMAAJ&dq=Atat%C3%BCrk+1888+baba&q=1+888+y%C4%B1l%C4%B1nda+Atat%C3%BCrk%27%C3%BCn+babas%C4%B1+Ali+R%C4%B1za+Efendi%27nin+%C3%B6l%C3%BCm%C3%BC+%C3%BCzerine+ailenin%2C+bu+evden#search_anchor s. 24]</ref> Bir süre Rapla Çiftliği'nde annesinin üvey kardeşi<ref name="Britannica"/> Hüseyin'in yanında kalıp hafif çiftlik işleriyle uğraştıktan sonra -eğitimsiz kalacağından endişe eden annesinin isteğiyle-<ref name="Britannica"/> Selanik'e dönüp okulunu bitirdi.<ref>Aydemir, Şevket Süreyya. ''Tek adam'' (1963), Remzi Kitabevi, s. 44</ref> Bu arada Zübeyde Hanım, [[Selanik]]'te gümrük memuru olan Ragıp Bey ile evlendi.<ref>Bayhan, Fatih. ''Gölgesinde Mustafa Kemal büyüten kadın Zübeyde Hanım'' (2008), Pegasus Yayınları, s. 78</ref>
Öğrenim çağına gelen Mustafa'nın hangi okula gideceği konusunda annesi ile babası arasında anlaşmazlık çıkmıştı.'''Annesi''' '''Mustafa’nın (Hafız''' Mehmet Efendi'nin mahalle mektebine) gitmesini istiyordu, babası ise o dönemki eğitim yapan <ref name="Britannica"/> Mektebi Şemsi İbtidai'nde ([[Şemsi Efendi Mektebi]]) okumasını istiyordu. En sonunda önce mahalle mektebine başlayan Mustafa, birkaç gün sonra Şemsi Efendi Mektebi'ne geçti.<ref>''Atatürkçü düşünce'' (1992), Atatürk Araştırma Merkezi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, [http://books.google.com.tr/books?ei=VK-uTdv5OYHrOZyR7eMB&ct=result&id=m41pAAAAMAAJ&dq=Haf%C4%B1z+Mehmet+Efendi%27nin+mahalle+mektebi&q=sorunu+onun+da+g%C3%B6nl%C3%BCn%C3%BC+alacak+bi%C3%A7imde%2C+%C5%9Fu+%C5%9Fekilde+%C3%A7%C3%B6zd%C3%BC.+Mustafa+%C3%B6nce%2C+t%C3%B6renlerle+mahalle+mektebine+ba%C5%9Flad%C4%B1#search_anchor s. 696]</ref> Atatürk, okul seçimindeki bu kararı için hayatı boyunca babasına minnettarlık duymuştur.<ref name="Britannica"/> 1888 yılında babasını kaybetmiştir.<ref>Baba, İmran. ''Културните взаимодействия на Балканите и турската архитектура. Международен симпозиум 17-19 май 2000, Шумен-България'' (2001), Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı, [http://books.google.com.tr/books?ei=v7CuTduFHYKaOtSVyeQB&ct=result&id=3vLVAAAAMAAJ&dq=Atat%C3%BCrk+1888+baba&q=1+888+y%C4%B1l%C4%B1nda+Atat%C3%BCrk%27%C3%BCn+babas%C4%B1+Ali+R%C4%B1za+Efendi%27nin+%C3%B6l%C3%BCm%C3%BC+%C3%BCzerine+ailenin%2C+bu+evden#search_anchor s. 24]</ref> Bir ay, Rapla Çiftliği'nde annesinin üvey kardeşi<ref name="Britannica"/> Hüseyin'in yanında kalıp hafif çiftlik işleriyle uğraştıktan sonra -eğitimsiz kalacağından endişe eden annesinin isteğiyle-<ref name="Britannica"/> tekrar Selanik'e dönüp okulunu bitirdi.<ref>Aydemir, Şevket Süreyya. ''Tek adam'' (1963), Remzi Kitabevi, s. 44</ref> Daha sonra’ki yıllarda Zübeyde Hanım, [[Selanik]]'te gümrük memuru olan Ragıp Bey ile evlendi.<ref>Bayhan, Fatih. ''Gölgesinde Mustafa Kemal büyüten kadın Zübeyde Hanım'' (2008), Pegasus Yayınları, s. 78</ref>


Şimdi müze olan Koca Kasım Paşa Mahallesi, Islahhane Caddesi'ndeki ev 1870'te Rodoslu müderris Hacı Mehmed Vakfı tarafından yaptırılmış ve 1878'de yeni evlenen Ali Rıza Bey tarafından kiralanmıştır ancak o öldükten sonra Mustafa ve ailesi bu evden yanındaki 2 katlı, 3 odalı ve mutfaklı daha küçük eve taşınmışlardır.<ref>İzmir Ticaret Odası, ''Atatürk'ün Evi - Bir ulusun geleceğinin doğduğu yer'', y.y, t.y.:</ref>
Şimdi müze olan Koca Kasım Paşa Mahallesi, Islahhane Caddesi'ndeki ev 1870'te Rodoslu müderris Hacı Mehmed Vakfı tarafından yaptırılmış ve 1878'de yeni evlenen Ali Rıza Bey tarafından kiralanmıştır ancak o öldükten sonra Mustafa ve ailesi bu evden yanındaki 2 katlı, 3 odalı ve mutfaklı daha küçük eve taşınmışlardır.<ref>İzmir Ticaret Odası, ''Atatürk'ün Evi - Bir ulusun geleceğinin doğduğu yer'', y.y, t.y.:</ref>


Mustafa, seküler bir okul olan ve [[bürokrat]] yetiştiren<ref name="Britannica"/> [[Selânik Mülkiye Rüştiyesi]]'ne kaydoldu. Ancak muhitindeki askerî öğrencilerin üniformalarından da etkilenerek<ref name="Britannica"/> -annesinin karşı çıkmasına rağmen-<ref name="Britannica"/> 1893 yılında [[Selânik Askerî Rüştiyesi]]'ne girdi. Bu okulda matematik öğretmeni Yüzbaşı Üsküplü Mustafa Sabri Bey, ona anlamı mükemmellik, olgunluk olan "Kemal" adını verdi.<ref>{{Web kaynağı | url = http://www.kho.edu.tr/atasayfa/index.htm | başlık = Atatürk'ün Hayatı Öğrenim Hayatı | tarih = | yayımcı = Kara Harp Okulu | erişimtarihi = 20 Ağustos 2011 | arşivurl = http://web.archive.org/web/20160304201611/http://www.kho.edu.tr/atasayfa/index.htm | arşivtarihi = 4 Mart 2016}}</ref> Fransızca öğretmeni Yüzbaşı Nakiyüddin Bey (Yücekök), özgürlük düşüncesiyle genç Mustafa Kemal'in düşünce yapısını etkiledi. Mustafa Kemal [[Kuleli Askeri Lisesi|Kuleli Askerî İdadisi]]'ne girmeyi düşündüyse de ona ağabeylik yapan Selânikli subay Hasan Bey'in tavsiyesine uyarak [[Manastır Askeri İdadisi|Manastır Askerî İdadisi]]'ne kaydoldu. 1896-1899 yıllarında okuduğu [[Manastır Askeri İdadisi|Manastır Askerî İdadisi]]'nde tarih öğretmeni [[Kolağası]] Mehmet Tevfik Bey (Bilge), Mustafa Kemal'in tarihe olan merakını güçlendirdi.<ref>Ali Fuat Cebesoy, ''Sınıf Arkadaşım Atatürk'', Temel Yayınları, İstanbul, 2000, s. 27.</ref> Bu tarihte başlayan [[1897 Osmanlı-Yunan Savaşı]]'na gönüllü olarak katılmak istediyse de hem idadi öğrencisi olduğu için hem de 16 yaşında olduğundan dolayı cepheye gidememiştir. Bu okulu ikincilikle bitirdi.<ref name="KomAta">Celâl Erikan, ''Komutan Atatürk'', Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara, 1972, s. 72.</ref> 13 Mart 1899'da<ref>{{Web kaynağı | url = http://www.ataturk.net/kronoloji/1881.html | başlık = KRONOLOJİ 1881 - 1912 Yılları | tarih = | yayımcı = ataturk.net | erişimtarihi = 20 Ağustos 2011 | arşivurl = http://web.archive.org/web/20150909233641/http://www.ataturk.net:80/kronoloji/1881.html | arşivtarihi = 9 Eylül 2015}}</ref>
Mustafa, [[bürokrat]] yetiştiren<ref name="Britannica"/> [[Selânik Mülkiye Rüştiyesi]]'ne kaydoldu. Ancak muhitindeki askerî öğrencilerin üniformalarından da etkilenerek<ref name="Britannica"/> -annesinin karşı çıkmasına rağmen-<ref name="Britannica"/> 1893 yılında [[Selânik Askerî Rüştiyesi]]'ne girdi. Bu okulda matematik öğretmeni Yüzbaşı Üsküplü Mustafa Sabri Bey, ona anlamı mükemmellik, olgunluk olan "Kemâl" adını verdi.<ref>{{Web kaynağı | url = http://www.kho.edu.tr/atasayfa/index.htm | başlık = Atatürk'ün Hayatı Öğrenim Hayatı | tarih = | yayımcı = Kara Harp Okulu | erişimtarihi = 20 Ağustos 2011 | arşivurl = http://web.archive.org/web/20160304201611/http://www.kho.edu.tr/atasayfa/index.htm | arşivtarihi = 4 Mart 2016}}</ref> Fransızca öğretmeni Yüzbaşı Nakiyüddin Bey (Yücekök), özgürlük düşüncesiyle genç Mustafa Kemâl’in düşünce yapısını etkiledi. Mustafa Kemal [[Kuleli Askeri Lisesi|Kuleli Askerî İdadisi]]'ne girmeyi düşündüyse de ona ağabeylik yapan Selânikli subay Hasan Bey'in tavsiyesine uyarak [[Manastır Askeri İdadisi|Manastır Askerî İdadisi]]'ne kaydoldu. 1896-1899 yıllarında okuduğu [[Manastır Askeri İdadisi|Manastır Askerî İdadisi]]'nde tarih öğretmeni [[Kolağası]] Mehmet Tevfik Bey (Bilge), Mustafa Kemal'in tarihe olan merakını güçlendirdi.<ref>Ali Fuat Cebesoy, ''Sınıf Arkadaşım Atatürk'', Temel Yayınları, İstanbul, 2000, s. 27.</ref> Bu tarihte başlayan [[1897 Osmanlı-Yunan Savaşı]]'na '''gönüllü''' olarak katılmak istediyse de hem idadi öğrencisi olduğu için hem de '''16 yaşında''' olduğundan dolayı cepheye gidememiştir. Bu okulu ikincilikle bitirdi.<ref name="KomAta">Celâl Erikan, ''Komutan Atatürk'', Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara, 1972, s. 72.</ref> 13 Mart 1899'da<ref>{{Web kaynağı | url = http://www.ataturk.net/kronoloji/1881.html | başlık = KRONOLOJİ 1881 - 1912 Yılları | tarih = | yayımcı = ataturk.net | erişimtarihi = 20 Ağustos 2011 | arşivurl = http://web.archive.org/web/20150909233641/http://www.ataturk.net:80/kronoloji/1881.html | arşivtarihi = 9 Eylül 2015}}</ref>
<ref>{{Kitap kaynağı
<ref>{{Kitap kaynağı
| son = Erikan
| son = Erikan
161. satır: 163. satır:
| bölüm = Ek IV - Notlar
| bölüm = Ek IV - Notlar
| alıntı =Okullardan kışın çıkışının nedeni Yunan Savaşı'ndan başlanarak kısa öğretim yılları uygulanmasındandır.
| alıntı =Okullardan kışın çıkışının nedeni Yunan Savaşı'ndan başlanarak kısa öğretim yılları uygulanmasındandır.
}}</ref> İstanbul'da [[Kara Harp Okulu|Mekteb-i Harbiye-i Şahane]]'ye girdi. Birinci sınıfı 27., ikinci sınıfı 11., üçüncü sınıfı 1902'de mülazım (bugünkü ismiyle [[Teğmen]]) rütbesiyle 549 kişi arasından piyade sınıf sekizincisi (1317 - P.8) olarak bitirdi.<ref name="KomAta" /> Akabinde [[Harp Akademisi|Erkan-ı Harbiye Mektebi]]'ne (Harp Akademisi) devam ederek 11 Ocak 1905'te ''kurmay yüzbaşı'' rütbesiyle mezun oldu.<ref name="Genkur1972">T.C. Genelkurmay Harp Tarihi Başkanlığı Yayınları, ''Türk İstiklâl Harbine Katılan Tümen ve Daha Üst Kademelerdeki Komutanların Biyografileri'', Genkur. Basınevi, Ankara, 1972, s. 1-17.</ref>
}}</ref> İstanbul'da [[Kara Harp Okulu|Mekteb-i Harbiye-i Şahane]]'ye girdi. Birinci sınıfı 27., ikinci sınıfı 11., üçüncü sınıfı 1902'de mülazım (bugünkü ismiyle [[Teğmen]]) rütbesiyle 549 kişi arasından piyade sınıf sekizincisi (1317 - P.8) olarak bitirdi.<ref name="KomAta" /> Akabinde [[Harp Akademisi|Erkan-ı Harbiye Mektebi]]'ne ('''Harp Akademisi)''' devam ederek 11 Ocak 1905'te '''Kurmay yüzbaşı''' rütbesiyle mezun oldu.<ref name="Genkur1972">T.C. Genelkurmay Harp Tarihi Başkanlığı Yayınları, ''Türk İstiklâl Harbine Katılan Tümen ve Daha Üst Kademelerdeki Komutanların Biyografileri'', Genkur. Basınevi, Ankara, 1972, s. 1-17.</ref>


== Askerlik (1905-1918) ==
== Askerlik (1905-1918) ==
=== Erken dönem ===
=== Erken dönem ===
[[Dosya:Mustafa Kemal, 1905.jpg|küçükresim|sağ|150px|Mustafa Kemal'in Harp Akademisi'nden mezun olduğu gün Andriomenos Fotoğrafhanesi'nde çektirdiği fotoğraf.]]
[[Dosya:Mustafa Kemal, 1905.jpg|küçükresim|sağ|150px|Mustafa Kemal'in Harp Akademisi'nden mezun olduğu gün Andriomenos Fotoğrafhanesi'nde çektirdiği fotoğraf.]]
Kurmay Yüzbaşı Mustafa Kemal, mezuniyetinin ardından merkezi Şam'da bulunan [[Beşinci Ordu (Osmanlı)|5. Ordu]]'ya staj amacıyla gönderildi. Bu stajında piyade, süvari ve topçu sınıflarında görev aldı. 1905-1907 yılları arasında [[Şam]]'da [[Lütfi Müfit Özdeş|Lütfi Müfit]] Bey (Özdeş) 5. Ordu emrinde görev yaptı. İlk stajı 5. Ordu'ya bağlı 30. Süvari Alayı'nda gerçekleşti.<ref name="KomutanAtatürkIV">{{Kitap kaynağı
Kurmay Yüzbaşı Mustafa Kemâl, mezuniyetinin ardından merkezi '''Şam’da''' bulunan [[Beşinci Ordu (Osmanlı)|5. Ordu]]'ya staj amacıyla gönderildi. Bu stajında piyade, süvari ve topçu sınıflarında görev aldı. 1905-1907 yılları arasında [[Şam]]'da [[Lütfi Müfit Özdeş|Lütfi Müfit]] Bey (Özdeş) 5. Ordu emrinde görev yaptı. İlk stajı 5. Ordu'ya bağlı 30. Süvari Alayı'nda gerçekleşti.<ref name="KomutanAtatürkIV">{{Kitap kaynağı
| son = Erikan
| son = Erikan
| ilk = Celal
| ilk = Celal
179. satır: 181. satır:
| sayfalar = 61-67
| sayfalar = 61-67
| bölüm = IV. Suriye'de Başlayan Görev
| bölüm = IV. Suriye'de Başlayan Görev
}}</ref> Bu dönemde düşük rütbeli stajyer bir kurmay subay olarak Suriye'nin çeşitli bölgelerindeki isyanlarla ilgilenen Mustafa Kemal, "küçük savaş" (gerilla savaşı) üzerine tecrübe kazandı. İsyanlarla uğraştığı dört aydan sonra Şam'a döndü. 1906 Ekim ayında Binbaşı Lütfi Bey, Dr. Mahmut Bey, Lüfti Müfit (Özdeş) Bey ve askerî tabip [[Mustafa Cantekin]] ile '[[Vatan ve Hürriyet Cemiyeti|Vatan ve Hürriyet]]' adlı bir cemiyeti kurduktan sonra ordudan izinsiz Selânik'e gitti. Selânik Merkez Komutan Muavini Yüzbaşı [[Mehmet Cemil Uybadın|Cemil Bey]] (Uybadın)'in yardımıyla karaya çıktı ve orada cemiyetinin şubesini açtı. Bir süre sonra arandığını öğrendi ve ona ağabeylik yapan Albay Hasan Bey, [[Tel Aviv|Yafa]]'ya dönüp oranın komutanı Ahmet Bey'e [[Mısır]] sınırında Bîrüssebi'ye gönderildiğini bildirmesini önerdi. Ahmet Bey de Mustafa Kemal'i Bîrüssebi'ye tayin etti ve bir süre sonra topçu staj için tekrar [[Şam]]'a gönderildi.<ref>Ali Fuat Cebesoy, ''a.e.g.'', s. 117-119.</ref> 20 Haziran 1907'de [[Kolağası]] (kıdemli yüzbaşı) oldu ve 13 Ekim 1907'de [[Üçüncü Ordu (Osmanlı)|3. Ordu]]'ya kurmay olarak atandı<ref name="Genkur1972" /> ancak Selânik'e vardığında '[[Vatan ve Hürriyet Cemiyeti|Vatan ve Hürriyet]]'in şubesinin [[İttihat ve Terakki Cemiyeti]]'ne ilhak edildiğini öğrendi. Bu yüzden kendisi de 1908 Şubat ayında İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne üye oldu (Üye numarası: 322).<ref>Kâzım Karabekir (Haz: Faruk Özerengin), ''İttihat ve Terakki Cemiyeti 1896-1909'', Emre Yayınları, İstanbul, 1994, s. 322.</ref> 22 Haziran 1908'de Rumeli Doğu Bölgesi Demiryolları Müfettişliğine atandı.<ref name="Genkur1972"/>
}}</ref> Bu dönemde düşük rütbeli stajyer bir kurmay subay olarak Suriye'nin çeşitli bölgelerindeki isyanlarla ilgilenen Mustafa Kemal, "küçük savaş" üzerine tecrübe kazandı. İsyanlarla uğraştığı dört aydan sonra Şam'a döndü. 1906 Ekim ayında Binbaşı Lütfi Bey, Dr. Mahmut Bey, Lüfti Müfit (Özdeş) Bey ve askerî tabip [[Mustafa Cantekin]] ile '[[Vatan ve Hürriyet Cemiyeti|Vatan ve Hürriyet]]' adlı bir cemiyeti kurduktan sonra ordudan izinsiz Selânik'e gitti. Selânik Merkez Komutan Muavini Yüzbaşı [[Mehmet Cemil Uybadın|Cemil Bey]] (Uybadın)'in yardımıyla karaya çıktı ve orada cemiyetinin şubesini açtı. Bir süre sonra arandığını öğrendi ve ona ağabeylik yapan Albay Hasan Bey, [[Tel Aviv|Yafa]]'ya dönüp oranın komutanı Ahmet Bey'e [[Mısır]] sınırında Bîrüssebi'ye gönderildiğini bildirmesini önerdi. Ahmet Bey de Mustafa Kemal'i Bîrüssebi'ye tayin etti ve bir süre sonra topçu staj için tekrar [[Şam]]'a gönderildi.<ref>Ali Fuat Cebesoy, ''a.e.g.'', s. 117-119.</ref> 20 Haziran 1907'de [[Kolağası]] ('''Kıdemli yüzbaşı''') oldu ve 13 Ekim 1907'de [[Üçüncü Ordu (Osmanlı)|3. Ordu]]'ya '''Kurmay'''olarak atandı<ref name="Genkur1972" /> ancak Selânik'e vardığında '[[Vatan ve Hürriyet Cemiyeti|Vatan ve Hürriyet]]'in şubesinin [[İttihat ve Terakki Cemiyeti]]'ne ilhak edildiğini öğrendi. Bu yüzden kendisi de 1908 Şubat’ta (Üye numarası: 322).<ref>Kâzım Karabekir (Haz: Faruk Özerengin), ''İttihat ve Terakki Cemiyeti 1896-1909'', Emre Yayınları, İstanbul, 1994, s. 322.</ref> olarak 22 Haziran 1908'de Rumeli Doğu Bölgesi Demiryolları Müfettişliğine atandı.<ref name="Genkur1972"/>


23 Temmuz 1908'de [[Meşrutiyet]]'in ilanından sonra Aralık 1908 sonlarında<ref name="KomutanAtatürkV">{{Kitap kaynağı
23 Temmuz 1908'de [[Meşrutiyet]]'in ilanından sonra Aralık 1908 sonlarında<ref name="KomutanAtatürkV">{{Kitap kaynağı
198. satır: 200. satır:
13 Ocak 1909'da [[3. Ordu (Osmanlı)|3. Ordu]]'ya bağlı Selânik Redif Fırkasının Kurmay Başkanı oldu ve 13 Nisan 1909'da [[Meşrutiyet]]'e karşı 3. Ordu'ya bağlı Taşkışla'da konuşlanmış 2. ve 4. Avcı Taburlarının isyanıyla başlayan, diğer birliklerin katılımıyla genişleyen [[31 Mart Ayaklanması]]'nı bastırmak üzere Selânik ve [[Edirne]]'den yola çıkarak [[Mirliva]] [[Mahmut Şevket Paşa]] komutasında 19 Nisan 1909'da İstanbul'a girecek olan [[Hareket Ordusu]]'na bağlı birinci kademe birliklerinin kurmay başkanı oldu. Daha sonra 3. Ordu Kurmaylığı, 3. Ordu Subay Talimgâhı Komutanlığı, [[5. Kolordu (Osmanlı)|5. Kolordu]] Kurmaylığı, 38. Piyade Alayı Komutanlığı görevlerinde bulundu.<ref name="Genkur1972"/><ref name="KomutanAtatürkV"/>
13 Ocak 1909'da [[3. Ordu (Osmanlı)|3. Ordu]]'ya bağlı Selânik Redif Fırkasının Kurmay Başkanı oldu ve 13 Nisan 1909'da [[Meşrutiyet]]'e karşı 3. Ordu'ya bağlı Taşkışla'da konuşlanmış 2. ve 4. Avcı Taburlarının isyanıyla başlayan, diğer birliklerin katılımıyla genişleyen [[31 Mart Ayaklanması]]'nı bastırmak üzere Selânik ve [[Edirne]]'den yola çıkarak [[Mirliva]] [[Mahmut Şevket Paşa]] komutasında 19 Nisan 1909'da İstanbul'a girecek olan [[Hareket Ordusu]]'na bağlı birinci kademe birliklerinin kurmay başkanı oldu. Daha sonra 3. Ordu Kurmaylığı, 3. Ordu Subay Talimgâhı Komutanlığı, [[5. Kolordu (Osmanlı)|5. Kolordu]] Kurmaylığı, 38. Piyade Alayı Komutanlığı görevlerinde bulundu.<ref name="Genkur1972"/><ref name="KomutanAtatürkV"/>


Stuart Kline'ın ''Türk Havacılık Kronolojisi'' kitabına göre<ref>{{Web kaynağı | url = http://www.gazetevatan.com/tek-korkusu-ucaga-binmekti-3482-yasam/ | başlık = Tek korkusu uçağa binmekti | soyadı = Türker | ad = Şule | tarih = 16 Ocak 2003 | yayıncı = Gazetevatan | erişimtarihi = 3 Temmuz 2015 | arşivurl = http://web.archive.org/web/20150705004217/http://www.gazetevatan.com/tek-korkusu-ucaga-binmekti-3482-yasam/ | arşivtarihi = 5 Temmuz 2015}}</ref>, Mustafa Kemal, 1910 yılında [[Fransa]]'da düzenlenen [[Picardie Manevraları]]'na katıldı. Burada yeni üretilen [[uçak]]ların deneme uçuşuları yapılıyordu. Ali Rıza Paşa, bu uçuşlardan birine katılmak isteyen Mustafa Kemal'i önledi. Ve akabinde uçuş yapan o uçak dönüş esnasında yere çakıldı.<ref>{{kitap kaynağı|soyadı=Akın|ad=Sunay|başlık=Ay Hırsızı|yayıncı=İş Bankası Kültür Yayınları|yer=İstanbul|tarih=2009|sayfalar=120|isbn=9789944887526|url=http://www.cayyolu.com.tr/haber/Ataturk-ucaga-neden-hic-binmedi/41436}}</ref> Bazı kaynaklar tarafından, bu hikâyeye dayanarak Atatürk'ün uçağa binmekten korktuğu iddia edilse de kitabın yazarı Kline, Atatürk'ün olaydan sonra 3 defa uçağa bindiğinden bahseder.<ref>[http://web.archive.org/web/20150705025534/http://gundem.bugun.com.tr/marmaranin-altindaki-34-yillik-sir-haberi/71828 Marmara'nın altındaki 34 yıllık sır]</ref>
''Türk Havacılık Kronolojisi'' kitabına göre<ref>{{Web kaynağı | url = http://www.gazetevatan.com/tek-korkusu-ucaga-binmekti-3482-yasam/ | başlık = Tek korkusu uçağa binmekti | soyadı = Türker | ad = Şule | tarih = 16 Ocak 2003 | yayıncı = Gazetevatan | erişimtarihi = 3 Temmuz 2015 | arşivurl = http://web.archive.org/web/20150705004217/http://www.gazetevatan.com/tek-korkusu-ucaga-binmekti-3482-yasam/ | arşivtarihi = 5 Temmuz 2015}}</ref>, Mustafa Kemâl, 1910 yılında [[Fransa]]'da düzenlenen [[Picardie Manevraları]]'na katıldı. Burada yeni üretilen [[uçak]]ların deneme uçuşuları yapılıyordu. Ali Rıza Paşa, bu uçuşlardan birine katılmak isteyen Mustafa Kemâl’i önledi. Ve akabinde uçuş yapan o uçak dönüş esnasında yere çakıldı.<ref>{{kitap kaynağı|soyadı=Akın|ad=Sunay|başlık=Ay Hırsızı|yayıncı=İş Bankası Kültür Yayınları|yer=İstanbul|tarih=2009|sayfalar=120|isbn=9789944887526|url=http://www.cayyolu.com.tr/haber/Ataturk-ucaga-neden-hic-binmedi/41436}}</ref> Bazı kaynaklar tarafından, bu rivayete dayanarak Atatürk'ün uçağa binmekten korktuğu iddia edilse de kitabın yazarı Kline, Atatürk'ün olaydan sonra 3 defa uçağa bindiğinden bahseder.<ref>[http://web.archive.org/web/20150705025534/http://gundem.bugun.com.tr/marmaranin-altindaki-34-yillik-sir-haberi/71828 Marmara'nın altındaki 34 yıllık sır]</ref>


Mustafa Kemal, dönüşünün ardından 27 Eylül 1911'de İstanbul'da Genelkurmay Karargâhı'nda görev aldı.<ref>Türkiye Diyanet Vakfı İslâm ansiklopedisi, 31. cilt (2006), Türkiye Diyanet Vakfı, [http://books.google.com.tr/books?ei=yOhCTvKpN9S38gPW1fS4CQ&ct=result&id=wNbXAAAAMAAJ&dq=istanbul+genelkurmay+karargah%C4%B1+atat%C3%BCrk&q=27+Eyl%C3%BCl+1911+%C4%B0stanbul%27da+Genelkurmay+Kararg%C3%A2h%C4%B1%27na+al%C4%B1nmas%C4%B1#search_anchor s. 340]</ref>
Mustafa Kemâl, dönüşünün ardından 27 Eylül '''1911''' '''istanbul Genelkurmay''' Karargâhı'nda görev almıştır.<ref>Türkiye Diyanet Vakfı İslâm ansiklopedisi, 31. cilt (2006), Türkiye Diyanet Vakfı, [http://books.google.com.tr/books?ei=yOhCTvKpN9S38gPW1fS4CQ&ct=result&id=wNbXAAAAMAAJ&dq=istanbul+genelkurmay+karargah%C4%B1+atat%C3%BCrk&q=27+Eyl%C3%BCl+1911+%C4%B0stanbul%27da+Genelkurmay+Kararg%C3%A2h%C4%B1%27na+al%C4%B1nmas%C4%B1#search_anchor s. 340]</ref>


=== Trablusgarp Savaşı ===
=== Trablusgarp Savaşı ===
206. satır: 208. satır:
{{Ayrıca bakınız|Trablusgarp Savaşı}}
{{Ayrıca bakınız|Trablusgarp Savaşı}}


[[İtalya Krallığı|İtalyanlar]]ın [[Trablusgarp]]'a saldırısıyla 19 Eylül 1911'de başlayan [[Trablusgarp Savaşı]]'nda, 27 Kasım 1911'de [[Binbaşı]]<ref name="Genkur1972" /> olan Mustafa Kemal, Binbaşı [[Enver Paşa|Enver Bey]], [[Ahmet Fuat Bulca|Fuat (Bulca)]], [[Mehmet Nuri Conker|Nuri (Conker)]] ve [[Ali Fethi Okyar|Binbaşı Fethi (Okyar)]] gibi diğer [[İttihat ve Terakki Cemiyeti|İttihatçı]] subaylarla birlikte 18 Aralık 1911'de hareket etti.<ref>Tuğlacı, Pars. ''Çağdaş Türkiye, 1. cilt'' (1987), Cem Yayınevi, s. 14</ref> Mustafa Kemal ile grubu, [[Mısır]]'da [[Kahire]]<ref>Pakalın, Mehmet Zeki. ''Sicill-i Osmanî zeyli: Ohannes Nuryan Efendi-Reşad Bey'', Türk Tarih Kurumu</ref> ve [[İskenderiye]] üzerinden Bingazi'ye gitti. 19 Ekimde İskenderiye'den yola çıktıktan bir süre sonra bir hastalık geçirdi.<ref name="AtaSeri4-1">''Atatürk Serisi, 4. sayı'' (1963), Millî Eğitim Basımevi, [http://books.google.com.tr/books?id=cT86AQAAIAAJ&q=Mustafa+Kemal+Bingazi+Hastal%C4%B1k&dq=Mustafa+Kemal+Bingazi+Hastal%C4%B1k&hl=tr&ei=ve2tTfelOZ_Z4waSitjsCg&sa=X&oi=book_result&ct=result&resnum=3&ved=0CDMQ6AEwAg s. 54]</ref> 22 Aralık'ta [[Tobruk]] yakınında zafer kazandı. Derne'deki 16-17 Ocak 1912 taarruzunda gözünden yaralanıp bir ay hastanede tedavi gördü ve 6 Mart'ta Derne Komutanlığı'na getirildi.<ref>''Turco-Italian War 1911-12'', The Encyclopedia Americana (1954). cilt 27, s. 175-177.</ref> Aynı yılın eylülünde başlayan barış görüşmelerine rağmen çatışmalar sürerken, [[Karadağ]]'ın 8 Ekim'de Osmanlı Devleti'ne savaş ilan etmesi ve [[Balkan Savaşları]]'nın başlaması nedeniyle barışa razı olunmasıyla Mustafa Kemal ve diğer subaylar [[İstanbul]]'a geri döndüler.
[[İtalya Krallığı|İtalyanlar]]ın [[Trablusgarp]]'a saldırısıyla 19 Eylül 1911'de başlayan [[Trablusgarp Savaşı]]'nda, 27 Kasım 1911'de [[Binbaşı]]<ref name="Genkur1972" /> olan Mustafa Kemal, Binbaşı [[Enver Paşa|Enver Bey]], [[Ahmet Fuat Bulca|Fuat (Bulca)]], [[Mehmet Nuri Conker|Nuri (Conker)]] ve [[Ali Fethi Okyar|Binbaşı Fethi (Okyar)]] gibi diğer [[İttihat ve Terakki Cemiyeti|İttihatçı]] subaylarla birlikte 18 Aralık 1911'de hareket etti.<ref>Tuğlacı, Pars. ''Çağdaş Türkiye, 1. cilt'' (1987), Cem Yayınevi, s. 14</ref> Mustafa Kemâl ile grubu, [[Mısır]]'da [[Kahire]]<ref>Pakalın, Mehmet Zeki. ''Sicill-i Osmanî zeyli: Ohannes Nuryan Efendi-Reşad Bey'', Türk Tarih Kurumu</ref> ve [[İskenderiye]] üzerinden Bingazi'ye gitti. 19 Ekimde İskenderiye'den yola çıktıktan bir süre sonra bir hastalık geçirdi.<ref name="AtaSeri4-1">''Atatürk Serisi, 4. sayı'' (1963), Millî Eğitim Basımevi, [http://books.google.com.tr/books?id=cT86AQAAIAAJ&q=Mustafa+Kemal+Bingazi+Hastal%C4%B1k&dq=Mustafa+Kemal+Bingazi+Hastal%C4%B1k&hl=tr&ei=ve2tTfelOZ_Z4waSitjsCg&sa=X&oi=book_result&ct=result&resnum=3&ved=0CDMQ6AEwAg s. 54]</ref> 22 Aralık'ta [[Tobruk]] yakınında zafer kazandı. Derne'deki 16-17 Ocak '''1912 (''' taarruzunda gözünden yaralandı) bir ay hastanede tedavi gördü,yeteri kadar dinlenemeden tekrar’dan 6 Mart'ta Derne Komutanlığı'na getirildi.<ref>''Turco-Italian War 1911-12'', The Encyclopedia Americana (1954). cilt 27, s. 175-177.</ref> Aynı yılın eylülünde başlayan barış görüşmelerine rağmen çatışmalar sürerken, [[Karadağ]]'ın 8 Ekim'de (Osmanlı Devleti'ne savaş ilan )etmesi ve [[Balkan Savaşları]]'nın başlaması nedeniyle barışa razı olunmasıyla Mustafa Kemâl ve diğer subaylar [[İstanbul]]'a geri döndüler.


=== Balkan Savaşları ===
=== Balkan Savaşları ===
212. satır: 214. satır:
[[Dosya:Yeniçeri Atatürk.JPG|150px|sol|küçükresim|Mustafa Kemal Sofya Ataşemiliteri iken, verilen kostümlü baloya Yeniçeri kıyafeti ile katılmıştır.]]
[[Dosya:Yeniçeri Atatürk.JPG|150px|sol|küçükresim|Mustafa Kemal Sofya Ataşemiliteri iken, verilen kostümlü baloya Yeniçeri kıyafeti ile katılmıştır.]]


Balkan Savaşları başladığında [[Trablusgarp]]'ta görev yapan Derne Komutanı Mustafa Kemal ve Binbaşı Nuri Bey, bu savaşlarda görev almak istediler.<ref name="atambalkan">{{dergi kaynağı|soyadı=Şıvgın|ad=Hale|başlık=Mustafa Kemal’in İlk Savaşı|dergi=Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi|yayıncı=Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu|cilt=IV|sayı=10|url=http://www.atam.gov.tr/dergi/sayi-10/mustafa-kemalin-ilk-savasi|erişimtarihi=3 Temmuz 2015}}</ref> Mustafa Kemal, dönemin [[Osmanlı Harbiye Nezareti]] Enver Bey'in de izni ile 24 Ekim 1912'de Trablusgarp'tan ayrılmıştır.<ref name="atambalkan"/> 24 Kasım 1912'de karargâhı [[Bolayır]]'da bulunan [[Bahr-i Sefit Boğazı]] (Akdeniz Boğazı) Kuvayi Mürettebesi Harekât Şubesi Müdürlüğü'ne atandı.<ref>{{Web kaynağı | url = http://www.istanbul.gov.tr/?pid=14215 | başlık = Atatürk Kronoloji 1881-1919 | yayıncı = İstanbul Valiliği | erişimtarihi = 3 Temmuz 2015 | arşivurl = http://web.archive.org/web/20150704163733/http://www.istanbul.gov.tr/?pid=14215 | arşivtarihi = 4 Temmuz 2015}}</ref> Osmanlı ordusu burada general [[Stilian Georgiev Kovachev]] komutasındaki Bulgar 4. Ordusuna yenildi. Haziran 1913'te başlayan [[İkinci Balkan Savaşı]]'nda komutası altındaki birliklerle [[Dimetoka]] ve [[Edirne]]'ye girdi.
Balkan Savaşları başladığında [[Trablusgarp]]'ta görev yapan '''Derne komutanı Mustafa Kemâl paşa''' ve Binbaşı Nuri Bey, bu savaşlarda görev almak istediler.<ref name="atambalkan">{{dergi kaynağı|soyadı=Şıvgın|ad=Hale|başlık=Mustafa Kemal’in İlk Savaşı|dergi=Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi|yayıncı=Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu|cilt=IV|sayı=10|url=http://www.atam.gov.tr/dergi/sayi-10/mustafa-kemalin-ilk-savasi|erişimtarihi=3 Temmuz 2015}}</ref> Mustafa Kemâl dönemin [[Osmanlı Harbiye Nezareti]] Enver Bey'in de izni ile 24 Ekim 1912'de Trablusgarp'tan ayrılmıştır.<ref name="atambalkan"/> 24 Kasım 1912'de karargâhı [[Bolayır]]'da bulunan [[Bahr-i Sefit Boğazı]] (Akdeniz Boğazı) Kuvayi Mürettebesi Harekât Şubesi Müdürlüğü'ne atandı.<ref>{{Web kaynağı | url = http://www.istanbul.gov.tr/?pid=14215 | başlık = Atatürk Kronoloji 1881-1919 | yayıncı = İstanbul Valiliği | erişimtarihi = 3 Temmuz 2015 | arşivurl = http://web.archive.org/web/20150704163733/http://www.istanbul.gov.tr/?pid=14215 | arşivtarihi = 4 Temmuz 2015}}</ref> '''Osman’lı'''ordusu burada general [[Stilian Georgiev Kovachev]] komutasındaki Bulgar 4. Ordusuna yenildi. Haziran 1913'te başlayan [[İkinci Balkan Savaşı]]'nda komutası altındaki birliklerle [[Dimetoka]] ve [[Edirne]]'ye girdiler.


27 Ekim 1913'te [[Sofya]] askerî ataşeliğine atanarak yakın arkadaşı Sofya sefiri (elçisi) [[Ali Fethi Okyar|Fethi Bey]] (Okyar)'in emri altında çalıştı.<ref name="ortaylimilliyet">{{Web kaynağı | url = http://www.milliyet.com.tr/baskomutanin-sofya-yillari/ilber-ortayli/pazar/yazardetay/27.10.2013/1782859/default.htm | başlık = Başkomutanın Sofya yılları | soyadı = Ortaylı | ad = İlber | tarih =27 Ekim 2013| yayıncı = Milliyet | erişimtarihi = 3 Temmuz 2015 | arşivurl = http://web.archive.org/web/20160306112222/http://www.milliyet.com.tr/baskomutanin-sofya-yillari/ilber-ortayli/pazar/yazardetay/27.10.2013/1782859/default.htm | arşivtarihi = 6 Mart 2016}}</ref> Ek görev olarak [[Belgrad]] ve [[Çetine]] askerî ataşeliğini de yürüttü.<ref name="ortaylimilliyet"/> Bu görevde iken 1 Mart 1914'te [[yarbay]]lığa (kaymakam) yükseldi.<ref name="ortaylimilliyet"/>
27 Ekim 1913'te [[Sofya]] askerî ataşeliğine atanarak yakın arkadaşı Sofya sefiri (elçisi) [[Ali Fethi Okyar|Fethi Bey]] (Okyar)'in emri altında çalıştı.<ref name="ortaylimilliyet">{{Web kaynağı | url = http://www.milliyet.com.tr/baskomutanin-sofya-yillari/ilber-ortayli/pazar/yazardetay/27.10.2013/1782859/default.htm | başlık = Başkomutanın Sofya yılları | soyadı = Ortaylı | ad = İlber | tarih =27 Ekim 2013| yayıncı = Milliyet | erişimtarihi = 3 Temmuz 2015 | arşivurl = http://web.archive.org/web/20160306112222/http://www.milliyet.com.tr/baskomutanin-sofya-yillari/ilber-ortayli/pazar/yazardetay/27.10.2013/1782859/default.htm | arşivtarihi = 6 Mart 2016}}</ref> Ek görev olarak [[Belgrad]] ve [[Çetine]] askerî ataşeliğini de yürüttü.<ref name="ortaylimilliyet"/> Bu görevde iken 1 Mart 1914'te [[yarbay]]lığa (kaymakam) yükseldi.<ref name="ortaylimilliyet"/>
219. satır: 221. satır:
{{Ayrıca bakınız|Çanakkale Savaşı|Kafkasya Cephesi|Sina ve Filistin Cephesi}}
{{Ayrıca bakınız|Çanakkale Savaşı|Kafkasya Cephesi|Sina ve Filistin Cephesi}}


Askerî Ataşe görevi Ocak 1915'te sona erdi. Bu sırada 28 Temmuz 1914'te [[I. Dünya Savaşı]] başladı, [[Osmanlı İmparatorluğu|Osmanlı Devleti]] de 29 Ekim 1914'te savaşa girdi. 20 Ocak 1915'te Mustafa Kemal 3. Kolordu emrinde [[Tekirdağ|Tekfurdağ]]'da kurulacak olan 19. Fırka Komutanlığına atandı.<ref name="Genkur1972"/>
Askerî Ataşe görevi Ocak 1915'te sona erdi. Bu sırada 28 Temmuz 1914'te [[I. Dünya Savaşı]] başladı, [[Osmanlı İmparatorluğu|Osmanlı Devleti]] de '''29 Ekim 1914''' savaşa girdi. 20 Ocak '''1915’te''' Mustafa Kemâl 3. Kolordu emrinde [[Tekirdağ|Tekfurdağ]]'da kurulacak olan 19. Fırka Komutanlığına atandı.<ref name="Genkur1972"/>


==== Çanakkale Savaşı ====
==== Çanakkale Savaşı ====
[[Dosya:Tasviri Efkar Oct 29, 1915.jpg|küçükresim|sağ|[[Cevat Çobanlı|Cevat Paşa]] ve Mustafa Kemal Bey ''[[Tasvir-i Efkâr]]'' gazetesinin 29 Ekim 1915 tarihli sayısında.]]
[[Dosya:Tasviri Efkar Oct 29, 1915.jpg|küçükresim|sağ|[[Cevat Çobanlı|Cevat Paşa]] ve Mustafa Kemal Bey ''[[Tasvir-i Efkâr]]'' gazetesinin 29 Ekim 1915 tarihli sayısında.]]
19. Fırka, 23 Mart 1915'te Müstahkem Mevki Komutanlığı emriyle [[Eceabat]] bölgesinde ihtiyata alındı. 25 Nisan 1915'te [[Gelibolu Yarımadası]]'na [[İtilaf Devletleri]]'nin yaptığı çıkartmalarıyla [[Çanakkale Savaşı]] başladı. 3.Kolordu komutanı [[Mehmet Esat Bülkat|Mehmet Esat Paşa]]'nın emrinde savaşan Kaymakam (Yarbay) Mustafa Kemal [[Arıburnu Cephesi|Arıburnu]]'na çıkan [[Anzaklar|ANZAC (Avustralya ve Yeni Zelanda Kolordusu)]] birliklerinin yarımada içine ilerlemesini [[Conkbayırı Savaşı|Conkbayırı]]'nda durdurdu.<ref>[http://en.calameo.com/read/0023338630e28235c4ab4 M.K. Paşa Çanakkale Savaşlarında]</ref> Bu başarı üzerine [[5. Ordu (Osmanlı)|5. Ordu]] komutanı Müşîr [[Otto Liman von Sanders]]'in takdirini kazandı ve 1 Haziran 1915'te [[Albay|Miralay]]lığa yükseldi.<ref name="Genkur1972" /> İngilizlerin Ağustos ayında Suvla Körfezi'ne yaptığı ikinci çıkartmadan sonra, 8 Ağustos akşamı [[Otto Liman von Sanders]] Anafartalar mevkiinde bulunan birliklerinin komutasını verdi ve 9-10 Ağustos'ta [[Birinci Anafartalar Muharebesi|Anafartalar Zaferi]]'ni kazandı. Bu zaferi 17 Ağustos'ta [[Anafartalar Cephesi#Kireçtepe İngiliz taarruzu|Kireçtepe]] ve 21 Ağustos'ta [[İkinci Anafartalar Muharebesi|II. Anafartalar Zaferi]] takip etti. Miralay Mustafa Kemal, [[Ruşen Eşref Ünaydın|Ruşen Eşref Bey]] (Ünaydın) başta olmak üzere İstanbul basını tarafından "Anafartalar Kahramanı" olarak kamuoyuna tanıtıldı.
19. Fırka, 23 Mart 1915'te Müstahkem Mevki Komutanlığı emriyle [[Eceabat]] bölgesinde ihtiyata alındı. 25 Nisan 1915'te [[Gelibolu Yarımadası]]'na [[İtilaf Devletleri]]'nin yaptığı çıkartmalarıyla [[Çanakkale Savaşı]] '''başladı.''' 3.Kolordu komutanı [[Mehmet Esat Bülkat|Mehmet Esat Paşa]]'nın emrinde savaşan Kaymakam (Yarbay) '''Mustafa Kemâl paşa''' [[Arıburnu Cephesi|Arıburnu]]'na çıkan [[Anzaklar|ANZAC (Avustralya ve Yeni Zelanda Kolordusu)]] birliklerinin yarımada içine ilerlemesini [[Conkbayırı Savaşı|Conkbayırı]]'nda durdurdu.<ref>[http://en.calameo.com/read/0023338630e28235c4ab4 M.K. Paşa Çanakkale Savaşlarında]</ref> Bu başarı üzerine [[5. Ordu (Osmanlı)|5. Ordu]] komutanı Müşîr [[Otto Liman von Sanders]]'in takdirini kazandı ve 1 Haziran 1915'te [[Albay|Miralay]]lığa yükseldi.<ref name="Genkur1972" /> İngilizlerin Ağustos ayında Suvla Körfezi'ne yaptığı ikinci çıkartmadan sonra, 8 Ağustos akşamı [[Otto Liman von Sanders]] Anafartalar mevkiinde bulunan birliklerinin komutasını verdi ve 9-10 Ağustos'ta [[Birinci Anafartalar Muharebesi|Anafartalar Zaferi]]'ni kazandı. Bu zaferi 17 Ağustos'ta [[Anafartalar Cephesi#Kireçtepe İngiliz taarruzu|Kireçtepe]] ve 21 Ağustos'ta [[İkinci Anafartalar Muharebesi|II. Anafartalar Zaferi]] takip etti. '''Miralay Mustafa Kemâl''', [[Ruşen Eşref Ünaydın|Ruşen Eşref Bey]] (Ünaydın) başta olmak üzere İstanbul basını tarafından "Anafartalar Kahramanı" olarak kayıtlara geçti.


==== Kafkasya Cephesi ====
==== Kafkasya Cephesi ====
14 Ocak 1916'da [[Gelibolu]]'dan [[Edirne]]'ye sevk edilmiş olan [[16. Kolordu (Osmanlı)|16. Kolordu]] komutanlığına atandı. [[Edirne]]'de bulunduğu 2 ay kadar süre boyunca 16. Kolordu'nun ikmali, toparlanması ve eğitimi ile ilgilendi. Doğu Cephesinde Rus birlikleri Osmanlı 3. Ordusu'nu püskürtmüş 16 Şubat'ta [[Erzurum]]'u, 3 Mart'ta [[Bitlis]], [[Muş]], [[Van]] ve [[Hakkâri]]'yi işgal etmişti. Albay Mustafa Kemal 15 Mart tarihinde 3. Orduyu desteklemesi için emrindeki 16. Kolordu ile birlikte [[Diyarbakır]]'a gönderildi. Rütbesine göre kendisine ağır bir sorumluluk verilen 16. Kolordu Komutanı Mustafa Kemal 1 Nisan 1916'da [[Diyarbakır]]'da iken Tuğgeneralliğe ([[Mirliva]]) yükseltildi ve [[Paşa]] unvanını aldı. Mustafa Kemal taktik bir geri çekilme emri verdi. Daha sonra beklenmedik bir saldırı ile Muş'u Ruslardan kurtararak Osmanlı birliklerine stratejik bir üstünlük sağladı. Kafkas Cephesindeki bu başarısından dolayı ''Altın Kılıç'' madalyası ile ödüllendirildi. Ağustos ayında [[Muş]] ve [[Bitlis]] tümüyle Rus işgalinden kurtarıldı.
14 Ocak 1916'da [[Gelibolu]]'dan [[Edirne]]'ye sevk edilmiş olan [[16. Kolordu (Osmanlı)|16. Kolordu]] komutanlığına atandı. [[Edirne]]'de bulunduğu 2 ay kadar süre boyunca 16. Kolordu'nun ikmali, toparlanması ve eğitimi ile ilgilendi. Doğu Cephesinde '''Rus''' birlikleri '''Osmanlı''' 3. Ordusu'nu püskürtmüş 16 Şubat'ta [[Erzurum]]'u, 3 Mart'ta [[Bitlis]], [[Muş]], [[Van]] ve [[Hakkâri]]'yi '''işgal''' etmişlerdir. '''Albay Mustafa Kemâl''' 15 Mart tarihinde 3. Orduyu desteklemesi için emrindeki 16. Kolordu ile birlikte [[Diyarbakır]]'a gönderildi. Rütbesine göre kendisine ağır bir sorumluluk verilen '''16.kolordu''' Komutanı Mustafa Kemâl 1 Nisan '''1916''' [[Diyarbakır]]'da iken Tuğgeneralliğe ([[Mirliva]]) yükseltildi ve [[Paşa]] ünvanı’nı aldı. Mustafa Kemâl taktik bir geri çekilme emri verdi. Daha sonra beklenmedik bir saldırı ile '''muş’u''' Ruslardan kurtararak '''Osmanlı''' birliklerine stratejik bir üstünlük sağladı. Kafkas Cephesindeki bu başarısından dolayı ( ''Altın Kılıç)'' madalyası ile ödüllendirildi. Ağustos ayında [[Muş]] ve [[Bitlis]] tümüyle Rus işgalinden kurtarıldı.


==== Sina ve Filistin Cephesi ====
==== Sina ve Filistin Cephesi ====
233. satır: 235. satır:
7 Mart 1917'de karargâhı [[Diyarbakır]]'da bulunan 2. Ordu Komutan Vekilliğine atandıktan sonra [[Hicaz Kuvve-i Seferiyesi]] Komutanlığına getirilmek istendi. Ancak bunu kabul etmeyerek 5 Temmuz 1917'de [[Yıldırım Orduları Grubu]] emrindeki [[7. Ordu (Osmanlı)|7. Ordu]] Komutanlığına atandı.<ref name="Genkur1972"/>
7 Mart 1917'de karargâhı [[Diyarbakır]]'da bulunan 2. Ordu Komutan Vekilliğine atandıktan sonra [[Hicaz Kuvve-i Seferiyesi]] Komutanlığına getirilmek istendi. Ancak bunu kabul etmeyerek 5 Temmuz 1917'de [[Yıldırım Orduları Grubu]] emrindeki [[7. Ordu (Osmanlı)|7. Ordu]] Komutanlığına atandı.<ref name="Genkur1972"/>


Mustafa Kemal [[Diyarbakır]]'dayken, İttihatçı fedailerden [[Yakub Cemil]] bir hükûmet darbesi yapmaya karar vermiştir. Savaşın kaybedildiğini düşünmektedir. Tek kurtuluş yolunun [[Bab-ı Âli]]'yi basıp, hükûmeti devirerek Başkomutan vekili ve Harbiye Nazırı'nı değiştirmek olduğuna inanmaktadır. Yeni Başkomutan vekili ve [[Harbiye Nazırı]] olarak da Mustafa Kemal'i düşünmektedir. Anlaştığı arkadaşlarından biri komployu Enver Paşa'ya haber vermiştir. Bunun üzerine Yakub Cemil kurşuna dizilerek öldürülmüştür. Mustafa Kemal [[Falih Rıfkı Atay]]'a anlattığı hatıralarında şöyle demektedir: ''"O vakit tümenlerimden birine komuta eden Ali Fuad (Cebesoy)'a : Yakup Cemil asılmış. Sebebi de ben Başkomutan vekili ve Harbiye nazırı olmadıkça kurtuluş yoktur demiş. Dediğini yapmış bile olsaydı ben [[İstanbul]]'a gittiğimde ilk iş olarak [[Yakub Cemil]]'i cezalandırırdım. Eğer ben, o ve onun gibiler tarafından iktidara getirilecek bir adamsam, adam değilim!"'' demiştir.<ref>Falih Rıfkı Atay, Çankaya (2010), "Bir komplo", s. 116, Pozitif Yayınları, ISBN 978-975-6461-05-5</ref>
'''Mustafa Kemâl paşa''' [[Diyarbakır]]'dayken, İttihatçı fedailerden [[Yakub Cemil]] bir hükûmet darbesi yapmaya karar vermiştir. Savaşın kaybedildiğini düşünmektedir. Tek kurtuluş yolunun [[Bab-ı Âli]]'yi basıp, hükûmeti devirerek Başkomutan vekili ve Harbiye Nazırı'nı değiştirmek olduğuna inanmaktadır. Yeni Başkomutan vekili ve [[Harbiye Nazırı]] olarak da Mustafa Kemâl’i düşünmektedir. Anlaştığı arkadaşlarından biri komployu Enver Paşa'ya haber vermiştir. Bunun üzerine Yakub Cemil kurşuna dizilerek öldürülmüştür. “Mustafa Kemâl paşa” [[Falih Rıfkı Atay]]'a anlattığı hatıralarında şöyle demektedir: ''"O vakit tümenlerimden birine komuta eden Ali Fuad (Cebesoy)'a : Yakup Cemil asılmış. Sebebi de ben Başkomutan vekili ve Harbiye nazırı olmadıkça kurtuluş yoktur demiş. Dediğini yapmış bile olsaydı ben [[İstanbul]]'a gittiğimde ilk iş olarak [[Yakub Cemil]]'i cezalandırırdım. Eğer ben, o ve onun gibiler tarafından iktidara getirilecek bir adamsam, adam değilim!"'' demiştir.<ref>Falih Rıfkı Atay, Çankaya (2010), "Bir komplo", s. 116, Pozitif Yayınları, ISBN 978-975-6461-05-5</ref>


[[Dosya:Mustafa Kemal Atatürk (1918).jpg|150px|küçükresim|Kemal Paşa, [[Yıldırım Ordular Grubu]] Komutanlığı sırasında (1918). Üzerindeki, Padişahın Onursal Yaveri olduğunu simgeleyen şerittir.]]
[[Dosya:Mustafa Kemal Atatürk (1918).jpg|150px|küçükresim|Kemal Paşa, [[Yıldırım Ordular Grubu]] Komutanlığı sırasında (1918). Üzerindeki, Padişahın Onursal Yaveri olduğunu simgeleyen şerittir.]]


15 Aralık 1917 ile 5 Ocak 1918 tarihleri arasında Veliaht [[VI. Mehmed|Vahdettin]] Efendinin maiyetinde [[Almanya]]'ya giderek [[II. Wilhelm|Kayzer II. Wilhelm]], Genel Karargâhı ve [[Alsace|Elsass]] bölgesini ziyaret etti.
15 Aralık 1917 ile 5 Ocak 1918 tarihleri arasında '''Veliâht''' [[VI. Mehmed|Vahdettin]] ve “Mustafa Kemâl paşa” yâver olarak [[Almanya]]'ya giderler, [[II. Wilhelm|Kayzer II. Wilhelm]], Genel Karargâhı ve [[Alsace|Elsass]] bölgesini ziyaret ettiler.


Haziran 1918 yılında [[Viyana]] ve (bugünkü adı [[Karlovy Vary]] olan) [[Karlsbad]]'a giderek tedavi gördü. [[V. Mehmed|Sultan Mehmed Reşad]]'ın vefatı ve [[VI. Mehmed|Vahdettin]]'in [[cülus]]u üzerine 2 Ağustos'ta [[İstanbul]]'a döndü. 15 Ağustos'ta [[7. Ordu (Osmanlı)|7. Ordu]] Komutanı olarak [[Filistin Cephesi]]'ne atandı<ref>[http://en.calameo.com/read/002333863e1f6474d3df4 M.K. Paşa Filistin ve Suriye Cephesinde]</ref> ve ardından ''Fahri Yaver Hazreti Şehriyari'' (Padişahın Onursal Yaveri) unvanı verildi. Mustafa Kemal Paşa, 20 Eylül 1918 tarihinde [[VI. Mehmed|Vahdettin]]'in başyaveri [[Naci Eldeniz|Naci (Eldeniz) Bey]]'e bir telgraf çekerek [[Yıldırım Orduları Grubu]]'nun savaş gücünün kalmadığını bildirerek mütareke istemesini önerdi. Ayrıca yeni hükûmette kendisinin [[Harbiye Nazırı]] ve Başkumandan Vekili olarak görevlendirilmesini istedi.<ref>Hikmet Bayur, '1918 Bırakışmasından Az Önce Mustafa Kemal Paşa'nın Başyaver Naci Bey Yolu ile Padişaha Bir Başvurması', ''Belleten'', C.XXI, Sayı: 84, Ekim 1957, s. 561-565, Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü, ''Atatürk'ün Tamim, Telgraf ve Beyannameleri'', C.IV, Türk Tarih Kurumu Basınevi, Ankara, 1991, s. 13-14 (Türk İnkılâp Enstitüsü Arşivi: 63/17436)</ref> Ardından 6 Ekim'de 7. Ordu komutanlığından istifa etti.
Haziran 1918 yılında [[Viyana]] ve (bugünkü adı [[Karlovy Vary]] olan) [[Karlsbad]]'a giderek tedavi gördü. [[V. Mehmed|Sultan Mehmed Reşad]]'ın vefatı ve [[VI. Mehmed|Vahdettin]]'in [[cülus]]u üzerine 2 Ağustos'ta [[İstanbul]]'a döndü. 15 Ağustos'ta [[7. Ordu (Osmanlı)|7. Ordu]] Komutanı olarak [[Filistin Cephesi]]'ne atandı<ref>[http://en.calameo.com/read/002333863e1f6474d3df4 M.K. Paşa Filistin ve Suriye Cephesinde]</ref> ve ardından ''Fahri Yaver Hazreti Şehriyari'' ('''Padişah’ın onursal yâveri''') ünvanı verildi. Mustafa Kemal Paşa, 20 Eylül 1918 tarihinde [[VI. Mehmed|Vahdettin]]'in başyaveri [[Naci Eldeniz|Naci (Eldeniz) Bey]]'e bir telgraf çekerek [[Yıldırım Orduları Grubu]]'nun savaş gücünün kalmadığını bildirerek mütareke istemesini önerdi. Ayrıca yeni hükûmette kendisinin [[Harbiye Nazırı]] ve Başkumandan Vekili olarak görevlendirilmesini istedi.<ref>Hikmet Bayur, '1918 Bırakışmasından Az Önce Mustafa Kemal Paşa'nın Başyaver Naci Bey Yolu ile Padişaha Bir Başvurması', ''Belleten'', C.XXI, Sayı: 84, Ekim 1957, s. 561-565, Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü, ''Atatürk'ün Tamim, Telgraf ve Beyannameleri'', C.IV, Türk Tarih Kurumu Basınevi, Ankara, 1991, s. 13-14 (Türk İnkılâp Enstitüsü Arşivi: 63/17436)</ref> Ardından 6 Ekim'de 7. Ordu komutanlığından istifa etmiştir.


19 Eylül 1918'de [[Edmund Allenby]] komutasındaki İngiliz kuvvetleri, genel taarruza geçerek üç ordudan oluşan Yıldırım Orduları Grubunu ağır bir hezimete uğrattı. 1 Ekim'de Şam, 25 Ekim'de [[Halep]] düştü. Mustafa Kemal Paşa, İngiliz ordularını, Halep'te durdurarak, savunma hattı kurmayı başardı.
19 Eylül 1918'de [[Edmund Allenby]] komutasındaki '''ingiliz''' kuvvetleri, genel taarruza geçerek üç ordudan oluşan '''Yıldırım ordularını''' ağır bir hezimete uğrattı. 1 Ekim'de Şam, 25 Ekim'de [[Halep]] düştü.'''Mustafa Kemâl paşa ,''' İngiliz ordularını, Halep'te durdurarak, savunma hattı kurmayı başardı.


30 Ekim 1918'de [[Mondros Mütarekesi]] imzalandı ve ertesi gün öğle vaktinde yürürlüğe girdi. Mondros Mütareke-namesi 19. maddesi gereğince, Yıldırım Orduları Grubu kumandanı olan [[Otto Liman von Sanders]] Paşa'nın görevden alınması üzerine Mustafa Kemal Paşa bu göreve getirildi. Ancak 7 Kasım'da Yıldırım Orduları Grubu ile 7. Ordu lağvedildi.<ref>Zekeriya Türkmen, ''Mütareke döneminde Ordunun Durumu ve Yeniden Yapılanması (1918-1920)'', Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 2001, s. 45-50.</ref>
30 Ekim 1918'de [[Mondros Mütarekesi]] imzalandı ve ertesi gün öğle vaktinde yürürlüğe girdi. Mondros Mütareke-namesi 19. maddesi gereğince, Yıldırım Orduları Grubu kumandanı olan [[Otto Liman von Sanders]] Paşa'nın görevden alınması üzerine , '''Mustafa Kemâl paşa''' göreve getirildi. Ancak 7 Kasım'da Yıldırım Orduları Grubu ile 7. Ordu lağvedildi.<ref>Zekeriya Türkmen, ''Mütareke döneminde Ordunun Durumu ve Yeniden Yapılanması (1918-1920)'', Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 2001, s. 45-50.</ref>


10 Kasım 1918 tarihinde Yıldırım Kıt'alarının komutasını 2. Ordu Komutanı Nihat Paşa'ya bırakarak [[Adana]]'dan [[İstanbul]]'a hareket etti ve 13 Kasım'da [[İstanbul]]'a [[Haydarpaşa Garı]]'na ulaştı. [[Haydarpaşa, Kadıköy|Haydarpaşa]]'dan [[İstanbul]]'a geçerken boğaza demirli düşman savaş gemilerini gördüğünde ünlü ''"Geldikleri gibi giderler"'' sözünü söyledi. [[Mütareke dönemi]]nde [[Fethi Okyar|Fethi Bey]] (Okyar) ile birlikte [[Ahmet İzzet Furgaç|Ahmet İzzet (Furgaç) Paşa]] yanlısı ve [[Ahmet Tevfik Paşa]] (Okday) karşıtı bir tavrı koyan ''Minber'' gazetesini çıkararak siyasi girişimlerde bulundu.
'''Mustafa Kemâl paşa''' 10 Kasım 1918 tarihinde Yıldırım Kıt'alarının komutasını 2. Ordu Komutanı Nihat Paşa'ya bırakarak [[Adana]]'dan [[İstanbul]]'a hareket etti ve 13 Kasım'da [[İstanbul]]'a [[Haydarpaşa Garı]]'na ulaştı. [[Haydarpaşa, Kadıköy|Haydarpaşa]]'dan [[İstanbul]]'a geçerken boğaza demirli düşman savaş gemilerini gördüğünde ''"Geldikleri gibi giderler"'' sözünü söyledi. [[Mütareke dönemi]]nde [[Fethi Okyar|Fethi Bey]] (Okyar) ile birlikte [[Ahmet İzzet Furgaç|Ahmet İzzet (Furgaç) Paşa]] yanlısı ve [[Ahmet Tevfik Paşa]] (Okday) karşıtı bir tavrı koyan '''Minber''' gazetesini çıkarmıştır.


== Millî Mücadele (1919-1923) ==
== Millî Mücadele (1919-1923) ==
256. satır: 258. satır:


==== Mustafa Kemal'in Samsun'a çıkışı ====
==== Mustafa Kemal'in Samsun'a çıkışı ====
2 Şubat 1919 tarihinde Mersinli Cemal Paşa doğudaki Osmanlı ordularını mütareke koşullarına göre düzenlemek için müfettiş olarak Anadolu'ya gönderilmişti. İngiliz Yüksek Komiseri [[Amiral Calthorpe]] ve Fransız Yüksek Komiseri Amiral Amet, 1918 yılı Kasım ayında Osmanlı hükûmetine nota verdiler. Doğuda Türklerin silahlanıp Hristiyanları öldürdüğünü, buna karşı önlem alınmasını talep ettiler. Mustafa Kemal Paşa, Padişah [[VI. Mehmed|Vahdettin]] tarafından işgal kuvvetlerinin Yüksek Komiserlerinin verdiği notalar gereğince olağanüstü yetkilerle donatılarak [[Vilayet-i Sitte]] (Altı Vilayet)'deki Hristiyan ahaliyi korumak ve işgal kuvvetlerine karşı yapılan ufak çaplı isyanları bastırmak için görevlendirildi.
2 Şubat 1919 tarihinde Mersinli Cemal Paşa doğudaki Osmanlı ordularını mütareke koşullarına göre düzenlemek için müfettiş olarak Anadolu'ya gönderilmişti. İngiliz Yüksek Komiseri [[Amiral Calthorpe]] ve Fransız Yüksek Komiseri Amiral Amet, 1918 yılı Kasım ayında “Osmanlı hükûmetine” nota verdiler. Doğuda '''Türk’lerin''' silahlanıp Hristiyanları öldürdüğünü, buna karşı önlem alınmasını talep ettiler.'''Mustafa Kemâl paşa,''' Padişah [[VI. Mehmed|Vahdettin]] tarafından işgal kuvvetlerinin Yüksek Komiserlerinin, verdiği notalar üzerine,Mustafa Kemâl’i yetki vererek [[Vilayet-i Sitte]] (Altı Vilayet)'deki '''Hiristiyan''' ahaliyi koruması ve işgal kuvvetlerine karşı '''Türk’lerin''' ufak çaplı “isyanları bastırmak” için görevlendirilmiştir.


[[Dosya:Bandırma Vapuru.png|sol|195px|küçükresim|Mustafa Kemal'in [[Samsun]]'a giderken bindiği [[Bandırma Vapuru]].]]
[[Dosya:Bandırma Vapuru.png|sol|195px|küçükresim|Mustafa Kemal'in [[Samsun]]'a giderken bindiği [[Bandırma Vapuru]].]]


Atatürk, gazeteci [[Falih Rıfkı Atay]]'a Samsun'a hareket etmeden önce Vahdettin ile olan son görüşmesini anlatmıştır. Bu görüşmede [[VI. Mehmed|Vahdettin]], [[Samsun]]'a hareket etmeden önce kendisini ziyarete gelen Mustafa Kemal Paşa'ya "Paşa Paşa, şimdiye kadar devlete çok hizmet ettin, bunların hepsi artık bu kitaba girmiştir, tarihe geçmiştir. Bunları unutun, asıl şimdi yapacağın hizmet hepsinden mühim olabilir. Paşa Paşa, devleti kurtarabilirsin!" demiştir. Ancak Atatürk, Vahdettin'in samimiyetinden emin olamadığını, onun İtilaf Devletleri'nin siyasetine uygun hareket ederek bu siyasete karşı gelen Türklerin yatıştırılmasını istediğini anlatmıştır.<ref>Falih Rıfkı Atay, Çankaya (2010), s. 202, Pozitif Yayınları, ISBN 978-975-6461-05-5</ref> Mustafa Kemal, 19 Mayıs 1919'da Kurmay Albay [[Refet Bele|Refet Bey (Bele)]], Kurmay Albay [[Kâzım Dirik|Kâzım (Dirik) Bey]], Kurmay Albay [[Ayıcı Arif|'Ayıcı' Mehmet Arif Bey]], Dr. Albay [[İbrahim Talî Öngören|İbrahim (Talî Öngören) Bey]], Kurmay Binbaşı [[Hüsrev Gerede|Hüsrev (Gerede) Bey]], Dr. Binbaşı [[Refik Saydam|Refik (Saydam) Bey]], Binbaşı [[Kemal Doğan|Kemal (Doğan) Bey]], Yüzbaşı [[Cevat Abbas Gürer|Cevat Abbas (Gürer) Bey]] ve Yüzbaşı [[Ali Şevket Öndersev|Ali Şevket (Öndersev) Bey]] ile beraber [[Samsun]]'a çıktı.<ref>{{Web kaynağı | url = http://www.ataturk.net/mmuc/samsun.html | başlık = Mustafa Kemal'in Samsun'a Çıkışı | erişimtarihi = 16 Ağustos 2011 | yayımcı = ataturk.net | arşivurl = http://web.archive.org/web/20160304120228/http://www.ataturk.net/mmuc/samsun.html | arşivtarihi = 4 Mart 2016}}</ref>
Atatürk, gazeteci [[Falih Rıfkı Atay]]'a Samsun'a hareket etmeden önce Vahdettin ile olan son görüşmesini anlatmıştır. Bu görüşmede [[VI. Mehmed|Vahdettin]], [[Samsun]]'a hareket etmeden önce kendisini ziyarete gelen Mustafa Kemâl Paşa'ya "Paşa Paşa, şimdiye kadar devlete çok hizmet ettin, bunların hepsi artık bu kitaba girmiştir, tarihe geçmiştir. Bunları unutun, asıl şimdi yapacağın hizmet hepsinden mühim olabilir. Paşa Paşa, '''Devleti''' kurtarabilirsin!" demiştir. Ancak Mustafa Kemâl paşa, padişah Vahdettin'in samimiyetinden emin olamadığını, onun İtilaf Devletleri'nin siyasetine uygun hareket ederek bu siyasete karşı gelen Türklerin yatıştırılmasını istediğini anlamıştır.<ref>Falih Rıfkı Atay, Çankaya (2010), s. 202, Pozitif Yayınları, ISBN 978-975-6461-05-5</ref> Mustafa Kemâl paşa, 19 Mayıs 1919'da Kurmay Albay [[Refet Bele|Refet Bey (Bele)]], Kurmay Albay [[Kâzım Dirik|Kâzım (Dirik) Bey]], Kurmay Albay [[Ayıcı Arif|'Ayıcı' Mehmet Arif Bey]], Dr. Albay [[İbrahim Talî Öngören|İbrahim (Talî Öngören) Bey]], Kurmay Binbaşı [[Hüsrev Gerede|Hüsrev (Gerede) Bey]], Dr. Binbaşı [[Refik Saydam|Refik (Saydam) Bey]], Binbaşı [[Kemal Doğan|Kemal (Doğan) Bey]], Yüzbaşı [[Cevat Abbas Gürer|Cevat Abbas (Gürer) Bey]] ve Yüzbaşı [[Ali Şevket Öndersev|Ali Şevket (Öndersev) Bey]] ile beraber [[Samsun]]'a çıktı.<ref>{{Web kaynağı | url = http://www.ataturk.net/mmuc/samsun.html | başlık = Mustafa Kemal'in Samsun'a Çıkışı | erişimtarihi = 16 Ağustos 2011 | yayımcı = ataturk.net | arşivurl = http://web.archive.org/web/20160304120228/http://www.ataturk.net/mmuc/samsun.html | arşivtarihi = 4 Mart 2016}}</ref>


Mustafa Kemal ve yanındaki çoğu kurmay olan komutanların Samsun'a çıktığı 19 Mayıs 1919 günü, [[Türk Kurtuluş Savaşı]]'nın fiili başlangıç tarihi olarak kabul edilmektedir.<ref>{{Web kaynağı | url = http://www.meb.gov.tr/belirligunler/19mayis/makaleler/1919a_bakis.html | başlık = TÜRK ULUSAL KURTULUŞ HAREKETİNİN BAŞLANGICI | ilk = Mehmet | son = Atay | erişimtarihi = 9 Ağustos 2011 | yayımcı = [[TC Millî Eğitim Bakanlığı|meb.gov.tr]] | arşivurl = http://web.archive.org/web/20131113071221/http://www.meb.gov.tr/belirligunler/19mayis/makaleler/1919a_bakis.html | arşivtarihi = 13 Kasım 2013}}</ref> Bir hafta boyunca [[Gazi Müzesi|Mantıka Palas]]'ta kaldığı bu süreçte, bölgede meydana gelen çatışmaların sebebini araştırmış ve padişah Vahdettin tarafından verilen görevin aksine, işgalcilere karşı bizzat yerel [[Kuva-yi Milliye]] örgütlerinin kurulmasında rol oynamıştır.<ref name="Samsun">{{Web kaynağı | url = http://www.kultur.gov.tr/TR/belge/1-24933/ordu-ile-iliski.html | başlık = Ordu İle İlişki | ilk = Mustafa Kemal | son = Atatürk | erişimtarihi = 9 Ağustos 2011 | yayımcı = [[T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı|kultur.gov.tr]] | iş = [[Nutuk (eser)|Nutuk]] | arşivengelli = evet}}</ref> Mustafa Kemal, bu bir haftanın sonunda [[Havza, Samsun|Havza]]'ya geçmiştir. Havza'da geçirdiği on yedi gün sonunda ise şehirden ayrılarak [[Amasya]]'ya hareket etmiştir.
Mustafa Kemâl paşa ve yanındaki çoğu kurmay olan komutanların Samsun'a çıktığı '''19 Mayıs 1919''' günü, [[Türk Kurtuluş Savaşı]]'nın fiili başlangıç tarihi olarak kabul edilmektedir.<ref>{{Web kaynağı | url = http://www.meb.gov.tr/belirligunler/19mayis/makaleler/1919a_bakis.html | başlık = TÜRK ULUSAL KURTULUŞ HAREKETİNİN BAŞLANGICI | ilk = Mehmet | son = Atay | erişimtarihi = 9 Ağustos 2011 | yayımcı = [[TC Millî Eğitim Bakanlığı|meb.gov.tr]] | arşivurl = http://web.archive.org/web/20131113071221/http://www.meb.gov.tr/belirligunler/19mayis/makaleler/1919a_bakis.html | arşivtarihi = 13 Kasım 2013}}</ref> Bir hafta boyunca [[Gazi Müzesi|Mantıka Palas]]'ta kaldığı bu süreçte, bölgede meydana gelen çatışmaların sebebini araştırmış ve padişah Vahdettin tarafından verilen görevin aksine, işgalcilere karşı bizzat yerel [[Kuva-yi Milliye]] örgütlerinin kurulmasında rol oynamıştır.<ref name="Samsun">{{Web kaynağı | url = http://www.kultur.gov.tr/TR/belge/1-24933/ordu-ile-iliski.html | başlık = Ordu İle İlişki | ilk = Mustafa Kemal | son = Atatürk | erişimtarihi = 9 Ağustos 2011 | yayımcı = [[T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı|kultur.gov.tr]] | iş = [[Nutuk (eser)|Nutuk]] | arşivengelli = evet}}</ref> Mustafa Kemâl paşa, bu bir haftanın sonunda [[Havza, Samsun|Havza]]'ya geçmiştir. Havza'da geçirdiği on yedi gün sonunda ise şehirden ayrılarak [[Amasya]]'ya hareket etmiştir.


==== Amasya Genelgesi ====
==== Amasya Genelgesi ====
Mustafa Kemal ve arkadaşları Havza'daki çalışmalarını tamamladıktan sonra 12 Haziran 1919'da [[Amasya]]'ya geçti. 22 Haziran 1919'da [[Rauf Orbay|Rauf Bey (Orbay)]], [[Musa Kâzım Karabekir|Kâzım Karabekir Paşa]], [[Refet Bey]] (Bele) ve [[Ali Fuat Paşa]] (Cebesoy) ile birlikte [[Amasya Genelgesi]]'ni yayınladı. Genelge hazırlandıktan sonra [[Erzurum]]'da bulunan 15. Kolordu Komutanı [[Kazım Karabekir]]'e gönderilerek onayı alındı. Daha sonra bütün mülki amir ve askeri komutanlara telgrafla ulaştırıldı. [[Amasya Genelgesi]] [[İstanbul]]'da bulunan işgal güçlerinin tepkisi çekmiştir ve İngilizler Mustafa Kemal'i [[İstanbul]]'a geri getirmek için İstanbul Hükumeti üzerindeki baskılarını arttırmıştır. Bu sırada İçişleri bakanı olan [[Ali Kemal]] Bey bir genelge yayımlayarak Mustafa Kemal'in iyi bir asker olduğunu ancak İngiliz baskısı sonucu görevinden alındığını ifade etmiştir. [[Amasya Genelgesi]]'nde vatanın bütünlüğü ve milletin bağımsızlığının tehlikede olduğu, İstanbul hükümetinin üzerine aldığı sorumluluğu yerine getiremediği, bu durumun milleti yok olmuş gibi gösterdiği anlatılmıştır. Genelgede "Milletin istiklâlini yine milletin azim ve kararının kurtaracağını" ilan edilmiştir. Anadolu'nun her bakımdan güvenli bir yeri olan [[Sivas]]'ta bir kongre toplanacağı belirtilmiştir. Bu kongreye katılmak için her ilden 3 temsilcinin seçilerek gönderilmesi ve temsilcilerin seyahatlerini gizli tutmaları istenmiştir. Doğu illeri için de [[Erzurum]]'da bir kongrenin toplanacağı, daha sonra [[Erzurum Kongresi]] üyelerinin de Sivas'a katılmak üzere hareket edeceği belirtilmiştir.<ref>{{Web kaynağı | url = http://www.ataturk.net/mmuc/amasya.html | başlık = ERZURUM KONGRESİ (23 Temmuz - 7 Ağustos 1919) | erişimtarihi = 29 Temmuz 2016 | yayımcı = ataturk.net | arşivurl = http://web.archive.org/web/20160201090309/http://www.ataturk.net:80/mmuc/amasya.html | arşivtarihi = 1 Şubat 2016}}</ref>
Mustafa Kemal ve arkadaşları Havza'daki çalışmalarını tamamladıktan sonra 12 Haziran 1919'da [[Amasya]]'ya geçti. 22 Haziran 1919'da [[Rauf Orbay|Rauf Bey (Orbay)]], [[Musa Kâzım Karabekir|Kâzım Karabekir Paşa]], [[Refet Bey]] (Bele) ve [[Ali Fuat Paşa]] (Cebesoy) ile birlikte [[Amasya Genelgesi]]'ni yayınladı. Genelge hazırlandıktan sonra [[Erzurum]]'da bulunan 15. Kolordu Komutanı [[Kazım Karabekir]]'e gönderilerek onayı alındı. Daha sonra bütün mülki amir ve askeri komutanlara telgrafla ulaştırıldı. [[Amasya Genelgesi]] [[İstanbul]]'da bulunan işgal güçlerinin tepkisi çekmiştir ve İngilizler , Mustafa Kemâl’ paşa’nın [[İstanbul]]'a geri getirilmesi için '''istanbul Hükümeti ve padişah''' üzerindeki baskılarını arttırmışlardır.Bu sırada İçişleri bakanı olan [[Ali Kemal]] Bey bir genelge yayımlayarak Mustafa Kemâl paşa’nın iyi bir asker olduğunu ancak, İngiliz baskısı sonucu görevinden alındığını ifade etmiştir. [[Amasya Genelgesi]]'nde vatanın bütünlüğü ve milletin bağımsızlığının tehlikede olduğu, “İstanbul hükümeti” üzerine aldığı sorumluluğu yerine getiremediğini, bu durumun '''Türk Milleti’ni''' yok olmuş olduğunu göstermiştir. Genelgede "Milletin istiklâlini yine milletin azim ve kararının kurtaracağını" ilan edilmiştir. Anadolu'nun her bakımdan güvenli bir yeri olan [[Sivas]]'ta bir kongre toplanacağı belirtilmiştir. Bu kongreye katılmak için her ilden 3 temsilcinin seçilerek gönderilmesi ve temsilcilerin seyahatlerini gizli tutmaları istenmiştir. Doğu illeri için de [[Erzurum]]'da bir kongrenin toplanacağı, daha sonra [[Erzurum Kongresi]] üyelerinin de Sivas'a katılmak üzere hareket edeceği belirtilmiştir.<ref>{{Web kaynağı | url = http://www.ataturk.net/mmuc/amasya.html | başlık = ERZURUM KONGRESİ (23 Temmuz - 7 Ağustos 1919) | erişimtarihi = 29 Temmuz 2016 | yayımcı = ataturk.net | arşivurl = http://web.archive.org/web/20160201090309/http://www.ataturk.net:80/mmuc/amasya.html | arşivtarihi = 1 Şubat 2016}}</ref>


==== Erzurum Kongresi ====
==== Erzurum Kongresi ====
[[Kâzım Karabekir|Kâzım Karabekir Paşa]] tarafından [[Erzurum]]'da toplanan Doğu İlleri Müdafaa-i Hukuk Kongresine ([[Erzurum Kongresi]]) katıldı.<ref>[http://www.atam.gov.tr/index.php?Page=Nutuk&IcerikNo=42 23 Temmuz 1919 Erzurum Kongresi, Atatürk Araştırma Merkezi web sayfası.] 11 Temmuz 2009 tarihinde ulaşıldı.</ref> Kongre üyelerinin ısrarıyla Osmanlı ordusundan istifa etti ve Kongre başkanlığına seçildi. Bu kongrede millî sınırlar içinde vatanın bölünmez bir bütün olduğu, vatanı korumayı ve bağımsızlığı sağlamayı İstanbul hükumeti sağlayamazsa, geçici bir hükumet kurulacağı, Hristiyan azınlıklara siyasi hakimiyet ve sosyal dengeyi bozacak ayrıcalık verilemeyeceği, manda ve himayenin kabul edilemeyeceği kararlaştırılmıştır.<ref>{{Web kaynağı | url = http://www.ataturk.net/mmuc/erzurum.html | başlık = AMASYA GENELGESİ (BİLDİRİSİ) 21-22 Haziran 1919 | erişimtarihi = 1 Ağustos 2016 | yayımcı = ataturk.net | arşivurl = http://web.archive.org/web/20160116143903/http://www.ataturk.net:80/mmuc/erzurum.html | arşivtarihi = 16 Ocak 2016}}</ref>
[[Kâzım Karabekir|Kâzım Karabekir Paşa]] tarafından [[Erzurum]]'da toplanan Doğu İlleri Müdafaa-i Hukuk Kongresine ([[Erzurum Kongresi]]) katıldı.<ref>[http://www.atam.gov.tr/index.php?Page=Nutuk&IcerikNo=42 23 Temmuz 1919 Erzurum Kongresi, Atatürk Araştırma Merkezi web sayfası.] 11 Temmuz 2009 tarihinde ulaşıldı.</ref> Kongre üyelerinin ısrarıyla, Mustafa Kemâl paşa “Osmanlı ordusundan” istifa etti ve Kongre başkanlığına seçildi. Bu kongrede millî sınırlar içinde vatanın bölünmez bir bütün olduğu, vatanı korumayı ve bağımsızlığı sağlamayı İstanbul hükumeti sağlayamazsa, geçici bir hükumet kurulacağı, Hristiyan azınlıklara siyasi hakimiyet ve sosyal dengeyi bozacak ayrıcalık verilemeyeceği, manda ve himayenin kabul edilemeyeceği kararlaştırılmıştır.<ref>{{Web kaynağı | url = http://www.ataturk.net/mmuc/erzurum.html | başlık = AMASYA GENELGESİ (BİLDİRİSİ) 21-22 Haziran 1919 | erişimtarihi = 1 Ağustos 2016 | yayımcı = ataturk.net | arşivurl = http://web.archive.org/web/20160116143903/http://www.ataturk.net:80/mmuc/erzurum.html | arşivtarihi = 16 Ocak 2016}}</ref>


==== Sivas Kongresi ====
==== Sivas Kongresi ====
274. satır: 276. satır:


4-11 Eylül 1919 tarihleri arasında toplanan [[Sivas Kongresi]]'nde alınan kararları uygulamak amacıyla bir [[Heyet-i Temsiliye|Temsil Heyeti]] oluşturuldu ve başkanlığına da Mustafa Kemal Paşa seçildi.<ref>[http://books.google.com.tr/books?id=EdiFsMEMP7MC&pg=PT101&dq=sivas+kongresi+1919&hl=tr&ei=c4RKTubJGom78gPqz6TOCQ&sa=X&oi=book_result&ct=result&resnum=4&ved=0CDYQ6AEwAw#v=onepage&q=sivas%20kongresi%201919&f=false ''Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi'', "Sivas Kongresi", Prof. Dr. İlhan Güneş]</ref>
4-11 Eylül 1919 tarihleri arasında toplanan [[Sivas Kongresi]]'nde alınan kararları uygulamak amacıyla bir [[Heyet-i Temsiliye|Temsil Heyeti]] oluşturuldu ve başkanlığına da Mustafa Kemal Paşa seçildi.<ref>[http://books.google.com.tr/books?id=EdiFsMEMP7MC&pg=PT101&dq=sivas+kongresi+1919&hl=tr&ei=c4RKTubJGom78gPqz6TOCQ&sa=X&oi=book_result&ct=result&resnum=4&ved=0CDYQ6AEwAw#v=onepage&q=sivas%20kongresi%201919&f=false ''Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi'', "Sivas Kongresi", Prof. Dr. İlhan Güneş]</ref>
Kongrede, Mondros Ateşkes Antlaşması'nın imzalandığı gün işgale uğramamış vatan topraklarının bir bütün olduğu ve birbirinden ayrılamayacağı vurgulanmıştır. Kuvay-i Milliye'nin tek kuvvet olarak tanınması ve millî iradenin egemen kılınmasının esas olduğu belirtilmiştir. Millî iradeyi temsil etmek üzere Osmanlı Mebuslar Meclisi'nin derhal toplanması ve hükumet kararlarının meclisin denetimine sunulması istenmiştir. Sivas Kongresinde bütün millî cemiyetler Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adı altında birleştirilmiştir.<ref>{{Web kaynağı | url = http://www.sivas.gov.tr/ataturk-ve-ilimiz | başlık = Atatürk ve ilimiz | erişimtarihi = 29 Temmuz 2016 | yayımcı = Sivas Valiliği | arşivurl = http://web.archive.org/web/20160402182618/http://sivas.gov.tr/ataturk-ve-ilimiz | arşivtarihi = 2 Nisan 2016}}</ref>
Kongrede, '''Mondros Ateşkes''' Antlaşması'nın imzalandığı gün işgale uğramamış vatan topraklarının bir bütün olduğu ve birbirinden ayrılamayacağı vurgulanmıştır. Kuvay-i Milliye'nin tek kuvvet olarak tanınması ve millî iradenin egemen kılınmasının esas olduğu belirtilmiştir. Millî iradeyi temsil etmek üzere Osmanlı Mebuslar Meclisi'nin derhal toplanması ve hükumet kararlarının meclisin denetimine sunulması istenmiştir.'''Sivas''' Kongresinde bütün millî cemiyetler '''Anadolu ve Rumeli''' Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adıyla birleştirilmiştir.<ref>{{Web kaynağı | url = http://www.sivas.gov.tr/ataturk-ve-ilimiz | başlık = Atatürk ve ilimiz | erişimtarihi = 29 Temmuz 2016 | yayımcı = Sivas Valiliği | arşivurl = http://web.archive.org/web/20160402182618/http://sivas.gov.tr/ataturk-ve-ilimiz | arşivtarihi = 2 Nisan 2016}}</ref>


==== TBMM'nin açılışı ====
==== TBMM'nin açılışı ====
27 Aralık 1919'da [[Ankara]]'da heyecanla karşılandı. Bu dönemde, Osmanlı topraklarının paylaşılması sürecinin son aşaması olup "Amerikan Mandası" olarak dile gelen dış politika sorunu da tartışılarak reddedilmiştir. Aralık 1919 tarihini taşıyan son ABD teklifinde<ref>[http://en.calameo.com/read/0023338636d2f3c39012e ABD teklifi].</ref> "geniş bir Ermenistan yanında bir Türk Devleti" kurulması stratejik hedef olarak ortaya konmuştur. Osmanlı [[Meclis-i Mebusan]]ı'nın Mart 1920'de işgal güçlerince basılması ve önde gelen vatanperver mebusların tutuklanması üzerine 23 Nisan 1920'de Ankara'da [[Türkiye Büyük Millet Meclisi]]'nin açılmasını sağladı. [[Erzurum]] mebusu sıfatıyla Meclis ve Hükûmet Başkanlığına seçildi. [[Türkiye Büyük Millet Meclisi|TBMM]] bir kurucu meclis gibi çalışarak Millî Mücadele'yi yürütecek olan Anadolu hükümetinin altyapısını kurdu.
27 Aralık 1919'da [[Ankara]]'da heyecanla karşılandı. Bu dönemde, Osmanlı topraklarının paylaşılması sürecinin son aşaması olup "Amerikan Mandası" olarak dile gelen dış politika sorunu da tartışılarak reddedilmiştir. Aralık 1919 tarihini taşıyan son ABD teklifinde<ref>[http://en.calameo.com/read/0023338636d2f3c39012e ABD teklifi].</ref> "geniş bir Ermenistan yanında bir Türk Devleti" kurulması stratejik hedef olarak ortaya konmuştur. Osmanlı [[Meclis-i Mebusan]]ı'nın Mart 1920'de işgal güçlerince basılması ve önde gelen vatanperver mebusların tutuklanmıştır. '''23 Nisan 1920''' Ankara'da [[Türkiye Büyük Millet Meclisi]]'nin açıldı. [[Erzurum]] mebusu sıfatıyla Meclis ve Hükûmet Başkanlığına seçildi. [[Türkiye Büyük Millet Meclisi|TBMM]] bir kurucu meclis gibi çalışarak Millî Mücadele'yi yürütecek olan Anadolu hükümetinin altyapısını kurdu.


=== Hâkimiyetin sağlanması ===
=== Hâkimiyetin sağlanması ===
287. satır: 289. satır:
[[Dosya:Kemal Paşa ve İsmet Paşa II. İnönü Muharebesi'nden sonra askerleri teftişte.jpg|220px|küçükresim|Kemal Paşa ve İsmet Paşa II. İnönü Muharebesi'nden sonra askerleri teftişte.]]
[[Dosya:Kemal Paşa ve İsmet Paşa II. İnönü Muharebesi'nden sonra askerleri teftişte.jpg|220px|küçükresim|Kemal Paşa ve İsmet Paşa II. İnönü Muharebesi'nden sonra askerleri teftişte.]]
İngiltere başbakanı [[Lloyd George]]'a göre [[Yunanistan]] büyümeli ve [[İngiltere]] ile menfaatleri birleştirilmeliydi. Yunanistan boğazları Avrupa'ya açık tutmalı, Akdeniz'de [[İngiltere]]'nin çıkarlarına uygun davranmalıydı. Eğer böyle davranmazsa İngiliz donanması onu uslandırmak için yeterdi. [[Sevr Antlaşması]]'nın kuvvet kullanılmadan uygulanamayacağı anlaşılmıştı. [[İtilaf Devletleri]] ise kuvvet kullanacak halde değildi. İtilaf Devletleri, Yunanları yalnız Türk illerini alıp kendi vatanına katmak için değil, kendi davalarını da yürütmek için Anadolu'ya çıkardı. Ancak İtilaf Devletleri de Türkiye'ye karşı uygulanacak politikalarda artık beraber değildir. İtalya, Yunanların Anadolu'ya yerleşmesinden dolayı rahatsızdı. [[Fransa]] ise [[Suriye]]'deki toprak kazançlarını yeterli görmektedir. Artık Yunanlar kendi ordularıyla Anadolu'ya boyun eğdirmek zorundadır. Mustafa Kemal de Yunan ordusunu yenerse, Türkiye'yi kurtarmış olacaktır.<ref>Falih Rıfkı Atay, Çankaya (2010), Pozitif Yayınları, s. 310-311-312, ISBN 978-975-6461-05-5</ref>
İngiltere başbakanı [[Lloyd George]]'a göre [[Yunanistan]] büyümeli ve [[İngiltere]] ile menfaatleri birleştirilmeliydi. Yunanistan boğazları Avrupa'ya açık tutmalı, Akdeniz'de [[İngiltere]]'nin çıkarlarına uygun davranmalıydı. Eğer böyle davranmazsa İngiliz donanması onu uslandırmak için yeterdi. [[Sevr Antlaşması]]'nın kuvvet kullanılmadan uygulanamayacağı anlaşılmıştı. [[İtilaf Devletleri]] ise kuvvet kullanacak halde değildi. İtilaf Devletleri, Yunanları yalnız Türk illerini alıp kendi vatanına katmak için değil, kendi davalarını da yürütmek için Anadolu'ya çıkardı. Ancak İtilaf Devletleri de Türkiye'ye karşı uygulanacak politikalarda artık beraber değildir. İtalya, Yunanların Anadolu'ya yerleşmesinden dolayı rahatsızdı. [[Fransa]] ise [[Suriye]]'deki toprak kazançlarını yeterli görmektedir. Artık Yunanlar kendi ordularıyla Anadolu'ya boyun eğdirmek zorundadır. Mustafa Kemal de Yunan ordusunu yenerse, Türkiye'yi kurtarmış olacaktır.<ref>Falih Rıfkı Atay, Çankaya (2010), Pozitif Yayınları, s. 310-311-312, ISBN 978-975-6461-05-5</ref>
6 Ocak 1921 günü [[Bursa]]’dan [[Eskişehir]]'e ve [[Uşak]]’tan [[Afyonkarahisar (il)|Afyon]]'a doğru iki kol hâlinde ileri harekâta başlayan Yunan Ordusu, 9 Ocak'ta [[İnönü, Eskişehir|İnönü]] mevzilerine kadar ilerledi. Ancak Türk Ordusu'nun savunması karşısında ileri gidemeyeceklerini anlayarak, 11 Ocak 1921 sabahı İnönü mevzilerinden çekilmek zorunda kaldı. Birinci İnönü Muharebesi düzenli ordunun ilk zaferi olduğundan [[Kuva-yi Milliye]]'den düzenli orduya geçiş hızlanmış, halkın yeni kurulan orduya güveni artmıştır. Bu başarı bütün dünyanın dikkatini çekmiş; [[İtilaf Devletleri]], 26 Ocak 1921'de Osmanlı Devleti'nin Londra'ya bir heyet göndermesini ve bu toplantıda Ankara Hükûmeti'nden de temsilci bulundurulmasını istemişlerdir.<ref>{{Web kaynağı | url = http://www.tsk.tr/8_TARIHTEN_KESITLER/8_8_Turk_Tarihinde_Onemli_Gunler/Birinci_Inonu_Zaferi/Birinci_Inonu_Zaferi.html | başlık = Birinci İnönü Muharebesi ve Zaferi ( 09-11 Ocak 1921) | yayıncı = Genelkurmay Başkanlığı | erişimtarihi =17 Ağustos 2011| arşivurl = http://web.archive.org/web/20160303232935/http://www.tsk.tr/8_TARIHTEN_KESITLER/8_8_Turk_Tarihinde_Onemli_Gunler/Birinci_Inonu_Zaferi/Birinci_Inonu_Zaferi.html | arşivtarihi = 3 Mart 2016}}</ref>
6 Ocak 1921 günü [[Bursa]]’dan [[Eskişehir]]'e ve [[Uşak]]’tan [[Afyonkarahisar (il)|Afyon]]'a doğru iki kol hâlinde ileri harekâta başlayan Yunan Ordusu, 9 Ocak'ta [[İnönü, Eskişehir|İnönü]] mevzilerine kadar ilerledi. Ancak Türk Ordusu'nun savunması karşısında ileri gidemeyeceklerini anlayarak, 11 Ocak 1921 sabahı İnönü mevzilerinden çekilmek zorunda kaldı. Birinci İnönü Muharebesi düzenli ordunun ilk zaferi olduğundan [[Kuva-yi Milliye]]'den düzenli orduya geçiş hızlanmış, halkın yeni kurulan orduya güveni artmıştır. Bu başarı bütün dünyanın dikkatini çekmiş; [[İtilaf Devletleri]], 26 Ocak 1921'de Osmanlı Devleti'nin '''Londra’ya''' bir heyet göndermesini ve Ankara Hükûmeti'nden de temsilci bulundurulmasını istemişlerdir.<ref>{{Web kaynağı | url = http://www.tsk.tr/8_TARIHTEN_KESITLER/8_8_Turk_Tarihinde_Onemli_Gunler/Birinci_Inonu_Zaferi/Birinci_Inonu_Zaferi.html | başlık = Birinci İnönü Muharebesi ve Zaferi ( 09-11 Ocak 1921) | yayıncı = Genelkurmay Başkanlığı | erişimtarihi =17 Ağustos 2011| arşivurl = http://web.archive.org/web/20160303232935/http://www.tsk.tr/8_TARIHTEN_KESITLER/8_8_Turk_Tarihinde_Onemli_Gunler/Birinci_Inonu_Zaferi/Birinci_Inonu_Zaferi.html | arşivtarihi = 3 Mart 2016}}</ref>


Birinci İnönü zaferinden sonra İtilaf Devletleri [[Sevr Antlaşması]]'nda Türklerin yararına bir değişiklik yapılmasını görüşmek için Londra'da bir konferans toplanmasına karar vermişlerdir. 21 Şubat-11 Mart 1921 tarihleri arasında yapılan konferansta, Türkler yararına bir sonuç çıkmamış, mücadele devam etmiştir. Yunanistan, [[Londra Konferansı (1921)|Londra Konferansı]] bitmeden, Anadolu'da yeni bir saldırı yapmak üzere hazırlıklara başlamıştır. 23 Mart 1921 günü sabah erken saatlerde, 3. Yunan Kolordusu'nun Batı Cephesinden, 1. Yunan Kolordusu'nun da Güney Cephesinden ileri harekete geçmesiyle muharebeler başlamıştır. 23 Mart-1 Nisan 1921 arasında meydana gelen [[İkinci İnönü Muharebesi]] tekrar Türk kuvvetlerinin zaferiyle sona ermiştir. Bu zaferden sonra Fransızlar [[Zonguldak]]'tan, İtalyanlar da Güney Anadolu'dan askerlerini çekmeye başlamıştır.<ref>{{Web kaynağı | url = http://www.tsk.tr/8_TARIHTEN_KESITLER/8_8_Turk_Tarihinde_Onemli_Gunler/Ikinci_Inonu/Ikinci_Inonu_Muharebesi.html | başlık = İkinci İnönü Muharebesi (23 Mart - 1 Nisan 1921) | yayıncı = Genelkurmay Başkanlığı | erişimtarihi =17 Ağustos 2011| arşivurl = http://web.archive.org/web/20151120012041/http://www.tsk.tr/8_TARIHTEN_KESITLER/8_8_Turk_Tarihinde_Onemli_Gunler/Ikinci_Inonu/Ikinci_Inonu_Muharebesi.html | arşivtarihi = 20 Kasım 2015}}</ref>
Birinci İnönü zaferinden sonra İtilaf Devletleri [[Sevr Antlaşması]]'nda Türklerin yararına bir değişiklik yapılmasını görüşmek için Londra'da bir konferans toplanmasına karar vermişlerdir. 21 Şubat-11 Mart 1921 tarihleri arasında yapılan konferansta, Türkler “yararına bir sonuç çıkmamış, mücadele devam etmiştir. '''Yunanistan''' , [[Londra Konferansı (1921)|Londra Konferansı]] bitmeden, Anadolu'da yeni bir saldırı yapmak üzere hazırlıklara başlamıştır. 23 Mart 1921 günü sabah erken saatlerde, “3. Yunan Kolordusu'nun Batı Cephesinden, 1. Yunan Kolordusu'nun da Güney Cephesinden ileri harekete geçmesiyle harekât başlamıştır. 23 Mart-1 Nisan '''1921''' arasında meydana gelen [[İkinci İnönü Muharebesi]] tekrar “Türk kuvvetlerinin” zaferiyle sona ermiştir. Bu zaferden sonra Fransızlar [[Zonguldak]]'tan, İtalyanlar da Güney Anadolu'dan askerlerini çekmeye başlamıştır.<ref>{{Web kaynağı | url = http://www.tsk.tr/8_TARIHTEN_KESITLER/8_8_Turk_Tarihinde_Onemli_Gunler/Ikinci_Inonu/Ikinci_Inonu_Muharebesi.html | başlık = İkinci İnönü Muharebesi (23 Mart - 1 Nisan 1921) | yayıncı = Genelkurmay Başkanlığı | erişimtarihi =17 Ağustos 2011| arşivurl = http://web.archive.org/web/20151120012041/http://www.tsk.tr/8_TARIHTEN_KESITLER/8_8_Turk_Tarihinde_Onemli_Gunler/Ikinci_Inonu/Ikinci_Inonu_Muharebesi.html | arşivtarihi = 20 Kasım 2015}}</ref>


==== Kütahya-Eskişehir Muharebeleri ====
==== Kütahya-Eskişehir Muharebeleri ====
İnönü muharebelerinde savunma taktiği uygulayan Türk Ordusu, Aslıhanlar-Dumlupınar çarpışmalarında ise henüz saldırı gücüne ulaşamadığını göstermişti. Bu durumdan yararlanmaya karar veren Yunan Ordusu İnönü, Eskişehir, Afyon ve Kütahya arasındaki çizgide yer alan Türk mevzilerine yüklenerek buraları işgal etmek ve Ankara'ya kadar ilerlemek istiyordu. Takviye birliklerle iyice güçlenen Yunan Ordusu 10 Temmuz 1921'den itibaren saldırıya geçti ve 20 Temmuz'a kadar yaptıkları saldırılarla Türk Ordusu'nu geri çekilmeye zorladı. Mustafa Kemal Paşa, Türk Ordusunun [[Sakarya Nehri|Sakarya Irmağı]]'nın doğusuna kadar çekilmesini emretti. Böylece vakit kazanılacaktı. Bu savaşlar sonunda Eskişehir, Kütahya, Afyon gibi büyük stratejik bölgeler elden çıktı. TBMM'de moral bozukluğu yaşandı ve sert tartışmalar meydana geldi. Ancak Yunan Ordusu büyük ateş ve silah üstünlüğüne rağmen, Türk Ordusunu yok edememişti. Türk Ordusu, güvenli bir şekilde [[Sakarya Nehri|Sakarya]]'nın doğusuna çekilmişti.<ref>{{Web kaynağı | url = http://www.ataturk.net/mmuc/kutahya.html | başlık = Kütahya - Eskişehir Savaşları | yayıncı = ataturk.net | erişimtarihi =17 Ağustos 2011| arşivurl = http://web.archive.org/web/20150904012304/http://www.ataturk.net:80/mmuc/kutahya.html | arşivtarihi = 4 Eylül 2015}}</ref>
İnönü muharebelerinde savunma taktiği uygulayan Türk Ordusu, Aslıhanlar-Dumlupınar çarpışmalarında ise henüz saldırı gücüne ulaşamadığını göstermişti. Bu durumdan yararlanmaya karar veren Yunan Ordusu İnönü, Eskişehir, Afyon ve Kütahya arasındaki çizgide yer alan Türk mevzilerine yüklenerek buraları işgal etmek ve Ankara'ya kadar ilerlemek istiyordu. Takviye birliklerle iyice güçlenen Yunan Ordusu 10 Temmuz 1921'den itibaren saldırıya geçti ve 20 Temmuz'a kadar yaptıkları saldırılarla '''Türk''' Ordusu'nu geri çekilmeye zorladı. Mustafa Kemâl Paşa, '''Türk''' Ordusunun [[Sakarya Nehri|Sakarya Irmağı]]'nın doğusuna kadar çekilmesini emretti. Böylece vakit kazanılacaktı. Bu savaşlar sonunda Eskişehir, Kütahya, Afyon gibi büyük stratejik bölgeler elden çıktı. '''TBMM''' moral bozukluğu yaşandı ve sert tartışmalar meydana geldi. Ancak Yunan Ordusu “büyük ateş ve silah üstünlüğüne rağmen, “Türk Ordusunu yok edememişti. Türk Ordusu, güvenli bir şekilde [[Sakarya Nehri|Sakarya]]'nın doğusuna çekilmişti.<ref>{{Web kaynağı | url = http://www.ataturk.net/mmuc/kutahya.html | başlık = Kütahya - Eskişehir Savaşları | yayıncı = ataturk.net | erişimtarihi =17 Ağustos 2011| arşivurl = http://web.archive.org/web/20150904012304/http://www.ataturk.net:80/mmuc/kutahya.html | arşivtarihi = 4 Eylül 2015}}</ref>


[[Kütahya-Eskişehir Muharebeleri]] sonrasında Büyük Millet Meclisi içinde iktidara yani Mustafa Kemal Paşa'ya karşı tepkiler artmaya başladı. Bu muhalefeti yöneltenler ordunun başına geçmesi için Mustafa Kemal Paşa'ya baskı yapmaya başladı. Gerçek niyetleri ise O'nu [[Ankara]]'dan uzaklaştırmak ve [[Enver Paşa]]'nın iktidarını sağlamaktı. Mustafa Kemal Paşa, 4 Ağustos 1921 günü [[Türkiye Büyük Millet Meclisi|Büyük Millet Meclisi]]'nde yaptığı konuşmayla başkomutan olmayı kabul ettiğini ancak başkomutanlığın faydalı olabilmesi için Meclis'in ordu ile ilgili yetkilerini üç ay süreyle kendisinde toplayacak bir kanun çıkartılması gerektiğini açıkladı. Paşa'nın başkomutanlığını isteyenlerin bu şekilde hayalleri suya düşürülmüş oldu. 5 Ağustos 1921 günü [[oy birliği]] ile çıkartılan yasa ile Mustafa Kemal Paşa, TBMM Orduları Başkomutanlığı'na getirildi.<ref>Turgut Özakman, Şu Çılgın Türkler (2005), Bilgi Yayınevi, 166. Baskı, s. 231-238</ref>
[[Kütahya-Eskişehir Muharebeleri]] sonrasında Büyük Millet Meclisi içinde iktidara yani Mustafa Kemâl Paşa'ya karşı tepkiler artmaya başladı. Bu muhalefeti yöneltenler ordunun başına geçmesi için Mustafa Kemâl Paşa'ya baskı yapmaya başladı. Gerçek niyetleri ise O'nu [[Ankara]]'dan uzaklaştırmak ve [[Enver Paşa]]'nın iktidarını sağlamaktı. Mustafa Kemâl Paşa, 4 Ağustos 1921 günü [[Türkiye Büyük Millet Meclisi|Büyük Millet Meclisi]]'nde yaptığı konuşmayla '''Başkomutan''' olmayı kabul ettiğini ancak başkomutanlığın faydalı olabilmesi için Meclis'in ordu ile ilgili yetkilerini '''üç ay süre''' ile sınırlı bir '''kanun''' çıkartılması gerektiğini açıkladı. Paşa'nın başkomutanlığını isteyenlerin bu şekilde hayalleri suya düşürülmüş oldu. 5 Ağustos 1921 günü [[oy birliği]] ile çıkartılan yasa ile Mustafa Kemâl Paşa, “TBMM Orduları Başkomutanlığı'na” getirildi.<ref>Turgut Özakman, Şu Çılgın Türkler (2005), Bilgi Yayınevi, 166. Baskı, s. 231-238</ref>


==== Sakarya Meydan Muharebesi ====
==== Sakarya Meydan Muharebesi ====
Mustafa Kemal Paşa, Başkomutanlığa geçmesinin hemen ardından yayınladığı [[Tekâlif-i Milliye Emirleri]] ile halkı ordunun donatılması için seferberliğe çağırdı. 12 Ağustos'ta [[Polatlı]]'da teftiş yaparken attan düştü ve kaburga kemiği kırıldı.<ref>[http://www.atam.gov.tr/index.php?Page=DergiIcerik&IcerikNo=807 Atatürk Araştırma Merkezi - Sakarya Meydan Muharebesi'nin Yankıları (Melhâme-i Kübrâ Büyük Kan Seli veya büyük Savaş Alanı)]</ref> 23 Ağustos-13 Eylül 1921 tarihlerinde yapılan [[Sakarya Meydan Muharebesi]]'nde Yunan Ordusu'nun hücum gücü tükendi.<ref name="Sakarya Meydan Muharebesi">{{Web kaynağı | url = http://www.tsk.tr/8_TARIHTEN_KESITLER/8_8_Turk_Tarihinde_Onemli_Gunler/Sakarya_Meydan_Muharebesi/Sakarya_Meydan_Muharebesi.htm | başlık = SAKARYA MEYDAN MUHAREBESİ ( 23 AĞUSTOS-13 EYLÜL 1921 ) | tarih = | yayımcı = Genelkurmay Başkanlığı | erişimtarihi = 26 Eylül 2011 | arşivengelli = evet}}</ref> Türk Ordusu ani bir taarruzla Yunan Ordusunu Sakarya Nehri'nin doğusundan çıkarmayı başardı. Bu zaferden sonra 19 Eylül 1921'de Büyük Millet Meclisi Başkomutan Mustafa Kemal Paşa' oy birliğiyle [[Müşîr]] (bugünkü ismiyle [[Mareşal (Türkiye)|Mareşal]]) rütbesine terfi ettirdi ve [[Gazi (askeriye)|Gazi]] unvanı verdi.<ref>[http://books.google.com/books?id=EdiFsMEMP7MC&pg=PT174&dq=sakarya+mare%C5%9Fal+gazi&hl=en&ei=mdhHTof1L86Qswb3o8WzCQ&sa=X&oi=book_result&ct=result&resnum=5&ved=0CD4Q6AEwBA#v=onepage&q&f=false ''Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi'', "Sakarya Savaşı", Prof. Dr. İlhan Güneş]</ref>
Mustafa Kemal Paşa, Başkomutanlığa geçmesinin hemen ardından yayınladığı [[Tekâlif-i Milliye Emirleri]] ile halkı ordunun donatılması için seferberliğe çağırdı. 12 Ağustos'ta [[Polatlı]]'da teftiş yaparken at üzerinden düştü ve kaburga kemiği kırıldı.<ref>[http://www.atam.gov.tr/index.php?Page=DergiIcerik&IcerikNo=807 Atatürk Araştırma Merkezi - Sakarya Meydan Muharebesi'nin Yankıları (Melhâme-i Kübrâ Büyük Kan Seli veya büyük Savaş Alanı)]</ref> Detaylı iyi bir tedavi göremeden kısa zamanda görevine devam etti. 23 Ağustos-13 Eylül 1921 tarihlerinde yapılan [[Sakarya Meydan Muharebesi]]'nde Yunan Ordusu'nun hücum gücü tükendi.<ref name="Sakarya Meydan Muharebesi">{{Web kaynağı | url = http://www.tsk.tr/8_TARIHTEN_KESITLER/8_8_Turk_Tarihinde_Onemli_Gunler/Sakarya_Meydan_Muharebesi/Sakarya_Meydan_Muharebesi.htm | başlık = SAKARYA MEYDAN MUHAREBESİ ( 23 AĞUSTOS-13 EYLÜL 1921 ) | tarih = | yayımcı = Genelkurmay Başkanlığı | erişimtarihi = 26 Eylül 2011 | arşivengelli = evet}}</ref> Türk Ordusu ani bir taarruzla Yunan Ordusunu Sakarya Nehri'nin doğusundan çıkarmayı başardı. Bu zaferden sonra 19 Eylül 1921'de Büyük Millet Meclisi “Başkomutan Mustafa Kemal Paşa'yı” oy birliğiyle [[Müşîr]] (bugünkü ismiyle [[Mareşal (Türkiye)|Mareşal]]) rütbesine terfi ettirdi.ve [[Gazi (askeriye)|Gazi]] unvanı verdi.<ref>[http://books.google.com/books?id=EdiFsMEMP7MC&pg=PT174&dq=sakarya+mare%C5%9Fal+gazi&hl=en&ei=mdhHTof1L86Qswb3o8WzCQ&sa=X&oi=book_result&ct=result&resnum=5&ved=0CD4Q6AEwBA#v=onepage&q&f=false ''Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi'', "Sakarya Savaşı", Prof. Dr. İlhan Güneş]</ref>
Sakarya Meydan Muharebesi sonunda Türk ordusunun zayiatı; 5713 şehit, 18.480 yaralı, 828 esir ve 14.268 kayıp olmak üzere toplam 49.289'dur. Yunan ordusunun zararı; 3758 ölü, 18.955 yaralı, 354 kayıp olmak üzere toplam 23.007'dir.<ref name="Sakarya Meydan Muharebesi"/>
Sakarya Meydan Muharebesi sonunda Türk ordusunun zayiatı; 5713 şehit, 18.480 yaralı, 828 esir ve 14.268 kayıp olmak üzere toplam 49.289'dur. Yunan ordusunun zararı; 3758 ölü, 18.955 yaralı, 354 kayıp olmak üzere toplam 23.007'dir.<ref name="Sakarya Meydan Muharebesi"/>


Sakarya Meydan Muharebesi'nden sonra, 13 Ekim 1921'de [[Ankara Hükûmeti]] ile Güney Kafkas Cumhuriyetleri arasında [[Kars Antlaşması]] imzalandı. Böylece Türkiye'nin doğu sınırı tamamen güvenlik altına alındı. Fransa ise TBMM Hükûmeti ile 20 Ekim 1921’de [[Ankara Antlaşması (1921)|Ankara Antlaşması]]'nı imzaladı. Bu antlaşma ile Fransa TBMM Hükûmeti'ni tanıdı ve Hatay-İskenderun dışında, Türkiye'nin bugünkü güney sınırı çizildi. Antlaşma sayesinde güney cephesi güvenli duruma geldiğinden buradaki Türk birlikleri de Batı Cephesi'ne kaydırıldı. İtalyanlar ise, Sakarya Meydan Muharebesi'nden sonra Güney Ege ve Akdeniz bölgelerinde tutunamayacaklarını anlayarak 1921 yılı sonuna kadar işgal ettikleri yerlerden çekildi. Sakarya Meydan Muharebesi sonrasında İngiltere de Ankara'yı tanıyarak TBMM ile, 23 Ekim 1921 tarihinde tutsakların serbest bırakılması konusunda antlaşma yapıldı.<ref name="Sakarya Meydan Muharebesi"/>
Sakarya Meydan Muharebesi'nden sonra, 13 Ekim 1921'de [[Ankara Hükûmeti]] ile Güney Kafkas Cumhuriyetleri arasında [[Kars Antlaşması]] imzalandı. Böylece Türkiye'nin doğu sınırı tamamen güvenlik altına alındı. Fransa ise '''TBMM''' ile 20 Ekim 1921’de [[Ankara Antlaşması (1921)|Ankara Antlaşması]]'nı imzaladı. Bu antlaşma ile Fransa , TBMM tanıdı ve Hatay-İskenderun dışında, Türkiye'nin bugünkü güney sınırı çizildi. Antlaşma sayesinde güney cephesi güvenli duruma geldiğinden buradaki Türk birlikleri de Batı Cephesi'ne kaydırıldı. İtalyanlar ise, Sakarya Meydan Muharebesi'nden sonra Güney Ege ve Akdeniz bölgelerinde tutunamayacaklarını anlayarak 1921 yılı sonuna kadar işgal ettikleri yerlerden çekildi. Sakarya Meydan Muharebesi sonrasında İngiltere de TBMM ,tanıdı 23 Ekim 1921 tarihinde tutsakların serbest bırakılması konusunda antlaşma yapıldı.<ref name="Sakarya Meydan Muharebesi"/>


==== Büyük Taarruz ====
==== Büyük Taarruz ====
[[Dosya:Sedat Simavi cartoon Jul 1922.JPG|küçükresim|220px|''Beykoz konferansına doğru. Paşa: N'aber Çorbacı Kosti, eşyalarınla nereye gidiyorsun? Çorbacı Kosti: Yeni konferansa, kuklamı oynatmak için.''<br />[[Sedat Simavi]]'nin (1896-1953) Yunan kralı [[I. Konstantin (Yunanistan kralı)|I. Konstantin]]'i ve Anadolu Türk kuvvetlerinin lideri Mustafa Kemal'i gösteren siyasi karikatürü.]]
[[Dosya:Sedat Simavi cartoon Jul 1922.JPG|küçükresim|220px|''Beykoz konferansına doğru. Paşa: N'aber Çorbacı Kosti, eşyalarınla nereye gidiyorsun? Çorbacı Kosti: Yeni konferansa, kuklamı oynatmak için.''<br />[[Sedat Simavi]]'nin (1896-1953) Yunan kralı [[I. Konstantin (Yunanistan kralı)|I. Konstantin]]'i ve Anadolu Türk kuvvetlerinin lideri Mustafa Kemal'i gösteren siyasi karikatürü.]]
[[Dosya:Kocatepe1922.jpg|küçükresim|220px|sol|Başkomutan Müşîr Gazi Mustafa Kemal Paşa Kocatepe'de. (26 Ağustos 1922)]]
[[Dosya:Kocatepe1922.jpg|küçükresim|220px|sol|Başkomutan Müşîr Gazi Mustafa Kemal Paşa Kocatepe'de. (26 Ağustos 1922)]]
Tam 1 yıl süren taarruz hazırlıkları sonucunda, 26 Ağustos 1922 sabahı büyük bir dikkatle hazırlanan taarruz planı uygulamaya konuldu. 26-30 Ağustos 1922’de yapılan [[Büyük Taarruz]], Kurtuluş Savaşı'nın son aşamasıdır. 30 Ağustos günü [[Başkomutanlık Meydan Muharebesi]]'nde bir gün içinde Yunan Ordusunun büyük bir bölümü imha edildi. 31 Ağustos'ta Mustafa Kemal Paşa komutanlarını Çalköy'deki<!--Çalköy, Aslanapa--> karargâhında toplayarak kaçabilen Yunan kuvvetlerinin hızlı bir şekilde takip edilmesini ve İzmir ile civarındaki kuvvetleriyle birleşmemesi için üç koldan Ege'ye doğru ilerlenmesini emretti. 1 Eylül günü Başkomutan Mustafa Kemal bir bildiri yayımlayarak ordulara şu emrini verdi: “Bütün arkadaşlarımın Anadolu'da daha başka meydan muharebeleri verileceğini göz önüne alarak ilerlemesini ve herkesin akıl gücünü, yiğitlik ve yurtseverlik kaynaklarını yarışırcasına esirgemeden vermeye devam eylemesini isterim. Ordular ilk hedefiniz Akdeniz'dir. İleri!”.<ref name="9 Eylül 1922 İzmir'in Kurtuluşu"/>
Tam '''1 yıl''' süren taarruz hazırlıkları sonucunda, '''26 Ağustos 1922''' sabahı büyük bir dikkatle hazırlanan taarruz planı uygulamaya konuldu. 26-30 Ağustos '''1922''' yapılan [[Büyük Taarruz]], '''Kurtuluş savaşı’nın''' son aşamasıdır. '''30 Ağustos''' günü [[Başkomutanlık Meydan Muharebesi]]'nde bir gün içinde Yunan Ordusunun büyük bir bölümü imha edildi. 31 Ağustos'ta “Mustafa Kemâl Paşa” komutanlarını Çalköy'deki karargâhında toplayarak kaçabilen Yunan kuvvetlerinin hızlı bir şekilde takip edilmesini ve İzmir ile civarındaki kuvvetleriyle birleşmemesi için üç koldan Ege'ye doğru ilerlenmesini emretti. 1 Eylül günü Başkomutan Mustafa Kemâl paşa bir bildiri yayımlayarak ordulara şu emrini verdi: “Bütün arkadaşlarımın Anadolu'da daha başka meydan muharebeleri verileceğini göz önüne alarak ilerlemesini ve herkesin akıl gücünü, yiğitlik ve yurtseverlik kaynaklarını yarışırcasına esirgemeden vermeye devam eylemesini isterim. Ordular ilk hedefiniz Akdeniz'dir. İleri!”.<ref name="9 Eylül 1922 İzmir'in Kurtuluşu"/>


Türk Ordusu 2 Eylül’de [[Uşak]]’ı geri aldı. Burada Yunan Ordusu Başkomutanı General [[Nikolaos Trikupis]] esir edildi. 9 Eylül'de Türk Süvarileri İzmir'e girdi. 18 Eylül 1922'ye kadar yapılan Takip Harekâtıyla tüm Batı Anadolu’daki Yunan birlikleri sınır dışına çıkarıldı. Türk ordusunun kazandığı bu başarı, [[Mudanya Ateşkes Antlaşması]]’na giden süreci başlattı.<ref name="9 Eylül 1922 İzmir'in Kurtuluşu">{{Web kaynağı | url = http://www.tsk.tr/8_TARIHTEN_KESITLER/8_8_Turk_Tarihinde_Onemli_Gunler/Izmirin_Kurtulusu/Izmirin_Kurtulusu.htm | başlık = 9 Eylül 1922 İzmir'in Kurtuluşu | yayıncı = Genelkurmay Başkanlığı | erişimtarihi =17 Ağustos 2011| arşivurl = http://web.archive.org/web/20160304002726/http://www.tsk.tr/8_TARIHTEN_KESITLER/8_8_Turk_Tarihinde_Onemli_Gunler/Izmirin_Kurtulusu/Izmirin_Kurtulusu.htm | arşivtarihi = 4 Mart 2016}}</ref>
Türk Ordusu 2 Eylül’de [[Uşak]]’ı geri aldı. Burada Yunan Ordusu Başkomutanı General [[Nikolaos Trikupis]] esir edildi. 9 Eylül'de '''Türk''' Süvarileri İzmir'e girdi. 18 Eylül 1922'ye kadar yapılan Takip Harekâtıyla tüm Batı Anadolu’da “Yunan birlikleri “sınır dışına çıkarıldı. Türk ordusunun kazandığı bu başarı, [[Mudanya Ateşkes Antlaşması]]’na giden süreci başlattı.<ref name="9 Eylül 1922 İzmir'in Kurtuluşu">{{Web kaynağı | url = http://www.tsk.tr/8_TARIHTEN_KESITLER/8_8_Turk_Tarihinde_Onemli_Gunler/Izmirin_Kurtulusu/Izmirin_Kurtulusu.htm | başlık = 9 Eylül 1922 İzmir'in Kurtuluşu | yayıncı = Genelkurmay Başkanlığı | erişimtarihi =17 Ağustos 2011| arşivurl = http://web.archive.org/web/20160304002726/http://www.tsk.tr/8_TARIHTEN_KESITLER/8_8_Turk_Tarihinde_Onemli_Gunler/Izmirin_Kurtulusu/Izmirin_Kurtulusu.htm | arşivtarihi = 4 Mart 2016}}</ref>


[[Karşıyaka]]'da Mustafa Kemal'in kalması için yakınları Yunanların elinde esir olan bir baba-oğul evlerini hazırlamıştır. Bu evde daha önce Yunan Kralı Konstantin de kalmış, eve merdivenlerde ayakları altına serilen [[Türk bayrağı]]nı çiğneyerek girmiştir. Bu kez baba-oğul merdivenlere [[Yunanistan bayrağı|Yunan bayrağı]]nı sermiştir. Mustafa Kemal Paşa eve girecekken "Lütfedin, bu karşılıkla bu lekeyi silin!" denilmiştir. Mustafa Kemal Paşa da "O, geçmişse hata etmiş; bir milletin onuru olan bayrak çiğnenmez, ben onun hatasını tekrar etmem. Bayrağı kaldırın yerden." diyerek bayrağı kaldırtmıştır.<ref>''Atatürk: Ben de Bir İnsanım'', Çetin Yetkin [http://books.google.com/books?id=4kqEdRjWhkkC&pg=PA14&dq=atat%C3%BCrk+yunan+bayra%C4%9F%C4%B1&hl=en&ei=GIJLTon-GpHVsgbOpKT8Bg&sa=X&oi=book_result&ct=result&resnum=1&ved=0CDAQ6AEwAA#v=onepage&q=atat%C3%BCrk%20yunan%20bayra%C4%9F%C4%B1&f=false s. 14-15]</ref>
[[Karşıyaka]]'da Mustafa Kemâl paşa’nın, kalması için yakınları Yunanların elinde esir olan bir baba-oğul evlerini hazırlamıştır. Bu evde daha önce Yunan Kralı Konstantin de kalmış, eve merdivenlerde ayakları altına serilen [[Türk bayrağı]]nı çiğneyerek girmiştir. Bu kez baba-oğul merdivenlere [[Yunanistan bayrağı|Yunan bayrağı]]nı sermiştir. Fakat Mustafa Kemâl Paşa eve girecek olduğu sırada "Lütfedin, Ve bu bayrağı Çiğneyin demiştir. Mustafa Kemâl Paşa da "O, geçmişse hata etmiştir. bir milletin onuru olan bayrak çiğnenmez, ben onun hatasını tekrar etmem. Bayrağı kaldırın yerden." diyerek bayrağı kaldırtmıştır.<ref>''Atatürk: Ben de Bir İnsanım'', Çetin Yetkin [http://books.google.com/books?id=4kqEdRjWhkkC&pg=PA14&dq=atat%C3%BCrk+yunan+bayra%C4%9F%C4%B1&hl=en&ei=GIJLTon-GpHVsgbOpKT8Bg&sa=X&oi=book_result&ct=result&resnum=1&ved=0CDAQ6AEwAA#v=onepage&q=atat%C3%BCrk%20yunan%20bayra%C4%9F%C4%B1&f=false s. 14-15]</ref>


İzmir kurtarıldıktan sonra asıl sorun, [[İstanbul]] ve Boğazlar Bölgesi'nde sürmekte olan [[İtilaf Devletleri|Müttefik Kuvvetler]] işgalinin sona erdirilmesidir. Türk kuvvetleri derhal Çanakkale'ye yönelerek buraların Trakya dahil boşaltılmasını talep ederler. İngiltere buna ek donanma (ki içlerinde zamanın en modern 2 adet uçak gemisi bulunmaktadır) ve kara kuvveti göndererek cevap verir.<ref>[http://en.calameo.com/read/0023338633a8f32697993 Millî Mücadelede İşgal Kuvvetleri]</ref> Aynı şekilde ABD Başkanı da 28 Eylül 1922 günü 13 yeni savaş gemisinin Türkiye'ye komşu denizlere gönderilmesini emredecektir.<ref>[http://en.calameo.com/read/00233386370227ae13dd9 İzmir'in Kurtuluşundan sonra Gönderilen ABD Savaş Gemileri]</ref> [http://en.calameo.com/read/002333863fb6e32e948b6 1908-1923 arasında komutanı Amiral Bristol olan USS Scorpion] gemisinin, istihbarat yapmak suretiyle Lozan Antlaşması yapılana kadar devamlı [[İstanbul]]'da bulunduğu da anlaşılmaktadır.
İzmir kurtarıldıktan sonra asıl sorun, [[İstanbul]] ve Boğazlar Bölgesi'nde sürmekte olan [[İtilaf Devletleri|Müttefik Kuvvetler]] işgalinin sona erdirilmesidir. Türk kuvvetleri derhal Çanakkale'ye yönelerek buraların Trakya dahil boşaltılmasını talep ederler. İngiltere buna ek donanma (ki içlerinde zamanın en modern 2 adet uçak gemisi bulunmaktadır) ve kara kuvveti göndererek cevap verir.<ref>[http://en.calameo.com/read/0023338633a8f32697993 Millî Mücadelede İşgal Kuvvetleri]</ref> Aynı şekilde ABD Başkanı da 28 Eylül 1922 günü 13 yeni savaş gemisinin Türkiye'ye komşu denizlere gönderilmesini emredecektir.<ref>[http://en.calameo.com/read/00233386370227ae13dd9 İzmir'in Kurtuluşundan sonra Gönderilen ABD Savaş Gemileri]</ref> [http://en.calameo.com/read/002333863fb6e32e948b6 1908-1923 arasında komutanı Amiral Bristol olan USS Scorpion] gemisinin, istihbarat yapmak suretiyle Lozan Antlaşması yapılana kadar devamlı [[İstanbul]]'da bulunduğu da anlaşılmaktadır.
319. satır: 321. satır:
[[Dosya:Mustafa Kemal Pasha Time magazine Vol. I No. 4 Mar. 24, 1923.jpg|küçükresim|150px|24 Mart 1923 tarihli ''[[Time]]'' dergisinin kapağı.]]
[[Dosya:Mustafa Kemal Pasha Time magazine Vol. I No. 4 Mar. 24, 1923.jpg|küçükresim|150px|24 Mart 1923 tarihli ''[[Time]]'' dergisinin kapağı.]]


Mudanya Ateşkes Antlaşması'ndan sonra barış görüşmelerinin yapılması için tarafsız bir ülke olan [[İsviçre]]'nin Lozan şehri seçilmiştir. Türkiye'yi [[İsmet İnönü]] temsil etmiştir. Konferans 20 Kasım 1922 günü toplanmış ve anlaşmazlık sonucu 4 Şubat 1923'te görüşmeler kesilmiştir. 23 Nisan 1923'te görüşmeler tekrar başlamış ve 24 Temmuz 1923'te [[Lozan Antlaşması]] imzalanmıştır. Lozan Antlaşması'nda 20 Ekim 1921'de Fransızlarla yapılan Ankara Antlaşması'ndaki güney sınırı aynen korunmuştur. Irak sınırı çizilememiş ve 9 ay zarfında çözülmesi kararlaştırılmıştır. Meriç Nehri Yunanlarla olan sınır kabul edilmiştir. [[Karaağaç]] ve çevresi savaş tazminatı olarak Türkiye'ye verilmiştir. [[Ege Denizi]]'ndeki [[Bozcaada]] ve [[Gökçeada]] Türkiye'ye verilmiş, Yunanların elinde kalan Anadolu'ya yakın adaların silahsızlandırılmasına karar verilmiştir. Kapitülasyonlar tamamen kaldırılmıştır. 1845'ten Birinci Dünya Savaşı'nın sonuna kadar olan Osmanlı İmparatorluğu'nun borçları sermaye üzerinden yeniden hesaplanarak azaltılmıştır. Borçlar Osmanlı'dan ayrılan devletlere gelirlerine orantılı olarak bölüştürülmüştür. Türkiye'nin borçları Türk parası veya Fransız frangı üzerinden ödeme teklifi kabul edilmiştir. Lozan Boğazlar Sözleşmesi ile Boğazlardan serbest geçiş sağlanmış, Boğazlar Komisyonu kurulmuş, Boğazlar ve civarının askersiz hale getirilmesi sağlanmıştır. İstanbul'da yaşayan Rumlarla Batı Trakya'da yaşayan Türkler hariç Türkiye'deki bütün Rumlarla Yunanistan'daki bütün Türklerin yer değiştirmesi onaylanmıştır.<ref>{{Web kaynağı | url = http://www.ataturk.net/mmuc/lozan.html | başlık = LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASI | tarih = | yayımcı = Ataturk.net | erişimtarihi = 3 Ağustos 2016 | arşivurl = http://web.archive.org/web/20160109163845/http://www.ataturk.net:80/mmuc/lozan.html | arşivtarihi = 9 Ocak 2016}}</ref> Böylece Kurtuluş Savaşı, 24 Temmuz 1923'te imzalanan [[Lozan Antlaşması]]'yla sonuçlanmıştır.<ref>{{Web kaynağı | url = http://www.tsk.tr/8_TARIHTEN_KESITLER/8_8_Turk_Tarihinde_Onemli_Gunler/lozan_baris_konferansi/lozan_baris_konf.html | başlık = Lozan Barış Konferansı (24 Temmuz 1923) | tarih = | yayımcı = Genelkurmay Başkanlığı | erişimtarihi = 15 Ağustos 2011 | arşivurl = http://web.archive.org/web/20160304092759/http://www.tsk.tr/8_TARIHTEN_KESITLER/8_8_Turk_Tarihinde_Onemli_Gunler/lozan_baris_konferansi/lozan_baris_konf.html | arşivtarihi = 4 Mart 2016}}</ref> Bu antlaşma ile [[Sevr Antlaşması]] yürürlükten kalkmış, [[Türkiye]] Lozan Antlaşması temelleri üzerine kurulmuştur.
Mudanya Ateşkes Antlaşması'ndan sonra barış görüşmelerinin yapılması için tarafsız bir ülke olan [[İsviçre]]'nin Lozan şehri seçilmiştir. Türkiye'yi [[İsmet İnönü]] temsil etmiştir. Konferans 20 Kasım 1922 günü toplanmış ve anlaşmazlık sonucu 4 Şubat 1923'te görüşmeler kesilmiştir. 23 Nisan 1923'te görüşmeler tekrar başlamış ve 24 Temmuz 1923'te [[Lozan Antlaşması]] imzalanmıştır. Lozan Antlaşması'nda 20 Ekim 1921'de Fransızlarla yapılan Ankara Antlaşması'ndaki güney sınırı aynen korunmuştur. Irak sınırı çizilememiş ve 9 ay zarfında çözülmesi kararlaştırılmıştır. Meriç Nehri Yunanlarla olan sınır kabul edilmiştir. [[Karaağaç]] ve çevresi '''Savaş tazminatı''' olarak Türkiye'ye verilmiştir. [[Ege Denizi]]'ndeki [[Bozcaada]] ve [[Gökçeada]] Türkiye'ye verilmiştir, Yunanların elinde kalan Anadolu'ya yakın adaların silahsızlandırılmasına karar verilmiştir. Kapitülasyonlar tamamen kaldırılmıştır. '''1845 yılı''' Birinci Dünya Savaşı'nın sonuna kadar olan '''Osmanlı Devleti’nin''' borçları sermaye üzerinden yeniden hesaplanarak azaltılmıştır. '''Borçlar''' Osmanlı'dan ayrılan devletlerin gelirlerine orantılı olarak bölüştürülmüştür. Türkiye'ye düşen Osmanlı’dan kalan borç ise Türk parası yada frang üzerinden ödeme teklifi kabul edilmiştir. Lozan Boğazlar Sözleşmesi ile Boğazlardan serbest geçiş sağlanmış, Boğazlar Komisyonu kurulmuş, Boğazlar ve civarının askersiz hale getirilmesi sağlanmıştır. İstanbul'da yaşayan Rumlarla Batı Trakya'da yaşayan Türkler hariç, '''Türkiye’de bulunan''' bütün '''Rumlar ,'''Yunanistan'daki '''Türkler''' ile yer değiştirilmesi “mübadele” onaylanmıştır.<ref>{{Web kaynağı | url = http://www.ataturk.net/mmuc/lozan.html | başlık = LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASI | tarih = | yayımcı = Ataturk.net | erişimtarihi = 3 Ağustos 2016 | arşivurl = http://web.archive.org/web/20160109163845/http://www.ataturk.net:80/mmuc/lozan.html | arşivtarihi = 9 Ocak 2016}}</ref> '''Kurtuluş savaşı sonrası''' 24 Temmuz 1923' tarihin’de imzalanan [[Lozan Antlaşması]]'yla sonuçlanmıştır.<ref>{{Web kaynağı | url = http://www.tsk.tr/8_TARIHTEN_KESITLER/8_8_Turk_Tarihinde_Onemli_Gunler/lozan_baris_konferansi/lozan_baris_konf.html | başlık = Lozan Barış Konferansı (24 Temmuz 1923) | tarih = | yayımcı = Genelkurmay Başkanlığı | erişimtarihi = 15 Ağustos 2011 | arşivurl = http://web.archive.org/web/20160304092759/http://www.tsk.tr/8_TARIHTEN_KESITLER/8_8_Turk_Tarihinde_Onemli_Gunler/lozan_baris_konferansi/lozan_baris_konf.html | arşivtarihi = 4 Mart 2016}}</ref> Bu antlaşma ile [[Sevr Antlaşması]] yürürlükten kaldırılmıştır.


== Cumhuriyetin ilanı ==
== Cumhuriyetin ilanı ==
327. satır: 329. satır:
[[Dosya:Atatürk Konya'da (1923).jpg|küçükresim|220px|Kemal Paşa Konya'da. (22 Mart 1923)]]
[[Dosya:Atatürk Konya'da (1923).jpg|küçükresim|220px|Kemal Paşa Konya'da. (22 Mart 1923)]]


Saltanat kaldırıldıktan sonra Mustafa Kemal [[15 Ocak]] [[1923]]’te [[Eskişehir]]’de hükümet sistemleri konusunda yaptığı konuşmada cumhuriyete karşı çıkıyor ve cumhuriyet ile meşruti monarşi arasında bir fark olmadığını şu ifadelerle beyan ediyor:
Mustafa Kemâl paşa [[15 Ocak]] [[1923]]’te [[Eskişehir]]’“''Bütün cihan tarihinde ve bugün de dünya yüzünde mutlakiyet idaresine, meşruti idareye tesadüf ediyoruz, bir de cumhuri hükümetler görüyoruz.''

“''Bütün cihan tarihinde ve bugün de dünya yüzünde mutlakiyet idaresine, meşruti idareye tesadüf ediyoruz, bir de cumhuri hükümetler görüyoruz.''

''Bildiğimiz meşruti ve cumhuri hükümetler teşkilatı kuvvetler ayrılığı esasına dayalı kabul edilmektedir. Biz kuvvetler birliği esasına dayanarak hükümet tesis ettik… Bence hakikatte kuvvetler ayrılığı yoktur, kuvvetler birliği vardır. Şer’i hükümlere uygunluk noktasından değerlendirmek isterseniz, hatırlatayım ki, bizim şer’i hükümlerimizde belli bir hükümet şekli ifadesi yoktur. Cumhuriyet, mutlakiyet şekilleri gibi bir şekil tespit olunmamıştır…''”<ref>Sedat Yazıcı ile Fatih Yazıcı, Tarihsellik ve Kuramsallık Arasında: 1921 ve 1924 Anayasalarında Kuvvetler Birliği/Ayrılığı Tartışması, bilig, güz 2011 59. sayı, sayfa: 248</ref><ref>Taha Akyol, Atatürk'ün İhtilal Hukuku, 1. baskı, sayfa: 304</ref>


Mustafa Kemal muhalefetin güçlendiği, seçimlerin ne zaman olacağı belirsizliğini korurken yasama ve yürütmenin başında bulunduğu konjonktürde, [[19 Ocak]] [[1923]]’te [[İzmit]]’te meclis hükümeti sistemini savunuyor ve cumhuriyetten üstün olduğunu şöyle açıklıyor:
Mustafa Kemal muhalefetin güçlendiği, seçimlerin ne zaman olacağı belirsizliğini korurken yasama ve yürütmenin başında bulunduğu konjonktürde, [[19 Ocak]] [[1923]]’te [[İzmit]]’te meclis hükümeti sistemini savunuyor ve cumhuriyetten üstün olduğunu şöyle açıklıyor:
339. satır: 337. satır:
[[2 Şubat]] [[1923]]’te [[İzmir]]’de yaptığı konuşmada Mustafa Kemal cumhuriyetle meşruti monarşi arasında çok ufak bir fark olduğunu şöyle ifade ediyor:
[[2 Şubat]] [[1923]]’te [[İzmir]]’de yaptığı konuşmada Mustafa Kemal cumhuriyetle meşruti monarşi arasında çok ufak bir fark olduğunu şöyle ifade ediyor:


“''Mutlakiyet hükümetleri vardır, meşrutiyet hükümetleri vardır, cumhuriyet hükümetleri vardır. Bugün dünya üzerinde gördüğümüz şekillerdir. Fakat bütün bu isimleri iki sınıf ile ifade edebiliriz. Şahsi saltanat vardır veyahut meşruti saltanat vardır. Ben bu ifade tarzımla cumhuriyetle meşruti saltanat arasında çok ufak bir fark gördüm… Bence saltanat, cumhuriyet şeklinde belirli zaman için değişmez salahiyetlere sahip geçici bir sultan vardır. Diğerinde ise ömrü oldukça sultanlık eden ve öldükten sonra da evladına veyahut akraba ve yakınlarına miras olarak kalan sultanlık vardır…''”<ref>Taha Akyol, Atatürk'ün İhtilal Hukuku, 1. baskı, sayfa: 306</ref>
“''Mutlakiyet hükümetleri vardır, meşrutiyet hükümetleri vardır, cumhuriyet hükümetleri vardır. Bugün dünya üzerinde gördüğümüz şekillerdir. Fakat bütün bu isimleri iki sınıf ile ifade edebiliriz. Şahsi saltanat vardır veyahut meşruti saltanat vardır. Ben bu ifade tarzımla cumhuriyetle meşruti saltanat arasında çok ufak bir fark gördüm… Bence saltanat, cumhuriyet şeklinde belirli zaman için değişmez salahiyetlere sahip geçici bir sultan vardır. Diğerinde ise ömrü oldukça sultanlık eden ve öldükten sonra da evladına veyahut akraba ve yakınlarına miras olarak kalan sultanlık vardır…''”


Mustafa Kemal, cumhuriyetin ilan edileceğini ilk defa [[22 Eylül]] [[1923]] günü ''[[Wiener Neue Freie Presse]]'' muhabirinin başkentin neresi olacağına dair sorduğu soruya verdiği cevapta ifade etmiştir:
Mustafa Kemal, cumhuriyetin ilan edileceğini ilk defa [[22 Eylül]] [[1923]] günü ''[[Wiener Neue Freie Presse]]'' muhabirinin başkentin neresi olacağına dair sorduğu soruya verdiği cevapta ifade etmiştir:
345. satır: 343. satır:
“''[[Türkiye]]’nin payitahtı meselesine gelince. Bunun cevabı kendiliğinden ortaya çıkar: [[Ankara]] Türkiye Cumhuriyeti’nin payitahtıdır.''”<ref>Atatürk'ün Bütün Eserleri, cilt 16, sayfa: 118</ref>
“''[[Türkiye]]’nin payitahtı meselesine gelince. Bunun cevabı kendiliğinden ortaya çıkar: [[Ankara]] Türkiye Cumhuriyeti’nin payitahtıdır.''”<ref>Atatürk'ün Bütün Eserleri, cilt 16, sayfa: 118</ref>


Millî Mücadele sonrasında Türkiye'de iki başlı bir yönetim ortaya çıkmıştır. '''TBMM''' 1 Kasım 1922'de Osmanlı saltanat sultanlık kralığı lavğ etmiştir. İstanbul hükûmetinin hukuki varlığına son verilmiştir. 16 Ocak 1923'te [[İzmit]] Hünkâr Kasrı'nda [[İstanbul]]'dan gelen gazetecilerle mülakat yapıldığında ''[[Vakit (gazete)|Vakit]]'' başyazarı [[Ahmet Emin Yalman|Ahmet Emin Bey]] (Yalman)'in Kürt meselesi hakkında sorusuna karşı 'Başlı başına bir Kürtlük tasavvur etmektense, bizim [[Teşkilat-ı Esasiye Kanunu]] gereğince zaten bir tür mahalli muhtariyetler teşekkül edecektir'.<ref>'İstanbul'dan gazetecilere İzmit Kasrı'nda Mülakat', ''Atatürk'ün Bütün Eserleri'', Cilt: 14 (1922-1923), s. 273-274.</ref>
Millî Mücadele sonrasında Türkiye'de iki başlı bir yönetim ortaya çıkmıştı.<ref>Ergil, Doğu. ''Millî Mücadelenin sosyal tarihi'' (1981), Turhan Kitabevi</ref>
TBMM 1 Kasım 1922'de Osmanlı saltanatını lağvedip Vahdettin'i tahttan indirerek İstanbul hükûmetinin hukuki varlığına son verdi. 16 Ocak 1923'te [[İzmit]] Hünkâr Kasrı'nda [[İstanbul]]'dan gelen gazetecilerle mülakat yapıldığında ''[[Vakit (gazete)|Vakit]]'' başyazarı [[Ahmet Emin Yalman|Ahmet Emin Bey]] (Yalman)'in Kürt meselesi hakkında sorusuna karşı 'Başlı başına bir Kürtlük tasavvur etmektense, bizim [[Teşkilat-ı Esasiye Kanunu]] gereğince zaten bir tür mahalli muhtariyetler teşekkül edecektir' diyerek Kürtlere özel statü tanımamak için ihtiyatlı davrandı.<ref>'İstanbul'dan gazetecilere İzmit Kasrı'nda Mülakat', ''Atatürk'ün Bütün Eserleri'', Cilt: 14 (1922-1923), s. 273-274.</ref>

8 Nisan 1923'te, yayımlanan [[Dokuz Umde]] ile Gazi Mustafa Kemal yeni rejimin temelini oluşturacak olan [[Cumhuriyet Halk Fırkası|Halk Fırkası]]'nın temellerini attı.<ref name=zurcher1>Zürcher, Erik Jan. ''Turkey: a modern history'' (2004), I.B.Tauris, s. 195</ref> Nisan ayında yapılan İkinci Meclis seçimlerine sadece [[Cumhuriyet Halk Fırkası|Halk Fırkası]]'nın katılmasına izin verildi. Mebus adayları fırkanın genel başkanı sıfatıyla Gazi Mustafa Kemal tarafından belirlendi.


8 Nisan 1923'te, yayımlanan [[Dokuz Umde]] ile Gazi Mustafa Kemâl paşa yeni parlementer rejimin temelini oluşturacak olan [[Cumhuriyet Halk Fırkası|Halk Fırkası]]'nın temellerini attı.<ref name=zurcher1>Zürcher, Erik Jan. ''Turkey: a modern history'' (2004), I.B.Tauris, s. 195</ref> Nisan ayında yapılan İkinci Meclis seçimlerine sadece [[Cumhuriyet Halk Fırkası|Halk Fırkası]]' katıldı. Mebus adayları fırkanın genel başkanı Mareşâl Gazi Mustafa Kemâl paşa tarafından belirlendi.
25 Ekim 1923 günü aynı anda hem Başbakanlık hem de İçişleri Bakanlığı görevlerini yürüten Fethi Bey, İçişleri Bakanlığını bıraktığını açıkladı. Aynı gün Meclis İkinci Başkanlığı görevini yapan [[Ali Fuat Cebesoy|Ali Fuat Paşa]] da ordu müfettişliğine atandığı için görevinden ayrıldı. Bu iki boş koltuk için yapılan seçimleri Gazi Mustafa Kemal'e muhalif olan milletvekilleri kazandı. Meclis İkinci Başkanlığına [[Rauf Orbay|Rauf Bey]], İçişleri Bakanlığına Sabit Bey seçildiler. Bu durumdan hoşnut olmayan Gazi Mustafa Kemal, 26 Ekim 1923'te Başbakan Fethi Bey'den "Erkan-ı Harbiye Umumiye Riyaseti Vekili" [[Fevzi Çakmak|Fevzi Paşa]]'nın dışında hükûmetin istifa etmesini ve istifa edenlerin yeniden seçilirlerse görevi kabul etmemesini istedi. Böylece bir hükûmet krizi çıkmış oldu. Yeni bakanlar kurulu üyelerinin 29 Ekim günü seçileceği duyuruldu.


Bu gelişmeler üzerine "Cumhuriyet İlanı" ile işi kökünden çözmeye karar veren Gazi Mustafa Kemal 28 Ekim 1923 gecesi [[Çankaya Köşkü|Çankaya]]'da [[İsmet İnönü|İsmet Paşa]] ve bazı kimseleri toplantıya çağırdı ve "Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz." diyerek kararını açıkladı. Misafirlerin ayrılmasından sonra [[İsmet İnönü|İsmet Paşa]]'yı alıkoydu ve birlikte, [[1921 Anayasası|Teşkilat-ı Esasiye Kanunu]]'nda gerekli değişikliği sağlayacak önergeyi hazırladılar. 29 Ekim 1923 Pazartesi günü [[Cumhuriyet Halk Fırkası|Halk Fırkası]] Meclis Grubunda, Bakanlar Kurulunun oluşturulması konusunda tartışıldı. Sorun çözülemeyince, Gazi Mustafa Kemal'den düşüncelerini açıklaması istendi. Gazi Mustafa Kemal, bunalımdan çıkış yolunu Anayasanın değiştirilmesi zorunluluğu ile açıkladı. Cumhuriyetin ilanını hedefleyen tasarıyı da grubun bilgisine sundu. Tasarının parti grubunda kabulünden sonra aynı akşam saat 18.45'te TBMM Genel kurul toplantısı başladı. Anayasa Komisyonu'nun değişiklik ile ilgili rapor ve önergesi genel kurulun onayına sunuldu ve 29 Ekim 1923 Pazartesi akşamı saat 20.30'da milletvekillerinin alkışları ve "Yaşasın Cumhuriyet" sesleri ile [[Türkiye|Cumhuriyet]] ilan edildi.<ref>''Türk dünyası araştırmaları, 152. sayı'' (2004), Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, s. 131</ref>
25 Ekim 1923 günü aynı anda hem '''Başbakanlık''' hem de '''içişleri''' Bakanlığı görevlerini yürüten Fethi Bey, İçişleri Bakanlığını bıraktığını açıkladı. Aynı gün Meclis İkinci Başkanlığı görevini yapan [[Ali Fuat Cebesoy|Ali Fuat Paşa]] da ordu müfettişliğine atandığı için görevinden ayrıldı. Bu iki boş koltuk için yapılan seçimleri Gazi Mustafa Kemâl’e muhalif olan milletvekilleri kazandı. Meclis İkinci Başkanlığına [[Rauf Orbay|Rauf Bey]], İçişleri Bakanlığına Sabit Bey seçildiler. Gazi Mustafa Kemâl paşa, 26 Ekim 1923'te '''Başbakan''' Fethi Bey'den "Erkan-ı Harbiye Umumiye Riyaseti Vekili" [[Fevzi Çakmak|Fevzi Paşa]]'nın dışında hükûmetin istifa etmesini İstedi. Bir hükûmet krizi çıkmış oldu. Yeni bakanlar kurulu üyelerinin 29 Ekim günü seçileceği duyuruldu. Bu gelişmeler üzerine "Cumhuriyet İlanı" ile işi kökünden çözmeye karar veren Gazi Mustafa Kemâl paşa 28 Ekim 1923 gecesi [[Çankaya Köşkü|Çankaya]]'da [[İsmet İnönü|İsmet Paşa]] ve yönetimdekileri toplantıya çağırdı ve "Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz." diyerek kararını açıkladı. Misafirlerin ayrılmasından sonra [[İsmet İnönü|İsmet Paşa]]'yı alıkoydu ve birlikte, [[1921 Anayasası|Teşkilat-ı Esasiye Kanunu]]'nda gerekli değişikliği sağlayacak önergeyi hazırladılar. 29 Ekim 1923 Pazartesi günü [[Cumhuriyet Halk Fırkası|Halk Fırkası]] Meclis Grubunda, Bakanlar Kurulunun oluşturulması konusunda tartışıldı. Sorun çözülemeyince, Gazi Mustafa Kemâl’den düşüncelerini açıklaması istendi. Gazi Mustafa K. Paşa bunalımdan çıkış yolunu Anayasanın değiştirilmesi zorunluluğu ile açıkladı. Cumhuriyetin ilanını hedefleyen tasarıyı da grubun bilgisine sundu. Tasarının parti grubunda kabulünden sonra aynı akşam saat 18.45'te TBMM Genel kurul toplantısı başladı. Anayasa Komisyonu'nun değişiklik ile ilgili rapor ve önergesi genel kurulun onayına sunuldu ve 29 Ekim 1923 Pazartesi akşamı saat 20.30'da milletvekillerinin alkışları ve "Yaşasın Cumhuriyet" sesleri ile [[Türkiye|Cumhuriyet]] ilan edildi.


== Cumhurbaşkanlığı (1923-1938) ==
== Cumhurbaşkanlığı (1923-1938) ==
[[Dosya:Atatürk halkla beraber (5 Haziran 1928).jpg|küçükresim|220px|Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal [[Arifiye]], [[Sakarya]]'da halkla beraber. (5 Haziran 1928)]]
[[Dosya:Atatürk halkla beraber (5 Haziran 1928).jpg|küçükresim|220px|Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal [[Arifiye]], [[Sakarya]]'da halkla beraber. (5 Haziran 1928)]]
Cumhuriyetin ilanının ardından yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminde oylamaya katılan 158 milletvekilinin tamamının oyları ile [[Balâ]] milletvekili<ref>[http://arsiv.sabah.com.tr/2005/08/05/yaz27-50-110.html Yavuz Donat, Sabah Gazetesi, 05/08/2005]</ref><ref>[http://www.balabirlik.com/haber-5-ataturk-bala-milletvekili.html "Atatürk Bala Milletvekili"] Yrd. Doç. Dr. Orhan Çekiç, Atatürk Araştırma Merkezi Müdürü, Balabirlik.com</ref> Gazi Mustafa Kemal, [[Türkiye]]'nin ilk cumhurbaşkanı seçildi.<ref>Can Dündar, Yükselen Bir Deniz, İmge Kitabevi, S:120-145</ref> Atatürk kendi deyişiyle Türkiye'yi "muasır medeniyet seviyesine çıkarmak" amacıyla bir dizi köklü değişime imza attı.
'''Cumhuriyet’i'''n ilanının ardından yapılan '''Cumhurbaşkanlık''' seçiminde oylamaya katılan 158 milletvekilinin tamamının oyları ile [[Balâ]] milletvekili Mareşâl Gazi Mustafa Kemâl paşa , [[Türkiye]]'nin ilk '''Cumhurbaşkanı''' olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafın’dan seçildi. '''Atatürk''' kendi deyişiyle Türkiye'yi "muasır medeniyet seviyesine çıkarmak" amacıyla Ömrünün tamamı’nı Milleti için, bir dizi köklü değişime imza atmıştır.


[[1924 Anayasası]] gereğince TBMM 29 Ekim 1923'teki cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra üç defa daha (1927, 1931, 1935 yıllarında) Gazi Mustafa Kemal'i tekrar cumhurbaşkanlığına seçti.<ref>[http://www.tbmm.gov.tr/anayasa/anayasa24.htm]</ref> Atatürk'ün cumhurbaşkanlığı döneminde [[İsmet İnönü]], Fethi Okyar ve [[Celâl Bayar]] başbakanlık yapmıştır. Bu dönem içerisinde en fazla süre görevde kalan ve en fazla hükûmet kuran isim [[İsmet İnönü]]'dür. Atatürk'ün cumhurbaşkanlığı süresince kurulan hükûmetler sırası ile [[1. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti|1. T.C. Hükûmeti]], [[2. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti|2. T.C. Hükûmeti]], [[3. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti|3. T.C. Hükûmeti]], [[4. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti|4. T.C. Hükûmeti]], [[5. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti|5. T.C. Hükûmeti]], [[6. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti|6. T.C. Hükûmeti]], [[7. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti|7. T.C. Hükûmeti]] ve [[8. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti|8. T.C. Hükûmeti]]'dir.
[[1924 Anayasası]] gereğince TBMM 29 Ekim 1923'teki cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra üç defa daha (1927, 1931, 1935 yıllarında) Gazi Mustafa Kemâl’i tekrar cumhurbaşkanlığına seçilmiştir. '''Atatürk’ün Cumhurbaşkanlık''' döneminde [[İsmet İnönü]],'''Fethi okyar''' ve [[Celâl Bayar]] '''Başbakanlık''' yapmıştır. Bu dönem içerisinde en fazla süre görevde kalan hükûmet kuran [[İsmet İnönü]]'dür. Atatürk'ün cumhurbaşkanlığı süresince kurulan hükûmetler sırası ile [[1. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti|1. T.C. Hükûmeti]], [[2. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti|2. T.C. Hükûmeti]], [[3. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti|3. T.C. Hükûmeti]], [[4. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti|4. T.C. Hükûmeti]], [[5. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti|5. T.C. Hükûmeti]], [[6. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti|6. T.C. Hükûmeti]], [[7. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti|7. T.C. Hükûmeti]] ve [[8. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti|8. T.C. Hükûmeti]]'dir.


=== İç politika ===
=== İç politika ===
{{Ayrıca bakınız|Atatürkçülük|Atatürk Devrimleri}}
{{Ayrıca bakınız|Atatürkçülük|Atatürk Devrimleri}}
Atatürk sık sık yurt gezilerine çıkarak devlet çalışmalarını yerinde denetledi.<ref>Önder, Mehmet. ''Atatürk'ün yurt gezileri'' (1998), Türkiye İş Bankası</ref>
Atatürk sık sık yurt gezilerine çıkarak devlet çalışmalarını yerinde denetlerdi Halk’ın sorunlarını dinlerdi.<ref>Önder, Mehmet. ''Atatürk'ün yurt gezileri'' (1998), Türkiye İş Bankası</ref>
[[Dosya:Atatürk Samsun-Çarşamba demiryolu temel atma töreni konuşması.jpg|küçükresim|220px|Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal Samsun-Çarşamba tren hattının temel atma töreninde konuşuyor. (21 Eylül 1924)]]
[[Dosya:Atatürk Samsun-Çarşamba demiryolu temel atma töreni konuşması.jpg|küçükresim|220px|Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal Samsun-Çarşamba tren hattının temel atma töreninde konuşuyor. (21 Eylül 1924)]]


==== Devrimler ====
==== Devrimler ====
[[Türkiye Büyük Millet Meclisi|TBMM]]'de 3 Mart 1924 tarihinde [[Tevhîd-i Tedrîsât Kanunu]] kabul edilerek, medreseler kaldırılmış ve Türkiye Cumhuriyeti sınırları içindeki bütün okullar, [[Türkiye Cumhuriyeti Millî Eğitim Bakanlığı]]'na bağlanmıştır. Eğitim kurumlarının bir çatı altında toplanmasıyla eğitim millî bir nitelik kazanmıştır.<ref>{{Web kaynağı | url = http://www.meb.gov.tr/belirligunler/10kasim/inkilaplari/egitim/tevhidi_tedrisat.htm | başlık = TEVHİD-İ TEDRİSAT KANUNU VE MEDRESELERİN KALDIRILMASI | tarih = | yayımcı = Millî Eğitim Bakanlığı | erişimtarihi = 25 Nisan 2011 | arşivurl = http://web.archive.org/web/20150510013045/http://www.meb.gov.tr:80/belirligunler/10kasim/inkilaplari/egitim/tevhidi_tedrisat.htm | arşivtarihi = 10 Mayıs 2015}}</ref> Aynı tarihte TBMM'de kabul edilen bir kanunla halifelik kaldırılmış<ref>{{Web kaynağı | url = http://www.meb.gov.tr/belirligunler/10kasim/inkilaplari/siyasi/halifelik.htm | başlık = HALİFELİĞİN KALDIRILMASI | tarih = | yayımcı = Milli Eğitim Bakanlığı | erişimtarihi = 25 Nisan 2011 | arşivurl = http://web.archive.org/web/20150103203900/http://www.meb.gov.tr:80/belirligunler/10kasim/inkilaplari/siyasi/halifelik.htm | arşivtarihi = 3 Ocak 2015}}</ref> ve Osmanlı Hanedanı üyeleri vatandaşlıktan çıkarılarak yurt dışına sürülmüştür.<ref>{{Web kaynağı | url = http://www.osmanlikulubu.com/eng/tarih-hanedan.aspx | başlık = Sürgündeki Hanedan | tarih = | yayımcı = Osmanlı Kulübü | erişimtarihi = 25 Nisan 2011 | arşivurl = http://web.archive.org/web/20121103060701/http://www.osmanlikulubu.com/eng/tarih-hanedan.aspx | arşivtarihi = 3 Kasım 2012}}</ref>
[[Türkiye Büyük Millet Meclisi|TBMM]]'de 3 Mart 1924 tarihinde [[Tevhîd-i Tedrîsât Kanunu]] kabul edilerek, medreseler kaldırılmış ve Türkiye Cumhuriyeti sınırları içindeki bütün okullar, [[Türkiye Cumhuriyeti Millî Eğitim Bakanlığı]]'na bağlanmıştır. Eğitim kurumlarının bir çatı altında toplanmasıyla eğitim millî bir nitelik kazanmıştır. Aynı tarihte TBMM'de meclis tarafın’dan kabul edilen bir kanunla halifelik kaldırılmış ve Atatürk’ün talimatı ile Diyanet işleri Başkanlığı Kurulmuştur.Osmanlı Sultanı padişah ve Hanedan üyeleri yurtdışına gönderilmişlerdir, ingiltere gibi ülkelere gitmişlerdir.
[[Dosya:Atatürk 1924'te Bursa halkına hitap ediyor.jpg|küçükresim|220px|sol|Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal Bursa halkına hitap ediyor. (1924)]]
[[Dosya:Atatürk 1924'te Bursa halkına hitap ediyor.jpg|küçükresim|220px|sol|Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal Bursa halkına hitap ediyor. (1924)]]


17 Şubat 1925 tarihinde [[aşar vergisi]] kaldırılmıştır. Aşarın getirdiği gelir devletin giderlerinin yüzde otuzuna yaklaşmasına rağmen, köylünün rahatlatılması ve üretimin arttırılması amacıyla bu vergi kaldırılmıştır.<ref>[http://books.google.com/books?id=EdiFsMEMP7MC&pg=PT364&dq=a%C5%9Far+atat%C3%BCrk&hl=en&ei=NptDToWkO5Hwsga32vDMBw&sa=X&oi=book_result&ct=result&resnum=2&ved=0CDAQ6AEwAQ#v=onepage&q=a%C5%9Far%20atat%C3%BCrk&f=false ''Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi'', "Aşar Vergisinin Kaldırılması", Prof. Dr. İlhan Güneş]</ref>
17 Şubat 1925 tarihinde [[aşar vergisi]] kaldırılmıştır. Aşarın getirdiği gelir devletin giderlerinin yüzde otuzuna yaklaşmasına rağmen, köylünün rahatlatılması ve üretimin arttırılması amacıyla bu vergi kaldırılmıştır.


25 Kasım 1925'te [[Şapka Kanunu]] kabul edildi. Bu kanunla TBMM üyelerine ve devlet memurlarına şapka giyme mecburiyeti getirildi ve Türk halkı da buna aykırı bir davranıştan men edildi.<ref>{{Web kaynağı | url = http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/389.html | başlık = Şapka İktisası Hakkında Kanun | tarih = | yayımcı = Adalet Bakanlığı | erişimtarihi = 9 Ağustos 2011 | arşivurl = http://web.archive.org/web/20120810000927/http://www.mevzuat.adalet.gov.tr:80/html/389.html | arşivtarihi = 10 Ağustos 2012}}</ref>
25 Kasım 1925'te [[Şapka Kanunu]] kabul edildi. Bu kanunla TBMM üyelerine ve devlet memurlarına şapka giyme mecburiyeti getirildi.


30 Kasım 1925'te [[tekke]]lerin, [[Zaviye (din)|zaviyelerin]] ve türbelerin kapatılması kanunu TBMM'de kabul edildi ve 13 Aralık 1925 tarihli [[T.C. Resmî Gazete|Resmî Gazete]]’de yayınlanarak yürürlüğe girdi.<ref>{{Web kaynağı | url = http://www.diyanet.gov.tr/turkish/mevzuat/mevzuatkanunicerik.asp?id=1767 | başlık = 677 Sayılı Tekke Ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine Ve Türbedarlıklar İle Bir Takım Unvanların Men Ve İlgasına Dair Kanun | tarih = | yayımcı = Diyanet İşleri Başkanlığı web sitesi | erişimtarihi = 9 Ağustos 2011 | arşivengelli = evet}}</ref>
30 Kasım 1925'te [[tekke]]lerin, [[Zaviye (din)|zaviyelerin]] kapatılması kanunu TBMM'de kabul edildi ve 13 Aralık 1925 tarihli [[T.C. Resmî Gazete|Resmî Gazete]]’de yayınlanarak yürürlüğe girdi.


Osmanlı Devleti'nde kullanılan saat, takvim ve ölçüler, Avrupa'daki devletlerden değişik olduğundan, sosyal, ticari ve resmî ilişkileri zorlaştırıyordu. Osmanlı Devleti'nin son dönemlerinde farklılığı gidermek için bazı çalışmalar yapılsa da yetersizdi. Cumhuriyet döneminde bu sıkıntıları gidermek için çalışmalara başlandı. 26 Aralık 1925'te çıkarılan bir kanunla [[Hicri Takvim|Hicri]] ve [[Rumi Takvim|Rumi]] takvimlerin yerine [[Miladi Takvim]] kabul edildi ve 1 Ocak 1926'dan itibaren kullanılmaya başlandı. Bunun yanı sıra güneşin batışına göre ayarlanan alaturka saat yerine, çağdaş dünyanın kullandığı saat sistemi örnek alındı. Bir gün 24 saate bölünerek günlük hayat düzenlendi.<ref name="Takvim, saat ve ölçülerde değişiklik">
Osmanlı Devleti'nde kullanılan '''saat takvim ölçüler''', Avrupa'daki devletlerden değişik olduğundan, '''sosyal Ticari''' ve '''Resmi''' ilişkileri zorlaştırıyordu. Osmanlı Devleti'nin son dönemlerinde farklılığı gidermek için bazı çalışmalar yapılsa da yetersizdi. Cumhuriyet döneminde bu sıkıntıları gidermek için çalışmalara başlandı. 26 Aralık 1925'te çıkarılan bir kanunla [[Hicri Takvim|Hicri]] ve [[Rumi Takvim|Rumi]] takvimlerin yerine [[Miladi Takvim]] kabul edildi ve 1 Ocak 1926'dan itibaren kullanılmaya başlandı. Bunun yanı sıra güneşin batışına göre ayarlanan alaturka saat yerine,Modern dünyanın kullandığı saat sistemi örnek alındı. Bir gün 24 saate bölünerek günlük hayat düzenlendi.<ref name="Takvim, saat ve ölçülerde değişiklik">
{{Web kaynağı | url = http://www.meb.gov.tr/belirligunler/10kasim/inkilaplari/toplumsal/takvim_saat.htm | başlık = Takvim, saat ve ölçülerde değişiklik | tarih = | yayımcı = Millî Eğitim Bakanlığı | erişimtarihi = 11 Ağustos 2011 | arşivurl = http://web.archive.org/web/20160305011924/http://www.meb.gov.tr/belirligunler/10kasim/inkilaplari/toplumsal/takvim_saat.htm | arşivtarihi = 5 Mart 2016}}</ref>
{{Web kaynağı | url = http://www.meb.gov.tr/belirligunler/10kasim/inkilaplari/toplumsal/takvim_saat.htm | başlık = Takvim, saat ve ölçülerde değişiklik | tarih = | yayımcı = Millî Eğitim Bakanlığı | erişimtarihi = 11 Ağustos 2011 | arşivurl = http://web.archive.org/web/20160305011924/http://www.meb.gov.tr/belirligunler/10kasim/inkilaplari/toplumsal/takvim_saat.htm | arşivtarihi = 5 Mart 2016}}</ref>


1928 yılında milletler arası rakamlar kabul edildi. 1931 yılında çıkarılan bir kanunla önceden kullanılan [[arşın]], [[endaze]], [[okka]] gibi ölçü birimleri kaldırılarak, bu ölçülerin yerine uzunluk ölçüsü olarak metre, ağırlık ölçüsü olarak kilo kabul edildi. Yapılan değişikliklerle ülkede ölçü birliği sağlandı.<ref name="Takvim, saat ve ölçülerde değişiklik" />
1928 yılında milletler arası rakamlar kabul edildi. 1931 yılında çıkarılan bir kanunla önceden kullanılan [[arşın]], [[endaze]], [[okka]] gibi ölçü birimleri kaldırılarak, bu ölçülerin yerine uzunluk ölçüsü olarak metre, ağırlık ölçüsü olarak kilo kabul edildi. Yapılan değişikliklerle ülkede ölçü birliği sağlandı.<ref name="Takvim, saat ve ölçülerde değişiklik" />


1935 yılında çıkarılan bir kanunla, cuma günü olan hafta tatili yerine cumartesi öğleden sonra ve pazar günü hafta tatili olarak belirlenmiştir.<ref name="Takvim, saat ve ölçülerde değişiklik" />
1935 yılında çıkarılan bir kanunla, cuma günü hafta tatili yerine cumartesi öğleden sonra ve pazar günü hafta tatili olarak Dünya’daki hafta tatili gibi düzenlendi .<ref name="Takvim, saat ve ölçülerde değişiklik" />


17 Şubat 1926 tarihinde İsviçre Medeni Kanunu'ndan tercüme edilip düzenlenerek oluşturulan [[Türk Kanunu Medenisi|Medeni Kanun]] kabul edilmiş ve 4 Ekim 1926'da yürürlüğe girmiştir. Bu kanunla Türk aile hayatı yeniden düzenlenmiş; tek kadınla evlilik, resmî nikâh esası getirilmiş, miras konusunda eşitlik sağlanmıştır.<ref>{{Web kaynağı | url = http://www.meb.gov.tr/belirligunler/10kasim/inkilaplari/hukuk/medeni_ceza.htm | başlık = Türk Medeni Kanunu ve Türk Ceza Kanunu | tarih = | yayımcı = Millî Eğitim Bakanlığı | erişimtarihi = 17 Temmuz 2011 | arşivurl = http://web.archive.org/web/20160304193323/http://www.meb.gov.tr/belirligunler/10kasim/inkilaplari/hukuk/medeni_ceza.htm | arşivtarihi = 4 Mart 2016}}</ref>
17 Şubat 1926 tarihinde İsviçre Medeni Kanunu'örnek alınarak '''Türk''' [[Türk Kanunu Medenisi|Medeni Kanun]] olarak 4 Ekim 1926'da yürürlüğe girmiştir. Bu kanunla Türk aile hayatı,evlilik vs, düzenlenmiş; çok eşlilik yasaklanmıştır, tek kadınla evlilik, resmî nikâh esası getirilmiştir. miras konusunda eşitlik sağlanmıştır.<ref>{{Web kaynağı | url = http://www.meb.gov.tr/belirligunler/10kasim/inkilaplari/hukuk/medeni_ceza.htm | başlık = Türk Medeni Kanunu ve Türk Ceza Kanunu | tarih = | yayımcı = Millî Eğitim Bakanlığı | erişimtarihi = 17 Temmuz 2011 | arşivurl = http://web.archive.org/web/20160304193323/http://www.meb.gov.tr/belirligunler/10kasim/inkilaplari/hukuk/medeni_ceza.htm | arşivtarihi = 4 Mart 2016}}</ref>


1 Mart 1926 tarihinde 1889 İtalyan Zanerdelli Kanunu örnek alınarak hazırlanan 765 sayılı Türk Ceza Kanunu TBMM tarafından kabul edilerek yürürlüğe konuldu.<ref>{{Web kaynağı | url = http://cezahukuku.istanbul.edu.tr/ders-gerecleri/turk-hukuk-reformu-ders-notu.htm | başlık = Mülga 765 sayılı Türk Ceza Kanunu (1926 TCK) | tarih = | yayımcı = İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku Anabilim Dalı | erişimtarihi = 25 Nisan 2011 | arşivurl = http://web.archive.org/web/20120524003640/http://cezahukuku.istanbul.edu.tr/ders-gerecleri/turk-hukuk-reformu-ders-notu.htm | arşivtarihi = 24 Mayıs 2012}}</ref>
1 Mart 1926 tarihinde 1889 İtalyan Zanerdelli Kanunu örnek alınarak hazırlanan 765 sayılı Türk Ceza Kanunu TBMM tarafından kabul edilerek yürürlüğe konuldu.<ref>{{Web kaynağı | url = http://cezahukuku.istanbul.edu.tr/ders-gerecleri/turk-hukuk-reformu-ders-notu.htm | başlık = Mülga 765 sayılı Türk Ceza Kanunu (1926 TCK) | tarih = | yayımcı = İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku Anabilim Dalı | erişimtarihi = 25 Nisan 2011 | arşivurl = http://web.archive.org/web/20120524003640/http://cezahukuku.istanbul.edu.tr/ders-gerecleri/turk-hukuk-reformu-ders-notu.htm | arşivtarihi = 24 Mayıs 2012}}</ref>
394. satır: 389. satır:
12 Temmuz 1932'de Atatürk'ün talimatıyla [[Türk Dili Tetkik Cemiyeti]] kurulmuştur. 1934 yılında yapılan kurultayda cemiyetin adı, Türk Dili Araştırma Kurumu; 1936'daki kurultayda ise Türk Dil Kurumu olarak değiştirilmiştir.<ref>{{Web kaynağı | url = http://www.tdk.gov.tr/TR/Genel/BelgeGoster.aspx?F6E10F8892433CFFAAF6AA849816B2EF2858DA18F4388CDD | başlık = Tarihçe | tarih = | yayımcı = Türk Dil Kurumu | erişimtarihi = 11 Ağustos 2011 | arşivurl = http://web.archive.org/web/20111228020631/http://www.tdk.gov.tr:80/TR/Genel/BelgeGoster.aspx?F6E10F8892433CFFAAF6AA849816B2EF2858DA18F4388CDD | arşivtarihi = 28 Aralık 2011}}</ref>
12 Temmuz 1932'de Atatürk'ün talimatıyla [[Türk Dili Tetkik Cemiyeti]] kurulmuştur. 1934 yılında yapılan kurultayda cemiyetin adı, Türk Dili Araştırma Kurumu; 1936'daki kurultayda ise Türk Dil Kurumu olarak değiştirilmiştir.<ref>{{Web kaynağı | url = http://www.tdk.gov.tr/TR/Genel/BelgeGoster.aspx?F6E10F8892433CFFAAF6AA849816B2EF2858DA18F4388CDD | başlık = Tarihçe | tarih = | yayımcı = Türk Dil Kurumu | erişimtarihi = 11 Ağustos 2011 | arşivurl = http://web.archive.org/web/20111228020631/http://www.tdk.gov.tr:80/TR/Genel/BelgeGoster.aspx?F6E10F8892433CFFAAF6AA849816B2EF2858DA18F4388CDD | arşivtarihi = 28 Aralık 2011}}</ref>


Atatürk’ün talimatıyla kurulan kurumlardan bir diğeri [[Türk Tarih Kurumu]]’dur. Türk tarih ve medeniyetini araştırmak amacıyla oluşturulan Türk Tarihi Tedkik Heyeti 4 Haziran 1930 tarihinde ilk toplantısını yapmış ve yönetim kurulunu seçmiştir. 29 Mart 1931 tarihinde [[Türk Ocakları]]’nın 7. Kurultayı’nda kapatılma kararı alınmasından sonra, 12 Nisan 1931’de Türk Tarihi Tedkik Cemiyeti ismiyle yeniden örgütlenmiş ve çalışmalarına devam etmiştir. Kurumun adı 1935 yılında Türk Tarihi Araştırma Kurumu olarak daha sonra ise Türk Tarih Kurumu olarak değiştirilmiştir.<ref>{{Web kaynağı | url = http://www.ttk.org.tr/index.php?Page=Sayfa&No=1 | başlık = Türk Tarih Kurumu'nu tanıyalım | tarih = | yayımcı = Türk Tarih Kurumu | erişimtarihi = 11 Ağustos 2011 | arşivurl = http://web.archive.org/web/20130320152255/http://www.ttk.org.tr:80/index.php?Page=Sayfa&No=1 | arşivtarihi = 20 Mart 2013}}</ref>
Atatürk’ün talimatıyla kurulan kurumlardan bir diğeri [[Türk Tarih Kurumu]]’dur. Türk tarihi ve medeniyetini araştırmak amacıyla oluşturulan Türk Tarihi Tedkik Heyeti 4 Haziran '''1930''' tarihinde ilk toplantısını yapmış ve yönetim kurulunu seçmiştir. 29 Mart 1931 tarihinde [[Türk Ocakları]]’nın 7. Kurultayı’nda kapatılma kararı alınmasından sonra, 12 Nisan 1931’de Türk Tarihi Tedkik Cemiyeti ismiyle yeniden örgütlenmiş ve çalışmalarına devam etmiştir. Kurumun adı '''1935''' yılında '''Türk Tarihi Araştırma kurumu''' olarak daha sonra ise Türk Tarih Kurumu olarak değiştirilmiştir.<ref>{{Web kaynağı | url = http://www.ttk.org.tr/index.php?Page=Sayfa&No=1 | başlık = Türk Tarih Kurumu'nu tanıyalım | tarih = | yayımcı = Türk Tarih Kurumu | erişimtarihi = 11 Ağustos 2011 | arşivurl = http://web.archive.org/web/20130320152255/http://www.ttk.org.tr:80/index.php?Page=Sayfa&No=1 | arşivtarihi = 20 Mart 2013}}</ref>


21 Haziran 1934’te çıkarılan [[Soyadı Kanunu]]’na göre her Türk, kendi adından başka, ailesinin ortak olarak kullanacağı bir soyadına sahip olacaktı. Bu soyadları Türkçe olacak, ahlâka aykırı ve gülünç adlar soyadı olarak alınamayacaktı. Soyadı Kanunu’nun kabulünden sonra 24 Kasım 1934 tarihinde [[Türkiye Büyük Millet Meclisi|TBMM]] tarafından, Mustafa Kemal’e "Atatürk" soyadı verilmiştir.<ref>{{Web kaynağı | url = http://www.meb.gov.tr/belirligunler/10kasim/inkilaplari/toplumsal/soyadi.htm | başlık = Soyadı Kanunu | tarih = | yayımcı = Millî Eğitim Bakanlığı | erişimtarihi = 11 Ağustos 2011 | arşivurl = http://web.archive.org/web/20150124102102/http://www.meb.gov.tr:80/belirligunler/10kasim/inkilaplari/toplumsal/soyadi.htm | arşivtarihi = 24 Ocak 2015}}</ref><ref>{{haber kaynağı|başlık=Atatürk: Kemal özatlı önderimiz bu soyadını aldı|erişimtarihi=3 Ağustos 2013|gazete=[[Hakimiyet-i Milliye (gazete)|Hakimiyet-i Milliye]]|tarih=25 Kasım 1934|sayfa=1}}</ref> 26 Kasım 1934 tarihinde çıkarılan kanunla ise; Ağa, Hacı, Hafız, Hoca, Molla, Efendi, Bey, Beyefendi, Paşa, Hanım, Hanımefendi ve Hazretleri gibi lakap ve unvanlar kaldırılmıştır.<ref>{{Web kaynağı | url = http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/579.html | başlık = Efendi, bey, paşa gibi lakap ve unvanların kaldırılmasına dair kanun | tarih = | yayımcı = Adalet Bakanlığı | erişimtarihi = 11 Ağustos 2011 | arşivurl = http://web.archive.org/web/20120603150801/http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/579.html | arşivtarihi = 3 Haziran 2012}}</ref>
21 Haziran 1934’te çıkarılan [[Soyadı Kanunu]]’na göre her Türk, kendi adından başka, ailesinin ortak olarak kullanacağı bir soyadına sahip olacaktı. Bu '''soyadları Türkçe''' olacak, ahlâka aykırı ve gülünç adlar soyadı olarak alınamayacaktı. Soyadı Kanunu’nun kabulünden sonra 24 Kasım '''1934''' tarihinde [[Türkiye Büyük Millet Meclisi|TBMM]] tarafından,Mareşâl Gazi Mustafa Kemâl paşa’ya "Atatürk" soyadı verilmiştir.<ref>{{Web kaynağı | url = http://www.meb.gov.tr/belirligunler/10kasim/inkilaplari/toplumsal/soyadi.htm | başlık = Soyadı Kanunu | tarih = | yayımcı = Millî Eğitim Bakanlığı | erişimtarihi = 11 Ağustos 2011 | arşivurl = http://web.archive.org/web/20150124102102/http://www.meb.gov.tr:80/belirligunler/10kasim/inkilaplari/toplumsal/soyadi.htm | arşivtarihi = 24 Ocak 2015}}</ref><ref>{{haber kaynağı|başlık=Atatürk: Kemal özatlı önderimiz bu soyadını aldı|erişimtarihi=3 Ağustos 2013|gazete=[[Hakimiyet-i Milliye (gazete)|Hakimiyet-i Milliye]]|tarih=25 Kasım 1934|sayfa=1}}</ref> 26 Kasım 1934 tarihinde çıkarılan kanunla ise; Ağa, Hacı, Hafız, Hoca, Molla, Efendi, Bey, Beyefendi, Paşa, Hanım, Hanımefendi ve Hazretleri gibi lakap ve unvanlar kaldırılmıştır.<ref>{{Web kaynağı | url = http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/579.html | başlık = Efendi, bey, paşa gibi lakap ve unvanların kaldırılmasına dair kanun | tarih = | yayımcı = Adalet Bakanlığı | erişimtarihi = 11 Ağustos 2011 | arşivurl = http://web.archive.org/web/20120603150801/http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/579.html | arşivtarihi = 3 Haziran 2012}}</ref>


3 Aralık 1934’te çıkarılan ''Bazı kisvelerin giyilemeyeceğine dair kanun'' ile hangi din ve mezhebe mensup olurlarsa olsunlar ruhanilerin mabet ve ayinler haricinde ruhani giysi taşımaları yasaklanmıştır. Hükümet her din ve mezhepten uygun göreceği tek bir ruhaniye mabet ve ayin haricinde ruhani kıyafetini taşıyabilmek için müsaade verebilecektir.<ref>{{Web kaynağı | url = http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/580.html | başlık = Bazı kisvelerin giyilemeyeceğine dair kanun | tarih = | yayımcı = Adalet Bakanlığı | erişimtarihi = 12 Ağustos 2011 | arşivurl = http://web.archive.org/web/20120603150749/http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/580.html | arşivtarihi = 3 Haziran 2012}}</ref>
3 Aralık 1934’te çıkarılan ''Bazı kisvelerin giyilemeyeceğine dair kanun'' ile hangi din ve mezhebe mensup olurlarsa olsunlar ruhanilerin mabet ve ayinler haricinde ruhani giysi taşımaları yasaklanmıştır. Hükümet her din ve mezhepten uygun göreceği tek bir ruhaniye mabet ve ayin haricinde ruhani kıyafetini taşıyabilmek için müsaade verebilecektir.<ref>{{Web kaynağı | url = http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/580.html | başlık = Bazı kisvelerin giyilemeyeceğine dair kanun | tarih = | yayımcı = Adalet Bakanlığı | erişimtarihi = 12 Ağustos 2011 | arşivurl = http://web.archive.org/web/20120603150749/http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/580.html | arşivtarihi = 3 Haziran 2012}}</ref>


[[Laiklik]], [[Cumhuriyetçilik (Atatürk İlkesi)|Cumhuriyetçilik]], [[Milliyetçilik]], [[Halkçılık]], [[Devletçilik (Atatürk İlkesi)|Devletçilik]], [[İnkılapçılık]] ilkeleri 10 Mayıs 1931 tarihinde [[Cumhuriyet Halk Fırkası]]’nın programında yer almış, 5 Şubat 1937’de ise anayasaya girmiştir.<ref>Atatürkçülük üzerine denemeler Ercüment Kuran [http://books.google.com/books?ei=dOxDTtr7F4TMswa268nqBw&ct=result&id=nmgJAQAAIAAJ&dq=5+%C5%9Fubat+1937+atat%C3%BCrk+ilkeleri&q=5+%C5%9Fubat+1937+ s. 52 ]</ref>
[[Laiklik]], [[Cumhuriyetçilik (Atatürk İlkesi)|Cumhuriyetçilik]], [[Milliyetçilik]], [[Halkçılık]], [[Devletçilik (Atatürk İlkesi)|Devletçilik]], [[İnkılapçılık]] ilkeleri 10 Mayıs 1931 tarihinde [[Cumhuriyet Halk Fırkası]]’nın programında yer almış, 5 Şubat 1937’de ise anayasaya girmiştir.


==== Siyasi olaylar ====
==== Siyasi olaylar ====
[[Dosya:Reisicumhur Mustafa Kemal Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında, Ankara, 29 Ekim 1925.png|küçükresim|150px|Ankara, 29 Ekim 1925.]]
[[Dosya:Reisicumhur Mustafa Kemal Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında, Ankara, 29 Ekim 1925.png|küçükresim|150px|Ankara, 29 Ekim 1925.]]
Cumhuriyetin ilanından sonra, Millî Mücadele'yi başlatan beş kişilik kadronun Mustafa Kemal Paşa dışındaki dört üyesi (Rauf Bey, Kazım Karabekir Paşa, Refet Paşa ve Ali Fuat Paşa) muhalefete geçerek Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nı kurdular. 1925 Mart'ında çıkan [[Şeyh Said İsyanı|Genç Hâdisesi (Şeyh Sait İsyanı, Doğu İsyanı)]] üzerine sıkıyönetim ilan edilerek [[Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası]] kapatıldı.
Cumhuriyetin ilanından sonra, Millî Mücadele'yi başlatan beş kişilik kadronun Mustafa Kemâl Paşa dışındaki dört üyesi (Rauf Bey, Kazım Karabekir Paşa, Refet Paşa ve Ali Fuat Paşa) muhalefete geçerek Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nı kurdular. 1925 Mart'ında çıkan [[Şeyh Said İsyanı|Genç Hâdisesi (Şeyh Sait İsyanı, Doğu İsyanı)]] üzerine sıkıyönetim ilan edilerek [[Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası]] kapatıldı.


Eski İttihatçılar Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın kapatılmasından sonra, iktidara gelebilmek için tek yolun Mustafa Kemal'i öldürmek olduğuna karar verdiler ve suikast planları hazırlamaya başladılar. Suikast için en uygun yerin İzmir olduğuna karar verildi. Mustafa Kemal'in İzmir'e geleceği 16 Haziran 1926 günü suikastı yapmaya karar verdiler. Plana göre suikast, Başoturak'la Yemişçarşısı'ndan gelen sokakların, Kemeraltı'ndaki Hükümet Caddesi'yle birleştiği yerde yapılacaktı. Bu noktada Mustafa Kemal'in otomobili dönemeç nedeniyle yavaşlayacak, önce Lâz İsmail ile Gürcü Yusuf tabancaları ile ateş edecek, gerekirse bomba da kullanacaktı. İlk saldırı başarısız olursa Ziya Hurşit de arkadan ateş edecekti. Sonra kalabalığa karışıp otomobile binecek ve Giritli motorcu Şevki'nin motoruyla Sakız Adası'na kaçacaklardı. Ancak suikastı planlayanlardan Sarı Efe Edip'in İstanbul'a gitmesi ve Mustafa Kemal'in bir gün gecikmesi nedeniyle motorcu Şevki İzmir Valisine giderek Mustafa Kemal'e bir ihbar mektubu yazdı. Aynı gün Ziya Hurşit, Laz İsmail, Gürcü Yusuf ve Çopur Hilmi yakalandı. Sarı Efe Edip ve Aleaddin Bey de İstanbul'da yakalandı. İzmir'de kurulan İstiklal Mahkemeleri'nde 13 kişi idama mahkûm edildi.<ref>{{Haber kaynağı | url=http://www.atam.gov.tr/dergi/sayi-28/izmir-suikasti-2 | başlık = İzmir Suikastı | yazar = Cemal Avcı | yayıncı = TC Başbakanlık Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu | erişimtarihi = 25 Mayıs 2015 | yer = Ankara}}</ref>
Eski İttihatçılar Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın kapatılmasından sonra, iktidara gelebilmek için tek yolun Mustafa Kemâl’i öldürmek olduğuna karar verdiler, ve suikast planları hazırlamaya başladılar. Suikast için en uygun yerin İzmir olduğuna karar verildi. Mustafa Kemal'in İzmir'e geleceği 16 Haziran '''1926''' günü suikastı yapmaya karar verdiler. Plana göre suikast, Başoturak'la Yemişçarşısı'ndan gelen sokakların, Kemeraltı'ndaki Hükümet Caddesi'yle birleştiği yerde yapılacaktı. Bu noktada Mustafa Kemâl paşa’nın otomobili dönemeç nedeniyle yavaşlayacak, önce Lâz İsmail ile Gürcü Yusuf tabancaları ile ateş edecek, gerekirse bomba da kullanacaktı. İlk saldırı başarısız olursa Ziya Hurşit de arkadan ateş edecekti. Sonra kalabalığa karışıp otomobile binecek ve Giritli motorcu Şevki'nin motoruyla Sakız Adası'na kaçacaklardı. Ancak suikastı planlayanlardan Sarı Efe Edip'in İstanbul'a gitmesi ve Mustafa Kemal'in bir gün gecikmesi nedeniyle motorcu Şevki İzmir Valisine giderek Mustafa Kemal'e bir ihbar mektubu yazdı. Aynı gün Ziya Hurşit, Laz İsmail, Gürcü Yusuf ve Çopur Hilmi yakalandı. Sarı Efe Edip ve Aleaddin Bey de İstanbul'da yakalandı. İzmir'de kurulan İstiklal Mahkemeleri'nde 13 kişi idama mahkûm edildi.<ref>{{Haber kaynağı | url=http://www.atam.gov.tr/dergi/sayi-28/izmir-suikasti-2 | başlık = İzmir Suikastı | yazar = Cemal Avcı | yayıncı = TC Başbakanlık Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu | erişimtarihi = 25 Mayıs 2015 | yer = Ankara}}</ref>


Daha sonra İstiklal Mahkemeleri Ankara'ya geldi. Eski Maliye Nazırı Cavit Bey, Doktor Nâzım, eski Ardahan milletvekili Hilmi, İttihat ve Terakki'nin sorumlu sekreterlerinden Nail Bey idama, bazı İttihatçılar ise on yıl hapse mahkûm olmuştu. Yurt dışında bulunan Rauf Orbay 10 yıl sürgüne mahkûm edilmişti. Soruşturmalarda suçsuz olduğu anlaşılan [[Kazım Karabekir]] ve [[Ali Fuat Cebesoy]] serbest bırakıldı. Giritli motorcu Şevki'ye de 6500 lira mükafat verildi.<ref>{{Haber kaynağı|url=http://www.atam.gov.tr/dergi/sayi-22/izmir-suikasti|başlık=İzmir Suikastı|yazar=Prof. Dr. Yücel Özkaya|yayıncı=TC Başbakanlık Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu|erişimtarihi=29 Mayıs 2015| location=Ankara}}</ref>
Daha sonra İstiklal Mahkemeleri Ankara'ya geldi. Eski Maliye Nazırı Cavit Bey, Doktor Nâzım, eski Ardahan milletvekili Hilmi, İttihat ve Terakki'nin sorumlu sekreterlerinden Nail Bey idama, bazı İttihatçılar ise on yıl hapse mahkûm olmuştu. Yurt dışında bulunan Rauf Orbay 10 yıl sürgüne mahkûm edilmişti. Soruşturmalarda suçsuz olduğu anlaşılan [[Kazım Karabekir]] ve [[Ali Fuat Cebesoy]] serbest bırakıldı. Giritli motorcu Şevki'ye de 6500 lira mükafat verildi.<ref>{{Haber kaynağı|url=http://www.atam.gov.tr/dergi/sayi-22/izmir-suikasti|başlık=İzmir Suikastı|yazar=Prof. Dr. Yücel Özkaya|yayıncı=TC Başbakanlık Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu|erişimtarihi=29 Mayıs 2015| location=Ankara}}</ref>
415. satır: 410. satır:
10 Nisan 1928 tarihinde yapılan anayasa değişikliğiyle anayasadan devletin dininin [[İslam]] olduğu hükmü ve [[Türkiye Büyük Millet Meclisi|TBMM]]’nin görev ve yetkilerinden söz eden 26. maddeden dinî hükümlerin yerine getirilmesi ibaresi çıkarılmıştır. Ayrıca, milletvekillerinin ve cumhurbaşkanının yeminlerinden “vallahi” sözcüğü çıkarılmıştır. Cumhuriyet Halk Partisi’nin 1931 yılındaki programında, laiklik partinin ana unsurlarından biri olarak belirtilmiştir.<ref>{{Web kaynağı | url = http://www.atam.gov.tr/index.php?Page=DergiIcerik&IcerikNo=560 | başlık = Atatürk ve Laiklik | tarih = Temmuz 1992 | yayımcı = Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı 24, Cilt: VIII | erişimtarihi = 26 Nisan 2011 | arşivurl = http://web.archive.org/web/20111210114614/http://www.atam.gov.tr/index.php?Page=DergiIcerik&IcerikNo=560 | arşivtarihi = 10 Aralık 2011}}</ref>
10 Nisan 1928 tarihinde yapılan anayasa değişikliğiyle anayasadan devletin dininin [[İslam]] olduğu hükmü ve [[Türkiye Büyük Millet Meclisi|TBMM]]’nin görev ve yetkilerinden söz eden 26. maddeden dinî hükümlerin yerine getirilmesi ibaresi çıkarılmıştır. Ayrıca, milletvekillerinin ve cumhurbaşkanının yeminlerinden “vallahi” sözcüğü çıkarılmıştır. Cumhuriyet Halk Partisi’nin 1931 yılındaki programında, laiklik partinin ana unsurlarından biri olarak belirtilmiştir.<ref>{{Web kaynağı | url = http://www.atam.gov.tr/index.php?Page=DergiIcerik&IcerikNo=560 | başlık = Atatürk ve Laiklik | tarih = Temmuz 1992 | yayımcı = Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı 24, Cilt: VIII | erişimtarihi = 26 Nisan 2011 | arşivurl = http://web.archive.org/web/20111210114614/http://www.atam.gov.tr/index.php?Page=DergiIcerik&IcerikNo=560 | arşivtarihi = 10 Aralık 2011}}</ref>


12 Ağustos 1930'da [[İsmet İnönü|İsmet Paşa]]'nın hükûmetine alternatifleri sunmak amacıyla çok partili demokratik hayata kavuşmak için Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın yakın arkadaşı [[Ali Fethi Okyar|Fethi Bey]] (Okyar)'e [[Serbest Cumhuriyet Fırkası]]'nı kurdurarak kız kardeşi [[Makbule Atadan|Makbule Hanım]] (Boysan, Atadan),<ref>Koçak, Cemil. ''Belgelerle iktidar ve Serbest Cumhuriyet Fırkası: tarih yazımında Serbest Cumhuriyet Fırkası'' (2006), İletişim Yayınları, s. 197</ref> çocukluk ve okul arkadaşı [[Nuri Conker|Nuri Bey]] (Conker)'leri de üye yaptırdı. Ancak 17 Kasım 1930'da gericilerin partiyi kullanmaları korkusu<ref>Mavioğlu, E. (30 Mart 2004). [http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=111374 "Türkiye'de Sol Nerede?...(01)"]. 25 Nisan 2011 tarihinde erişildi, paragraf 14</ref> ve partinin Mustafa Kemal'i hedef almasından<ref>Çavdar, T. (1995). "''Serbest Fırka''", Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi, Cilt 8. s. 2058. İletişim Yayınları, İstanbul</ref> dolayı partiyi feshetti.
12 Ağustos 1930'da [[İsmet İnönü|İsmet Paşa]]'nın hükûmetine alternatifleri sunmak amacıyla çok partili demokratik hayata kavuşmak için Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın yakın arkadaşı [[Ali Fethi Okyar|Fethi Bey]] (Okyar)'e [[Serbest Cumhuriyet Fırkası]]'nı kurdurarak kız kardeşi [[Makbule Atadan|Makbule Hanım]] (Boysan, Atadan),<ref>Koçak, Cemil. ''Belgelerle iktidar ve Serbest Cumhuriyet Fırkası: tarih yazımında Serbest Cumhuriyet Fırkası'' (2006), İletişim Yayınları, s. 197</ref> çocukluk ve okul arkadaşı [[Nuri Conker|Nuri Bey]] (Conker)'leri de üye yaptırdı. Ancak 17 Kasım 1930'da gericilerin partiyi araç olarak kullanmaları sebebiyle partinin Mustafa Kemâl’i hedef almasından<ref>Çavdar, T. (1995). "''Serbest Fırka''", Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi, Cilt 8. s. 2058. İletişim Yayınları, İstanbul</ref> dolayı parti kendini feshetti.
[[Dosya:Ataturk and Fethi Okyar.jpg|küçükresim|Gazi, Fethi Bey ve Fethi Bey'in kızıyla Yalova'da. (13 Ağustos 1930)]]
[[Dosya:Ataturk and Fethi Okyar.jpg|küçükresim|Gazi, Fethi Bey ve Fethi Bey'in kızıyla Yalova'da. (13 Ağustos 1930)]]


Bu demokrasi denemesinden biraz önce, ordunun siyasete müdahale etmesinin demokrasiye zarar verebileceğini düşünerek Askerî Ceza Kanunu'nu (22 Mayıs 1930 tarih ve 1632 Sayılı Kanun) meclisten geçirdi. Bu kanunun 148. maddesine ordu mensubunun siyasi toplantılar ve gösterilere katılmasını siyasi partiye üyesi olmasını, siyasi maksatlarla şifahi telkinlerde bulunmasını, siyasi makale yazmasını ve siyasi nutuk söylemesini yasaklanan hükmü koydurdu.
Bu demokrasi denemesinden biraz önce, ordunun siyasete müdahale etmesinin demokrasiye zarar verebileceğini düşünerek Askerî Ceza Kanunu'nu (22 Mayıs 1930 tarih ve '''1632''' Sayılı Kanun) meclisten geçirdi. Bu kanunun 148. maddesine ordu mensubunun siyasi toplantılar ve gösterilere katılmasını siyasi partiye üyesi olmasını, siyasi maksatlarla şifahi telkinlerde bulunmasını, siyasi makale yazmasını ve siyasi nutuk söylemesini yasaklanan hükmü koydurdu.


23 Aralık 1930 günü sabahı [[Menemen]]’de şeriat istediklerini belirten bir grup eyleme geçmiştir ve topladıkları insanlarla beraber belediye binasının önüne kadar gelmiştir. Olayı haber alan jandarma, grubu dağıtmak için Yedek Subay [[Mustafa Fehmi Kubilay]], emrindeki bir müfrezeyi bölgeye göndermiştir. Eylemciler arasından açılan ateş neticesinde Kubilay yaralanmış ve cami avlusuna doğru koşmaya başlamıştır. [[Cami]] avlusunda açılan ikinci el ateş sonucu yere düşmüştür. Daha sonra eylemciler bıçakla Kubilay'ın başını kesmiştir. Bu sırada alaydan yetişen kuvvetler bölgeye gelmiştir ve eylemcilerin ateş açması üzerine çatışma çıkmıştır. Eylemcilerden Mehdi Mehmet, Şamdan Mehmet ve Sütçü Mehmet ölü, Emrullah oğlu Mehmet Emin yaralı olarak ele geçirilmiştir. Olayın ertesinde [[sıkıyönetim]] ilan edilmiş ve yapılan yargılamalarda 32 kişi idama, 73 kişi de çeşitli hapis cezalarına çarptırılmıştır.<ref>TSK Genelkurmay ATASE Daire Başkanlığı, ''Arşiv Belgeleriyle Menemen Olayı - TSK'', Ankara, s. 1-13</ref>
23 Aralık 1930 günü sabahı [[Menemen]]’de şeriat istediklerini belirten bir grup eyleme geçmiştir ve topladıkları insanlarla beraber belediye binasının önüne kadar gelmiştir. Olayı haber alan jandarma, grubu dağıtmak için Yedek Subay [[Mustafa Fehmi Kubilay]], emrindeki bir müfrezeyi bölgeye göndermiştir. Eylemciler arasından açılan ateş neticesinde Kubilay yaralanmış ve cami avlusuna doğru koşmaya başlamıştır. [[Cami]] avlusunda açılan ikinci el ateş sonucu yere düşmüştür. Daha sonra eylemciler bıçakla Kubilay'ın başını kesmiştir. Bu sırada alaydan yetişen kuvvetler bölgeye gelmiştir ve eylemcilerin ateş açması üzerine çatışma çıkmıştır. Eylemcilerden Mehdi Mehmet, Şamdan Mehmet ve Sütçü Mehmet ölü, Emrullah oğlu Mehmet Emin yaralı olarak ele geçirilmiştir. Olayın ertesinde [[sıkıyönetim]] ilan edilmiş ve yapılan yargılamalarda 32 kişi idama, 73 kişi de çeşitli hapis cezalarına çarptırılmıştır.<ref>TSK Genelkurmay ATASE Daire Başkanlığı, ''Arşiv Belgeleriyle Menemen Olayı - TSK'', Ankara, s. 1-13</ref>


29 Ekim 1933'te Atatürk Türkiye Cumhuriyeti'nin onuncu kuruluş yıldönümü nedeniyle yaptığı [[Atatürk'ün Onuncu Yıl Nutku|konuşmada]] ülkenin kuruluş temelini ve gelecek vizyonunu yalın bir dille tüm dünyaya ve Türk milletine anlatmıştır.<ref>[http://www.youtube.com/watch?v=JBFV1xX4XhI Atatürk'ün Onuncu Yıl Nutku]</ref>
29 Ekim '''1933’te Cumhurbaşkanı''' Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti'nin onuncu kuruluş yıldönümü nedeniyle yaptığı [[Atatürk'ün Onuncu Yıl Nutku|konuşmada]] ülkenin kuruluş temelini ve gelecek vizyonunu yalın bir dille tüm dünyaya ve Türk milletine anlatmıştır.<ref>[http://www.youtube.com/watch?v=JBFV1xX4XhI Atatürk'ün Onuncu Yıl Nutku]</ref>


==== Ekonomi ====
==== Ekonomi ====
Atatürk, Cumhurbaşkanlığı döneminde, sadece bürokratların değil tüm vatandaşların mülkiyet hakkını tanımış ve 1923-1938 döneminde [[Türkiye]] ekonomisi ortalama yıllık %7,5 oranında büyüyerek Türkiye'nin [[GSMH]]'si dünya toplamının binde 3,62'sinden binde 6,52'sine yükselmiştir.<ref>[http://www.ggdc.net/Maddison/Historical_Statistics/horizontal-file_03-2007.xls Dünya Ekonomisi için Tarihsel İstatistikler]</ref> Atatürk'ün döneminde Türkiye Cumhuriyeti dünyanın en hızlı kalkınan ülkelerinden biri olmuştur.<ref>[http://web.archive.org/web/20040306085931/http://w3.balikesir.edu.tr/~metinay/aysan.htm ATATÜRK'ÜN EKONOMİK KALKINMA MODELİ, Prof. Dr. Mustafa A. Aysan, İ.Ü. İşletme Fakültesi]</ref>
Atatürk, Cumhurbaşkanlığı döneminde, sadece bürokratların değil tüm vatandaşların mülkiyet hakkını tanımış ve 1923-1938 döneminde [[Türkiye]] '''ekonomisi ortalama yıllık %7,5 büyümüştür,''' Türkiye'nin [[GSMH]]'si dünya toplamının binde 3,62'sinden binde 6,52'sine yükselmiştir.<ref>[http://www.ggdc.net/Maddison/Historical_Statistics/horizontal-file_03-2007.xls Dünya Ekonomisi için Tarihsel İstatistikler]</ref> '''Cumhurbaşkanı Atatürk’ün''' döneminde Türkiye Cumhuriyeti dünyanın en hızlı kalkınan büyüyen ülkelerinden biri olmuştur.<ref>[http://web.archive.org/web/20040306085931/http://w3.balikesir.edu.tr/~metinay/aysan.htm ATATÜRK'ÜN EKONOMİK KALKINMA MODELİ, Prof. Dr. Mustafa A. Aysan, İ.Ü. İşletme Fakültesi]</ref>


=== Dış politika ===
=== Dış politika ===
433. satır: 428. satır:
Atatürk'ün cumhurbaşkanlığı dönemindeki dış politika konularının başlıklarını [[Musul sorunu]], [[Türkiye-Yunanistan Nüfus Mübadelesi]], Türkiye'nin [[Milletler Cemiyeti]]'ne girişi, [[Balkan Antantı]], [[Montrö Boğazlar Sözleşmesi]], [[Sadabat Paktı]] ve [[Hatay Sorunu]] oluşturmaktadır.
Atatürk'ün cumhurbaşkanlığı dönemindeki dış politika konularının başlıklarını [[Musul sorunu]], [[Türkiye-Yunanistan Nüfus Mübadelesi]], Türkiye'nin [[Milletler Cemiyeti]]'ne girişi, [[Balkan Antantı]], [[Montrö Boğazlar Sözleşmesi]], [[Sadabat Paktı]] ve [[Hatay Sorunu]] oluşturmaktadır.


Atatürk dış politikasında gerçekçi davranmıştır.<ref name="diş1">{{Dergi kaynağı|soyadı=Bozkurt |ad=Gülnihal |yıl=2003 |month=Temmuz |başlık=Atatürk Dönemi Türk Dış Politikası |journal=ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ DERGİSİ |cilt=XIX |sayı=56. Erişim tarihi: 14 Aralık 2009}}</ref> Atatürk dış ilişkilerde dinamik ve gözü pektir; ama maceracı değildir.<ref name="diş1"/> Atatürk dış politikada kendisini hangi ilkenin yönettiğine dair “''Biz kendimizi bilen kimseleriz. Olmayacak isteklerimiz yoktur''”<ref>1923'te Arifiye'de yaptığı konuşma</ref> olarak tanımlamıştır.<ref name="diş1"/> Atatürk [[İslamcılık]] ve [[Turancılık]] akımlarının zararlı boyutlarına karşı Misâk-ı Millî ile çizmiş olan sınırlarda kalınmasını benimsemiştir.<ref name="diş1"/> 24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Antlaşması' Atatürk dış politikada belirleyici bir unsur olarak tutmuş, bu antlaşmada çizilen Türkiye Cumhuriyeti'nin sınırları büyük ölçüde (Hatay sorunu dışında) belirleyici olarak saptanmış, ekonomi açısından Lozan'ın kaldırdığı kapitülasyonlardan taviz verilmemiştir.<ref name="diş1"/> Atatürk'ün Lozan'ı temel almasının önemi geçen zaman içinde bakıldığında daha iyi anlaşılmaktadır; çünkü I. Dünya Savaşı'nın mağlupları arasında yer alan bir ulusun çizdiği kavramlar o dönemden bugüne yürürlükte olan tek antlaşma olarak durmaktadır.<ref name="diş1"/>
'''Cumhurbaşkanı Atatürk''' dış politikasında gerçekçi davranmıştır.<ref name="diş1">{{Dergi kaynağı|soyadı=Bozkurt |ad=Gülnihal |yıl=2003 |month=Temmuz |başlık=Atatürk Dönemi Türk Dış Politikası |journal=ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ DERGİSİ |cilt=XIX |sayı=56. Erişim tarihi: 14 Aralık 2009}}</ref> Atatürk dış ilişkilerde dinamik ve gözü pektir; ama maceracı değildir.<ref name="diş1"/> Atatürk dış politikada kendisini hangi ilkenin yönettiğine dair “''Biz kendimizi bilen kimseleriz. Olmayacak isteklerimiz yoktur''”<ref>1923'te Arifiye'de yaptığı konuşma</ref> olarak tanımlamıştır.<ref name="diş1"/> Atatürk [[İslamcılık]] ve [[Turancılık]] akımlarının zararlı boyutlarına karşı Misâk-ı Millî ile çizmiş olan sınırlarda kalınmasını benimsemiştir.<ref name="diş1"/> 24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Antlaşması' ile sınırlarımızı, Atatürk dış politikada belirleyici bir unsur olarak tutmuş, bu antlaşmada çizilen Türkiye Cumhuriyeti'nin sınırları büyük ölçüde (Hatay sorunu dışında) belirleyici olarak saptanmış, ekonomi açısından Lozan'ın kaldırdığı kapitülasyonlardan taviz verilmemiştir.<ref name="diş1"/> Atatürk'ün Lozan'ı temel almasının önemi geçen zaman içinde bakıldığında daha iyi anlaşılmaktadır; çünkü I. Dünya Savaşı'nın mağlupları arasında yer alan bir ulusun çizdiği kavramlar o dönemden bugüne yürürlükte olan tek antlaşma olarak durmaktadır.<ref name="diş1"/>


Atatürk’ün sağlam kişiliğinin ve kararlı mizacının damgasını vurduğu ve tamamen millî bir karakter taşıyan dış politika uygulamaları günümüz için örnek alınacak pek çok temel niteliğe sahiptir.<ref>{{Kitap kaynağı| son = Kumkale | ilk =Tahir Tamer | yazarlink = | yardımcıyazarlar= | editör = | diğerleri = | başlık = Atatürk'ün Ekonomi Mucizesi | url = | biçim = | basım = | tarih = | yıl = | ay = | yayımcı = Pegasus Yayınları | yer = | dil = | id = ISBN 9944326711 | doi = | sayfalar = 124 | bölüm = | bölümurl = | alıntı = }} Erişim tarihi: Kasım 2011.</ref> Orta öğretimden itibaren askeri terbiye gören ve savaşlara katılan Atatürk'ün askerlik sonrası hayatında barışın idamesine uğraşmıştır. Ayrıca bu yolda örnek tutum ve davranışlar sergilemiştir. Bunları Atatürk’ün; “ Bizim kanaatimizce beynelmilel siyasi güvenliğin gelişmesi için ilk ve en mühim şart milletlerin hiç olmazsa barışı koruma fikrinde samimi olarak birleşmesidir” sözünde açıkça görebiliyoruz.<ref>{{Web kaynağı | url = http://www.kumkale.net/yazi.asp?id=617 | başlık = Neden Atatürk'ün dış politikasını örnek almalıyız? | erişimtarihi = | yazar = | son = Kumkale | ilk = Tahir Tamer | yazarlink = | yardımcıyazarlar = | tarih = 1 Ağustos 2009 | yıl = | ay = | biçim = | çalışma = | yayımcı = | yer = | sayfalar = | dil = | arşivurl = http://web.archive.org/web/20160311071414/http://www.kumkale.net/yazi.asp?id=617 | arşivtarihi = 11 Mart 2016 | alıntı = | iş = }} - http://www.kumkale.net/yazi.asp?id=617</ref>
'''Cumhurbaşkanı Atatürk’ün''' sağlam kişiliğinin ve kararlı mizacının damgasını vurduğu ve tamamen millî bir karakter taşıyan dış politika uygulamaları günümüz için örnek alınacak pek çok temel niteliğe sahiptir. Orta öğretimden itibaren askeri terbiye gören ve savaşlara katılan Atatürk'ün askerlik sonrası hayatında barışın idamesine uğraşmıştır. Ayrıca bu yolda örnek tutum ve davranışlar sergilemiştir. Bunları Atatürk’ün; “ Bizim kanaatimizce beynelmilel siyasi güvenliğin gelişmesi için ilk ve en mühim şart milletlerin hiç olmazsa barışı koruma fikrinde samimi olarak birleşmesidir” sözünde açıkça görebiliyoruz.<ref>{{Web kaynağı | url = http://www.kumkale.net/yazi.asp?id=617 | başlık = Neden Atatürk'ün dış politikasını örnek almalıyız? | erişimtarihi = | yazar = | son = Kumkale | ilk = Tahir Tamer | yazarlink = | yardımcıyazarlar = | tarih = 1 Ağustos 2009 | yıl = | ay = | biçim = | çalışma = | yayımcı = | yer = | sayfalar = | dil = | arşivurl = http://web.archive.org/web/20160311071414/http://www.kumkale.net/yazi.asp?id=617 | arşivtarihi = 11 Mart 2016 | alıntı = | iş = }} - http://www.kumkale.net/yazi.asp?id=617</ref>


==== Musul Sorunu ====
==== Musul Sorunu ====
[[Lozan Antlaşması]] sırasında Türkiye-Irak sınırı çizilmemişti. Musul-Kerkük bölgesinde zengin petrol yataklarının bulunması İngiltere başta olmak üzere birçok ülkenin dikkatini çekiyordu. Zengin petrol yataklarının bulunduğu bölge, [[Mondros Ateşkes Antlaşması]]'nın imzalanması sırasında İngiltere tarafından işgal edilmişti. [[I. Dünya Savaşı]]'nın bitmesinden sonra Irak'ta İngilizlere bağlı bir yönetim kurulmuş, bu ülke İngiliz mandası altına alınmıştı. Musul, nüfusunun çoğunun Türk olması sebebiyle Misak-ı Millî dâhilindeydi. Ancak İngilizler zengin petrol yataklarının bulunduğu bölgeyi bırakmaya yanaşmıyorlardı. [[Lozan Barış Antlaşması]] sırasında bu konuda bir sonuç alınamamış, sorunun daha sonra Türkiye ve İngiltere arasında çözülmesine karar verilmişti. 1924 yılında görüşmelere başlanmış fakat sonuç alınamamıştır. Daha sonra sorun [[Milletler Cemiyeti]]'ne götürülmüştür. 1924 yılının Ekim ayında toplanan Milletler Cemiyeti de Türkiye-Irak sınırını çizmiş ve Musul bölgesini Irak tarafında bırakmıştır. 13 Şubat 1925'te ise [[Şeyh Sait İsyanı]] çıkmıştır.15 Nisan'da tamamen bastırılan ayaklanma İngilizlerin işine yaramıştır. Kurtuluş Savaşı'ndan yeni çıkan Türk ordusu hırpalanmış, Musul-Kerkük üzerine askeri harekât yapma imkânı ortadan kalkmıştır. Bu durumda Türkiye, 5 Haziran 1926 tarihinde İngilizlerle imzalanan [[Ankara Antlaşması (1926)|Ankara Antlaşması]] gereğince bazı maddi çıkarlar karşılığı, Milletler Cemiyeti'nin öngördüğü sınırı kabul etmiştir.<ref>[http://books.google.com/books?id=EdiFsMEMP7MC&pg=PT213&dq=musul+atat%C3%BCrk&hl=en&ei=IIRGTum_FsnCswbIhMXfBw&sa=X&oi=book_result&ct=result&resnum=7&sqi=2&ved=0CEMQ6AEwBg#v=onepage&q=musul%20atat%C3%BCrk&f=false ''Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi'', "Musul-Kerkük", Prof. Dr. İlhan Güneş]</ref>
[[Lozan Antlaşması]] sırasında Türkiye-Irak '''sınırı''' çizilmemişti. Musul-Kerkük bölgesinde zengin petrol yataklarının bulunması İngiltere başta olmak üzere birçok ülkenin dikkatini çekiyordu. Zengin petrol yataklarının bulunduğu bölge, [[Mondros Ateşkes Antlaşması]]'nın imzalanması sırasında İngiltere tarafından işgal edilmişti. [[I. Dünya Savaşı]]'nın bitmesinden sonra Irak'ta İngilizlere bağlı bir yönetim kurulmuş, bu ülke “İngiliz mandası “altına alınmıştı. Musul, nüfusunun çoğunun Türk olması sebebiyle Misak-ı Millî dâhilindeydi. Ancak İngilizler zengin petrol yataklarının bulunduğu bölgeyi bırakmaya yanaşmıyorlardı. [[Lozan Barış Antlaşması]] sırasında bu konuda bir sonuç alınamamış, sorunun daha sonra Türkiye ve İngiltere arasında çözülmesine karar verilmişti. 1924 yılında görüşmelere başlanmış fakat sonuç alınamamıştır. Daha sonra sorun [[Milletler Cemiyeti]]'ne götürülmüştür. 1924 yılının Ekim ayında toplanan '''Milletler cemiyeti''' de Türkiye-Irak sınırını çizmiş ve Musul bölgesini Irak tarafında bırakmıştır. 13 Şubat 1925'te ise [[Şeyh Sait İsyanı]] çıkmıştır.15 Nisan'da tamamen bastırılan ayaklanma İngilizlerin işine yaramıştır. Kurtuluş Savaşı'ndan yeni çıkan Türk ordusu hırpalanmış, Musul-Kerkük üzerine askeri harekât yapma imkânı ortadan kalkmıştır. Bu durumda Türkiye, 5 Haziran 1926 tarihinde İngilizlerle imzalanan [[Ankara Antlaşması (1926)|Ankara Antlaşması]] gereğince bazı maddi çıkarlar karşılığı, Milletler Cemiyeti'nin öngördüğü sınırı kabul etmiştir.<ref>[http://books.google.com/books?id=EdiFsMEMP7MC&pg=PT213&dq=musul+atat%C3%BCrk&hl=en&ei=IIRGTum_FsnCswbIhMXfBw&sa=X&oi=book_result&ct=result&resnum=7&sqi=2&ved=0CEMQ6AEwBg#v=onepage&q=musul%20atat%C3%BCrk&f=false ''Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi'', "Musul-Kerkük", Prof. Dr. İlhan Güneş]</ref>


==== Türk-Yunan ilişkileri ====
==== Türk-Yunan ilişkileri ====
548. satır: 543. satır:
Atatürk 1931 yılında [[Türk Tarih Kurumu]] Başkanı [[Tevfik Bıyıklıoğlu]]'na yazdığı [[Atatürk'ün Sansürlenen Mektubu|sansürlenmiş mektubunda]]<ref>[http://www.haberturk.com/kultur-sanat/haber/641005-80-yil-once-sansurlenen-mektup-bulundu 80 yıl önce sansürlenen mektup bulundu]</ref> şöyle diyor:<ref>[http://yayin5.canliyayin.org:98/vesikalar/mkemalinelyazisiylaayethakkindakifikri.pdf Atatürk'ün Tevfik Bıyıklıoğlu'na mektubunda yazdıkları] (pdf)</ref>
Atatürk 1931 yılında [[Türk Tarih Kurumu]] Başkanı [[Tevfik Bıyıklıoğlu]]'na yazdığı [[Atatürk'ün Sansürlenen Mektubu|sansürlenmiş mektubunda]]<ref>[http://www.haberturk.com/kultur-sanat/haber/641005-80-yil-once-sansurlenen-mektup-bulundu 80 yıl önce sansürlenen mektup bulundu]</ref> şöyle diyor:<ref>[http://yayin5.canliyayin.org:98/vesikalar/mkemalinelyazisiylaayethakkindakifikri.pdf Atatürk'ün Tevfik Bıyıklıoğlu'na mektubunda yazdıkları] (pdf)</ref>
* "Arabistan yarımadasının kumsal çöllerinden; (Ikre, Bismi, Rabbi) safsatasını esas tutmuş olan [[Araplar]], uygar dünyada, bilhassa [[Türkler|Türk]] zengin uygar bölgelerinde bu ilkel ve cahiliyet devrinin simgesi olan ilkeye dayanarak yapmadıkları tahrifat kalmamıştır."
* "Arabistan yarımadasının kumsal çöllerinden; (Ikre, Bismi, Rabbi) safsatasını esas tutmuş olan [[Araplar]], uygar dünyada, bilhassa [[Türkler|Türk]] zengin uygar bölgelerinde bu ilkel ve cahiliyet devrinin simgesi olan ilkeye dayanarak yapmadıkları tahrifat kalmamıştır."
* "...asıl kilise yakınına gelindiği zaman deveye binmek sırası köleye geldiğinden ötürü [[Ömer]]’in yürüyerek; Arap ırkından başka ve yüksek ırklardan oluşan ordunun yüksek ve muhteşem huzurunda o ordunun kumandanlarına karşı yerden taş alarak atmak suretiyle gösterdiği çıplak ve çıfıt Araplık malumunuzdur. Bunu artık Türk çocuklarına bir erdem gibi okutmakta ısrar gösteren notları göz önüne almalısınız."<ref>{{Kitap kaynağı | başlık= Atatürk'ün Sansürlenen Mektubu 80 Yıl Sonra İlk Kez Kendi El Yazısıyla, Sansürsüz | url = http://millicumhuriyet.files.wordpress.com/2013/01/mkemalinelyazisiylaayethakkindakifikri.pdf | yazar = Atilla Oral | yayımcı = Demkar Yayınevi | basım = 1 | erişimtarihi = 20 Temmuz 2018 | yıl = 2011 | sayfa = 112}} ISBN 6058942868</ref>
* "...asıl kilise yakınına gelindiği zaman deveye binmek sırası köleye geldiğinden ötürü [[Ömer]]’in yürüyerek; Arap ırkından başka ve yüksek ırklardan oluşan ordunun yüksek ve muhteşem huzurunda o ordunun kumandanlarına karşı yerden taş alarak atmak suretiyle gösterdiği çıplak ve çıfıt Araplık malumunuzdur. Bunu artık Türk çocuklarına bir erdem gibi okutmakta ısrar gösteren notları göz önüne almalısınız."<ref>{{Kitap kaynağı|başlık=Atatürk'ün Sansürlenen Mektubu 80 Yıl Sonra İlk Kez Kendi El Yazısıyla, Sansürsüz|yıl=2011|sayfa=112|url=http://millicumhuriyet.files.wordpress.com/2013/01/mkemalinelyazisiylaayethakkindakifikri.pdf|erişimtarihi=20 Temmuz 2018|yazar=Atilla Oral|yayımcı=Demkar Yayınevi|basım=1}} ISBN 6058942868</ref>


Atatürk, 20 Temmuz 1915'te [[Madam Corinne]]'e gönderdiği mektubunda şunları diyor:
Atatürk, 20 Temmuz 1915'te [[Madam Corinne]]'e gönderdiği mektubunda şunları diyor:
801. satır: 796. satır:
{{Kaynak-düz}}
{{Kaynak-düz}}
{{Kaynakça|3}}
{{Kaynakça|3}}

== Dış bağlantılar ==
== Dış bağlantılar ==
* {{Vikisöz-ufak|Mustafa Kemal Atatürk}}
* {{Vikisöz-ufak|Mustafa Kemal Atatürk}}

Sayfanın 14.39, 23 Ocak 2020 tarihindeki hâli

Mareşal · Gazi · Ebedi Şef[n 1]
Mustafa Kemal Atatürk
Cumhurbaşkanı Atatürk
1. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı
Görev süresi
29 Ekim 1923 - 10 Kasım 1938
Başbakan İsmet İnönü (1923-24, 25-37)
Ali Fethi Bey (1924-25)
Celâl Bayar (1937-39)
Yerine gelen İsmet İnönü
1. İcra Vekilleri Heyeti Reisi
Görev süresi
3 Mayıs 1920 - 24 Ocak 1921
Yerine gelen Fevzi Paşa (Çakmak)
Türk Ordusu Başkumandanı
Görev süresi
5 Ağustos 1921 - 29 Ekim 1923
Atayan Türkiye Büyük Millet Meclisi
1. Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi
Görev süresi
24 Nisan 1920 - 29 Ekim 1923
Yerine gelen Ali Fethi Bey (Okyar)
1. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı
Görev süresi
9 Eylül 1923 - 10 Kasım 1938
Yerine gelen İsmet İnönü
Türkiye Büyük Millet Meclisi
1., 2., 3., 4. ve 5. Dönem Milletvekili
Görev süresi
23 Nisan 1920 - 10 Kasım 1938
Seçim bölgesi
Anadolu ve Rumeli Müdâfaa-i Hukuk Cemiyeti Umumî Reisi
Görev süresi
7 Eylül 1919 - 9 Eylül 1923
Heyet-i Temsiliye Reisi
Görev süresi
24 Ağustos 1919 - 9 Eylül 1923
Fahri Yaver-i Hazret-i Şehriyâri
Görev süresi
15 Ağustos 1918 - 9 Temmuz 1919
Hükümdar VI. Mehmed
9. Ordu Kıtaatı Müfettişi
(sonradan 3. Ordu Müfettişi)
Görev süresi
16 Mayıs 1919 - 9 Temmuz 1919
Yıldırım Ordular Grubu Kumandanı
Görev süresi
31 Ekim 1918 - 7 Kasım 1918
Yerine geldiği Liman von Sanders
7. Ordu Kumandanı
Görev süresi
7 Ağustos 1918 - 7 Kasım 1918
Yerine geldiği Fevzi Paşa
2. Ordu Kumandanı
Görev süresi
7 Ağustos 1918 - 7 Kasım 1918
Yerine geldiği Ahmed İzzed Paşa
Kişisel bilgiler
Doğum Ali Rıza oğlu Mustafa
1881
Selanik, Selanik Vilayeti, Osmanlı İmparatorluğu
Ölüm 10 Kasım 1938 (57 yaşında)
Dolmabahçe Sarayı, İstanbul, Türkiye
Ölüm nedeni Siroz
Defin yeri Etnografya Müzesi, Ankara (21 Kasım 1938 - 10 Kasım 1953)
Anıtkabir, Ankara
(10 Kasım 1953'ten beri)
Milliyeti Türk
Partisi Cumhuriyet Halk Partisi
Diğer siyasi
bağlantıları
Vatan ve Hürriyet Cemiyeti
İttihat ve Terakki Cemiyeti
Anadolu ve Rumeli Müdâfaa-i Hukuk Cemiyeti
Evlilik(ler) Latife Hanım (29 Ocak 1923 - 5 Ağustos 1925)
Bitirdiği okul Mekteb-i Harbiye-i Şahâne
Mekteb-i Erkân-ı Harbiyye-i Şâhâne
Hükûmeti I. İcra Vekilleri Heyeti
Ödülleri Liste (24 madalya)
İmzası
Askerî hizmeti
Takma adı Şerif (Trablusgarp Savaşı'nda)
Bağlılığı Osmanlı İmparatorluğu Osmanlı İmparatorluğu
Ankara Hükûmeti
Türkiye Türkiye Cumhuriyeti
Branşı Piyade[1]
Hizmet yılları 1893-1927
Rütbesi Mareşal
Komutası
Çatışma/savaşları 31 Mart Ayaklanması
Trablusgarp Savaşı
Balkan Savaşları
I. Dünya Savaşı
(Çanakkale Cephesi · Kafkasya Cephesi · Sina ve Filistin Cephesi)
Türk Kurtuluş Savaşı
(Batı Cephesi)

Mustafa Kemal Atatürk[n 2] (1881[n 3] - 10 Kasım 1938), Türk mareşal, devlet adamı ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu. 1923'ten 1938'e kadar TBMM tarafın’dan seçilerek cumhurbaşkanı olarak görev yapmıştır.

Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı ordusuna hizmet eden Mareşâl Gazi Mustafa K.Atatürk; Çanakkale Cephesi'nde albaylığa, Sina ve Filistin Cephesi'nde ise Yıldırım Orduları generalliğine atandı. Savaşın sonunda Osmanlı İmparatorluğu'nun yenilgisini takiben Türk Kurtuluş Savaşı'ndaki Türk Ulusal Hareketi'ne Liderlik etti. Türk Kurtuluş Savaşı sürecinde Ankara Hükûmeti'ni kurdu,Türk Orduları Başkomutanı olarak Sakarya Meydan Muharebesi'ndeki başarısından dolayı 19 Eylül 1921 tarihinde "Gazi" unvanını aldı ve mareşalliğe yükseldi, askeri stratejik eylemleriyle İtilaf Devletleri tarafından gönderilen askeri güçleri bozguna uğrattı ve Türk milletini zafere götürdü.

Atatürk daha sonra Türkiye Cumhuriyeti’ni modern, ilerici ve laik bir ulus devletine dönüştürmek için politik, ekonomik sosyal ve kültürel alanlarda sekülarist ve milliyetçi Devletçi karakterdeki reformlarını başlattı. Yabancılara tanınan ekonomik imtiyazlar kaldırıldı ve onlara ait üretim araçları ve Demir yolları Milli’leştirildi TCDD ismini aldı. Tevhîd-i Tedrîsât Kanunu ile eğitim Türk hükûmetinin denetimine girdi. Seküler ve bilimsel eğitim esas alındı. Binlerce yeni okul inşa edildi. İlköğretim ücretsiz ve zorunlu hale getirildi.Yabancı okullar Devlet denetimine alındı. Köylülerin sırtına yüklenen ağır vergiler azaltıldı. serpuş ve kıyafetler’de değişiklikler yapıldı. Takvim, saat ve ölçülerde değişikliklere gidildi. Mecelle kaldırılarak yerine seküler Türk Kanunu Medenisi yürürlüğe konuldu. Kadınlara sivil ve politik hakları pek çok Batı ülkesinden önce verildi, Kadınlar’da eşit birey haline getirilip Seçme ve seçilme gibi bir çok haklar tanındı.. Çok eşlilik yasaklandı.Kadınların şahitliği ve miras hakkı erkekler gibi eşit hale getirildi. Benzer şekilde, dünyanın çoğu ülkesinden önce Türkiye'de kadınların ilkin yerel seçimlerde (1930), sonra genel seçimlerde (1934) seçme ve seçilme hakkı tanındı. Ceza ve borçlar hukukunda seküler yasalar yürürlüğe konuldu. Sanayi Teşvik Kanunu kabul edildi. Toprak Reformu için çabalandı.[2] Farsça arapça’dan olan Osmanlı alfabesinin yerine Latin harfleri Türk alfabesi tanıtıldı. Halkı okuryazar kılmak için eğitim seferberliği başlatıldı. Üniversite Reformu gerçekleştirildi. Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı yürürlüğe konuldu. Sınıf ve statü farkı gözeten lâkap ve unvanlar kaldırıldı ve soyadları yürürlüğe konuldu.Bağdaşık birleşmiş bir ulus yaratılması için Türk’lük politikası yürütüldü.[3][4][5] Türk olmayan azınlıklar kamuoyunda Türkçe konuşmaya zorlandı,[6] Türkçe olmayan toponomiler ve azınlıkların soyadları Türkçeye çevrildi.[7][8]

Atatürk İlk açıklamasını (6 Aralık 1922) yapmıştır. “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti”, “Halk Fırkası”na dönüştürülmüş ve Mareşâl Gazi Mustafa K. Atatürk, 9 Eylül 1923’te içişleri Bakanlığı’na başvurarak, “Halk fırkası”nın kuruluşunu bildirmiştir. Cumhuriyet Halk Partisi'ni. 9 Eylül 1923’ten önce “Halk Fırkası” adıyla kurulmuştur. 1924 yılında “Cumhuriyet Halk Fırkası”, 1935 yılında ise “Cumhuriyet Halk Partisi” adını almıştır.

Türkiye Cumhuriyeti ilk Yerli uçağı’nı (Atatürk) döneminde Vecihi Hürkuş tarafından üretildi.[9] 1938 yılı vefatına kadar TBMM tarafından 4 kez cumhurbaşkanı seçilen Mustafa K.Atatürk bu görevi en uzun süre yürüten ilk cumhurbaşkanı oldu.Emekliliğe ayrılıp biraz kendine vakit ayırmayı ve kurmuş olduğu Türk Devleti’ni takdirle izlemek istediği anıların’da yazmaktadır fakat ömrü yetmedi.57 yıllık ömrü’nün çocukluk dönemi hariç, tamamı Devlet Milletine Hizmet etmek için geçmiştir.Atatürk milleti’ni tüm Dünya’daki millet’ler den daha üstün olarak görmek istiyordu.

Birleşmiş Milletler'in UNESCO örgütü, "olağanüstü bir reformcu olduğunu göz önünde tutarak, özellikle sömürgecilik ve emperyalizme karşı en önce açılan savaşların ilk liderlerinden biri olduğunu kabul ederek, dünya ulusları arasında karşılıklı anlayışın, sürekli barışın kurulması için çalışmalarının olağanüstü bir örnek olduğunu ve tüm yaşamı boyunca insanlar arasında hiçbir renk, din ve ırk ayrımını gözetmeden, bir uyum ve işbirliği çağının doğacağına olan inancını anımsatarak, eylemlerini her zaman barış, uluslararası anlayış ve insan haklarına saygı yönünden yapmış" Atatürk'ü, 100. doğum yılı olan 1981'i tüm ülkelerin oy birliğiyle "Atatürk Yılı" olarak kabul ederek onurlandırmıştır.[10][11]

Çocukluk ve gençlik (1881-1904)

Osman’lı Devleti’ne bağlı Balkan’ların Kocacık'köyünde 1839 doğduğu sanılan[12] babası Ali Rıza Efendi, aslen Manastır'a bağlı Debre-i Bâlâ'dandır.[13] Babasının ailesi 14-15. yüzyılda Anadolu'dan göç ettirilerek Osman’lı vilayetleri olan Balkan’lardaki Rumeli şehirlerinin Türk’leştirilmesi için göç etmişlerdir. Kocacık Yörüklerindendir.[12][13][14][15][16] (yörük) göçebe yaşam yürüyen Türk’ler anlamında’dır) Bazı yabancı kaynaklara göre ise babasının ailesi Arnavutlardandır.[17][18][19][20] Annesinin kökeni ise Karaman'dan Rumeli'ye gelen Türkmenlerdendir.[21] Ailesi ile Selanik'e göç eden Ali Rıza Bey,[22] burada gümrük memurluğu ve kereste ticareti yapmıştır.[23] Ali Rıza Bey ayrıca 93 Harbi (1877-78) esnasında yerel birliklerde teğmenlik yapmıştır.[24]

Mustafa Kemal'in Manastır Mekteb-i İdâdî-i Şâhânesi karnesi.
Harp Okulu'nda arkadaşları ile birlikte, 1901.
Kız kardeşi Makbule Hanım ve annesi Zübeyde Hanım ile birlikte.

Şablon:Mustafa Kemal Atatürk kenar

Ali Rıza Bey, 1871 yılında, 1857 yılında Selanik'in batısındaki Langaza'da çiftçi bir ailede doğan[24][25] Zübeyde Hanım'la evlenmiştir.[26] Mustafa Kemâl, bu çiftin çocuğu olarak rumî 1296 (miladî 1881) yılında Osmanlı vilayeti olan Selanik' şehrinde doğmuştur.Doğum tarihi o yıllar’da kayıt altına alınmaz önem verilmezdi,Zübeyde hanım (Mustafa) nın doğduğu tarihi evlerinde bulunan bir Kur’an kerim’ kenarına not düştüğü tarih kitaplarında belirtilmiştir.Fakat Mustafa, büyüdüğün’de ve zaman içinde geçen bir çok olay’dan sonra kirabın akıbeti bilinmediğin’den Atatürk’ün doğduğu tam tarih günü bilinememiştir. Atatürk ‘te Samsun'a çıktığı 19 Mayıs tarihini doğum günü olarak kabul etmiştir.[27] Fatma,Ömer,Ahmet, Naciye ve Makbule adlı beş kardeşi vardır, ilk dört kardeşi,o dönemdeki salgın hastalık’lardan dolayı küçük yaşta hayat’larını kaybetmiştirler.[28][29]

Öğrenim çağına gelen Mustafa'nın hangi okula gideceği konusunda annesi ile babası arasında anlaşmazlık çıkmıştı.Annesi Mustafa’nın (Hafız Mehmet Efendi'nin mahalle mektebine) gitmesini istiyordu, babası ise o dönemki eğitim yapan [24] Mektebi Şemsi İbtidai'nde (Şemsi Efendi Mektebi) okumasını istiyordu. En sonunda önce mahalle mektebine başlayan Mustafa, birkaç gün sonra Şemsi Efendi Mektebi'ne geçti.[30] Atatürk, okul seçimindeki bu kararı için hayatı boyunca babasına minnettarlık duymuştur.[24] 1888 yılında babasını kaybetmiştir.[31] Bir ay, Rapla Çiftliği'nde annesinin üvey kardeşi[24] Hüseyin'in yanında kalıp hafif çiftlik işleriyle uğraştıktan sonra -eğitimsiz kalacağından endişe eden annesinin isteğiyle-[24] tekrar Selanik'e dönüp okulunu bitirdi.[32] Daha sonra’ki yıllarda Zübeyde Hanım, Selanik'te gümrük memuru olan Ragıp Bey ile evlendi.[33]

Şimdi müze olan Koca Kasım Paşa Mahallesi, Islahhane Caddesi'ndeki ev 1870'te Rodoslu müderris Hacı Mehmed Vakfı tarafından yaptırılmış ve 1878'de yeni evlenen Ali Rıza Bey tarafından kiralanmıştır ancak o öldükten sonra Mustafa ve ailesi bu evden yanındaki 2 katlı, 3 odalı ve mutfaklı daha küçük eve taşınmışlardır.[34]

Mustafa, bürokrat yetiştiren[24] Selânik Mülkiye Rüştiyesi'ne kaydoldu. Ancak muhitindeki askerî öğrencilerin üniformalarından da etkilenerek[24] -annesinin karşı çıkmasına rağmen-[24] 1893 yılında Selânik Askerî Rüştiyesi'ne girdi. Bu okulda matematik öğretmeni Yüzbaşı Üsküplü Mustafa Sabri Bey, ona anlamı mükemmellik, olgunluk olan "Kemâl" adını verdi.[35] Fransızca öğretmeni Yüzbaşı Nakiyüddin Bey (Yücekök), özgürlük düşüncesiyle genç Mustafa Kemâl’in düşünce yapısını etkiledi. Mustafa Kemal Kuleli Askerî İdadisi'ne girmeyi düşündüyse de ona ağabeylik yapan Selânikli subay Hasan Bey'in tavsiyesine uyarak Manastır Askerî İdadisi'ne kaydoldu. 1896-1899 yıllarında okuduğu Manastır Askerî İdadisi'nde tarih öğretmeni Kolağası Mehmet Tevfik Bey (Bilge), Mustafa Kemal'in tarihe olan merakını güçlendirdi.[36] Bu tarihte başlayan 1897 Osmanlı-Yunan Savaşı'na gönüllü olarak katılmak istediyse de hem idadi öğrencisi olduğu için hem de 16 yaşında olduğundan dolayı cepheye gidememiştir. Bu okulu ikincilikle bitirdi.[37] 13 Mart 1899'da[38] [39] İstanbul'da Mekteb-i Harbiye-i Şahane'ye girdi. Birinci sınıfı 27., ikinci sınıfı 11., üçüncü sınıfı 1902'de mülazım (bugünkü ismiyle Teğmen) rütbesiyle 549 kişi arasından piyade sınıf sekizincisi (1317 - P.8) olarak bitirdi.[37] Akabinde Erkan-ı Harbiye Mektebi'ne (Harp Akademisi) devam ederek 11 Ocak 1905'te Kurmay yüzbaşı rütbesiyle mezun oldu.[40]

Askerlik (1905-1918)

Erken dönem

Mustafa Kemal'in Harp Akademisi'nden mezun olduğu gün Andriomenos Fotoğrafhanesi'nde çektirdiği fotoğraf.

Kurmay Yüzbaşı Mustafa Kemâl, mezuniyetinin ardından merkezi Şam’da bulunan 5. Ordu'ya staj amacıyla gönderildi. Bu stajında piyade, süvari ve topçu sınıflarında görev aldı. 1905-1907 yılları arasında Şam'da Lütfi Müfit Bey (Özdeş) 5. Ordu emrinde görev yaptı. İlk stajı 5. Ordu'ya bağlı 30. Süvari Alayı'nda gerçekleşti.[41] Bu dönemde düşük rütbeli stajyer bir kurmay subay olarak Suriye'nin çeşitli bölgelerindeki isyanlarla ilgilenen Mustafa Kemal, "küçük savaş" üzerine tecrübe kazandı. İsyanlarla uğraştığı dört aydan sonra Şam'a döndü. 1906 Ekim ayında Binbaşı Lütfi Bey, Dr. Mahmut Bey, Lüfti Müfit (Özdeş) Bey ve askerî tabip Mustafa Cantekin ile 'Vatan ve Hürriyet' adlı bir cemiyeti kurduktan sonra ordudan izinsiz Selânik'e gitti. Selânik Merkez Komutan Muavini Yüzbaşı Cemil Bey (Uybadın)'in yardımıyla karaya çıktı ve orada cemiyetinin şubesini açtı. Bir süre sonra arandığını öğrendi ve ona ağabeylik yapan Albay Hasan Bey, Yafa'ya dönüp oranın komutanı Ahmet Bey'e Mısır sınırında Bîrüssebi'ye gönderildiğini bildirmesini önerdi. Ahmet Bey de Mustafa Kemal'i Bîrüssebi'ye tayin etti ve bir süre sonra topçu staj için tekrar Şam'a gönderildi.[42] 20 Haziran 1907'de Kolağası (Kıdemli yüzbaşı) oldu ve 13 Ekim 1907'de 3. Ordu'ya Kurmayolarak atandı[40] ancak Selânik'e vardığında 'Vatan ve Hürriyet'in şubesinin İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne ilhak edildiğini öğrendi. Bu yüzden kendisi de 1908 Şubat’ta (Üye numarası: 322).[43] olarak 22 Haziran 1908'de Rumeli Doğu Bölgesi Demiryolları Müfettişliğine atandı.[40]

23 Temmuz 1908'de Meşrutiyet'in ilanından sonra Aralık 1908 sonlarında[44] İttihat ve Terakki Cemiyeti tarafından toplumsal ve siyasal sorunları ve güvenlik problemlerini incelemek üzere bugünkü Libya'nın bir parçası olan Trablusgarp'a gönderildi. Burada 1908 Devrimi'nin fikirlerini Libyalılara yaymaya ve buradaki nüfusun farklı kesimlerinden gelenleri Jön Türk politikasına kazanmaya çalıştı.[45] Bu siyasi görevin yanı sıra bölge halkının güvenliği ile de ilgilendi. Kentin dışında yapılan bir savaş tatbikatında Bingazi Garnizonuna önderlik ederek askerlere modern taktikler öğretti. Bu tatbikat süresince isyana meyilli Şeyh Mansur'un evini sararak bölgede sistem karşıtı başka güçlü kişilere örnek olması amacıyla onu kontrol altına aldı. Ayrıca hem kentli insanları hem de kırsal bölge insanlarını korumak için bir yedek ordu planlamaya başladı.[44][46]

13 Ocak 1909'da 3. Ordu'ya bağlı Selânik Redif Fırkasının Kurmay Başkanı oldu ve 13 Nisan 1909'da Meşrutiyet'e karşı 3. Ordu'ya bağlı Taşkışla'da konuşlanmış 2. ve 4. Avcı Taburlarının isyanıyla başlayan, diğer birliklerin katılımıyla genişleyen 31 Mart Ayaklanması'nı bastırmak üzere Selânik ve Edirne'den yola çıkarak Mirliva Mahmut Şevket Paşa komutasında 19 Nisan 1909'da İstanbul'a girecek olan Hareket Ordusu'na bağlı birinci kademe birliklerinin kurmay başkanı oldu. Daha sonra 3. Ordu Kurmaylığı, 3. Ordu Subay Talimgâhı Komutanlığı, 5. Kolordu Kurmaylığı, 38. Piyade Alayı Komutanlığı görevlerinde bulundu.[40][44]

Türk Havacılık Kronolojisi kitabına göre[47], Mustafa Kemâl, 1910 yılında Fransa'da düzenlenen Picardie Manevraları'na katıldı. Burada yeni üretilen uçakların deneme uçuşuları yapılıyordu. Ali Rıza Paşa, bu uçuşlardan birine katılmak isteyen Mustafa Kemâl’i önledi. Ve akabinde uçuş yapan o uçak dönüş esnasında yere çakıldı.[48] Bazı kaynaklar tarafından, bu rivayete dayanarak Atatürk'ün uçağa binmekten korktuğu iddia edilse de kitabın yazarı Kline, Atatürk'ün olaydan sonra 3 defa uçağa bindiğinden bahseder.[49]

Mustafa Kemâl, dönüşünün ardından 27 Eylül 1911 istanbul Genelkurmay Karargâhı'nda görev almıştır.[50]

Trablusgarp Savaşı

Trablusgarp Savaşı'nda Kurmay Binbaşı Mustafa Kemal (solda), Mücahit Bedevi Kuvvetleri önünde emirlerini yazdırırken.

İtalyanların Trablusgarp'a saldırısıyla 19 Eylül 1911'de başlayan Trablusgarp Savaşı'nda, 27 Kasım 1911'de Binbaşı[40] olan Mustafa Kemal, Binbaşı Enver Bey, Fuat (Bulca), Nuri (Conker) ve Binbaşı Fethi (Okyar) gibi diğer İttihatçı subaylarla birlikte 18 Aralık 1911'de hareket etti.[51] Mustafa Kemâl ile grubu, Mısır'da Kahire[52] ve İskenderiye üzerinden Bingazi'ye gitti. 19 Ekimde İskenderiye'den yola çıktıktan bir süre sonra bir hastalık geçirdi.[53] 22 Aralık'ta Tobruk yakınında zafer kazandı. Derne'deki 16-17 Ocak 1912 ( taarruzunda gözünden yaralandı) bir ay hastanede tedavi gördü,yeteri kadar dinlenemeden tekrar’dan 6 Mart'ta Derne Komutanlığı'na getirildi.[54] Aynı yılın eylülünde başlayan barış görüşmelerine rağmen çatışmalar sürerken, Karadağ'ın 8 Ekim'de (Osmanlı Devleti'ne savaş ilan )etmesi ve Balkan Savaşları'nın başlaması nedeniyle barışa razı olunmasıyla Mustafa Kemâl ve diğer subaylar İstanbul'a geri döndüler.

Balkan Savaşları

Mustafa Kemal Sofya Ataşemiliteri iken, verilen kostümlü baloya Yeniçeri kıyafeti ile katılmıştır.

Balkan Savaşları başladığında Trablusgarp'ta görev yapan Derne komutanı Mustafa Kemâl paşa ve Binbaşı Nuri Bey, bu savaşlarda görev almak istediler.[55] Mustafa Kemâl dönemin Osmanlı Harbiye Nezareti Enver Bey'in de izni ile 24 Ekim 1912'de Trablusgarp'tan ayrılmıştır.[55] 24 Kasım 1912'de karargâhı Bolayır'da bulunan Bahr-i Sefit Boğazı (Akdeniz Boğazı) Kuvayi Mürettebesi Harekât Şubesi Müdürlüğü'ne atandı.[56] Osman’lıordusu burada general Stilian Georgiev Kovachev komutasındaki Bulgar 4. Ordusuna yenildi. Haziran 1913'te başlayan İkinci Balkan Savaşı'nda komutası altındaki birliklerle Dimetoka ve Edirne'ye girdiler.

27 Ekim 1913'te Sofya askerî ataşeliğine atanarak yakın arkadaşı Sofya sefiri (elçisi) Fethi Bey (Okyar)'in emri altında çalıştı.[57] Ek görev olarak Belgrad ve Çetine askerî ataşeliğini de yürüttü.[57] Bu görevde iken 1 Mart 1914'te yarbaylığa (kaymakam) yükseldi.[57]

I. Dünya Savaşı

Askerî Ataşe görevi Ocak 1915'te sona erdi. Bu sırada 28 Temmuz 1914'te I. Dünya Savaşı başladı, Osmanlı Devleti de 29 Ekim 1914 savaşa girdi. 20 Ocak 1915’te Mustafa Kemâl 3. Kolordu emrinde Tekfurdağ'da kurulacak olan 19. Fırka Komutanlığına atandı.[40]

Çanakkale Savaşı

Cevat Paşa ve Mustafa Kemal Bey Tasvir-i Efkâr gazetesinin 29 Ekim 1915 tarihli sayısında.

19. Fırka, 23 Mart 1915'te Müstahkem Mevki Komutanlığı emriyle Eceabat bölgesinde ihtiyata alındı. 25 Nisan 1915'te Gelibolu Yarımadası'na İtilaf Devletleri'nin yaptığı çıkartmalarıyla Çanakkale Savaşı başladı. 3.Kolordu komutanı Mehmet Esat Paşa'nın emrinde savaşan Kaymakam (Yarbay) Mustafa Kemâl paşa Arıburnu'na çıkan ANZAC (Avustralya ve Yeni Zelanda Kolordusu) birliklerinin yarımada içine ilerlemesini Conkbayırı'nda durdurdu.[58] Bu başarı üzerine 5. Ordu komutanı Müşîr Otto Liman von Sanders'in takdirini kazandı ve 1 Haziran 1915'te Miralaylığa yükseldi.[40] İngilizlerin Ağustos ayında Suvla Körfezi'ne yaptığı ikinci çıkartmadan sonra, 8 Ağustos akşamı Otto Liman von Sanders Anafartalar mevkiinde bulunan birliklerinin komutasını verdi ve 9-10 Ağustos'ta Anafartalar Zaferi'ni kazandı. Bu zaferi 17 Ağustos'ta Kireçtepe ve 21 Ağustos'ta II. Anafartalar Zaferi takip etti. Miralay Mustafa Kemâl, Ruşen Eşref Bey (Ünaydın) başta olmak üzere İstanbul basını tarafından "Anafartalar Kahramanı" olarak kayıtlara geçti.

Kafkasya Cephesi

14 Ocak 1916'da Gelibolu'dan Edirne'ye sevk edilmiş olan 16. Kolordu komutanlığına atandı. Edirne'de bulunduğu 2 ay kadar süre boyunca 16. Kolordu'nun ikmali, toparlanması ve eğitimi ile ilgilendi. Doğu Cephesinde Rus birlikleri Osmanlı 3. Ordusu'nu püskürtmüş 16 Şubat'ta Erzurum'u, 3 Mart'ta Bitlis, Muş, Van ve Hakkâri'yi işgal etmişlerdir. Albay Mustafa Kemâl 15 Mart tarihinde 3. Orduyu desteklemesi için emrindeki 16. Kolordu ile birlikte Diyarbakır'a gönderildi. Rütbesine göre kendisine ağır bir sorumluluk verilen 16.kolordu Komutanı Mustafa Kemâl 1 Nisan 1916 Diyarbakır'da iken Tuğgeneralliğe (Mirliva) yükseltildi ve Paşa ünvanı’nı aldı. Mustafa Kemâl taktik bir geri çekilme emri verdi. Daha sonra beklenmedik bir saldırı ile muş’u Ruslardan kurtararak Osmanlı birliklerine stratejik bir üstünlük sağladı. Kafkas Cephesindeki bu başarısından dolayı ( Altın Kılıç) madalyası ile ödüllendirildi. Ağustos ayında Muş ve Bitlis tümüyle Rus işgalinden kurtarıldı.

Sina ve Filistin Cephesi

Sina ve Filistin Cephesi'nde.

7 Mart 1917'de karargâhı Diyarbakır'da bulunan 2. Ordu Komutan Vekilliğine atandıktan sonra Hicaz Kuvve-i Seferiyesi Komutanlığına getirilmek istendi. Ancak bunu kabul etmeyerek 5 Temmuz 1917'de Yıldırım Orduları Grubu emrindeki 7. Ordu Komutanlığına atandı.[40]

Mustafa Kemâl paşa Diyarbakır'dayken, İttihatçı fedailerden Yakub Cemil bir hükûmet darbesi yapmaya karar vermiştir. Savaşın kaybedildiğini düşünmektedir. Tek kurtuluş yolunun Bab-ı Âli'yi basıp, hükûmeti devirerek Başkomutan vekili ve Harbiye Nazırı'nı değiştirmek olduğuna inanmaktadır. Yeni Başkomutan vekili ve Harbiye Nazırı olarak da Mustafa Kemâl’i düşünmektedir. Anlaştığı arkadaşlarından biri komployu Enver Paşa'ya haber vermiştir. Bunun üzerine Yakub Cemil kurşuna dizilerek öldürülmüştür. “Mustafa Kemâl paşa” Falih Rıfkı Atay'a anlattığı hatıralarında şöyle demektedir: "O vakit tümenlerimden birine komuta eden Ali Fuad (Cebesoy)'a : Yakup Cemil asılmış. Sebebi de ben Başkomutan vekili ve Harbiye nazırı olmadıkça kurtuluş yoktur demiş. Dediğini yapmış bile olsaydı ben İstanbul'a gittiğimde ilk iş olarak Yakub Cemil'i cezalandırırdım. Eğer ben, o ve onun gibiler tarafından iktidara getirilecek bir adamsam, adam değilim!" demiştir.[59]

Kemal Paşa, Yıldırım Ordular Grubu Komutanlığı sırasında (1918). Üzerindeki, Padişahın Onursal Yaveri olduğunu simgeleyen şerittir.

15 Aralık 1917 ile 5 Ocak 1918 tarihleri arasında Veliâht Vahdettin ve “Mustafa Kemâl paşa” yâver olarak Almanya'ya giderler, Kayzer II. Wilhelm, Genel Karargâhı ve Elsass bölgesini ziyaret ettiler.

Haziran 1918 yılında Viyana ve (bugünkü adı Karlovy Vary olan) Karlsbad'a giderek tedavi gördü. Sultan Mehmed Reşad'ın vefatı ve Vahdettin'in cülusu üzerine 2 Ağustos'ta İstanbul'a döndü. 15 Ağustos'ta 7. Ordu Komutanı olarak Filistin Cephesi'ne atandı[60] ve ardından “Fahri Yaver Hazreti “ Şehriyari (Padişah’ın onursal yâveri) ünvanı verildi. Mustafa Kemal Paşa, 20 Eylül 1918 tarihinde Vahdettin'in başyaveri Naci (Eldeniz) Bey'e bir telgraf çekerek Yıldırım Orduları Grubu'nun savaş gücünün kalmadığını bildirerek mütareke istemesini önerdi. Ayrıca yeni hükûmette kendisinin Harbiye Nazırı ve Başkumandan Vekili olarak görevlendirilmesini istedi.[61] Ardından 6 Ekim'de 7. Ordu komutanlığından istifa etmiştir.

19 Eylül 1918'de Edmund Allenby komutasındaki ingiliz kuvvetleri, genel taarruza geçerek üç ordudan oluşan Yıldırım ordularını ağır bir hezimete uğrattı. 1 Ekim'de Şam, 25 Ekim'de Halep düştü.Mustafa Kemâl paşa , İngiliz ordularını, Halep'te durdurarak, savunma hattı kurmayı başardı.

30 Ekim 1918'de Mondros Mütarekesi imzalandı ve ertesi gün öğle vaktinde yürürlüğe girdi. Mondros Mütareke-namesi 19. maddesi gereğince, Yıldırım Orduları Grubu kumandanı olan Otto Liman von Sanders Paşa'nın görevden alınması üzerine , Mustafa Kemâl paşa göreve getirildi. Ancak 7 Kasım'da Yıldırım Orduları Grubu ile 7. Ordu lağvedildi.[62]

Mustafa Kemâl paşa 10 Kasım 1918 tarihinde Yıldırım Kıt'alarının komutasını 2. Ordu Komutanı Nihat Paşa'ya bırakarak Adana'dan İstanbul'a hareket etti ve 13 Kasım'da İstanbul'a Haydarpaşa Garı'na ulaştı. Haydarpaşa'dan İstanbul'a geçerken boğaza demirli düşman savaş gemilerini gördüğünde "Geldikleri gibi giderler" sözünü söyledi. Mütareke döneminde Fethi Bey (Okyar) ile birlikte Ahmet İzzet (Furgaç) Paşa yanlısı ve Ahmet Tevfik Paşa (Okday) karşıtı bir tavrı koyan Minber gazetesini çıkarmıştır.

Millî Mücadele (1919-1923)

Örgütlenme

Mondros Mütarekesi'nden sonra Anadolu'da milisler (Kuvayı Milliye) şeklinde örgütlenen direniş hareketleri başlamıştı. Kendisi son görev yeri Adana'dan ayrılmadan Ulukışla'ya gelerek ilk örgütlenmeyi başlatmıştır.

9. Ordu Müfettişi Mustafa Kemal Paşa, 17 Nisan 1919.

Mustafa Kemal'in Samsun'a çıkışı

2 Şubat 1919 tarihinde Mersinli Cemal Paşa doğudaki Osmanlı ordularını mütareke koşullarına göre düzenlemek için müfettiş olarak Anadolu'ya gönderilmişti. İngiliz Yüksek Komiseri Amiral Calthorpe ve Fransız Yüksek Komiseri Amiral Amet, 1918 yılı Kasım ayında “Osmanlı hükûmetine” nota verdiler. Doğuda Türk’lerin silahlanıp Hristiyanları öldürdüğünü, buna karşı önlem alınmasını talep ettiler.Mustafa Kemâl paşa, Padişah Vahdettin tarafından işgal kuvvetlerinin Yüksek Komiserlerinin, verdiği notalar üzerine,Mustafa Kemâl’i yetki vererek Vilayet-i Sitte (Altı Vilayet)'deki Hiristiyan ahaliyi koruması ve işgal kuvvetlerine karşı Türk’lerin ufak çaplı “isyanları bastırmak” için görevlendirilmiştir.

Mustafa Kemal'in Samsun'a giderken bindiği Bandırma Vapuru.

Atatürk, gazeteci Falih Rıfkı Atay'a Samsun'a hareket etmeden önce Vahdettin ile olan son görüşmesini anlatmıştır. Bu görüşmede Vahdettin, Samsun'a hareket etmeden önce kendisini ziyarete gelen Mustafa Kemâl Paşa'ya "Paşa Paşa, şimdiye kadar devlete çok hizmet ettin, bunların hepsi artık bu kitaba girmiştir, tarihe geçmiştir. Bunları unutun, asıl şimdi yapacağın hizmet hepsinden mühim olabilir. Paşa Paşa, Devleti kurtarabilirsin!" demiştir. Ancak Mustafa Kemâl paşa, padişah Vahdettin'in samimiyetinden emin olamadığını, onun İtilaf Devletleri'nin siyasetine uygun hareket ederek bu siyasete karşı gelen Türklerin yatıştırılmasını istediğini anlamıştır.[63] Mustafa Kemâl paşa, 19 Mayıs 1919'da Kurmay Albay Refet Bey (Bele), Kurmay Albay Kâzım (Dirik) Bey, Kurmay Albay 'Ayıcı' Mehmet Arif Bey, Dr. Albay İbrahim (Talî Öngören) Bey, Kurmay Binbaşı Hüsrev (Gerede) Bey, Dr. Binbaşı Refik (Saydam) Bey, Binbaşı Kemal (Doğan) Bey, Yüzbaşı Cevat Abbas (Gürer) Bey ve Yüzbaşı Ali Şevket (Öndersev) Bey ile beraber Samsun'a çıktı.[64]

Mustafa Kemâl paşa ve yanındaki çoğu kurmay olan komutanların Samsun'a çıktığı 19 Mayıs 1919 günü, Türk Kurtuluş Savaşı'nın fiili başlangıç tarihi olarak kabul edilmektedir.[65] Bir hafta boyunca Mantıka Palas'ta kaldığı bu süreçte, bölgede meydana gelen çatışmaların sebebini araştırmış ve padişah Vahdettin tarafından verilen görevin aksine, işgalcilere karşı bizzat yerel Kuva-yi Milliye örgütlerinin kurulmasında rol oynamıştır.[66] Mustafa Kemâl paşa, bu bir haftanın sonunda Havza'ya geçmiştir. Havza'da geçirdiği on yedi gün sonunda ise şehirden ayrılarak Amasya'ya hareket etmiştir.

Amasya Genelgesi

Mustafa Kemal ve arkadaşları Havza'daki çalışmalarını tamamladıktan sonra 12 Haziran 1919'da Amasya'ya geçti. 22 Haziran 1919'da Rauf Bey (Orbay), Kâzım Karabekir Paşa, Refet Bey (Bele) ve Ali Fuat Paşa (Cebesoy) ile birlikte Amasya Genelgesi'ni yayınladı. Genelge hazırlandıktan sonra Erzurum'da bulunan 15. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir'e gönderilerek onayı alındı. Daha sonra bütün mülki amir ve askeri komutanlara telgrafla ulaştırıldı. Amasya Genelgesi İstanbul'da bulunan işgal güçlerinin tepkisi çekmiştir ve İngilizler , Mustafa Kemâl’ paşa’nın İstanbul'a geri getirilmesi için istanbul Hükümeti ve padişah üzerindeki baskılarını arttırmışlardır.Bu sırada İçişleri bakanı olan Ali Kemal Bey bir genelge yayımlayarak Mustafa Kemâl paşa’nın iyi bir asker olduğunu ancak, İngiliz baskısı sonucu görevinden alındığını ifade etmiştir. Amasya Genelgesi'nde vatanın bütünlüğü ve milletin bağımsızlığının tehlikede olduğu, “İstanbul hükümeti” üzerine aldığı sorumluluğu yerine getiremediğini, bu durumun Türk Milleti’ni yok olmuş olduğunu göstermiştir. Genelgede "Milletin istiklâlini yine milletin azim ve kararının kurtaracağını" ilan edilmiştir. Anadolu'nun her bakımdan güvenli bir yeri olan Sivas'ta bir kongre toplanacağı belirtilmiştir. Bu kongreye katılmak için her ilden 3 temsilcinin seçilerek gönderilmesi ve temsilcilerin seyahatlerini gizli tutmaları istenmiştir. Doğu illeri için de Erzurum'da bir kongrenin toplanacağı, daha sonra Erzurum Kongresi üyelerinin de Sivas'a katılmak üzere hareket edeceği belirtilmiştir.[67]

Erzurum Kongresi

Kâzım Karabekir Paşa tarafından Erzurum'da toplanan Doğu İlleri Müdafaa-i Hukuk Kongresine (Erzurum Kongresi) katıldı.[68] Kongre üyelerinin ısrarıyla, Mustafa Kemâl paşa “Osmanlı ordusundan” istifa etti ve Kongre başkanlığına seçildi. Bu kongrede millî sınırlar içinde vatanın bölünmez bir bütün olduğu, vatanı korumayı ve bağımsızlığı sağlamayı İstanbul hükumeti sağlayamazsa, geçici bir hükumet kurulacağı, Hristiyan azınlıklara siyasi hakimiyet ve sosyal dengeyi bozacak ayrıcalık verilemeyeceği, manda ve himayenin kabul edilemeyeceği kararlaştırılmıştır.[69]

Sivas Kongresi

Mustafa Kemal (ön sırada, ortada) ve bazı Sivas Kongresi katılımcıları.

4-11 Eylül 1919 tarihleri arasında toplanan Sivas Kongresi'nde alınan kararları uygulamak amacıyla bir Temsil Heyeti oluşturuldu ve başkanlığına da Mustafa Kemal Paşa seçildi.[70] Kongrede, Mondros Ateşkes Antlaşması'nın imzalandığı gün işgale uğramamış vatan topraklarının bir bütün olduğu ve birbirinden ayrılamayacağı vurgulanmıştır. Kuvay-i Milliye'nin tek kuvvet olarak tanınması ve millî iradenin egemen kılınmasının esas olduğu belirtilmiştir. Millî iradeyi temsil etmek üzere Osmanlı Mebuslar Meclisi'nin derhal toplanması ve hükumet kararlarının meclisin denetimine sunulması istenmiştir.Sivas Kongresinde bütün millî cemiyetler Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adıyla birleştirilmiştir.[71]

TBMM'nin açılışı

27 Aralık 1919'da Ankara'da heyecanla karşılandı. Bu dönemde, Osmanlı topraklarının paylaşılması sürecinin son aşaması olup "Amerikan Mandası" olarak dile gelen dış politika sorunu da tartışılarak reddedilmiştir. Aralık 1919 tarihini taşıyan son ABD teklifinde[72] "geniş bir Ermenistan yanında bir Türk Devleti" kurulması stratejik hedef olarak ortaya konmuştur. Osmanlı Meclis-i Mebusanı'nın Mart 1920'de işgal güçlerince basılması ve önde gelen vatanperver mebusların tutuklanmıştır. 23 Nisan 1920 Ankara'da Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açıldı. Erzurum mebusu sıfatıyla Meclis ve Hükûmet Başkanlığına seçildi. TBMM bir kurucu meclis gibi çalışarak Millî Mücadele'yi yürütecek olan Anadolu hükümetinin altyapısını kurdu.

Hâkimiyetin sağlanması

Merkezi denetimden uzak bulunan Kuva-yi Milliye örgütleri dağıtılarak düzenli bir ordu oluşturuldu. Millî Mücadele'nin en kanlı çatışmaları, düzenli orduya katılmayı kabul etmeyen Kuva-yi Milliye gruplarına karşı verildi.

İnönü muharebeleri

Kemal Paşa ve İsmet Paşa II. İnönü Muharebesi'nden sonra askerleri teftişte.

İngiltere başbakanı Lloyd George'a göre Yunanistan büyümeli ve İngiltere ile menfaatleri birleştirilmeliydi. Yunanistan boğazları Avrupa'ya açık tutmalı, Akdeniz'de İngiltere'nin çıkarlarına uygun davranmalıydı. Eğer böyle davranmazsa İngiliz donanması onu uslandırmak için yeterdi. Sevr Antlaşması'nın kuvvet kullanılmadan uygulanamayacağı anlaşılmıştı. İtilaf Devletleri ise kuvvet kullanacak halde değildi. İtilaf Devletleri, Yunanları yalnız Türk illerini alıp kendi vatanına katmak için değil, kendi davalarını da yürütmek için Anadolu'ya çıkardı. Ancak İtilaf Devletleri de Türkiye'ye karşı uygulanacak politikalarda artık beraber değildir. İtalya, Yunanların Anadolu'ya yerleşmesinden dolayı rahatsızdı. Fransa ise Suriye'deki toprak kazançlarını yeterli görmektedir. Artık Yunanlar kendi ordularıyla Anadolu'ya boyun eğdirmek zorundadır. Mustafa Kemal de Yunan ordusunu yenerse, Türkiye'yi kurtarmış olacaktır.[73] 6 Ocak 1921 günü Bursa’dan Eskişehir'e ve Uşak’tan Afyon'a doğru iki kol hâlinde ileri harekâta başlayan Yunan Ordusu, 9 Ocak'ta İnönü mevzilerine kadar ilerledi. Ancak Türk Ordusu'nun savunması karşısında ileri gidemeyeceklerini anlayarak, 11 Ocak 1921 sabahı İnönü mevzilerinden çekilmek zorunda kaldı. Birinci İnönü Muharebesi düzenli ordunun ilk zaferi olduğundan Kuva-yi Milliye'den düzenli orduya geçiş hızlanmış, halkın yeni kurulan orduya güveni artmıştır. Bu başarı bütün dünyanın dikkatini çekmiş; İtilaf Devletleri, 26 Ocak 1921'de “ Osmanlı Devleti'nin “ Londra’ya bir heyet göndermesini ve Ankara Hükûmeti'nden de temsilci bulundurulmasını istemişlerdir.[74]

Birinci İnönü zaferinden sonra İtilaf Devletleri Sevr Antlaşması'nda Türklerin yararına bir değişiklik yapılmasını görüşmek için Londra'da bir konferans toplanmasına karar vermişlerdir. 21 Şubat-11 Mart 1921 tarihleri arasında yapılan konferansta, “ Türkler “yararına bir sonuç çıkmamış, mücadele devam etmiştir. Yunanistan , Londra Konferansı bitmeden, Anadolu'da yeni bir saldırı yapmak üzere hazırlıklara başlamıştır. 23 Mart 1921 günü sabah erken saatlerde, “3. Yunan Kolordusu'nun “ Batı Cephesinden,” 1. Yunan Kolordusu'nun “ da Güney Cephesinden ileri harekete geçmesiyle harekât başlamıştır. 23 Mart-1 Nisan 1921 arasında meydana gelen İkinci İnönü Muharebesi tekrar “Türk kuvvetlerinin” zaferiyle sona ermiştir. Bu zaferden sonra Fransızlar Zonguldak'tan, İtalyanlar da Güney Anadolu'dan askerlerini çekmeye başlamıştır.[75]

Kütahya-Eskişehir Muharebeleri

İnönü muharebelerinde savunma taktiği uygulayan Türk Ordusu, Aslıhanlar-Dumlupınar çarpışmalarında ise henüz saldırı gücüne ulaşamadığını göstermişti. Bu durumdan yararlanmaya karar veren Yunan Ordusu İnönü, Eskişehir, Afyon ve Kütahya arasındaki çizgide yer alan Türk mevzilerine yüklenerek buraları işgal etmek ve Ankara'ya kadar ilerlemek istiyordu. Takviye birliklerle iyice güçlenen Yunan Ordusu 10 Temmuz 1921'den itibaren saldırıya geçti ve 20 Temmuz'a kadar yaptıkları saldırılarla Türk Ordusu'nu geri çekilmeye zorladı. Mustafa Kemâl Paşa, Türk Ordusunun Sakarya Irmağı'nın doğusuna kadar çekilmesini emretti. Böylece vakit kazanılacaktı. Bu savaşlar sonunda Eskişehir, Kütahya, Afyon gibi büyük stratejik bölgeler elden çıktı. TBMM moral bozukluğu yaşandı ve sert tartışmalar meydana geldi. Ancak “ Yunan Ordusu “büyük ateş ve silah üstünlüğüne rağmen, “Türk Ordusunu yok edememişti. Türk Ordusu, güvenli bir şekilde Sakarya'nın doğusuna çekilmişti.[76]

Kütahya-Eskişehir Muharebeleri sonrasında Büyük Millet Meclisi içinde iktidara yani Mustafa Kemâl Paşa'ya karşı tepkiler artmaya başladı. Bu muhalefeti yöneltenler ordunun başına geçmesi için Mustafa Kemâl Paşa'ya baskı yapmaya başladı. Gerçek niyetleri ise O'nu Ankara'dan uzaklaştırmak ve Enver Paşa'nın iktidarını sağlamaktı. Mustafa Kemâl Paşa, 4 Ağustos 1921 günü Büyük Millet Meclisi'nde yaptığı konuşmayla Başkomutan olmayı kabul ettiğini ancak başkomutanlığın faydalı olabilmesi için Meclis'in ordu ile ilgili yetkilerini üç ay süre ile sınırlı bir kanun çıkartılması gerektiğini açıkladı. Paşa'nın başkomutanlığını isteyenlerin bu şekilde hayalleri suya düşürülmüş oldu. 5 Ağustos 1921 günü oy birliği ile çıkartılan yasa ile Mustafa Kemâl Paşa, “TBMM Orduları Başkomutanlığı'na” getirildi.[77]

Sakarya Meydan Muharebesi

Mustafa Kemal Paşa, Başkomutanlığa geçmesinin hemen ardından yayınladığı Tekâlif-i Milliye Emirleri ile halkı ordunun donatılması için seferberliğe çağırdı. 12 Ağustos'ta Polatlı'da teftiş yaparken at üzerinden düştü ve kaburga kemiği kırıldı.[78] Detaylı iyi bir tedavi göremeden kısa zamanda görevine devam etti. 23 Ağustos-13 Eylül 1921 tarihlerinde yapılan Sakarya Meydan Muharebesi'nde Yunan Ordusu'nun hücum gücü tükendi.[79] Türk Ordusu ani bir taarruzla Yunan Ordusunu Sakarya Nehri'nin doğusundan çıkarmayı başardı. Bu zaferden sonra 19 Eylül 1921'de Büyük Millet Meclisi “Başkomutan Mustafa Kemal Paşa'yı” oy birliğiyle Müşîr (bugünkü ismiyle Mareşal) rütbesine terfi ettirdi.ve Gazi unvanı verdi.[80] Sakarya Meydan Muharebesi sonunda Türk ordusunun zayiatı; 5713 şehit, 18.480 yaralı, 828 esir ve 14.268 kayıp olmak üzere toplam 49.289'dur. Yunan ordusunun zararı; 3758 ölü, 18.955 yaralı, 354 kayıp olmak üzere toplam 23.007'dir.[79]

Sakarya Meydan Muharebesi'nden sonra, 13 Ekim 1921'de Ankara Hükûmeti ile Güney Kafkas Cumhuriyetleri arasında Kars Antlaşması imzalandı. Böylece Türkiye'nin doğu sınırı tamamen güvenlik altına alındı. Fransa ise TBMM ile 20 Ekim 1921’de Ankara Antlaşması'nı imzaladı. Bu antlaşma ile Fransa , TBMM tanıdı ve Hatay-İskenderun dışında, Türkiye'nin bugünkü güney sınırı çizildi. Antlaşma sayesinde güney cephesi güvenli duruma geldiğinden buradaki Türk birlikleri de Batı Cephesi'ne kaydırıldı. İtalyanlar ise, Sakarya Meydan Muharebesi'nden sonra Güney Ege ve Akdeniz bölgelerinde tutunamayacaklarını anlayarak 1921 yılı sonuna kadar işgal ettikleri yerlerden çekildi. Sakarya Meydan Muharebesi sonrasında İngiltere de TBMM ,tanıdı 23 Ekim 1921 tarihinde tutsakların serbest bırakılması konusunda antlaşma yapıldı.[79]

Büyük Taarruz

Beykoz konferansına doğru. Paşa: N'aber Çorbacı Kosti, eşyalarınla nereye gidiyorsun? Çorbacı Kosti: Yeni konferansa, kuklamı oynatmak için.
Sedat Simavi'nin (1896-1953) Yunan kralı I. Konstantin'i ve Anadolu Türk kuvvetlerinin lideri Mustafa Kemal'i gösteren siyasi karikatürü.
Başkomutan Müşîr Gazi Mustafa Kemal Paşa Kocatepe'de. (26 Ağustos 1922)

Tam 1 yıl süren taarruz hazırlıkları sonucunda, 26 Ağustos 1922 sabahı büyük bir dikkatle hazırlanan taarruz planı uygulamaya konuldu. 26-30 Ağustos 1922 yapılan Büyük Taarruz, Kurtuluş savaşı’nın son aşamasıdır. 30 Ağustos günü Başkomutanlık Meydan Muharebesi'nde bir gün içinde Yunan Ordusunun büyük bir bölümü imha edildi. 31 Ağustos'ta “Mustafa Kemâl Paşa” komutanlarını Çalköy'deki karargâhında toplayarak kaçabilen Yunan kuvvetlerinin hızlı bir şekilde takip edilmesini ve İzmir ile civarındaki kuvvetleriyle birleşmemesi için üç koldan Ege'ye doğru ilerlenmesini emretti. 1 Eylül günü Başkomutan Mustafa Kemâl paşa bir bildiri yayımlayarak ordulara şu emrini verdi: “Bütün arkadaşlarımın Anadolu'da daha başka meydan muharebeleri verileceğini göz önüne alarak ilerlemesini ve herkesin akıl gücünü, yiğitlik ve yurtseverlik kaynaklarını yarışırcasına esirgemeden vermeye devam eylemesini isterim. Ordular ilk hedefiniz Akdeniz'dir. İleri!”.[81]

Türk Ordusu 2 Eylül’de Uşak’ı geri aldı. Burada Yunan Ordusu Başkomutanı General Nikolaos Trikupis esir edildi. 9 Eylül'de Türk Süvarileri İzmir'e girdi. 18 Eylül 1922'ye kadar yapılan Takip Harekâtıyla tüm Batı Anadolu’da “Yunan birlikleri “sınır dışına çıkarıldı. Türk ordusunun kazandığı bu başarı, Mudanya Ateşkes Antlaşması’na giden süreci başlattı.[81]

Karşıyaka'da Mustafa Kemâl paşa’nın, kalması için yakınları Yunanların elinde esir olan bir baba-oğul evlerini hazırlamıştır. Bu evde daha önce Yunan Kralı Konstantin de kalmış, eve merdivenlerde ayakları altına serilen Türk bayrağını çiğneyerek girmiştir. Bu kez baba-oğul merdivenlere Yunan bayrağını sermiştir. Fakat Mustafa Kemâl Paşa eve girecek olduğu sırada "Lütfedin, Ve bu bayrağı Çiğneyin demiştir. Mustafa Kemâl Paşa da "O, geçmişse hata etmiştir. bir milletin onuru olan bayrak çiğnenmez, ben onun hatasını tekrar etmem. Bayrağı kaldırın yerden." diyerek bayrağı kaldırtmıştır.[82]

İzmir kurtarıldıktan sonra asıl sorun, İstanbul ve Boğazlar Bölgesi'nde sürmekte olan Müttefik Kuvvetler işgalinin sona erdirilmesidir. Türk kuvvetleri derhal Çanakkale'ye yönelerek buraların Trakya dahil boşaltılmasını talep ederler. İngiltere buna ek donanma (ki içlerinde zamanın en modern 2 adet uçak gemisi bulunmaktadır) ve kara kuvveti göndererek cevap verir.[83] Aynı şekilde ABD Başkanı da 28 Eylül 1922 günü 13 yeni savaş gemisinin Türkiye'ye komşu denizlere gönderilmesini emredecektir.[84] 1908-1923 arasında komutanı Amiral Bristol olan USS Scorpion gemisinin, istihbarat yapmak suretiyle Lozan Antlaşması yapılana kadar devamlı İstanbul'da bulunduğu da anlaşılmaktadır.

Mudanya Ateşkes Antlaşması

Büyük Taarruz'dan sonra Mudanya Ateşkes Antlaşması'nın imzalanmasıyla savaş sona ermiştir. Antlaşma 11 Ekim 1922 tarihinde imzalanmıştır. Antlaşma TBMM, İngiltere, Fransa ve İtalya arasında imzalanmıştır. Yunanlar görüşmelere katılmamış, İtalya vekaleten onları temsil etmiştir. Bu antlaşmanın hükümlerine göre Türk ve Yunan orduları arasındaki savaş bitmiştir. Doğu Trakya TBMM'ye teslim edilmiş ve barış antlaşması imzalanana kadar TBMM'nin burada en fazla 8000 kişilik bir jandarma kuvvetini bulundurmasına onay verilmiştir. Boğazlar ve İstanbul TBMM hükümetinin yönetimine bırakılmıştır. Barış antlaşması yapılana kadar İtilaf Devletleri'nin İstanbul'da kalması karara bağlanmıştır.[85]

Lozan Barış Antlaşması

24 Mart 1923 tarihli Time dergisinin kapağı.

Mudanya Ateşkes Antlaşması'ndan sonra barış görüşmelerinin yapılması için tarafsız bir ülke olan İsviçre'nin Lozan şehri seçilmiştir. Türkiye'yi İsmet İnönü temsil etmiştir. Konferans 20 Kasım 1922 günü toplanmış ve anlaşmazlık sonucu 4 Şubat 1923'te görüşmeler kesilmiştir. 23 Nisan 1923'te görüşmeler tekrar başlamış ve 24 Temmuz 1923'te Lozan Antlaşması imzalanmıştır. Lozan Antlaşması'nda 20 Ekim 1921'de Fransızlarla yapılan Ankara Antlaşması'ndaki güney sınırı aynen korunmuştur. Irak sınırı çizilememiş ve 9 ay zarfında çözülmesi kararlaştırılmıştır. Meriç Nehri Yunanlarla olan sınır kabul edilmiştir. Karaağaç ve çevresi Savaş tazminatı olarak Türkiye'ye verilmiştir. Ege Denizi'ndeki Bozcaada ve Gökçeada Türkiye'ye verilmiştir, Yunanların elinde kalan Anadolu'ya yakın adaların silahsızlandırılmasına karar verilmiştir. Kapitülasyonlar tamamen kaldırılmıştır. 1845 yılı Birinci Dünya Savaşı'nın sonuna kadar olan Osmanlı Devleti’nin borçları sermaye üzerinden yeniden hesaplanarak azaltılmıştır. Borçlar Osmanlı'dan ayrılan devletlerin gelirlerine orantılı olarak bölüştürülmüştür. Türkiye'ye düşen Osmanlı’dan kalan borç ise Türk parası yada frang üzerinden ödeme teklifi kabul edilmiştir. Lozan Boğazlar Sözleşmesi ile Boğazlardan serbest geçiş sağlanmış, Boğazlar Komisyonu kurulmuş, Boğazlar ve civarının askersiz hale getirilmesi sağlanmıştır. İstanbul'da yaşayan Rumlarla Batı Trakya'da yaşayan Türkler hariç, Türkiye’de bulunan bütün Rumlar ,Yunanistan'daki Türkler ile yer değiştirilmesi “mübadele” onaylanmıştır.[86] Kurtuluş savaşı sonrası 24 Temmuz 1923' tarihin’de imzalanan Lozan Antlaşması'yla sonuçlanmıştır.[87] Bu antlaşma ile Sevr Antlaşması yürürlükten kaldırılmıştır.

Cumhuriyetin ilanı

Bir çocuk, Gazi Mustafa Kemal Paşa'ya şiir okuyor. (Vezirhan, 16 Ocak 1923)
Kemal Paşa, Nureddin Paşa'nın 2. Ağır Topçu Alayını teftiş ederken. Soldan sağa: Kurmay Albay Şefik Bey (Türsan), Yarbay Vehbi Bey (Kocagüney), yaver Muzaffer (Kılıç), yaver Mahmut (Soydan), Nureddin Paşa, Kemal Paşa, Cevdet Kerim (İncedayı), Kâzım Karabekir Paşa. (18 Ocak 1923)
Kemal Paşa Mersin halkına hitap ediyor. (1923)
Kemal Paşa Konya'da. (22 Mart 1923)

Mustafa Kemâl paşa 15 Ocak 1923’te Eskişehir’“Bütün cihan tarihinde ve bugün de dünya yüzünde mutlakiyet idaresine, meşruti idareye tesadüf ediyoruz, bir de cumhuri hükümetler görüyoruz.

Mustafa Kemal muhalefetin güçlendiği, seçimlerin ne zaman olacağı belirsizliğini korurken yasama ve yürütmenin başında bulunduğu konjonktürde, 19 Ocak 1923’te İzmit’te meclis hükümeti sistemini savunuyor ve cumhuriyetten üstün olduğunu şöyle açıklıyor:

Artık bizim hükümetimiz müstebit bir hükümet değildir. Mutlaki ve meşruti bir hükumet de değildir. Bizim hükümetimiz Fransa veya Amerika cumhuriyetlerine de benzemez. Bizim hükümetimiz bir halk hükümetidir. Tam bir şura hükümetidir. Yeni Türkiye devletinde saltanat milletindir…[88][89]

2 Şubat 1923’te İzmir’de yaptığı konuşmada Mustafa Kemal cumhuriyetle meşruti monarşi arasında çok ufak bir fark olduğunu şöyle ifade ediyor:

Mutlakiyet hükümetleri vardır, meşrutiyet hükümetleri vardır, cumhuriyet hükümetleri vardır. Bugün dünya üzerinde gördüğümüz şekillerdir. Fakat bütün bu isimleri iki sınıf ile ifade edebiliriz. Şahsi saltanat vardır veyahut meşruti saltanat vardır. Ben bu ifade tarzımla cumhuriyetle meşruti saltanat arasında çok ufak bir fark gördüm… Bence saltanat, cumhuriyet şeklinde belirli zaman için değişmez salahiyetlere sahip geçici bir sultan vardır. Diğerinde ise ömrü oldukça sultanlık eden ve öldükten sonra da evladına veyahut akraba ve yakınlarına miras olarak kalan sultanlık vardır…

Mustafa Kemal, cumhuriyetin ilan edileceğini ilk defa 22 Eylül 1923 günü Wiener Neue Freie Presse muhabirinin başkentin neresi olacağına dair sorduğu soruya verdiği cevapta ifade etmiştir:

Türkiye’nin payitahtı meselesine gelince. Bunun cevabı kendiliğinden ortaya çıkar: Ankara Türkiye Cumhuriyeti’nin payitahtıdır.[90]

Millî Mücadele sonrasında Türkiye'de iki başlı bir yönetim ortaya çıkmıştır. TBMM 1 Kasım 1922'de Osmanlı saltanat sultanlık kralığı lavğ etmiştir. İstanbul hükûmetinin hukuki varlığına son verilmiştir. 16 Ocak 1923'te İzmit Hünkâr Kasrı'nda İstanbul'dan gelen gazetecilerle mülakat yapıldığında Vakit başyazarı Ahmet Emin Bey (Yalman)'in Kürt meselesi hakkında sorusuna karşı 'Başlı başına bir Kürtlük tasavvur etmektense, bizim Teşkilat-ı Esasiye Kanunu gereğince zaten bir tür mahalli muhtariyetler teşekkül edecektir'.[91]

8 Nisan 1923'te, yayımlanan Dokuz Umde ile Gazi Mustafa Kemâl paşa yeni parlementer rejimin temelini oluşturacak olan Halk Fırkası'nın temellerini attı.[92] Nisan ayında yapılan İkinci Meclis seçimlerine sadece Halk Fırkası' katıldı. Mebus adayları fırkanın genel başkanı Mareşâl Gazi Mustafa Kemâl paşa tarafından belirlendi.

25 Ekim 1923 günü aynı anda hem Başbakanlık hem de içişleri Bakanlığı görevlerini yürüten Fethi Bey, İçişleri Bakanlığını bıraktığını açıkladı. Aynı gün Meclis İkinci Başkanlığı görevini yapan Ali Fuat Paşa da ordu müfettişliğine atandığı için görevinden ayrıldı. Bu iki boş koltuk için yapılan seçimleri Gazi Mustafa Kemâl’e muhalif olan milletvekilleri kazandı. Meclis İkinci Başkanlığına Rauf Bey, İçişleri Bakanlığına Sabit Bey seçildiler. Gazi Mustafa Kemâl paşa, 26 Ekim 1923'te Başbakan Fethi Bey'den "Erkan-ı Harbiye Umumiye Riyaseti Vekili" Fevzi Paşa'nın dışında hükûmetin istifa etmesini İstedi. Bir hükûmet krizi çıkmış oldu. Yeni bakanlar kurulu üyelerinin 29 Ekim günü seçileceği duyuruldu. Bu gelişmeler üzerine "Cumhuriyet İlanı" ile işi kökünden çözmeye karar veren Gazi Mustafa Kemâl paşa 28 Ekim 1923 gecesi Çankaya'da İsmet Paşa ve yönetimdekileri toplantıya çağırdı ve "Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz." diyerek kararını açıkladı. Misafirlerin ayrılmasından sonra İsmet Paşa'yı alıkoydu ve birlikte, Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'nda gerekli değişikliği sağlayacak önergeyi hazırladılar. 29 Ekim 1923 Pazartesi günü Halk Fırkası Meclis Grubunda, Bakanlar Kurulunun oluşturulması konusunda tartışıldı. Sorun çözülemeyince, Gazi Mustafa Kemâl’den düşüncelerini açıklaması istendi. Gazi Mustafa K. Paşa bunalımdan çıkış yolunu Anayasanın değiştirilmesi zorunluluğu ile açıkladı. Cumhuriyetin ilanını hedefleyen tasarıyı da grubun bilgisine sundu. Tasarının parti grubunda kabulünden sonra aynı akşam saat 18.45'te TBMM Genel kurul toplantısı başladı. Anayasa Komisyonu'nun değişiklik ile ilgili rapor ve önergesi genel kurulun onayına sunuldu ve 29 Ekim 1923 Pazartesi akşamı saat 20.30'da milletvekillerinin alkışları ve "Yaşasın Cumhuriyet" sesleri ile Cumhuriyet ilan edildi.

Cumhurbaşkanlığı (1923-1938)

Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal Arifiye, Sakarya'da halkla beraber. (5 Haziran 1928)

Cumhuriyet’in ilanının ardından yapılan Cumhurbaşkanlık seçiminde oylamaya katılan 158 milletvekilinin tamamının oyları ile Balâ milletvekili Mareşâl Gazi Mustafa Kemâl paşa , Türkiye'nin ilk Cumhurbaşkanı olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafın’dan seçildi. Atatürk kendi deyişiyle Türkiye'yi "muasır medeniyet seviyesine çıkarmak" amacıyla Ömrünün tamamı’nı Milleti için, bir dizi köklü değişime imza atmıştır.

1924 Anayasası gereğince TBMM 29 Ekim 1923'teki cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra üç defa daha (1927, 1931, 1935 yıllarında) Gazi Mustafa Kemâl’i tekrar cumhurbaşkanlığına seçilmiştir. Atatürk’ün Cumhurbaşkanlık döneminde İsmet İnönü,Fethi okyar ve Celâl Bayar Başbakanlık yapmıştır. Bu dönem içerisinde en fazla süre görevde kalan hükûmet kuran İsmet İnönü'dür. Atatürk'ün cumhurbaşkanlığı süresince kurulan hükûmetler sırası ile 1. T.C. Hükûmeti, 2. T.C. Hükûmeti, 3. T.C. Hükûmeti, 4. T.C. Hükûmeti, 5. T.C. Hükûmeti, 6. T.C. Hükûmeti, 7. T.C. Hükûmeti ve 8. T.C. Hükûmeti'dir.

İç politika

Atatürk sık sık yurt gezilerine çıkarak devlet çalışmalarını yerinde denetlerdi Halk’ın sorunlarını dinlerdi.[93]

Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal Samsun-Çarşamba tren hattının temel atma töreninde konuşuyor. (21 Eylül 1924)

Devrimler

TBMM'de 3 Mart 1924 tarihinde Tevhîd-i Tedrîsât Kanunu kabul edilerek, medreseler kaldırılmış ve Türkiye Cumhuriyeti sınırları içindeki bütün okullar, Türkiye Cumhuriyeti Millî Eğitim Bakanlığı'na bağlanmıştır. Eğitim kurumlarının bir çatı altında toplanmasıyla eğitim millî bir nitelik kazanmıştır. Aynı tarihte TBMM'de meclis tarafın’dan kabul edilen bir kanunla halifelik kaldırılmış ve Atatürk’ün talimatı ile Diyanet işleri Başkanlığı Kurulmuştur.Osmanlı Sultanı padişah ve Hanedan üyeleri yurtdışına gönderilmişlerdir, ingiltere gibi ülkelere gitmişlerdir.

Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal Bursa halkına hitap ediyor. (1924)

17 Şubat 1925 tarihinde aşar vergisi kaldırılmıştır. Aşarın getirdiği gelir devletin giderlerinin yüzde otuzuna yaklaşmasına rağmen, köylünün rahatlatılması ve üretimin arttırılması amacıyla bu vergi kaldırılmıştır.

25 Kasım 1925'te Şapka Kanunu kabul edildi. Bu kanunla TBMM üyelerine ve devlet memurlarına şapka giyme mecburiyeti getirildi.

30 Kasım 1925'te tekkelerin, zaviyelerin kapatılması kanunu TBMM'de kabul edildi ve 13 Aralık 1925 tarihli Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdi.

Osmanlı Devleti'nde kullanılan saat takvim ölçüler, Avrupa'daki devletlerden değişik olduğundan, sosyal Ticari ve Resmi ilişkileri zorlaştırıyordu. Osmanlı Devleti'nin son dönemlerinde farklılığı gidermek için bazı çalışmalar yapılsa da yetersizdi. Cumhuriyet döneminde bu sıkıntıları gidermek için çalışmalara başlandı. 26 Aralık 1925'te çıkarılan bir kanunla Hicri ve Rumi takvimlerin yerine Miladi Takvim kabul edildi ve 1 Ocak 1926'dan itibaren kullanılmaya başlandı. Bunun yanı sıra güneşin batışına göre ayarlanan alaturka saat yerine,Modern dünyanın kullandığı saat sistemi örnek alındı. Bir gün 24 saate bölünerek günlük hayat düzenlendi.[94]

1928 yılında milletler arası rakamlar kabul edildi. 1931 yılında çıkarılan bir kanunla önceden kullanılan arşın, endaze, okka gibi ölçü birimleri kaldırılarak, bu ölçülerin yerine uzunluk ölçüsü olarak metre, ağırlık ölçüsü olarak kilo kabul edildi. Yapılan değişikliklerle ülkede ölçü birliği sağlandı.[94]

1935 yılında çıkarılan bir kanunla, cuma günü hafta tatili yerine cumartesi öğleden sonra ve pazar günü hafta tatili olarak Dünya’daki hafta tatili gibi düzenlendi .[94]

17 Şubat 1926 tarihinde İsviçre Medeni Kanunu'örnek alınarak Türk Medeni Kanun olarak 4 Ekim 1926'da yürürlüğe girmiştir. Bu kanunla Türk aile hayatı,evlilik vs, düzenlenmiş; çok eşlilik yasaklanmıştır, tek kadınla evlilik, resmî nikâh esası getirilmiştir. miras konusunda eşitlik sağlanmıştır.[95]

1 Mart 1926 tarihinde 1889 İtalyan Zanerdelli Kanunu örnek alınarak hazırlanan 765 sayılı Türk Ceza Kanunu TBMM tarafından kabul edilerek yürürlüğe konuldu.[96]

Bir çiftçiyle sohbet ederken.
Başöğretmen Gazi Mustafa Kemal Kayseri'de halka yeni Türk alfabesini tanıtırken. (20 Eylül 1928)

1 Kasım 1928'de, Türkiye Büyük Millet Meclisi yeni Türk harflerinin kabulüne ilişkin kanunu kabul etti. Kanunun kabulünden sonra halka okuma yazma öğretmek amacıyla Millet Mektepleri kuruldu. 24 Kasım 1928'de de Atatürk Millet Mektepleri Başöğretmeni olarak ilan edildi.[97]

Kadınların 1930 yılında yerel, 1934 yılında ise genel seçimlerde seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır.[98]

12 Temmuz 1932'de Atatürk'ün talimatıyla Türk Dili Tetkik Cemiyeti kurulmuştur. 1934 yılında yapılan kurultayda cemiyetin adı, Türk Dili Araştırma Kurumu; 1936'daki kurultayda ise Türk Dil Kurumu olarak değiştirilmiştir.[99]

Atatürk’ün talimatıyla kurulan kurumlardan bir diğeri Türk Tarih Kurumu’dur. Türk tarihi ve medeniyetini araştırmak amacıyla oluşturulan Türk Tarihi Tedkik Heyeti 4 Haziran 1930 tarihinde ilk toplantısını yapmış ve yönetim kurulunu seçmiştir. 29 Mart 1931 tarihinde Türk Ocakları’nın 7. Kurultayı’nda kapatılma kararı alınmasından sonra, 12 Nisan 1931’de Türk Tarihi Tedkik Cemiyeti ismiyle yeniden örgütlenmiş ve çalışmalarına devam etmiştir. Kurumun adı 1935 yılında Türk Tarihi Araştırma kurumu olarak daha sonra ise Türk Tarih Kurumu olarak değiştirilmiştir.[100]

21 Haziran 1934’te çıkarılan Soyadı Kanunu’na göre her Türk, kendi adından başka, ailesinin ortak olarak kullanacağı bir soyadına sahip olacaktı. Bu soyadları Türkçe olacak, ahlâka aykırı ve gülünç adlar soyadı olarak alınamayacaktı. Soyadı Kanunu’nun kabulünden sonra 24 Kasım 1934 tarihinde TBMM tarafından,Mareşâl Gazi Mustafa Kemâl paşa’ya "Atatürk" soyadı verilmiştir.[101][102] 26 Kasım 1934 tarihinde çıkarılan kanunla ise; Ağa, Hacı, Hafız, Hoca, Molla, Efendi, Bey, Beyefendi, Paşa, Hanım, Hanımefendi ve Hazretleri gibi lakap ve unvanlar kaldırılmıştır.[103]

3 Aralık 1934’te çıkarılan Bazı kisvelerin giyilemeyeceğine dair kanun ile hangi din ve mezhebe mensup olurlarsa olsunlar ruhanilerin mabet ve ayinler haricinde ruhani giysi taşımaları yasaklanmıştır. Hükümet her din ve mezhepten uygun göreceği tek bir ruhaniye mabet ve ayin haricinde ruhani kıyafetini taşıyabilmek için müsaade verebilecektir.[104]

Laiklik, Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Halkçılık, Devletçilik, İnkılapçılık ilkeleri 10 Mayıs 1931 tarihinde Cumhuriyet Halk Fırkası’nın programında yer almış, 5 Şubat 1937’de ise anayasaya girmiştir.

Siyasi olaylar

Ankara, 29 Ekim 1925.

Cumhuriyetin ilanından sonra, Millî Mücadele'yi başlatan beş kişilik kadronun Mustafa Kemâl Paşa dışındaki dört üyesi (Rauf Bey, Kazım Karabekir Paşa, Refet Paşa ve Ali Fuat Paşa) muhalefete geçerek Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nı kurdular. 1925 Mart'ında çıkan Genç Hâdisesi (Şeyh Sait İsyanı, Doğu İsyanı) üzerine sıkıyönetim ilan edilerek Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası kapatıldı.

Eski İttihatçılar Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın kapatılmasından sonra, iktidara gelebilmek için tek yolun Mustafa Kemâl’i öldürmek olduğuna karar verdiler, ve suikast planları hazırlamaya başladılar. Suikast için en uygun yerin İzmir olduğuna karar verildi. Mustafa Kemal'in İzmir'e geleceği 16 Haziran 1926 günü suikastı yapmaya karar verdiler. Plana göre suikast, Başoturak'la Yemişçarşısı'ndan gelen sokakların, Kemeraltı'ndaki Hükümet Caddesi'yle birleştiği yerde yapılacaktı. Bu noktada Mustafa Kemâl paşa’nın otomobili dönemeç nedeniyle yavaşlayacak, önce Lâz İsmail ile Gürcü Yusuf tabancaları ile ateş edecek, gerekirse bomba da kullanacaktı. İlk saldırı başarısız olursa Ziya Hurşit de arkadan ateş edecekti. Sonra kalabalığa karışıp otomobile binecek ve Giritli motorcu Şevki'nin motoruyla Sakız Adası'na kaçacaklardı. Ancak suikastı planlayanlardan Sarı Efe Edip'in İstanbul'a gitmesi ve Mustafa Kemal'in bir gün gecikmesi nedeniyle motorcu Şevki İzmir Valisine giderek Mustafa Kemal'e bir ihbar mektubu yazdı. Aynı gün Ziya Hurşit, Laz İsmail, Gürcü Yusuf ve Çopur Hilmi yakalandı. Sarı Efe Edip ve Aleaddin Bey de İstanbul'da yakalandı. İzmir'de kurulan İstiklal Mahkemeleri'nde 13 kişi idama mahkûm edildi.[105]

Daha sonra İstiklal Mahkemeleri Ankara'ya geldi. Eski Maliye Nazırı Cavit Bey, Doktor Nâzım, eski Ardahan milletvekili Hilmi, İttihat ve Terakki'nin sorumlu sekreterlerinden Nail Bey idama, bazı İttihatçılar ise on yıl hapse mahkûm olmuştu. Yurt dışında bulunan Rauf Orbay 10 yıl sürgüne mahkûm edilmişti. Soruşturmalarda suçsuz olduğu anlaşılan Kazım Karabekir ve Ali Fuat Cebesoy serbest bırakıldı. Giritli motorcu Şevki'ye de 6500 lira mükafat verildi.[106]

Türk Ordusu Başkomutanı ve Reisicumhur Müşîr Gazi Mustafa Kemal Paşa, Ferik Ali Sait Paşa ve Mirliva Mehmed Emin Paşa ile İnebolu'da. (1925)

1927'de kabul edilen Cumhuriyet Halk Fırkası Tüzüğü ile Atatürk partinin "değişmez genel başkanı" ilan edildi ve milletvekili adaylarını seçme yetkisi, kaydı, hayatı boyunca kendisine tanındı. 15-20 Ekim 1927 tarihleri arasında Ankara'da toplanan CHF ikinci kurultayında Kurtuluş Savaşı'nı ve Cumhuriyet'in kuruluşunu anlatan Nutuk'u (Söylev) okudu.[107] Kurtuluş Savaşı'nın Gazi'nin bakış açısıyla anlatımını içeren Nutuk, Türkiye Cumhuriyeti'nin Millî Mücadele'ye ilişkin resmî görüşünün esasını oluşturur ve Millî Mücadele'yi Mustafa Kemal Paşa ile birlikte başlatan ve yürüten askerî ve siyasi şeflere karşı (Rauf, Karabekir, Refet Bele, Mersinli Cemal Paşa, Cafer Tayyar Eğilmez, "Sakallı" Nurettin Paşa, Celalettin Arif Bey vb.) bir tartışma konusu niteliği de taşır.[108] Atatürk 1927 yılında askerlikten Müşîr (Mareşal) rütbesiyle emekli oldu.

10 Nisan 1928 tarihinde yapılan anayasa değişikliğiyle anayasadan devletin dininin İslam olduğu hükmü ve TBMM’nin görev ve yetkilerinden söz eden 26. maddeden dinî hükümlerin yerine getirilmesi ibaresi çıkarılmıştır. Ayrıca, milletvekillerinin ve cumhurbaşkanının yeminlerinden “vallahi” sözcüğü çıkarılmıştır. Cumhuriyet Halk Partisi’nin 1931 yılındaki programında, laiklik partinin ana unsurlarından biri olarak belirtilmiştir.[109]

12 Ağustos 1930'da İsmet Paşa'nın hükûmetine alternatifleri sunmak amacıyla çok partili demokratik hayata kavuşmak için Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın yakın arkadaşı Fethi Bey (Okyar)'e Serbest Cumhuriyet Fırkası'nı kurdurarak kız kardeşi Makbule Hanım (Boysan, Atadan),[110] çocukluk ve okul arkadaşı Nuri Bey (Conker)'leri de üye yaptırdı. Ancak 17 Kasım 1930'da gericilerin partiyi araç olarak kullanmaları sebebiyle partinin Mustafa Kemâl’i hedef almasından[111] dolayı parti kendini feshetti.

Gazi, Fethi Bey ve Fethi Bey'in kızıyla Yalova'da. (13 Ağustos 1930)

Bu demokrasi denemesinden biraz önce, ordunun siyasete müdahale etmesinin demokrasiye zarar verebileceğini düşünerek Askerî Ceza Kanunu'nu (22 Mayıs 1930 tarih ve 1632 Sayılı Kanun) meclisten geçirdi. Bu kanunun 148. maddesine ordu mensubunun siyasi toplantılar ve gösterilere katılmasını siyasi partiye üyesi olmasını, siyasi maksatlarla şifahi telkinlerde bulunmasını, siyasi makale yazmasını ve siyasi nutuk söylemesini yasaklanan hükmü koydurdu.

23 Aralık 1930 günü sabahı Menemen’de şeriat istediklerini belirten bir grup eyleme geçmiştir ve topladıkları insanlarla beraber belediye binasının önüne kadar gelmiştir. Olayı haber alan jandarma, grubu dağıtmak için Yedek Subay Mustafa Fehmi Kubilay, emrindeki bir müfrezeyi bölgeye göndermiştir. Eylemciler arasından açılan ateş neticesinde Kubilay yaralanmış ve cami avlusuna doğru koşmaya başlamıştır. Cami avlusunda açılan ikinci el ateş sonucu yere düşmüştür. Daha sonra eylemciler bıçakla Kubilay'ın başını kesmiştir. Bu sırada alaydan yetişen kuvvetler bölgeye gelmiştir ve eylemcilerin ateş açması üzerine çatışma çıkmıştır. Eylemcilerden Mehdi Mehmet, Şamdan Mehmet ve Sütçü Mehmet ölü, Emrullah oğlu Mehmet Emin yaralı olarak ele geçirilmiştir. Olayın ertesinde sıkıyönetim ilan edilmiş ve yapılan yargılamalarda 32 kişi idama, 73 kişi de çeşitli hapis cezalarına çarptırılmıştır.[112]

29 Ekim 1933’te Cumhurbaşkanı Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti'nin onuncu kuruluş yıldönümü nedeniyle yaptığı konuşmada ülkenin kuruluş temelini ve gelecek vizyonunu yalın bir dille tüm dünyaya ve Türk milletine anlatmıştır.[113]

Ekonomi

Atatürk, Cumhurbaşkanlığı döneminde, sadece bürokratların değil tüm vatandaşların mülkiyet hakkını tanımış ve 1923-1938 döneminde Türkiye ekonomisi ortalama yıllık %7,5 büyümüştür, Türkiye'nin GSMH'si dünya toplamının binde 3,62'sinden binde 6,52'sine yükselmiştir.[114] Cumhurbaşkanı Atatürk’ün döneminde Türkiye Cumhuriyeti dünyanın en hızlı kalkınan büyüyen ülkelerinden biri olmuştur.[115]

Dış politika

Ürdün Kralı I. Abdullah ile. (1937)
Türkiye'yi ziyaret eden Birleşik Krallık Kralı VIII. Edward ile. (4 Eylül 1936)
Atatürk ve Afganistan Kralı Amanullah Han, Ankara (1928). Amanullah Han oldukça etkilendiği Atatürk reformlarının benzerlerini kendi ülkesinde uygulamaya koymaya çalıştı.[116] Atatürk döneminde Türkiye, Afganistan’ın modernleşmesi sürecine aktif bir şekilde destek verdi.[117]

Atatürk'ün cumhurbaşkanlığı dönemindeki dış politika konularının başlıklarını Musul sorunu, Türkiye-Yunanistan Nüfus Mübadelesi, Türkiye'nin Milletler Cemiyeti'ne girişi, Balkan Antantı, Montrö Boğazlar Sözleşmesi, Sadabat Paktı ve Hatay Sorunu oluşturmaktadır.

Cumhurbaşkanı Atatürk dış politikasında gerçekçi davranmıştır.[118] Atatürk dış ilişkilerde dinamik ve gözü pektir; ama maceracı değildir.[118] Atatürk dış politikada kendisini hangi ilkenin yönettiğine dair “Biz kendimizi bilen kimseleriz. Olmayacak isteklerimiz yoktur[119] olarak tanımlamıştır.[118] Atatürk İslamcılık ve Turancılık akımlarının zararlı boyutlarına karşı Misâk-ı Millî ile çizmiş olan sınırlarda kalınmasını benimsemiştir.[118] 24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Antlaşması' ile sınırlarımızı, Atatürk dış politikada belirleyici bir unsur olarak tutmuş, bu antlaşmada çizilen Türkiye Cumhuriyeti'nin sınırları büyük ölçüde (Hatay sorunu dışında) belirleyici olarak saptanmış, ekonomi açısından Lozan'ın kaldırdığı kapitülasyonlardan taviz verilmemiştir.[118] Atatürk'ün Lozan'ı temel almasının önemi geçen zaman içinde bakıldığında daha iyi anlaşılmaktadır; çünkü I. Dünya Savaşı'nın mağlupları arasında yer alan bir ulusun çizdiği kavramlar o dönemden bugüne yürürlükte olan tek antlaşma olarak durmaktadır.[118]

Cumhurbaşkanı Atatürk’ün sağlam kişiliğinin ve kararlı mizacının damgasını vurduğu ve tamamen millî bir karakter taşıyan dış politika uygulamaları günümüz için örnek alınacak pek çok temel niteliğe sahiptir. Orta öğretimden itibaren askeri terbiye gören ve savaşlara katılan Atatürk'ün askerlik sonrası hayatında barışın idamesine uğraşmıştır. Ayrıca bu yolda örnek tutum ve davranışlar sergilemiştir. Bunları Atatürk’ün; “ Bizim kanaatimizce beynelmilel siyasi güvenliğin gelişmesi için ilk ve en mühim şart milletlerin hiç olmazsa barışı koruma fikrinde samimi olarak birleşmesidir” sözünde açıkça görebiliyoruz.[120]

Musul Sorunu

Lozan Antlaşması sırasında Türkiye-Irak sınırı çizilmemişti. Musul-Kerkük bölgesinde zengin petrol yataklarının bulunması İngiltere başta olmak üzere birçok ülkenin dikkatini çekiyordu. Zengin petrol yataklarının bulunduğu bölge, Mondros Ateşkes Antlaşması'nın imzalanması sırasında İngiltere tarafından işgal edilmişti. I. Dünya Savaşı'nın bitmesinden sonra Irak'ta İngilizlere bağlı bir yönetim kurulmuş, bu ülke “İngiliz mandası “altına alınmıştı. Musul, nüfusunun çoğunun Türk olması sebebiyle Misak-ı Millî dâhilindeydi. Ancak İngilizler zengin petrol yataklarının bulunduğu bölgeyi bırakmaya yanaşmıyorlardı. Lozan Barış Antlaşması sırasında bu konuda bir sonuç alınamamış, sorunun daha sonra Türkiye ve İngiltere arasında çözülmesine karar verilmişti. 1924 yılında görüşmelere başlanmış fakat sonuç alınamamıştır. Daha sonra sorun Milletler Cemiyeti'ne götürülmüştür. 1924 yılının Ekim ayında toplanan Milletler cemiyeti de Türkiye-Irak sınırını çizmiş ve Musul bölgesini Irak tarafında bırakmıştır. 13 Şubat 1925'te ise Şeyh Sait İsyanı çıkmıştır.15 Nisan'da tamamen bastırılan ayaklanma İngilizlerin işine yaramıştır. Kurtuluş Savaşı'ndan yeni çıkan Türk ordusu hırpalanmış, Musul-Kerkük üzerine askeri harekât yapma imkânı ortadan kalkmıştır. Bu durumda Türkiye, 5 Haziran 1926 tarihinde İngilizlerle imzalanan Ankara Antlaşması gereğince bazı maddi çıkarlar karşılığı, Milletler Cemiyeti'nin öngördüğü sınırı kabul etmiştir.[121]

Türk-Yunan ilişkileri

Türk-Yunan yakınlaşması için 1930 yılında Yunanistan Başbakanı Elefterios Venizelos'u Türkiye'ye davet ederek Millî Mücadele'nin düşmanı Yunanistan'la barışın temellerini attı. Türkiye-Yunanistan Nüfus Mübadelesi 1923 yılında Lozan Antlaşması'na ek protokol uyarınca Türkiye'deki Rumların Yunanistan'a, Yunanistan'daki Türklerin Türkiye'ye zorunlu göçüne karar verilmiştir. Türkiye'de sadece İstanbul kenti ile Gökçeada ve Bozcaada'da, Yunanistan'da ise sadece Batı Trakya Türkleri mübadeleden muaf tutulmuşlardır.[122] Değişimin çok büyük bir bölümü 1923-1924 yıllarında gerçekleşmiş, ancak geriye kalan az sayıda olayda 1930 İnönü-Venizelos sözleşmesine dek zorunlu göç uygulamasına devam edilmiştir. 1934'te Venizelos tarafından Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterildi.[123] Ancak Nobel Ödül Komitesi değerlendirmeye almadı.

Milletler Cemiyeti

Türkiye 13 Nisan 1932 tarihinde yapılan Cenevre Silahsızlanma Konferansı’nda Milletler Cemiyeti ile işbirliği yapmaya hazır olduğunu belirtmiştir. Bunun üzerine İspanya ve Yunanistan Türkiye’nin Milletler Cemiyeti'ne kabul edilmesini teklif etmiştir. Türkiye’nin barışçı siyasetini gözlemleyen Milletler Cemiyeti bu teklifi 6 Temmuz 1932'de genel kurulda oy birliği ile kabul etmiştir. Türkiye 18 Temmuz 1932'de bu cemiyete üye olmuştur. Milletler Cemiyeti'nin yerini 1945 yılından itibaren Birleşmiş Milletler almıştır.[124]

Balkan Antantı

Dosya:Atatürk, Stojadinović, Metaxas, Comnen. Ankara, March 1938 (Koncern Ilustrowany Kurier Codzienny).png
Atatürk 1938'de Ankara'da toplanan Balkan Antantı zirvesine konuk ettiği Yugoslavya başbakanı Milan Stojadinović, Yunanistan başbakanı İoannis Metaksas ve Rumen diplomat Nicolae Petrescu-Comnen ile konuşuyor.

Balkan Anlaşma Yasası, 9 Şubat 1934 tarihinde Atina'da Türkiye, Yunanistan, Yugoslavya ve Romanya arasında imzalanan anlaşmadır.[125]

1933’te Almanya’da Nazi Partisi'nin iktidara gelmesi, İtalya’nın Akdeniz’de ve Balkanlar'da genişleme çabası ve Avrupa devletlerinin silahlanma yarışına girmesi dünya barışını tehdit etmeye başladı. Bu gelişmeler sonucunda Balkan devletleri arasında bir yakınlaşma meydana geldi. 14 Eylül 1933 tarihinde Ankara'da Türkiye ile Yunanistan Arasında İçten Anlaşma Yasası[126], 17 Ekim 1933 tarihinde Ankara'da Türkiye ile Romanya arasında Dostluk, Saldırmazlık, Hakemlik ve Uzlaştırma Antlaşması[127], 27 Kasım 1933 tarihinde Belgrad'da Türkiye-Yugoslavya Dostluk, Saldırmazlık, Yargısal Çözüm, Hakemlik ve Uzlaştırma Antlaşması imzalandı.[128]

Montrö Boğazlar Sözleşmesi

Lozan Konferansı'nda Türkiye ve İtilaf Devletleri arasında Boğazlar rejimiyle ilgili Boğazlar Sözleşmesi imzalanmıştı. 1923 yılında imzalanan anlaşmanın tarafları İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Bulgaristan, Yunanistan, Romanya, Yugoslavya, Sovyetler Birliği ve Türkiye'dir. Bu sözleşme sayesinde savaş ve barış zamanında ticaret ve savaş gemilerinin Boğazlardan geçişi serbest olacaktı.[129]

İkinci Dünya Savaşı'nın yaklaşmasıyla birlikte Avrupa'da birçok siyasi değişiklik oldu. Boğazların herhangi bir saldırıya karşı korunmasını üstlenen devletlerden İtalya, Habeşistan'a saldırdı. Japonya ise kendi isteğiyle Milletler Cemiyeti'nden ayrıldı. Dünya barışının korunması için toplanan konferanslar neticesiz kalmış, tüm devletler silahlanmaya başlamıştı.[129]

Siyasi ortamın bozulduğunu gören Atatürk, Boğazlar meselesini kesin olarak çözmeye karar verdi. Türk Hükümeti, Milletler Cemiyeti'ne başvurarak Lozan Antlaşması'ndaki Boğazlara ait hükümlerin değiştirilmesini talep etti. Bunun üzerine İsviçre'nin Montreux şehrinde bir konferans toplanmış ve 20 Temmuz 1936'da Türkiye, İngiltere, Fransa, Bulgaristan, Romanya, Yugoslavya, Yunanistan, Japonya ve Sovyetler Birliği arasında Montreux Boğazlar Sözleşmesi imzalanmıştır. Konferansa katılmamış olan İtalya daha sonra 2 Mayıs 1938'de Boğazlar Sözleşmesi'ne katılmıştır. Montreux Boğazlar Sözleşmesi'nin ana maddeleri şunlardır:[129]

  • Boğazlar kayıtsız şartsız Türk hâkimiyetine bırakılacak, tahkimat yapmak hakkı tanınacaktır.[129]
  • Barış zamanında her devletin ticaret gemileri serbestçe geçebilecek, ancak savaşta ve barışta asker ve sivil hava kuvvetlerinin geçmesine izin verilmeyecektir.[129]
  • Savaş zamanında eğer Türkiye tarafsız kalmışsa ticaret gemileri geçebilecektir.[129]
  • Barış zamanında denizaltı gemileri müstesna olmak şartıyla savaş gemileri on beş gün evvel Türkiye Hükümeti'ne haber verecek, gidecekleri yer, isim, tip ve adetleri bildirilecek ve uçak kullanmamak şartıyla Boğazlardan geçebileceklerdir.[129]
  • Eğer Türkiye savaşa girmişse yalnız tarafsız devletlere mensup ticaret gemileri, düşmana hiçbir surette yardımda bulunmamak şartıyla gündüzün serbestçe geçebileceklerdir.[129]

Montreux Sözleşmesi 20 yıl yürürlükte kalacaktı. Ancak bu sürenin dolmasından 2 yıl önce antlaşmanın taraflarından hiçbirisi sözleşmenin iptalini istemezse, sözleşme yürürlükte kalmaya devam edecekti. Montreux Sözleşmesi'nin 1956'da süresi dolduğu halde böyle bir iptal isteği hiçbir ülke tarafından yapılmadığı için hâlen yürürlüktedir.[129]

Sadabat Paktı

İtalya'nın doğu ülkelerini hedef alan istila politikası nedeniyle Türkiye, İran, Irak ve Afganistan arasında, 8 Temmuz 1937'de İran'da Sadabat Sarayı'nda imzalanmıştır. Devletler antlaşma ile dostluk ilişkilerini sürdüreceklerini, Milletler Cemiyeti Paktı ve Briand-Kellog Paktı'na bağlı kalacaklarını, birbirinin iç işlerine karışmayacaklarını, birbirlerine saldırmayacaklarını, ortak çıkarlarıyla ilgili konularda birbirlerine danışacaklarını ve sınırlarının korunmasına saygı göstereceklerini belirtmişlerdir.[130]

Hatay Sorunu

Mondros Ateşkes Antlaşması'ndan sonra İskenderun Sancağı, Suriye’den Anadolu’ya ilerleyen Fransızlarca işgal edilmiştir. Böylece, birçok yerde olduğu gibi, Hatay’da da bir Millî Mücadele cephesi oluşmuştur.[131]

Yerel yasama meclisi Atatürk tarafından önerilen Hatay Devleti bayrağını kabul ettikten sonra Atatürk'ün gönderdiği telgraf.

20 Ekim 1921'de, Fransa ile imzalanan, Ankara Antlaşması’nın 7. maddesine göre İskenderun, Suriye sınırları içerisinde kalacak; burada özel bir idare kurulup, Türk kültürünü geliştirmek için her türlü kolaylıktan yararlanılacaktır, resmî dil Türkçe olacak ve Türk parası geçerli olacaktır.[132]

Lozan Antlaşması’nda ise Suriye ile Türkiye arasında çizilen sınıra göre Hatay, Türk sınırları dışında kaldı.[133]

1936 yılında Suriye’ye bağımsızlık veren ve Suriye ile Fransa arasında ittifak kuran anlaşmada İskenderun Sancağı hakkında hiçbir hüküm yer almıyordu. Fransa, Suriye’den çekilirken, sancak üzerindeki yetkilerini Suriye’ye terk etmekteydi. Türk Hükümeti durumu kabul etmedi. Cenevre’deki Milletler Cemiyeti toplantısında Fransa ile yapılan görüşmeler netice vermeyince 9 Ekim 1936’da Fransa’ya resmî bir nota vererek, Suriye’ye yapıldığı gibi İskenderun Sancağı’na da bağımsızlık verilmesini istedi.[134] Atatürk, 1 Kasım 1936 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni açış konuşmasında: “... Bu sırada, milletimizi gece gündüz meşgul eden başlıca büyük bir mesele, hakiki sahibi öz Türk olan, İskenderun — Antakya ve çevresinin mukadderatıdır. Bunun üzerinde ciddiyet ve kesinlikle durmaya mecburuz. Daima kendisi ile dostluğa çok ehemmiyet verdiğimiz Fransa ile aramızda, tek ve büyük mesele budur. Bu işin hakikatini bilenler ve hakkı sevenler, alâkamızın şiddetini ve samimiyetini iyi anlarlar ve tabii görürler” diyordu.[135] Fransız büyükelçisi ile olan bir konuşmasında ise: “Hatay benim şahsî davamdır. Şakaya gelmeyeceğini bilmelisiniz” dedi.[136] 27 Ocak 1937’de Cenevre’de toplanan Milletler Cemiyeti, Hatay’ın bağımsızlığını kabul etmiş ve bir seçimle nüfus çoğunluğunun tespit edilmesine karar verdi.[137] Atatürk’ün Hatay’ı silâh zoruyla alabileceğini düşünen Fransızlar askerî bir anlaşma yapmayı istediler; bu anlaşma yapıldı. Anlaşma ile Hatay’da tarafsız bir seçim kabul edilerek, bunun için de bir kısım asker gücünün Hatay’a girmesine karar verildi. Kurmay Albay, Şükrü Kanatlı komutasındaki Türk birlikleri, Hatay’a girdi. 13 Ağustos’ta seçimler yapıldı ve Meclis çoğunluğunu Türkler kazandı. Böylece bağımsız Hatay Cumhuriyeti 12 Eylül 1938’de kuruldu. Bu Cumhuriyet ise, 30 Haziran 1939’da Türkiye’ye katılma kararını aldı.[138]

Trakya Manevraları

İtalya'da Benito Mussolini'nin, Almanya'da ise Adolf Hitler'in iktidara geldikten sonra saldırgan bir şekilde silahlanmaları ve Avrupa kıtasında yeniden toprak paylaşımı peşinde koşmaları İkinci Dünya Savaşı'nın yaklaşması şeklinde değerlendiriliyordu. Bunu üzerine Atatürk hem silahlı kuvvetleri savaş durumuna hazırlamak hem de olası tehditlere bir gözdağı vermek için 1937 yılında Trakya Manevraları'nı düzenlemeye karar vermiştir. Kırklareli, Tekirdağ ve Edirne illerini kapsayan tatbikata 200 bin asker katılmıştır. Senaryoya göre Meriç Nehri boyunca saldıran hayali düşman kuvvetleri Kıyıköy, Vize'den çıkartma yapan birliklerce desteklenmiş ve Türk birliklerine saldırmıştır. Tatbikata Bulgaristan, Fransa, Irak, İngiltere, İran, Romanya, Yunanistan ve Yugoslavya askeri temsilcileri katılmıştır.[139]

Özel hayatı

Doğum tarihi

1940 yılında Türkiye Cumhuriyeti Posta İdaresi'nce bastırılan ve Atatürk'ün doğum tarihinin 1880 olarak gözüktüğü posta pulu.

Atatürk'ün kesin doğum tarihi bilinmemektedir. Kendisi de bilmiyordu. Gregoryen takvimi 26 Aralık 1925'ten sonra Türkiye'de kullanılmaya başlanmıştır, doğum tarihi konusundaki karışıklık ise Osmanlı döneminde kullanılan iki takvimden doğmuştur. Bu dönemde kullanılan Hicri takvim ve Rumi takvimin ortak noktaları, Atatürk'ün kaydedilen doğum yılı olan 1296'nın yanında hicri veya rumi olduğunun belirtilmemesi, gregoryen takvimde ay ve yıla bağlı olarak 1880 veya 1881 yılından hangisine denk geldiğinin kesin olarak bulunmasını zor hale getirmiştir.[140] Faik Reşit Ünat araştırmaları sırasında Zübeyde Hanım'ın Selanik'teki komşularını ziyaret etmiş ve bu konuda sorular sormuştur. Aldığı cevaplar çelişmektedir, bazı komşular Atatürk'ün bir ilkbahar gününde doğduğunu söylerken bazı komşular ise kış günü (Ocak veya Şubat) olduğunu iddia etmişlerdir. Atatürk'ün kendisi, annesinin ona bir bahar gününde doğduğunu söylediğini, kız kardeşi Makbule Atadan ise annesinin ona Mustafa Kemal'in fırtınalı bir gecede doğduğunu söylediğini ifade etmişlerdir. Enver Behnan Şapolyo Zübeyde Hanım'ın 23 Kânunievvel 1296'da doğduğunu söylediğini belirterek Atatürk'ün 23 Aralık 1880'de doğduğunu öne sürmüş, Şevket Süreyya Aydemir ise bu tarihin 4 Ocak 1881 olduğunu iddia etmiştir. Şişli Atatürk Müzesi'nde gösterimde bulunan Atatürk'ün son nüfus cüzdanının üzerinde doğum tarihi kısmında 1881 görülebilir haldedir.[140] 1882 doğumlu olan Ali Fuat Cebesoy Şişli'deki evinde kendisinin "Rauf Bey'le ben senin ağabeyin sayılırız. Çünkü ikimiz de senden birer yaş büyüğüz." diye konuşmasını kaynak göstererek "1881 tevellütlü" olduğunu yazmıştır.[141]

Kurtuluş Savaşı'nın başlangıcı kabul edilen 19 Mayıs tarihinin Atatürk'ün doğum günü olarak kabulü tarihçi Reşit Saffet Atabinen'in bir jestinin sonucudur. Atabinen'in ulusun doğuşu üzerine yaptığı bir jest 19 Mayıs'ın önemini iyi şekilde yansıttığı için Atatürk'ün takdirini kazanmıştır. İzleyen günlerde bir öğretmenin, planladıkları “Gazi Günü” için Atatürk'ün doğum gününü sorması üzerine Atatürk tam tarihi bilmediğini söylemiş ve Gazi Günü için 19 Mayıs'ı önermiştir. Tevfik Rüştü Aras, Atatürk ile yaptıkları günler süren bir araştırmadan sonra doğum tarihi aralığını 10 Mayıs ve 20 Mayıs arasına daralttıklarını söyler. Atatürk bu araştırmadan sonra “Neden 19 Mayıs olmasın?” demiştir. Bu tarih resmî olarak halka ve diplomatik kanallarca diğer ülkelere bildirilmiştir. Ancak bu tarih ilginç bir durum yaratmıştır, 1881 yılının 19 Mayıs günü, Rumi takvimde 1297 yılına denk gelmektedir, ancak kaydedilmiş doğum tarihi Rumi 1296 yılıdır. Rumi 1296 yılı 13 Mart 1880 ile 12 Mart 1881 arasında sürmüştür, bu sebeple alternatif olarak Atatürk'ün doğum tarihi 19 Mayıs 1880 olabilir. Bu sebeplerle ne tarih ne de yıl genel kabul görmemiştir. Mustafa Kemal Derneği eski başkanı Muhtar Kumral 13 Mart 1958'deki bir basın konferansında Atatürk'ün doğum tarihini Atatürk'ün kız kardeşi Makbule Atadan'ın sözlerine dayanarak 13 Mart 1881 olarak belirlediklerini söylemiştir. Ancak Gregoryen 13 Mart 1881, Rumi 1 Mart 1297'ye denktir, Atatürk'ün doğum yılı ise 1296 olarak kayda geçmiştir, bu sebeple geçerlilik iddiası zan altındadır.[140]

Atatürk'ün Rumi 1296'da doğduğuna ilişkin kayıt bulunsa da, Atatürk'ün doğum gününü net olarak söyleyebilmek için gerekli miktarda kayıt bulunmamaktadır. Atatürk'ün doğum günü Gregoryen 1880 veya 1881'e denk geliyor olabilir. Atatürk'ün doğum günü, kendi onayıyla resmî olarak 19 Mayıs olarak belirlenmiştir. Bu gün Türk Kurtuluş Savaşı'nın başlangıcı olması sebebiyle önem verdiği bir gündür.[140]

Nüfus cüzdanı

Soyadı Kanunu'ndan sonra aldığı kimliklerden ilki (993.814-B seri ve 51 sıra numaralıdır). Bu nüfus hüviyet cüzdanında Atatürk'ün adı Kemal'dir.
Soyadı Kanunu'ndan sonra aldığı kimliklerden ikincisi (993.815-B seri ve 51 sıra numaralıdır). Bir önceki kimliğinden farklı olarak, bu nüfus hüviyet cüzdanında Kamâl adı dikkat çekmektedir.

27 Mart 1923 tarihinde Ankara Nüfus Müdürlüğünce verilen nüfus cüzdanına göre, Boy: Orta, Saç: Sarı, Kaş: Sarı, Göz: Mavi, Burun: Adeta, Ağız: Adeta, Bıyık: Sarı, kesik, Sakal: Tıraş, Çene: Uzunca, Çehre: Uzunca, Renk: Beyaz, Alamet-i farika-i tabiiye: Tam, İsim ve şöhreti: Müşir Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretleri, Tarih ve mahall-i veladeti: Selanik, 1296, Pederinin ismiyle mahall-i ikameti: Tüccardan müteveffa Ali Rıza Efendi, Validesinin ismiyle mahall-i ikameti: Müteveffiye Zübeyde Hanımefendi, Sanat ve sıfat ve hizmet ve intihab selahiyeti: TBMM Reisi ve Başkumandan, Müteehhil ve zevcesi müteaddid olup olmadığı: Bir zevcesi vardır, Derecat ve sunuf-ı askeriyesi: Müşir, İkametgâh ise Hacı Bayram Mahallesi 161/1 idi.[142]

Yeni alfabenin kabulünden sonra yenilenmiş nüfus cüzdanlarından "993.814-B seri ve 51 sıra numaralı" cüzdanda Adı: Kemal, Soyadı: Atatürk; "993.815-B seri ve 51 sıra numaralı" cüzdanda Adı: Kamâl, Soyadı: Atatürk, Meslek ve İçtimai vaziyeti: Reisicumhur, Medeni hali: Evli değildir, nüfus kütüğüne yazılı olduğu yeri ise Ankara Vilâyeti Çankaya Mahallesi Hane No. 139, Cilt: No. 56 ve Sahile No. 49 olarak yazılmıştır.

Ayrıca Atatürk'ün nüfus kaydı 27 Ocak 1933 tarihinde "Gaziantep Bey Mahallesi" olarak değiştirilmiştir.[143][144]

Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü'nün websitesinde yapılan sorgulamada, TC kimlik no: 10000000146, kayıtlı olduğu il: Gaziantep, ilçe: Şahinbey, mahalle: Bey, cilt no: 10, aile sıra no: 44, birey sıra no: 1, adı: Gazi Mustafa Kemal, soyadı: Atatürk, baba adı: Ali Rıza Bey, anne adı: Zübeyde Hanım, doğum yılı: 1881, cinsiyeti: Erkek olarak gözükmektedir.

Doğum yeri

"Atatürk'ün evi" Apostolu Pavlu Cad. No: 71, Aya Dimitriya Mah., Selanik, Yunanistan[145]

Atatürk; Islahhane Caddesi, Koca Kasım Paşa Mahallesi, Selanik, Osmanlı Devleti'nde (Bugünkü Apostolu Pavlu Caddesi No: 75, Aya Dimitriya Mahallesi, Selanik, Yunanistan) bugün müze olan 3 katlı, 3 odalı ve pembe boyalı evde doğdu. Şerafettin Turan'ın kitabında "Ahmet Subaşı ya da Hatuniye Koca Kasımpaşa Semti" olarak geçmektedir.[146]

Ancak Atatürk'ün üvey kız kardeşi Ruhiye Hanım'ın torunu Ferhat Babür'ün aktardığına göre Atatürk'ün doğduğu ev olarak bilinen ve yandaki fotoğrafta da gösterilen evdeki Selanik Konsolosluğu binası, Atatürk'ün doğduğu ev değildir. O ev, Zübeyde Hanım'ın ikinci kocası, yani Atatürk'ün üvey babası Ragıp Bey'in evidir.[147]

Adı ve soyadı

Mustafa adını babası Ali Rıza Efendi kendi dedesinin adı olduğundan dolayı vermiştir. Çünkü Ali Rıza Efendi'nin babasının adı olan Ahmed adı ağabeylerinden birisine verilmişti.[148] Mustafa'ya neden Kemal isminin verildiğine yönelik ise çeşitli iddialar vardır. Afet İnan, bu ismi ona matematik öğretmeni Üsküplü Mustafa Efendi'nin Kemal adının anlamında olduğu gibi onun "mükemmel ve olgun" olduğunu göstermek için verdiğini söylemiştir.[149] Ali Fuat Cebesoy ise bu adı matematik öğretmeninin onu kendisinden ayırt etmek için koyduğunu belirtir.[150] Atatürk'ün bir biyografisini yazmış olan yazar Andrew Mango ise Mustafa'nın bu adı Namık Kemal'in adında "Kemal" bulunduğu için kendisinin koyduğunu iddia etmektedir.[151]

1921-1934 yılları arasında Gazi Mustafa Kemal unvan ve adıyla veya sadece Gazi unvanıyla anılan Mustafa Kemal'e Soyadı Kanunu ile birlikte TBMM tarafından çıkarılan 24 Kasım 1934 tarihli ve 2587 sayılı kanun ile Atatürk soyadı verilmiştir.[152] Yine aynı kanuna göre "Atatürk" soyadı veya öz adı başka kimse tarafından alınamaz, kullanılamaz.[153]

Gazi Mustafa Kemal'e Atatürk soyadı biraz yardımla Saffet Arıkan'ın armağanıdır. Soyadı Kanunu'nun çıkarıldığı sıralarda Mustafa Kemal Paşa için 14 soyadı adayı belirlenmiş, bunların arasından Atatürk soyadı, Naim Hazım Onat'ın tavsiyesi üzerine Mustafa Kemal Paşa'nın seçtiği soyadı olmuştur. Önerilen diğer soyadları şunlardır: Etealp, Arız, Ulaş, Yazır, Emen, Çogaş, Salış, Begit, Ergin, Tokuş, Beşe, Türkata (Türkatası). Saffet Arıkan'ın bulduğu soyadı Türkata ve Türkatası soyadıdır. Çankaya'da yapılan toplantıda liste okunduktan sonra Mustafa Kemal Paşa orada bulunan Naim Hazım Onat'a, "Siz ne dersiniz?" diye sormuş, Onat da şu cevabı vermiştir: "Türkata ve Türkatası kelimeleri gerek yazılışta gerek söylenişte bana biraz tuhaf geliyor. Arkadaşlar, biliyorsunuz tarihimizde Atabey unvanı vardır. Anlamı da askerlikte müşavir, hoca demektir. Bu unvanı taşıyan birçok Türk büyüğü vardır. Biz de Türk'e her alanda atalık etmiş, Türklüğü kurtarmış, istiklaline kavuşturmuş olan büyük Gazi'mize Atatürk diyelim. Bu bana şivemize de daha munis, daha uygun gibi geliyor." Bunun üzerine Gazi, Atatürk soyadını benimsemiştir.[154]

Atatürk, Mustafa Kemal adını askeriyede faaliyet gösterdiği yıllar içindeki gelişimi ve başarılarından mütevellit hak ettiği Bey (1911), Paşa (1916) ve Gazi (1921) unvanlarıyla birlikte kullandı ve hem yaşadığı dönemde hem de ölümünden sonra o adla tanınır oldu; cumhurbaşkanlığına seçildiği 1923'ten, kendisine Atatürk soyadının verildiği 1934'e dek gazete gibi medya organlarında ona sıkça "Gazi" denerek hitap edilirdi. 1935'te, Soyadı Kanunu'ndan sonra çıkarılan nüfus cüzdanlarından ikincisinde, Arapça bir ad olan Kemal'i milliyetçi tavrı doğrultusunda Eski Türkçede "büyük kale" anlamına geldiği iddia edilen[155] Kamâl[156] adıyla değiştirdi. 1934 ve 1935'te çıkarılan iki nüfus cüzdanına da Mustafa adı yazılmadı.

Atatürk'ün Kemal yerine kullandığı adla ilgili olarak Atatürk hayatta iken Anadolu Ajansı tarafından şöyle bir açıklama yapılmıştır:

"İstihbaratımıza nazaran, Atatürk'ün taşıdığı Kamâl adı Arapça bir kelime olmadığı gibi, Arapça Kemal kelimesinin delâlet ettiği manada da değildir. Atatürk'ün muhafaza edilen öz adı, Türkçe 'ordu ve kale' manasında olan Kamâl'dır. Son 'â' üstündeki tahfif işareti 'l'i yumuşattığı için, telâffuz hemen hemen Arapça 'Kemal' telâffuzuna yaklaşır."[157]

Ancak doğrudan doğruya kale ve ordu anlamına gelen kamâl sözcüğüne sözlüklerde rastlanılmamaktadır. Özbekçenin açıklamalı bir sözlüğü olan Oʻzbek tilining izohli lugʻati adlı sözlükte qamal sözcüğünün tanımında bu iki sözcük birlikte geçmektedir: Şehir, kale, ordu vb.ni teslim olmaya zorlamak amacıyla düşman koşunlarını kuşatmaya alma ve bu durumda tutma; kuşatma, muhasara.[158] Aynı sözcük Kazakçada "kale" ve "sur" anlamlarına gelmektedir.[159]

Dinî inancı

Atatürk, 23 Nisan 1920'de TBMM'nin açılışında dua ediyor.

Atatürk'ün dinî inancı, onun söylemleri ile cumhurbaşkanlığı dönemindeki sosyal ve politik uygulamaları esas alınarak farklı biçimlerde yorumlanmaktadır. Kimi araştırmacılar onun dine ilişkin söylemlerinin dönemsel olduğunu vurgulamakta ve bu konuyla alakalı olumlu görüşlerinin 1920'lerin başlarıyla kısıtlı olduğunu belirtmektedirler.[160]

Bir sözünde dini "lüzumlu bir müessese" olarak gördüğünü ifade eden Atatürk, başka sözlerinde de İslam için "bizim dinimiz" ve "büyük dinimiz" gibi ifadeler kullanmıştır.[161] Ayrıca Kur'an için "şanı büyük" ve "en eksiksiz kitap", Muhammed için "peygamberimiz efendimiz hazretleri" ve "Allah'ın birinci ve en büyük kulu" demiştir.[161] 1922 ve 1923'te yaptığı iki konuşmada "Allah birdir, büyüktür." demiştir.[162] 1923 yılında kendisine armağan olarak Kur'an gönderilmesine "Bence kıymetini takdire imkân olmayan bu hediyeyi, en derin ve hürmetkâr din duygularımla muhafaza edeceğim." sözüyle teşekkür etmiştir.[161] Atatürk'ün Dolmabahçe Sarayı'nda zaman zaman yakın dostlarıyla bir araya geldiğini ve kendisinin de bu ziyaretlere katıldığını anlatan manevi kızı Ülkü Adatepe, onun bazen efkarlanıp eski hikâyelerini anlattığını, savaşa giderken daima ellerini açıp "Allah'ım sen Türk milletini hiçbir zaman esir etme." diye dua ettiğinden bahsettiğini belirtmiştir.[163] Atatürk, Türk milletinin dinî inancı ile ilgili bir sözünde şu ifadeleri kullanmıştır:

"Türk milleti daha dindar olmalıdır, yani bütün sadeliği ile dindar olmalıdır demek istiyorum. Dinime, bizzat hakikate nasıl inanıyorsam, buna da öyle inanıyorum. Bilince aykırı, ilerlemeye mâni hiçbir şey içermiyor. Halbuki Türkiye’ye bağımsızlığını veren bu Asya milletinin içinde daha karışık, sun’i, bâtıl itikatlardan ibaret bir din daha vardır. Fakat bu konuda yeterli bilgisi olmayanlar, bu âcizler sırası gelince, aydınlanacaklardır. Onlar ışığa yaklaşamazlarsa, kendilerini yitirmiş ve mahkûm etmişler demektir; onları kurtaracağız."[161]

Atatürk'ün, dini "lüzumlu bir müessese" olarak gördüğünü belirttiğine ilişkin sözüne karşın "dini olanların fakir kalmaya mahkûm oldukları" ve bu nedenle "öncelikle din anlayışını kaldırmak" gerektiğine inandığına ilişkin görüşleri için de kaynaklar mevcuttur. Kâzım Karabekir'in belirttiğine göre, Atatürk ona din ile ilgili olarak dini olanların kazanamayacağını ve fakir kalmaya mahkûm olduklarını söyleyip netice olarak önce din anlayışını kaldırmak gerektiğini söylemiş[164] ve bu sebeple Kur'an'ın anlaşılarak okunmasına önem verip Türkçeye çevrilmesini emretmiştir.[161][165] Ayrıca İslam'a ilişkin olumsuz sözleri de bulunmaktadır. Karabekir'in anlattığı üzere, Atatürk Balıkesir'de hutbe okumasına karşın daha sonra Kur'an ve Muhammed ile ilgili olumsuz sözler etmiştir.[166][167]

Farklı bir görüşe göre, 1926-27 yılları arasında Atatürk ile röportaj yapan Grace Ellison, 1928 yılında yayımlanan Turkey Today adlı kitabının 24. sayfasında Atatürk'ün kendisine şunları söylediğini yazmıştır:

"Benim bir dinim yok ve bazen bütün dinlerin denizin dibini boylamasını istiyorum. Hükümetini ayakta tutmak için dini kullanmaya gerek duyanlar zayıf yöneticilerdir. Âdetâ halkı bir kapana kıstırırlar. Benim halkım demokrasi ilkelerini, gerçeğin emirlerini ve bilimin öğretilerini öğrenecektir. Batıl inançlardan vazgeçilmelidir. İsteyen istediği gibi ibadet edebilir. Herkes kendi vicdanının sesini dinler. Ama bu davranış ne sağduyulu mantıkla çelişmeli ne de başkalarının özgürlüğüne karşı çıkmasına yol açmalıdır."[168]

Atatürk: "Türkiye Cumhuriyeti'nde herkes Allah'a istediği gibi ibadet eder. Hiç kimseye dinî fikirlerinden dolayı bir şey yapılmaz. Türk Cumhuriyeti'nin resmî dini yoktur. Türkiye'de, bir kimsenin fikirlerini zorla başkalarına kabul ettirmeye kalkışacak kimse yoktur ve buna müsaade edilmez. Artık samîmî mutekitler, derin iman sahipleri, hürriyetin icaplarını öğren."

Atatürk ortaokul ve liselerde ders kitabı olarak okutulması için kendi el yazısıyla kaleme aldığı Medeni Bilgiler adlı kitabın ilk ve en uzun bölümü olan Millet bölümünde şunları yazmıştır:

  • "...Türkler Arapların dinini kabul etmeden evvel de büyük bir millet idi. Arap dinini kabul ettikten sonra bu din, ne Arapların, ne aynı dinde bulunan Acemlerin ve ne de Mısırlıların ve sâirenin Türklerle birleşip bir millet teşkil etmelerine hiçbir tesir etmedi. Bilakis, Türk milletinin millî rabıtalarını gevşetti; millî hislerini, millî heyecanlarını uyuşturdu. Bu pek tabii idi. Çünkü, Muhammed'in kurduğu dinin gayesi, bütün milliyetlerin fevkinde şamil bir Arap milliyeti siyasetine müncer oluyordu. Bu Arap fikri, Ümmet kelimesi ile ifade olundu. Muhammed'in dinini kabul edenler, kendilerini unutmağa, hayatlarını Allah kelimesinin her yerde yükseltilmesine hasretmeğe mecburdular. Bununla beraber, Allah'a kendi millî lisanında değil, Allah'ın Arap kavmine gönderdiği Arapça kitapla ibadet ve münacatta bulunacaktı. Arapça öğrenmedikçe Allah'a ne dediğini bilmeyecekti. Bu vaziyet karşısında Türk milleti birçok asırlar ne yaptığını, ne yapacağını bilmeksizin adeta bir kelimesinin manasını bilmediği halde Kur'ân'ı ezberlemekten beyni sulanmış hafızlara döndüler..."
  • "...Türk milletini Allah için, Peygamber için topraklarını, menfaatlerini, benliğini unutturacak, Allah'la mütevekkil kılacak derin bir gaflet ve yorgunluk beşiğinde uyuttular..."
  • "...din hissi, dünyanın acısı duyulan tokadıyla derhal Türk milletinin vicdanındaki çadırını yıktı, davetlileri, Türk düşmanları olan Arap çöllerine gitti. Artık Türk, cenneti değil, son Türk ellerinin müdafaa ve muhafazasını düşünüyordu. İşte dinin, din hissinin Türk milletinde bıraktığı hatıra..."
  • "...Kralların ve padişahların istibdadına dinler mesnet olmuştur..."

Öte yandan 1 Kasım 1937'de yaptığı meclis konuşmasında şu sözleri söylemiştir:

"...Bizim devlet idaresindeki ana programımız, Cumhuriyet Halk Partisi programıdır. Bunun kapsadığı prensipler, idarede ve siyasette bizi aydınlatıcı ana hatlardır. Fakat bu prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların dogmalarıyla asla bir tutmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz. Bizim yolumuzu çizen; içinde yaşadığımız yurt, bağrından çıktığımız Türk milleti ve bir de milletler tarihinin bin bir facia ve ıstırap kaydeden yapraklarından çıkardığımız neticelerdir."[169]

Atatürk 1931 yılında Türk Tarih Kurumu Başkanı Tevfik Bıyıklıoğlu'na yazdığı sansürlenmiş mektubunda[170] şöyle diyor:[171]

  • "Arabistan yarımadasının kumsal çöllerinden; (Ikre, Bismi, Rabbi) safsatasını esas tutmuş olan Araplar, uygar dünyada, bilhassa Türk zengin uygar bölgelerinde bu ilkel ve cahiliyet devrinin simgesi olan ilkeye dayanarak yapmadıkları tahrifat kalmamıştır."
  • "...asıl kilise yakınına gelindiği zaman deveye binmek sırası köleye geldiğinden ötürü Ömer’in yürüyerek; Arap ırkından başka ve yüksek ırklardan oluşan ordunun yüksek ve muhteşem huzurunda o ordunun kumandanlarına karşı yerden taş alarak atmak suretiyle gösterdiği çıplak ve çıfıt Araplık malumunuzdur. Bunu artık Türk çocuklarına bir erdem gibi okutmakta ısrar gösteren notları göz önüne almalısınız."[172]

Atatürk, 20 Temmuz 1915'te Madam Corinne'e gönderdiği mektubunda şunları diyor:

  • "Görüyorsunuz ya Madam, benim insanlarım şehit olmayı ararken de budalaca davranmıyorlar. Peygamberimiz ne kadar bilgeymiş. İnsanların gerçek arzularını ne kadar iyi biliyormuş. Bana gelince, çok yazık ki, bu inanmış insanların, Allah vergisi nitelikleri bende yok, ama bu nitelikleri desteklemeyi de hiç ihmal etmiyorum.
  • Çok garip bulduğum bir şey var. Erkeklere huriler ve başka güzel eğlenceler vadeden Hazreti Muhammed, kadınlar için hiçbir taahhüde girmiyor. Bu duruma göre ölümden sonra erkekler, cennetteki kadınlara sahip olarak hoş vakit geçirirlerken, kadınların dayanılmaz hale düşecekleri anlaşılıyor. Öyle değil mi?
  • Gördüğünüz gibi Madam, dağdağalı ve kanlı bir yaşama alıştıktan sonra da insan, cennet ve cehennemden söz etmek ve hatta yüce Tanrı’yı bile eleştirmek için zaman bulabiliyor. Madam, eğer Tanrımızı eleştirerek günaha girmemi önlemek isterseniz, çarpışmalar dışında kalan zamanımı, hangi meşgaleyle geçirebileceğim konusunda lütfen bana yol gösteriniz."[173][174]

Atatürk, 20 Mart 1937'de, Ankara Palas'ta; dönemin Romanya Dışişleri Bakanı'na şu sözleri söylemiştir:

"...Zamanında kitaplar karıştırdım. Hayat hakkında filozofların ne dediklerini anlamak istedim. Bir kısmı her şeyi kara görüyordu. “Mademki hiçiz ve sıfıra varacağız, dünyadaki geçici ömür sırasında sevinç ve mutluluğa yer bulunmaz” diyorlardı. Başka kitaplar okudum, bunları daha akıllı adamlar yazmışlardı. Diyorlardı ki: “Mademki sonu nasıl olsa sıfırdır, hiç olmazsa yaşadığımız sürece şen ve neşeli olalım.” Ben kendi karakterim bakımından ikinci hayat görüşünü beğeniyorum, fakat şu sınırlar içinde: Bütün insanlığın varlığını kendi şahıslarında gören adamlar zavallıdır. Besbelli ki, o adam birey sıfatı ile yok olacaktır. Herhangi bir kişinin, yaşadıkça memnun ve mutlu olması için gereken şey, kendisi için değil, kendisinden sonra gelecekler için çalışmaktır. Anlayışlı bir adam, ancak bu şekilde hareket edebilir. Hayatta tam zevk ve mutluluk, ancak gelecek nesillerin şerefi, varlığı, mutluluğu için çalışmakta bulunabilir..."[175][176]

İlgi alanları

Atatürk Çankaya Köşkü'ndeki kütüphanede, 16 Temmuz 1929.
Mersin Deniz Müzesi'nde sergilenmekte olan, Atatürk'ün kendi el yazısıyla aldığı jeoloji notları.

Kitap okumayı, müzik dinlemeyi, dans etmeyi, ata binmeyi ve yüzmeyi severdi. Tavla ve bilardo oynamak hoşuna giderdi. Zeybek oyunlarına, güreşe, Rumeli türkülerine ilgi duyuyordu. Sakarya adını verdiği atına ve köpeği Foks'a çok değer verirdi. Bir yaveri zengin bir kitaplık oluşturan Atatürk'ü boş zamanlarında elinden tarihle ilgili kitapları düşürmeyen biri olarak anlatır. Başka meselelerle ilgilenmek yerine gereğinden fazla tarihi kitap okuyor olmasına bozulan bir politikacının ona "Kitap okuyarak mı Samsun'a çıktın?" demesi üzerine Atatürk şu yanıtı verir: "Ben çocukken fakirdim. İki kuruş elime geçince bunun bir kuruşunu kitaba verirdim. Eğer böyle olmasaydı, bu yaptıklarımın hiçbirini yapamazdım."[177] Çankaya Köşkü'nde sık sık devlet adamlarının, sanatçıların, bilim adamlarının, dostların davet edildiği, ülke sorunlarının da konuşulduğu akşam yemekleri verilirdi. Temiz ve düzenli giyinmeye önem verirdi. Doğayı çok severdi. Sıkça Atatürk Orman Çiftliği'ne gider, modern tarıma geçiş amacıyla yürütülen çalışmalara bizzat katılırdı. İleri derecede Fransızca ve az Almanca biliyordu.[178]

Afet İnan; öğretmeni olan İsviçreli antropolog Profesör Eugène Pittard'ın, kendisine doktora tezi olarak verdiği "Türk Milleti’nin Özellikleri" konusunda Atatürk'ten yardım istedi. Atatürk; Afet İnan'ın önce kendi görüşlerini yazmasını ve fikirlerini daha sonra belirteceğini söyledi. Afet İnan'ın uzun çalışmasına karşılık, Atatürk kurşun kalemle, iki küçük not kâğıdı üzerine kendi tanımını yaptı.[145]

1939’da dönemin antropoloji alanında en saygın akademik yayın organlarından Revue anthropologique’de Pittard’ın Atatürk hakkındaki uzun bir makalesi çıktı. Derginin bu sayısı böylece Atatürk’ün anısına ayrılmış ve makale kapakta yer etmişti. Fransızca yazının başlığı “Antropolojiyi ve Tarihöncesini Canlandıran Devlet Adamı: Kemal Atatürk” idi. Bu makale Eugene Pittard’ın yıllarca Türkiye’de gözlemlediği bilimin evrimi ve Atatürk’ün bilime olan derin tutkusu üzerineydi.[179] Atatürk Hitit uygarlığı hakkındaki kazıların tutkulu bir takipçisiydi. Eugene Pittard, Atatürk'ün direktifleri ile Anadolu’nun birçok yerinde kazılara başlandığını ve çok önemli bulgular ortaya konulduğunu kaydediyordu.[180] Tarihçi İlber Ortaylı'ya göre her ne kadar zaman zaman Mustafa Necati gibi eğitimci kimseler çıksa da millî eğitim konusuyla CHP'de ilgilenen tek kişi Mustafa Kemal idi.[181]

Şahsi ilişkileri

Fikriye Hanım
Kemal Paşa ve Latife Hanım Afyon'da, 23 Mart 1923.
Kemal Paşa, Latife Hanım ve ailesiyle, 1923.
Atatürk ve Latife Uşşaki'nin evlilik fotoğrafı.

Ali Rıza Bey ve Zübeyde Hanım'ın Fatma (1872-1875), Ahmet (1874-1883), Ömer (1875-1883), Mustafa (Kemal Atatürk) (1881-1938), Makbule (Boysan, Atadan) (1885-1956) ve Naciye (1889-1901) adında altı çocukları oldu.[182] Fatma dört, Ahmet dokuz, Ömer sekiz yaşlarında iken o senelerde salgın olan difteri, o zamanki adıyla kuşpalazı hastalığından öldüler. En küçük kardeş Naciye, Mustafa Kemal'in Harp Okulu'nu bitirdiği sene, on iki yaşındayken verem hastalığına yakalanıp hayatını kaybetti. Makbule Hanım 1956 yılına kadar yaşadı.

Makbule Atadan ve Salih Bozok'a göre, küçük Mustafa 12 yaşındayken Binbaşı Rüknettin'in 8 yaşındaki kızı Müjgân'a âşık olmuştur. Makbule Atadan'a göre ikinci aşkı Hatice olmuş ve Hatice'nin annesi müdahale ederek ilişkisini kesmiştir. Ardından Selanik Askeri komutanı Şevki Paşa'nın 12 yaşındaki kızı Emine (Emine Arık)'ye matematik dersi verirken âşık olmuştur. Bunun dışında Selanik'teyken Rum asıllı tüccar Eftim Karinte'nin kızı Eleni Kriyas'a âşık olduğu söylendiyse de kanıtlanmamıştır.

Millî Mücadele döneminde Ankara İstasyon Binası'nda ve eski Çankaya Köşkü'nde Zübeyde Hanım'ın ikinci eşi Ragıp Bey'in yeğeni Fikriye Hanım ile birlikte yaşıyordu.[183] Verem hastası olan Fikriye hanım tedavi olması için Almanya'ya gittikten sonra 29 Ocak 1923'te İzmir'in sayılı zenginlerinden Uşakizade Muammer Bey'in kızı Latife Hanım ile evlendi.

Zehra Aylin, Rukiye Erkin ve Sabiha Gökçen.

Mustafa Kemal'e âşık olan Fikriye Hanım, onun Latife Hanım'la evliliğini öğrenince Türkiye'ye geri dönmüştür ve ilk işi köşke gitmek olmuştur. Ancak Latife Hanım onun geldiğini görünce Atatürk'e haber vermeden yavere emir verir ve onu köşkten yaka paça attırır. Bunun üzerine Fikriye Hanım'ın Çankaya Köşkü'ünde tabanca ile intihar ettiği söylenir. 1924'te yapılan Sonbahar Seyahati sırasında Latife Hanım'la kavga eden Mustafa Kemal Paşa Erzurum'dan İsmet Paşa'ya telgraf çekerek boşanacağını bildirdi. Ancak az sonra yaverleri Salih Bey (Bozok) ve Kılıç Ali Bey'in aracılığıyla boşanmasından vazgeçti.[184][185] Bu evlilik 5 Ağustos 1925 tarihine dek sürdü.[186]

Atatürk'ün manevi evlatları Abdurrahim Tuncak, Afife, Zehra Aylin, Rukiye Erkin, Nebile İrdelp, Sabiha Gökçen, Afet İnan, Sığırtmaç Mustafa ve Ülkü Adatepe'dir.[187]

1916 yılında Bitlis Rus işgalinden kurtarıldığı yıllarda 16. Kolordu Komutanı Mirliva (Tuğgeneral) Mustafa Kemal Paşa, savaşta bütün aile fertlerini kaybeden ve kimsesi kalmayan Abdurrahim'i evlatlık edindi. Abdurrahim bakılması için İstanbul'a annesi Zübeyde Hanım ve kız kardeşi Makbule'nin yanına gönderildi.[188][189] Zehra Aylin veya Zehra Mehmet; (Amasyalı Mehmet'in kızı), 1936 yılında Londra'dan ekspres treniyle Paris'e yolculuk ederken Amiens yakınlarında trenden düşerek hayatını kaybetti. Sabiha Gökçen ise ilk Türk kadın pilot[190] ve dünyanın ilk kadın savaş pilotu[191] oldu.

Ölümü

Atatürk'ün ölümünden sonra çekilen bir fotoğrafı, Dolmabahçe Sarayı.

Atatürk'ün sağlık durumu 1937 yılından itibaren bozulmaya başladı. Kendisine 1938 yılı başlarında siroz teşhisi konuldu. Avrupa'dan doktorlar getirildi. Mehmet Kâmil Berk 15 Ekim 1938 tarihinden onun ölümüne değin hekimliğini yapanlardan biriydi.[192] Kötüleşen sağlığı Türk ve yabancı doktorların tedavilerine sonuç vermedi.

Türkiye'nin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanı Atatürk, 10 Kasım 1938 Perşembe sabahı saat 09.05'te İstanbul Dolmabahçe Sarayı'nda hayatını kaybetti. Cenazesi büyük bir törenle Ankara'ya uğurlandı ve Atatürk 21 Kasım 1938 günü Ankara'da yapılan büyük bir törenle Ankara Etnografya Müzesi'ndeki geçici kabrine konuldu. Bundan 15 yıl sonra da 10 Kasım 1953'te kendisi için yaptırılan Anıtkabir'deki ebedi istirahatgâhında toprağa verildi. Vasiyetinde varlığını Türk Tarih Kurumu'na ve Türk Dil Kurumu'na bıraktı, Makbule Atadan'ın Çankaya'da oturmasını istedi, Makbule Atadan'a ve manevi kızlarına maaş verilmesini istedi, ayrıca İsmet İnönü'nün çocuklarına yurt dışı eğitimleri için gerekli olan desteğin verilmesini istemiştir.[193][194]

Anıtkabir'in panoramik bir görünümü.

Zaman dizini

Kurtuluş SavaşıI. Dünya SavaşıBalkan SavaşlarıTrablusgarp SavaşıMareşalBaş KomutanTümgeneralAlbayYarbayTüm BinbaşıBinbaşıKıdemli YüzbaşıKurmay YüzbaşıHarp AkademisiHarp OkuluManastır Askeri İdadisiSelanik Askeri RüştiyesiMustafa Kemal Atatürk

Hatırası

İtalyan heykeltıraş Pietro Canonica tarafından İstanbul'da Taksim Meydanı için yapılmış olan Cumhuriyet Anıtı. Türkiye'nin her şehrine Atatürk heykelleri dikilmiştir.

Türkiye genelinde anısının yaşatılması için kimi yapılara, adreslere ve kurumlara kendisinin ismi ve unvanlarını içeren isimler verilmiştir.[195]

Bunlardan bazıları; Atatürk Havalimanı, Atatürk Olimpiyat Stadyumu, Atatürk Barajı, Atatürk Köprüsü, Atatürk Orman Çiftliği, Atatürk Üniversitesi, Gazi Üniversitesi, Mustafa Kemal Üniversitesi şeklindedir. Bunun yanı sıra Atatürk'ün Samsun'a çıkışına ithafen Ondokuz Mayıs Üniversitesi ve 100. doğum yıldönümüne ithafen Yüzüncü Yıl Üniversitesi gibi hatırlatıcı isimler de kullanılmıştır.

Türkiye'nin her il ve ilçe merkezinde Atatürk anıtları ve resmî kurumlarının girişinde Atatürk heykeli, büstü veya maskı vardır. Bunun yanı sıra bütün resmî makam odalarında ve birçok resmî çalışma ofisinde Atatürk büstü, maskı, portreleri veya fotoğrafları, takvimleri, kalemlikleri vb. süs eşyaları vardır. Ayrıca Türkiye'de Atatürk rozeti, Atatürk imzası bulunan etiket, kravat iğnesi, yüzüğü vb. Atatürk temalı süs eşyası taşıyan birçok vatandaş görmek mümkündür.

Türkiye'deki bütün resmî ve özel okullarda bir Atatürk köşesi bulundurulması zorunludur. Ayrıca ilköğretim ve lise kitaplarının başında ve her sınıfta da Atatürk portresi bulunmalıdır. Bunun yanı sıra örgün eğitimin bütün aşamasında Atatürk sevgisi ve inkılapları ayrı bir ders olarak ya da bazı derslerin bir bölümü olarak işlenir.

19 Mayıs tarihi Türkiye Cumhuriyeti, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile Türkiye'nin yurt dışı temsilciliklerinde Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı olarak her yıl kutlanan bir millî bayramdır.

Atatürk'ün ölüm yıldönümü olan 10 Kasım tarihinde ölüm saati olan sabah 09.05'te Türkiye Cumhuriyeti, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Türkiye'nin yurt dışı temsilciliklerinde bir dakika boyunca halkın büyük bölümü saygı duruşunda bulunur, araçlar durur ve kesintisiz korna çalarlar.

Artvin yöresine ait bir halk oyunu olan ve eskiden "Artvin Barı" olarak bilinen, 1936 yılında Atatürk'ün karşısında oynanan yöresel oyun Atatürk'ün çok beğenmesi üzerine Atabarı olarak adlandırılmıştır.[196][197][198]

Ayrıca dünyanın farklı ülkelerinde de Mustafa Kemal Atatürk anısına anıtlar dikilmiştir. Avustralya Canberra'da, Romanya Bükreş'te, Küba Havana'da ve Şili'nin başkenti Santiago'da bu anıtlar görülebilmektedir.

31 Temmuz 1951 tarihinde Demokrat Parti hükümeti döneminde yürürlüğe giren Atatürk'ü Koruma Kanunu ile Atatürk'ün hatırasına alenen hakaret etmek ve Atatürk'ü temsil eden heykel, büst, abide vb. objeleri tahrip etmek veya kirletmek suç sayılmıştır.[199] Bu kanun aynı zamanda ifade özgürlüğü konusunda eleştirilere de maruz kalmıştır.

1927'de dolaşıma çıkarılan, ön yüzünde Atatürk'ün portresinin yer aldığı banknot.

Cumhuriyet dönemindeki ilk kâğıt paralar 1927'de İngiltere'de basılmıştır. Bu yılda basılan 1, 5 ve 10 lirada Atatürk'ün portresi filigranda gözükmekteydi. Diğer paralarda ise Atatürk hem filigranda hem de ön yüzdeki portre yerleştirmeye uygun alanda gözükmektedir. 1937'de tedavüle giren ilk Latin harfli paraların hepsinde ise Atatürk portreleri bulunmaktaydı.[200]

1925'te çıkarılan yasa gereği mevcut reis-i cumhur portreleri paralarda yer alıyordu.[201] Atatürk'ün ölümünden sonra paralarda yer alan portreler yeni reis-i cumhur İsmet İnönü'nün portreleri ile değiştirildi. İnönü'nün bu icraatı bazı kesimler tarafından Atatürk'e saygısızlık olarak yorumlandı.[201]

1951 yılında çıkarılan bir kanunla yaşayan kişilerin paraya portrelerinin basılması durdurulmuş ve tekrar bütün Türk paralarının ön yüzüne Atatürk portresi basılmaya başlanmıştır.[202] Bunun yanı sıra Cumhuriyet altınlarının ön yüzünde Atatürk kabartması bulunur.

Atatürk'ün günümüz kültürüne sinema, televizyon, müzik ve şiir gibi alanlarda kültürel etkileri olmuştur.

Yapıtları

Atatürk'e dair ilk belgesel olan The Incredible Turk.
  1. Takımın Muharebe Tâlimi, Selanik Asır Matbaası, Selanik, 1908 (Almancadan çeviri).
  2. Cumalı Ordugâhı - Süvâri: Bölük, Alay, Liva Tâlim ve Manevraları, Selanik, 1909. 
  3. Ta’biye ve Tatbîkat Seyahati, Selanik Askeri Matbaası, 1911.
  4. Bölüğün Muharebe Tâlimi, 1912 (Almancadan çeviri).
  5. Ta’biye Mes’elesinin Halli ve Emirlerin Sûret-i Tahrîrine Dâir Nasâyih, Edirne Sanayi Mektebi Matbaası, 1916.
  6. Zâbit ve Kumandan ile Hasb-ı Hâl, Minber Matbaası, 1918.
  7. Nutuk, Türk Tayyare Cemiyeti, Ankara, 1927.
  8. Vatandaş için Medeni Bilgiler, Milliyet Matbaası, İstanbul, 1930.
  9. Geometri, 1937. 

Atatürk'ün ayrıca, 1915-1918 yılları arasında Anafartalar, Doğu Cephesi ve Karlsbad'daki hatıralarını yazdığı günlükleri de bulunmaktadır. Bunlardan Anafartalar Muharebatı'na Ait Tarihçe, Türk Tarih Kurumu tarafından kitap olarak yayımlanmıştır. 1908-1938 yılları arasında Atatürk'ün imza attığı, yazdığı, söylediği kişisel notları dahil her şeyin toplandığı Atatürk'ün Bütün Eserleri adlı bir ansiklopedi de Kaynak Yayınları tarafından hazırlanmaktadır.

Atatürk'ün başarılarının ve kaleme aldığı eserlerin en önemli dayanaklarından biri de kitap okuma tutkusudur. Örneğin, sonraları dünya barışı ve insan hakları konularında önderler arasında yer alacak bir kimse olan H. G. Wells, 1921 yılında İngilizce olarak 1208 sayfalık İnsanlık Tarihi adlı bir kitap yayımlar. Bu kitap Atatürk tarafından kısa sürede okunur, değerlendirilir ve Türkiye'de yayımlandıktan sonra Nutuk'ta yer alır.[203] Yine 1756 yılında toplam 5 cilt olarak Fransızca basılan Hunlar, Türkler ve Moğollar kitabı da onun okuduğu kitaplar arasındadır.

Atatürk tarafından kurulan kurumlar

  Kapatılan ya da isimi değiştirilen kurumları gösterir.
Kurum Adı Kuruluş Tarihi Konum
Anadolu Ajansı 6 Nisan 1920 Ankara
Ankara Hukuk Fakültesi 5 Kasım 1925 Ankara
Orman Çiftliği 1925 Ankara
Anadolu Sigorta 1 Nisan 1925 İstanbul
Bursa Merinos Fabrikası 2 Şubat 1938 Bursa
Çocuk Esirgeme Kurumu 30 Haziran 1921 Ankara
Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi 14 Haziran 1935 Ankara
Diyanet İşleri Başkanlığı 3 Mart 1924 Ankara
Devlet Demiryolları ve Limanları İdare-i Umumiyesi 1927 Ankara
Devlet Havayolları 20 Mayıs 1933 İstanbul
Devlet İstatistik Enstitüsü 26 Nisan 1926 Ankara
Elektrik İşleri Etüd İdaresi 24 Haziran 1935 Ankara
Etibank 14 Haziran 1935 -
Halkevleri 19 Şubat 1932 Ankara
Türkiye İş Bankası 26 Ağustos 1924 İstanbul
Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü 14 Haziran 1935 Ankara
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası 3 Ekim 1931 Ankara
Merkez Hıfzıssıhha Enstitüsü 27 Mayıs 1928 Ankara
Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekaleti 2 Mayıs 1920 Ankara
Türkiye Sanayi ve Maadin Bankası 1 Mayıs 1925 -
Sümerbank 11 Temmuz 1933 -
Türk Dili Tetkik Cemiyeti 12 Temmuz 1932 Ankara
Türkkuşu 3 Mayıs 1935 Ankara
Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti 12 Nisan 1931 Ankara
Türkiye Şeker Fabrikaları 6 Temmuz 1935 Ankara
İzmir Enternasyonal Fuarı 17 Şubat 1923 İzmir
Ziraat Okulları ve Yüksek Ziraat Enstitüsü 1933 Ankara

[204]

Galeri

Ayrıca bakınız

Notlar

  1. ^ CHP 1. Olağanüstü Kurultayı, Atatürk'ün vefatından sonra, 26 Aralık 1938'de toplandı. Bu kurultayda Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, "değişmez genel başkanlığa" seçildi. Kurultay ayrıca, Atatürk'ü "Ebedi Şef" ilan etti.
  2. ^ Atatürk 1934'ten sonra Mustafa adını kullanmadı. 1935'te kendisine Kamâl adını verdi. Buna rağmen, hayatının çok büyük bir bölümünde kullandığı Mustafa ve Kemal adlarıyla yâd edilir. Bakınız: Adı ve soyadı.
  3. ^ Atatürk'ün doğum günü bilinmemektedir. 19 Mayıs tarihi, Samsun'da Millî Mücadele'nin başlatıldığı gün olması hasebiyle onun sembolik doğum günüdür. Bunun yanı sıra, Atatürk'ün 1880 yılında doğduğu da öne sürülmüştür. Bakınız: Doğum tarihi.

Kaynakça

  1. ^ "Künyesi". 23 Kasım 2016. Kara Harp Okulu. 12 Temmuz 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  2. ^ Atatürk 1 Kasım 1936'da, TBMM 5. dönem 2. yasama yılı açılış konuşmasında bu konuya ilişkin olarak şunları söyledi: "Toprak Kanunu'nun bir neticeye varmasını Kamutay'ın yüksek himmetinden beklerim. Her Türk çiftçi ailesinin geçineceği ve çalışacağı toprağa malik olması, behemehal lazımdır. Vatanın sağlam temeli ve imarı bu esastadır." (Millet Meclisi Tutanak Dergisi D. V, C. 13, Sa. 4)
  3. ^ Sofos, Umut Özkırımlı & Spyros A. (2008). Tormented by history: nationalism in Greece and Turkey. New York: Columbia University Press. s. 167. ISBN 9780231700528. 
  4. ^ Toktas, Sule (2005). "Citizenship and Minorities: A Historical Overview of Turkey's Jewish Minority". Journal of Historical Sociology. 18 (4). Erişim tarihi: 7 Ocak 2013. 
  5. ^ Jongerden, Joost; Verheij, Jelle, (Ed.) (18 Mart 2019). Social relations in Ottoman Diyarbekir, 1870–1915. Leiden: Brill. s. 300. ISBN 978-90-04-22518-3. 
  6. ^ Kieser, Hans-Lukas, (Ed.) (2006). Turkey beyond nationalism: towards post-nationalist identities ([Online-Ausg.] bas.). London: Tauris. s. 45. ISBN 9781845111410. Erişim tarihi: 18 Mart 2019. 
  7. ^ Öktem, Kerem (2008). "The Nation's Imprint: Demographic Engineering and the Change of Toponymes in Republican Turkey". European Journal of Turkish Studies, 7. Erişim tarihi: 18 Mart 2019. 
  8. ^ Aslan, Senem (18 Mart 2019). "Incoherent State: The Controversy over Kurdish Naming in Turkey". European Journal of Turkish Studies. Social Sciences on Contemporary Turkey, 10. Erişim tarihi: 18 Mart 2019. the Surname Law was meant to foster a sense of Turkishness within society and prohibited surnames that were related to foreign ethnicities and nations 
  9. ^ İsmail Yavuz, Mustafa Kemal'in Uçakları, İstanbul, 2013. ISBN 978-605-360-901-8
  10. ^ "ATATURK: Creator of Modern Turkey". www.columbia.edu. 30 Temmuz 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Mart 2019. 
  11. ^ Landau, Jacob M. (1984). Atatürk and the Modernization of Turkey (İngilizce). BRILL. ISBN 978-9004070707. 
  12. ^ a b Cunbur, Müjgân. Türk dünyası edebiyatçıları ansiklopedisi, 2. cilt (2004), Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı: "Babası Ali Rıza Efendi (doğ. 1839), annesi Zübeyde Hanımdır Baba dedesi Hafız Ahmet Efendi, 14-15. yüzyılda Anadolu'dan göç ederek Makedonya'ya yerleşen Kocacık Yörüklerindendir."
  13. ^ a b Kartal, Numan. Atatürk ve Kocacık Türkleri (2002), T.C. Kültür Bakanlığı: "Aile Selânik'e Manastır ilinin Debrei Bâlâ sancağına bağlı Kocacık bucağından gelmişti. Ali Rıza Efendi'nin doğum yeri olan Kocacık bucağı halkı da Anadolu'dan gitme ve tamamıyla Türk, Müslüman Oğuzların Türkmen boylarındandırlar."
  14. ^ Dinamo, Hasan İzzettin. Kutsal İsyan: Millî Kurtuluş Savaşı'nın Gerçek Hikâyesi, 2. cilt (1986), Tekin Yayınevi
  15. ^ Vamık D. Volkan & Norman Itzkowitz, Ölümsüz Atatürk (Immortal Atatürk), Bağlam Yayınları, 1998, ISBN 975-7696-97-8, s. 37, dipnote no. 6 (Atay, 1980, s. 17)
  16. ^ Mustafa Kemal Ataturk – memorial museum in village Kodzadzik (Коџаџик) in Municipality Centar Zupa (Центар Жупа)
  17. ^ Andrew Mango, Atatürk: The Biography of the Founder of Modern Turkey, Overlook TP, 2002, s. 27.
  18. ^ Ernest Jackh The Rising Crescent, Goemaere Press, 2007, s. 31, Turkish mother and Albanian father
  19. ^ Isaac Frederick Marcosson, Turbulent years, Ayer Publishing, 1969, s. 144.
  20. ^ Yale Richmond, From Da to Yes: understanding the East Europeans, Intercultural Press Inc., 1995, s. 212.
  21. ^ Sevtap Gamsız, T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük, 2012 İstanbul, s. 12
  22. ^ Önder, Ali Tayyar. Türkiye'nin Etnik Yapısı: Halkımızın Kökenleri ve Gerçekler (2008), Kripto Kitaplar, s. 320
  23. ^ Türk Dili: Dil ve Edebiyat Dergisi, 493-498. sayılar (1993), Türk Dil Kurumu, s. 135
  24. ^ a b c d e f g h i "Atatürk, Kemal." Encyclopædia Britannica Ultimate Reference Suite. Chicago: Encyclopædia Britannica, 2011.
  25. ^ Cunbur, Müjgan. Türk dünyası edebiyatçıları ansiklopedisi, 2. cilt (2004), Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı, s. 1: "Anne Zübeyde Hanım, Sangüllü Hacı Sofu soyundan Varyemezoğlu İbrahim Feyzullah Efendinin kızıydı. 1857 yılında doğan Zübeyde, henüz on dört yaşında iken evlendi. Ailesi, Selânik civarındaki Langaza beldesine gelip yerleşen Anadolu Türk"
  26. ^ Kutay, Cemal. Atatürk'ün Beraberinde Götürdüğü Hasret: Türkçe İbadet: Ana Dilimizle Kulluk Hakkı, 1. cilt (1998), Aksoy Yayıncılık, s. 130
  27. ^ "19 Mayıs: Ata'nın doğum günüm dediği tarih". ntvmsnbc. Erişim tarihi: 20 Ağustos 2011. 
  28. ^ Tuğlacı, Pars. Çağdaş Türkiye, 1. cilt (1987), Cem Yayınevi, s. 2
  29. ^ Aydemir, Şevket Süreyya (Mart 2011). "Zübeyde". Tek Adam (1963), Cilt I (32. özel bas.). Ankara: Remzi Kitabevi. s. 30. 978-975-14-0670-5. 
  30. ^ Atatürkçü düşünce (1992), Atatürk Araştırma Merkezi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, s. 696
  31. ^ Baba, İmran. Културните взаимодействия на Балканите и турската архитектура. Международен симпозиум 17-19 май 2000, Шумен-България (2001), Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı, s. 24
  32. ^ Aydemir, Şevket Süreyya. Tek adam (1963), Remzi Kitabevi, s. 44
  33. ^ Bayhan, Fatih. Gölgesinde Mustafa Kemal büyüten kadın Zübeyde Hanım (2008), Pegasus Yayınları, s. 78
  34. ^ İzmir Ticaret Odası, Atatürk'ün Evi - Bir ulusun geleceğinin doğduğu yer, y.y, t.y.:
  35. ^ "Atatürk'ün Hayatı Öğrenim Hayatı". Kara Harp Okulu. 4 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Ağustos 2011. 
  36. ^ Ali Fuat Cebesoy, Sınıf Arkadaşım Atatürk, Temel Yayınları, İstanbul, 2000, s. 27.
  37. ^ a b Celâl Erikan, Komutan Atatürk, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara, 1972, s. 72.
  38. ^ "KRONOLOJİ 1881 - 1912 Yılları". ataturk.net. 9 Eylül 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Ağustos 2011. 
  39. ^ Erikan, Celal (Mayıs 2006). "Ek IV - Notlar". Komutan Atatürk (1964) (IV. Baskı bas.). İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları. s. 782. 975-458-288-2. Okullardan kışın çıkışının nedeni Yunan Savaşı'ndan başlanarak kısa öğretim yılları uygulanmasındandır. 
  40. ^ a b c d e f g h T.C. Genelkurmay Harp Tarihi Başkanlığı Yayınları, Türk İstiklâl Harbine Katılan Tümen ve Daha Üst Kademelerdeki Komutanların Biyografileri, Genkur. Basınevi, Ankara, 1972, s. 1-17.
  41. ^ Erikan, Celal (Mayıs 2006). "IV. Suriye'de Başlayan Görev". Komutan Atatürk (1964) (IV. Baskı bas.). İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları. ss. 61-67. 975-458-288-2. 
  42. ^ Ali Fuat Cebesoy, a.e.g., s. 117-119.
  43. ^ Kâzım Karabekir (Haz: Faruk Özerengin), İttihat ve Terakki Cemiyeti 1896-1909, Emre Yayınları, İstanbul, 1994, s. 322.
  44. ^ a b c Erikan, Celal (Mayıs 2006). "V. Mustafa Kemal Selanik'te". Komutan Atatürk (1964) (IV. Baskı bas.). İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları. ss. 69-82. 975-458-288-2. 
  45. ^ Rachel Simon (1999). 'Reformlara Başlangıç: Mustafa Kemal Libya'da.' Jacob M. Landau (Yay. Haz.) (1999).Atatürk ve Türkiye'nin Modernleşmesi, İstanbul: Sarmal, ISBN 975-8304-18-6 (s. 39-48) içinde. s. 40.
  46. ^ Rachel Simon, a.g.e., s. 46.
  47. ^ Türker, Şule (16 Ocak 2003). "Tek korkusu uçağa binmekti". Gazetevatan. 5 Temmuz 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Temmuz 2015. 
  48. ^ Akın, Sunay (2009). Ay Hırsızı. İstanbul: İş Bankası Kültür Yayınları. s. 120. ISBN 9789944887526. 
  49. ^ Marmara'nın altındaki 34 yıllık sır
  50. ^ Türkiye Diyanet Vakfı İslâm ansiklopedisi, 31. cilt (2006), Türkiye Diyanet Vakfı, s. 340
  51. ^ Tuğlacı, Pars. Çağdaş Türkiye, 1. cilt (1987), Cem Yayınevi, s. 14
  52. ^ Pakalın, Mehmet Zeki. Sicill-i Osmanî zeyli: Ohannes Nuryan Efendi-Reşad Bey, Türk Tarih Kurumu
  53. ^ Atatürk Serisi, 4. sayı (1963), Millî Eğitim Basımevi, s. 54
  54. ^ Turco-Italian War 1911-12, The Encyclopedia Americana (1954). cilt 27, s. 175-177.
  55. ^ a b Şıvgın, Hale. "Mustafa Kemal'in İlk Savaşı". Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi. IV (10). Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu. Erişim tarihi: 3 Temmuz 2015. 
  56. ^ "Atatürk Kronoloji 1881-1919". İstanbul Valiliği. 4 Temmuz 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Temmuz 2015. 
  57. ^ a b c Ortaylı, İlber (27 Ekim 2013). "Başkomutanın Sofya yılları". Milliyet. 6 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Temmuz 2015. 
  58. ^ M.K. Paşa Çanakkale Savaşlarında
  59. ^ Falih Rıfkı Atay, Çankaya (2010), "Bir komplo", s. 116, Pozitif Yayınları, ISBN 978-975-6461-05-5
  60. ^ M.K. Paşa Filistin ve Suriye Cephesinde
  61. ^ Hikmet Bayur, '1918 Bırakışmasından Az Önce Mustafa Kemal Paşa'nın Başyaver Naci Bey Yolu ile Padişaha Bir Başvurması', Belleten, C.XXI, Sayı: 84, Ekim 1957, s. 561-565, Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü, Atatürk'ün Tamim, Telgraf ve Beyannameleri, C.IV, Türk Tarih Kurumu Basınevi, Ankara, 1991, s. 13-14 (Türk İnkılâp Enstitüsü Arşivi: 63/17436)
  62. ^ Zekeriya Türkmen, Mütareke döneminde Ordunun Durumu ve Yeniden Yapılanması (1918-1920), Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 2001, s. 45-50.
  63. ^ Falih Rıfkı Atay, Çankaya (2010), s. 202, Pozitif Yayınları, ISBN 978-975-6461-05-5
  64. ^ "Mustafa Kemal'in Samsun'a Çıkışı". ataturk.net. 4 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Ağustos 2011. 
  65. ^ Atay, Mehmet. "TÜRK ULUSAL KURTULUŞ HAREKETİNİN BAŞLANGICI". meb.gov.tr. 13 Kasım 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Ağustos 2011. 
  66. ^ Atatürk, Mustafa Kemal. "Ordu İle İlişki". Nutuk. kultur.gov.tr. Erişim tarihi: 9 Ağustos 2011. 
  67. ^ "ERZURUM KONGRESİ (23 Temmuz - 7 Ağustos 1919)". ataturk.net. 1 Şubat 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Temmuz 2016. 
  68. ^ 23 Temmuz 1919 Erzurum Kongresi, Atatürk Araştırma Merkezi web sayfası. 11 Temmuz 2009 tarihinde ulaşıldı.
  69. ^ "AMASYA GENELGESİ (BİLDİRİSİ) 21-22 Haziran 1919". ataturk.net. 16 Ocak 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 1 Ağustos 2016. 
  70. ^ Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi, "Sivas Kongresi", Prof. Dr. İlhan Güneş
  71. ^ "Atatürk ve ilimiz". Sivas Valiliği. 2 Nisan 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Temmuz 2016. 
  72. ^ ABD teklifi.
  73. ^ Falih Rıfkı Atay, Çankaya (2010), Pozitif Yayınları, s. 310-311-312, ISBN 978-975-6461-05-5
  74. ^ "Birinci İnönü Muharebesi ve Zaferi ( 09-11 Ocak 1921)". Genelkurmay Başkanlığı. 3 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Ağustos 2011. 
  75. ^ "İkinci İnönü Muharebesi (23 Mart - 1 Nisan 1921)". Genelkurmay Başkanlığı. 20 Kasım 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Ağustos 2011. 
  76. ^ "Kütahya - Eskişehir Savaşları". ataturk.net. 4 Eylül 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Ağustos 2011. 
  77. ^ Turgut Özakman, Şu Çılgın Türkler (2005), Bilgi Yayınevi, 166. Baskı, s. 231-238
  78. ^ Atatürk Araştırma Merkezi - Sakarya Meydan Muharebesi'nin Yankıları (Melhâme-i Kübrâ Büyük Kan Seli veya büyük Savaş Alanı)
  79. ^ a b c "SAKARYA MEYDAN MUHAREBESİ ( 23 AĞUSTOS-13 EYLÜL 1921 )". Genelkurmay Başkanlığı. Erişim tarihi: 26 Eylül 2011. 
  80. ^ Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi, "Sakarya Savaşı", Prof. Dr. İlhan Güneş
  81. ^ a b "9 Eylül 1922 İzmir'in Kurtuluşu". Genelkurmay Başkanlığı. 4 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Ağustos 2011. 
  82. ^ Atatürk: Ben de Bir İnsanım, Çetin Yetkin s. 14-15
  83. ^ Millî Mücadelede İşgal Kuvvetleri
  84. ^ İzmir'in Kurtuluşundan sonra Gönderilen ABD Savaş Gemileri
  85. ^ "Mudanya Ateşkes Antlaşması Kısa Bilgi". Milli Eğitim Bakanlığı. 28 Mart 2015. 16 Ocak 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 27 Temmuz 2016. 
  86. ^ "LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASI". Ataturk.net. 9 Ocak 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Ağustos 2016. 
  87. ^ "Lozan Barış Konferansı (24 Temmuz 1923)". Genelkurmay Başkanlığı. 4 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Ağustos 2011. 
  88. ^ Atatürk'ün Bütün Eserleri, cilt 14, sayfa: 328-329
  89. ^ Arı İnan, Gazi Musatafa Kemal Atatürk'ün 1923 Eskişehir-İzmit Konuşmaları, sayfa: 97
  90. ^ Atatürk'ün Bütün Eserleri, cilt 16, sayfa: 118
  91. ^ 'İstanbul'dan gazetecilere İzmit Kasrı'nda Mülakat', Atatürk'ün Bütün Eserleri, Cilt: 14 (1922-1923), s. 273-274.
  92. ^ Zürcher, Erik Jan. Turkey: a modern history (2004), I.B.Tauris, s. 195
  93. ^ Önder, Mehmet. Atatürk'ün yurt gezileri (1998), Türkiye İş Bankası
  94. ^ a b c "Takvim, saat ve ölçülerde değişiklik". Millî Eğitim Bakanlığı. 5 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Ağustos 2011. 
  95. ^ "Türk Medeni Kanunu ve Türk Ceza Kanunu". Millî Eğitim Bakanlığı. 4 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Temmuz 2011. 
  96. ^ "Mülga 765 sayılı Türk Ceza Kanunu (1926 TCK)". İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku Anabilim Dalı. 24 Mayıs 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Nisan 2011. 
  97. ^ "Yeni Türk Harflerinin Kabulü)". Millî Eğitim Bakanlığı. 24 Ocak 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Nisan 2011. 
  98. ^ Toplumsal Yaşamda Kadın, Yrd. Doç. Dr. Gürsel YAKTIL OĞUZ, s. 37
  99. ^ "Tarihçe". Türk Dil Kurumu. 28 Aralık 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Ağustos 2011. 
  100. ^ "Türk Tarih Kurumu'nu tanıyalım". Türk Tarih Kurumu. 20 Mart 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Ağustos 2011. 
  101. ^ "Soyadı Kanunu". Millî Eğitim Bakanlığı. 24 Ocak 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Ağustos 2011. 
  102. ^ "Atatürk: Kemal özatlı önderimiz bu soyadını aldı". Hakimiyet-i Milliye. 25 Kasım 1934. s. 1. 
  103. ^ "Efendi, bey, paşa gibi lakap ve unvanların kaldırılmasına dair kanun". Adalet Bakanlığı. 3 Haziran 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Ağustos 2011. 
  104. ^ "Bazı kisvelerin giyilemeyeceğine dair kanun". Adalet Bakanlığı. 3 Haziran 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 12 Ağustos 2011. 
  105. ^ Cemal Avcı. "İzmir Suikastı". Ankara: TC Başbakanlık Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu. Erişim tarihi: 25 Mayıs 2015. 
  106. ^ Prof. Dr. Yücel Özkaya. "İzmir Suikastı". Ankara: TC Başbakanlık Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu. Erişim tarihi: 29 Mayıs 2015. 
  107. ^ CHP Kurultayları
  108. ^ Söylev ve Demeçler, Uludağ Üniversitesi Yayınları, 2007
  109. ^ "Atatürk ve Laiklik". Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı 24, Cilt: VIII. Temmuz 1992. 10 Aralık 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Nisan 2011. 
  110. ^ Koçak, Cemil. Belgelerle iktidar ve Serbest Cumhuriyet Fırkası: tarih yazımında Serbest Cumhuriyet Fırkası (2006), İletişim Yayınları, s. 197
  111. ^ Çavdar, T. (1995). "Serbest Fırka", Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi, Cilt 8. s. 2058. İletişim Yayınları, İstanbul
  112. ^ TSK Genelkurmay ATASE Daire Başkanlığı, Arşiv Belgeleriyle Menemen Olayı - TSK, Ankara, s. 1-13
  113. ^ Atatürk'ün Onuncu Yıl Nutku
  114. ^ Dünya Ekonomisi için Tarihsel İstatistikler
  115. ^ ATATÜRK'ÜN EKONOMİK KALKINMA MODELİ, Prof. Dr. Mustafa A. Aysan, İ.Ü. İşletme Fakültesi
  116. ^ Halil İnalcık, Osmanlı ve Modern Türkiye, Timaş yayınları, s. 178.
  117. ^ Afganistan'ın Modernleşmesinde Türkiye'nin Rolü, Abdullah MOHAMMADİ
  118. ^ a b c d e f Bozkurt, Gülnihal (Temmuz 2003). "Atatürk Dönemi Türk Dış Politikası". ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ DERGİSİ. XIX (56. Erişim tarihi: 14 Aralık 2009). 
  119. ^ 1923'te Arifiye'de yaptığı konuşma
  120. ^ Kumkale, Tahir Tamer (1 Ağustos 2009). "Neden Atatürk'ün dış politikasını örnek almalıyız?". 11 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi.  - http://www.kumkale.net/yazi.asp?id=617
  121. ^ Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi, "Musul-Kerkük", Prof. Dr. İlhan Güneş
  122. ^ "Batı Trakya Türkleri". www.hrw.org. 6 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Haziran 2009. 
  123. ^ Nobel Foundation. The Nomination Database for the Nobel Prize in Peace, 1901–1955.
  124. ^ T.C. Millî Eğitim Bakanlığı Açık Öğretim Okulları (Açık Öğretim Lisesi- Meslekî Açık Öğretim Lisesi) İçin Hazırlanan 11. Sınıf Türkiye Cumhuriyeti İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük 2 Ders Notları, Alim ÖZTÜRK, s 76, 2007
  125. ^ İsmail Soysal, Tarihçeleri ve Açıklamaları ile Birlikte Türkiye'nin Siyasal Antlaşmaları, I. Cilt (1920-1945), Basımevi, Ankara, 1989, s. 447-463.
  126. ^ A.g.e, s. 433-436.
  127. ^ A.g.e, s. 437-440.
  128. ^ A.g.e, s. 441-446.
  129. ^ a b c d e f g h i "Montreux Boğazlar Sözleşmesi (20 Temmuz 1936)". Genelkurmay Başkanlığı. 29 Ocak 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Temmuz 2011. 
  130. ^ "Sadabad Paktı". 4 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Temmuz 2011. 
  131. ^ Tahsin Ünal, Türk Siyasî Tarihi, s. 575.
  132. ^ "Hatay sorunu". 4 Eylül 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Ağustos 2011. 
  133. ^ Fahir Armaoğlu, XX. Yüzyıl Siyasî Tarihi, s. 323-324.
  134. ^ Fahir Armaoğlu, XX. Yüzyıl Siyasî Tarihi, s. 348.
  135. ^ Ruşen Eşref Ünaydın, Hatıralar, s. 5-6.
  136. ^ Falih Rıfkı Atay, Atatürkçülük Nedir?, s. 44.
  137. ^ Utkan Kocatürk, Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Kronolojisi, s. 597-598.
  138. ^ Bekir Tünay ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ DERGİSİ, Sayı 5, Cilt: II, Mart 1986
  139. ^ Millî Kütüphane internet sitesinde ilgili fotoğraflar 16 Ağustos 2012 tarihinde erişilmiştir
  140. ^ a b c d "Doğum Yılı ve Doğum Günü". 3 Eylül 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Kasım 2007. 
  141. ^ Ali Fuat Cebesoy, a.e.g., s. 21.
  142. ^ Şerafettin Turan, Kendine Özgü Bir Yaşam ve Kişilik Mustafa Kemal Atatürk, Bilgi Yayınevi, Şubat 2004, s. 16-17.
  143. ^ "Dev Atatürk Kimliği". Milliyet gazetesi, 13 Ocak 2016. 21 Mayıs 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Mayıs 2017. 
  144. ^ Şahinbey Hakkında, T.C. Millî Eğitim Bakanlığı Gaziantep - Şahinbey İlçe Millî Eğitim Müdürlüğü
  145. ^ a b Kutay, Cemal (Kasım 1999). Atatürk Bugün Olsaydı. Aksoy yayıncılık. ISBN 975-312-125-3. 
  146. ^ Şerafettin Turan, a.g.e. s. 20.
  147. ^ 'Atatürk'ün üvey kız kardeşi Ruhiye Hanım'ın torunu Ferhat Babür, ailesiyle ilgili bilinmeyen gerçekleri ilk kez anlattı' gazetesi (19 Ekim 2004)
  148. ^ Afyoncu, Erhan (19 Şubat 2017). "Atatürk'ün aile kayıtları ilk kez yayınlandı". Sabah. 19 Şubat 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Şubat 2017. 
  149. ^ Afet İnan, Atatürk hakkında hâtıralar ve belgeler, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1959, s. 8
  150. ^ Ali Fuat Cebesoy, Sınıf arkadaşım Atatürk: Okul ve genç subaylık hâtıraları, İnkılâp ve Aka Kitabevleri, 1967, s. 6: "Benim adım Mustafa. Senin adın da Mustafa. Arada bir fark olmalı, ne dersin, senin adının sonuna bir de Kemal koyalım."
  151. ^ Mango, Andrew (2004). Atatürk. Londra: John Murray. ISBN 978-0-7195-6592-2, s. 37.
  152. ^ 2587 sayılı Kemal öz adlı cumhurreisimize verilen soyadı hakkında kanun
  153. ^ Vikikaynak, Atatürk soyisminin alınamayacağına dair kanun
  154. ^ Evren Aldemir, Kültür (Milli Eğitim) Bakanlarından Saffet Arıkan’ın Çalışmaları, İstanbul Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2007. Erişim tarihi: 18 Şubat 2019.
  155. ^ Murat Belge, Tanıl Bora, Murat Gültekingil. Milliyetçilik (2002), İletişim Yayınları, s. 254
  156. ^ Türklük araştırmaları dergisi, 17-18. sayılar (2005), Marmara Üniversitesi. Fen-Edebiyat Fakültesi, s. 152
  157. ^ Niyazi Ahmet Banoğlu, Atatürk'ün İstanbul'daki Hayatı, 2. cilt, Millî Eğitim Matbaası, 1974, s. 131
  158. ^ Özbekçe-Türkçe sözlükte "qamal"
  159. ^ Kazakça-Türkçe sözlükte "qamal"
  160. ^ Düzel, Neşe (6 Şubat 2012). "Taha Akyol: Atatürk yargı bağımsızlığını reddediyor". taraf. 20 Mayıs 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Mayıs 2014. 
  161. ^ a b c d e "Atatürk'ün Fikir ve Düşünceleri". T.C. Başbakanlık Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi Başkanlığı. 27 Ağustos 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Mayıs 2014. 
  162. ^ "Atatürk ve Din" (PDF). T.C. Millî Eğitim Bakanlığı. 25 Mayıs 2014 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Mayıs 2014. 
  163. ^ "İşte Atatürk'ün harbe giderken ettiği dua". Sabah. 10 Kasım 2011. Erişim tarihi: 22 Mayıs 2014. 
  164. ^ Kâzım Karabekir Anlatıyor, Uğur Mumcu, Tekin Yayınevi, 5. Basım, s. 40, 1993
  165. ^ "Atatürk'ün Kur'an'a Bakışı" (PDF). Osman Zümrüt. Ondokuz Mayıs Üniversitesi. 22 Mayıs 2014 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Mayıs 2014. 
  166. ^ Kâzım Karabekir Anlatıyor, Uğur Mumcu, Tekin Yayınevi, 5. Basım, s. 46, 1993
  167. ^ Dücane Cündioğlu, Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Din ve Siyaset, Kapı Yayınları, s. 49
  168. ^ "Google Books üzerinden Turkey Today". Turkey Today. 25 Ağustos 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Mayıs 2014. 
  169. ^ "Atatürk'ün Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin V. Dönem 3. Yasama Yılını Açış Konuşmaları". tbmm.gov.tr. 13 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Temmuz 2014. 
  170. ^ 80 yıl önce sansürlenen mektup bulundu
  171. ^ Atatürk'ün Tevfik Bıyıklıoğlu'na mektubunda yazdıkları (pdf)
  172. ^ Atilla Oral (2011). Atatürk'ün Sansürlenen Mektubu 80 Yıl Sonra İlk Kez Kendi El Yazısıyla, Sansürsüz (PDF) (1 bas.). Demkar Yayınevi. s. 112. Erişim tarihi: 20 Temmuz 2018.  ISBN 6058942868
  173. ^ İhsan Yılmaz (9 Nisan 2001). "Atatürk'ün gizlenen mektubu". Milliyet Gazetesi. (milliyet.com.tr). 20 Kasım 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Şubat 2017. 
  174. ^ Erdal İnönü, Anılar ve Düşünceler-3, Doğan Kitap, 1. baskı, İstanbul 2001, Sayfa: 334
  175. ^ Romanya Dışişleri Bakanı Antonescu İle Konuşma
  176. ^ Vikisöz, Mustafa Kemal Atatürk/Felsefe
  177. ^ Atatürkʼün Uşağı İdim, Hürriyet Yayınları, 1973, s. 267
  178. ^ "Atatürk'ün Hayatı". Kültür Bakanlığı. 28 Aralık 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Ağustos 2011. 
  179. ^ Zafer Toprak, Darwin'den Dersim'e Cumhuriyet ve Antropoloji, Doğan Kitap, s. 102.
  180. ^ Zafer Toprak, Darwin'den Dersim'e Cumhuriyet ve Antropoloji, Doğan Kitap, s. 104.
  181. ^ Zaman Kaybolmaz, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2006, s. 362.
  182. ^ Orhan Soysal, Büyük Nutuk'ta Kim Kimdir?, Milenyum Yayınları, İstanbul, s. 13.
  183. ^ Abbas Hayri Özdinçer Röportajı (haz. TCDD Basın Müşavirliği)
  184. ^ Kılıç Ali (Der. Hulûsi Turgut), Atatürk'ün Sırdaşı Kılıç Ali'nin Anıları, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, Ocak 2005, s. 535-540.
  185. ^ Salih Bozok (Haz. Can Dündar), Yaveri Atatürk'ü Anlatıyor, Doğan Kitapçılık, İstanbul, Nisan 2001, s. 111-113.
  186. ^ Bakınız: Ayrılık üzerine Lâtife Hanım'a verilecek para ve eşyalar hakkında yazı, Atatürk'ün Bütün Eserleri, Cilt: 17 (1924-1925), s. 272 (aslı, Türk Dil Kurumu Arşivi Yurtiçi ve Yurtdışı Şube Müdürlüğü, Dosya No: 108.)
  187. ^ "Atatürk'ün Manevi Evlatları". 19 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Nisan 2011. 
  188. ^ Orhan Karaveli, Hürriyet pazar eki, 17 Ekim 1998, Sabiha Gökçen: O'nun erkek varisi yok
  189. ^ Küçük, Yalçın. İsyan, 1. cilt (2005), İthaki Yayınları, s. 237
  190. ^ HvKK resmî sitesi
  191. ^ Earliest female combat pilot Guinnessworldrecords.com. Erişim: 11 Haziran 2011
  192. ^ "Atatürk"ün doktorunun kurduğu Yeni İlaç, İtalyan Recordati"ye satıldı". Radikal. 23 Aralık 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Aralık 2017. 
  193. ^ Vikikaynak, Atatürk'ün vasiyeti
  194. ^ İşte Atatürk'ün vasiyetnamesi
  195. ^ Barton Barrack (20 Şubat 2016). Teaching and Travelling in Turkey 2009 -2010: My Personal Observation. Xlibris Corporation. ss. 23-. ISBN 978-1-5144-4438-2. 
  196. ^ Atabarı (Artvin Ansiklopedisi) Erişim tarihi: 11 Ağustos 2011
  197. ^ Mahmut Ragıp Gazimihal; Türk Halk Oyunları Kataloğu I (yay. haz. Nail Tan), Ankara, 1991
  198. ^ İzzet Varan; Artvin Yöresi Halk Oyunları, Artvin, Özel Sayı No: 9, 7 Mart 1988
  199. ^ "Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun". Adalet Bakanlığı. 3 Haziran 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Ağustos 2011. 
  200. ^ "Türk Lirası 80 yaşında". Milliyet Pazar. 6 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Eylül 2011. 
  201. ^ a b Ardıç, Engin (18 Nisan 2008). "Gül'lü para uyar mı?". Sabah. 4 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Haziran 2015. 
  202. ^ Mustafa Armağan, Korku Duvarını Yıkmak - Küller Altında Yakın Tarih 4 (4. Baskı Nisan 2011) "İsmet İnönü paraların üzerinden Atatürk'ün resimlerini neden kaldırmış?", s. 28-29
  203. ^ Atatürk'ün Okuma Tutkusu.
  204. ^ Mustafa Kemal Atatürk Biyografisi - Biyografi.info

Dış bağlantılar

Siyasi görevi
Önce gelen:
Önce gelen yoktur.
Türkiye Cumhurbaşkanı

29 Ekim 1923 - 10 Kasım 1938
Sonra gelen:
İsmet İnönü
Önce gelen:
Önce gelen yoktur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
24 Nisan 1920 - 29 Ekim 1923
Sonra gelen:
Fethi Okyar
Önce gelen:
Önce gelen yoktur.
TBMM İcra Vekilleri Heyeti Başkanı
3 Mayıs 1920 - 24 Ocak 1921
Sonra gelen:
Fevzi Çakmak
Parti siyasi görevi
Önce gelen:
Önce gelen yoktur.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı
9 Eylül 1923 - 10 Kasım 1938
Sonra gelen:
Celâl Bayar (vekaleten)
Askerî görevi
Önce gelen:
Önce gelen yoktur.
Türk Ordusu Başkomutanı
5 Ağustos 1921 - 29 Ekim 1923
Sonra gelen:
Sonra gelen yoktur.
Önce gelen:
Önce gelen yoktur.
9. Ordu Genel Müfettişi
16 Mayıs 1919 - 9 Temmuz 1919
Sonra gelen:
Sonra gelen yoktur.
Önce gelen:
Müşîr Otto Liman von Sanders
Yıldırım Ordular Grubu Komutanı
31 Ekim 1918 - 7 Kasım 1918
Sonra gelen:
Sonra gelen yoktur.
Önce gelen:
Ferik Fevzi Paşa
7. Ordu Komutanı
7 Ağustos 1918 - 7 Kasım 1918
Sonra gelen:
Sonra gelen yoktur.
Önce gelen:
Müşîr Ahmed İzzet Paşa
2. Ordu Komutanı
7 Mart 1917 - 5 Temmuz 1917
Sonra gelen:
Ferik Fevzi Paşa
Önce gelen:
Miralay Hans Kannengiesser
16. Kolordu Komutanı
19 Ağustos 1915 - 7 Mart 1917
Sonra gelen:
Sonra gelen yoktur.
Önce gelen:
Önce gelen yoktur.
Anafartalar Grup Komutanı
8 Ağustos 1915 - 19 Ağustos 1915
Sonra gelen:
Sonra gelen yoktur.
Önce gelen:
Önce gelen yoktur.
19. Tümen Komutanı
23 Ocak 1915 - 8 Ağustos 1915
Sonra gelen:
Miralay Mehmed Şefik Bey
Onursal unvanlar
Önce gelen:
Önce gelen yoktur.
Padişahın Onursal Yaveri
15 Ağustos 1918 - 9 Temmuz 1919
Sonra gelen:
Sonra gelen yoktur.

Şablon:Portal alt