Tartışma:XVI. Benedictus

Sayfa içeriği diğer dillerde desteklenmemektedir.
Vikipedi, özgür ansiklopedi

Başlıksız[kaynağı değiştir]

  • Bu sayfanın ismi Benedikti değil Benedict olmalı. Bebedict özel isim olduğu için orijinal şekli ile yazılmalı. Remata'Klan 15:25, 26 Eylül 2006 (UTC)
  • Orijinal şekli derken hangi dili kastediyorsunuz? Latinceyi mi? TDK'ya göre ise olması gereken Benoît , Benedict değil. --Mskyrider 17:18, 5 Ekim 2006 (UTC)
  • Hakkı Devrim diyor ki, adam imzasını nasıl atıyorsa öyle kullanalım, yani Latince demek istiyor: Benedictus. --Mskyrider 17:28, 5 Ekim 2006 (UTC)
  • papa imzasını latince atıyor, vatikan'ın dili latince (benedictus)

papaların adı geleneksel olarak fransızca yazılıyor (benoit)

papa alman asıllı (benedikt)

yani kısaca ingilizce benedict olması için hiçbir neden yok. yukardaki sırayla herhangi birinin olması mümkün çeşitli bakış açılarıyla. --kibele 17:48, 5 Ekim 2006 (UTC)

  • Latince olmasının daha doğru olduğu kanısındayım. Türkiye'de geleneksel(?) olarak Fransızcası hep tercih edilmiş gibi, ama son papada bu durum pek söz konusu değil; ilgili yayınlar genelde Almanca veya Latince hallerini tercih etmiş gibi gözüküyor. Vatikan'ın resmî dili Latince olduğuna göre, en sağlamı Latincesini kullanmaktır. Teşekkürler, iyi çalışmalar... - Noumenon mesajkatkılar 18:13, 5 Ekim 2006 (UTC)
  • İster beğenelim, ister beğenmeyelim Türkçe'de Papa için Benedikt adının kullanılması iyice yerleşti. Bazı yerlerde Benedict veya Benedictus ta kullanılıyor. Bu üçü zaten yazılış açısından birbirlerine benzedikleri için bunlardan hangisi kullanılırsa kullanılsın, insanlar kolayca anlayabilirler. Bunlardan Benedict adını seçmek biraz anlamsız çünkü Papalık kurumunda İngilizce pek kullanılmıyor. Benedikt ve Benedictus'a itirazım yok. Benoit'ya itirazım var çünkü Benoit'nın Benedikt'in Fransızcası olduğu Türkiye'de pek bilinmiyor. Bir ansiklopedi maddesinin adı bir toplumun çoğunluğu tarafından anlaşılamayacaksa o ansiklopedinin kullanılışlığı büyük ölçüde zarar görmüş demektir. Papa'nın isminin ne olduğuna karar vermek Vikipedi'nin görevi değil. Biz çoğunluğun kabul ettiği ismi kullanmak zorundayız. Yanlış veya doğru olmasına biz karar veremeyiz. ---Vikiyazar 18:50, 5 Ekim 2006 (UTC)
  • İşin aslı bunların hepsi doğru. Daha önce Portekiz krallarının isimleriyle ilgili bir tartışma olmuştu, sonuçta Portekizce kullanılmasının daha uygun olduğu ortaya çıkmıştı. Burada da Vatikan'ın resmî dilinin Latince olması ve Papa'nın Vatikan'ın devlet başkanı sıfatını taşıması sebebiyle madde adı olarak Latince Benedictus kullanıp diğer isimleri yönlendirme yapalım derim. Hatta madde adını değiştiriyorum bile. --Mskyrider 06:55, 6 Ekim 2006 (UTC)
  • Papa II. Jean Paul'un latincesi Ioannes Paulus II, ama biz onu yıllarca II.Jean Paul olarak tanıdık, kanımca bu papayı da Benedikt diye tanıyacağız. Aslında dikkat ettim bütün wikipediyalar kendi dillerinde adlandırmışlar papayı buradaki sorun papalara verilmiş türkçe isimlerin olmayışı. Mesela Can Pol diyemiyoruz:-) Ancak türkçede yaygın kullanılmış ismin artık türkçe kabul edilmesi daha doğru olur diye düşünüyorum (Yani meseleyi istisnai tutuyorum)--Baylanileti 07:52, 6 Ekim 2006 (UTC)
  • Azeri web sitelerine baktım. Onlar da Benedikt adını kullanıyorlar. Belki de Türkiye'yi örnek almış olabilirler. Dediğiniz gibi Jean Paul adı Fransızca (kendisi Polonyalı), Benedikt adı Almanca. Öte yandan Papalık kurumunun resmi dili Latince. Bütün bunların pek bir mantığı yok ama bazan hatalar iyice yerleşince kural haline geliyorlar. Biz Vikipedi olarak Benedictus'u kullanmaya karar verdik. Belki diğer yayın organlarını ve toplumu doğru yönde etkileme şansımız var. Ama bu konuda başarılı olamazsak yenilgiyi kabullenerek ileride tekrar Benedikt'e geri dönmek zorunda kalabiliriz. ---Vikiyazar 13:24, 6 Ekim 2006 (UTC)
  • TDK'nın mükemmel olmadığını öncelikle savunuyorum.TDK'nın yapması gereken bence şu:Öncelikle yabancı isimlerin Türkçe'de kullanılışı ile ilgili bir alt birim oluşturmalılar.Bu birim için uğraşacak o kadar çok malzeme var ki kurulması hiç de gereksiz olmaz. Sonra bu kurum her dil için bir uyarlama kılavuzu çıkarmalı. Misalen, Latince İçin Uyarlama Kılavuzu. Bu kılavuzlar sayesinde bu -hiç yüksek sesle dile getirilmeyen- sorunumuz halledilecektir. TDK'nın bu husustaki mantıklı çalışmalarını destekleyecek bir halk var bu ülkede. Neden yapmıyorlar ki? Mesela, Araplar bu gibi durumlarda hep uyarlama yaparlar ve bu gibi telafuz sorunlarını hiç yaşamazlar. Belki de uyarlamaktan korkan tek ülkeyiz. Ama yok, gerçekten de sorun TDK'dan kaynaklanıyor. Ne yapmamız gerektiği hususunda bize hiç önayak olmuyorlar ki destek çıkanlar bulunsun. Yok işte yok! Oktay Sinanoğlu Nev York dediği zaman radikal görünüyor. Halbuki TDK böyle bir uyarlama pratiğini bize on yıllar öncesinden kazandırmaya çalışsaydı böyle olmazdı. Ben böyle düşünüyorum arkadaş!

--Cihan 20:11, 10 Kasım 2007 (UTC)

Papa XVI. Benedikt'in 12 Eylül 2006 Konuşması Üzerine[kaynağı değiştir]

Papa XVI. Benedikt'in 12 Eylül 2006 Konuşması Üzerine

http://toplumvetarih.blogcu.com/

Safa Kaçmaz


Yeni Papa’nın 12 Eylül 2006 tarihinde Regensburg Üniversitesinde yaptığı konuşmanın İslam dünyasındaki yankılarının değerini tam olarak ve doğru bir şekilde anlayabilmek için, önce bu konuşmayı tanımak yararlı olacak.

Papa’nın konuşma metni, kısmen bozuk bir halde, özellikle islamla ilgili sözler bağıntısında sivri yanları yontulmuş olarak, gazetelerimizde yayınlandı. Konuşmanın, islamı doğrudan ilgilendiren ve eleştiren cümleleri, müslüman dünyanın hem sokaktaki inançlısını, hem de yetkili şahıslarını harekete geçirmeye yetmiş görünüyor.

Papa’nın konuşmasında İslam, ad verilerek ele alınmış olmakla birlikte, bu konusma, bir bütün olarak ,son derece yetkin hazırlanmış, güçlü bir metin halinde, hiç olmazsa bütün Avrupa’da ve hıristiyan dünyasında ortak bir İsacılık yorumunu geliştirmeye yönelik bir çabayı yansıtıyor. Bu konuşmanın, hıristiyanlığın protestan kanadına yönelik eleştirel yanı, islama yöneltilmiş olanlardan daha hafif değildir. Gelgelelim, dini eğitimleri ve genel bilgi birikimleri daima kuşkulu olan bazı yetkili ağızların, bu konuşmayı sokaktaki insanın değerlendirme gücü ötesinde ele alamamış olmaları da, bizim kaderimiz...

Papa’nın konuşması, doğal olarak, bugün küreselleşmiş; küreselleşme sürecinde aralarındaki fiili, etnik sınırları yıkmak zorunda kalan Avrupa topluluklarında, çerçevesi daha kesin hatlarla belirlenmiş, içindeki ayrılıkları ideolojik olarak gidermiş bir dini yorumun egemen hale getirilmesi özel çabasından başka bir şey değildir.Konusmanın bu özelliği,islami tepkinin,çok yuzeysel değerlendirmelere dayandığını görmek bakımından onemli.


Papa Jean Paul II, daha farklı koşullarda yaşamıştı; Polonya’da ayaklanmayı sağlamaya, “Demirperdenin yıkılması”na katkıda bulunmaya, bu nedenle de insanlara “tanrı aşk ve sevgisi” vurgusunda bulunmaya ağırlık veriyordu. Şimdi dünya epey değişmiştir.

“Demirperde yıkılmış”; sınırsız bir dünya, avrupa ve ABD kapitalizminin ziyafet masasına adeta dizilmiş durumdadır. AB, sadece askeri ve ekonomik bir dayanışma örgütü olmaktan çıkmış, içine, eski ‘demirperde ülkeleri’nin bir bölümünü de alarak, bütün ‘avrupa devleti’ni fiilen kurmaya yönelmiştir. Aralarındaki şu anın sorunları ve ayrılıkçı eğilimler, orada genel süreci geriye döndürebilecek gücü hiçbir zaman kendinde bulamayacak. Çünkü süreci tayin eden ekonomik ilişkiler, yıkılmış sınırların yeniden kurulmasının sağlanmasına asla izin vermeyecek noktaya ulasmış durumdadır. Böylece, yeni Papa,bir bakıma, geleceğin bu Avrupa devletinin üst yapısında ortak dinin, yorumlanış bakımından, daha da güçlendirilmesi çabasına girmiş görünüyor. Bu, onun asli görevlerinden birisidir de aslında.

Papa’nın konuşmasında, eski Cermenik kökenli topluluk topraklarında boy veren protestanlığa yöneltilmiş ciddi eleştirel yaklaşımlara karşılık, hıristiyanlığın bir başka kalesi olan, Ermeni, Gürcü, Slav ortodoksluğuna, şimdilik,tek bir sözcükle bile olsa,dokundurma yapılmamış olması, hıristiyanlığın o yorumlarıyla mücadelenin şu anda Vatikan için pratik bir değer taşımıyor olmasından olmalı...

Bununla birlikte, bu konuşmada İslam ele alınmıştır, çünkü İslam, bugünkü Avrupa’nın gerçek bir konusudur. Önemli miktarda müslüman avrupalı, gelecekteki avrupanın bu sorunla yaşaması ve başetmesi gerektiğini gösteriyor.

Türkiye’de çeşitli parti yetkilileri ve hükümetler, Türkiye-Avrupa evliliğine, son derece deneyimli ve hesaplı bir dula aşık olmuş 18 yaşındaki bir gencin bütün toy aşkının renklerini taşıyan bir şekilde yaklaşıyorlar. Dulumuzun, evlenmek gibi bir yükümlülük altına girmektense, elinin altındaki bu ham aşıktan, istediği gecelerde yararlanmak için bütün teknik beceri ve hayat tecrübesi bulunuyor olduğunu bilmek, gerçekten bu kadar zor mu?

Bugün İslam dünyası da, Papa’nın Avrupa’da yapmaya çalıştığını, bütün doğu ve Afrika’da yapmaya çalışıyor. Öz bakımından arada hiçbir fark yok. Eskiden, bu çatışma emperyalizm ile anti-emperyalist ulusalcı güçler arasındaki bir çatışma olarak dile geliyor ve öyle de adlandırılıyordu. Şimdi, bu çatışma, onlar arasındaki her türlü sınırı zorla yıkan İslamla, Hıristiyan dünya arasındaki bir görüntü halini almıştır ve bu görüntü olduğu kadar bir gerçekliktir de.

Sınırların bütünüyle yıkıldığı, ithalatı ihracatından fazla olan bir ülke haline gelmiş olan Türkiye’de ‘ulusalcılığın’ başarı şansı var mı? Eğer başarıdan kısmi mevziler ele geçirmeyi anlıyor isek, evet. Fakat, uzun vadede, Türk ulusalcılığının da erimesi hiçbir şekilde engellenemez. Sadece bir kaç yıl önce 28 Şubat’larda, ulusalcılık karşısında terleyen Hoca’nın talebelerinin şimdi Cumhurbaşkanı olacak güce erişmiş olmaları da, gelişmenin yönünü gösteriyor. Zaten, adım adım yıkılacak olan ortadoğu ülkelerindeki yeni haritaların İslamın mezheplerine göre şekillenmekte ve şekillenecek olmasının; ABD ve Avrupa için ,bir başka türlüsünü bulamadıkları zorunlu seçenek olarak ortaya çıkmasının da anlamı bu. Dünya artık, dini terminolojiye göre ayrışmaktadır. Papa’nın bu konusmasının,liberal ve ‘avrupa aydınlanmacısı’ gazete köşe yazarlarımız arasında yarattığı şok,islami kesimde ortaya çıkandan daha zayıf olmadı.Mesela,Mehmet Barlas, 20-09-2006 tarihli Sabah’taki başyazısında, “Gözünüzün önünde duran ama farkına varamadığınız gerçek, bir olayla karşınıza duvar gibi çıkıverir... Şimdi de karşımızda ‘Siyasal Hıristiyanlık’ var işte... ” derken biraz bu durumu anlatmıs oluyor.M.Barlas’ın ” Yani ,öncelikle dinin bir ‘Sosyal olgu’ olduğunu görmezden geldik” biçimindeki özelestirisi,din’sel olguların gelecekte daha ağırlıklı bir konu haline geleceğinin habercilerinden birisi...Dinin kökenlerine iliskin olarak da süren çalısmalarda, yıllardır bunu vurguluyoruz hep.

Yeni papa’nın, bu genel çerçeveye oturtulması gereken konuşmasında yer alan dini ve felsefi terimleri, sitemizin okurları az çok tanıyorlar. Papa XVI. Benedikt, hıristiyan terminoloji ve yazınını çok iyi bilmekle birlikte, hıristiyanlığın kökenleri hakkında yeterli bilgiye sahip olamaz. Çünkü bu alanda bilgi sahibi olmak, -3500’lu yıllardaki eski Mezopotamya toplumlarının dinsel oluşumları hakkında bilgi sahibi olmayi gerektirir ki, böyle kapsamlı bir birikime, eserleri dikkate alındığında, benim de çalışmalarımda çok yararlandığım, Pére P. Dhorme gibi şahıslar sahipti..

Protestan Hıristiyanlık, Avrupa aydınlanmacılığından, Ronesans ise, Hitit-Ari kaynaklı Cermenik avrupa topluluklarından ayrıştırılarak ele alınamaz. Bütün bunlar, 6 bin yıl kadar önceki Mezopotamya toplumlarının aktardığı ‘yaratılış’ın bir yorum türünün anlatım tarzında yer alan “önce söz vardı” türünden deyimler gibi, tarihi , bu eski “yaratılış” günlerine kadar geriye çekerek anlaşılabilir.

http://toplumvetarih.blogcu.com/

Benedictus mu, Benedikt mi?[kaynağı değiştir]

Ben sayfanın adının XVI. Benedikt olması gerektiğini düşünüyorum. Bence olması gereken isim budur. Geçmişte bazı tartışmalar yapılmış; bence yeniden konuşulması gereken bir konu. --Dsmurat 19:14, 15 Ocak 2008 (UTC)

Yaygın kullanım da Benedikt ya da Benedict yönünde... --DsMuratileti 18:33, 19 Haziran 2008 (UTC)
  • O zaman Türkçeleşmiş haline Benedikt yazsak ya! Niye Benua yazıyor orda? Benua diye okunduğunu hiç duymadım.Apolas Lermi 20:00, 30 Nisan 2010 (UTC)

Türkiye Ziyareti[kaynağı değiştir]

  • Madde de Türkiye ziyareti olmalıdır.Bu ziyaret dinler arası diyalog açısından bir hayli önemliydi.--Yürekli 04:05, 14 Ağustos 2008 (UTC)