Serebral dominans

Vikipedi, özgür ansiklopedi

Türköz'e göre serebral lateralizasyon kavramı, beynin asimetrik fonksiyonlarının oluşmasında rol alan organik anlamlı tüm etkenleri ve mekanizmaları içerir[kaynak belirtilmeli]. Anatomik, embriyolojik, patolojik, kimyasal ve hormonal çalışmalar ile bu teori ve klinik örnekleri ortaya konabilmiştir. İnsan beyninde gözlenen asimetriler, makroskopik, yollarla ilgili ve sitoarşitektonik asimetrilerdir. Neanderthal insanının fosil kafatasları üzerinde sylvian fissure’lerin izlerine bakıldığında, soldakinin uzun ve gergin oluşu ayrıca, sol oksipital ve sağ frontal lobun daha uzun olması bu asimetriyi destekleyen bulgulardan biridir.

Sol hemisferin, primer fissürlerinin, embriyolojik yaşam aşamasından itibaren, sağ hemisferdekilere kıyasla, daha erken geliştiğini bilinmekte, ayrıca sylvian fissure’ün ve insula’nın sol hemisferdeki ortalama uzunluğunun ve planum temporale’nin genişliğinin, sağ hemisferdeki bölümlere kıyasla daha fazla olduğu gösterilmiştir. Serebral kortekste nöronal alanlar içinde hücre yapılanmasının yoğunluğunu karşılaştırma çalışmalarında sol ve sağ hemisferlerin homolog alanları arasında da simetriler olduğu gösterilmiştir. Sol hemisfer içinde üç ayrı alanda sitoarşlitektonik yapı sağdakine oranla daha yoğun bir yapılanma göstermektedir. Her üç alanın da lisan fonksiyonlarının organize olduğu alanlar olduğu dikkat çekicidir. Yollarla ilgili asimetrilerin içinde, özellikle tractus corticospinalis’le ilgili sol - sağ asimetrilerin varlığı gösterilmiştir. Sol tractus corticospinalis’in çaprazlaşlan lif sayısının fazlalığını ve piramis’in sol bölümünün sağa oranla daha geniş olduğu ortaya konmuştur. Bu asimetrilerin varlığı sağ beden yarısının insanların büyük bir bölümünde sola oranla daha becerikli olmasının bir alt yapısı olarak yorumlanmaktadır.

Günümüzde ileri görüntüleme yöntemleri ile sağ elini baskın olarak kullanan kişilerin büyük bir kısmında, sol oksipital ve sağ frontal lobların, homolog loblara kıyasla daha geniş oldukları ortaya konmuştur. Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG) çalışmalarında, sağ ve sol ellerini baskın olarak kullanan olguların büyük bir bölümünde sol hemisferde frontal, parietal ve oksipital lobların genişlikleri sağ hemisfere kıyasla daha büyük bulunurken, frontal lobun sağda, oksipital lobun ise solda, ön-arka uzunluklarının daha fazla olduğu belirlenmiştir. Motor sistem asimetrisi, fizyolojik yöntemler kullanılarak da gösterilmiştir. Transkranial manyetik stimülasyon (TMS) ile kortikal motor nöronların uyarıldığı çalışmalarda, aktivasyon eşiğinde lateralize farklılık gözlenmiştir; sağ elini kullananlarda aktivasyon eşiği, sol elin aktivasyonu için gereken eşikten daha düşük bulunmuştur.

Maymunlarda, intrakortikal mikrostimülasyon çalışmalarında, yetenek gerektiren işlerde el tercihine kontralateral kortikal motor reprezantasyonun daha büyük olduğu gösterilmiştir. TMS kullanarak, sağ ve sol ellilerde kortikal motor reprezantasyonun haritası çıkarıldığında da benzer asimetri gözlenmiştir. Ayrıca TMS ile patolojik sol ellilerde, sağlam hemisferde ipsilateral motor fonksiyon reorganizasyonunun varlığı gösterilmiştir.

Hariri'ye göre Wada ve LeMay'ın fetus beyinlerinin haftalar içindeki gelişimini inceleyen çalışmalarında, asimetrilerin 30. haftadan itibaren belirginleştiği belirtilmektedir. Asimetrilerin daha çok sol hemisferle ilgili olması, erişkinlerde lisanla ilgili cerebral dominansın sol hemisferde yoğunlaşmasıyla paralellik göstermektedir. Sol temporal lobun anatomik özelliklerinin sağa oranla daha geç belirginleşmesi ve sol planum temporale’nin daha geniş bulunması bu bölgenin ileride lisanın organize olabilmesi için daha yavaş geliştiğini düşündürmektedir.

Cerebral asimetriler ve bunun doğal sonucu olarak ortaya çıkan cerebral dominans, bu verilerden dolayı genetik öncelikli bir gelişme olarak kabul edilebilir. İnsan dışında diğer canlılarda da asimetrilerin var olduğu gösterilmiştir. Beyin bölümleriyle ilgili asimetriler evrim basamağı yükseldikçe daha da belirginleşmektedir. Gelişimsel ve anatomik asimetrilere ek olarak insan ve diğer canlıların beyinlerinde kimyasal ve farmakolojik asimetrilerin varlığından da söz edilmektedir. Erkek ve dişi bireyler doğumlarından sonra kastre edildiklerinde, her iki cinste de kortikal kalınlık asimetrilerinin ortadan kalktığı görülmüştür.

Tan'a göre testosteron reseptörlerinin her iki hemisfer korteksindeki dağılımlarının incelendiği çalışmalarda, sol hemisfer korteksinde sağa oranla daha fazla sayıda reseptörün varlığı saptanmış ve testosteron reseptör yoğunluğunun cerebral dominansın ortaya çıkmasına yol açan etkenlerden biri olduğu kanısına varılmıştır. Erkeklerde sağ el ve sol hemisfer lateralizasyonlarının kadınlara oranla daha belirgin olduğunu ispatlayan nöropsikolojik çalışmalar, cerebral korteksin seks hormonları özellikle de testosteron beraberliğinde şekillendiği kanısını desteklemektedir.

Bugünkü bilgilerimize göre lisan (konuşma, duyarak ve okuyarak anlama, tekrarlama, isimlendirme, yazı yazma, sayısal hesap yapma ve okuma) ve el becerisi daha çok sol hemisfer ile, dikkatin sürekliliği ve dağılımı, yapılandırma, müzik ve emosyonel çeşitliliğin ise daha çok sağ hemisfer ile ilişkili olduğu bilinmektedir.

Cerebral dominans sol hemisferin lisan fonksiyonlarındaki dominansıyla özdeştir. Bunun sonucu olarak, sol hemisfer hastalığı olanlarda lisan bozuklukları gözlenirken, aynı duruma sağ hemisfer hastalarında çoğunlukla rastlanmaz. Fakat bazı sol hemisfer hastalarında ve ayrıca bazı sağ hemisfer hastalarında lisan bozukluklarına rastlanması cerebral dominansın daha geniş boyutlu olarak araştırılmasını gerekli kılmıştır. Dominant hemisferle ilgili lezyonların yerleşimleri incelendiğinde bunların öncelikle frontal, temporal ve parietal loblarda yoğunlaştığı görülmektedir. Frontal lob içindeki 44. alan lezyonları konuşmanın, temporal lob içindeki 22. alan lezyonları anlamanın ve parietal lob içindeki 39. alan lezyonlarının ise okuma ve yazmanın bozukluklarına yol açan klasik lezyon lokalizasyonları olarak kabul edilmiştir. Bu anatomik organizasyonun etkilenmesi çeşitli türden lisan bozuklukları ile sonuçlanır.

El dominansı ile hemisfer dominansı arasında, direkt ilişki bulunmaktadır. Sağ eli dominant olan kişilerde sol hemisfer dil için, sağ hemisfer, sözel olmayan işlevler için dominanttır. Sol eli dominant olan kişilerde ise bu durum, seyrek olarak ters, genellikle bilateral veya sağ eli dominant olan kişilerde olduğu gibidir. Yapılan çalışmalarda ortak kabul edilen görüş, sağ eli dominant olan bireylerin %99’unun lisan fonksiyonlarının sol cerebral hemisfer yoluyla ortaya konulduğudur. Sol elleri dominant olan kişilerde ise, bu çapraz ilişkinin büyük ölçüde bozulduğu, ancak yine de sol hemisfer önceliğinin en az %70 oranında devam ettiği belirtilmektedir. Sağ el dominansı olup da, yine sağ hemisfer lezyonları sonucu afazi oluşan gruplarda ise, çapraz dominans adı verilen durum söz konusudur. Bir dizi araştırmanın sonucunda uzmanlar her bir hemisferin kendi konuşma hafıza ve duygu niteliklerine sahip olduğunu ortaya çıkardılar. Her ne kadar sol hemisfer her zaman konuşma işlevi ile tanımlanmışsa da konuşmada ses tonunun dalgalanmaları ve ses özellikleri de eşit öneme sahiptir.

Serebral dominans ile ilgili deneyler[değiştir | kaynağı değiştir]

Caulson, V. Lvovic Dreglin, sağ hemisfer tarafında tanımlı konuşma, hafıza ve duygu özelliklerinin, konuşmaya dayalı sol hemisferden daha eski olduğu görüşünü savunmuş ve bunu konuşma ve soyut düşüncenin insan evriminin geç döneminde geliştiğini belirterek açıklamıştır. Bu işlevler, çalışma eyleminde sağ elin kullanımı ile birlikte başladı ve baskın olan sol hemisferdi. Sol hemisferin doğal görsel işlevleri sözlü iletişime yol açmak için bastırıldı. Beyin üzerine yapılan araştırmalar daha sonra beynin bir hemisferinin tamamen alınmasına yönelik çalışmalarla (hemispherectomy) devam etti. Sonuçlar, işlevini sürdüren diğer hemisferin bütün beyin fonksiyonlarını devam ettirdiğini ortaya çıkardı.

Cankur, Ston Gooch adlı bir araştırmacının çalışmasında, sol hemisferine hemispherectomy uygulanan bir hasta, operasyondan on hafta sonra konuşamıyor ve konuşmaları algılayamıyordu. Daha sonra söylenen kelimeleri tekrar etmeye, sorulara cevap vermeye başladı. Beş ay sonra benzer sesleri hatırlamaya, bir ay sonra da cümle kurmaya başladı. Bu nedenle, Ston Gooch’un iki hemisferin de bütün işlevleri içerdiğini ileri sürdüğünü belirtmiştir. Lisan için el kullanım baskınlığı ile cerebral dominans arasındaki ilişkinin gelişimi konusundaki genel kanı, ikisinin bir bütünün parçaları olarak aynı hemisfer tarafından ortaya konulduklarıdır. Özellikle konuşmanın gelişiminin el kullanım becerisinin gelişimiyle yakın ilişkisi vardır. Cerebral dominansı etkileyen faktörler arasında, biyoloji, cinsiyet, eğitim ve çevre sayılabilir. Cerebral dominans sadece yüksek cerebral fonksiyonlar ile ilgili olmayıp, bunların dışında kalan motor fonksiyonlarda da söz konusudur.