Said Nursi'nin düşünce yapısı ve eleştirisi

Vikipedi, özgür ansiklopedi

Said Nursî kendisinin skolastik bir medrese hocası gibi değerlendirilmemesini,[1] Risale-i Nur'un Arş-ı Azam'dan indirilerek kendisine yazdırılan ve mehdiliği temsil[2] eden Kur'an hakikatleri olduğunu, kendisinin sadece bir aracı ve elçi (nur elçisi)[3][4] olduğunu ifade eder.[5] Öyle ki Kur'an'ın[6] yanında celcelutiye,[7] mektubat[8] (İmam Rabbani), gibi asırlar önce yazılmış eserler ima ve işaretler yoluyla muhtelif yerlerde Risale-i Nur'a işaret eder, mücadelesini destekler, Risale-i Nur'un mahrem ve izni ilahi tarafından uygun görülmeyen kısımları yazdırılmaz ya da ilgili bölüm atlanılarak izin verilen kısımlar yazdırılmaya devam eder.[9] Kendisinin mücadele alanı ise başta insanın sonsuz azap çekmesini gerektiren imansızlığın yanında imansızlığın en büyük kaynağı olarak gördüğü ve ahir zamanın büyük deccali olarak adlandırdığı bolşeviklik[10] ve İslam deccali veya süfyan olarak nitelendirdiği Mustafa Kemal'den ve Cumhuriyet Devrimleri'nden[11] başkası değildir. Cumhuriyete taraf olmakla birlikte, şeriatı yürürlükten kaldıran laikliğe şiddetle karşıdır ve şapka giyilmesini de küfür işareti olarak görür. Çünkü ona göre şeriat adalet-i mahza ve fazilettir.[12]

Risale-i Nur'un İslami konulara yaklaşımı nötr veya eleştirel değil destekleyici ve zorlayıcıdır. Öyle ki tarafsızlık bile ona göre inançsızlıkla eşdeğer şeytani bir aldanmadan ibarettir.

Said Nursi, klasik İslamcılara benzer şekilde Batı'dan bilimin alınması ancak Batılı yaşam tarzı ve Batı kültürünün reddedilmesi taraftarıdır.

Tarihçe-i Hayat'a göre Said Nursî Cumhuriyet öncesi ve sonrasında siyasi otoritelerle problemlidir. Cumhuriyete karşı olmamakla birlikte devrimler, özellikle de tekke ve zaviyelerin kapatılması, kılık-kıyafet devrimi ve şeriat kanunlarının ilgası anlamına gelen laikliğe karşı çıkmıştır.[13] Ahir zaman fitnesi olarak gördüğü bu durum karşısında imanı kuvvetlendirmeye dönük eserler yazmaya ve bu konuda çalışmaya yönelir.

Said Nursinin kullandığı Mucizat-ı Ahmediye gibi risalelerde kullandığı rivayetlerin bir kısmı kıssacılık geleneğinin yansımalarından oluşmaktadır.[14] Bu geleneğin özelliği ürettikleri rivayetlere senetler ekleme gibi her kılığa girerek, halkı rahatsız eden yalın gerçekleri değil, anlatımları sonrasında topladıkları bahşişleri artıran, onların duygularını okşayan, kabartan, bazen de ağlatan, ayrıntılı dramatik hikâyeleri coşkulu bir dille vermesidir. Kıssacılar en çok peygamberlik delilleri (Delail En Nübüvve) gibi alanlarda üretim yapmışlardır.[14] Örneğin Huneyn Muharebesinde Muhammedin attığı bir avuç çakıl taşı kafirlerin tümünün gözlerine ayrı ayrı girer.[14]

Fantastik seyahat yazarı[15][16] Evliya Çelebi, Seyahatnâme'de, İslâm'da İsa'nın havârilerinden kabul edilen Şem'un-u Safa'nın Nakura yakınlarındaki türbesinde bulduğu incil nüshasını incelediğini, Muhammed'i müjdeleyen ayetin o nüshada mevcut olduğunu iddia etmektedir.[17][18] Çelebi'nin, bizzat Şem'un-u Safa tarafından yazıldığını naklettiği bu el yazması incil, bulunamamıştır. Said Nursi bu iddiayı doğru kabul eder.[17]

Said Nursi'nin yüklendiği kimlik, misyon ve metodu[değiştir | kaynağı değiştir]

Said Nursi'nin uğruna ömrünce mücadele ettiği inanca göre yaşadığımız devir ahir zamandır. Bu zamanda maddecilik ve materyalizm ön plana çıkmış, dinsizlik bilim ve Batı'yı da arkasına alarak güçlenmiş, inancı ve imanı zayıflatmıştır. Said Nursi'ye göre bu devirde en önemli görev imanı kurtarmaktır. Risalelerde "ahir zamanın büyük mehdisi"nin üç görevi bulunur ve bunlardan birincisi ve en önemlisi olan iman kurtarma hizmetini Risale-i Nur'un manevi şahsiyeti yerine getirir.[19] Said Nursi'nin metodolojisi değişik ve güçlü anlatımlarla desteklenen mantıksal çıkarımlarla, dini inanç ve uygulamaların topluma benimsetilmesi yoludur. Ayrıca bunun diğer insanlara örnek teşkil edecek şekilde bizzat uygulanması ve bu uygulamadan en zor şartlarda bile vazgeçilmemesi diğer bir belirleyici unsurdur. Eserlerinde örneğin beş vakit namazdan bahsederken, bunun ne kadar gerekli, insani ve imani bir görev olduğu vurgulanır, namazın şekli, miktarı, sayısı, ne kadar farz, ne kadar vacip ya da sünnet olduğu gibi fıkhi ayrıntı ve tartışmalara girilmez.

Fıkıh açısından hakkında Kur'an ve hadis gibi birincil kaynaklarda hüküm bulunmayan dini açmazları gidermede zihinsel bir çaba olarak görülen İctihadı din duvarında gedik açma olarak görür. "ictihad kapısı açıktır. Fakat şu zamanda oraya girmeye altı mâni(engel) vardır. "... Nasıl ki kışta, fırtınaların şiddetli olduğu bir vakitte, dar delikler dahi seddedilir; yeni kapıları açmak, hiçbir cihetle kâr-ı akıl değil. Hem, nasıl ki büyük bir selin hücumunda, tâmir için duvarlarda delikler açmak gark olmaya vesîledir. Öyle de, şu münkerât zamanında ve âdât-ı ecânibin istilâsı ânında ve bid’aların kesreti vaktinde ve dalâletin tahribâtı hengâmında, içtihad nâmiyle, kasr-ı İslâmiyet’ten yeni kapılar açıp duvarlarından muharriplerin girmesine vesîle olacak delikler açmak, İslâmiyet’e cinâyettir."[20]

Said Nursi risalelerinde sıklıkla bilimsel deyim ve argümanlar kullanmakla birlikte, inanç konusunu da ilgilendiren bilimsel tartışmalara girmemeyi tercih etmiştir. İnancı çok yakından ilgilendirmesine rağmen insanın ve canlıların evrimi konusu risalelerde tartışılmaz. Onun yerine yaratılışın hikmetleri, amaçları (gayelilik), güzellikleri, hesaplı, planlı, sanatkarane yaratılış gibi kavramlar üzerinden okuyucu Allah'a inanmaya davet edilir. Risale-i Nur okuyucuları kendisinin kullandığı bazı ifadeleri evrimi destekler[21] veya çürütür[22] şeklinde yorumlayabilmektedirler.

Harici video
Fehmi İlkay Çeçen Gizli tutulan 18. Lem'a içeriği ile ilgili konuşuyor. İlkay Çeçen'e göre Said Nursi 18. Lem'ada Gulat-ı Şia'nın iddia ve inançlarını paylaşmaktadır.

Risalelerin büyük bir kısmı iman üzerine yazıldığı halde, Said Nursi kader ve kaza gibi birkaç istisna dışında klasik kelam tartışmalarına girmez. Kelamcıların bazı usullerini eserlerinde kullanmakla beraber, sadece ilm-i kelam ile hakikatlara ulaşmanın etkili bir yöntem olmadığını, Kuran'ın uslüp ve metodunun çok daha kısa ve selametli olduğuna inanır.[23]

Ninova halkına peygamber olarak gönderilen Yunus, 33 yıl onları tanrının dinine davet etmiş, kendisine bu süre içerisinde sadece iki kişi inanmıştır.[24][25] Bu durum kendisinin canını sıkmış, Tanrı'nın izni olmadan Ninova'dan ayrılıp Akdeniz’e kadar giderek bir gemiye binmiş ve Yunus Akdenizde gemiden atılmıştır. Rivayetlerde balık Yunus’u sırasıyla Nil nehrine, Fars denizine, el-Betâik Denizi'ne ve Dicle'ye götürüp, Nusaybin topraklarında düz ve geniş bir yere atar.[26] Yunus tekrar kavmine döndürülür ve 100 bin kişi O’na inanır. Said Nursi'nin bu ve benzer hikayelere yaklaşımı O'nun temel kaynaklarda geçen akıl dışı ayrıntıları atlayarak rasyonalize etmesi şeklinde de kendini gösterebilmektedir; “Hazret-i Yunus Aleyhisselâm'ın kıssa-i meşhuresinin hülâsası: Denize atılmış, büyük bir balık onu yutmuş. Deniz fırtınalı ve gece dağdağalı ve karanlık ve her taraftan ümid kesik bir vaziyette münacatı, ona sür'aten vasıta-i necat olmuştur”.[27]

Yunus ve Balık, İslam minyatürü. Yunus kitabında, Akdeniz'de gemiden atılıp balık tarafından yutulan ve Dicle'nin kenarında, Ninova'da karaya fırlatılan Midraşik Yunus anlatısı Kur'an'da da tekrarlanır.

Kur'an yorumu[değiştir | kaynağı değiştir]

Said Nursi ayetlerde değişik ""mana tabakaları"" bulunduğunu ve herkesin kendi seviyesine göre bu ayetleri farklı şekilde anlayacağını söyler. Kuran'ın bir kısmı diğer bir kısmını tefsir eder diyerek Kur'an'ı Kur'an'la anlamlandırmanın gerektiği üzerinde durur.[28][29] Ona göre Kuran'da sonra en güvenilir kaynak ise sahih hadislerdir. Özellikle Buhari ve Müslim'i Kuran'dan sonra en güvenilir kaynak olarak kabul eder.[30] Zaman zaman Kur'an anlaşılmasına tıp, biyoloji, astrofizik, kimya, jeolojiden örneklerle katkı sağlamaya çalışır ve bunları kainat kitabı olarak nitelendirir.[31]

Bunun dışında gerekli gördüğü yerlerde bazı menkibeler ve kurgusal hikâyelere de yer verir, cifr ve ebced kullanır. Bu yaklaşımlar kendisinin İslami ezoterizm (batınilik) ve hurifilik ile yakınlaştığı noktaları oluşturur.[32][33] Said Nursi bu yöntemleri Kur'an ve celcelutiye gibi kaynaklara uygulayarak bu kaynaklardan Risale-i Nur'lara yönelik anlamlar, işaretler ve müjdeler çıkartır. Yusuf Suresi'nde anlatılan, Yusuf'un rüyasında kendisine secde eden yıldızları Güneşin 12 gezegeni bulunduğu şeklinde yorumlar.[34]

İman hizmetleri[değiştir | kaynağı değiştir]

Said Nursî'ye göre Kur'an'ın takip ettiği dört ana maksadın birincisi tevhiddir[35] Said Nursî'nin kitaplarında işlediği konuların esas yörüngesini oluşturur. Allah'ın varlığı kavramı gerek özet gerek detaylı olarak birçok eserinde ele alınır. Özellikle Tabiat Risalesi,[36] Yirmiikinci Söz[37] gibi bahislerde, kainat ve içindeki varlıkların kendi kendine meydana gelmesinin mümkün olmadığı, tabiatın Allah'ın bir eseri olmaktan öte gerçek manada bir etkisinin bulunmadığı, şuursuz atom parçalarının tesadüfler sonucu bir araya gelerek kompleks canlı vücutlarını oluşturmalarının mümkün olmadığı ifade edilir.[38][39][40] Kainatın ezeli olmadığı, bir başlangıcı varsayımı üzerinden varoluş kuramını açıklamaya girişir. Evrenin yoktan varolma ve bugünkü düzenine ulaşmasını açıklayabilecek etkenleri dört ana başlık altında toplar ve ilk üçünün imkansızlığı ispatlandığı zaman, dördüncü seçenek olan, bir tek yaratıcı tarafından ortaya konulmasından başka ihtimalin kalmadığını savunur.[41]

Yaratıcının varlığı problemini bu şekilde çözdüğüne inanan Nursi, yaratıcıyı Allah ile özdeşleştirerek Allah'ın birliğini ispat aşamasına geçer; uzay, yıldızlar, Dünya, canlılar, denizler, dağlar, nehirler,[42] atom, akyuvarlar ve alyuvarlar gibi insan hücreleri ve bedenin üzerinden tevhidin delillerini sıralar.[43]

Said Nursi Kur'an'ın takip ettiğine inandığı dört ana maksattan bir diğerini oluşturan Peygamberlik kavramını da rivayetler ve mantıksal delillerle işler. Peygamberlerin sadece manevî hayat için değil mesleki önderler olarak[44] öne çıktığını ileri sürer. Ona göre ilk gemi Nuh, ilk saat Yusuf tarafından yapılmış, demir ise ilk defa Davud peygamber tarafından eritilerek insanlığa kazandırılmıştı.[45][46]

Nursi'ye göre diğer peygamberlerin hak olduğuna dair deliller, Muhammed'in hayatında fazlasıyla bulunmaktadır.[47]

Kainat, Kur'an ve Muhammed O'na göre yaratıcının delilleridir. Olağanüstü hikayelerden oluşan 300 kadar rivayeti ve mantıksal çıkarımları bir araya getiren Muhammed'in peygamberlik delillerini On Dokuzuncu Söz'de[48] de ele alır. Bu rivayetlerin uydurulmuş mucizeler bütünü olduğu da değişik ilahiyatçıların eleştirileri arasında yer alır.[49]

O'nun için Peygamberliğin anlamını "Onun getirdiği nur ile kainat gerçek anlamını bulmuş, bize yabancı ve düşman görünen varlıklar, birer dost ve kardeş şeklini almıştır. Kainattaki bütün hareket, değişim ve başkalaşımlar manasızlıktan, tesadüf eseri ve abes olarak görülmekten çıkmış, Allah'ı tanıtan birer kitap, birer mektup ve ayna şeklini almışlardır".[50] "Muhammed, insanlığı bekleyen sonsuz bir saadeti haber verip, müjdeleyerek tükenmeyen bir rahmeti keşf ve ilan etmektedir."[51] gibi sözlerinde bulmak mümkündür.

Peygamberlik müessesesinin zaruri olduğunu Lemeât adlı eserinde şu cümlelerle ifade eder: Karıncayı emirsiz, arıyı yâsupsuz bırakmayan kudret-i ezeliye, elbette, beşeri de bırakmaz şeriatsiz, nebîsiz[52].

Din anlayışı[değiştir | kaynağı değiştir]

Şeriat, kadın ve tesettür[değiştir | kaynağı değiştir]

Şeriat, Kadın ve tesettür: Ona göre mutlak adalet şeriatla mümkündür fakat bu yönetime ihtilal şeklinde asayişi bozarak gidilmemelidir.

"Şeriatın bir hakikatına, bin ruhum olsa feda etmeğe hazırım! Zira şeriat, sebeb-i saadet ve adâlet-i mahz ve fazilettir. Fakat ihtilâlcilerin isteyişi gibi değil."[53]

Faslı bir kadının (Sol Hachuel) mürtedlik gerekçesi ile infazı, Alfred Dehodencq

TBMM'de Atatürk ile yaşadığı namaz tartışmasında Said Nursî'nin sarf ettiği sözler: “Paşa! Paşa! İslâmiyette, imandan sonra en yüksek hakikat namazdır. Namaz kılmayan haindir, hainin hükmü merduttur.”[54] Bazı kaynaklar bu cümlenin devamını da verir;"Kafirin hakkı hayatı var. Merdudun yoktur."[55] Klasik şeriat anlayışını yansıtan ifadeler dilin kullanımı açısından da sorunludur. Çünkü şeriatta namaz kılmayanlar için merdut diye bir fıkıh hükmü bulunmuyor ancak, namaz kılmayanlar bazı İslam mezheplerinde mürted olarak değerlendirilir ve dört büyük Sünni mezhebe göre mürtedin cezası ölümdür.[56][57][58] Tarihsel süreç içerisinde terkedilen, (belki de hiç uygulanmayan) bu hükümlerin uygulanması insan hakları ve dini özgürlüklere karşı ağır bir saldırı anlamına gelecektir.

Nur risalelerinde kadınlar tesettür, miras gibi bahisler içerisinde ele alınır.

Şiraz'da çarşaflı kadınlar, Said Nursi'ye göre köylü kadınlardan farklı olarak şehirli kadınların yüz ve elleri de Kur'an'ın örtünme emri kapsamındadır.

Risalelerde, şehirli kadınların köylü, bedevi kadınlar gibi açılamayacağı, ifadelerinden[59] kendisinin şehirli kadınlar için, istisnası olmayan “mutlak hicap ve örtü” şeklinde bir tesettür anlayışı olduğu sonucuna ulaşılabilir.

Said Nursi, kadınların fıtraten tesettüre ihtiyacı olduğunu[60] en doğru tesettürün çarşaf ile yapılabileceğini[61] kadınların baştan ayağa kadar yüz ve eller dâhil olmak üzere çarşafla örtünmelerinin Kur’ân’ın kesin bir emri olduğunu[62] ve şeriata göre kadınlara mirastan erkeğin yarısı kadar pay verilmesinin tam bir adalet ve merhamet olduğunu söyler.[63]

Said Nursi’ye göre kadınlara mirastan erkeğin yarısı kadar pay verilmesi şeriatın hak ve adalete amacına uygundur. Bunu şöyle gerekçelendirir; Çünkü kadın evlenir ve geçim yükümlülüğünü bir erkeğe yüklerken, erkek ise evlilikte bir kadının geçim yükümlülüğünü üzerine almak zorundadır. Ancak miras paylaşımındaki eşitsiz uygulamanın evlilik istemeyen, bu imkanı bulamayan ve kendisi evin geçimini sağlamak zorunda olan kadınlar açısından bir açıklaması yoktur.

Said Nursî'nin adalet anlayışı başka bir değerlendirmesinde de kendisini ortaya koyar; buna göre sınırlı bir dünya hayatında işlenen günahların -ki ona göre bunların en büyüğü imansızlıktır- karşılığı olarak sonu gelmeyen cehennem azabı Allah'ın adalet ve merhamet sıfatlarına ve adalete uygundur.

Hanımlar Rehberi'ne göre[64] kadınların şefkat, merhamet, samimiyet, fedakarlık gibi güzel hasletleri[65] bulunmakta, hatta çocukları için kahramanlıkta bir derece ileri oldukları[66] ve annenin ilk öğretmen olarak değeri vurgulanmaktadır.[67][68]

Nurcular günlük dualarında şeytanın ve kadınların şerlerinden Allah'a sığınırlar. Ancak bunun kadınların mutlak manada şerli varlıklar olarak değerlendirildiği anlamına gelmediği[69] Said Nursî'nin birçok eserinde kadınların toplum hayatındaki önemine ve olumlu katkılarına dikkat çektiği[65][66][70] savunulmaktadır.

Tabiat algısı; Gizem, şifa ve kehanet[değiştir | kaynağı değiştir]

Muhammed bölünen Ay'ı işaret ederken, 16. yy, Kur'an'da muallakat şairlerinden İmruʾu’l-Kays'ın şiirinde de kullanılan[71] "Kıyamet yaklaştı ve ay yarıldı" ifadesi ve bağlantılı rivayetler Muhammed'in bir işaretiyle ayın gökyüzünde ikiye ayrılıp tekrar birleşerek en büyük mucizelerinden birisini gösterdiği inancının müslümanlar arasında yerleşmesine yol açmıştır.[72] Said Nursi Ayın ikiye parçalandığını söyler, ama rivayetlerde geçmesine rağmen parçaların yeryüzüne indiği kısmını reddeder.

Said Nursi'de tabiat insan iman ettiğinde ise sevinen, insan küfre veya günaha düştüğünde üzülen veya kızarak O'na öfkeyle cevap veren, insanla etkileşim halinde canlı ve ruhu olan bir varlıktır. İnsanın imansızlığı ve küfrü karşısında tabiatın verdiği cevaplar Peygamberler tarihi, Ahmediyye, Muhammediyye gibi siyer ve megazi kaynaklarından alarak risalelerinde işlediği mitolojik özellikler taşıyan Nuh, Yunus, Eyyub ve benzeri peygamber kıssalarında ve inşikak-ı kamer mucizesini de anlattığı Mektubat'ta 19. mektup olan mucizat-ı Ahmediyye'de görülür. Said Nursi bu anlatıları gerçek olaylar şeklinde anlar ve anlatır.

Tabiatın etkileşimi Said Nursi'nin kendisi ve cemaatine karşı deprem, sel, kuraklık gibi olaylara getirdiği yorumlarda da görülür; Bu olaylar ilahi emirle hareket eden Dünya'nın günahkarlara karşı harekete geçmesidir, örneğin ramazanda teravih vakti radyoda şarkı söyleyen kızlar gibi günah işleyen topluma bir ikaz ve cezadır. Risale-i Nur'da yer yer tekrarlanan anlatımlara göre depremlerin yeri ve zamanı Risale-i nur'un hizmetine ilişen zındık düşmanların günah olarak nitelenen engellemeleri ve nur hizmetine dönük komploları ile ilişkilidir.[73] Risale-i Nur, kendisine hizmet etmekte kusur edenlere nasıl tokat vuruyorsa; eksiksiz hizmet edenlere de olağanüstü yardımlarını göstermeyi biliyor; böylelerini, kazalardan belâlardan kurtarıyor. Çarşıda büyük bir yangın çıkıyor ve talebeleri; ‘Biz yanıyoruz, mahvoluyoruz!’ dediler. Yangının hücum ettiği mağazada; Risale-i Nur külliyatından Âyet-ül-Kübra vardı. Ben de Risale- i Nur’u ve Âyet-ül-Kübra adlı risaleyi şafaatçı kılıp; ‘Ya Rabbi kurtar!’ dedim. 3 saat o dehşetli yangın hücumuna devam etti. Bütün o büyük daireyi, altında ve bitişiğindeki dükkânların hepsini yaktı. Ama Risale-i Nur’un ve Âyet-ül-Kübra adlı bölümünün koruyuculuğunda olan mağazaya ilişmedi. Ve altındaki Risale-i Nur talebesinin dükkânına da dokunmadı. Bunun, Risale-i Nur’un ve Âyet’ül-Kübra adlı risalenin bir kerameti olduğuna hem ben, hem de bütün arkadaşlar kanaat getirdik…’[74]

Dualara yüklenen anlamlar, hayali kişilerle konuşmalar, zehirlenme iddiaları, beddua ve duaların çatışması sonucu islam düşmanına bedduanın işlememesi, nihayet 1938-39 yıllarında bu bedduanın kabul edilmesi.[75] Zeynelabidin rivayetiyle aktarılan cevşen duasıyla ilgili olarak Said Nursi şu ifadeyi kullanır:"Münâfık düşmanlarımın maddî ve manevî zehirlerine karşı gerçi Cevşen ve Evrâd-ı Kudsiye-i Şâh-ı Nakşibend beni ölüm tehlikesinden, belki yirmi defa kudsiyetleriyle kurtardılar..."[76]

Said Nursi, "Ümmetimden bir grup kıyamet kopuncaya kadar hak uğrunda mücadele etmeye devam edecek"[77][78][79][80] hadisini ebced hesabına tabî tutmuş ve kıyametin yaklaşık tarihini hesaplamıştır. Buna göre hadisin "Hatta ye'tiyellahu biemrihi - Kıyamet kopuncaya kadar" kısmının ebced hesabı, Hicri 1545, Miladi 2120 senesi olup, kopacak Kıyametin vaktine işaret etmektedir.[81][82]

Sosyal yaklaşımlar[değiştir | kaynağı değiştir]

Milliyetçilik[değiştir | kaynağı değiştir]

Mektubat isimli kitabında milliyetini ve milliyetçilik görüşünü ifade eden sözleri: "Siz Türksünüz. Maşaallah, Türklerde her nevi ulema ve ehl-i kemal vardır. Said bir Kürttür. Milliyetinizden olmayan birisiyle teşrik-i mesai etmek hamiyet-i milliyeye münâfidir," sualine karşı cevabı, "Ey bedbaht mülhid. Ben felillahilhamd Müslümanım. Her zamanda kudsi milletimin üç yüz elli milyon efradı vardır. Böyle ebedî bir uhuvveti tesis eden ve dualarıyla bana yardım eden ve içinde Kürtlerin ekseriyet-i mutlakası bulunan üç yüz elli milyon kardeşi, unsuriyet ve menfi milliyet fikrine feda etmek ve o mübarek hadsiz kardeşlere bedel, Kürt namını taşıyan ve Kürt unsurundan addedilen mahdut birkaç dinsiz veya mezhepsiz bir mesleğe girenleri kazanmaktan yüz bin defa istiâze ediyorum. Ey mülhid! Senin gibi ahmaklar lâzım ki, Macar kâfirleri veyahut dinsiz olmuş ve frenkleşmiş birkaç Türkleri muvakkaten, dünyaca dahi faydasız uhuvvetini kazanmak için, üç yüz elli milyon hakikî, nuranî menfaattar bir cemaatin bâki uhuvvetlerini terk etsin."[83]

Politik tutum[değiştir | kaynağı değiştir]

Tarihçe-i Hayat'ta ifade edilen anlatımlara göre Said Nursi Cumhuriyet öncesinde olduğu gibi, Cumhuriyet sonrasında da siyasi otoritelerle problemlidir. Diğer etkenlerin yanında, büyük bir öz güvenin eşlik ettiği bağımsız hareket etme, işbirliği ve ekip çalışmasına kapalı karakteri bu tutumun olası belirleyici etkenidir. Cumhuriyete karşı olmamakla birlikte devrimlere, özellikle de tekke ve zaviyelerin kapatılması, kılık-kıyafet devrimi ve şeriat kanunlarının ilgası anlamına gelen laiklik kendisinin öfkesini çekmektedir.[13] Ahir zaman fitnesi ve dini anlayışın zayıflaması olarak gördüğü bu gelişmelerle mücadele etmeyi görev edinir. Ancak ona göre bu mücadele silahla değil, medeni bir araçla, ikna yoluyla yapılmalıdır. (Görsel kaynak[84]) Bunun için ayrıntılarla uğraşma yerine, dinin temeli olan iman konusuna eğilir ve imanı kuvvetlendirmeye dönük eserler yazmaya ve bu konuda çalışmaya yönelir. Said Nursi bu dönemde günlük siyasetten uzak kalmayı kendine ilke edinir.[85]

Medeniyet üzerine düşünceleri[değiştir | kaynağı değiştir]

Medeniyet konusunda risalelerin pek çok yerinde Japonları Osmanlı'ya örnek göstermiştir. Bu konu hakkında Divan-ı Harbi Örfî eserinde şöyle yazmıştır: "Kesb-i medeniyette Japonlara iktida bize lazımdır ki; onlar Avrupa'dan mehasin-i medeniyeti almakla beraber, her kavmin maye-i bekası olan adat-ı milliyelerini muhafaza ettiler."

Said Nursi, kapitalizm ve sosyalizm olarak iki kola ayırdığı ve medeniyet-i sefihe olarak nitelediği medeniyete eleştiriler yöneltir ve onun insanlık ve Müslümanlar için ne kadar tehlikeli olduğunu anlatır. Tesettür bahsinde "Medeniyet-i sefihe ise, Kur'ân'ın bu hükmüne karşı muhalif gidiyor. Tesettürü fıtrî görmüyor, bir esarettir diyor."[86]
Said Nursi insanlığın beş devirden geçtiğini söyler; İlk devir "vahşet ve bedeviyet", ikincisi "memlukiyet devri", üçüncüsü "esir devri", dördüncüsü "ecir devri", beşincisi ise "malikiyet ve serbestiyet devri"dir.[87] İnsanlığın esirlik istemediğinden dolayı bunu kanıyla parçaladığını, şimdilik ecîr (ücretli) olduğunu ve bunun yükünü çektiğini ancak bunu da parçalayarak "malikiyet ve serbestiyet" devrini başlatacağını söyler.
Nursi'ye göre: "Sosyalizm, basit, sade bir hayatı takdim ediyor. Ona mukabil kimseyi dininden, imanından, namusundan büyük bir hisseyi feda etmeye mecbur etmediği gibi kimse de kendinden mecburiyet hissetmez." ve "Sosyalistlik desatiri, İslamiyetin esasatını bozamaz; Şu medeniyet-i sefihe bozuyor, hem çok pahalı düşüyor" dedikten sonra kapitalizmin pek çok aldatıcı ve teşvik edici vasıtalarla donandığını, cazibedar ve sihirli olduğundan dolayı din, namus ve fazilet karşılığında kendini sattığını, gösterişli bir hayatı gösterip takdim ettiğinden dinden, namustan ve faziletten fazla rüşvet aldığını söyler.[88] Nursi, sosyalizmi halkın medeniyeti olarak niteler ve bunun daha adaletli olduğunu, adalet-i halisenin ise İslamiyetten çıkıp ruha hayat verdiğini ifade eder. Ona göre mutlak adalet şeriatla mümkündür. "Şeriatın bir hakikatına, bin ruhum olsa feda etmeğe hazırım! Zira şeriat, sebeb-i saadet ve adâlet-i mahz ve fazilettir."[53] Bir başka ifadesi de Rus İhtilali'nde olduğu gibi bolşevizme dönüşen sosyalizmin yol açtığı yıkımlarla ilgilidir. Değişik yerlerde ahir zamanın büyük deccali olarak nitelendirdiği komünizm ve Bolşevizm'in insanlık üzerindeki yıkımları ve dinsizliğin yayılmasına etkilerine işaret eder: "Şu asrın tâbiriyle, sosyalistlik, bolşeviklik sûretinde, evvel Rusya'yı zîr ü zeber edip..."[10][89]

Eleştiriler[değiştir | kaynağı değiştir]

Mustafa İslamoğlu İslam dünyasında Kur'an sonrasında Kendilerine Kitap verildiği/yazdırıldığı iddiaları ile öne çıkan 6 kişiden ve bunların oluşturduğu dini akımlardan bahisle, bu akımların ileri zamanlarda ayrı dinler olarak değerlendirilebileceklerini söylüyor ve Said Nursi'in Nurculuk akımının da bu eğilimlerden sonuncusu olduğu üzerinde duruyor.[90]

Abdullah Tekhafızoğlunun eleştirileri; Said Nursinin istediği manayı elde etmek için hadisler üzerinde oynama yaptığı ile ilgilidir. Bunlardan birisi Cehennem çukurunun derinliğini anlatan bir hadistir : Ebu Hureyre şöyle dedi: “Bir gün Resulullah ile birlikte idik. Ansızın bir düşme sesi işitildi. Peygamber : -Bu nedir, biliyor musunuz? diye sordu. Biz: -Allah ve Resulü en iyi bilendir, dedik. -Bu, cehenneme atılmış bir taştır ki, yetmiş sonbahardan beri yol almaktadır. O, nihayet şimdi dibine varıp dayandı, buyurdu.”[91] Said Nursi bu hadise "Bu garip haberden beş-altı dakika sonra birisi geldi dedi: "Ya Rasulallah! Yetmiş yaşında bulunan filan münafık vefat etti, cehenneme gitti." Peygamberin yüksek beliğane kelamının tevilini gösterdi.” ( Şuâlar, 446; Siracü’n-Nûr, 232) ilavesini yaparak Muhammedin Mucizeleri arasına katıyor.[92]

Sadettin Merdin’in eleştirileri: Said Nursi’nin Süfyan deccali uydurması veya uydurma hadislerle yaratılan bu yapay karakteri[93] Atatürk ile özdeşleştirmesi,[11] risalelerinde akıl ve bilim dışı mitolojik unsurları ihtiva eden zayıf veya uydurma hadis ve rivayetleri hiçbir ayıklama yapmadan kullanması, kelamı kibar türünden bazı sözleri hadis zannetmesi, savunmacı İslam anlayışı ile ilgilidir; "Ona göre; dünya kurulalı 5960 sene geçmiş olup, insanlığın ömrü 7000 yıl kadardır"[94] ifadelerini kullanır. (İlgili bölümler için bkn; Kıyamet Kamer suresi Süfyan Deccal)

Abdülaziz Bayındır Said Nursi ve risaleleriyle ilgili "Bütün ilimlerin daha çocukken bir gece rüyasına giren peygamber tarafından kendisine verildiği ve birkaç ayda üstad düzeyine çıkartıldığı, kendinden 150 sene önce ölen bir kişinin kendisine sarık ve cübbe gönderdiği, imam Ali’nin Risale-i Nur’un bölümlerine isim verdiği, Risale-i Nur’un arştaki yerinden iktibas edildiği ve yazdırıldığı, kendisine dünyanın başından sonuna kadar bütün ilimler ve sırların açıldığı ifadeleri ve 8 asır önce kendisi için Abdülkadir-i Geylani’nin şiir yazması iddialarını eleştiri konusu yapar. Ayrıca Said Nursi’nin “birlik makamı”nı temsil ettiği, bu makamın yüceliğini kutbu azamın bile kavrayamayabileceği, “Âlemlere rahmet” “Nur elçisi” ve “bediüzzaman” oluşu, Darda kalanlara yardım ettiği, Allah’ın isimlerini ve Kur’an'ı taşıma iddiaları, her devirde farklı kimlikle ortaya çıkması, en büyük mürşid ve müceddit olduğu, ahir zamanın büyük Mehdiliği, Mesihliği, kurtarıcılığı, şefaatçiliği[3][4] diğer eleştiri başlıklarıdır.

Ahmet Balyemez, Said Nursi'nin kendisi ve eserlerine dönük, -yer yer mütevazı görünümler de içeren- aşırı övünmelerinin narsistik eğilimlerinin bir yansıması olduğu eleştirilerinde bulunmaktadır.[95]

Edip Yüksel Said Nursi'nin bilimsel metodolojiden uzak oluşuna ve bazı alanlarda bilimsel altyapısının yetersiz oluşuna vurgu yaptığı sert ifadeler içeren değerlendirmelerinde Said Nursi'nin gerçeküstücü eğilimlerinden ve psikolojik sorunlarından da bahsetmektedir.[96][97][98]

Mustafa Sabri tarafından yazılan Nurculuk Hakkında adlı kitapta[99] Risalelerin içeriğinin Müslümanlık esaslarına göre dini ve ilmi kıymeti olmadığı ve Risale-i Nur'un ilhamla yazıldığı, müellifince gaybden ihtarlar alındığı, Kuran tefsirine mananın tahammül edemeyeceği tarzda batıni ve indi manalar verildiği ve ilmi değeri olmadığı, hatta sapkınlık olduğu eleştirileri yapılmıştır.[99][100] "Nurculukla Mücadele Komitesi" üyelerinden Neda Armaner, söz konusu kitab hakkında "27 Mayıs darbe hükümetinin emriyle ve sırf Nurculuk aleyhinde olsun diye öyle bir işin yapıldığını" ve "Diyanet tarafından çıkarılarak, ondan 10 yıl önce ölmüş bulunan Mustafa Sabri'nin eseri olarak piyasaya sürüldüğünü" ifade etmiştir.[101] Ancak kitap için Mustafa Sabri'nin yaptığı çalışmaların Diyanet işleri Başkanlığınca sonradan yayına hazırlanarak yayınlanmış olma olasılığı göz ardı edilemez.

Tefsir eleştirileri[değiştir | kaynağı değiştir]

Arif Tekin'in eleştirileri Said Nursi'nin ayetlere olağanüstü anlamlar ve özellikler yüklemesi ile ilgilidir: "Kur'an'da Sebe' Suresi'nin 15. ayeti Sebelilerin evlerini anlatır. Said Nursi bu ayeti, ebced hesabını uygulayarak İstanbul'un 1453'te fethedileceğine kanıt olarak göstermiştir. Al-i İmran 154. ayetiyle ilgili olarak Said Nursi'nin sözleri: 'Allah öylesine adildir ki, bakın bir cümle oluştururken cansız olan harfler arasında bile eşitlikten vazgeçmiyor.' Kendisi burada öyle bir hesap yapıyor ki gerçekle hiç ilgisi yoktur. Kaldı ki, yaptığı hesap da yanlıştır. ... Yani diyelim 7 bin ayetten bir ayetteki harflerin sayısı tesadüfen eşit çıktı; bundan kalkıp olağanüstü bir anlam çıkarmak doğru olur mu?"[102]

Kaynakça[değiştir | kaynağı değiştir]

  1. ^ "Arşivlenmiş kopya". 24 Mart 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Ekim 2020. 
  2. ^ "Arşivlenmiş kopya". 20 Ekim 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Ekim 2020. 
  3. ^ a b "Arşivlenmiş kopya". 10 Ekim 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Mayıs 2013. 
  4. ^ a b "Arşivlenmiş kopya". 2 Mayıs 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Mayıs 2013. 
  5. ^ "Arşivlenmiş kopya". 21 Kasım 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Ekim 2020. 
  6. ^ "Arşivlenmiş kopya". 27 Eylül 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Ekim 2020. 
  7. ^ "Arşivlenmiş kopya". 24 Aralık 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Ekim 2020. 
  8. ^ "Arşivlenmiş kopya". 22 Ekim 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Ekim 2020. 
  9. ^ "Arşivlenmiş kopya". 21 Kasım 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Ekim 2020. 
  10. ^ a b "Arşivlenmiş kopya". 13 Kasım 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Mayıs 2013. 
  11. ^ a b "Arşivlenmiş kopya". 23 Mart 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Mayıs 2013. 
  12. ^ "Arşivlenmiş kopya". 2 Kasım 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Kasım 2020. 
  13. ^ a b "Arşivlenmiş kopya". 19 Mayıs 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Mayıs 2013. 
  14. ^ a b c "Arşivlenmiş kopya". 28 Aralık 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 13 Ocak 2022. 
  15. ^ http://www.radikal.com.tr/yazarlar/hakki-devrim/evliya-celebi-atti-mi-dersiniz-682174/
  16. ^ "Arşivlenmiş kopya". 13 Kasım 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Ocak 2022. 
  17. ^ a b Said Nursî, Mektûbat, s. 171, Envâr Neşriyât, İstanbul: 2010. Evliya Çelebi'nin eserinde Osmanlı alfabesiyle alıntıladığı o âyette geçen kelimeler; "ايتون Bir oğlan", "ازربيون İbrahim neslinden ola", "پروفتون Peygamber ola", "لوغسلين yalancı olmaya", "بنت onun", "افزولات doğum yeri Mekke ola", "كه كالوشير salihlikle gelmiş ola", "تونومنين onun mübarek adı", "مواميت Mevamit ola", "اسفدوس ona uyanlar", "تاكرديس bu dünyânın mâliki olalar", "بيست بيث ve o dünyânın mâliki olalar" Said Nursî, mevamit kelimesinin sırasıyla Muhammed ve Memed kelimelerinden tahrif edildiğini savunur.
  18. ^ Evliya Çelebi; Günümüz Türkçesiyle Evliya Çelebi Seyahatnamesi; 3. Kitap, 1. Cilt, s. 140-141 vd.; hazırlayanlar, Seyit Ali Kahraman, Yücel Dağlı; Yapı Kredi Yayınları; 3. Baskı, İstanbul: Haziran 2012; ISBN 978-975-08-1101-1.
  19. ^ "Arşivlenmiş kopya". 12 Ağustos 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Ağustos 2014. 
  20. ^ İçtihad Risalesi - Risale-i Nur Külliyatı / Sözler / 27. Söz http://www.erisale.com/#content.tr.1.646 12 Mart 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  21. ^ "Arşivlenmiş kopya". 17 Eylül 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Eylül 2014. 
  22. ^ "Arşivlenmiş kopya". 11 Eylül 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Eylül 2014. 
  23. ^ Mektubat / Yirmialtıncı Mektub - Dördüncü Mebhas / Üçüncü Mesele http://www.erisale.com/#content.tr.2.463 12 Mart 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  24. ^ İbn Esir, el-Kâmil, Beyrut 1965, I, 360
  25. ^ Sahihi Buhâri ve Tecridi Sarih Tercümesi, IX, 152
  26. ^ Râzî, XXVI, 165
  27. ^ Bediüzzaman Said Nursi Lem’alar, 1. Lema
  28. ^ Şualar / Birinci Şua - http://www.erisale.com/#content.tr.4.867 12 Mart 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  29. ^  İşaratü'l-İ'caz / Bölüm: Fatiha Suresi - http://www.erisale.com/#content.tr.6.49 12 Mart 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  30. ^ "Arşivlenmiş kopya". 12 Mart 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 12 Mart 2017. 
  31. ^ Mektubat / Yirminci Mektup / İkinci Makam / Dördüncü Kelime / Dördüncü Fıkra http://www.erisale.com/#content.tr.2.333 12 Mart 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  32. ^ "Arşivlenmiş kopya". 19 Ocak 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Kasım 2020. 
  33. ^ http://www.tesbihat.asia/joomla/index.php/risale-i-nur-lar/risale-i-nurun-icyuezue/843-batiniyenin-ve-sianin-etkileri.html[ölü/kırık bağlantı]
  34. ^ "Arşivlenmiş kopya". 12 Nisan 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 12 Nisan 2020. 
  35. ^ İşârâtü'l-İ'câz Tefsiri / Fatiha Suresi - http://www.erisale.com/#content.tr.6.30 12 Mart 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  36. ^ Lemalar / Yirmi Üçüncü Lem'a - http://www.erisale.com/?locale=tr&bookId=1&pageNo=384#content.tr.3.291 13 Mart 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  37. ^ Sözler / Yirmi İkinci Söz - http://www.erisale.com/?locale=tr&bookId=1&pageNo=384#content.tr.1.375 13 Mart 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  38. ^ Yirmi Üçüncü Lem'a / Birinci Yol - http://www.erisale.com/?locale=tr&bookId=1&pageNo=384#content.tr.3.293 13 Mart 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  39. ^ Yirmi Üçüncü Lem'a / İkinci Mesele - http://www.erisale.com/?locale=tr&bookId=1&pageNo=384#content.tr.3.297 13 Mart 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  40. ^ Yirmi Üçüncü Lem'a / Üçüncü Kelime - http://www.erisale.com/?locale=tr&bookId=1&pageNo=384#content.tr.3.298 13 Mart 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  41. ^ Yirmi Üçüncü Lem'a / Mukaddime - http://www.erisale.com/?locale=tr&bookId=1&pageNo=384#content.tr.3.292 13 Mart 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  42. ^ Şualar / Yedinci Şuâ - http://www.erisale.com/#content.tr.4.139 12 Mart 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  43. ^ Sözler / Otuz İkinci Söz - http://www.erisale.com/#content.tr.1.804 12 Mart 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  44. ^ Sözler / Yirminci Söz - http://www.erisale.com/#content.tr.1.343 12 Mart 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  45. ^ "Arşivlenmiş kopya". 12 Mart 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Mart 2017. 
  46. ^ "Arşivlenmiş kopya". 12 Mart 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Mart 2017. 
  47. ^ On Dokuzuncu Mektup - http://www.erisale.com/#content.tr.2.134 12 Mart 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  48. ^ Ondokuzuncu Söz - http://www.erisale.com/#content.tr.1.319 12 Mart 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  49. ^ "Arşivlenmiş kopya". 26 Ekim 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Kasım 2020. 
  50. ^ "Arşivlenmiş kopya". 12 Mart 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Mart 2017. 
  51. ^ "Arşivlenmiş kopya". 12 Mart 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Mart 2017. 
  52. ^ Lemeât - http://www.erisale.com/#content.tr.1.952 12 Mart 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  53. ^ a b [1] Divanı harbi örfi
  54. ^ "Arşivlenmiş kopya". 18 Şubat 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Şubat 2022. 
  55. ^ "Arşivlenmiş kopya". 22 Mart 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Temmuz 2023. 
  56. ^ "Arşivlenmiş kopya" (PDF). 7 Şubat 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 10 Şubat 2020. 
  57. ^ "Arşivlenmiş kopya" (PDF). 15 Mayıs 2020 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Şubat 2020. 
  58. ^ "Arşivlenmiş kopya". 7 Şubat 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Şubat 2020. 
  59. ^ "Arşivlenmiş kopya". 2 Aralık 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 5 Haziran 2013. 
  60. ^ Hem kadınların on adetten altı yedisi, ya ihtiyardır, ya çirkindir ki, ihtiyarlığını ve çirkinliğini herkese göstermek istemezler. Ya kıskançtır, kendinden daha güzellere nispeten çirkin düşmemek veya tecavüzden ve ittihamdan korkar; taarruza mâruz kalmamak ve kocası nazarında hıyanetle müttehem olmamak için, fıtraten tesettür isterler. Hattâ dikkat edilse, en ziyade kendini saklayan, ihtiyarlardır. Ve on adetten ancak iki üç tanesi bulunabilir ki, hem genç olsun, hem güzel olsun, hem kendini göstermekten sıkılmasın
  61. ^ "Arşivlenmiş kopya". 19 Şubat 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Ekim 2020. 
  62. ^ "Arşivlenmiş kopya". 4 Ağustos 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Ekim 2020. 
  63. ^ "Arşivlenmiş kopya". 29 Aralık 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Ekim 2020. 
  64. ^ Hanımlar Rehberi8 Mayıs 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  65. ^ a b "Arşivlenmiş kopya". 8 Mayıs 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Mart 2017. 
  66. ^ a b "Arşivlenmiş kopya". 12 Mart 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Mart 2017. 
  67. ^ "Arşivlenmiş kopya". 12 Mart 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Mart 2017. 
  68. ^ "Arşivlenmiş kopya". 12 Mart 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Mart 2017. 
  69. ^ "Arşivlenmiş kopya". 15 Mart 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Mart 2017. 
  70. ^ "Arşivlenmiş kopya". 8 Mayıs 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Mart 2017. 
  71. ^ "Arşivlenmiş kopya". 31 Aralık 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Eylül 2020. 
  72. ^ "Arşivlenmiş kopya". 25 Mart 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Eylül 2020. 
  73. ^ http://www.tesbihat.asia/joomla/index.php/risale-i-nur-lar/risale-i-nurun-icyuezue/683-nur-risaleleri-ve-depremler.html [ölü/kırık bağlantı]
  74. ^ "Arşivlenmiş kopya". 5 Eylül 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Eylül 2014. 
  75. ^ "Arşivlenmiş kopya". 11 Eylül 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Mayıs 2013. 
  76. ^ "Fethullah Gulenin Hadis Anlayi | PDF". Scribd (İngilizce). 22 Şubat 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Kasım 2023. 
  77. ^ Buhari, İ'tisam:10
  78. ^ Müslim, İman: 247
  79. ^ İbni Mace, Mukaddime:1
  80. ^ Tirmizi, Fiten: 51
  81. ^ Bediüzzaman Said Nursi, Kastamonu Lahikası, s. 23
  82. ^ Mehdi ve Deccal, Şaban Döğen, Gençlik Yayınları, s 164
  83. ^ "Mektubat, Yirmi Dokuzuncu Mektup, s.407-408". 18 Ocak 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 27 Ağustos 2014. 
  84. ^ [2]27 Eylül 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  85. ^ "Arşivlenmiş kopya". 7 Ağustos 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 12 Nisan 2020. 
  86. ^ "Lemalar, Yirmi Dördüncü Lem'a, s.197". 13 Kasım 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Mayıs 2013. 
  87. ^ "Mektubat, Yirmi Sekizinci Mektup, s.353". 14 Temmuz 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Mayıs 2013. 
  88. ^ ""Sosyalistlik dinimize ilişemez ve dinimize zarar veremez. Hem bizi sosyalistliğe sokamaz." ile "Komünist, dinsizlik cereyanı, yüzde otuz, kırk adama zarar verebilir." nasıl anlamalı?". 26 Ocak 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Mayıs 2013. 
  89. ^ "Mektubat, Yirmi Sekizinci Mektup, s.353". 13 Kasım 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Mayıs 2013. 
  90. ^ "Arşivlenmiş kopya". 24 Aralık 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Aralık 2021. 
  91. ^ Tirmizî, Sıfati Cehennem, 2/2701
  92. ^ S. Nursi münafığın ölümü ile ilgili bölümü ekleyerek idrac yapmıştır. https://www.suleymaniyevakfi.org/e-kitaplar/risale-i-nur-elestirisi.pdf 11 Ocak 2022 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  93. ^ "Arşivlenmiş kopya". 13 Şubat 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Mayıs 2013. 
  94. ^ "Arşivlenmiş kopya". 21 Mayıs 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Mayıs 2013. 
  95. ^ "Arşivlenmiş kopya". 14 Ağustos 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Ağustos 2021. 
  96. ^ "Arşivlenmiş kopya". 24 Nisan 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Mayıs 2013. 
  97. ^ "Arşivlenmiş kopya". 1 Mayıs 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Mayıs 2013. 
  98. ^ "Arşivlenmiş kopya". 7 Temmuz 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Mayıs 2013. 
  99. ^ a b Nurculuk Hakkında. Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı. 1964. Milli Kütüphane 1965 AD 95 yer numarasıyla kayıtlı
  100. ^ Manaz, Abdullah. Dünyada ve Türkiye'de Siyasal İslamcılık. Ayraç. ISBN 975-8087-70-3. 
  101. ^ "Neda Armaner röportaji: Benim fikirlerim kemikleşmiş, değişmez artık". 13 Aralık 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Mayıs 2013. 
  102. ^ "Arşivlenmiş kopya". 28 Nisan 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Mayıs 2013. 

Dış bağlantılar[değiştir | kaynağı değiştir]